12 Eylül 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4

12 Eylül 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

12 Eylfil 1939 Karagün dostu da bir şair gizli... Siz bu istidadla edebiyat âleminde iyi bir mevki tutabilirken yanlış meslek seçmişsiniz. Siz; rikkat, hassasiyet ve aşkın da şefkat gibi kadınlığa mahsus bir mevhibe olduğunu pek güzel bilirsiniz. Ben de bir kadınım. En ince his kelimelerile zayıf tarafımı yakahyarak; ciddiyetime, annenizle olan arkadaşlığıma ve sizi bir çocuk olarak görüşüme reğmen beni mağlub edeceğinİ7İ sanıyordunuz. Yan lış düşünmüşsünÜ7 diyemiyeceğim. Kö yümüzde hiçbir kadın benim yerimde size bu kadar mukavemet edemezdi. Çünkü sevgili annenizin gönül çekici çehresine varis olduğunuz için, sevda âlemlerindeki muvaffakiyeti henüz dillerde gezen merhum babanızdan daha kudretli görünüyorsunuz. Böyle sizin gibi yakışıklı bir gencin ilk dikkatini celbeden bir kadın olmak büyük birseydir. Buna mukabil, o derece iyi bir terbiye almış olduğunuz ve sofrada ayağ'ma dokunmak âdetiniz bertaraf edilirse hakkımda hürmetkâr bulunduğumız halde size karşı daima mukavemet gösteriyor, mektublannıza cevab vermiyordum. Fakat şimdi bu sözlerimle; herşeyin beni kayıdsız bıraktı gmı, biraz olsun heyecana kapılmadığımı anlatmak mı istiyorum? Hayır! Böyle desem yalan söylemiş olurum. Sadece nefsime hâkim oldum. Evvelemirde prensip itibarile... Sonra, annenizle olan dostluk bağına hürmeten.. Bir de bütün vaktini doktorasına hasretmek zaruretinde olan bir gencin tahsiline engel olmamak için.. İşte bu yüzdendir ki bir yıllık (kur) unuz tamamen boşa gitti. Benden birşey Geçen sene yemekte davetliniz oldu alamadınız.. Hatta elimden bir buse ğum bir akşama kadar benim nazarımda bile! siz; tıpkı her evlâdın annesi nazannda Lâkin dünkü tesadüf bütün bu vazi oldugu gibi, hâlâ ufak bir çocuk.. O eski yeti bir anda değiştiriverdi. Postaneye mekteb çocuğu idiniz. Sofrada annenizle mektub verip çıkarken karşı kaldırımdan sizin aranızda oturuyordum. Bir aralık geçtiğinizi gördüm. Serviyetiniz koltuğuayağınızın ayağıma dokunduğunu sezer nuzda, iskeleye doğru, gidiyordunuz. gibi oldum. Ilk intıbaım şaşınp kalmaktı. Köşeyi donerken karşıdan gelen bir kaNe düşüneceğimi bilemedim. Fakat bir dın, az kalsın, size çarpacaktı. Ona yol erkek ayağı, yanındaki kadın ayağına verecek yerde, eski bir tanıdığınızmış giniçin tesadüfen dokunmuş olmasın? Bu, bi, durup onunla konuşmağa başladığı olmaz birşey değildi. Ama erkek ayağı, nızı hayretle gördüm. Hem nasıl bir kakendınden kaçan kadın ayağmı mütema dın!.. Yok, Kârnıran Bey, ben sizi daha diyen kovalar ve hafif tazyikler, mutta ziyade tabiat sahibi tanırdım. Aleyhindc rid darbelerle kendisini dinleyip anlaş pek çok dedikodular işitilen böyle düşkün mağa icbar ederse vaziyet değişir. O za kadınlarla tanışmanızı hiçbir şey mazur man artık tereddüde mahal kalmaz değil gÖsteremez. ıni? Bu lisanı, en kendi halinde, en görBirkaç dakika süren konuşmadan songjisiiz kadın bile anlar. • ~' ~ • ra sokak ortasmda ontm elini sıktınız ve . : Şunu itirafa mecbursunuz ki, bu va ona (yann akşama!) diye bağırdınız. 7İyet karşısında ben, namuslu bir kadının Yarın akşam' tutacağı yolu tuttum: Iskarpinim, ayakZavallı annenizin bir evliya yerine kabınızı cevabsız bıraktı ve bu hareketi koyduğu siz, demck bu akşam o kadınla niz, yemekte iştihamı kesmekten, âsa birleşeceksiniz. Vaktinizi, paranızı, sıhbımı bozmaktan başka bir netice verme hatinizi bu yolda telef edeceksiniz. Fa di. kat siz, biçare çocuk, bu hafifmeşreb kaYemekten sonra annenizle konuşurken dınların ne olduğunu bilmiyorsunuz ga zihnimi durmadan bu sual kurcahyordu. liba? Bu mahluka feda edeceğiniz muNasıl olur, yarabbim! diyordum, böyle azzez gencliğinize, kalb çarpıntılannıza nezih bir ailenin iyi terbiye görmüş oğ ve ilk busenize acımıyor musunuz? Sizi lu.. Bu küçük Kâmıran.. Daha dünkü o kadar sevimli, o kadar zeki, o kadar çocuk, anasının arkadaşına masanın al cazib bulan zavallı bense... Tek sizi, tında ayağile sataşsm?! Fakat bu dü «baştan çıkardı» dedirtmemek için size şüncelerle size baktıkça pek de eskisi gibi malikiyetten nefsimi alıkoymayı bir vaziçocuk olmadığımzı anlıyordum. O ak fe sanmıştım. Halbuki, Kâmıran Bey, şamki bakışlarmızın, bana; ayaklannızın ne yazık ki siz çoktan baştan çıkmışsı ayaklarıma hissettirmek istediği manayı nız!... Ah, bunu daha evvel bilsem yaanlamamış gibi davrandım ve işin böylece hud aklıma getirseydirn, belki sizi korukapanacğını sandım. manın bir çaresini bulurdum. Birkaç gün geçince ilk aşk mektubuBununla beraber ümidimi kesmek istenuz geldi. Bana, annenizle arkadaş olan mem. Kimbilir, be'ki de vakit geçmemişbir kadının evine aşk mektubu gönderme tir. Herhalde sizi, önünüzde açılan uçuğe cesaret ettiniz. Mektublannızın cevab rumdan kurtarmağa çalışmalıyım. İşi ilsız kalması cür'etinizi kırmadı. Gene kin annenize acayım, dedim. Fakat bu yazdınız, gene yazdınız. Bunlara post olamazdı. Zavallı kadını telâşa düşür restan cevab vermem için nekadar ısrar mekte ne mana var? Sizi o derece sever, ediyor, ne diller döküyordunuz. üstünüze böyle seyler yormaktan o deYüksek riyaziye tahsil ettiğinize pek rece uzaktır ki... Bunu düşünerek vaz yazık olmuş, Kâmıran Bey! Ruhunuz gectim. Ve o zaman size yazmağa karar Kadıköyünde Müşjıke Razından ' Kâmran Âliye: Bu mektubum, eğer canmızı sılar da beni, annenizin bu çok samimî dcstunu, takdirlerinize lâyık clmıyan, seciyesiz biı; kadın mevkiine düşürecek olursa çok üzüleceğim. Dün geçen ufak bir hâdise bana, ummadığım bir hakikati öjretmemiş olsaydı gene de hiçbir şey yazmıyacaktım. Dün gece sabaha kadar hep bi mektubu yazıp yazmamak arasında büyük tereddüdler geçirdim. Sabahleyin yataktan kalkarken yazmamağa ve şu ufak vak'ayı anmamağa kat'iyyen karar vermiştim. Fakat, bilmem nasıl oldu, bir saat sonra kalemi elime almış bubndum. Çok rica ederim, ketum olunuz. Mektu bumu arkadaşlarınıza göstermiyeteğini ze, okur okumaz yırtacağınıza söz veriniz. Kâmıran Bey, ben sizi babaıızm ve zavallı kocamın sağîığındanberi tanırım, Biribirinden aynlmıyan bu iki sadık dost, dünyaya gözlerini kapayıp da annenizle beni, hemen hemen ayni zamacda, dul ve yalnız bıraktıklan zaman sık sık birleşerek onlan yadetmeğe ve burunla teselli aramağa başladık. O zamanlar, siz, böyle şimdiki gibi, koskocaman sporcu bir delikanlı dcğil, kısa kadife pantalon]u, beyaz devrik yakalı, pembe renkli, kumral kıvırcık saçlı ve minimini bir kızı hatırlatan ufak bir mekteb çocuğu ediniz. O zaman birisi bu yavrucağın bir gün bana kur yapacağını söylese kahkaha ile güler; hele benim de, bu yaştan sonra, ona uyacağımı rüyada görsem hayra yormazdım. YENİ ESERLER Ziya Gökalp İş mecmuası son on doJcuzuncu sayısmı Ziya Gökalpm on beşinci ölüm yıldönü mune hasretmiş olup bütün yazıları Gokalp hakkındadır. Içindeki makalelerden bir kısmı şunlardır: Ziya Gökalpa dair (Peyami Safa), Ziya Gökalpla nasıl çalıştık? (Prof. Yaltkaya oğlu Şerefeddin), Ziya Gökalpm altın destanı (Prof. Tuncoğlu M. Şekib), Ziya Gök alp surgüne nas>] gitti? (Sarpoğlu Hatemi Senih), Ziya Gökalpm Türkçülüğü (Prof. Şıbayoğlu Halim Sabit), Ziyanın seciyesi (Ağaoğlu Ahmed), Ziya Gökalpm hareket noktası (Hilnıi Ziya), Ziya Gokalp ve Max Weber (Dr. Halid), Haçlı Ziya Gökalp Holivud'dan yazıhyor: (Tursunoğlu M. Sıtkı), Ziya Gökalp vesiSon zamanlarda Birleşik Amerika îesile içtimaî meseleler (Fındıkoğlu Z' Fahri), Ziya Gökalp hakkmda eserler (Prof. devletine mensub bütün cumhuriyetlerın R Hatmann), Ziya hakkında fıkralar (E. emniyet müdürlükleri Amerikalı vatan F.), Ziyada sLstem ve iman (A. Halil), A daşlann herbirinin parmak izlerinin kenğaoğlu Ahmediu ölümü (Dağlıoğlu H. Turdi dosyalarında bulunmasım karar altına han).. ilâh. Bunlardan başka Ziya Gökalpla alâka lmıştır. Bu tedbir, herhangi bir hâdise dar son neşriya+.ımız hakkmda birçok bibli dolayısile tetkikat ve taharriyat yapıl yoğrafik malumatı da iiıtiva eden bu pek zengin münderecatlı feLsefe mecmuasını mak lâzım geldiği zaman polisin o hu bütün okuyucularımıza tavsiye ederiz. sustaki faaliyetini kolaylaştırmak maksadile tatbik edilmektedir. Bolivar iki kişiyi çekemez Evvelâ, Cumhur Reisi Ruzvelt va Amerikanın en büyük ve en orijinal muharrirlerinden O. Henry'nin en güzel bir andaşlara örnek olmak üzere Vaşington eseridir. emniyet müdürlüğüne giderek parmak Hasan Âli Ediz tarafından dllimize çev< rilmiş olan bu kıymetli Amerikan eseri, zini aldırmış ve bu y 'a bütün hükumet Remzi Kitabevinin neşretmekte oldugu erkânı da kendisini takıb etmiştir. Evvel«Dünya muharrirlerinden tercümeler» se ki gün de Holivud emniyet müdürü bürLsinin 37 nci kitabı olarak intişar etmlşün filim amillerini, yıldızlan, artistleri tir. ve stüdyo memıır ve müstahdemlerini büTavsiye ederiz. rosuna davet ederek onlann parmak izerini almıştır. ÖLÜM Emniyet müdürü W . P . Hendry'nin Tüccardan îzrail Rapoport evvelki odasına evvelâ rejisör Edwin. L. Marin akşam sabaha karşı setkei kalbden ölmüştür. Cenazesî bugün aat 14 te Gala girmiş ve müdürün: Siftah senden bereket allahtan! tada Yüksekkaldınmda Eskenazi Müsevî Senagokundan kaldınlarak Beyoğlu Sözile karşılaşmıştır. Rejisörü Myrna Müsevî mezarlığına defnedilecektir. ,oy, Robert Young, Virginia Bruce ve Zilia Rapoport ve oğlu Bension sair artistler takib etmişlerdir. Robert Young vaktile bankada ça ıştığı zamanlar müessese birçok defalar gangsterlerin hücumuna uğradığı için Perşembe akşamından | böyle bir ihtiyacı tamamile takdir etmiş ve parmağının izini sevinc içerisinde defitibaren tere basmıştır. Virginia Bruce, gıdıklandığını bahane ederek biraz kendini naza çekmiş, fakat in en dertli insanları bile polis müdürü ciddiyetle vazifesini ifadan kahkahadan ağlatacak en geri kalmamıştır. Komik Dennis O'Keefe güzel filmi kendisi bir kabahat yaptığı için böyle bir muameleye tesebbüs edildiğini zannede RADVO Yıldızlann parmak izleri alınıyor aksamki programj Turklye Radyodltüzyon DALGA TJZUNLUÖU 1639 m. 183 T. A. Q. 19,74 m, 15195 T. A. P. 31.70 m9465 Postalan Kcs. Kcs. Kcs. 120 Kw. 20 Kw. 20 Kw. Virginia Bruce gıdıklandığını ileri sürerek tereddüd etmişse de Emniyet Müdürü vazifesini ciddiyetle ifadan geri kalmamıştır Holivud Emniyet müdürü tarafından Robert Taylor'un parmak izi alınırken 12,30 program 12,35 Türk müziği. Okuyan: Mefharet Sağnak. Çalanlar: Cevö«* Kozan, Cevdet Çağla, Kemal Niyazi Seyhun. 1 Haşim Bey: Hicazkâr şarkı (Şebtaseherben zaruzarım). 2 Râkım: Hicazkâr şarkı (Bekledim ta fecre kadar). 3 Şemseddin Ziya : Neva şarkı (Ko sinem ateşe yansm). 4 Cevdet Çağla: Keman taksim. 5 Rahml Bey: Mahur şarkı (Esir ettin beni). 6 Arif Bey: Rast şar kı (Vuslatmdan gayri el çektim) 13 memleket saat ayarı, ajans ve mete oroloji haberleri 13,1514 müzik (karışık program Pl.) 19 program 19,05 müzik (dans müziği Pl.) ıg,30 Türk müziği. Halk şairlerinden örnekler. Sadi Yaver Ataman 20,15 konuşma 20,30 memleket .saat ayarı, ajans ve meteoroloji haberleri 20,50 Türk müziği. Ankara radyosu küme ses ve saz heyeti. İdare eden: Mes'ud Cemil. (Bestekâr tamburî All Efendinin hatırası için) Nihavend ve Suzidil fasıllarından beste sema: ve şarkılar 21,30 konuşma 21,45 müzik (sollstler) 22 müzik (radyo orkestrası). Şef: Dr. E. Praetarius » 23 son ajans haberleri. ziraat, esham, tahvilât, kambiyo nukud borsası (fiat) « 23.20 müzik (cazband Pl.) 23,5524 yarınki program. L A L E de Meşhur FERNANDEL Beş Kuruşla Devriâlem SÜMER Slnemasında Yarın akşamdan itibaren büyük ve dehâkâr artist rek masumiyetini ispat yolunda haylı baTEŞEKKÜR ğınp çağırmışsa da bu işin bütün vatandaşlara tatbik olunduğu nihayet güçhalSevgili validemizin cenaze merasimile anlatılabilmiş ve Denis de sükunet ne iştirak ve bizleri bizzat veya telgraf bulmuştur. ve mektub göndermek suretile teselli etmek lutfunda bulunan akraba ve Herkes gibi Robert Taylor'a da: muhterem ahpablarımıza gazeteniz va Bir sabıkanız var mı? sıtasile teşekkürlerimizi sunanz. Diye sorulduğu vakit artist masuma11/9/939 ne: Kızlan: Raciye Okan, Ferdiye Evet, demiş, «La Dame aux CaDikel, Cudiye Korçay melias» filminde birkaç defa Greta Garbo'yu ağlattım. EVLENME Yüzlerce yıldız, filim amili, rejisör ve Samsun tütün tüccarlanndan merstüdyo memur müstahdemleri emniyet hum Hacı Hüseyinzade Nuri kızı Mumüdürünün defterine parmaklarını basıp azzez Keskinle Gümrük ve İnhisarlar geçtikten sonra hüviyet varakalan tan Vekâleti müfettişi Fazlı Urayın nikâh zim olunmuş ve herkese dağıtılmıştır. Bu merasimi 10/9/939 pazar günü saat 16 hüviyet varakalannın herbirinde fotoğraf buçukta Beşiktaşta Serencebey yokuşu ve eşkâlden maada bir de yeni basılan 13 numaralı evlerinde yapılmıştır. Her iki tarafa saadetler dileriz parmak izi bulunmakta idi. c Kardeş Mısırın en bliyilk kadın san'atkârı... Radyo ve sahneler blilbUIU ... Arab dlyarının ses kraliçesl. J5.MMÜ GÜLSÜM . „ Ü M İ D ŞŞ A R K I S I Kıvrak lâhutu ve hazin sesile ^H Şimdiye kadar çevrilen Taraan filitnlerinden bambaşka bir mevzuda yapılan mevsimin en büyük ve yeni filmi CHARLES BOYER'in en güzel Ftansız filmi TUrkçe sözlU, arabça şarkılı Hissî, içtimaî filminde Istanbul sayın halkını teshir edecektir. 25 kısım tekmili birden Baş rollerde: TARZAN ADASI ATMACA Sahne arkadaşı : Fllmlnde görecek ve alkışlıyacaksınız. FRANCIS de CROISSETMn romanı Denizaltı Gemileri Nasıl Batırırlar ? Denlzaltı Gemileri Nasıl Avlanırlar ? HERMAN BRIX • MALA Bu heyecanh mevzuu onümüzdeki P6rŞ6lTlb6 AkŞcHTII Pierre Richard Villm verdim. Bu akşam saat sekizde evime geliniz. Evet, Kâmıran Bey, sizi bekü yorum. Size söyliyeceklerim var. Size hakikî dost nasihatleri vermek ve eğer vakit geçmemişse sizi kurtarmak istiyo rum. Birçoklarına garib görünecek bu hareketimin tehlikHi olacağım bilmiyor değilim. Fakat; işte elimi vicdanıma koyarak söylüyorum ki, bu fedakârhğı yapmak bana düşen bir borcdur. Bunu muhterem annenize rredyunum! Nakil ve istinsah eden İ P E K sinemasında Denizaltı Avcı Gemisi Büyük aşk, heyecan ve macera şaheserinde görecek ve alkışlıyacaksınız. Y • Bu Perşembe akşamından itibaren (JEAN MARTEI") in büyük aşk ve macera romanı MICHELE MORGAN ve JEAN GABIN Sinemanın iki büyük ve kuvvetli artisti ALKAZAR Slnemasında başlıyor issız baklr ormanların heyecanlı maceraları ^ * • M Matlnelerden a i i n İtibaren T a k s İ m Sineması 15 Eylul Cuma gününden iiibaren Yeni sinema sezonuna başlıyor. MERCAN ADASI Şaheseriyle Ancak güzel filimler göstereceğini ispat edeceklerdir. SARAY Sinemasının YAŞASIN AŞK TUrkçe sözlU arapça şarkılı fllm. Bu, temizce giyinmiş, yaşlıca b:r adamdı. İhtiyar kadına hürmetkâr bir tavırla yaklaştı. Evin sahibesini gönnek ist tediğini söyledi ve ihtiyar kadın« evin sahibesi benim» deyince derhal cebinden iki zarf çıkarıp uzattı. Naciye Hanım mektubrarı alıp üzerlerine baktı. Bir tanesi kendisine, diğeri Nura hitab ediyordu. Şimdi mektublan getiren adam geri çekilmiş, cevab bekler gibi bir tavır al * mıştı. Otomobilse hâlâ kapıda duruyordu. Naciye Hanım, kendisine hitab eden zarfı merakla açtı, okudu, hayret içinde kadı. Bu mektub doktor Galibdendi. Gene adam birkaç satırla Nurun biraz muhit değiştirmesi, insanlann içine karışması lâzım geldiğini söylüyor. Gene kızın, yolladığı otomobile binerek derhal İstanbula inmesini, onu Beyoğlunda Tokathyanda bekliyeceğini yazıyordu. Mektubun altında bir de şöyle haşiye vardı: «Nur Hanım belki gelmek istemiye • cektir. Fakat kendisine yazdığım mektubu verirseniz teklifimi reddetmiyeceğini zannediyorum.» (Arkası var) Altın sesli ABDÜLVEHAB' ın oynadığı N. Tapman Galib düşünceli bir halde kaşlarının arası buruşarak kızı dikkatle süzdü: Sizi, sizin onu sevdiğiniz kadar kuvvetle sevdiğine emin misiniz? Gene kız hakaret görmüş bir insan öfkesile birdenbire başını kaldırdı, Galibe baktı. Sonra başını kat'î bir şekilde sal lıyarak cevab verdi: Tabiî.. Siz ne zannediyorsunuz! Beni deli gibi sevdiğine, hiçbir fena maksadı olmadığına eminim. Benimle evlenmek, hayatını birleştirmek istiyordu. Her zaman: «Senden başka benim için kadın yoktur» derdi. Nekadar iyi ve anlayışlı idi. Kadınlar onun için deli oluyorlardı. Yüzü tunç rengi idi. Saçlarının rengini biliyor musunuz? Kız susmaya mecbur oldu. Çünkü gene adam artık onu dinlemiyordu. Karşıya atlamış ve tekrar elini uzatmıştı. Haydi geliniz, diyordu. Kız onun elini tutarak karşıya atladı. Fakat orada düşecek gibi sendeledi. Galib derhal onu belinden tutmaya mecbur oldu. Nur: Gene fazla heyecanlandım, diye, mırıldandı. Çok bitkınim, benden hayır yok artık.. Ah siz, ah siz! Benden ne istiyorsunuz? Niçin bütün bunlan söylet Yazan : Peride Celâl Ses sada çıkmaymca ne yapacağımı hâlâ bir zâf varsa, kızıp bu zâfı da içimşaşırdım ve birdenbire geri döndüm, he den sileyim diye, söylemiş olabilirdi. Eyecan içinde deli gibi suyu kulaçlıyarak vet, Fatma her halde beni Mehmed Müniften soğutmak için ortaya öyle bir yayüzmeye başladım. Yalının nhtımına çıkıtğım zaman bit lan atmış olacaktı. Belki de Mehmed Münifin ilk inkârı, şaşırması gayet samikin bir haldeydim. Gene kız derin bir soluk alarak sustu. mî idi. Budala gibi hareket ederek onu Galib yavaşça onun omzuna dokundu ve: ağır hakaretler altında ezerek kızdıran ve sonraki sözleri söylemesine sebeb olan ben Yetişir, dedi. Bakıştılar. Nur incelmiş, titrek bir değil miydim? Nur, acı acı gülerek sustu. Sonra dasesle: Ne feci, iğrenc bir mahluk oldu ha yavaş: Ne konuşsak nafile artık diye, mığumu görüyorsunuz, dedi. Gene adam birdenbire yerinden fırla rıldandı. Bir kere olan oldu. Galib döndü, ona elini uzattı: mış, ayağa kalkmıştı. Uzaklara bakarak Kalkmız, dedi. «hareketinizi makul gösterecek bir sebeb var, dedi. Onu kıskanıyormuşunuz.» Kız onun eline asılarak kalktı. Etek Hayır, bu hiç de makul bir sebeb lerini silkeliyerek: olamaz. Çünkü haksızdım. Sonradan çok Onsuz nasıl yaşıyabiliyorum, haydüşündüm ve nasıl budalaca hareket et retteyim, dedi! Fakat hayali bir an göztiğimi daha kuvvetle hissettim. Evet hak lerımden gıtmıyor. «Nur, delirdin mi sızdım, haksız.. Onun hiçbir günahı yok Nur?» diye, bağıran zavallı sesi kulaktu. Fatma, o sözleri eğer içimde ona karşı 1 larımda. tiniz bu gece bana. Sesinde öfkeye, şikâyete benzer bir titreyiş vardı. Galib onun koluna girerek «bana yaslanın» dedi. Yürümeye başladılar. Gene kızın vücudü hafif hafif titriyordu. Galib bu titreyişi kendi vücudünde hissederek ürperdi. Şimdi bir an evvel yolun bitmesini düşünüyordu. İşin içyüzünü bilmiyen ve onlan uzaktan gören bir kimse, karanlıkta birbirlerine sokulmuş yürüyen bu gene adamla, gene kızı iki sevgili zannetmekte bir an tereddüd etmezdi. *** Ertesi sabah doktor Galib kimseye haber vermeden erkenden Istanbula indi. Nura gelince, öğleye kadar odasını terketmemişti. Başının ağrıdığını söylüyordu. Gözleri kıpkırmızı idi. Sabah kahvaltısını odasına götüren Gülis Kalfa kızın solgun yüzüne, kızarmış gözlerine bakarak «gene ağlamış!» diye, içini çekti. bugün muhakkak yalnız kalmak arzusunda idi. Onun bu hali Naciye Hanımın endişesini büsbütün artırdı. Bu solgun yüz, ağlamaktan kızarmış, dalgın bakışlı gözler, bütün bunlar, onun ilk hastalandığı günü hatırlatan şeylerdi. Gene öyle insana görmiyen gözlerle bakıyordu. Gene öyle yüzü gerilmiş ve solmuştu. Yatağında arka üstü kıpırdamadan yatıyordu. Naciye Hanım o gün öğleye kadar Gülis Kalfayı yanından ayırmadı. İkisi de istemiye istemiye konuşuyorlar, Nurdan hiç bahsetmemeye gayret ediyorlardı. Naciye Hanım bazan göğüs geçirerek dalıyor ve sık sık her zaman yanm da bulundurduğu küçük kordiyal şişesine müracaat ediyordu. Akşam üzeri evin bahçe kapısının önünde bir otomobil durdu. Naciye Ha nım, Gülis Kalfa ile kameriyenin altında oturuyordu. Zaten otomobil gürültüsünü duyar duymaz ayağa kalkmıştı. Sevincle kapıya koştu. Birinin gelmesini istiyordu. Bu gelecek olan her kim olursa olsun, ona evin matemli, durgun havası Naciye Hanımı tekrar üzüntü aldı. değişecek gibi geliyordu. Zavallı kadın şimdi doktor Galibe er Fakat bahçe kapısına gelip de orada kenden îstanbula indiği için de aynca siotomobilden hiç tanımadığı bir adamın nirleniyordu. Bir aralık Nurun yanında, odasında oturmak istedi. Fakat gene kız indiğini görünce biraz şaşırır gibi oldu.

Bu sayıdan diğer sayfalar: