27 Mayıs 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

27 Mayıs 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

27 Mayıs 1939 CUMKURİYET Tetkikler ve denemeler Iktısadî hareketler Umumî mağazalar Uzun yıllardanberi İstanbulun büyük bir ihtiyac ve iştiyakla beklediği bir mesele nihayet tahakkuk ediyor. İktısad Vekâletinin teşebbüsile geçen sene faaliyete geçen ve bir tecrübe mahiyetinde olarak evvelâ Mersinde işe başlıyan Umumî Mağazalar Türk Anonim şirketi, nihayet İstanbulda da bir umumî mağaza kurulmasma karar vermiş, teşebbüslere girişmiştir. Eğer münasib bir bina bulunursa burada, bulunmazsa bir arsada yapılacak binada ilk umumî mağaza açıkaktır. İstanbulda ilk umumî mağaza bundan on iki sene kadar evvel İstanbul Ticaret Odası tarafından kurulmuştur. Teşeb büsün devam edemeyişi işin tutmama sında değil, o günkü imkân ve şeraitin böyle bir teşebbüse müsaid olmamasın dadır. Odalar kanunile umumî mağazalar açmak hakkı Ticaret ve Sanayi Odalarına verilmiştir. Fakat odalar, bu işi yapmamıstır. Yapamamıştır. Nihayet İktısad Vekâleti, devletin odaların ve millî bankaların koyduğu sermaye ile Umumî Mağazalar Türk Anonim şirketini kur muş ve derhal faalıyete geçirmiştir. Medenî memleketlerde ticaretin eli ayağı mesabesinde olan umumî mağazaların memleketimizdeki noksanlığı, her zaman ve çok acı bir şekilde tesirini göstermiştir. Müstahsil sıkışmış ihrac piyasına getirdiği malını yok pahasına satmak mecburiyetinde kalmıştır. İhracat taciri dara düşmüş, malını ya yüksek faizle bankaların ardiyelerine yatırmış, yahud ihrac edip hem haricî piyasadaki ihrac mallarımızın vaziyetini, ayni zamanda da kendi vaziyetini de berbad etmiştir. îthalât taciri para bulamamış, malını pazara çıkarıp iflâsa sürüklenmiştir. Kurultaydan bir temenni Yazan: SAFAEDDİN KARANAKÇI Parti kurultayı t>u ayın sonunda Ankarada toplanacaktır. Kurultay ruzna mesini bilmiyoruz. Fakat memleketin refahına ve yurddaşın saadetine matuf bazı mühim mevaddı ihtiva ettiğini zan ve tahmin ediyoruz. Kurultaya memleket işlerinde hayırlı muvaffakiyetler temenni ederken bir yurddaş minnet ve alâkasiîe mühim bir dilekte bulunuyor ve bunda kendimi haklı görüyorum. Siyasî partilerin cemiyetlerin refah ve saadeti yolunda sarfetmiş oldukları hizmetler, oynamış oldukları roller çok mühimdir. Ahlâkan tekâmül etmiş cemiyetlerde icra kuvvetinin siyasî partilerden birine istinad etmesi, bu kuvvetin icraatında daha basiretkâr bulunmasını ve sevk ve idare kudretinin diğer parti hükumetlerine intikal etmemesi için reiskârdaki parti ve hükumetin daha fazla çalışmasını, daha fazla dürüst ve kanunî olmasmı istilzam eder. Bu gibi mütekâmil cemiyetlerde iktidar mevkiinde bulunmıyan parti, iktidar mevkiinde olanm en biaman rakibi; en yaman murakıbıdır. Muasır memleketlerin istiklâl ve me deniyet tarihlerini tetkik edecek olursak siyasî partilerin büyük ve müspet hiz metlerini görürüz. İngilterede Vig partisi, bütün dünyaya nümune olan Ingiliz intihab usulünün bugünkü mütekâmil şeklini hazırlamı? v« bunda muvaffak olmuştur. Fransada katolik ahrar partisi Fransız lâikliğinin temelini atmıştır. Bratiano'nun liberal partisi; büyük Romanyayı vücude getirmeğe muvaffak olmuştur. Bugünkü Mısırın nev'i şahsma münhasır istiklâlinde, Said Zağlül Paşa partisinin himmeti inkâr olunabilir mi?.. Ve nıhayet; Cumhuriyet Halk Partisinin memleketimizin refah ve saadetine müteallik müspet hizmetleri; tarihte eşi bulunmaz inkılâblan unutulabilir mi?.. Şüphesiz, ki hayır!.. Bugünkü Avrupada, siyasî partiler, memleket rejimlerinin totaliter veya demokrat oluşlanna göre ayrı ayrı manzara arzederler. Totaliter rejimlerde, partiler de totaliterdir. İktidar mevkiinde olan hükumetin dayandığı parti; herhangi bir başka partinin teşekkülüne ve yahud mevcud siyasî nehicden başka siyasî temayüllere meydan vermez. Parti hükumet kadar ve hatta ondan da kuvvetlidir. Memleketin siyasî hayatım tanzim edip veçhe veren parti, vatandaşm hususî hayatına kadar nüfuz ve hulul etmiştir. Partinin, hükumet icraatını, sevk ve idare jefleri üze rindeki velâyet ve murakabesi hududsuzdur. Hulâsa diyebiliriz, ki totaliter idarelerde âmme kuvvet ve kudretini teyid ve itmam eden yegâne mesned; biricik memba partidir. Demokrat müesseselerde parti daha başka hususiyetler arzeder. Bu rejimlerde meclis ve onun icra kuvveti olan hü kutnet; kuvvet ve istikametini partiden ahr. Partinin müzaheret ve itimadından mahrum meclis akamete, hükumet hüsrana mahkumdur. Bugünkü demokrat müesseselerin bir kısmmda birden fazla siyasî parti vardır. Siyasî partiler arasında muvazene ve ahengi Kral veya Cumhur Reisi temin eder. Misal olarak Ingıltere ve Fransayı zikredebilıriz. Bizim gibi tek partili demokrasilerde, parti büsbütün başka bir mana ifade eder: Bizde parti, meclisin ve onun icra kuvveti olan hükumetin hem müzahiri hem de murakıbıdır. Müstakil mebuslan istisna edecek olursak Meclis, Cumhuriyet Halk Partisinin müzaheretile ve o nun gösterdiği namzedlerden teşekkül etmiştir. Bu itibarla partinin meclisin icra kuvveti olan hükumetin umumî siyasetinde ona müzahir olması, yol göstermesi kadar tabiî birşey tasavvur edilemez. Heyeti umumiyeye intikal etmeden ev vel birçok mühim hâdıselerin Meclis Parti Grupunda müzakere edildiğini biliyoruz. Görülüyor, ki memleketimizde de tek olmasma rağmen parti yurdun yüksek menfaatlerile alâkadar işlerde zimamdarane direktifler verecek mahiyette mü him bir teşekküldür. Bundan bir müddet evvel Parti Umumî Kâtibliğinin lâğvedildıği ve vilâyet Parti reisliklerinin valüere verildiği malumdur. Birkaç sene tatbik edilen bu usulden, Parti Umumî Kâtiblıği tekrar ihdas edilmek suretile kısmen sarfınazar edildi. Cumhuriyet Halk Partisinin memle ketimizdeki ehemmiyet ve hususivetini tebarüz ettirdikten sonra Parti reisliklerinin valilerde bırakılmasmın doğru olup olmadığını münakaşa edebiliriz. Türkiye hummalı bir imar ve faaliyet memleketidir. Yurdumuzun imarına müteallik işlerde en müh>m vazife hiç şüphesiz, ki valilere düşmektedir. Memleket ihtiyaclarının icabları karşısında kanunlarımızm valilere tahmil ettiği vazifeier saymakla bitmez. Vilâyetlerimiz dahilindeki yol vaziyetleri malumdur. Buna lstanbul, Ankara, Siird ve saıre gibi bazı mühim vilâyetlerimizdeki beledije işlerinin de valilere mevdu ve her vilâyetimizin geniş birer hinterlanda malik bulunduğunu nazarı itibara alacak olursak valilerimize bir de Parti işleri tahrnil edilmesinin pek o kadar doğru olmad.ğ; neticesine varabiliriz. Valilerimiz memur bulunduklar: vilâyetlerde uzun müddel kalmamaktadırlar. Binaenaleyh, böyle az bir müddet zarfında, mahallî halkın Parti bakımınddn ihtiyaclarını tespit ve tayin etmelerine imkân yoktur. Diğer taraftan vali yabancı olduğu için muhitin halk içindekı bütün temayüllerini, hakikî ihtiyaclarını mevkii ve meşguliyeti dolayısile tam vuzuh ve teferruatile bilemez. Ha!L gözile ve halk içinde inkılâb mefhumlannı nasıl teyakkuz halinde takıb ve tespit edecek, Parti bakımından şuurlu ve disipünli heyecanlara ihtiyac vardır, ki bu heyecanlar mahallî kaldıkça kıymet ve mahiyetlerini muhafaza ederler. Halk derd ve ihtiyaclarını her dilediği vakit valıye arzedemez. Gerçi köylünün dilekierıni ve icablannı ifa etmek üzere vilâyetlerde köy bürolan ihdas edilmiştir. Fakat bu müesseselerden beklenilen faydamn temin edilip edilmediğini bilmiyoruz. Bugünün san 'atkârları: İLİMKÖSESİ İHTiRALAR Zeki Faik jYazan: Ahmed Hamdi Tanpınarl Zeki faikı Dergâhm çıktığı zamanlardan hayal meyal bilirim. Fakat onu asıl bundan dokuz sene evvel Ankarada Gazi Terbiye Enstitüsünde tanıdım. Bir gün Avrupadan yeni gelmiş genc bir ressamdan bahsettiler, biraz sonra da bulunduğumuz yere esmer, orta boylu, zayıf bir genc girdi, bizimle gözlerini kırparak, bir ayağının üstünde sallanarak, sessiz ve zarif bir gülüşle sözlerinin altmı çizerek konuşmağa başladı. Derain'den, Dufy den, Lhot'tan bahsetti, Paris sokaklarını, ve resim şaheserlerini yeleğinin düğmeleri kadar yakından biliyordu. Sonra Yahya Kemali ve Nedimi de onlar kadar bildiğini öğrendik. Çabuk dost olduk. Uç gün sonra mektebdeki resim dersi değişti. Karşısına konan testinin kulpunu yapmak için ölüm teri döken çocuklar birdenbire geniş bir irticalle, içlerinde kaynaşan zengin bir renk fantezisini kâğıdlarına boşaltmağa başladılar. îlk bakışta eşyanın görünüşile hiç alâkası ol mıyan bir desen merakı hepsini sardı. Hepsi şaşırtıcı bir masal gibi kendi içlerinden birşeyler naklediyordu. Bir dersten ziyade oyuna benzeyen bu faaliyetin neş'esi içinde biz yeni dosrumuzun kudretini pek az zaman zarfında öğrendik. Zeki Faikın san'atı o zaman bugünkü sağlamlığa varmış değildi. Bununla beraber daha parlak ve göz alıcı tarafları da vardı. O şahsiyetini genc bulanlardandır. Bu demektir ki kendi kendisinden kolay kolay memnun olmaz, çok zalim bir mukayes* içinde yaşar. Bu ruh haleti yü zünden kendinden evvel gelmiş her sanatkârın tesirini adeta bir hastalık gibi çekti. îlkönce modern resim cazib nazariyeleri ve etrafa sirayet etmiş havasile onu kendine bağladı. Büyük san'at merkezlerinde yaşıyanlar muvazenelerini çabuk bulmak imkânına daima sahibdirler. Zeki Faik devrin resminin karşısında Louvre müzesini ve orada bulunan asırların tecrübesini geçirmiş san'at eserlerini buldu. Venediklileri, Leonard'ı, Poussin'i tattı. Bu bir nevi panzehir de, mekti. Onlar ona kolay ve acele yapışın parlak ve geçici muvaffakiyetlerinin yanında, sabnn, uzun hazırlanışın zaferlerini öğretti. Onun bu tarzda çalışmasına hocası Andre Lhot'un büyük tesiri olduğu muhakkaktır. Kendi resimlerinde daima biraz mubalâğaya kaçan Andre Lhot'u talebesinin şahsiyetini öldürme den onu yetiştiren, ona san'atın sırnnı şahsî birşey gibi buldurmağa çalışan bir hoca diye methederler. Zeki Faikın resimlerile karşılaştığım zaman bu genc ressamı iki zıd endişenin arasmda bulmuştum. Eşya ile ilk temas anının verdiği intıbalan hiçbir tarafını feda etmeden olduğu gibi muhafaza etmek istiyen kıskanc ve aceleci bir icra ile, her an hududlannı daha sıkıştırmak istiyen bir teknik arzusu onun hemen her tablosunda, peyzaj veya insan fikürü mücadele halindeydi. Ve bu mücadele lezzetlerinden birini yapıyordu. Zeki Faik bu tablolardaki serbest paleti bu günlerde biraz kaybetmiş gibidir. Fakat buna mukabil daha sakin ve itinali ve daha sağlamdır. Bu ilk eserlere aid bir hususiyeti de işaret etmek isterim: Çok biliyordu, ve bu bilgi şahsiyetinin tıpkı zarif ve hakikaten kibar bir adamda bütün sonradan öğrenilen şeylerin yaratıhşmın tabiî tezahürleri arasmda hangisi tabiî ve hangisi sonradan anlaşılamıyacak Zeki Faik İzerin eserlerinden Ultra ses Amerika âlımlerınden Wood'la Loo* mis'in Büyük Harbde pek kısa ses daıgalan üzerinde yapmış olduklan tecrübeler fızikte yeni b r saha açmıştır. Ültra ses ile ses arasındaki münasebet, ültraviyole ile viyole (menekşe) şualar arasındaki münasebete benzıyor. Fizik bakımından ses, kulakta işitme ihtısas.nı hasıl eden enerjidır. Bu enerji tulânî dalgalar halinde intı§ar eder. Ses dalgalarının frekanslan saniyede 20 ile 30,000 arasmda değişir. Frekans, bundan yüksek olan ses dalgalanna (ültra son k) veya (üîtra ses) dalgalar denir. Bir diyafram saniyede, bilfarz, 40.000 ihtizaz yaparsa kulak bu ihtizazı duyamaz. Böyle yüksek frekanslı ses dalgalarınm istihsalinde bazı maddelerin (bilhassa kuvarç gibi billurlarm) bazı hassalarmdan istifade edihr. Yüksek ( meselâ saniyede 70,000) frekanslı mütenavib elektrik cereyanını hâmil olan elektrik Vilâyetlerdeki Parti reisliklerinin ye niden ıhdası, vatandaşm siyasî rüştünü hazırlaması itibarile de lüzumludur. Reis olarak seçilecek zat Parti işlerinde pişer. önümüzdeki Meclis irtihablarında Parti ve memleket işlerinde çalışmış, müte hassıs olmuş reşid ve mümeyyiz namzedler kazanırız, ki bu da memleket için bir Umumî mağaza, işte bütün bunlan önkazancdır. liyecek, dara gelen ve gelmiyen müstahVilâyetlerde Parti ıeisliklerinin ihda sile, tüccara mah için bono veren bir kosı, idare mekanizmamızdaki baz: aksak layhk vasıtası olacaktır. lıklan afakî bir surette tespit ve alâkadar F.C. makamlara iblâğa fırsat ve imkân ver mesi itibarile de faydahdır. Nerice olarak diyebiliriz, ki Halk Par(Baştaraft ı inci sahifede) tisi reisliklerinin valilerden alınması bir çenlerde Beyoğlunda Galatasaray çıkmazarurettir. Zira yukanda hulâsaten zik zı denilen yerde ana baba bir kızkardeşi rettiğimiz gibi memleketin valilerden bek Esmayı bıçakla beş yerinden yarahyalediği vazife pek çok ve pek mühimdir. rak öldürmekten suçludur. Bu delikanlı,' Bu mühim vazife ve külfet arasmda vali mahkemede şöyle söyledi: nin Parti işlerile de uğraşıp muvaffak ol« Esma, evvelce Erzincanda Ahmasma imkân bulunmadığı gibi, iptidaî bir medle evliydi. Ondan, şimdi dört yaşınmurakabe merhalesi olan Parti reislik da Türkân isimli bir çocuğu vardjr. Kızlerinin; hükumetin mümessiii olan bir zat kardeşim, Ahmedden boşandı, burada uhdesinde kalması hem icra ve hem de kahveci Haşimle nikâhsız olarak yaşadı. murakabe kuvvetlerini bir zatta birleşti Ben ona nikâhsız yaşadığından kızıyorrir, ki bu, mevcud teamüllere ve zatı dum. Çünkü bizim mezhebimiz metres hayatı kabul etmez. Esma, kendi işine maslahata muhaliftir. karışmama öfkelendi, bana sövdü. B«n Uç dört senelik tecrübeden sonra Parde artık ne yaptığımı bilmiyorum!» ti vilâyet reisliklerinin tekrar ihya edilHasan Köprülü, biraz evvel hüviyeti diğini gönnekle memnun olacağız. Parti araştırıldığı sırada, kendisinin de bir kareislerini muhiti tanıyan mahallî genc dmla «nikâhsız evli» olduğunu ağzından istidadlardan seçmeğe bilhassa itina et kaçırmıştı. Müddeiumumî muavini Femeliyiz. ridun Bagana sordurdu: SAFAEDMN KARANAKÇI « Suçlu, kızkardeşini öldürmeye metres hayatı yaşamasmı sebeb gösteriKÜLTÜR ÎŞLERİ yor. Acaba kendisi, beraber yaşadığı kadını neden nikâhlamamış?» Müdür terfi etti Hasan Köprülü, «O başka, bizimkisi Maarif müdürii Tevfik Kut, bir dere bugün nüfusa geçmez, yarın geçecek nice terfi ettırilmiştir. kâhsız evlilikti!» dedi. Suçlunun, cinayetten sonra kaçarak, Kocaeli Talebe Yurdu bıçağını Köprüden denize attığı, Kazlıkapatıldı çeşmeye gittiği, orada yakalandığı öğreKocaeli Talebe Yurdunun kapatılarak nildi. Şahidler çağırıldı. Bu arada Haşioradaki çocuklann açıkta kaldıklan hamin babası kahveci Ismail dinlenildi. ber ahnmıştır. îmtihan sırasında bu haMahkeme heyetini teşkil eden reis Relin genclere zarar vermesi muhakkak olduğundan Maarif idaresi tarafından ted fik, aza Salim ve Sadeddin, Haşimle diğer birkaç şahidin çağırılmasını kararlaşbırler alınacaktır. kaldı. Teneffüs fasılası verilmeden tırd:lar, muhakeme davası Gasb Agırceza mahkemesinde derecede kayboluşu gibi eserinde kaybolmuyor bılâkis ona sık sık müdaha'e ediyor, hatta bazan saşıttıyordu. Birkaç sene evvel yaptığı ıkinci Paris seyahati ve bu esnada müzelerdeki çalışması onda bu eksığı tamamladı ve Zeki Faik, yürüyeceğı yolu bulmuş, kazanc jdevresine böyle bir billur sokulursa billarını kendisine ilâve etmiş bir san'atkâr lur yüksek frekanslı ses ihtızazmı ha olarak döndü. Şimdi memleketimizde, sıl eder. Daha yüksek frekanslarda kuneoklasizmın her fırsatta mücadeleden varç parçalanır. Bu ihtizaz kuvarç levhasile temasta bulunan sulb, mayi ve çekinmiyen mübariz ruhlu bir taraftarıgazlerde (ses) dalgalan hasıl eder; fa dır ve yetişme tarzı da böyle bir safa il kat bu sesler kulağımızın işitme gayesitihak edebılmek hakkını ona bol bol ver nin pek yukansındadır. mektedir. Elli senedenberi garb san'atını Ültra ses dalgalanndan Büyük Harbaltüst eden nazariyelerin, telâkkilerın, if de denizaltı gemilerinin mevkılerni ratlarm üstünde, san'atın münakaşa edıl tayin hususunda istifade edilmi§ti. Demez kaynaklarına bu dönüş kadar tabiî niz içinden göndenlen 40,000 frekansh birşey tasavvur edılmez. Bu demek de ültra ses dalgalan denizaltı gemilerinin ğildir ki Zeki Faik yeni san'atın tecrü teknelerinden in'ikâs eder. Bu dalgalabesine tamamile göz yumuyor. Bilâkıs bu n n gidiş ve geliş müddetinden gemile tehlikeli oyunlardan alınabilecek hiçbir r.n mesafesi tayin edilir. Ültra sesleri frekanslan büyüdükçe mesafe daha dersi ihmal etmek nıyetinde değildir. Fauhhatle tayin edilir. Büyük Harbde ankat bu hususta başkalarınm tecrübesini cak 40,000 frekanslı ültra ses dalgalan tekrarlamağı lüzumsuz ve hatta zararlı hasıl edilebiliyordu. görüyor ve hakikî san'atı, ancak müşte Saniyede 30,000 frekansh ve 50,000 volt rek yolda yaşanan şahsî bir macera gibi tazyikli mütenavib elektrik cereyanile kabul ediyor. 1de edilen ültra ses dalgasile suda yaYukanda Zeki Faikm deseninden jiyan organızmlerle küçük bahkların bahsetmiştim. Bu deseni, zaman zaman öldürüldüğü görülmüştür. îstridyelerm frekanslan da bir nevi virtuosite'ye düşmesine rağmen çıkardıklan seslerin 00,000 civarındadır. klâsık bir form anlayışma doğru büyük Prf. SAL1H MURAT bir adım olarak kabul etmemek mümkün değildir. Onu, san'tında peınture'dan ziyade heykele yaklaştıran bu desenin çok güzel nümunelerini bugünlerde Taksimdeki resim galerisinde seyretmek mümkündür. Bundan beş $€ne evvel Paristeki PasÇıplak tene ve insan vücudünün gü tör enstitüsünde ruam hastalığı üzerinde zelliğine karşı olan coşkun bir bağlılık tetkikat ve tecrübelerde bulunduğu sırada tan gelen bir sensualite onun tablolannın kurban giden ilim âdamlarımızdan veteüzerinde tabiî bir havadır. Zeki Faik riner Yüzbaşı Kemalin tahnit edilen na'peyzajlarında ayni sensualite"yi ağacm şı, dün sabah Fransız bandıralı Teofil ve çimenin yeşiline ve gökün mavisine si Gotye vapurile limanımıza getirilmiftir. rayet ettirmenin sırnnı bilir. Na'şı havi bulunan tabut, vapurdan Bu genc ressamın san'atının hususiyet rSmorköre indirilmiş, bu sırada römorIerinden bir diğeri de zengin olmasıdır. kördeki bir manga asker selâm re^mini O tabiatin karşısına çıplak bir teknikle ifa eylediği gibi gemideki Fransız bayraçıkmaktan hoşlanmaz. Bu tekniği yaratı ğı da yanya indirilmıştir. Gemiden aylıştan gelen bir zarafetle ve muhayyelesi rılan römorkör, Haydarpaşa rıhhmına nin oyunlarile adeta gizler. însan fikür gelmiş ve burada tabut alınarak bir top lerine, karışık bir ruh gecesinin ürperme arabasma konulmuştur. lerini verir, basit bir peyzajı eşyanın biAskerî Veteriner Tatbikat mektebi zim sezemediğimiz hakikatlere bir nevi müdürü Tuğbay Rıza Tinay'ın kumanuyanışı haline getirir, kendi içinde daima dasında teşekkül eden cenaze alayının öhazır bulunan bir sihri etrafına sirayet et nünde, bir askerî bando tarafından matirir. Zannederim ki san'attan beklenen tem havası çalınarak hareket edÜmiş; de budur. cenaze alayını, sırasile, bir piyade kıt'ası, tlim yolunda ruam kurbanı Ahmed Hamdi TANPINAR Bursa Müzikevinin konseri Bursa (Hususî) Belediyemizin geçen sene Bursada açtığı müzikevi, sene sonu münasebetile Tayyare sinemasında halka güzel bir konser vermiştir. Konsere, kız ve erkek talebelerden mürekkeb küçükler korosunun iki ses üzerine söylediği muhtelif parçalarla başlanmış, Müzikevi müdürü Nuri Sa minin idare ettiği miniminiler alkış lanmıştır. Müteakıben kuvartet, keman triyosu, piyano ve keman soloları da zevkle dinlenmiştir. Kız ve erkek talebelerin şanlan da beğenîlmiştir. okutulan dersler Ecnebi mekteblerde derslerin tenef füs olmadan fasılasız okutulduğu Maarif Vekâletin n nazan dikkatini celbetmiştir. Türkçe olarak okutulan dersler arasında mutlaka teneffüs fasılası bulun ması lüzumu alâkadarlara bildirilmistir. GÜMRÜKLERDE Bir eroinci yakalandı Dün, maruf bir kaçakçı, suç üstünde mühim miktarda eroinle yakalanmıştır. Kurker ismindeki bu Ermen'nin ha linden şüphe eden memurlar, dün ter tibat almışlar ve Kurkerin her zaman yolu olan Tepebaşından geçerken yakalıyarak üstünü aramışlardır. Bu arama neticesinde Kurkerin üstünde muhtelif paketler halinde bir küo eroin bulunmuştur. Beraet etti Bursa (Hususî) Kapalıçarşıda muhtelif dükkânlara kızı Feriha ile birl.kte girip çıkarken o dükkânlardan muhtelif eşya çalmaktan suçlu olarak muhakeme edilen Mudanyada mukim Girid muhacirlerınden Faziletin muhakemesi bitmiştir. Mahkemece, bu eşyalan Fa ziletin çalmadığı, kızı Ferıhanın çaldığı sabit görülmekle beraber yaşı pek küçük olduğundan bir ceza ta yinine mahal olmadığına ve Faziletin de beraetine karar verilmiştir. Gasb davasının suçlulan, kavurmacı Rizeli Ahmed Kayalar ve gemici Rizeli Mevlud Genc, Izmirden îstanbula gelirken vapurda tanıştıklan paraîı bir adam olan Musfafa oğlu Mustafayı soymaktan suçludurlar. Bunlar, şimdi firar halinde bulunduğundan muhakemesi yakalanacağı zamana kalan Maksudîa beraber, Tophanede bir otele yerleştirdikleri Mustafa oğlu Mustafayı, bir gece Şişli tramvay deposu civarındaki Dutluk denilen yere götürmüşler, orada üzerine çullanmışlar, bel kemerile elini kolunu bağlıyarak, üzerinde taşıdığmı sandıkları dört yüz lirayı zorla ele geçirmeye davranmışlardır. Lâkin, yetmiş altı liradan fazla para bulamamışlardır. Yapılan tahkikata göre bu suçun failleri olmak üzere Ağırcezaya verilenlerden Mevlud Kayalar, «Haniya, davacı nerede? Gelsin de yüzüme karşı söylesin! Ben, vapurda yoktum ki bu adamı tanımış olayım! Müdiriyette dövdüler, ben Allah dedikçe, Allah seyahatte, diye bana dayağı veryansın ettiler de ağzımdan ifade aldılar. Ben bu işin faili değilim, bana yüklettiler» dedi. Mevlud Genc, «Benim de hiç birşeyden haberim yok» diye aşağı yukan ayni ifadeyi verdi. Bazı şahidler dinlenilerek, muhakemenin devamı şahid çağırılmasma bırakıldı. f Nalband kursunda staj görenler j cenazeyi taşıyan top arabası, Veteriner mektebi profesör ve talebeleri ve diğer birçok zevat teşkil etmiştir. Profesör ve talebeler merhumun küçük kıt'ada birer fotografını göğa:!erine takmış bulunuyorlardı. Veteriner mektebi önüne gelindiği zaman kısa bir müddet tevakkuf edilerek Kemalin hatırasına hürmeten sükut edilmiş, boıradan da Karacaahmed mezarlığına gidilmiştir. Cenaze, gene ruam hastalığı uğrunda b'Imüş bulunan Profesör Binbaşı Ahmedin mezan yanında hazırlanan kabre tevdi edilmiştir. Veteriner mektebi emrazı întanîye profesörü İbrahim bir hitabe irad etmiş, merhum Kemalin mezayasından, fedakârlık ve meslek aşkından bahseylemiştir. Bundan evvel 'aym hastalık uŞrunda ölen Profesör Ahmed ve Hüdai ile birlikte, Kemalin de ölmesi, ilim kurbanlarmı üçe çıkarmıştır. Bu aziz ölüler için her sene 29 mayısta bir ihtifal yapılması kararlaştırılmıştır. General Milch Romada Roma 26 (a.a ) Dün akşam İtalyan hava kuvvetleri erkânile mühim görüşmelerde bulunmuş olan Alman hava kuvvetleri kumandanı General Milch bu sabah Guidonya hava merkezine giderek tesisatı ziyaret etmiştir. Yanında General Vale bulunmakta idi. Pragda bir bomba patladı Edirne (Hususî) Fennî usullere vakıf nalband yetiştirmek maksadıle İstanbulda Selimiye Nalband mektebinde Trakya nalbandları için açılan nalband kursunun beşinci devresi de bugünlerde bitmek üzeredir. Üçer ay üzerine tertib edilmiş olan bu kurs şimdiye kadar Trakya Vilâyetleri Muhasebei Hususiyeleri tarafından idare edilmekte idi. Kurs bundan böyle Ziraat Vekâletinin çıkardığı yeni kanun mucibince Vekâlet tarafından idare edilecektir. Kurstan çok iyi neticeler alınmaktadır. Gönderdiğim resim kursa devam eden nalbandlardan bir grupu muallimlerile bir arada göstermcktedir Prag 26 (a.a.) Dün akşam burada Yahudi mahallesinde Ha\Ta civannda bir bomba patlamıştır. Bir evin ön k:smı tamamile tahrib edilmiş ve birçok kişiyi enkaz arasmda bırakarak yara lanmasma sebebiyet verm'ştir. Diğer taraftan Wencoslas meydanmda da Yahudi meseles;nin cabuk bir hal suretine raptı icin gece bir fasist tezahürii olmuştur. Polis, bu toplantıyı dağıt mıştır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: