18 Nisan 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6

18 Nisan 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHUBIVET DüYDUNUZMU? Yaratmasın vesselâm Köpek balığı, deniz hayvanları mn en oburu imiş. Ağızdan ziyade mağaza kapısına benziyen o kosko ca boşluğu doldurmak için elbette obur olacak. Geçtiği yerde can lı mahluk bırakmıyan bu deniz taunu, bir de şu hususiyeti arzediyor. Anasmdan tek doğarmış. Balık gibi, dünyanm en fazla yavrulıyan mahluku için bu istisna cidden dikkate değer. Bunda, tabiatin, ifrat lan mutlaka tefritlerle tamire çalışmasmdan bir nümune görebiliriz. Çünkü, anasından doğar doğmaz, onu fersahlarla geride bırakan bir iştiha ile rasgeldiğine saldıran ve boyuna bakmadan, dişlerinin keskinliğini, kazazedelerin bacaklarmda tecrübe eden yavru köpek balığı, bu dehşetile beraber bir de sürü halinde dünyaya gelseydi, denizlerde hiç şüphe yok, balık kalmazdı. Tabiatin, kendi kanunlarmda böyle alelâcayib değişiklikler yapmağa, kö pek balığına doymaz bir iştiha verip, sonra onu teker teker yaratarak, vere ceği zarurî sözüm ona tadile kalkışacağı yerde, bu mendebur hayvanı hiç yarattnayıvererek işi daha basit tutması dala muvafık olmaz mı? Bu da bir başka uzun hikâyedir. «Türkîye Cumhuriyeti: Yakın şarkın lideri!» Taymis gazetesi, kuvvetler müvazenesindeki rolümüze dair mühim bir makale neşrediyor Dün gelen Taymis gazetesinde Türkiyeye dair §ayanı dikkat bir makale gördük. Ebedî Şef Ataiürkün ölümünden sonra biiyük bir muvaffakiyetle geçirdiğimiz imthanı mevzuu bahseden gazete, Cumhur Reisimiz Ismet Inönünün kıymetH şahsiyeti üzerinde durduklan sonra şunları yazmaktadır: Türkiyenin millî sây ve gayreti hemen hemen tamaminle memleketin dahilini inkişaf ettirmek gayesine temerküz ettirilmiştir. Türkiyenin harice aid yegâne dileği kendi programını huzur içinde takibe imkân verecek uzun bir sulh devresidir. Türkiye bu programı tabiî menabiinin bahşettiği servet sayesinde itimad telkin edecek bir şekilde başarmağa muktedirdir. Herşeyden evvel Türkiye kendi kendisini iaşeye muktedirdir. Harice hububat dahi çıkarmaktadır. Anadolu yaylaları kâfi derecede et ve süt istihsalâtı temin etmektedir. Bu esas gıdaları şekerle ve İzmirin ve cenub havalisinin Akdeniz havzasma mahsus meyvalarile tamamlamak tadır. Sanayii için elzem olan ham maddeleri de dahilden temin edecek vaziyettedir. Karadeniz kö'mür havzasındaki maden lerden mebzul mahrukat istihsal etmek tedir. Madeniyattan krom cihetinden zengin olup bütün Avrupaya ihracat yapıyor. Şimdi ticarî piyasada sürülmeğe müsaid miktarda bakır, demis ve manganez istihsal ediyor. Yün ve pamuk ihrac edebiliyor. Kendi ihtiyacatını tatmin edecek miktarda pamuk ve kendir yetiştirmekte dir. Her nekadar petrolü yoksa da bu nun atisinden endişe etmiyor. Çünkü Türkiye, Romanya, Kafkasya ve Irak petrol havzalarınin teşkil ettiği kavsin içinde bulunuyor. Yegâne muhtac olduğu ham madde kauçuk ve kalaydır. Binaenaleyh başlıca ihtiyacatını tatmin edecek ham maddeye maliktir. Lâkin sanayi tesis etmek çabuk yürümiyen bir iştir. Mensucat, şeker, kâğıd ve çimento fabrikaları şimdiden çalışıyor. Millî demir ve çelik sanayii de tamamlanmak üzeredir. Fakat bu ana noktalar haric olarak sanayileştirme işi reşih halindedir. Türkiyeden geçen seyyahlar Toros ekspresinin pencerelerinden memleketin birçok tarafında köylünün hâlâ fakir bulunduğunu görüp anlıyorlar. Maahaza hattm en ücra köşelerinde de eski gövdeye yeni bir hayatm nefhedildiğine delâlet eden alâime de tesadüf edilmektedir. Modern makineleri ihtiva eden sandıklar yolun kenarını doldurmaktadır. Türkler daha tecrübeli milletlerden mütehassıs almakta tereddüd etmiyorlar. İnsan Ankaraya girdiği zaman, değişen bir milletin remzini görür. Hakikatte burası asıl özdür. Kendi kendini yaratmak kabiliyetinden şüphesi olanlar Anadolu Türkünün tarihi üzerinde bir an için durmahdırlar. Bugün Türkler demiryolcu, sigortacı ve çelik işçisidir. Millî programm bu şubesi hemen hemen tamam olarak tahakkuk etmektedir. On beş sene içinde Türkiyenin başlıca şehirleri birbirine demiryolu ile raptedildikten başka iki mühim kol Irak ve İran içine doğru uzamaktadır. Dahilî istikrarı tam olan bu millet haricî politikada ilerlemek vaziyetindedir. 1933 senesindenberi Türkiye Balkan paktının mümtaz bir azası bulunuyor. 1937 senesindenberi de orta şark pakhnin muharrik ruhunu teşkil ediyor. Yakınşarkta Türkiyeye lider nazarile bakılabilir. Türkiyenin komşularile tesis ettiği bu rabıtaların ehemmiyeti 1936 da Boğazları tekrar tahkim etmek hakkını iktisab etmesile temin ettiği menfaat ve tefevvukun yanında gölgede kalır. Habeş harbi Milletler Cemiyetinin silâhsız mılletleri himayeden âciz olduğunu ve Almanya nın Ren mıntakasını işgal etmesile gayriaskerî mıntakaların daitna böyle kalamıyacağını ispat etmiştir. Çanakkale ve Karadeniz Boğazîarının iki tarafındaki yeni istihkâmlar Türkiyenin hem dıplomasi hem de sevkulceyş nüfuzunu yükseltmektedir. Montrö mukâ velesi mucibince Türkiye yalnız harb zamanında değil âcil bir harb tehlikesi karşısmda kaldığına hükmettiği vakitte dahi Boğazlarda bütün harb gemilerinin geçmesini kontrol etmek hakkını haizdir. Binaenaleyh Türkiyenin dostluğu Akdeniz devletleri için son derecede şayanı arzu ve Karadeniz devletleri için adeta elzemdir. Hepsi bu kadar değil. Petrol, sıkleti ve hacmi itibarile en ziyade bahren nakledilmeğe müsaid bir maddedir. Bütün Rusya ve Rocnanya petrol ihracatı Bo ğazlardan geçtiğine nazaran Türk toplan bunlann yoluna hâkim demektir. Bu toplan idare eden ordu iyi müsellâh ve itimada şayandır; Cumhuriyetin me darı iftiharıdır. Müessisi bir muzaffer kumandan ve halefi bir asker değil midir? Anadolu Türkü her zaman iyi bir askerdir. Türkiye kadar hâkim bir mevkide bulunan pek az memleket vardır. Türkiye tekrar satvet bulduktan sonra dostluğu nun her taraftan aranmasına hiç de hayret etmemelidir. Kurdderelinin olumu Biiyük Türk pehlivanı bir felce kurban gitti Balıkesir, 17 (a.a.) Yenilmez kuvvetıle Türk adını bütün dünyaya tamtan ünlü pehlivanımız Kurddereli vefat etmiştir. Kurddereli 6 aydanberi köyünde hasta bulunuyordu. Dünyada hiçbir insanın sırtını yere getiremediği Kurddereli altı aydanberi âmansız bir hastalıkla mücadele ediyordu. Nihayet şiddetli bir felc önünde bu yenilmez kuvvet ilk defa olarak mağlub olmuştu. Bu ayın 12 inci çarşamba günü dünyaya adını gücü ile tanıttığı Küçük Kurddere köyündeki mütevazi evinde gözlerini hayata kapamıştır. Bu acı, ölü yatağına düştüğündenberi etrafında pervane gibi dönen köy halkını ve delikanlılarını derm bir mateme bürümüştür. Kurddereli Amerikada, İngilterede, Fransada yaptığı güreşlerde beynelmilel şöhreti haiz bütün rakiblerini yenmiş, erişilmez bir şöhret kazanmıştır. 68 yaşında bulunan Kurddereli Mehmed pehlivanın bu ölümü muhitimizde derin bir teessür uyandırmıştır. KANSIZLIK Nisan 1939 Nörasîeai, zaflyet ve Chlorose benizsizlik icin yegâne deva kanl ihya eden ÇTT3/"\p TH7QPTITE En muntahip etibba taraiından tertip edümiştir. ı J l l Y U l L/ILDV'flll Seyhan Vilâyeti Daimî Encümeninden: 1 Adana Kozan yolunun 0 j 000 3 + 000 arasmdaki üç kilometrelik şosa inşaatı keşif tutan olan (30472 ) lira (32) kurugla eksiltmiyc çıkarılmıştır. 2 Eksiltıne 2/5/939 tarihine musadif salı günü saat on birde Vilâyet Daimî Encümeninde yapılacaktır. 3 İstiyenler bu işe aid keşif evrakmı görmek üzere Nafıa Müdürlüğüne müracaat edebilirler. 4 Isteklilerin (2285) lira (42) kumş muvakkat teminat verilmesi ve bu işi yapmağa iktidarınm müsaid olduğuna dair ehliyet vesikası almak üzere 2 nci maddede yazılı günden sekiz gün evvel Vilâyete müracaat etmeleri lâzımdır. ( 2472 ) Dünya Beynelmilel Endüstri âlemi Güneşli futbolcular ne oldu? Güneş kulübünün spor faaliyetini tatil etmesi ve Beden Terbiyesi Genel Direktörlüğünün Güneşli sporcuların istedikleri kulüblere girebileceklerini bildirmesi üzerine ekserisi şehrimizin muhtleif kulüblerine kaydolunmuşlardır. Bir kısmı vazife ile harice gitmiştir. Güneşlilerden Faruk, Salâhaddin, Yusuf ve Murad Galatasaraya, Gazi, Hakkı ve kaleci Safa Vefaya, Rebii Fenerbahçeye girmişlerdir. Boncuk Ömer vazife ile Edirneye, Melih Anadoluya gitmiştir. Cihad ve Niyazi Boğaziçi lisesinde talebe olduklan için ancak mektebler maclarmda oynamaktadırlar. Reşad ve Rıza henüz hicbir kulübe girmemislerdir. Kar üstünde nikâh Çıplaklık modası, ^ yavaş yavaş tavsa^•' dı gibi. Çoktanberi "**/ adı işitilmiyor. Yalnız, birkaç gün ev vel, Amerikada bir *•" çıplaklık hâdisesi, hayli dedikodu uyandırmış. Denver dağhlarından bir çift, evlenmeğe karar vermişler. Hereksin yaptığı bu işi, herkesin yapamadığı bir şekilde başarmağı da aynca düşünüp, karh dağm tepesinde, papazın huzuruna çıplak olarak çıkmağı kararlaştırmış lar. Bu haber duvulmuş. Gazeteler yaz mış. Radyo, dünyanm dört bucağına işittirmiş. Kayağını kapan, nikâh günü dağda almış soluğu. Hakları da var ya! Dağ tepesinde, çırıl çıplak titreşen bir çiftin, papaz karşısmda çene takırdatarak nikâh olması, cidden ibret alınacak bir manzara. Fakat bir de bakmışlar ki, bekledikleri manzaranm yerinde, hayvan derisine sarmmış bir çift var. Vâkıa papaz mevcud, kar keza, fakat v^rilen haber yüzde elli nakıs. Dağa koşuşanlar, sukutu hayale uğrayıp şehre dönmüşler. Onlar, bir çift zı»deli görüp eğlenmek hevesile çalataban karlı dağa tırmanıp haib ve hasir dönerken, asıl gülüp eğlenen, galiba nikâhları kalabalık olsun diye bu haberi uçuran çift oldu. ÇAPA MARKANIN Sıhhatimizin yardımcı kolları Yeni Yugoslav Başkonsolosu geliyor Erişilmez bir kuvvet olduğunu (HORS CONCOURS) Türkiye bisiklet birinciliği mükâfatı vermek suretile tasdik ve kabul etmiştir. Bölgeler arasında yapılan bisiklet müÇaba Marka Hububat unları : sabakalannm sonuncusu 150 kilometre Gülhane müsamereleri Gülhanenin yedinci müsameresi cuma günü saat 17,30 da Prof. Dr. Kemal Hüseyinin riyasetinde toplanmıştır. 1 Dh. Asistan Dr. Sedad tarafmdan: hipokloremili bir üremi vak'ası. 2 Hariciye Asis. Dr. Hilmi tarafmdan: Hususiyet gösterilen safra kesesi vak'ası. 3 Cildiye Asis. Dr. Kemal tarafmdan: Sarkomatos mültipl dö kapozi vakası. 4 Prof. Dr. Lutfi tarafmdan: Rienin vilâdi kisti. 5 Prof. Dr. Nüzhet Şakir tarafmdan: Havadaki energilerin uzviyet üzerinde tesiri hakkında tebliğler yapılmış ve yapılan münakaşalara Prof. Dr. Abdülkadir ve Röntgen baş asistam Vasfi Yener iştirak etmişlerdir. Gratz'daki Yugoslav hükumeti Başkonsolosu M. Ljubomir Hodzi Corceviç İstanbula Başkonsolos tayin olunmuştur. Pek yakında şehrimize gelecektir. Diğer taraftan kânunuevveldenberi şehrimiz Yugoslav Başkonsolosluğu işlerini tedfngiltere Iskoçya maçi vir eden konsolos M. Ljubicha Vıchatzİngiltere İskoçya millî maçı Glaskorky'nin de Bükres sefareti Başkâtibliğine da 130 bin seyirci önünde yapılmıştır. tayin olunduğu haber ahnmıştır. Birinci devre 10 İskoçyanın galibiyetıle bitmiştir. İkinci devreye sıkı hücumBulgar konsolosu Bulgar Hariciye Nezaretinde baş larla giren İngilizler beraberlik sayısını ka bir vazifeye tayin olunan Bul yapmışlardır. Devrenin sonlanna doğru gar konsolosu Doktor Ivi Sl.vens Everton'lu genc santrfor Lawton kafa ile ky, yakında şehrimizi terkedecektir. İs bir gol atmış ve İngiliz millî takımı 2 1 tanbulda kaldığı 3 ay zarfında her iki maçı kazanmıştır. memleketin dostluk bağlarının takviye Bursada güreş müsabakaları sine yardım etmiş olan M. Slivensky buBursa (Hususî) 939 bölge güreş biradaki dostlarında çok iyi hatıralar bırincilikleri Akmspor kulübündeki bölrakacaktır. ge güreş salonunda büyük bir kalabalık önünde yapılmıştır. İki gün devam eden Kadın hekimleri aylık bu güreşlere İnegöl, Bursa Akifispor, toplantısı Bursagücü, Merinosspor kulüblerinden Türk Ginekologi Cemiyeti bu ayın top 26 güreşçi iştirak etmiştir. Güreşleri, alantısını Dr. Orhan Tahsinin başkanlı jan Salim İkizer idare etmiştir. Netice leri bildiriyorum: ğında yaptı. Bu celsede: 56 kiloda birinci Halil Kantar (MeriDr. Hadi İhsan Gediz Gebelerde nos), ikinci Hüsameddin (Akmspor), üböbrek hastalığı ve Eklampsi hakkmda çüncü Ramiz Özçakçılar (Akınspor). ki müşahedelerin: bildirdi. 61 kiloda birinci Yusuf Kızılcıklı (MeDr. Mahmud Ata Kısır kadınlann rinos), ikinci Adil San (Bursagücü), üRöntgen ile muayenesi (Hystero salpin çüncü Mustafa Ardıç (İnegöl). gographie) mevzulu bir tebliğ yaptı ve 66 kiloda birinci İsmail Özübir (Akmmünteşir bir gebelik dermatozu vak'ası spor), ikinci Mehmed Erim (İnegöl), ügösterdi. çüncü Hüseyin Tuna (Merinos). Bu mevzular üzerindeki görüşmelere: 72 kiloda birinci İbrahim Acar (MeriProf. Kenan Tevfik Sezenel, Dr. Ahmed nos), ikinci Celâl Özdemir (İnegöl), üAsım Onur, Hadi İhsan Gediz, Nuri Sü çüncü Osman Koç (İnegöl). leyman Canbakan, İhsan Arif, Şükrü 79 kiloda birinci Receb Salman (MeFazıl İlkel, Sinay ve Fresko katılarak rinos), ikinci Tevfik Tetik (İnegöl), üfikirlerini söylemişlerdir. çüncü Beytullah Düşer (Merinos). Belmanın sesi birdenbire değişti. Gizli günahlarını birbirine fısıldıyan mektebli kızlar gibi: Senden saklıyacak değilim ya, dedi, dün evde yoktum; birisi telefon etmiş. Beni aramış. Bulamayınca, gene telefon etmiş. Yarımşar, birer saat ara ile dört defa aramış. Hepsinde de kim olduğunu söylemeden telefonu kapatıvermiş. Bugün, sabahtan akşama kadar sokağa çıkmadım. Beiki gene telefon eder, diye bekledim. Telefonun her çalınışmda, yüreğım çarpa çarpa kendım koştum. Dünkü adam, bir daha telefon etmedi. Kimdi acaba?.. Ben de onu merak ediyorum. O muydu, dersin?.. Kim olabilir?.. Başkası telefon etse, kim olduğunu söyler, yahud da bir haber bırakırdı. Neye aradı acaba?.. Bilmem ki ne söyliyecekti?.. Bir söyliyeceği olsa bugün gene telefon ederdi. Neden bir daha aramadı?.. Ben de onu düşünüyorum. Belki yarın gene telefon eder. Belki de bu gece... Ya etmezse?.. O zaman ya yakalandı; yahud da, dediğin gibi, İstanbuldan kaçıp gitti, demektir. Buna üzülüyorsun, değil mi?.. Sen olsan üzülmez misin?.. Doğru... Sen anlatırken bile benim içim içime sığmıyor. Belma, kendi kendine düşünüyormuş gibi, dalgm dalgın: Kim telefon etti, acaba?.. diye söyleniyordu. Haydar mı?.. Yoksa bir başkası mı?.. Haydar da kim?.. Onun adı işte... Telefon eden Haydarsa neden böyle üstüste aradı? Sonra neden bir daha telefon etmedi?.. Demek ki, dün gidiyordu. Yola çıkmadan bir kere de bana: «Allahaısmarladık!..» diyecekti. Sahiden kibar adam!!. Kırk yıllık tanıdıktan iyi... Beni bulamadı. Konuşamadık. Bugün de çekildi, gitti. Gittiğini bundan anhyorsun, de üzerinden önümüzdeki pazar günü icra edilecektir. Türkiye bisiklet birinciliği bütün bölgelerin iştirakile 19 mavısta vapılacaktır. Müsabaka İstanbul Edirne arasında gidiş geliş suretile olacaktır. Nefîs baharatı : Yemeklerimizin lezzet ve iştiha kaynağıdır .. Tarihi fesisi : 1915 M . N U R î Ç A P A Beşiktaş • Nafıa Vekâletinden: 27/4/939 perşembe günü saat 15 te Ankarada Nafıa Vekâleti binası içinde Malzeme Müdürlüğü odasında toplanan Malzeme Eksiltme Komisyonunda Bolu Vilâyeti Düzce kazası Pomaklıdede devlet ormanından veya hususî mukavelesi ormanlardan kesilmek ve ana hat üzerinde herhangi bir istasyonda teslim edilmek şartile 8900 lira muhammen bedelli 1000 aded meşe köprü traversinin kapalı zarf usulile eksiltmesi yapılacaktır. Eksiltme şartnamesi ve teferrüatı bedelsiz olarak Malzeme Müdürlüğünden alınabilir. Muvakkat teminat 667 lira 50 kuruştur. Isteklilerin teklif mektublarını muvakkat teminat ve şartnamesinde yazılı vesaikle birlikte ayni gün saat 14 e kadar mezkur Komisyona makbuz mukabilinde vermeleri lâzımdır. « 1265 » ( 2420 ) ismindeki bu yeni ilfiçtan haberiniz var mı ? Asfib bozukluklarının, heyecan ve çarpıntıların tek ve mammmmm^^^Ki^^Km tesirli çaresi. mt^mm^Ka^mmmı^a^ KARDOL İstanbul Sıhhî Müesseseler Arttırma * * ve Eksiltme Komisyonundan: Şişli Çocuk hastanesi ikinci teshin santrah inşaatı işi pazarlıkla eksiltmiye konulmuştur. Eksiltme Cağaloğlunda Sıhhat ve İçtimaî Muavenet Müdürlüğü binasında kurulu Komisyonda 26/4/939 çarşamba günü saat 16 da yapılacaktır. Keşif bedeli 1086 lira 18 kuruş, kat'î teminatı 163 liradır. İstekliler keşif ve şartnameyi hergün Komisyonda görebilirler, pazarlığa gireceklerin 1939 yılı Ticaret Odası vesikasile buna benzer 1000 liralık iş yaptığına dair vesika ve bu işe yeter teminatla feirlikte belli gün ve saatte Komisyona gelmeleri. ( 2609 ) rum. îçime öyle doğuyor. Bundan yana hiç yanılmam. Mutlaka Haydar telefon etti. Haydi telefon ettî, diyelim. Yervantın dükkânma da senin için gelmedi ya... Senin orada olacağını nereden bi. lecek?.. Belki de biliyordu. Baksana, Muhtarm kim olduğunu bile tanıyormuş. Kocanı herkes tanır. Zengin bir adam, diye adı çıkmış. Hırsız olur da bilmez olur mu?.. Kocamla aramızdaki geçîmsizliği de duymuş olacak ki size bir yardım edebilir miyim, diye sordu. Bunu da herkes biliyor. Ne de olsa oraya, kuyumcu dükkânmı soymağa gelmiştir, seni değil... Karşısına güzel bir kadın çıkınca, arayerde biraz da onunla şakalaşmak istemiş... Hem gözü pek bir hırsız, hem de çapkımn biri olacak!.. Belmanın kaşları çatıldı: Kuzum, Allahaşkına... Sen de bana nispet vermeğe mi kalktm?.. Ferhunde biraz daha sokuldu. Bir elini de onun omzuna koydu: lArltast var) Tefrifa No. 26 DUNYA BÖYLEDİR İŞTE... ^,», KEMAL R A GI B • * * ^ * * * ^ r * Neden?.. Yakalanırsa, diye... Böyle bir çocuğa sahiden yazık olur. Hiç ummam: Yakalıyamazlar. Ele avuca sığacak gibi değil ki... Ah, belli olmaz, kardeş... Ya tutulursa... Zaten bir iki güne kadar Istanbuldan çıkıp gidecekti. Gidecek miydi?.. Sana mı söyledi?.. Demek ki, o kadar uzun uzadıya konuştunuz. Konuştuk amma, bunu, zaten hepimizin yanmda söyledi. Otekiler de duydu. Belki yalandır. îzini belli etmemek için öyle söylemiştir; arayanları §aşırtmak için... Bence, gitmiştir bile... Ona üzülüyorsun, değil mi?.. Doğru... Herif, bileziği aldı. Ortadan yok oldu. Bir gece bile beraber yatmak nasib olmadı. Kiminle?.. * Ferhunde gülmeğe başladı: Hırsızla değil ya, Şükriye Sultandan kalan o, canım pırlantalarla... Bir gece bile bileğine takamadın. Bir gece bile şöyle başucuna koyup uyuyamadın. Bundan yana nekadar üzülsen yeri!.. Ben bileziği düşünmüyorum bile... Muhtar, daha parasmı vermemişti. Artık nesine üzüleyim?.. Öyleyse, neden bu kadar düşüncelisin?.. Hırsız kaçtı, diye neden üzülüyorsun?.. Kaçmasaydı, gelip de kendini yeniden senin ayaklarına atacak değildi ya... Belmanın gözkapakları yarı yarıya kapandı. Dudağının bir ucu, hep öyle, yanağındaki çukura doğru kıvrıldı. Kaşlannın bir tanesi kalktı. Sonra: Kim bilir, belki de... Demek ister gibi gülümsedi. Ferhunde, oturduğu koltuktan kalktı. Onun yanına geldi: Peki, gittiğini nereden biliyorsun?.. diye sordu. da vermemişsiniz; artık nesini düşünüyorsun?..Eli ayağı düzgün bir çocuk diye mi?.. Ne de olsa hırsız!.. Bugün tutulmazsa yarın yakalanacak!.. Kaçıp kurtulmuş ,daha iyi... Hırsız diyorsun amma senin bildiğin gibi değil ki... Görmeden bir türlü anlıyamazsın. Bu biraz daha ustası, biraz daha görmüş geçirmiş, olacak... Hep Avrupada yaşamış. Mendilimi alır almaz, kokladı. Lanvin'in değil mi, dedi. Kim bilir, Avrupada da hangi terziyi, hangi lâvantacı dükkânmı soymuştur da ondan biliyor. Bizim Muhtar da, bir aralık ona hırsız diyecek oldu; öyle ağzmm payını verdi ki... Hırsızlarin en başı sensin, demeğe getirdi. Anlaşıldı: Senin böyle candan, yürekten «Haydar» diyişine bakılırsa, enikonu bu adama tutulmuşsun. Amma, o seni çoktan unutmuştur, bile... Iş, kolundan bileziği çekip alıncıya kadardı. mek?.. Öyle olsa, dün telefon eder miy Bana öyle geliyor. di?.. Aman, kardeş, nesine üzülüyor Bakalım, telefon eden o muydu?.. sun?.. Ne yapalım?.. Gittise de canın Başka kim olacak?.. İyi biliyosağ olsun!.. Mademki bileziğin parasını

Bu sayıdan diğer sayfalar: