2 Eylül 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

2 Eylül 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CÜMHURİYKT 2 Eylul 1939 TARÎHİ ROMAN 18 i Buhara Güneşî Yazan: ORHAN RAHMt oğru sürdüler. Beni gösteriyorlardı. Heifler üstüme saldıracak olurlarsa kurtuluş imkânı yoktu. Çünkü arka tarafımda ağaclar o kadar sıktı ki yürümek bile imkânsızdı. Atlılar yanımıza gelince, junîardan biri indi. Diz çökerek onların )içiminde kadını selâmladı: Ne var Hristo? Bu adam hükümdanmızm mübaek bahçelerine girmif. Ferman verirseiz onu götüreceğiz. Daha kadın cevab vermeden atıldım: Hey, dedim, odun kılıklı herif! Sen beni ürek beygiri mi sandın ahp götürülecek? Hele bir deneyin bakahm! Ve bunu söyler söylemez, kılıcımı sıırdım. Gözümde, doğduğum, büyüdüğüm yerler tütüyordu. Tuğumu görüvor gibiydım. Kardeşim, anam, Hakanım, silâh arkadaşlarım birer birer gözümün önüne geldi. Diğer atlılar, üstüme atılmaya hazırlanmışlardı. Benim sonum kadının vereceği cevaba bağhydı. Bir kee yüzüme baktı. Tepe, tırnak beni öyle süzdü ki, kendimden geçiyordum. Kılıcım elimden kurtulup düşeyazdı. Gidin Hristo; bu yiğit bizim miafirimizdir. Onu ben çağırttım. Bu söz bir tılsım gibi herifleri susturdu. Hepsi de evvelâ onu, sonra beni selâmladılar, arkalarına bakmadan uzaklaştılar, gittiler. Ben de kendimi topladım: Beni affedin, gidiyorum; buralara bilerek ayak basmadım. Dedim. Yolumu kesti: Gelmek sizden, fakat dönmeğe zin vermek de bizden... Peşim sıra gel, yiğit! Bu sözlerden sonra yanındaki kızlara bir işaret verdi. Hepsi de güvercinler gibi dağıldılar. O önden yürüyordu, ben de arkasından gidiyordum. Epeyce yürüdük, bir büyük mermer havuza geldik. Bu havuz o kadar büyüktü ki, içinde iki yüz süvarinin atı yıkanırdı. Ha\uzun içinde iri, beyaz kuşlar yüzüyordu. Etrafta çiçekler dizilmişti. Bunlar, berlim ' ömrünrlde görrrpedrğtm çeşrdden çiçeklerdi. Rüzgâr, öyle bir güzel koku ( Şehir ve Memleket Haberlerl ) Siyasî icmal İslâm Ansiklopedisi Üniversitede bir tercüme bürosu kuruldu Maarif Vekâletinin, Büyük İslâm Anklopedısınin dilimıze çevrilmesine Karar verdığini ve bu işin başanlması için de Üniversite Edebiyat fakültesini tavzif ettığinı yazmıştık. Edeb.yat fakültesi dekanı profesör Hâmidin riyasetinde, profesör Şe1 refeddm. profesön Ragıb Hulus , profesör Hılmi Ziya, profesör Reşid Rahmeti, doçent Zıyaeddin Fahri, doçent Enver Ziyadan müteşekkil bir heyet kurulmuştur. Aynca bır de teknik işlerle uğraşmak üzere tercüme bürosu ihdas edilmiş+ir. Bu vazifeyi üstüne alan heyet, tercümenin aynen yapılabilmesi için işi üniversite dahılinde ve haricinde bulunan phillerinin çalışmalarına bırakmıştır. Bir çok ilim adamlanmızla muhabere ed Jerek, yardımları temin edilmiştir. Tercümeler yapıbrken, bütün maddeler taranarak fişlere almmakta ve bunlar sistematik bir surette tercüme edenlere verilmektedir. Bu esnada icab eden noktaların tashih ve tevsii içm mevcud membalara da müracaat edılecektir. Bunlar haşiye ve zeyil şeklınde gösterilecektir. Dört cild olan eserin birinci cildi tarana'ak fı^lere almmıstır. Tercümenin az zamrmda ikmal edilmesi için her türıü yard'm vam eni Avrupa harbi, Lehistanla Almanyaya münhasır kalmadığı takdirde dahi, garbî Avrupa, başlıca harb sahnesi olmıyacaktır. Çünkü Lehistana aid taahhüdleri yüzünden harbe girdikleri takdirde Fransa ile îngilterenin Almanya ile temas noktalan pek azdır. Şimal denizinde ve karada îsviçre hududile Lüksemburg Grandükalığı arasmda iki tarafın kuvvetleri doğrudan doğruya temas ve musademede bulunabilirler. Bu hududun mühim bir kısmını Tunadan sonra Avrupanm en büyük nehri olan Ren teşkil ediyor. Bu hattın haricinde, Almanya ile Lehistanın arasma Hollanda, Belçika, Lüksemburg ve İsviçre girmiştir. Almanya Lahey'deki sefiri vasıtasile Felemenk hükümdarı Kraliçe Vilhelminaya, Bern sefiri vasıtasile de, îsviçrenin haricî işlerini idare eden Motta'ya, ve Brüksel sefirile de Belçika Kralına ve Lüksemburgdaki mümessilile memleketin hükümdaAvrupadan dün gelen talebelerimiz rıhtımda... rı Grandüşese Almanyanın, herhangi sebeb ve hâdise dolayısile bu dört devletin topraklarına taarruz etmiyeceğine dair teminat vermiştir. Yalnız bu küçük devletlerin mutlak surette bitaraf kalmalannı şart koşmuştur. İngiltere dahi ayni teminatı vermiştir. Yalnız Fransa henüz İsviçreye teminat vermemiştir; bunun da gecikmiyeceği bekleniyor. Belçika ve îsviçrenin askerî istihbarat daireleri, Almanyanın tahşidatı ve askerî hareketleri bu iki memlekete tevcih edilmediğini tespit etmiş olduklarından geçen Umumî Harbde olduğu gibi bir istilâ tehlikesi mevcud olmadığına kanaat hasıl etmişlerdir. Almanya ile Fransa arasındaki kısa hududun iki tarafında vücude getirilen Avrupadan dbnen talebelerimiz, dün rıhtımda gazeteleri tetkik ediyorlar fevkalâde tahkimat dolayısile ne AlAvrupadaki son sıyasî vaziyet dola Yunanıstan yolunu tercih etmeleri, Yu manların Fransaya, ne de Fransızlarla yısile muhtelif memleketlerde bulunan goslav ve Yunan hükumetlerinin vize İngilizlerin Almanyaya geçmelerine imtalebelerimiz dönmeğe başlamışlardır. parası almamalar. ve seyahat kolaylığı kân kalmamıştır. Dün saat 10,30 da Rumanya yolile ve göstermelerindendir. Almanya, garbdaki küçük devletlere Besarabya vapur.le 150 kişilik bır kafile Tatil dolayısile memleketimizde bulu sıkı bitarafhğa riayet şartile teminat verdaha gelmiştir. Bu talebelerin mühim bir kısmı Almanyadan mütebakisi de nan talebeler de Maarif Vekâletine mü diği halde daha şimaldeki devletlere yaracaat ederek vaziyetlerınin ne olaca ni Danimarka, İsveç, Norveç ve Finlanİsveç ve Belçikadan gelmektedir. Diğer taraftan Yunanistandan da bazı ğmı sormuşlardır. Vekâlet yakmda bu diyaya bu gibi teminat vermeye lüzum kafileler beklenmektedir. Talebelerin hususta bir karar verecektir. görmemiştir. Çünkü bu devletlerin geçen umumî' harbde olduğu gibi mutlak suKÜLTÜR ÎŞLERİ rette bitaraf kalacaklanna şüphe etmeŞEHÎRlŞLERt mektedir. Bu devletlerin kendileri de bir Yeni bir inşaat usta mektebi taarruza uğramıyacaklarına emindirler. Motörlü kara nakil açılıyor Bu devletler dahi gerek Almanyaya, vasıtalarının muayenesi Bir kaç ay evvel kapanan Dumlupı gerek İngiltereye seyyanen muamele eKara nakil vasıtalarının Belediyelerce yapılan muayenesi ikmal edilmiştir. nar Şehır yatı mektebi binasmda açı deceklerini teyid etmişlerdir. Danimarka Bu mupyene neticesmde 25 kadar mo lacak olan Ayazağa köy yatı mektebi Hariciye Nazırı, bir harb vukuunda Datörlü kara nakil vasıtası işten menedil nin tessinden sarfınazar edilmiştir. Bu nimarkanm hem Almanyaya, hem de bmada bır «İnşaat usta mektebi» açıl İngiltereye eşya satacağını ahiren söyleıniştir. masma karar verilmiştir. Mektebin önümiştir. Dökmeciler şimdiki müzdeki ders yılına kadar yetiştirilmesı Bu dört devlet, Hollanda, Belçika ve için icab eden hazırlıklara başlanmıştır. yerlerinden kaldırılıyor Lüksemburg'la birlikte sulhu kurtaramaÜsküdar kazasma bağlı Alemdar köSuleymaniye ile şehrin diğer bazı yerlerindeki dökmecilerin Halıc kıyıla yünde de yeniden bir köy yatı mektebi salar bile harb zamanında sulhun iadesi için kıymettar vesatet ve hizmetlerde burına nakılleri takarrür etmiştir. Süley açılacaktır. maniyedeki dökmeci dükkânlan Evkaf lunacak vaziyette olacaklanndan bitarafOrta mekteb muallim tarafından istimlâk edilecek, Mimar Sihklarınm mahfuz kalmasmda muharib muavinliği imtihanları ııanın eseri olan bu dükkânlann üzedevletlerin de menfaati olduğu kanaatinrindekî medrese binalan tamir ve ıslâh Orta mekteb muallim muavinliği ya dedirler. olunacaktır. zılı imtıhanları, dün üniversitede yapılDiğer küçük devletlere gelince, Rumıştır. Tarih, coğrafyaya 30, türkçe, eUn tipi meselesi manya Başvekili, bu memleketin taarrudebivata 62, Fransızcaya 56, İngilizceye Dün Beledıyede İktısad müdürünün 32, almancaya 10 olmak üzere bu imti za uğradığı zaman kendisini şiddetle müyamnda değirmencilerın iştirakile bir hanlara 190 kışı girmiştir. dafaa edeceğini beyan etmiştir. Rumen toplantı yapılmış, unlann değirmenlerde İmtihan evrakı üniversitede bir ko Hariciye Nazırı, Lehistan harbettiği takrarman edildikter sonra fırınlara veril misyon tarafından tetkik edilecek ve dirde Rumanyanın kendisine yardım emesi işi etrafmda görüşülmüştür. De kazanan sözlü imtihana tâbi tutulacak dip etmiyeceğini soran gazetecüere kat î ğirmencıler bir kaç tip un vücude geti tır. birşey söylememiştir. rerek njmunelerim Belediyeye vereRumanya ve şarktaki diğer devletler cekleniır. Araba altında kaldı Beşiktaş iskelesı arabacılarından Tu yalnız Almanyayı değil, bu devletle anİki hamal arasında.. ran, evvelki akşam beygirlerinin ürk laşan ve ahiren Leh hududunda büyük Denızyolları hamallarından Kâmil, mesi nrticesinde arabasım idare edeme tahşidat yapan Sovyetler Birliğinin de iş yüzünden bir müddettenberi arası a miş, bütün süratile gıden araba, Kü tarzı hareketini nazarı itibara aldıklarınçık olar. hamal Ahmedi, evvelki akşam çükhamam sokağı önünde Bulgar stan dan, siyasetlerini bu düşüncelere uydurbıçakla karnından ağır surette yarala lı Davud kızı Şayana çarparak zavallıyı maktadırlar. mıstır. ağır su^ette yaralamıştır. Muharrem Feyzi TOGAY Tam bu sırada ilerideki ağaçların arasından baştan aşağı on kadar zırhlı süvari göründü Kaleyi fetheden kazanır. Evvelâ insan, sonra kurd...Yakar güldü: Kestirme cevab. Salak bir bardak kımız içti. Dilini dudaklarının kenannda ve bıyıklar:nın üstünde dolaştırdı. Gözlerini kapayarak bir iki defa yutkundu. Ne var Salak? Hiç Yakar! Şu Çinlîler, canlarımn kıymetîni bilirler vesselâm. Yemek bittikten sonra Salak ısrar etti ve her ikisinin yaralarını temizledi, sardı. Sıra Yakarın göğsündeki yaraya gelince: Bunu kendin başar kızım! Demıştı. Yemek sonunda Yakar, Aybeye baktı: Bizim hikâye yanda kaldı. Salak bahse kanştı: Hangi hikâye! Buharada bir hâdise! Salak, evvelâ kıza, sonra da Aybeye baktı. Bu bakışında, delikanlıya karşr. Ne yaptın, sakın olanı biteni anlahyor musun? diyen bir mana vardı. Sonra bilmemezlıkten geldi. Ne hikâyesi bu Aybey? Canım işte, o dilber kadından bahsediyoruz. Salağm gozleri faHaşı gibi anlmıstı. Gocuğunu yakaladı. Kızmıştı. Aybey isin farkına vardı. Çünkü Salak kızdığı vakit, bileğile burnunun üstüne birkaç defa sürter ve bağlı bile olsa yerinden kalkardı. Delikanlı, onun neJen kızdîğmı da farketmişti. Fakat hafifce gülümsedi. Aldırıs etmedi. Salak tâ köseye gitti, gocuguna sarıldı, kıvrıldı ve yaüı. Biraz sonra, çok değü, iki üç dakika sonra derın derın horlamaya başladı. Yakar: Ne çabuk! Diye fısıldadı. Aybey her zamanki gibi yüksek bir sesle cevab verd:: Fısıldıyarak konuşmaya hacet yok. Şimdi dağlar devrilse duymaz. Ne adamdır bu, ne merd, ne yiğit, ne bambâşka adam. Onun içi , oırJn gftniü dünyalara bedeldir. Kendine mahsus birtakım âdetleri vardır. Uykusunun şekli, yattığı yere bağhdır. Eğer emnivette olursa öyle bir uyku uyur ki, kıyamet k^psa duymaz, aldırmaz. Deliksiz on saat uyur. Fakat bir tehlike kokusu alınca günlerce gözlerini kırpmaz. îşin tuhafı şu ki, uykusuzluk yüzünden sersem olmaz, sendelemez, kahkahası dudaklarından düşmez. Onun maruf olan birseyi de sırıtmasıdır. Onun vaktile çok se\diği bir hayvanı vardı: Avrupadan dün dönen yüksek tahsil talebemiz 150 kişilik bir kafile, memlekete avdet etti, Yunanistandan da bazı kafileler bekleniyor Küçük devletlerin vaziyeti Ne demek istiyor? Bir kadın, iki kişiden şikâyet ediyor Şehremininde oturan Leylâ isminde bir kadın polise müracaat ederek evvelki gece uyumakta bulunduğu b'r sırada boğazma bir şey sürtülüğünü hissederek uyandığını; kendini yokladığı zaman boğazmda kesik gördüğünü; bunu da evvelce kendisine taarruz eylediği için ıkinci ceza mahkemesinde muhakemesine bakılmakta bulunan Manda Ziyanın yapmış olması ihtimalini bildirmiştır. Bunun üzerine Ziya hakkında takibata başlanmış ve fakat bu takibat devam ederken Leylâ zabıtaya ikincı bir müracaat yaparak vak'anın Ziya tarafından değil, başka bir metresı olan Niyazi tarafından yapıldığını bildirmiştir. Ziya ile Niyazi birinci sulh ceza mahkemesine verılmişlerdir. Dün duruşmalarına başlanmış; her ikisî de ahyordum. Bir de ne bakayım: Havu isnad edilen suçu inkâr etmişlerdir. Şazun biraz ilerisinde gene mermerden bir hid celbi iç n muhakeme başka bir güköşk... Gene dilber, bir düdük çaldı. Bu ne bırakılmıstır. köşkün kapısında derhal yirmi kız göründü.Yarısı merdivenlerin bir tarafına, diDENİZİŞLERİ ğer yarısı da karşı tarafa durdular ve Akdenîzdeki gemilerimiz bize, geçerken, iğildiler, selâm verdiler. Bu aralık, farkına vardım; benim kıyalimana çağırıldı fetime bakıp dudak ucundan gülüyorlar Kadeş vapuru, dün sabah saat onda dı. Bu şehirli kişiler çok fena insanlar ı'k seferine çıkmış ve Mers:ne gitmek Yakar! Adamı, kılık, kıyafetile ölçüyor üzere limanımızdan hareket etmişti. Mahm, mülküm bu deli taydır! lar, Karşıma biri çıktı, hemen yanıma Fakat son vaziyet üzerine gemi henüz Derdi. Zavallı hayvan, bir hastalığa Marmarada bulunduğu bir sırada geri geldi: tutuldu ve öldü. Bir taşın üstüne oturmuş dönmesi için emır verilmiştir. Bundan Peşim sıra gel delikanlı! hayvanın leşine garib garib bakıyordu. başka Akdenizde bulunan gemilerimize Dedi. O yürüdü. Ben durdum. Bu de uğrayacak oldukları iskelelere uğYanına yaklaştım, ne göreyim: Salak gülüyor. Gözlerine dikkat ettim: Yaşh. adamın yüzüne baktım, elile tekrar işa ramadan bulundukları yerden doğruca buraya gelmeleri hususunda tebligat Bu adam ağlarken de gülüyor Yakar... ret etti: Gel, gel! yapılmıştır. Yaralanır, güler; hasta olur, güler. HarHay lânet olsun, gelemez olaydım, Motörde yangın be girer, çarpışırken güler. Eminim ki, hükümdannın da, dilberinin de, sarayıHalıc fenerınde Sadiye kızağmda taöldükten sonra da gülecek. Az bulunur insanlardan, desenize nın da... Çare yok, bu adamın arkasın m r ediJmekte bulunan Gelibolu limadan yürüdüm. Bir odaya girdik. Burası nına bas;lı yüz iki tonluk Tuna motörüAybey! nun sintinesinden yangm çıkmıştır. Etçok tuhaf döşenmişti. Bana: Doğru söyledin Yakar. Az buluraftan yetişilerek motör kısmen yan Sarayda böyle kıyafetle gezilmez, nur insanlardan. Kim bilir şimdi nekadedi. Sana elbise vereceğim. Bunları çı dıktan sonra söndürülmüştür. dar rahat, nekadar mes'uddur. VtLÂYETTE kar. Yakar güldü: Bu adam, emri ne vakit almıştı? Bun Vali muavini Ankaraya gitti Fakat sana biraz kızdı galiba! lar nasıl insanlardı ki gözle kaş arasında İstanbul Vali muavini Muzaffer, dün Galiba değil, kat'î sekilde öyle... Saîak, bir arahk noruldamayı kesti. işaretleşiyorlardı. Şaşırmış kalmıştım. skşamki trenle Ankaraya gitmiştir. VaNe yaîan söyliyeyim; bu tanmadığım li muavın1. Ankarada Vekâletlerle temas Bu ne tatlı, bu ne derin bir uyku idi? Hayatta hiç derdi, tasası olmıyan, her adam bunları bana söyleyince içime bir ettıkten sonra bugün şehrimize dönearzusu yerine gelmiş bir insan bile an ;ÜDhe girdi... Sırtımdaki elbiseyi çıkara cektir. caklar, beni silâhlarımdan da mahrum ecak bu kadar rahat uyuyabilirdi. Üç aylıklar veriliyor decekler... Sonra; ben, bu kılığa alışmışYakar, Aybeye baktı: üq aylık dul ve yetim ve emekli ma Şu Buhara hikâyesinin en tatlı ye tım. Sırmalı, ince, başka bicimdeki elbi aşlannm dünden itibaren Emlâk ve Eyseler içinde rahat edemezdim. Somurt tam Bankasmca kırılmasma başlanmışrinde kaldık... tır. Yok canım, o kadar mühim de tum, kaldım; herif kapıyı kaparken: Dün, yalnız malullere tevziat yapılmış, Çabuk soyununuz, flakanımızm ğil... Maamafih bıraktığım yerden gene maaş e^habının kişeler önünde fazla zevceleri sizi bekliyorlar! dedi. baslıyorum: Girdiğime, gireceğime bin pisman ol bekletılmesine meydan verilmemiştir. Bu kadın beni denemek istemiş. KamEmlâk ve Evtam Bankasma, üç ayda çıyı onun için sallamış. O da ayni şeyi muştum. Hay Verdan Hudat da, karısı bir 7500 8000 krşi cüzdanlarım kırdırda/sarayı da, bahçesi de, hepsi yere basordu: mak üzere müracaat etmektedir. Maaş Buraya nasıl girdin? Burasınm taydı. Odanın içinde kazık gibi kaldım. kırdıranlann vekunu, her ay bir miktar Verdan Hudat'ın meyva bahçeleri oldu Düşündüm; sonra başladım giyinmeğe... artmaktadır. Dün sabahtan aksama kaSıra kemerime, hançerime, kılıcıma gel dar 300 kisiye maas dağıtılmıştır. Tevğunu bilmiyor musun? Bilmiyorum, dedi, Bence bir in di. İçimde şüphe, kurd gibi kaynıyordu. ziat. daha bir kaç gün devam edecektir. san toprak sahibi olmaz, insanın ancak Ya bu herifler bana bir oyun oynuyorBir Macar âlimi Adanada kıhcı, hançeri, atı, karısı, elbisesi olur. larsa? Silâhsız, külâhsız kendimi nasıl Ad^na (Hususî) Tarihî eserler baBu sözlerime diğer kızlar fıkır fıkır koruyacağım! kımmdan çok enteresan bir saha olarak gülmeye başladılar. Fakat o, derhal Kapı gene açıldı ve gene eski herif kaşlanm çatarak sert bir bakışla onları göründü. Hançerim, kılıcım, kemerim görülen mmtakamızın muhtelif yerle rinde yapılan hafrıyattan maada, diğer susturdu. elimde idi. tarihî mahiyetteki eserler üzer.nde tet Onları bırak! dedi. Yakar güldü: kikat yapma işi de her tarafta alâka u E, ne olacak? Hikâye burada kalmadı! dedi. yandınnaktadır. Şimdiye kadar bu makAranızda sizin Hakanla kardeşinden Usul böyledir, huzura kılıcla, han sadla mıntakamıza gelip giden ilim adamlarından sonra bu kere de Macar âbahsedivordunuz. çerle giremezsin. lımlermden profesör âlım Can Taga'i Evet... Evet, fakat söz tekrar dö Ben böyle usul tanımam. Bizim ne dolasa buraya geldi. Tam bu sırada Türk illerinde böyle şey yoktur. Her er şehrimize gelmiş ve tetkiklere başlamışilerideki ağaçların arahğından ve yol üs kek kılıcile hançerile yaşar, ondan ayrıl tır. Müze müdürü Yalman Yalgının yardımile devam etmekte olan bu tetkikat tünden bastan asağı on kadar zırhlı sü maz. üç ay kadar sürecektir. Arkast var) vari göründü. Bizi görünce atlannı biz< Meb'uslarımızın Partide dün yaptıkları içtima ADLÎYEDE Mahkemeye verildiler Zıler isminde bir Rum kadını dün Samatyadan geçerken Orhan ve İbrahim isminde :ki kişi kadının elindeki çantayı kaparak kaçmak istemişler ise de yakalanmışlardır. Her ikisi de Sultanahmed birinci sulh ceza mahkemesir e ver : lmiştır. Haklannda takibata devam edilmektedir Sokağa düşen çocuk Yeşildirekte Türkocağı caddesinde 27 numaralı evde oturan Tufanm beş yaşındaki oğlu Doğan, evinin penceresinde oynarken muvazenesini kaybederek 3 5 met.e yüksekliğinden sokağa düşnüş, basından ağır surette yaralanmışt:r. Meb'uslarımız, dün Parti Merkezinde Valiye halkın dileklerini anlatıyorıar İstanbul meb'usları mülhakatı birer birer dolaşarak halkla temasta bulunmuş ve bu tem?slar sırasmda birçok dilekler tespit etmişlerdi. Meb'uslarımız dun de Halk Partisi Vilâyet merkezinde bir toplantı yapmış; bu toplannva Belediye erkânı da iştirak etmiştir. Burada, tespit edilen dileklerden Belediyenin yapacak olduğu kısımlar üzerinde görusülmüştür. Muhtelif yerlerdeki yol inşaatı, su tesisatı vesaire gibi işlerin başanlması için tedbirler almmaktadır. Vali ve Beledive Reisi, gece saat 20 de meb'uslar şerefine Parapalasta bir ziyafet vermıştır. Cumhuriyet Nüshası 5 kurustnr Aboneşeraiti} 110 .^ 6 Senelik Alb avlık Üç avhk Bir ayhk Haric icin 1400 Kr. 271)0 Kr 750 » 1450 • 400 » 800 » 150 > Soktaz

Bu sayıdan diğer sayfalar: