5 Ağustos 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

5 Ağustos 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

S Ağustos CUMHURİYET tktısadî hareketler İLİMKÖSESİ İHTİRALAR KESiFLER Imparatorluk devrinde sanayileşme komedisi Yazan: ALt R1ZA SEYF1 Türkiye Polonya anlaşması Türkiye Cumhuriyetile Polonya Cumhuriyeti arasındaki ticaret anlaşması ve Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasile Polski Instytut Rozrachunko\y arasında clearing yolile yapılacak tediyelerin tanzimine dair anlaşma birçok bakımlardan şayanı dıkkat hususiyetleri ihtiva etmektedir. Anlaşmaya merbut A ve B listeleri, bu anlaşmanın işlemesi için esaslı bir âmil halindedir. A listesinde yazılı Türkiye menşeli mallar her maddeye ayrılan kontenjan hadleri dahilinde Polonyaya ithal olunacaktır. Şurası da mukarrerdir ki, Türkiye Polonyada mer'î olan umumî ithalât rejiminden de ayrıca istifade edecektir. Buna mukabil B listesinde yazılı Polonya menşeli mallar, her maddeye ayrılan konteçjan hadleri dahilinde Türkiyeye ithal edilecektir. Polonya da Türkiyede mer'î olan umumî ithalât rejiminden ayrıca istifade edecektir. Kuyruklu yıldızlar Bunlar, diğer seyyarelere nispetle çok hafif ve gevşek olduklarından tehlikesizdirler ve dünyaya çarpmalarmdan pek korkulmaz Yazan: H. BİLGİC Bugünlerde, gökyüzünde, nadir gö rülür bir faaliyet olduğunu haber veri yorlar. Merih, Müşteri ve Zühal yıldızları, hep bir arada, bize en yakın mesafeden geçiyorlar. Transit bir yolcu gibi, bizi uzaktan selâmlayıp geçeceklerinı söyliyenler de var, kapımızı çalıp taıın misafiri olmaları ve bizi bir hayli zarara sokmaları ihtimali bulunduğunu ıddia edenler de. Uç seyyarenin elbirliğile civanmızda keştügüzara çıkmaları nadir vakayidendir demıştik. Fakat buna mukabil, civanmızda daha sık dolaşan ve yüreğimizi daha sık ağzımıza getiren kuyrukluyıl dızlar var ki, kendilerine izafe ettiğiıniz musademe tehlikesini. belki hakikaten taşıyorlar. Kuyrukluyıldızların dünyaya en ya kın geldikleri noktaları, daima milyon haneli rakamlarla ifade ederiz. Buna rağmen, her yeni kuyrukluyıldız, hayalimizde bizi kuvruğuna takıp ademe sü rükliyecek korkunc bir manzaraya bü rünür. Şimdiye kadar bu neviden bir felâkete uğramıyan yeryüzü sakinleri, kuyruklu yıldızla arz arasında vukua gelebilec<"k bir çarpışmanın, mutlaka yer yuvarlağ: aleyhine neticeleneceğine hükmederler. Halbuki, arza çarpan yıldızın, bu musademe neticesinde bizzat mahva sürüklenmesi ihtimali bile akla gelebilir. Nitekim, fezadaki seyahatleri esnasında, muh telıf seyyarelerin, hatta güneşin cazi'besine yakalantp, seyirlerini şaşıran ve kendinden büyük bir cevvî cisme çarparak darmadağın olmak tehlikesine maruz müteaddid kuyrukluyıldızlar var. Gerçi, yeryüzünü, bu kuyrukluyJdızları cazibelerile şaşırtan, meselâ Jüpiter nev'inden, bize nispetle kutru on bir defa daha büyük ve bizden bin iki yüz doksan beş defa azametli scyyarelerle ölçmek doğru olmaz. Bununla beraber, feza tarihinde, musademe neticesi olarak parçalanmış, toz haline geltniş ve yok olmuş kuyrukluyıldızların bu feci akıbet lerine tesadüf edilir. *** Lâplas'ın Nebula faraziyesi Kant'ın kozmogisinden sonra gelen farazıye, Laplace'ın Nebula faraziyesıdır. Diğerlerine nazaran, daha cıddî ve uzun yaşıyan bu maruf faraziye, meshur Fransız riyaziyecilerinden Laplace tarafından 1 796 da koncnuştur. Kant'ın kozmogisinden haberi olmı yarak yazılan bu eser ona çok benzer. Büyük nyaziyeci olan Laplace'ın Kant devri harejcetin yoktan var olacağına dair hataya düşmemesi tabiidir. Kant gibi Laplace da kâinatın ham maddesı nin esasen mevcud olduğunu ve tekâmülünün ilk safhasında devreden sıcak bir Nebula halinde bulunduğunu kabul cdiyor. Arzın devir hareketinden müteveüid santrifüj kuvveti yeryüzündekı cısımleri dışarı atmak ister. Fakat arzın devir hareketinin batı olmasmdan dolayı bu kuvvet pek küçük olup karsısındaki cazibe kuvvetine galebe çalamaz. Arzım'z 24 saatte bir devir yapacası yerde 85 dakikada bir devir yapsa idi bu kuvvetler biribihne müsavi ve mukabil olurdu. O zaman üstüva hattındaki cisimlerin ağır» lığı kalmazdı. Orada cisimler ne yere basar, ne de yerden ayrılırlar, faknt, Haoeriesved gibi, havada nereye bıra * kılsa orada dururlardı. Laplace, Nebulanın bu safhaya ge •* Iinciye kadar büzüldüğünü kabul etnıişti. Bu takdirde üstüva hattını teşkil eden zerreler halkası Nebulanın diğer kısım larına tazyik icra edemez. İçindekiler büzülünce bunlar halka halinde dışanda kalırlar. Zaman geçtikçe halka adedi artar. Biribirinin içinde kalan bu halkalar, Kant'ın kozmogonisinde olduğu gibi ni hayet parcalanıp seyyarelere inkılâb eder. Merkezdeki kütle güneş olur. Ayni vetire seyyarelerde cereyan eder, peykler hasıl olur. Bir asırdan uzun yaşıyan modern kozmogonik nazarıyelerın esasını teşkil eden bu faraziye bir talım tenkidlere uğramış ve yeni astronomlar bu faraziyeyi terke mecbur kalmışlardır. İlk kuvvetli tenkıd 1861 senesinde Babinet tarafından ya pılmıştır. Bu Lenkid, bugünkü güneş sisteminin zaviyev: momentumunun kifa • » yetsizliğine istinad eder. Binaenaleyh pek eski zamanlarda bir yıldızın güneş yakınından geçcrek ondan eksik görünen zaviyevî momentumu alıp götür müş olması ku\vetle ihtimal dahilindedir. Laplace faraziyesinin belini kıran asıl hücumlar daha yeni esaslara istinad eder. Riyazî tahlillere göre, devir sür'atinin fazlalığından dolayı parçalanan semavî bir cismin, kütleleri biribirine yakın olan, iki parçaya ayrılması lüzumunu gösteri yor. Binlerce müşahedeler de bunun doğruluğunu ispat etmektedir. Binaen aleyh Laplace faraziyesi, bir yddızın parçalanırsa güneş sistemini teşkil ede meyip ancak bir çift yıldız teşkil edebileceğini emreder. Bu itibarla güneş sistemini izah edemez. II [•] Geçen makalemîzde Abdülmecid devrinin sanayileşme hareketini idare eden (Dadyan) kardeşlerin bir hesab verme ve ikbal mevkiinden yuvarlanma korkusu geçirdikten sonra gene nasıl parladıklarını hâdiseye şahid olan Mc. Farlane'ın ağzından dinlemiştik. Bu komedya veya facianın bazı teferruat ve tafsilâtını daha, gene onun kaleminden olmak üzere buraya koymaktayız: «Ahmed Fethi Paşanm Fabrikalar ve Niimune çiftliği Nazın olmasından sonra kuntratları bitmiş olan bir takım Avrupalı mühendisler ve ustalar memleketlerine gönderildıler; bir takımları da fabrikalarda müessir ve rahat surette çahşmak imkânının elde edilemiyeceğini anlayınca kuntratlarını kendileri bozdular ve yol paralannı keselerinden verip Avrupaya gittiler. Geri kalan Avrupalı ameleden en büyük bir kısmı tenbelüğe mahkumdu. Çünkü çalışacakları fabrikalar ve makineler he nüz tamamlanmamıştı. Ayhklar eskiden daha fena, daha geç veriliyordu. «Ingiliz amelesinin hali çok kötü idi. Bunlara konsolos miidahale ve muavenet etmiyordu. Ameleden ve ustalardan bir kısmı iyi hareket ediyorlar, vakitlerini evlerinde, ailelerile geçiriyorlardı. Fakat en büyük kısmı meyhanelere doluyorlardı, kavga gürültü gırla gidiyordu. «Zeytinburnunda «Büyük fabrika» denilen müessese dışarıdan bakılınca ve işgal ettiği mevki münasebetile «büyük» sıfatına gerçekten lâyıktı. Amelenin herhangi mületten olursa olsun yatacaklan ve kışla denilen ikametgâhlar cenub tarafındaki dıl'ı kapar ve gayet uzundur, bir zemin katını, bir dc üstkatı havidir. Binanın bir başmdan bir başına kadar bir koridor uzanır. Bu koridorun tulü 650 kadem (takriben 200 metre) dir. Duvarlar taştan ise de yangına karşı müdafaa tertibatı yapılmadığmdan bir yangın çıkınca koca binanın pek az müddetle kül olup gideceği şüphesizdir. Binada oturan bazı İngilizîer bir gün bu felâketin olacağını söylüyorlar, çünkü Avrupalı amele sarhoş, fabrikayı elde tutan ve orada çalışan Ermeniler ise son derece kayıdsız, dikkatsiz ve tenbeldirler. «Sö'ylediğimîz murabbam garb duvarı, Istanbuldan Maknköyüne ve Ayastafanosa giden yolun kenarına düşer. Benim gördüğüm sırada oraya büyük, dört köşe birşey yapıhyordu ki: Fabrikanın bacasını teşkil edecek ve büyük bir yükseklığe malik olacaktı. Bir kere Zeytinburnunun bu bacası yıkılmış, duvarcı ve ameleden otuz kişiden fazlasını öldürmüştü! Ingiliz mühendislerden Mister Sang zaten bu bacanın nasıl yapılmakta olduğunu görünce Ermeni ustaya bunun mutlaka yıkılacağın; söylemişti. Gene Mister Taylor ismindeki Ingiliz de tekrar tekrar heriflere bu yolda ihtarlarda bulunmuştu. Fakat inşaatı ellerinde tutan mahud (Dadyanlar) devletin bu kadar paralar vererek getirttiği Ingiliz mütehassıslarının bilgi ve tecrübelerinden istifade etmedikleri gibi onların tavsiyelerini de zerre kadar dinleme mişlerdi. Padişah, 30 Türk amelesinin ölümünden sonra bunların ailelerine para yardımı edilmesini emreyledi. Bu hareket, şüphesiz, iyi birşeydi. Fakat sonradan başka bir şey yaptı ki: Bu, hiç de iyi birşey değildi. Abdülmecid, bu felâkete sebeb olan inadcı ve cahil mimarı şiddetle cezalandırmalıydı, halbuki: Dadyan kardeşler padişaha Ermeni mimarın bu işten dolayı pek mahzun olduğunu söylemeleri üzerine hemen herife bir nişan vermiş (!) ve müteselli olmasmı, çünkü bu kadar hayatın kurban olması onun kabahati değil, kader îki hükumet, anlaşmaya ilişik A ve B ve kısmetin bir cilvesi (!) bulunduğunu listelerinde yazılı olmıyan mallann ithali söylemişti. yahud bu lıstelerde derpiş olunan kontenFabrikalar için intihab edilmiş bu mevjanlarin arttırılması taleblerini en büyük kide tatlı su yoktu ve bu iş önceden de hiç bir hayırhahhkla tetkık etmeği de taahhüd düşünülmemişti. Nıhayet Dadyanlar paeylemektedirler. dişahm bahçıvanbaşısı vasıtasile meşhur İki memleket millî bankaları arasındaki büyük Zeytinburnu kuyusunu açtırdılar. tediye anlaşmasına göre de Türkıyeye itBurada deniz suyile karışık tuzlu su çıkhal olunan Polonya menşeli bütün maltı. İngiliz müdür Mister Thomas bu suyu lann bedeli Türkiye Cumhuriyeti Merfabrikaların kazanlarında kullanmağa ickez Bankasına yatırılacak ve banka da bar edildi. Fabrikalar ve fabrikalardaki bunları Polski Instytut Rozrachunkovvy herşey tamamlanmadan bırakıldı. Sahile namına açacağı Türk lirası olarak tutulan ağır eşyayı sevk için bir ağac iskele ve faizsiz bir clearing hesabına geçirecektir. rampa yapılmıştı. Buradaki vesait vaziyeti Türk parasından başka paralarla tanzim eidareye kâfi iken sahile bir de kocaman dilmiş olan faturaların tutan Türkiye Cum maçuna oturtulmuştu. iskele ise öyle bir huriyeti Merkez Bankasınca, Türk lirası yere yapılmıştı ki: Burada fııtmah hava ile İngiliz lirası arasında kabul edilen palarda yol alıp vermek imkânsızdı. rite esasına ve malum olan son Londra «Dadyanların Zeytinburnunda tatbik kotlarına göre tahvil edilecektir. Merkez etmek için ileri sürdükleri iddıa çok cesu Bankasınca yapılacak tahsilât günü gürane idi, burada çakı, ustura, bütün demir nüne Polonya Millî Bankasına bildirilealâtı, şayak, astar, pamuklu kumaşlar, cektir. Polonya Millî Bankası tediye emirçorab, top, sapan, demirparmaklık demir Ierini Türk lirası olarak Türkiye Cumborular, döküm işleri, gem, üzengi, mızrak huriyeti Merkez Bankasına gönderecektir. Her memlekette tahsilât ve tediyat kenbaşı, kılıc, kilid, anahtar ve saire.. ve saire yapıldıktan başka orada kullanılacak bü di millî parasile yapılacaktır. tün demir ve çelik alât ve edevat da fabriBu anlaşma hükümleri transit mallar kada yapılacaktı. muamelâtma tatbik olunmıyacaktır. Polonya ile aramızda 1937 temmuzuZeytinburnunda bir de Sanayi mektebi vardı; burada riyaziye, kimya, tabakat nun 16 sında yapılan ticaret anlaşmasın(geoloji), madeniyat, resim, nafıa miihen dan iki sene sonra yapılan bu yefıi ticaret disliği ve sajıe y«rli Ermenijere. ve gejıc ve clearing anlaşması mer'ıyet mevkiine Türklere en mükemmel surette oğretile girmiş bulunmaktadır. Bu anlaşmanın iki cekti. Mektebin yapılması bitti, fakat ha memleket ticaretinin inkişafına vesile verkikî surette asla açılmadı, yalnız İstanbul memesi için hiçbir sebeb yoktur. Bilhassa gazetelerinde methü senası kaldı. Toplan iki memleket arasında son yıllarda görülen mış olan talebe ise aylıkları verilmemeğe iktısadî yakınlaşmanın daha ziyade artması iki memleket için de faydalı olacakbaşlayınca dağıldılar. tır. Filhakika Polonyaya 1935 senesinde Ohannes Dadyanın biri oğlu, biri bira239,000 lirahk olan ihracatımız 936 da derzadesi olan iki cahil gene Ermeni hem 925,000, 937 senesinde 2,260,533 iiramuallimin heyeti reisi, hem mekteb mü ya kadar vükselmiş fakat geçen sene bir dürü vazifelerini görecekler ve bu iş için milyon liralığa yakın bir gerileme görülpadişahtan bol bol nişanlar, yüksek ayhk müştür. Polonyadan ithalâtımız 935 selar alacaklardı. Halbuki, bu iki Ermeni nesinde 229,000 liralık idi. Bu miktar 936 delikanlısmın Avrupada şöylece üstünkö da 432,000, liraya çıkmıs, fakat 937 de rü bir seyahat etmiş olmalarından başka ihracatımız çok artmıs iken ithalât 361 bin liraya düşmüstür. Geçen sene ise ihbir meziyetleri, bir bilgileri yoktu. Mac Farlane'ın hatıralarına burada son racat düserken Polonyadan ithalât'.mız veriyoruz. Bu iki makaleyi yazmaktan birden 2,5 milyon liraya doğru hrlamıştır. maksadımız bu zavallı memleketin ve aç, Yeni anlaşmanın iki memleket ticaretiçıplak bir halde yurdumuzdan binlerce ni daha müvazeneli bir şelke getireceğini mil uzak cephelerde can veren kahraman ümid ederiz. Türk rnilletinin ne elim devirler geçirmiş, F G. nasıl kafalar ve yürekler tarafından idare Fakat bunların ekserisi, gözle güç tefrik edilmiş olduğunu, bu safhasile de, bir parSigara paketleri ıslâh edilen, küçük yıldızlardır. Büyük kuy ça olsun canlandırmaktır. edilecek rukluyıldızlar, ekseriya korku ile karı.şık Ali Rıza SEYF1 İnhisarlar idaresmce sigara paketleri bir isim bırakıp geçerler. (*) Bundan evvelki yazı 31 temmuz nin daha cazib ve halka güzel gelecek Hâley kuyruklusunun adını hatırlıyanşekilde yapılması için tetkikler yapılmış tarihli sayımızda çıkmıştır. lar, onun bütün dünyaya geçirttığı huve bazı tipler tespit edilmiştir. Bu tipler dudsuz korkuyu unutmamışlardır. İnhisarlar Vekâletine gönderilecektir. ^Malaya suvarisi Atatürk abidesine çelenk koydu^ Harman yerinde bir cinayet Semamızda görülecegi tarihler, riyazî usullerle ilk defa olarak hesab edilen bu Konya (Hususî muhabirimizden) Ilgın kazasmın Argıthanı nahiyesinın yıldız on yedincı asrın nihayetlerine doğKuyumcu köyünden Bekir Aydemir ile ru meshur heyetşinas Hâley tarafından kardeşi Ali Aydemir, harmandan çıkar kesfedilmişti. Hâley, civannda dolaştığı are erm cazibesine yakalana dıklan buğdayı taksim ederlerken bir büyük s e y y l birile anlaşamamışlar, kavga etmişler rak seyrini şaşırdığı zamanlar müstesna, dir. Bu kavgada Ali Aydemir, büyük her yetmiş üç senede bir defa arzımızın kardeşi Bekjr Aydemirin sol ayağma ve yanından geçer. diz kapağı kısmına bir tırpan sallayarak 1910 senesindeydi. Hâley kuyıukluayağını koparmış akan kanlar dolayısile yıldızının dünyaya çarpacağı, bütün beBekir Aydemir ölmüştür. Her ne kadar suçlu adliyeye teslim olmuş ise de bu iki şeriyefin müthis bir felâketle karşılaşmak kardeşin aıleleri hâlâ harman başında üzere bulunduğu, dünya ile bu yıldız arasındaki musademenin, kryamet dediğimiz ağlamaktadırlar. son günün mübeşşiri olduğu şayiası bir Sarayburnunda emsalsiz ve denbire ortaya çıkmıs; insanlar, bıribirıni zengin proğramlı bir eğlence takib eden fasılasız bir kuyruklu yalan Bu akşam saat 20,30 da Sarayburnu tufanı altında, müthiş bir korkuya kapılkazinosunda Hamiyet Yücesesm güzel mıstı. bir konseri, şehir tiyatrosundan Hazım Musademenin vukuu 18 mayıs 1910 ve arkadaşları tarafından «Madam Hay olarak hesab edılmişti. O gece, felâkete ganoşun odası» ismindeki komedisi, meş intizar ederek uykusuzluk içinde sabahı İzmirde bulunan tngiliz bahriyclilerinden bir kısnı dün İzmir hur Kavuklu Ali ve arkadaşlarının kân edenler de, işittikleri haberlere inanmayıp birahanelerinden birinde serinlivorlar îzmir 4 (Telefonla) Maiaya ku endaz kıt'alarile Malaya'daki piyade si kadim orta oyunu, hayalî irfanın kara tatlı uykusunu feda etmiyenler de, sa göz, kukla, hokkabaz ve ateşbaz oyunlabahleyin, evvelki günlerden farksız bir mandanı albay Tower, bu sabah saat lâhendaz kıt'ası iştirak etmiştir. Kıt'alar rı, bando konseri, Karadenız millî oyun10,30 da Cumhuriyet. meydanmdaki A meydandaki yerlerini aldıktan sonra al lan gibi mükemmel eğlenceleri içinde hayata gözlerini açmıslardı. Ve 19 mayıs sabahı, Hâley yıldızı, sanki aleyhintatürk heykeline merasimle bir çelenk bay Tower, Vali Etem Aykut, Tüm toplayan Kızılay Alemdar nahiyesinin de söylenen iftiraların haksızlığını ispat sünnet düğünü ve müsameresi yapılacak koymuştur. general Rasim Aktoğu, İngiliz ve Türk tır. Temiz bir deniz havası almak ve mü etmek istercesine, şeffaf ve ziyadar kuyMerasime, başlarında mızıkaları ol kurmayları erkânı, deniz ve merkez ko kerrmel bir surette eğlenmek isteyenler ruğunu, arzımıza, nüvaziş kadar hafif bir duğu halde Türk ve İngiliz deniz silâh mutanları heykel önüne gelmişlerdir. temasla değdirerek yanımızdan geçip gitıcin bin ük bir fırspüır mişti. Bu temas o kadar hafif olmuştu ki, birkaç heyetşinas müstesna, bu ciddî hâdisenin vukuundan hiç kimse haberdar olamadı. Hatta, kuyrukluyıldız, o gün semamızdan geçerken tamamen namer'î kalmış, ancak güneşten uzaklaştıktan sonra, parlak kuyruğunu, peşisıra nazlı nazlı sürüyerek mesafe aldığı görülebilmiştir. *** Kuyrukluyıldızlara, musademe neticesi değil, sadece yanımızdan geçip git mekle bile bize felâket getirmek gibi bir uğursuzluk da ızafe ederiz. 1913 te, Delavan tarafından keşfedilen ve 1914 te, çıplak gözle görülmesi imkân dahiline giren Delavan kuyruklusu bunlardan biridir. Saray Bosna'da tutuşup bütün dünyayı yalayan aievin mes'uliyetini üzer lerine almak cesareti medeniyesini gösteremiyen Avrupa, bu büyük afetin kabaKuyrukluyıldızın, çok eski zamanlar hatini o kuyrukluyıldıza yüklemişti. *** danberi, beşeriyete korku telkin eden bir Kuyrukluyıldız, seyyarelere nazaran cisim oluşunu, hayretle karşılamak hata değildir. Zaman zaman, göklerin esrarlı kof olduğu halde ondan korkarız demişderinliklerinden birdenbire meydana çı tik. Kuyrukluyıldızlar, filhakika, gerek kan bu parlak cisimler, ekseriya çok bü fizık teşekkülleri, gerek devir harekttleri yük olmalarına rağmen, seyyarelere nis itibarile seyyarelerden tamamen ayrıd.rpetle çok zayıf ve gevşek yıldızlardır. Bu lar. Fezada dolaşan gayet hafif, ziyadar itibarla, havada, bu yıldızlarla bizim a rüzgâr habbeleri diye tarif edebileceği ramızda akua gelebilecek herhangi bir miz bu yıldızlar, bazan güneşten fevkaçatışmanın, arzımızdan ziyade kuyruklu lâde uzak mesafelere kadar giderler. yıldızm aleyhine tecelli edeceğini tah Güneşten bu kadar uzakta oldukları zaman, hiç kuyrukları yoktur. Devırlerıni minde haksız değiliz. Her sene, kimısi heyetşinasların hesab ıkmal edip güneşe yaklaştıkları, onun alarile, muayyen tarihlerde, kimi önceden teşi içine girdıkleri zaman kuyruk peyda haber vermeden damdan düşercesine ge ederler, ki bu da her zaman vaki değil len birçok kuyrukluyıldızla karşılaşınz. dir. Kuyrukluyıldızın bir hususiyeti, kuy ruğunun daima günesin aksi istıkametin de bulunmasıdır. Semanın derinliklerinden güneşe doğru ilerlerken, gerisinden gelen kuyruk, güneşten uzaklaşırken, gene aksi istikamette olmak üzere, önden gi der. Meşhur Fransız heyetşinası Kannl Flamarion, yıldızın kuyruğu, yıldızdaki havadan intişar eden ve güneşin neşrettiği bir kuvvetle tardedilen gazlerden müteşekkildir, mütalesmda idi. Kuyrukluyıldızların nüvesinin mahi yeti, birçok tetkıklere ve birçok tahminlere rağmen henüz tamacnile tespit edil miş değildir. Yalnız, son izahlar, elek tron esasına dayanıyoı. Tabıatteki rolleri hududsuz derecede mütenevvi ve büyıik olan elektronlar, göze görünmez bu ci simleri, renk ve ışık vererek bize gösteren unsurdur. Prof. Salih MURAD îzmir Kız enstitüsü Kayseri, 4 (a.a.) Şehrimizde açılması kararlaştınlan Kız enstitüsü için İstasyon caddesi üzerinde yeni yapılan mekteb binası tahsis edilmiştir. Ankaradan gelen İsmetpaşa Kız Enstitüsü müdürünün yaptığı tetkikatta mektebin ilk ve orta tahsil vermesi, akşam dershaneli ve yatılı olması kabul edilmiştir. Memleket kadınlığının kültür seviyesini yükseltecek olan enstitü valinıizin kjymetli yardımlarile bu devrede tedrisata baslıyacaktır. \ i Fransa turunun galıbi Kuyrukluyıldızın arzımıza çarpmasmdan duyacağımız korku, yeri gökü b.ribırine katarak kıyamet koparması ihtima linden ziyade, yıldızın asıl nüves.nde mevcud syanojen gazinden müteveüıd olsa, yerindedir denilebilir; azottan ve karbondan müteşekkil olan bu gaz, in sanlar için öldürücü bir gazdir. Yalnız, bunda da bir teselli noktamız var. Syanojen, kuyrukluyıldızda, Heşeriyeti öldüremiyecek kadar az nispette mevcuddur. Esasen, daha birçok zehirler Bisikletle Fransa turunun bu sene Belarasında, hergün azar azar yuttuğumuz azota ve karbona da alışık olan vücudle çikalı Sylvere Maes tarafından kazanılrimiz, syanojenle zehirlenmek tehhke dığını yazmıştık. Yukanki resim, müsasinden, bu itibarla da varestedir. bakayı bitirdikten sonra staddan çıkarken göstermektedir. H. B1LG1Ç İ

Bu sayıdan diğer sayfalar: