5 Ağustos 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6

5 Ağustos 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMRTJRÎYET ' 5 Ağustos 1939 DUYDUNUZMU Boş lâf Bır zamanlar yalnız Amerikada âdet o muşken, sonra sonra bütün dünyaya yayıldıydı. Bazı müesseselerde duvarlara, «lâkırdıya yekun tıft!» manasına gelen, kibarca ihtarları mavi levhalar asılıyordu. Yerli tutkal imali Ingiliz Türk denizcileri arasındaki müsabaka Dün Fenerbahçe stadında karşılaşan bahriyelilerin maçı çok zevkli oldu ve denizcilerimizin galibiyetile neticelendi Bursadaki süt tozu fabrikası, şimdiye kadar Avrupadan gelen ve harb sanayiinde kullanılan bu maddeyi daha ucuza çıkarmağa başladı Şımdı bu usul, ış sahasından, içtimaî sahaya da sirayet etmiş. Bazı Avrupa Limanımızda misafir bulunan İngiliz mehafilınde, ziyafete, süvareye davetlı donanması futbol takımıle Türk donanmaolanların görebıleceklerı yerlere şöyle ıbareleri ıhtıva eden küçücük kartonlar ko sı futbol takımı arasında yapılması takarrür eden maç dün Kadıköy stadında iki nuluyormuş: bine yakın bir kalabalık önünde icra edil«Ahvali havaiyeyi bütün teferrüatile miştir. bilıyoruz. Bınaenaleyh havadan, sudan Maçtan evvel Şehir bandosu evvelâ İnlutfen bahsetmeyin.» giliz, sonra Türk millî marşlarını çaldı. «Boş lâkırdı söylemeyin. Yirmi defa Türk donanması kaptanı, İngiliz takıüstüste ayni süzü tekrara lüzum yok.» mına güzel bir buket vererek takımı se«Saçma lâkırdılar, güzel dudaklarda lâmladı. İngiliz takımı kırmızı çorab, beacıklı mana alır ve sükut altındır!» yaz pantalon ve gömlek giymişlerdi. Nasraddin Hoca, canı küfretmek isDonanma muhteliti lâciverd çorab, lâtedikçe, derdıni kuyuya dökermiş. civerd pantalon ve beyaz, lâciverd parçalı Lâf kıtlığında asmalar budayan, «da gömlek giymişlerdi. ha daha ne var ne yok?» cular için, MarMaçta İngiliz filotillâ kumandanı ve ko Paşa vazifesi görecek portatif bir ku birçok yüksek rütbeli zabitan ile harb fiîoyu minyatürü icad edilse de, kibar salon su kumandanı Amiral Mehmed Ali ve dilardaki bu sükut emirlerinin yanına ko ğer zevat bulunmakta idi. nulsa fena olmaz! 17,20 de İngiliz hakemin idaresindeki oyuna, Türk takımının hücumile başlandı. îki tarafın karşılıklı hücumlarile geçen oyunun on sekizinci dakikasmda topu çok müsaid vaziyette yakalayan sol iç Hakkı iki müdafiı de atlayıp kalecile karşı Fotoğraf objekkarşıya kaldığı halde topu hafif bir vuruştifinin insan gözünla kaleciye vererek muhakkak bir gol kaden daha keskin ol çırdı. Oyun daha ziyade İngiliz takımının duğu muhakkak. hâkimiyeti altında cereyan ediyordu. YirHele son zaman mi yedinci dakikada İngiliz takımı merkez larda fotoğraf mamuhacimi fevkalâde kuvvetli bir şüt çekti. kinsenide öyle bir Top direğe vurup ayni hızla, ayni oyunyenilik var ki, adesenin bu hassasını kat kat arttınyor. cuya geldi, soliç, ayni kuvvetle bir kafa Objektifi, gözle görülmesine imkân vurdu, bu sefer top kalecinin elinde kalaolmıyan şeylerin resmini çekebilecek ha rak kurtuldu. Birbiri üzerine çekilen bu iki şüt uzun boylu alkışa vesile oldu. Devre le getirdiler. Meselâ, üzerindeki bazı yazılar silin sonuna kadar iki taraf da sayı yapamamış mış, ortadan yok edılmiş olan bir vesika ve oyun sıfır sıfıra berabere bitmiştir. Fabrikamn içinden bir görünüş Bursa. (Hususî) Süt tozu fabrikamızm kimyevî sanayi şubesi memlekete şimdiye kadar tamamen haricden giren bir maddeyi imale başlamış bulunuyor. Bu madde bilhassa harb sanayiinde kullanılan bir nevi tutkaldır. Herhangi bir fıarbin vukuu takdirinde Avrupadan bu maddenın memlekete getirilemıyeceği düşünülürse süt tozu fabrikasmm bu teşebbüsünü, hatta millî bir hizmet gibi kabul etrr.ek lâzım gelmektedir. Ayrıca Avrupadan getirilen tutkalın kilosu 150 kuruşa mal olduğu halde tamamen ayni evsafı haiz bulunduğu alâkadar müesseseler tarafından verilen raporlarla tevsik edilmiş bulunan yerli tutkalın 80 kuruşa verilmesi de iktısadî bakımdan millî harb sanayii müesseseleri hesabına bir kazanc teşkil etmektedir. Süterkal adı verilen bu tutkalın imalinde kullanılan bütün ilk maddelerin yerli olması, bunun harb zamanlarında dahi devamlı surette yapılabileceğini gösteriyor. Fabrika, süt sanayiinden gayri sütün kazaininden de bu şekilde istifade etmek suretile yapmaya başladığı bu tutkal için Avrupadan makineler getırtmiştir. Dünyada henüz 15 senelik bir mazisi bulunan bu tutkalın Bursada imaline bir mütehassıs nezaret ve onun idaresi altında fabrikamn bu şubesi fasılasız bir surette imalâta devam etmektedir. Günde beş ton tutkal çıkarmaya müsaid olan bu tesisat çok müspet ve muvaffak bir netice vermiştir. Süterkal denılen bu soğuk tutkal'n en çok kullanıldığı yerler: tayyare, vapur ve vagon inşaatıdır. Tayyare jnşaatmda tahta sırıkları ve kirişleri tayyarenin satıhlarına yapıştırmak için yalnız bu tutkal kullanılabilmektedir. Tayyare pervanelerini ve kayış kasnaklarını da bu tutkaldan başka bir tutkal yapıştıramamaktadır. Suda münhal olmaması dolayısıle bütün gemicılik sanayiinde bu tutkal tercih edilmektedir. Vagor. inşaatı da ayni tutkala muhtac bir vaziyettedır. Büyük hararet değismelerine ve rutubete karşı çok mukavemeti olan bu soğuk tutkal ile yapıştınlan bir tahta parçası 147 kilo sikletten sonra ayrılmaktadır. Diğer sıcak tutkallar ise ancak 38 kiloluk bir siklete kadar dayanabilmektedir. Bilhassa askerî fabrikalarımızm bellibaşlı ihtiyaclanndan birini karşılamak üzere faaliyete geçen bu tesisatla çıkarılan tutkallardan bütün fabrikalara ve millî sanayi müesseselerine nümuneler gönderilmiştir. Bu nümunelerden başka diğer bazı sanayi şubeleri de fabnkadan muayene için tutkal istemeye başlamışlardır. Herhangi bir inşaatta olduğu gibı hususile kırılan kıymetli porselen eşyayı, cam, demir. taş. mermer. mantar, deri ve kâğıdı dahi hiçbir zamk tTe tutkalla ölçülemiyecek şekilde kuvvetle yapıştırdığı anlaşılan bu soğuk tutkal memleketimizde ilk defa olarak Bursada imal edilmeye başlanmış bulunmaktadır. Bu yerli tutkalın artık Avrupa tutkalma asla ihtiyac hissettirmiyedi, prova var, sen istersen yat gülüm. Keğorka söylerim, öğleden sonra uğrar. Hayır, ben de kalkayım. Türkânın ağırlaşmış başında, gecenin hayalleri, bütün renkleri ve seslerile hâlâ fınl fırıl dönüyordu. Gözlerını uğalıyan gene kız, annesini düşünerek, hemen kalktı. Keğork terzihanede onlan bekliyordu. Türkân tellâlla beraber oradan çık tı. Bir otomobile bindiler ve hastaneye gittiler. Keğork aşağı kapıda bekledi. Ziyaret günü olmadığı için Türkânı annesinin yanına sokmıyacaklardı. Gene kız başhekime gitti ve annesini hastaneden hemen çıkarmak istediğini söyledi. Bir saat sonra ana kız otomobile bin diler. Keğork onları pansiyona götürdü. Yolda Türkân annesine vaziyeti muhtasarca anlatmıştı. Şoförün yanında tellâl oturduğu için rahat konuşamıyorlardı. Pansiyona gelince, Seza Hanım hayretler içinde kaldı. Hep kızının yüzüne bakıyor, fakat yanlarında pansıyon sahıbı kadınla tellâl olduğu için bir şey söy liyemiyor, «pek güzel» diye tekrarlıyordu. Onu yatağına yatırdıktan sonra pansıyonun sahibile tellâl gittiler ve ana kız yalnız kaldılar. cek vasıfta olduğunu gören İstanbulda bazı komısyoncular, fabrikaya müracaatle tutkallarının üstüne Alman fırması y rılmak şartile bunlarm kendilerint toptan satılmasım teklif etmişlerdır Bu teklifi reddeden fabrika, yerli ımalâtı Avrupa mamulâtı şeklinde göstererek bundan yüksek bir kazanc teminıne teşebbüs edenlerl.ı emellerini suya düşürmüştür. Süt tozu fabrikamızm bu kısmında son günlerde büyük bir faaliyet göze çarpmaktadır. Evvelâ süt sanayii için alman sütlerin kazaini çıkarılarak bunlar kurutuluyor. Bılâhare beyaz bir toz haline getirilerek bunlar kutulara yerleştiriliyor. Tutkal, toz halinde olduğundan onu muayyen bir nispet dahilinde su ile tedricen kanştırarak hamur haline getirmek ve ondan sonra 20 dakika kendi halme bırakmak lâzım geliyor. Müteakıben yapıştırılacak maddelere fırça ile sürüldükten sonra da (5) dakika kadar kalmak icab ediyor ki: tıpkı sülüsyon gibi tatbik olunan bu yapıştırma ameliyesibitince yapıştınlan maddeler presse edılivor. Fabrikamn bu hayırlı mesaisini gördükten sonra eski devirlerde iğneden ipliğe kadar bütün ihtivaclarımız için Avrupaya muhtac ve bu suretle dış pazarlarm esiri oluşumuzun sebeb ve manalannı tahlil etmek güç olmuyor. Namer'inin fotoğrafı İkinci devre yı objektifin karşısına koydunuz muydu, kâğıd üzerinde izi bile kalmıyan o eski Oyun çok sür'atli başladı. İngiliz müyazılar, hassas cama, olduğu gıbı tespıt dafaasına yüklenen ve merkezden yapılan hücum jbirdenbire sağa geçti. Bu keşif, Viyanah bir fotoğrafçmm bir hücumla birinci golü yaptı. Tenis müsabakaları dömi finali Bugün İstanbul tenis birincilikleri dömi finali yapılacaktır. (T. Dağcılık kulübünde İstanbul şampiyonluğu unvanı içm) tek erkekler saat 2.30 da. (56 kişi iştirak etmiştir. Dömi finala kalanlar) Telyan Vedad Abud Jaffe Fehmi... Bugün Telyan Fehmiye karşı, Vedad, Jaffeye karşı oynayacaktır. Çift erkekler: Saat 4,15 te (23 çift girmiştir. Dömi finala kalanlar (Kris Arevyan) (ArmitagiCimcos) a karşı (Hasan Bims) (Vedad CemalBenjamin) e karşı. Kadın Erkek : Saat 18 de 19 çift girmiştir. sona kalan dört çift (Bn. Kurtelli Vedad Abud) a karşı (Bn. Tomkins V. Bmns) (Binns), (Bn. Gorodeski Hasan) a karşı (Bn. Mezburvan Arevyan). Tek Bayan: 14 kişi girmiştir. Bugün saat 3.30 da dömi final oynanacaktır. Kazanan pazar günü Bayan Gorodeski ile final oynayacaktır. Birinci devreye nazaran oyun daha muntazam ve heyecanlı olmağa başladı. Oyun tamamile misafir takım kalesinde oy nanıyor, bu arada atılan birçok şütler dısarı gidiyordu. İngiliz takımı uzun bir müBöylece, fotoğraf, hem zabıta, hem dafaadan sonra hücuma geçerek ciddî tazcinayet için fevkalâcV kıymetli bir vasıta yiklara başladı. Maç, sonlara doğru fevkalâde heyehaüne geliyor demektir. Lâkin, namer'iyi görmek için madem canlı bir şekil almış ve gittikçe artan bu ki, gene bir vasıtaya muhtacız, bizzat heyecan son dakikaya kadar devam ederek gözlerimize bu hassayı verebileceğimiz oyun I 0 Türk donanması muhtelitinin güne kadar, gayıbdan haber aldığımızı galebesile sona ermiştir. çektiği bir kadın fotoğrafında, .ççhrepjn beneKİi çıkmasile başlamıştır. Benekler, kadmın kanında teşekkül etmekte olan çiçek hastalığının, henüz cild üzerine çıkmıyan lekeleri ımış. Maçtan sonra Amiral Mehmed Ali iki iddıa edemeyiz. Meğer ki, gözümüze takım kaptanını tebrik etmiş ve misafir lagözlüğü takınca, her baktığımızı göreüm. kıma bir bayrak ve güzel bir kupa hediye etmiştir. Gayri federeler tescil ediliyor Beden Terbiyesi Umumî Müdürlüğü şehrimizde teşkilât haricinde olan ve gayrifedere ismini taşıyan kulüblerin sicil talimatnamesine uygun bir şeklide derhal tesçil edılmelerini bildirmiştir. Tesçil işıni sür'atle ikmal ettirecek kulübler, önümüzdeki mevsim lik maçlanna gireceklerdir. tstanbul atletizm birincilikleri İstanbul atletizm birinciliklerinin bir kısmı bugün Kadıköy stadında yapılacaktır. Müsabakalara yarın devam edilecek, neticede en çok puvan alan takım İstanbul atletizm birinciliği kupasını alacaktır. Bugün ve yarın yapılacak müsabakalara ^aat 16 da başlanacaktır. Yekunu 78 kadar olan bu kulüblerin kuvvet esasına göre nasıl kümelere ayn İstanbul serbest güreş birinciIacakları hakkında henüz bir emir yoktur. likleri bu akşam bitecek Bu karara nazaran bu sene lik maçlan bir îstanbul serbest güreş birincilikleri bukaç kümeye aynlacak ve bu kümelerin a gün yapılacak müsabakalardan sonra nidedi pek kabarık olacaktır. hayete erecektir. Dün Kadıköyünde oynanan Türk İngiliz bahriyelileri arasındaki maç esnasında Fener stadından üç intıba 76 güreşçinin iştirak ettiği müsabakalar, sabakalarda iki tane çifte bahis olduğunuzun bir seçmeyi icab ettirdığinden müsa dan, müsabakalara büyük bir ehemmıvet bakalar devamlı olarak üç gün sürmüştür. verilmektedir. At yarışlarına saat 15 te baş Bu akşam Süleymaniye kulübünde yapı lana<~aktır. lacak müsabakalar, İstanbul serbest güHakem heyeti reisliği reş birincilerini tayin etmiş olacağı için bu İstanbul hakem heyeti reislığıne tayin gün yapılacak müsabakalara büyük bır eedılen avukat Abduüahın dün emrı gelhemmiyet verilmek^dır. miş ve kendisine tebliğ edılmiştir. Yüzme teşvik müsabakaları Bu değerli sporcumuza yeni vazifesinde İstanbul Susporları ajanlığı tarafından muvaffakiyetler temenni ederiz. hazırlanan yüzme tesvik müsabakalarına Galatasaray kulübünün bugün Beşıktaş Şeref stadında devam ekongresi dilecektir. Galatasaray spor kulübunden: Müsabakalara öğleden sonra saat 14 te Son kongrede kararlaştırılan nizam başlanacaktır. name tadılâtı mucibince idare heyetimiz sukut ettiğinden. yeniden intıhab yap At yarısîarının üçüncü mak üzere 15/8/939 salı günü saat 17 de haftası Bebek denizcilik şubesinde yapılacak îstanbul at yarışlannın üçüncüsü, yarın içtimaa saym azanın teşrifleri rica olu Veliefendide yapılacaktır. Bu haftaki mü nur. min ederim size... lutfen... Muvaffak ayağa kalktı. Türkân: Oh, hayır, hayır... diyordu... Gene ısrar etti: Lutfen... Şampanya bardağını Türkâna uzatarak ilâve etti: letlerinin pulları, lâmeleri, parlak ipek leri öbek öbek parlayıp sönüyordu. Kâmile, Türkânın yanından geçtikçe ona: «Yaşşa! Bravo!» diyordu. Locaya çıktıkları zaman üçü de Türkânın oynayışını methedıyorlar, ona şampanya uzatıyorlardı. Şükrünün teklifi üzerine bardan çık tılar. Otomobile bindiler. Şükrü dıreksi yona geçti, Kâmile onun yanına oturdu, Muvaffakla Türkân arabanın içine bindiler. Yollarda Kâmile türkçe, rumca, fransızca şarkılar söylüyordu. Türkân ve Muvaffak gülüyorlardı. Bebeğe kadar gittiler. Orada, Şükrünün apartımanında da eğlendiler: Gramofon çaldılar, dans ettiler ve viski içtiler. Türkânın başı dönüyordu. Bır divana uzandı. Başında Muvaffak vardı ve onun alnına, yüzüne kolonya sürüyor, kollarını uğuyordu. Gene kız, iki defa, yanaklannın üstünde bir dudak teması duydu şiddetle silkindi, müdafaa hareketile kollarını uzattı ve ikinci defas^lda yerinden kalktı. 3 Ertesi sabah, Türkân, Kâmilenin yatağında uyandı. Gene kadın giyiniyordu: Terzihaneye geç kalmıyayım, de Yağlı güreş müsabakaları Geçen hafta Yedıkulede İspitalya bahçesinde yapılan güreş müsabakalarına bu hafta da devam edilecek ve güreşlere namlı pehlıvanlarımızdan bir çokları iştirak edeceği gibi, bilhassa geçen hafta çok güzel bir güreş tutan Molla Mehmed ile Ali Ahmed pehlivanlar bu hafta son olarak mühim bir güreş yapacaklardır. Seza Hanım hemen ağlamağa baş ladı. Hastaneye girdiği gündenberi en ehemmiyetsiz şeyler için bile gözleri yaşarıyordu. V'ücudü gibi sinirleri de çok zayıflamıştı. Fakat bu sefer, belki de kızile başbaşa kaldığı için, hüngür hüngür, katıla katıla ağladı. Türkânın iki elini bırden tutuyor, hep: Kızım... Kızım... diyordu. Türkân da ona hep: Anne... Anneciğim... diye cevab verdi. Başka hiçbir şey konuşmuyorlardı. Annesinin hıçkırıklan uzun sürünce en dişeye düşen Türkân, gene onun boy nuna sarılarak: Ne var? dedi, anne, anneciğim... Bak işte, nihayet rahata kavuştuk. Ben güzel bir iş de buldum. Seza Hanım da onu kucakhyor, içinı çekiyor, bazı titriye titriye, gözlerini alabildiğine açarak tekrarhyordu: Ah, Türkân, Türkân, yavrum... Ne var, anneciğim, söyle... Bir şeye mi üzülüyorsun? Bilmem... Fena oluyorurn. Ve kadın, bayıldı. lATkast varl UÇURUMDA Roman: 47 Şükrü oturdu, bardağında kalan şam panyasını bitirdi, bır sigara yaktı ve anlath: Garsonla haber gönderdim. «Bir arkadaşınız bahçede, sizi çağırıyor» diye. Sallana sallana geldi enai, sarhoş. Beni görünce şaşırdı, bir şey anlamadı. Yanına yaklaşhm. «O sarı saçlı hanıma kâğıdı yazan sen misin?» dedim. Çenesine ve karnına birer yumruk. Yere çöktü. Kalçasina bir de tekme vapıştırdım: «Seni buralarda bır daha görmıyeyim. Gördüğüm yerde, herkesin gözü önünde pataklarım.» dedim, yürüdü.m. Caddeyi tutlu »abii. Bunu içiniz... Tereddüdünüz kalmaz... Rica ederim. Eğildi ve kendi elile bardağı gene kıYa şimdi gene polisler gelir ve onlan zın dudaklarına götürdü. Türkân ayağa karakola götürürlerse? kalktıktan sonra şampanyayı içti ve MuŞükrile Kâmıle aşağı saîonda dans et vaffakla beraber salona indi. mek için kalktılar. Muvaffak da TürkâKavalyesi onu ne güzel idare ediyornın yüzüne bakıyordu. Gene kız onun ar du. Gene kız, ömründe ilk defa, hafif, zusunu anladı. Fakat şimdiye kadar hiç arızasız, çevik dans etmeğe başlad'.. Etböyle bir yerde dans etmemişti. Hem rafında renkler tutusuyor, parlak şeki! de... hayır, hayır... nasıl olur bu? ler savruluyordu. Türkân, bir an, niçin Kâmile Iocadan çıkarken, Tü'.kâna: ve nerede olduğunu unuttu, kendıni renk, Haydi... dedi, sen de Muvaf ışık, ve musiki dolu bir boşluğa b'raktı. fakla... Fakat, ne garib, bu tufan içinde gözünün Gene kız, Iocada, Muvaffakla yalnız önüne hep Afıfın yüzü geliyordu. Bir kalınca önüne baktı. Gene adam, hisli müddet kendısmi onun kolları arasında bir sesle: sandı ve baygınhk verici bir haz duydu. Yazan : Server Bedi Teklife cesaret edemiyorum, deKâmıle bağırıyordu: di, tenezzül etmezsiniz diye korkuyorum. Başka, aslanım, başka! İstağfirullah... fakat... ben o kaFakat Türkân hafif sararmıştı. Gene dar... bilmem ki. Çok kalabalık aşağısı. pohsten korkuyordu. Bak ne güzel oynıyacaksınız... Te Dans edenlerin şiddetli alkışlan üstüne ayni havayı iki defa daha oynadılar. Arkasından bir tango. Işıklar söndü ve yalnız mavı bır aydınlık kaldı. Yukandan gelen projektör ışığı altında kadın tuva

Bu sayıdan diğer sayfalar: