20 Kasım 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

20 Kasım 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURIYET 20 tkinciteşrin 1939 Macera Romanı: 9 ( Şehir ve Memleket Haberleri 1 Sokakların tenviri Kâğlthane Cİnayetİ Yazm, Kâğıdhane köyünde Kırkağac mandırasında olan bir cinayetin davası, geçende îstanbul birinci Ağırceza mah kemesine verilmişti. Suçlu mevkiinde, çoban Şaban bulunmaktadır. Kendisinin bir kavga sırasında çoban Niyaziyi ta banca kurşunile öldürdüğü iddia ediliyor. Şaban, bu cinayeti kendisinin değil, ora da bulunanlardan Cevadın işlediği mü dafaasmdadır. Mahkeme, şimdi şahidleri dinlemektedir. Bunlardan Çoban Hüsameddin, hâdisenin Subaşı denilen yerde olduğunu, Cevadın Tahirin yerine koyun koymasına kızan Tahirle Cevad arasında bu yüz den çıkan kavganın büyüdüğünü, o sırada Niyazinin gelerek araya girdiğini ve atılan bir kurşunun isabetile öldüğünü söyliyere, «ben o sırada mandırada idim, yarah Niyaziye sordum, kendisinin Şaban tarafından vurulduğunu söyledi» demiştir. Karaağac caddesinde Terkos kumpan yasında bekçi Osman oğlu Bostan, gece saat dokuzda «müslüman yok mu, jan • darma yok mu?» diye bir ses duyduğu tanımadığı birini yerde yarah yatıyor gör düğü, bu adamm sadece «beni vurdular» dediği şeklinde şahidlik etmiş, Kâğıdha ne jandarma karakol kumandanı Izzet oğlu Muhsin, yapılan tahkikata dair iza hat vermiştir. Bu izahata göre, hâdiseden sonra Kâ ğıdhane ile Ayazağa arasında yakalanan Şaban, suçunu sözle itiraf ettikten başka ateşlediği tabancayı sildiği yeri ve o yere attığı bezi göstermiş. Bu ifadeye göre de, yarah Niyazi, Cevadla kavga sırasında kendisini Şabanla Cevadın vurduğunu söylemekle beraber, «amma asıl vuran Şabandır» sözünü ilâve etmiş. Şahid, Kâğıdhane köy korucusu Sedad da, «hâdi sede iki kişi yaralanmıştır. Bunlardan biri Tahir, biri Niyazidir. Niyazi sonradan öldü. Her ikisinin de kendilerini Şaba nın yaraladığını söylediklerini işittim. Cankurtaran gelmedi, Niyaziyi taksi ile götürdük» şeklinde ifade vermiş, bütün bu şahidliklere ne diyeceği sorulan Şa ban, arnavudca tercümanlık eden Fe ban delâletile, kendisinin suçlu olmadığını, failin Cevad olduğunu tekrarlamıştır. Muhakemenin devamı, bulunamıyan birkaç şahidin aranması ve Ünyede ka sablık eden iki kişinin orada istinabe yolile ifadelerinin alınması kararile, 14 kânunuevvel perşembe saat 14 e kalmıştır. Bu davada, ölen Niyazinin kansı Fethiye, şahsî davacı yerine geçmiştir. Yedi ve üç yaşlarında iki çocuğundan maada «henüz karnındaki dört aylık çocuğu da dahil olmak üzere bu üç yetimin tahsil, terbiye ve iaşesine medar olacak lâakal beş bin lira kan pahası» istemektedir. Siyasî icmal Ingiltere ve Fransa ngiltere ile Fransa, geçen Umumî Harbin bir çok acı tecrübelerinden ibret dersi alarak her sahada yekvücud olarak çalışmağa fevkalâde ehemmiyet veriyorlar. Geçen Umumî Harbde, İngiliz ve Fransız ordularının kumanda ve idaresinde her ikisi de yanyana harbettikleri halde, vahdet yoktu. Malî ve iktısadî tedbirlerinde ve bahrî harekâtta bile birlik yapılamamıştı. Ancak harbin dördüncü senesinde muhtelif kumanda ve idarelerde güçbelâ vahdet temin edilebilmiştir. Yeni harbin başlangıcında ve daha evvel umumî erkânıharbiyeler arasındaki sık temas ve istişareler neticesi olarak askerî sahada esas itibarile birlik kararlaştırılmıştı. Fakat bir çok teferrüatta ve şimdiki harbin karada devamlı mevzi muharebesi ve denizde abluka, korsan harbi ve tayyare baskını gibi hususiyetleri karşısmda bir çok yeni yeni vaziyetler ve meselelerle karşılaşılmış olduğundan iki taraf hareketlerini birbirine uydurmak için uzun müzakerelerde bulunmak mecburiyetinde kalmışlardır. n Ecri misiller I Suzan kızardı. Darbe kaba idi. Adam bunu hissetti ve özür diledi: Şaka ettiğime lutfen inanınız, dedi, meharetinize hayramm. Fakat, emin olunuz ki bunu bilmeğe ihtiyacraıız var. Suzan gülümsedi: Pek güzel, dedi, şimdi öğreneceksiniz, Philips. Ve herşeyi anlattı. Philips onu dikkatle dinlemişti. Suzan zarfı nasıl çaldığını anlatırken, o, gözlerini açıyor ve gülüyordu: Teşekkür ederim, dedi, işte şimdi benim kafamda bir ufuk açtınız. Bütün yanhşlık, 17 numarah kamara yolcusunun 18 numaraya nakletmesinden evvel san çantadan ve dört lisan bilen sarışuı kadın ihtilâtından geliyor. Bize verilen malumat bundan ibaretti: «Zarf, vapurda, dört lisan bilen sarışın bir kadının san çantası içindedir. Kamara 17.» llk işim, akşama doğru, sizin kamaranıza dalıp çıkmak oldu. Siz benim kamarama daha evvel de mi girmiştiniz? Evet. San bir çantanız olup olmadığını anlamak için. Gerçi, seyahat eden kadınlar arasmda san saçlılar ve san çantalılar nadir değildir. Fakat, üstelik, siz dört lisan da biliyordunuz. Bir de kamaranızın numarası 17 olunca tereddüd edilecek ne vardı? Bize verilen acele talimatta yolcunun hüviyeti bildirilmemişti. Farik unsurlar, bu dört vasıftan ibaretti: San saç, san çanta, dört lisan, 17 numara. Hasta kadının sizinle kamarasını değiştirdiğinden haberimiz yoktu. Oradan şaşırmışım. Bunu bilseydim aldanmıyacaktım. Hasta kadın kamarasmı bilhassa mı değiştirdi? Gerçekten hasta mıydır? Bu noktalar da mühim. Kamarasmı bilerek değiştirdiyse, takib edildiğinden haberi olması lâzım, ki bu da bizim bazı hesablanmızı altüst eder. Bir şüphe veya ihtimal üzerine de hareket etmiş olabilir. Hastalık meselesine gelince, bunu da kadını teşhis için bilmeğe mecburuz. Siz onu gördüğünüzü söylediniz. Bir daha görseniz tanır mısınız? Şüphesiz! Emin misiniz? Şüphesiz, diyorum. Philips, iki elini de Suzana doğru uza>tarak: " ' " A h , dedi, gördünüz mü ya! Size nckadar ihtiyacımız var! Suzan bu ihtiyacı gene istismar etniek ümidile: Mösyö! dedi, ben casus değilim'. Size bir tesadüfün yardımile hizmet ettim ve mükâfatını aldım. İşte o kadar. Phil'ps ona doğru eğilerek: Siz bir casus değilsiniz ama bir Fransızsınız! dedi. Fransız da değilim, Mösyö, Türküm. Fakat anneniz size Fransa muhabbeti vermemiş midir? Şüphesiz, fakat, işte o kadar. Hem, ben daha sizin kimin hesabına çalıştığmm bilmiyorum. Hatta milliyetinizi bile tahmin edemiyorum. Hepsini öğreneceksiniz. Siz Fransız mısınız? Evet. Hem de bir Fransız zabiti idim. Şimdi değil misiniz? Ordu istihbaratile alâkam var. Fakat benim bununla hiç alâkam yok. Size söyledim: Ben casus değilim. Ben de size büromuzun hizmetinde çalışmanızı teklif etmiyorum. Yalnız... Görüyorum ki... Harikulâde zekânızla bana bir çok iyilikleriniz dokunabilir. Ben de, size, Parisin büyük mücevhferat mağazalannın kutularile mukabele ederim. Suzan gülümsedi: Daha evvel, dedi, sizi iyice tanımak istiyorum. Bu takma hüviyetleriniz ve sahte isimleriniz beni rahatsız ediyor. Philips etrahna baktı. Gözleri, bir arahk, yirmi adım kadar ötede, arkası dönük, ayakta duran bir adama takılmıştı. Hakhsmız, dedi, size kendimden bahsetmeliyim. Bana sadece Filip diyiniz. Asıl ismim odur. Kartvizitteki adun bir lâtife. Onun da ayn bir hikâyesi var. Eski Holanda ressamlanndan biri dirilmiş olamaz, değil mi? Bu, onun adıdır. Fakat... daha rahat konuşmak için buradan çıkalım. Yukanda, Şiyon şatosuna giderken, gölün üstünde zarif bir köy kahvesi vardır. Öğleden evvel orada kimse bulunmaz. Hem arabanızı da görmek istemez misiniz? Suzan odasına çıkıp geldi. Otelin kapısında, rengi Filip'in gözlerine çok benzeyen, yeşile çalar, tatlı gri, yeni bir küçük otomobil duruyordu. Şoför onlan selâmladı. Filip Suzana dönerek: Kullanabilir misiniz? Direksiyona geçmek ister misiniz? Evet. ŞofÖrü bıraktılar. Suzan direksiyona geçti. Filip, yolda arabanm hususiyetlerini izah ediyordu. Genc kadın, memnuniyetinin derecesini gizleyerek ona teşekkür etti. Kahvede kimse yoktu. Göl üstündeki tarasta oturdular. Burada o kadar derin bir sükun vardı ki, ne kahvenin içinde, ne önlerindeki manzarada, gözü ve kulağı biraz oyalayacak ne bir kımıldanış, ne de en hafif bir gürültü ve ses. Erkek, sordu: Çocuk aşklarını dinlemek hoşunuza gider mi? Suzan, manzaraya bakarken süzülen gözlerile: Çok! dedi. Garsona ısmarladıkları kahveleri beklediler. Suzan, gözlerini manzaradan ayırmıvarak: Oh... dedi, burada eski bir aşk hikâyesi dinlemek ne güzel! Sonra erkeğe bakarak ilâve etti: Siz bir şairsiniz, Filip, tahminimde aldanmış olamam. Haydi, anlatınız! Filip piposunu yakıyordu. Yanaklannı çukurlaştıran iki kuvvetli nefes çektikten sonra başladı: Ben Holandada doğdum, Harlemde. Wonwerman*ın doğduğu yer. Annem Holandahdır, babam Fransız. Tıpkı bunu bana Girval anlattı sizin anne ve baba ağzında iki telâffuza uğrayan isminiz gibi, benim adun da, annemin ağzında Filips, babamın ağzında Filip'ti. babamı altı yaşımda, annemi, tıpkı sizin gibi, iki sene evvel kaybettim. Babam annemi altnadan evvel, Harlem'e yerleşmişti ve milliyetini değiştirmemişti. E.vimizde her şey, üslub ve âdet, «Fransız» dı. Babam öldükten sonra annem bunu olduğu gibi muhafaza etmiş. Ailemiz, çalışkanhğile ve zenginliğile meşhurdu. Babam büyük bir sanayiciydi ve annem beni ona halef olabilecek bir kabiliyette yetiştirdi. Genc yaşımda işleri elime aldım. Görüyorsunuz ki bir şair olmaktan çok uzağım, bilâkis pratik bir adamım. Fakat, küçüktenberi bana tahayyül etmeği üğreten kızın hikâyesine gelelim. Filip durdu ** dalgın gözlerile manzaraya baktıktan sonra, devam etti: Çocuktum. Bitişik komşumuzun Juliana admda bir kızı vardı. Her gün birbirimizi bulurduk ve ailem onu evimize çağırmama müsaade ederdi. Bu kız çok ince, sessiz, fakat kadın gibi işveliydi. Karanlık gözleri, küçük, etli ağzı, güzel altın saçlannın çerçevelediği yüzü, üstümde garib bir tılsım tesiri yapıyordu. Zannediyordum ki o, dünyanın hiçbir kız çocuğile mukayese edilemez. Bunu biliyordu o. Annemden evvel farkma varmıştı ki ben onun bir oyuncağından başka bir şey değildim ve parmağımn her hareketine esirdim. Bugün bile onun müstesna bir güzellikle, muamma dolu bir cazibeye, nadir bir ruha sahib olduğuna inanıyorum. «Babası Van Room, Holandada doğmuştu ama, aslında Prusyahydı. Berlİnli bir kadmla evlenmişti. Fakat bunun ne ehemmiyeti var? Juliana, kendisinin Alman kanından olduğunu bilse bile benim baba tarafından Fransız olduğumdan haberi yoktu. Onun gözünde ben bir Holandalıydım. Annem bu aileyi hiç sevmezdi. Onlarla sık görüşmüyordu. Kızın benim üstümdeki tesirirü görünce, sık temaslarımızdan memnun olmadığını bana hissettirdi. Fakat ben Juliana'nın esiriydim. Çağırdığı zaman onunla buluşmağa mecburdum. Annemin Tilburg'da, bizzat idare ettiği bir orman işi vardı. Buna yakından nezaret etmesi lâzım geldi, Harlem'den aynldık. Juliana'yı üç sene görmedim. Filip derin bir nefes aldı. Gri gözleri o kadar dalgındı ki, Suzan, «bu adam âşık» diye düşündü. Hâlâ o kızı mı seviyordu? Devam ediniz, dedi. Hoşunuza gidiyor mu? Pek çok. Filip tereddüd ediyordu. Suzana yan gözle bakarak: Kendimden bahsetmek bana çok zor gelir, dedi, fakat sizin de benim üzerimde garib bir tesiriniz var. Size içimi boşaltmak istiyorum. Ne duruyorsunuz? Filip önüne baktı: Siz, dedi, bizim, bizim âdetlcrimİ7J bilmezsiniz. Kendimizden bahsetmek yasaktır. Çünkü, başka birine itimad etmek yasak. Fakat, ben... hiç olmazsa sizden bir söz almak isterdim. Yemin mi edeyim? Hayır, Suzan. Benim kız kardeşîiğimi kabul ediniz. Hayahmızm bazı tarafları birbjrine garib bir tarzda benziyor. AramızdV, *bizi birbirimize bağlayan bir macera <Devam cdiyor> Belediye, yollara bîn Maktulün karısı beş bin Maliye Vekâleti, alâkalâmba daha koyduruyor lira tazminat istiyor darlara tamim gönderdi Elektrik idaresinde kâfi miktarda lâmba ve sair malzeme mevcud olduğu anlaşıldığından, İstanbul Belediyesi, bu sene sokaklara yeniden bin lâmba daha ilâ vesine karar vermiştir. Bunun için bütçeye 50,000 lirahk tahsisat ilâve edilmiştir. Bu lâmbaların yerleri Kaymakam larla birlikte Parti heyetleri tarafından tespit olunacaktır. Bundan evvel sokaklara konulmasına karar verilen iki bin lâmbadan henüz beş yüzü mahallerine takılmamıştır. Bin lâmba da sokaklara konulduktan sonra mevcud sokak lâmbalarının sayısı beş bini bulacaktır. Bu miktara havagazi lâmba ları dahil değildir. Millî emlâki füzulen işgal edenler hakkmda açılacak davalarda taleb edilen ecri misil hakkında Maliye Vekâleti alâkadarlara bir tamim göndermiştir. Buna nazaran dava mevzuu olan gayrimenkulün geçmiş en yakın seneye aid icarı açılan ecri misil davasına esas olacaktır. Eğer en yakın seneye aid ecri misil olmayıp da mahkeme kararile ecri misil varsa bu miktar muteber olacaktır. Eğer bunlar da yoksa vergi kıymeti esas tutulacaktır. Ecri misil aranan mal bina ise, mükelIefler hesab defterinde mukayyed gayrisafi irad, binanm senelik icarı addedile cek ecri misil aranan arazi veya arsa ise Hususî idare arazi memurluğundaki (mükellefler hesab defterinde) mukayyed kıymetin 1/10 u, o arazinin bir senelik ican addedilecektir. D ŞEHIR İŞLERİ Balatta garaj yaptırılacak Belediye, bu sene kendi motörlü kara vasıtaları için Balatta büyük bir garaj inşasına karar vermiştir. Balatta sahile yakın bir yerde Belediye malı olan bir arsada yapılacak olan bu garaj için bütçeye 25,000 lirahk tahsisat konulmuştur. MÜTEFERRIK Adliye Vekili Ankaraya gitti Guraba hastanesindeki yeni pavyon Gureba hastanesinin kulak, boğaz ve göz kliniği bugünlerde yeni yapılan paviyona nakledilecektir. Bu münasebetle küşad resmi icra olunacaktır. Usküdar tramvayları Üsküdar tramvayının ıslahı vaziyetinin düzeltilmesi için bazı tetkikat icra edil mekte olduğunu yazmıştık. Evkafın bu idare ile ortak oluşu, alınması düşünülen bazı tedbirlerin icrasına mânidir. Şimdiki halde, şirket, kendi masrafile mevcudi yetini idame etmektedir. Yalnız altı, yedi yüz bin lirahk borcu ödemek ve birde amortisman bedeli ayırmak için varidat kâfi gelmemektedir. Tekrar araba mü bayaası için tahsisat yoktur. Bilhassa şimdiki harb, daha ziyade iktısadî bir mücadele ve malî savaş halinde Bir müddettenberi şehrimizde bulunan olduğundan İngiltere ile Fransa yekdiğeAdliye Vekili Fethi Okyar, dün akşam rine çok geniş mikyasta ve muayyen bir ki ekspresle Ankaraya hareket etmiştir. plân ve sistem üzerine yardım etmek zaEkspres geç kaldı ruretini hissetmişlerdir. Dün şabahki ekspres, iki saatlik bir geBunun için Fransa Maliye Nazın Reycikme ile şehrimize gelmiştir. naud Londrayı ziyaretinde malî ve iktısadî Ekspresin gecikmesine, Çekyadaki hâ işbirliği üzerinde çok mühim müzakereler diseler dolayısile Almanyadan gelen va yapmış. İngiliz ve Fransız hazine idare gonlann iki saat teahhura uğraması se leri arasında daimî teması muhafaza edebebiyet vermiştir. cek teşkilât vücude getirilmiştir. Bir Alman profesörü gitti Bir müddettenberi Harb Akademisinde profesörlük yapan Alman generalle rinden Şikfos, memleketine dönmüştür. General, istasyonda, Harb Akademisi kumandanı General Ali Fuad ve Akademi erkânı tarafından uğurlanmıştır. iki devletin hazine şefleri arasında yapılan görüşmeleri, başvekillerle başkumandanlann iştirak ettikleri müşterek harb şurasının toplantısı takib etti. Bu içtimaa dair neşredilen müşterek tebliğde en ziyade malî ve iktısadî meseleler üzerinde kararlar alındığı bildirlmektedir. Belediye, ev alım satımı için teşkilât mı yapacak ? îstanbul Belediyesi îktısad müdürlü ğü, ev kiralarile ev altm ve satımı işi üzerinde tetkikat yapıyor. Malum olduğu üzere şehrimizde bu işi şimdiye kadar tellâl denilen bazı kimseler yapmfcktadırlar. Halbuki büyük Avnıpa şehirlerinde bu işle belediyeler meşgul olmaktadırlar. Gerek ev tutmak, gerekse evini kiraya vermek istiyenler belediyelere müracaatle adreslerini kaydettirmekte ve tesçil muamelesini de gene belediyeler vasıtasile yaptırmaktadırlar. Bu suretle kiracı ile ev sahibi arasında ikide bir zuhur eden ihtilâfların önüne kolayhkla gecilmektedir. Bu şeklin şehrimizde de kabiliyeti tatbikiyesi olup olmadığı araşhnlmaktadır. Tetkikler müspet şekilde neticelenirse bir talimatname hazırlanarak alâkadar makamlara verilecektir. KÜLTÜR İŞLERt Küçük sanayi erbabı şehrin Erken tedrisatın mahzurları nerelerine yerleştirilecek Erken tedrisatın mahzurlan, yalnız îstanbulda değil, Anadolunun diğer bazı yerlerinde de görülmeğe başlanmıştır. Ezcümle Sökedeki ortamekteb talebeleri Aydına, Çarşamba talebeleri Samsuna gitmek mecburiyetindedirler. Bu talebe lerin velileri Maarif Vekâletine müracaat ederek bu halin önüne geçilmesini iste mişlerdir. Muhtelif sanayi erbabının nerede teksif edilmesi lâzım geldiği yolunda yaoıl makta olan tetkikat ilerilemektedir. Şe hircilik mütehassısı, ağır sanayi erbabınm Atatürk köprüsünden itibaren Halicin yüksek kısımlanna yerleştirilemsini mu vafık göımüştür. Küçük sanayi erbabmın toplu bir haldc bulundurulmalarının mahzurlu olduğunu ileri sürenler de vardır. Bu husu^'a meşgul olan komisyon, yakında esnaf teşekküllerile ayn ayrı temas ederek vaziyeti bir kere de kendilerile birlikte tetkik edecektir. Bu kararlardan en mühimmi dünya piyasalannda rekabeti kaldırmak için birlikte eşya almağa dair ittihaz olunan tedAlman tezgâhlannda inşa edilen Do birlerdir. ğu ve Eğemen vapurlannı getirecek müHer iki memleket, birbirinin ham madrettebat seçilmiş ve hazırhklan tamam lanmıştır. Bu vapurlan, Almanyadan li de ihtiyaclarını mümkün mertebe kendi manımıza Aziz ve Said kaptanlar getire membalanndan temin edeceğidir. Görüşülen bir mesele de altın îşidir. ceklerdir. Her iki kaptan bir iki güne kadar ayrılan mürettebatla beraber kara Avrupadaki bankalar ve sermayedar alyolile Almanyaya gideceklerdir. tınlannı çoktan Amerikaya kaçırmışlardı. Şimdi büyük küçük hükumetlerin devlet Uludağda jeolojik tetkikat bankalan da altınlannı Amerikaya gönBursa (Hususî) Dikilideki yer deriyorlar. Her memleket parasının kıysarsıntılannın sebeblerini tetkikten dönen metini artık sterline göre değil, dolar esamaruf jeoloji profesörü Salamon Kal\i sı üzerine tespit etmektedir. Bütün Avruşehrimize gelmiş ve Bursa ile Uludağın pa bir altın fakrüddemine uğramaktadır. jeolojik vaziyetini tetkik etmiştir. Profe Halbuki Amerika yeni kanunla muharibsör, Valimiz Refik Karaltanla birlikte lere ancak peşin para, yani altınla tediye Çekirgedeki sıcak maden sularının mem mukabilinde harb malzemesi satabilecekbalannda tetkikat yapmış, sulann haliha tu. zır vaziyetleri ve kıymetleri üzerinde muhMaharrem Feyzi TOGAY telif mütalealar serdetmiştir. Meselâ: Kükürtlü denilen kaphcada kükürtün îzmir tütün piyasası eser miktarında olduğunu, bu membaın Izmir (Hususî) Tütiin piyasası, herhangi bir inhidam neticesinde suyun bayramın geçmesine rağmen açılma miktarım azaltmış bulunduğunu, burada mıştır. Fakat alâkadarlar, bugün, yarın derin bir araştırma yapılacak olursa kay mübayaatın başhyacağmı söylemekte bolan sujTin bulunabileceğini anlatmıştır. dirlen Gecikmeye sebeb, Amerikan tüProfesör, bilhassa sıcak sulardan çok daha fazla radyo aktiviteyi ihtiva eden sulann soğuk sular olduğunu, bunlann da yalnız granit mıntakalanndan çıkan membalarda bulunduğunu bildirmektedir. Hayat ve sıhhat bahsinde mühim bir mevki almış bulunan radyo aktivitenin soğuk meba sulannda ve bilhassa granitli mın takalarda bulunması, Uludağın hususî bir kıymet taşıdığını meydana çıkaracaktır. Bunun için profesör, Dağcılık kulübü reisi Saim Altıok ve idare heyetinden Musa Ataşla birlikte Uludağa çıkarak dağda mevcud membalann su miktarlarile ha raret derecelerini ölçmüştür. Profesör Salamon Kalvi bu sulann radyo aktiviteleri ölçülür ve netice müspet bir şekil alırsa buranın bütün dünya için mühim bir kür merkezi halini alacağım bildirmiştir. Bu maksadla Valimiz; Universite fizik profesörü Dembergi şehrimize davet etmiştir. Profesör Demberg bugünlerde şehrimize gelerek Uludağdaki sulann radyo aktivitelerini tespit edecek, aynca Inegöldeki Oylat kaplıcası suyunda da tetkikat yapacaktır. Doğu ve Eğemen vapurları getiriliyor VtLÂYETTE Vali geliyor Bükreşe gitmiş olan Vali ve Belediye reisi Lutfi Kırdar, yann Öğleden evvel limanımıza gelecek olan Rumen vapurile İstanbula dönecektir. Mahzende yakalanan adam Sultanahmeddeki Erkek San'at mektebi talebeleri dün mektebin altındaki mahzenlerin penceresinden içeriye bir adamın girdiğini görümüşler ve meçhul şahsı iç mahzende eski defterler arasında yakalamışlardır. Zabıtaca yapılan tah kikatta bunun Abdurrahman isminde bir sabıkalı olduğu anlaşılmıştır. 600 bin lirahk J>ir dava Bir müddet evvel vefat etmiş olan madenci Arifin şeriki Bulgurpalas sahibi Habible hazine arasında Bolu ormanla nndan bir kısmının ciheti aidiyeti dola yısile 600,000 lirahk bir dava işi mah kemece tetkik edilmektedir. Beyoğlu altıncı sulh hâkimliği bugünlerde merhum Abdurrahman nöbetçi sulh ceza mah madenci Arifin terekesi dolayısile hazikemesinde verdiği ifadede demişür ki: nenin talebini de tetkik edecektir. « Sarhoştum, yatmak üzere ambara girdim. Fakat burada bir sürü defterlerin Konya Halkevinin fakir kalabahk yaptığını ve etrafı pislettiğini halka yardımı gördüm. Bir iyilik yapmak üzere bu defKonya (Hususî muhabirimizden) terleri pencereden dışanya atıyordum.» Konya Halkevi içtimaî yardım şubesi faSuçlunun bu iddiası varid görülmedikir halkın hastalıklanna aid muayeneleri ğinden üç ay hapsine karar verilerek tevHalkevinde üye doktorlara meccanen ve kif edilmiştir. muntazaman yaptırmakta, sonra da icab Bir ölüm eyliyen ilâdarmı Belediye vasıtasile paMercanda Uzunçarşı caddesinde hır rasız olarak temin eylemektedir. davatçılık yapan ve ayni dükkânda yatıp Halkevimiz bu yıl yapıcı ve marangoz kalkan Sadullah oğlu Muradın iki gün ustalanna münhasır olmak üzere bir de denberi dükkândan çıkmadığını gören hesab hendese kursu açmıştır. Konyada komşulan zabıtaya haber vermişlerdir. >kuyup yazması olmıyan birçok yapıcı Yapılan muayenede Muradın çekmek ustalan mevcuddur. Bu ustalar kırrsa te olduğu kanser hastalığmdan öldüğü canla başla devam etmekte ve fayda göranlaşılmıştır. mektedirler. tün kumpanyalarına, merkezlerinden, bekledikleri talimatm gelmemiş olmasıdır. Tütün alıcılann mubayaa memurlan, emre amade olarak tütün mıntakalannda bulunmakta ve müstahsille temas etmektedirler. Amerikan kumpanyalan mümessilleri, Ankarada iken, döviz esası üzerine kurulan Türk Amerikan ticaret muahedesi karşısmda, dolann beynelmilel kurdan biraz daha yüksek kabulünü Ticaret Vekilimizden istemişler, Vekil, tütün fiatlannın da yüksekliği şartile bu hususta tedbir alınabileceğini söy lemiştir. Rivayete nazaran, doların 170 kuruş üzerinden kabulü istenmiştir. Mukabil şart da kabul edilirse, fiatlar geçen senenin seviyesini bulacaktır. Akhisardan bir heyet de Ticaret Veki limize müracaatle, mübayaatm, tensib edilecek bir heyet tarafından yapılmasmı ve tütünün bu heyet delâletile alıcılara satılmasını ve heyete bir miktar komisyon verilmesini teklif etmişse de Vekil, bunu, müstahsilin menfaati bakımından doğru bulmamıştır. Tevkif edildi Saraçhanebaşmda ahçı Belkisin dük kânında çıraklık yapan Cemil, kendini bilmiyecek derecede sarhoş olmuş, ve dükkân komşusu kömürcü Ahmedle kavgaya tutuşmuştur. Cemil, gürültü üzerine işe müdahale etmek üzere gelen polis memuru Halile bıçakla taarruz etmiş ve memurun kaputunu yırtmıştır. Diğer polislerin de yardımile Cemil zorla karakola götürülmüşrür. Cemil dün dördüncü asliye ceza mahkemesinde zabıtaya hakaret suçundan tevkif edilmiştir. t Kalb sektesinden öldü Mes'udiyeli Bekir isminde birisi dün Gümüşsuyu caddesinden geçerken bir denbire düşerek ölmüştür. Yapılan mu ayenede, Bekirin kalb sektesinden öldüğü anlaşılmıştır. Cumhuriyet Senelik Alb avlık Oç avlık BU aylık r tWe Aboneşeraıtı} Tö .icin î Nöshasi 5 knrnstnz 1400 750 400 150 Kr. » > * 271)0 Kr. 1450 » 800 • SoktOl

Bu sayıdan diğer sayfalar: