29 Eylül 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

29 Eylül 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

29 Evlul 1939 CUMHDRÎYET ünceler treud un olumu Yazan: Prof. Mustafa Şekib Tunç Yirmi beş, otuz senedenberi etrafında pek az bitaraflık ve daha çok muhabbet ve nefret toplıyan Freud'ün Londrada öldüğünü bütün dünya gazeteleri sütunlarına aksettirdiler. İnsanların ruhla ve bilhassa onun bakasile alâkalan beşeriyet kadar eski olduğu için yirminci asır ruhiyatının başında gelen bir ruhiyatçı IUD ölümü tabiatile beşerî bir matem havası yaratacak, derin teessürlerle karşılanacaktı. Freud bu teessürlere hakikaten lâyıktır. Onu hiç sevmiyenler, şiddet ve insafsızlıkla tenkid edenler bile onun ne kadar ince ve derin bir ruh doktoru ve ruhiyat dehası olduğunu inkâr edememişlerdir. Ruh hayatını derinliğine incelemek ve insanda en az beşerî olan ruh tabakalarına kadar nüfuz etmekte gösterdiği kudret ruhiyat tarihinde hiçbir ruhiyatçıya nasib olmamıştır. Ruhî vakıaları en ince kıvrımları ve en derin karanlıklan içinde dikkat, meharet ve harikulâde bir temyizle kavramayı bilmesi ve bunlar arasındaki münasebeti toplu bir birlik halinde izah etmek için mazide hiçbir örnek ve an'anesi olmıyan yepyeni ve çok cesur 5azariye ağları kurması ve bunlan mütemadi müşahede ve kontrollarla tevsi ve tadil etmesi, sonra da bütün bu mesaisini pek canh ve devamh eserlerle yayması şöLretinin hududlannı gittikçe genişleterek nihayet âlemşümul bir şöhretin şahikasına kadar yükseltti. Bugün şöhret kazanmış hiçbir ruhiyatçı, hiçbir ruh doktoru yoktur ki Freud'ün ya doğrudan doğruya veya dolayısile talebesi olmasın ve ondan mühim ve derin bir tesir almasın. Meselâ Hesnar'lar, Stekel'ler, Joneslar, Blenler'ler, Yung'lar, Adler'ler ve saire bunlann başında gelir. Onun tesiri yalnız tababet ruhiyatında kalmadı; nazariyelerinin genişlık ve ihatasıle normal ruhiyatı da istilâ ederek «derinlik ruhiyatı» denen ve şuuru aşan bir ruhiyatın babası oldu. «Freudizm* adile türkçeye naklettiğim dersleri onun nazariyelerini muhtasar, fakat çok açık bir surette anlatrnağa kâfi olduğu için ölümü münasebetile yazılan bu satırlarda onun ancak ilmî ve yaratıcı hüviyetinin büyük hatlan üzerinde yürünebilır. Biliyoruz ki fizik ilmi «kudretin mahîuziyeti» prensipi üzerine kurulabilmiş tir; bu prensipe göre fizik bir kudret ne yaratılabilir, ne de mahvedilebilir. Ayni prensipi ruh hayatına tatbik etmek ve bu tatbikm zaruret ve imkânlarmı göstermek şerefi Freud'e verilecektir. Çünkü kaybolmuş gibi görünen ruhî kudretlerin izlerini tamamile unutulmuş zannolunan ilk çocukluğumuza kadar kovahyan ve bu suretle ruhumuzun kaderini çocukluğumuzun itilmiş, ezilmiş ruhî kudretlerine bağhyan odur. Evlâdlardaki müşterek uzvî verasete rağmen aralarında hasıl olan ruhî şahsiyet, istidad ve temayül farklannı çocukluktaki ruhî kudret tasarrufîarının tarihinde bulmak ve bu suretle insan ruhunun teşekkülünde en çok ihmal edilen küçük çocukluk hayatının ehemmiyetini tebarüz ettirmek, ruhun kaderini kendi mazisinde aramak lüzumunu ve yolunu göstermek derinlik ruhiyatı ve terbiye bakımmdan çok mühim ve feyizli bir çiğır olmuştur. Freud'de görülen en büyük kusur fikir ve nazariyelerine asabiyetle bağlı olması ve bilhassa cinsiyet insiyakmda en hâkim bir amil mahiyetini görerek dogmatik bir surette tamim etmesidir. Bununla beraber onun fikirlerine karşı gösterdiği sadakat ve bağlılık bu derece sıkı olmasaydı çok yeni ve mazide ananesi olmıyan fikirlerin bir maya kudretini kazanmıyarak bir fantezi gibi telâkki olunması tehlikesi vardı. Nitekim Galile, Pastör gibi büyük yenilikler getiren yaratıcı dehalar, fikirlerine karşı daima çok bassas ve sadık kalrmşlardır. Büyük zaferler büyük nefis itimadlan doğuruyor ve bu itimadın neticesi yeni bir doğuş geliriyor. Bunun için ben, kendi hesabıma, Freud'ün kendj fikir ve nazariyelerine karşı gösterdiği asabiyeti sadece mazur değil, ayni zariıanda zarurî ve faydalı görüyorum. Nitekim vakıalar da bunu gostermiştir. Eğer Freud fikirlerinde gevşek davransaydı bugün ruhiyat ve tababet âleminde yaptığı geniş ve hayırlı araştırmalar vücud bulamaz, Adler ve Yung gibi terbiye ve ahlâk istikametinde çok şayanı dikkat reaksiyonlar yapan mümtaz ve hararetli şakirdlerin semereli ayrılışları görülemezdi. Bunlar hakkında Kültür mecmuasında birer makalem çıktığı gibi muhterem meslektaşım profesör Mustafa Hayrullahın Yung'un tercüme ettiği «Lâşuur» adlı eserle aziz arkadaşım Mustafa Rahminin Klapared den tercüme ettiği Adler'in çocuk ruhiyatma tatbikma aid olan eser Türk okuyucularının malumu olan çok enteresan etüdlerdir. Avrupa dillerini bilmiyenlerin Hitler, Amiral Raeder'le dün Vilhelmhaven'e gitti Intıbalar gazetesi, Kopenhsg'dan istihbar ediyor: Alman tahtelbahırlerinin Danimarka ve îsveç sahillerindeki faaliyetleri, Da nimarka ve îsveç hükumetlerini düşün dürmektedir. KronprinzesMn Margareta adındaki İsveç gemisinin bir Alman tahtelbahri tarafından araştırıîması ve torpillenmiş o lan gemilerinin batmış olmasından sonra kurtarmış olduğu 11 îngiliz bahriyelisi ni teslime icbar etmesi sıyasî mehafilde bir infial hissi tevlid etmiştir. Bu meha filde Almanların harb usulleri şiddetle tenkid edilmektedir. Ruhiyat âlimi müteveffa Freud sadece dilimize çevrildiklerini söylediğim bu eserlerle «Freudizm» i okumalan bile ruhiyat vadisindeki ufukları nekadar genişlettiğini hissettırmeğe kâfi gelebilir. Yalnız çok ihtiyat ve teenni ile yürümeğe mecbur ve müspet neticelere kolayca varması müşkül olan tecrübî ruhiyatın sağlam olmıyan tamimleri ergeç cezalandırması mukadder olduğundan az zamanda çok genişliyen bu ruhiyatın yapılmakta olan kontrollu tahkik ve tecrübelerle birçok noktalardan daralarak hakikî hududlarına çekilmek zaruretinde kalacağı da muhakkaktır. Nitekim Freud'ün psikolojik nazariyelerile fizyoloji ve sosyoloji sahalarında yaptığı istilâların aşınlık ve isabetsizlikleri gün geçtikçe tahdid ve tashih edilmektedir. Fazla olarak insan psikolojisindeki dinamızmler çok karışık olduğu ve bunlan bir hamlede tasfiye edip açık ve seçik bir hale getirmeğe hiç bir dehanın takati müsaid olrnadığı için Freud'ün de «derinlik ruhiyatı» nı tamamile fethettiği söylenemez. Fakat onun bu vadide ruhiyat tarihınin kaydettiği şam piyonların başında geldığini söylemek de asla yanlış olmaz. Onun bir romancı dehasile doğduğunu, fakat yolunu şaşırarak tababet ve ruhiyat yaptığını söylemek suretile mizahî tenkidlerde bulunanlar ayni zamanda bir hakikati söylemiş oluyorlar ki o da Rreud'ün nazariyelerini hakikaten bir romancı dehasrm andıracak surette tefsir ve tamim etmeyi sevmesidir. Romancı davasını canlandırmak için nasıl muhayyelesinin olanca takatini sarfederse Fıeud de nazariyelerini ispat etmek için akıl ve muhakemeyi şaşırtacak meharetli tefsirler tahayyül etmekte asla güçlük çekmez. O halde ki bazan umulmadık bir rüyanın tahlili onun muhayyelesinde küçük bir hikâye haline kolayca münkalib olur ve o bu hikâyelerine o kadar inanır ki burada ruhiyatçı ve doktor Freud'ü tanımak güç olur. Onun bu halini daha çocukluktan aldığı ateşli bir idealciliğin susamış iştiyaklarile izah etmek de kabildir. Daha çocukken babasının bir cumartesi günü Yahudi olmak dolayısile uğradığı tahkirden fevkalâde müteessir olan Freud o dakikadan itibaren millî bir hisdn meclubudur ve bu ıstırabla «Bene berit» yani «Sünnet çocukları» denen millî Yahudi cemiyetine iştirak ettiğini söyler. Nevrozlar üzerindeki uzun klinik müşahedelerin gösterdiği ruhî vakıalann seyrıni takib etmekteki sebat ve mukavemeti neticesinde bunlan tedavi etmek için tecrübe ettiği psikanaliz tedavisinin bugünkü kıymet ve muvaffakiyetinden bahsetmek ruh doktorlarına düşer. Pek zahmetli ve uzun süren bu tedavi ayni zamanda hususî bir hazakat istediği için çok taammüm edememiş görünmektedir. Fakat öyle zannediyorum ki Freud ve arkadaşlarının otuz senedenberi üzerinde uğraştıkları bu tedavi usulü mühim bir iz bırakacaktır. Herhalde Freud ve şakirdlerinin son otuz senelik ruhiyat ve ruhî tababet âlemindeki ses'eri bütün dünyayı kaplamıştır. Biraz evvel Adler'in bir konferans vermeğe giderken sönen sesini üç gün evvel Freud'ün ölümü takib ettikten sonra ruhiyat dünyasmda hazin bir sessizlik duvmamak kabil olrrnvacakhr. Amerika hükumeti, Leh mültecilerine yardım olmak üzere Bükreş elçiliği emrine «Tepemizin üzerinde gümüş renkli Alman tayon bin dolar gönderdi yareleri dolaşıyor! Artık düşünmek kabiliyetini İBaştarafı 1 incl sahlfede) Salazar hükumetı denizde müttefiklere dahi kaybettiğimi hissediyorum» ' yardımı istihdaf edpn bahrî tedbirler almıştır. m Varşovadan son tren v I azan: ARNOLD Portekiz svlannda gezen Alman tahtelbahirleri Lizbon 28 (a.a.) Lobrador adın daki Portekiz balıkçı gemisi, Portekiz sahilleri açıklarında bir Alman tahtelbahri tarafından araştırılmıştır. Litvanya topraklartna inen Leh tayyaresi Prof. Mustafa Sekib Tunç Bir hırsız çetesi yakalandı Yeşilköyde faaliyette bulunan bir hırsız şebekesi yakalanmıştır. Üç kişiden nıürekkeb olan bu şebeke, Yeşilköy Şevketiye mahallesinde avukat Muradın evinden 2000 liralık muhtelif eşya, istasyon caddesinde Mığırdıcın evinden bisîklet ve mahtelif eşya çalmışlardır. Zabıta, bu seri* halindeki hırsızlıklarm faillerini sıkı bir takibat neticesi kısa bir müddet zarfmda meydana çıkarmış ve mesruk eşyalar sahiblerine iade edümıştir YeşiLköye dadanan, fakat kısa bir zamanda vakayı ele veren hırsızlar, sabıkahlardar Bandırmalı Mehmed, Bileciidi Niyazi ve Hakkıdan mürekkebdir. Kaunas 28 (a.a.) Polonyalıların bir askerî tayyaresi, dün burada yere inmıştir. 4 kişiden mürekkeb olan müret Eylulün beşinci günü akşamı saat yeİsveç Millî müdafaa Nazırının tebatı, tevkif ve tayyare musadere edil dide odamdaki telefonun zili çaldı ve miştir. beyanatt Litvanyanın temerküz kamplarında 10 bundan sonra vakayi yıldırım sür'atile birStokholm 28 (a.a.) İsveç Millî Müdafaa Nazm, îngiltereye gitmekte o bin Polonya asWi mevkuf bulunmak birini takib etti. Telefonun başına geldiğim zaman yaplan bir îsveç ticaret gemisinin torpillen tddır. :l tığım muhavere çok kısa oldu. Bir dostum mesi hakkında beyanatta bulunarak hü Amer ""iır Leh mült""''<» bana derhal Varşovayı terketmekliğimi kumetin ticaret gemilerinin himayesi için yardımı söylüyordu. Sebebini izah etmediğinden kafileler sisteminin kabulünü tasavvur etNevyork 28 (a.a.) Nevyorkta çı bidayette bunun bir şaka olduğunu zanmemekte olduğunu, çünkü bu sistem beykan «Novvysvvat» ismindeki Polonya ga nermiştim. nelmilel bahrî kaidelere muhalif olduğunzetesi Rumanyadaki Polonya mültecile:;1 : u;1 dan memleketi bir harbe sü' '' <*>Gazete almak için sokağa fırladım. rine harcanmak üzere Amerika Birleşik ğini söylemiştir. Hava akınlanna karşı müdafaa teşkilâDevletlerinin Bükreş büyük elçisine tel tının karargâhından verilen emir üzerine // Îngiliz bahriyelisini zorla grafla 10 bin dolar gdndermiştir. sokaklar karanlık içinde idi. esir aldılar Almanyanın harici ticareti Londra 28 (a.a.) Stokholm'dan Ilk nazan dikkatimi celbeden tramvay Amesterdam 28 (a.a.) Telgraph arabalarının bomboş bulunması oldu. bildirildiğine göre bir tahtelbahrin taar ILncisi halkın koşuşması. Kimsede betberuzu üzerine, gemileri batmakta olduğu gazetesi, Berlinden istihbar ediyor Almanyada elde bulunan müteharrik niz kalmamış, herkesin gözleri korkudan sırada îsveç vapuru tarafından kurtanlıp alınmış olan 11 îngiliz bahriyelisi bir Al malzemenin eksikliği kömür nakliyatını dönmüş. man tahtelbahri tarafından esir edilmiş son derece müteessir etmektedir, bu ise Acaba ne oldu? lerdir. îsveç vapurunun kumandanı pro Almanyanın kömür ticaretini iz'ac etmekDıye kendi kendime sordum. testo etmişse de itaat etmek mecburiyetin tedir, halbuki bu ticaret sayesinde Alman Harbin daha beşinci günü halkı böyle de kalmıştır. Çünkü o sırada kara sulan iktısadiyatınm mümkün olduğu kadar deli edecek ne olabilir diye düşünüyo normal seviyesinde tutulacağı ümid edilharicinde bulunuycrdu. rum. mekte idi. îhracata tahsis edilmiş olan Hamulesi musadere edilen bir Varşovanm en büyük köprüsü Poniakömür stoklarının azaimasına mahal vervapur tovski'de bir hava defi makineli topu memek üzere kömür istihlâkini mümkün Brüksel 28 (a.a.) Albertville'den mertebe tenkis etmesi Alman halkına ih yerleştirilmiş, başında üç asker duruyor. gelmekte olan Kongo'nun posta gemisi, tar edilmiştir. Alman kömürü, bilhassa Gazeteci olmakla beraber askerlere bir iki gün teahhurla bu sabah saat dokuzda İtalyaya, şimal ve Balkan memleketle şey soramadım. Çünkü bunlarla konuş Anvers'e gelmiştir. Hamulesi, îngiliz asmak memnudu. rine gönderilmektedir. kerî otoriteleri tarafından kontrol edilmişNihayet acele gitmekte olan bir çifti Buna mukabil, Almanya gıda maddetir. Gemide bir takım yolcular bulunu lerile sair emtia ithal eylemektedir. Ma durdurdum ve sordum: yordu. Takriben dört bin ton kalay, baamafih dahilî şerait, mutasavver plân da Neye koşuyorsunuz, nereye gidi kır, şeker, pamuk, kahve ve saireden mühilinde Almanyanın haricî ticaretini ar yorsunuz ? rekkeb olan hamulesi îngiliz memurlan tırmağa muvaffak olabileceğinde şüpheBunlar da birşey bilmiyorlar. Yalnız tarafından musadere edilmiştir. leı uyandırmaktadır. radyoda şöyle bir tebliğ işitmişler: Portekizde Îngiliz taraftarlığı «Askerlik sinninde bulunan umum erYugoslavyaya giden mülteciler Londra 28 (a.a.) Portekiz tara kek ve kaâmlar mümkün mertebe bir an fından, muhasamatm başladığındanberi Belgrad 28 (a.a.) Rumanya evvel Varşoüayı terkelsinler. Almanlar İngiltereye karşı takınılan müzaharetkâr Yugoslavya hududuna birçok Polonyalı geliyorlar. Hükumet askerlik yaştnda bubitaraflık vaziyeti, Alman Sovyet an muhacir gelmektedir. Bunlar ekseriya lunanlarm emin yerlere çekilmelerine lülaşmasını müteakıb Almanyaya karşı Fransa ve İngillereye gidecekleri ümidinzum görüyor.» hasmane bir mchiyel almağa başlamıştır. dedirler. Bidayette böyle bir tebliğin doğru olacağına inanamadım. Çünkü bunun manaHatay çiftçilerine Ziraat sı Varşovanm bilâharb teslimi olmak lâBankası 100 bin lira kredi zımdı. Harbin başlamasmdan beş gün sonra düşman Lehistanın payitahtına naaçtı sıl gelebilir? Bu kadar seri yürüyüş olaAntakya 28 (Hususî) Hatay çiftbilir mi? diye düşünmüştüm. çisinin fazla ekim yapmalan için Ziraat Lâkin sebebi ve saikı ne olursa olsun Bankası yüz bin liralık bir kredi açmıştır, bir gece içinde Varşovanm tahliye edilebu para tohumu olmıyan ve ekim kabiliceği aşikârdı. Koşanlardan bazı malu yeti fazla olup da malî kudreti bulunmımat almağa çalıştım. Fakat kimse korkuyan çiftçilere ikraz olunacaktır. dan birşey söylemek istemedi. Hatay Ticaret müdürü Amerikalı dostlanma telefon ettim. Hiçbirinden cevab alamadım. Antakya 28 (Hususî) Hatay Bu vaziyet karşısında kendim de VarMıntaka Ticaret müdürü Sami Sayrun şovayı terketmeğe karar verdim ve yanıbugün gelmiş ve vazifesine başlamıştır. ma eşyamı alarak istasyona gittim. îstasRiyaseticumhur yaverliği yon mahşer gibi idi. Tekrar şehre dönroek istedim. Karşıma dikilen askerî süAnkara, 28 (a.a.) Münhal buluvariler kâğıdlanma baktılar ve dönmeğe nan Riyaseti Cumhur yaverliğine Deniz imkân olmadığını ve derhal şehri tehketyüzbaşısı Ulvi Tekeş tayin edilmiş ve bumekliğimi söylediler. günden itibaren vazifesine başlamıştır. Hangi yol ile gideyim? Rüs Bulgar münasebatı Hangisini bulursanız. Ve trenlerin sırf askerî nakliyata tahMoskova 28 (Hususî) Bulgar hasis edildiğini ve sivillere bilet verilmediva kuvvetleri kumandanı miralay Roydef ğini de ilâve ettiler. ile Sovyet ricali arasında müzakerelere Maahaza bir defa talihimi denemeğe bugün de devam edilmiştir. Bu müzake karar verdim. reîer neticesinde iki senelik bir inkıtadan Merkez gan Dante'nin muhayyel cesonra Sofyaya bir Sovyet elçisi gönde hennemine benziyordu. Ekserisi kadın ve rilmesi kararlaştırılmışür. çocuk olarak bir kalabalık buraya yığılmıştı. Bunlar emin yer diye taşradan VarHatayda seçim hazırlıkları şovaya iltica etmişler. Çünkü payitahtın Antakya 28 (Hususî) Hatayda harbin beşinci günü tehdid edileceğini nüfus tahriri hazırlıkları başlamıştır. Tah ummamışlardı. rir işi ençok yirmi beş günde bitecek ve Almanlar garbdan geldiklerinden herkes selâmeti şarkta ve Rusya hududu cibu arada soy adı kanunu da tatbik olu varmda görüyordu. Burada da işlerin fer.acaktır. Bundan sonra 1 7 teşrinievvelde nalaşacağı o zaman kimsenin hatınndan Belediye intihabı yapılacaktır. Meb'us geçmiyordu. seçimi hazırlıkları hararetle devam et Trene yakınlaştım .Vagon kapılannmektedir. dan girmek mümkün olmadığından herkes pencerelerden girmeğe çalışıyordu. Vinçle yaralandı Anneler çocuklarını kaybettiklerinden Galata nhtımında bağlı Aksu vapuferyad ediyorlardı. Çocukların çığlıklan Beynelmilel ahvalin almış olduğu marunun iki numaralı vincinde çalışan a lum vaziyeti moda da yakmdan takib ise kadınlann seslerini bastmyordu. mele Mehmed, vapurun bordasma ya etmektedir. İşte Londra sokkalarmda Herkes kendini kurtarmağa çalışıyor; naşık motörden vapura vincle demir a görülen zamamn şık kadınlarından biri: herkes adeta birbirlerile boğazlaşıyordu. Başında asker şapkası, kolunda ışıklahrken vincin kopması neticesi omuzunn söndüğü zamanlar için faydalı olan Bu arada bir çok insan kalabalıktan ezina çarpap demir yaralanmasma sebebi bir bevaz kolluk ve sırtmda gaz maske lerek öldü. Korku bir miithiş hastahk gibi si çantası... adamdan adama siravet yet vermiştir. Nevyorkun Pasifik Atlantik Niyuz ajansının muhabiri olarak LehıstavÂa bulunan M. Arnold, Vorşovanın tehlikeli günlerini gördükten sonra, son trenle şehri terketmeğe muvaffak olmuş ve Amerikaya avdet yolunda İstanbula gelmiştir. Amerikalı meslektaşımızın (CUMHURİYET) için kaleme aldığı aşağıdaki yazı, harbıv bu acı intibalarını canlandırıyor: Öteki berikile görüşmek istedim. Kim«enin birşeyden haberi voktu. Niçin kaçfıklannı ve nereye gitmek istediklerini de bilmiyorlardı. Yalnız herkes biran evvel •renin kalkmasmı bekliyordu. Tam bu esnada şimendifer memurlanndan biri tekıik sebeblerden Zdolbunov treninin kalkmıyacağmı ve bu gece alelumum Varşovadan hiç bir katann haıeket etmiyeceğini ilân etti. Binlerce halk donakalmıştı. Kimsede kımıldamaga bile mecal yoktu. îstasyona giden şose zaten kapalı idi. Vagondakiler çkmak istemiyorlardı. Çünkü kimse son bir ümidden ayrılmak taraftan değildi. Ben de trende kaldım. Varşovadan horeket edecek son tren duruyordu Böylece bütün gece bekledik. Sabah oldu. Ve fecirle beraber Alman bcmba tayyareleri de Varşovanm üzerinde göründü. Fakat bomba atmıyorlardı. îleride bombalayacak hedefleri fotoğrafla tespit ediyorlardı. Bu fırsattan istifade ederek halkın arasında görünen panik halinin sebebleriRİ araştırmağa başladım. Daha bir iki gün evvel cesur bir millet gibi tanımış olduğum Lehlilerin paniğe uğramalannı bir türlü havsalama sığdıramıyordum. Kah» ramanlann bir gece içinde bu müthiş korkuya tutulacaklanna bir türlü inanmak istemiyordum. Fakat görüyordum ki herkes dehşet içinde. Kimse ağzını bile açmak istemiyordu. Bütün öğrenebildiğim bu müthiş korkunun bir sebebi var: Almanlar. 1914 1918 Büyük Harbini hatırlı yan yaşlılar 1939 da şahidi bulunduklan hali Büyük Harbde görmediklerini söylüyorlar. Büyük Harb askerler arasında bir döğüş olmuş.. 1939 harbi makinenin ve teknığın insanlara zulmü olmuştur. Fakat şimdilik bana bunlar lâftan ibarct gibi geliyor. Sabahleyin askerî bir trende nihayet bir yer bulabildim. Deblin'e doğru yollandık. Varşovadan on mil aynlmıştık ki Alman tayyarelerinin hücumu karşısmda tren durdu. Halk tarlalara döküldü. Kendimi idama mahkum bir adam gibi hissediyorum. Hayatımda hiçbir cü lüm işlemediğim halde her an idam edilmekliğimi bekliyor gibiyim. Tepemizin üzerinde gümüşi renkli Alman tayyareleri hâlâ dolaşıyorlar. Artık düşünmek kabiliyetini hiç olmazsa bir zaman için kaybettiğimi hissediyorum. Ve ben de herkes gibi şaşkın şaşkın kaçmağa ve koşmağa koyuluyorum. Niçin ve nereye koşuyoruz? Düşünen yok. Öldürücü bomba, sivil ve asker, tefrik etmiyordu. Halk neye uğradığını anhyamamıştı. Harbin böyle bir şekil alacağı kimsenin hatınndan geçmemişti. Eski vakider* de harb ordular arasında centilmence bir döğüş şeklinde idi. Lâkin şimdiki modern harb büsbütün başka birşey... Yorgun, bitkin ve adeta hasta bir Kalde Delbin büyük müstahkem mevkiine geldim. Kalenin mühib duvarlan bana itimad telkin etti. Burada kendimi emniyette bulacağımı zannettim. Lâkin ne gezer... ARNOLD İngiltere Başvekili Çemberlayn ve re» fikası Londra sokaklarındaki mutad gezintilerine bu defa yanlarma birer de 1*7. maskesi alarak devam ediyorlar.

Bu sayıdan diğer sayfalar: