23 Haziran 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6

23 Haziran 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHÜRİYET DUYDUNUZMU Tımarhanede maç Delilerm futbol oyna masma ne dersiniz? Geçenler de bu da ol~ e du. Fransada, muntazam ve profesyone bir takım. bir tımarhanede, delilerden mürekkeb bir takımla maç yaptı. Netice parlak. Maçı deliler kazandı. O kadar muntazam, o kadar insicaml oynadılar ki, sırasmda delilerin akıllı lara ders verecek kadar kendilerine malik olduklarını ispat ettiler. Yalnız bir noktada sapıttılar. Maç bittikten sonra, kazandıklan muvaffakiyetin neş'esile, zıvanaları yerinden oynad ve hep birlıkte, kahkahalarla gülmeğe başladılar. Bu kadarcık delilik etmekte de haklan var. Hem, bunu pek cinnet alâme saymak doğru değil. Profesyonel akıllılar, profesyonel delilerle, tımarhanede maç yapar, üstelik bir de yenilirse, deli buna gülmez mi? 25 Haziran I1939 Sporcular ne iş yaparlar? Sıı sporları Yazan: İBRAHİM HAKKl Senelerdenberi muntazam bir teşkilâta esaslı bir sisteme bağlanamıyan su sporları işinin son günler zarfmda halledilmek üzere olduğunu Beden Terbiyesi Gene Direktörünün gazetelerde intişar eden beyanatından anlıyoruz. Genel Direktörlüğün tam yerinde olan bu karar ve faaliyeti büyük bir ihtiyacı karşılayacak ve mühim bir noksanı telâfi edecektir. Bizde mazisi pek az olan su sporlan memleketimiz için cidden meşgul olunması lâzım gelen bir iştir. Istanbulun etrafını çeviren Marmara, dünyanın bu işlere en elverişli denizidir; dalgasız, akıntısız koylarile bu sahiller yüzme, kürek ve yelken faaliyetine çok müsaiddır. Aynı zamanda bütün Türkiye sahilleri bu işlere çok elverişli olduğu gibi memleketimizin iç taraflarında mevcud göller de berrak ve sakin sularile birer ideal pisindir. Yeter ki su zevkine halkımızı alıştırmak ve bu faydah işin güzelliklerini, sportıf neticelerini onlara anlatmak icab eder. Buna nazaran bugün miktarı artan deniz meraklılarını iyi organize edilmiş teşekküllerin elile bu faaliyete iştirak ettirmek ve bunlan su sporlarında yetıştırmek lâzımdı;. Bunun için evvelâ yüzme işlerinden başlamak daha münasib olur kanaatindeyiz. İyi yüzme öğretmek için tertibat almak icab eder. Halkımızın en noksan tarafı budur. Maalesef sahıl halkı olduğumuz halde yüzme bilenlerimiz parmakla gösterilecek kadar azdır ve yüzüyorum diyenlerimiz ise dededen kalma usullerle ancak suyun üzerinde köpük saçan hareketler yaparlar. Denize girenlerin adedini çoğaltmak hem sıhhî bakımdan, hem de spcrtif bakımdan çok ehemmiyetlidir. Ancak halkı deniz banyolarına teşvik, parasız açık plâjlar tedarikile olur. Bu da büyük bir güçlük teşkil etmez. Esasen her sahil köyü halkının kendi köyüne civar sahillerde toplu olarak denize girdiği açık plâjları vardır. Buralarda yapılacak küçük bir teşkilât yüzenlerin emniyetini temin eder. İmkân bulunduğu takdirde yüzme ehliyetnamesini haiz hocalar, günlerin muayyen saatlarında bu parasız plâjları dolaşıp bir iki saat metaklılara yüzme öğıetirse rağbet artar ve iş kendiliğinden çerçeve vtffogvırm °Jur. S u ^ g r ^ ^ j g s j gul olan kulüblerimizin bu acemi yüzücüler üzerinde müessir olacaklaTinı zannetmiyorum. Bugüne kadar edindiğimiz tecrübeler gösterdi ki ancak kulübler yetismiş denizciyi tekemmül ettirebilir. Halk plâjları ve yüzme kampları bu işin halli için tek çaredir. Kürek ve yelken sporlarmı bu işlerle meşgul olacak teşekküllere bırakmak makuldür. Yalnız kürek sporunun bugüne kadar neden ileri gidemediğini incelemek faydasız değildir. Kürek sporu için bu yazımda kısaca anlatarak nazarı dikkate koymak istediğim nokta şudur: Yüksek bahada hafif futalarla yapılacak acemi çalışmaları faydasız ve masraflıdır. İnce, narin futaların acemi kürekçiler elinde harab olması daima ihtimal dahılindedir. Bu futaların bakım masrafı kulübler için yıkımdır. Kürek çekecek genclerin altına ağır antreman kayıkları tipinde tekneler tedarik edilerek her kulübe bir iki tane verilecek olursa daha fazla gencin çalısması temin edilir ve bu teknelerin diğer bir faydası da her donanıma elverişli olduğu için yelken çalışmalarında faydalı olur ve acemilerin yelken sporunda yetişmesini temin eder. Galatasaray lisesi Beden terbiyesi öğretmeni Fenerbahçeli Rebii Futbola Galatasarayda başlıyan, Güneşte tekâmül eden, şimdi de Fenerbahçede oynıyan Rebii, futbolcularımızın en iyilerinden biridir Maskeli dağ Maske, balodan harb meydanına geçeli hayli oluyor Şimdi de bir sıcrayışta dağa tırmandı Nikarafua hüku meti, Masaya volkanma maske takmağa karar vermiş. Dağ eteğındeki çok verimli topraklann mahsulünü. oradan mahsul almağa çalışan insanlarla beraber, senelerdenberi zehirliyen bu volkana maske takmak teşebbüsü her halde büyük bir iş. Lâkin, Amerikalı bir mühendis grupu, bu müşkül işi deruhde etmiş. Dağın tepesine madenî bir çatı yapacaklar. Çatının en sivri yerinde bir süpap bulunacak. Kranerden fırlıyan zehirli gazler, çatıya konulan kimyevî maddelerden süzüldükten sonra tama men zararsız bir hale gelerek o süpaptan çıkacak. Dağa vurulan bu gemde «kişi ettiğıni bulur» sözü ne güzel tecelli ediyor. İnsanları maskeye esir eden boğucu gazın, dansı başma! Bir çift Karasinek Bir Ayda 1,500,000 olur. Malarya, trahom, sıtma, çiçek, dizanteri, kara hutnma, verem, şarbon, kolera gibi bir çok salğın hastalıkları taşıyan sinek, tahta kurusu, pire, güve ve bütün haşaratı Rebii iş başında Türk futbolunun nadir yetiştirdiği elemanlardan bıri de muhakkak ki Rebiidir. Futbolu bilerek oynayan futbolculann ön safında gelen Rebii, son senelerin en muvaffakiyetli futbolcularındar. biridir. Rebii bugün sahanın hemen hemen en tskisidir. Senelerm tecrübesine inzimam eden, topa hâkimiyeti, görüşü ve yanındaki arkadaşlarmı oynatmak hususundaki kabiliyetile tam bir klâs oyuncusu olan Rebii, şimdiye kadar hem oynadığı takım için mühim bir kuvvet, hem de rakib takım için daimî bir tehlike olmuştur. Rebiiyi 926 senesinde Galatasaray blrinci takımmda tanıdık. İlk seneler onun için muvaffakiyetli olmamış, sol aıkta vasat >ir oyuncu olarak kalmıştı. Fakat 930 senesinden itibaren nazarı dıkkati celbeden Rebıinin 932 senesinde kıymeti tamamile anlaşılmıştı. Sırasıle, Galatasaraym, Güneşin ve ha len de Fenerbahçemn başlıca elemanlarmdan olan Rebii, bugün orta Avrupa takımlarında bile yer alabilecek kabiliyettedir. 932 senesinde Halkevleri muhteliti namıle Rusyaya giden millî takımda Rebn de vardı. O zaman Rusyada tahsilde buunan bir arkadaşım gönderdıği mektubda, maçların tafsilâtını verirken Rebii hakkında şunları yazmıştı: «Bııradaki maçlarda bizim oyunculardan halkın en jazla teveccüh ve takdirini kazananlardan biri de Rebii idi. Muhtelij şehirlerde yapılan maçlarda bütün gazeteler Rebiinin çolc teknik bir oyuncu olduğunu yazıyorlar.y Bugüne kadar beş defa millî maç yapmış ve otuzdan f azla temsılî maça girmış olan Rebiiyi ben, Galatasarayda oynadığı ilk zamanlarda tanıdım. Futbol sahasında olduğu gibi hususî hayatta da sain bir genc olan Rebiinin futbola karşı derin bir sevgisi vardır. Ne zaman kendisme tesadüf etsem. futbolu erken bıraktığım için beni uzun uzun tenkid eder. O, bir futbolcunun ancak otuz yaşından sonra kemale ermiş bulunacağmda musırdır. Rebii Galatasaray kulübündeki son zamanlarında futboldan uzaklaşmıştı. Bilâhare eski Galatasaraylıların teşkil ettikleri Güneş takımmda yer alan Rebii tekrar parladı. Bugün Fenerbahçe takımının hücum hattmda mevki alan Rebiinin çok muvaffakiyetli oyunlannı seyrediyoruz. Ona 13 senelik futbol hayatmda en heyecanlı maçının hangisi olduğunu sorsanız, muı hakkak ki Sofyada yapılan Balkan oyunlannda Yugoslavya millî takımma karşı oynadığı maçı söyler... Filvakı 2 0 Türk millî takımının galibiyetile neticelenen bu maç millî takımm hemen hemen en muvaffakiyetli maçlarından biridir. Bu kıymetli ve mütevazi futbolcuyu bu röportaj için bulduğum zaman suallerim onu bıraz düşündürmüştü. Fakat kendisine bu röportajın esas hedefini anlatınca itiraz etmedi ve bir öğle üzeri Toprak Ofisın ziyaretçileri kabul salonunun hasır koltuklarına karsılıklı oturduk... **# Kaç senedenberi çalışıyorsun ? Sekiz senedenberi... Nerelerde çalıştm ? Ddrt sene İnhisarlarda ticaret şubesinde, üç sene kahve şirketinde çalıştım. Bir senedenberi de Toprak Ofiste muhasebe servisindeyim. İş hayatını sever misin ? Şuphesiz severim... Iş muhakkak ki hayatta en ıleri safı işgal eder. Bir amatör sporcu evvelâ hayatını kazanmak mecburiyetındedır... Ancak bundan sonra düşkün olduğu, dajıa doğrusu tiryakisi bulunduğu sporu yapar. Bazı kimseler ışle sporu bir arada yapabümenin biraz güç olduğunu söyiüyorlar... Rebii bu suale derhal cevab verdi: « Bu bir telâkki meselesıdır.. Şurası muhakkak kı muntazam bir program herhangi bir güçlüğe kafiyyen meydan vermez Sporu seven ve spor yapmak isteyen bir kımse, programlı bir şekılde işini kafiyyen sekteye uğratmaksızın spor için kendine müsaid saatler temin edebilır.» Ben başka bir suale geçecektim. Fakat Rebii bu suale verdiğı cevaba devam etti: « Sporun iş üzerinde çok müspet bir tesiri olduğunu kımse inkâr edemez. Beş on sene evvelıne bir göz atarsak, uzun seneler spor yapmış birçok kıymetli elemanlarla karşılaşınz... Bunlarm kısmı azamı bugün iş hayatında sağlam birer mevki verir meslek sahıbi bulunmaktadırlar.» Rebiiye bir iki şev daha sormak istiyordum. Fakat Öğle paydosu bitmiş, Toprak Ofis bürolannda yeniden hareket başlamıştı. Bu kıymetli futbolcuyu mesai saatinde de işgal etmek istemedim. Ben merdivenlerden inerken Rebıi, tertemiz masasmda yeniden çalışmağa başlamıştı. FAYDA ile imha ediniz. FAYDA bütün haşaratı öldürücü mayüerin en iyisi ve müessiridir. Kat'iyyen leke yapmaz. Kokusu lâtif ve sıhhidir. Adi gazı boya ile karıştırarak ve süslü Avrupa ve Amerika etiketi ve markası koyarak FAYDA yerine satmak istiyenler vardır. Sakınınız. Deposu : Hasan deposu : Sirkeci Liman han altında Edirne Belediye Riyasetinden: 25 mayıs 939 tarihinde ihalesi icra edilmek üzere kapalı zarî usulile münakasaya konulan 72822 lira 60 kuruş bedeli keşifli mezbaha soğuk hava deposu ve buz fabrikasımn münakasası feshedilmiş ve budefa inşaat kısmile tessıat kısmı ayrı ayrı olmak üzere ve 20 gün müddetle tekrar münakasava konuimuştur. İnşaat kısmına iştirak edecekler 32564 lira 36 kuruş üzerinden ve tesisat kısmına iştirak edecekler 40258 lira 24 kuruş bedeli keşif üzerinden yüzde 7,5 vedi buçuk teminat vermeğe mecburcLurlar. Talibler 2490 ravılı kanun ahkâmına göre ihzar edecekleri teklif mektublarını 3 temmuz pazartesi günü saat 16 va kadar Edirne Belediye Encümenine tevdi etmeğe mecburdurlar. İhale 4 temmuz 939 salı günü saat 15 te Edirne Beledive Encümeninde yapılacaktır. Proıe ve şartnameler 360 kuruş bedel mukabilinde Edirne Belediyesinden tedarik edilir. (4272) At yarışları başlıyor Yüksek yarış ve ıslah encümeni tarafmdan tertib edılmekte olan at yarışlanna aid program tespit edilmek üzeredir. Yanşlara temmuzun yirmi üçünde başlanacak ve altı hafta devam edecektır. Her hafta için beş koşu tertib edilecek ve koşularm birinci, ikinci ve üçüncülerine mükâfatlar verilecektir. Atlı haftanm bütün koşulannda veri lecek olan mükâfat miktarı 10,645 hra tutmaktadır. Yanşlara iştirak edecek hayvanların kayıd muamelesi devam etmektedir. Sümer Bank SELLÜLOZ SANAYİİ MÜESSESESİNDEN: Müessesemizde birikmiş olan takriben €6300» aded muhtelif cins müstamel boş çuval ile «510» aded boş teneke 4 temmuz 1939 tarihine müsadıf salı günü saat 14 te İzmitte müessese merkezinde açık arttırma suretile satılacaktır Talib olanların ^ 7,5 pev akçelerile müracaatleri. Aydın Su İşleri Dördüncü Şube Müdürlüğünden: A Eksiltmeve konulan iş: Horsunlu Nazilli sulama kanalımn 23 f 400 26 4 400 kilometreleri arasmdaki sınaî imalât noksanlarımn itmamı olup bedeli keşfi (22039) lira 66 kuruştur. B Eksiltme kapalı zarf usuliledir. C Eksiltme günü 10 temmuz 939 tarihine tesadüf eden pazartesi saat 16,30 da Avdın su işleri dördüncü şube müdürlüğünde yapılacaktır. D İstekliler şratname, proje ve merbutatmı Aydın su işleri müdiriyetinde gorebilirler. E Eksiltmeve girebilmek için isteklilerin 2490 numaralı kanun hükümlerine göre (1652) lira 97 kuruşluk muvakkat teminat vermeleri ve ihaleden «8> Rün evvel ehliyet vesikası almak üzere Aydın Vilâyetine müracaat etmeleri ^arttır. F Teklif maktublarının eksiltme çününde tespit edilen saatten bir saat evvel su işleri dördüncü şube müdürlüğünde teşekkül etmiş olan komisvona verilmıs olması lâzımdar. (4302) Süleymaniye sahasında yapılacak maçlar Süleymaniye sahasında bu pazar kupa maçlarma devam edilecektir. Davudpaşa Akınspor B takınıları saat 12. Topkapı Akmspor A takımları sa at 14. Davudpaşa Altıok A takımları saat 15,45. Süleymaniye Alemdar A takımları saat 17,30. Bir boksörün talebi Tanmmış boksörlerden Stelyo, gazetemize müracaat ederek, boksör Coşkunla üçer dakikadan altı ravundluk bir maç için karşılaşmayı arzu ettiğini bildir miştir. Coşkun, bu defiyi kabul ettiği takdirde maç tarihini kendisi tespit edecektir. Kâtib aranıyor Güzel San'atlar Akademisi Direktörlüğünden: Güzel San'atlar Akademisine merbut, 60 lira ücretli Resim ve Heykel Müzesi kâtibliği münhaldir. Memurluk için kanunî vasıfları haiz ve askerliğini yapmış bulunanların en kısa bir zaman zarfmda bütün vesikalarile beraber akademi ıdaresine müracaat etmeleri. (4441) Ve cevab almadan devam etti: Kabil olsa ben bunun gelecek sene olmasını isterdim. Hem ev, hem mekteb bir arada olmaz. Fakat asıl mâni... Türkânın gözleri önüne beyaz boyalı, baş ve ayak tarahnra üst demirleri ve topuzları princ karyolası geîdı. Bunu satmağa mecbur oldukları gün ne kadar ağlamıştı. Asıl mâni, en büyük mâni... Afif cesaretle tamamladı: Geçim meselesi, para meselesi... Benim biraz kazancım olsaydı... Kısa bir tereddüdden sonra ilâve etti: Şimdiden hayatııruzı birleştirmiş olurduk. Mektebden çıkıncaya kadar... ben... sizin evde otururdum. Nikâh olduktan sonra annen beni kabul eder miydi? Genc kız titrek bir sesle: Şuphesiz... dedi. Afif, bir şükran ifadesi gibi, avucundaki sıcak teni biraz daha kuvvetle sıktı. Adeta birbirlerine yaslanarak yürüyorlardı. Genc adam ümidler ve endişelerle dolu bir mırıltı halinde devam etti: Bir iş bulsam, ne olursa olsun, hiç tereddüd etmem, çahşınm. Ah, şansım olsa da yarın bulsam... iclâle ne mükernmel cevab! Derdim ki ona: «Ben artık senin babana yük olmıyacağım... Ayn yaşayacağım... Türkânla beraber!» Demin söylediği söz içime işledi: «Sana verilen emekler boşa gitmesin!» dedi. Ben lclâlin bu kadar âdileştiğini görmemiştim. Türkân başını sudan çıkanyormuş gibi sükinerek tasdik etti: Ben de... hiç... ne kadar hayret ettim... ve... ne fena oldum, bilsen Afif... Bayılacaktım. Biliyorum. Seni bilmez miyim? Fakat İclâl? Evet, şımanktır, hoppadır, kıskancdır, münafıktır ama hiç böyle bir kabalığmı, âdiliğini görmemiştim. İşte öyle. Sebebini şimdi sö)ledin. Sebebini mi? Evet, saydın ya, şımanktır, filândır diye... İşte onlardan bir tanesi... Kıskanz, değil mi? Evet. Afif de ayni tonla tekrarîadı: Evet, kıskanc, muhakkak. Mühendis mektebinin önünde geçiyorlardı. Her zamanki gibi durdular ve manzaraya baktılar. Bütün Boğazı kucaklayan renkli genişlik içinde, yaklaşan ilkbaharın parıltıları vardı. Mavilikler ve beyazlıklar, yeni boyanmış gibi ıslak bir tazelikle beliriyordu. [Arkası var\ Sedad Taylan zib eden bir hüzün vardı. Ümidi mi azdı? Mânileri fazla kuvvetli mi buluyordu? Neydi? Niçin, bu yeni hayalin peşinde neş'eli, coşkun ve atılgan değildi? Hep susuyor ve düşünüyordu. Mahzun çocuk. Türkân gibi onun da mizacı utangacdı ve bu nevi mücadelelere hazırhkh değildi. Afif kol saatine baktı. Beşi geçiyordu. Türkânın daha fazla geç kalmak istemediğini bildiği için: Kalkalım, dedi. Her zaman bu saatte bahçeden çıkarlardı. Mühendis mektebinin önünden Dolmabahçeye inerîer, ağır ağır Beşiktaşa kadar yürürlerdi. Afif Türkânı evine bırakırdı. Bu defa, bahçeden çıktıkları zaman ikısı de sessız ve düşüncelıydıler. Geniş kaldınm üstünde, bırbırlerine her zamankinden fazla sokularak, enerjisiz ve gevşek adımlarla yürüyorlardı. Türkânın gözleri yanlarından geçen bir çocuk arabasına takıldı. Içinde açık sarı saçlı, yuvarlak ve iri mavi gözlü, yanakları bir elma gibi kızarmış, renkli ve taze, iki yaşında güzel bir çocuk vardı. Gözlerinin içi, ağzı, çenesi, yanakları, yüzünün her parçası gülüyordu. Türkân ona doğru bir az eğildi ve çocuk iki elini de ona doğru uzatarak, sesile de gülüyormuş gibi ince tbrahim Hakkı ve neş'eli çığlıklar kopardı. Fakat arabay: götüren annesi veya dadısı, uzun boylu ve sarışın bir kadın, ciddî bakışlarile Türkânı uzaklaşmağa mecbur etti ve arabayı daha hızlı sürerek sağa doğru bir kavis çizdi. Genc kız, Afifle beraber, her zaman bu kaldırımda çocuk araablanna tesadüf ediyordu, fakat hiçbirinin içinde bu kadar güzel bir mahluk görmemişti. Başını çevirerek arabayı dalgın gözlerile takib etti. O zaman Afif Türkânın koluna girerek: Emin ol, dedi, bizimki daha güzel olacak! Genc kız ürperdi. Sanki Afifin bu sb'zlerile, güzel bir kader onun sıcak teninin her noktası üstüne tatlı bir serinlik üflemişti. Türkân önüne baktı ve kızardı. Afif şimdiye kadar ona hiç böyle açık bir vaidde bulunmamıştı. Aşk dolu sözlerinde ve mektublarında istikbalin tadmdan, hatta müşterek hayatm saadetlerinden çok bahsederdi ama, aralarında o güne kadar evlenmeğe dair hicbir açık ima geçmemişti. Afif avucunu Türkânın yün ceketi içinde kayan kolunun sıcaklığile doldurarak sordu: • Değil mi? UÇURUMDA Roman: 7 Sustular. Şimdi en büyük düşman, lclâlden daha müstehzi ve yırtıcı, yüzü karanhk bir düşman, «meçhul» karşılanna çıkıyordu. Matbaalarda boş bir yer var mıdır acabaj Meçhul. Varsa da bu nasıl bir yerdir? Meçhul. Bu işi Afif yapabilir mi? Meçhul. Yapabilse de Hukukun derslerine yetişebilir mi? Meçhul. Ya Türkân ne yapabilirdi? iki şey hatırına geliyordu: Daktiloluk, dikişçilik. Makine ile yazmasını hiç bümiyor, fakat beyaz iş işlemesini, dikiş dikmesini çok iyi bılıyordu. Gözünün önüne hemen terzi kadın geldi ve bütün ümidlerini bulandıran, soğan kokusıle karışık bir tiksinti duydu. Kadın ona orada çalısmasını açıktan açığa teklif etmemişti ama yardıma benzer birşeyler vadetmişti. Türkân henüz bundan İclâle de, Afife de bahsetmedi. Nedense bunu Afife de söylemek istemi Yazan : Server Bedi yordu. Yalnız dedi ki: Ben de dikiş dikerim. Biliyorsun, çok severim bunu. Afif Türkânı başının gayet belirsiz bir hareketile tasdik ediyordu. Onun çalışmasını istemiyor muydu? Bu meraktan kurtulmak için Türkân sordu: Değil mi? Evet, dedi Afif, evde çalışabilsen daha iyi olmaz mı? Kıskanıyor muydu? Fakat kimden? Kızlardan başka kimse olmıyan bir atb'lyede çahşmanın ne mahzuru vardı? Afif mırıldandı: Ya mekteb? dedi. Ben ikisine de yetişirim. Bu sene notlanm iyi. Imtihanlardan o kadar kork muyorum. Çok iyi. Fakat Afifin sesinde bu hükmünü tek

Bu sayıdan diğer sayfalar: