15 Aralık 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4

15 Aralık 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURİYET 15 Ikincikânun 1939 Kedi ile köpek D UYDUNUZMU Harb hikâyesi RADYÖ Finlandiyadaki sinemacılık faaliyeti Bugünkü program j Finlerin 1938 senesindeki film prodüksiyonu ayni yıl zarfında Ingilizlerin vücude getirdikleri mamulâta müsavi derecede idi Apartımana yeni taşman iki kiracı ara Ah.. şu dayağın kerametini gördünüz mü? TÜKKİYE RADVODİFÜZYON POSTALABI smdaki geçimsizlik gürültülü bir kavga il Tevekkeli cennetten çıkmadır, dememişRüyada biDaJ^a ozunluğTi: başlamıştı. Melâhat Hanım, köpeği «Cin» ler. Bir hafta sonra genc kadın, öğle üze le, mevsimsiz Türkiye Radyosn 1648 m. 182 Kc/s. 120 Kw. gezdirmekten dönerken 4 numarada otu ıi eve döndüğü vakit kapının altından içe şeyi iyiye yorAnkara . T. A. P. 31.70 m. 9465 Kc/s. 20 Kvv. ran Şadan Beyin iri külrengi kedisi «To riye atılmış bir zarf buldu. Ustü boştu mazlar. Kış or12,30 Program ve memleket saat ayarı, 12,35 raman» beyaz tüylü koıkak hayvanın ü Mektub da tanımadığı bir yazı ile yazıl tasmda rüyada Ajans ve meteoroloji haberleri, 12,50 Türk müzerine öyle bir hiddet ve kinle atılmıştı mıştı: ziği (Pl.) 13,30 14,00 Müzik (Hafif müzik Pl.) çağla bademi, ki, «Cin» sivri tırnaklann gözüne takıl«Hanımefendi, 18,00 Program, 18,05 Memleket saat ayan, Ajans temmuz sıcave meteoroloji haberleri, 18,25 Türk müziği: Famasını ancak merdiven basamaklarını Zannederim ki artık arzu ettiğiniz sü ğında lâpa lâsıl heyeti. 19,10 Konuşma (Onuncu Tadörder dörder atlayıp kaçmakla kurtar kunete kavuştunuz Cin de herhalde bu pa kar görmek «hayırdır inşaıiah» la fisarruf ve Yerli Mallar Haftası münasebetile mıştı. Melâhat Hanım, kapıcıdan başla vaziyetten memnundur. Gerek şarkıla lân defedilemiyecek nev'inden kaza beUlusal Ekonomi ve Arttırma Kurumu namına yıp vekile, oradan da evsahibine müra ıımla, gerekse Toramanla size ve köpeği lâ ile tabir edilir. Herşey mevsiminde geZiraat Vekili Muhlis Erkmen tarafından) 19,25 caat ederek Şadan Beyin apartımandan nize yapmış olduğum azizliklerden dolayı rek. Onun için arasıra harb hikâyesi dinTürk müzıği. Çalanlar: Ruşen Kam, Cevdet çıkarılmasını istemişti. Her iiçünün bu ta affinizi rica ederim. Bundan böyle beni lenebilir. Çağla, Hasan Gür, Şerif Içli, Okuyan: Semahat lebe verdikleri cevab ayni oldu: kendinize düşman değil, çok eski ve saÖzdenses. 1 Hicaz peşrevi. 2 Refik Fersar^ Şu bir tngiliz harb hikâyesi: Konturatı var, maatteessüf bir şey mimî bir dost telâkki ediniz. Eğer müsaHicaz şarkı: (Geçti rüya gibi) 3 Şemseddin Bir ihtiyar tngiliz kadını, Tommi'lerin, ade buyurulursa bu gece tarziye vermek yapamayız! Ziya Hicaz şarkı: (Olah ben sana bende) 4 Ruşen Kam: Kemençe taksimi. 5 Mustafa Onun için Şadan Beyin dairesinin ka üzere bizzat ziyaretinize geleceğim. Şim yani lngiliz Mehmedciklerinin şehre yaNafiz Hüzzam şarkı: (Gonlum nice bir senden pısı açık kalmakta devam etti. Toraman diden minnettarlıklanmı ve teşekkürleri kın kurulmuş karargâhına geliyor. Oğlu o karargâhta imiş. Onu görecek. Kapıuzak günleri saysm) 6 Saz semaisi. 19,50 Türk sabah akşam mağrurane merdivende ge mi takdim ederim.» müziği: Halk türküleri. Sadi Yaver Ataman ve Melâhatin, mektubu bitirdiği anda ilk daki nöbetçinin yanma yaklaşıp soruyor: ziniyor, düşmanı «Cin» i görünce hırlaAzize Tözem. 20,10 Temsil: Louise. Yazan: Gus Affedersin evlâdım, oğlumu görmek maya başlıyor, ondan da küçük ve zayıf yaptığı hareket şöyle bağırmak oldu: tave Charpentier. Tercüme eden: E. Reşid. (Ce Nihayet yola geldin değil mi? Fa istiyorum. havlamalar şeklinde mukabeleler görümal Reşid, piyanoda Gustave Charpentier'in kat, senin gibi bir küstahı, kolay kolay e Oğlunun adı ne? jordu. Louise operasından parçaiar çalarak esere re Conson. Bir gün gene ayni vaziyetle karşılaşan vime kabul edeceğimi tahmin ediyorsan fakat «decektir). 21,10 Muzik (Riyaseticumhur Melâhat Hanım, yüzü kıpkırmızı, şakakla aldanıyorsun! fılârmonik orkestrası Şef: Hasan Ferid Alnar) •Conson mu? A3'ol burada ben diHeyhat.. Genc kadın sözünde durama yeyim elli, «en de yüz tane Conson var. 22.00 Memleket saat ayarı, ajans haberleri, zirı zonklayarak «Cin» i kucağına aldı raat, esham tahvilât, kambiyo nukud borKomşusunun mütemadiyen aralık duran dı. Saat sekizde giyinmiş, süslenmiş, bü Hangisini çağırayım? Meselâ bir tanesi sası (fiat). 22,20 Müzik (Lied'ler Pl.) 22,45 Müfenin üzerine de bir şişe vermutla bir ta de şimdi şurada, kantinde kafayı çekmekkapısından içeriye daldı. zik (Cazband Pl.) 23,25 23 30 Yarınki progŞadan Bey pijama ile piposu ağzında bak pötifur koyup hazırlanmıştı. le meşguldü... ram ve kapanış. Saat dokuzda kapı çalındı ve ziyaretçi koltuğa kurulmuş elindeki gazeteye lâİhtiyar kadın, memnun, mütebessim, derhal salona alındı. Delikanh da taze tıkaydane göz gezdiriyordu. Melâhat geçirhemen atılıyor: mekte olduğu şiddetli sinir buhranına raş olmuş, saçlannı dikkatle taramıştı. Hah! Ta kendisi! rağmen genc adamm profilinin çok zek Sözleri, hareketleri fevkalâde nazikâne idi. ve sempatik göründüğüne dikkat etmekHelsinki'de büyuk tıyatro ve sinemalarm bulunduğu ana caddelerden biri Vermut kadehleri birbirini takib ettikten geri kalmamıştı. Kurmay yarbay Reşad Paşakayla ABugün kuvvetli bir komşusunun hücıı yapmaktadır. «Isoviha Büyük kin» is tina ataşemiliteri Rahmi Paşakayın hemŞadan, ayak seslerini duyunca hemen çe genc adam daha ziyade açılıyor, hoş Almanlar, Tevfik muna kahramanca mukavemet eden Fin mindeki Fin filmi beynelmilel şöhrete şireleri ve eczacı yüzbaşı Nusrat Karabehikâyeleri, nükteli lâkırdılarile Melâhati ayağa kalktı: Fikretin meşhur mıs milleti medeniyet ve sanayiin birçok şu mazhar olmuş bir eser olduğu gibi şu an yin eşi eczacı Mahire Karabey vefat etzevk ve neş'e içinde mestediyordu. Teşrifinizden haberdar olmadığım raını: Geceyarısı yaklaşıp da Şadan gitmek belerinde nekadar mücerakki ise sinema da Finlandiyada yıldızlık mertebesine miştir. Cenazesi bugün öğleden evvel için, dedi, giyinmeğe lüzum görmedim. ..... ve denizler, zehirli cılık ışlerinde de o derece ilerlemiştır yükselmiş birçok artistler de mevcuddur. «Teşvikiye Sağlık Evinden» kaldırılarak için müsaade istediği zaman, genc kadın Affinizi istirham ederiml kumbaralar, 1908 denberi orada şayani dikkat kor Regina Linenheimon, Helena Kara, Simo namazı Teşvikiye camünde kılındıktan Kıyafetiniz bana vız gelir, onun için kocasının ölümündenberi ilk defa hayaMıknatıslarla şimdi tın güzel olduğunun farkına varmıştı. delâlar vücude getirilmektedir. Bunların Hurtta ve saire.. mazeret dilemenize hacet yok. Size son sonra ebedî istirahatgâhına tevdi edilemaîâmal! birincisi «Alkol kaçakçıları» dır ki a>ni Şadan tekrar ziyaret için müsaade istedefa olarak ihtar ediyorum. Kapınızı kaAilesi ehadl 1938 deki Finlandiya prodüksiyonu cektir. Şekline sokmak is zamanda hem mua>ryen bir mevzuu ihtidi ve Melâhat ona bu müsaadeyi mempayınız ve bu pis kedinizi zaptedinîz! tiyorlar. Üzerinden va eden hem de documentaire mahiyette aşağı yukarı ayni senedeki lngiliz prodük Zavallı Toraman, görüyorsun ya, nuniyetle verdi. Buluşmalar sıklaştıkça bir gemi geçerken, bir kordelâ idi. 1915 te ise «Saadet ba siyonuna müsavi bir miktarda idi. Memhanımefendi gene bana ve sana iftirada samimiyet arttı ve Melâhat, delikanlının nekadar derine yer yılınca..» isminde çok güzel bir eser me> lekette mevcud 700 salonu bu kadar fidevam ediyor. Fakat, kendisi çok güzel, kalbinde başka bir kadının yeri olup olleştirilmiş olursa ol dana çıkarıldı. 1919 da sinemacılık işleri lim pekâlâ idare etmektedir. Maamafih çok şirin olduğu için benim gibi sen de madığım düşünecek kadar alâkasını ziyasun, derhal suyun yü kat'î bir intizam altına alındı «Suomi Finler her sene Fransızlardan, Amerikadeleştirmişti. Bir akşam Şadanı dalgın ve kusuruna bakmazsın, değil mi? züne çıkıveren mıknatıslı mayinlere karşı, Film» isminde teşkil edilen şirketin yap lılardan ve diğer memleketlerden de fi Rica ederim, terbiyenizi takınınız, müteessir görünce telâşlandı: lim almaktadırlar. Neniz var, diye sordu, her vakitki ahşab gemi yapmaktan başka çare bulu tığı «Nişanlanmalar» ve «Anna Lisa» fıaklınızı başınıza toplayınız. Ben sizin eğnamamıştı. Finler XII nci Olimpiyad oyunlannı limleri birçok genc aktörler meydana çılenceniz değilim. Eğer kapınızı kapayıp gibi değilsiniz! filme çekmek için büyük hazırlıklara gi Bir iki gündür, yeni bir usulden bah kardı. Genc adam başını önüne eğerek cevab kedinizi muhafaza altında bulundurmaz. rişmişlerdi. 1940 senesi temmuzunun sediliyor. Galiba bir Amerikalı mühenbayağı çingene şarkılarile kulaklarımın verdi: Çevrilen bütün filimlerin mahallî at 1939 da çevirdiği en son dis, mıknatıslı mayinlere karşı bir âlet mosfer içinde millî karakteri gösterir oı 20 sinden ağustosunun 4 üne kadar Helzarını patlatmaktan vazgeçmezseniz ben Evet, her akşamki gibi değilim... ve en güzel filmidir. de yapacağımı bilirim. Bana vurmuş olduğunuz tokatı hatırla keşfetmiş. ması bu eserler için ayrıca bir meziyetti. sinki'de yapılması evvelce kararlaştınl Tarife nazaran bu âlet, balığ ağı gibi Bir aralık şimal halkının pek seydiği tarihî mış ve tabiî bugünkü vaziyet karşısında dım. Bu, şimdiye kadar hiç başıma gel Peki efendim, emrinizin başım üsicrasına imkân olmadığı anlaşılmış olan ŞEHZADEBAŞI tünde yeri var. Yalnız bir şartla... Bunla memiş bir vak'a idi. Onun intikamını al birşey. Çelik bir çerçeveye geçirilmiş. He filimler rağbet buldu. rURAN TİYATROSU yati umumiyesi de bir vapura merbut. rı benden daha nazik bir lisanla isteyiniz!. manın zamanı hülul ettiğine kailim. Bugün Finlandiyada «SuomiFilm* Olimpiyad oyunlarında 800 bin metre fiİki büyük filim Şadan sözünü bitirdiği zaman güldü ve Melâhat ferahladı. Zayıf bir sesle sor Vapur, mıknatıslı mayin tarlalan üzerin mevzulu kordelâlar. «Aho ve Silden» lim çekerek XI inci Olimpiyadlarda 600 birden den geçerken, mayinler tabiatile bu âle documentaire filimler vücude getirmekte, bin metre filim çekmiş bulunan Alman bu giilüş temiz ve beyaz iki diş sırasını du: BEYAZ GÜL tin cazibesine tutulup derhal suyun yüzü diğer iki kumpanya da tarihî kordelâlar lan da geçmek istemişlerdi. meydana çıkardığı için genc adamm yü Ne çeşid bir intikam almak istediŞarkm Ses Krall zü daha sevimli bir hal aldı. Fakat Melâ ğinizi pek merak ediyorum. ne fırlıyor; fakat fırlamasile ağın içine Abdülvehab hat bu teklifi ikinci bir istihza telâkki etŞadan yerinden kalktı. Genc kadının girmesi de bir oluyor. Türkçe sözlü, araKtiği için bütün vücudü sarsılmış, olanca oturduğu koltuğa yaklaştı. Elini, ateşli elAğacdan, olmuş armud, yahud tarlaca şarkıh kanı beynine fırlamıştı; lradesinehâkim lerinin içerisine alarak kuvvet ve muhab dan hıyar kopanr gibi, mıknatıslı mayinİkinci filimî olamıyarak elini kaldırdı. Şadanın yüziîne betle öptü. 2 Büyük ve şayani hayıet Fransız filmi birden : eri pıtır pıtır toplayan bu âlet, ayni za(Esrarengiz Çete) kuvvetli bir tokat aşketti. Sonra da rüz lşte, dedi, böyle! manda, havayı içeri doğru büyük bir, Büyuli sergüzeşt filmi gâr ^ibi kapıdan çıkıp gitti. Melâhat bir saniye şasalar gibi oldu. kuvvetle çeken tertibatla mücehhez olMerdivenleri hızla çıkarken arkasın Sonra parmaklannın ucunu yakan buse duğu için, mayin, çeliğin cazibesinden, DANiELLE DARRİEUX RAİMU BLANCHARD Halk Opereti dan fırlatılan bir kahkaha işitti ve kendi lerin tesiri altında gevsedi. Yanaklannın farzımuhal kurtulsa bile sömürülmesi ve tarafından hissî bir muamma, hali tarafından hissî neş'eli kendine haykırmaya başladı: Bu akşam hazır vekaine dair maceralar üzerinden aşk ve saadet yaşları yuvarlanı ağa düşmesi muhakkakmıs. bir komedi Mademki bu küstahı kapıdışarı et yordu. Zozo Dalmasla filmi Yalnız, âletin, mayinlerle beraber fazmek istemiyorlar, o halde ben çıkanm. (PİPİCA) Şadan: la miktarda balığı da sömürmek gibi bir Başka çare yok! OpeTet 3 perde Yavrucuğum, diye devam etti, ka mahzuru varmış. Fakat dairesine girip de ohlaya pofla pı, Toraman, hatta şarkı meselesini mahYakında B G N Bulup da bunamak buna derler. Hem ya kanapeye uzandığı zaman düşünmeğe sus yapmıştım. Seni ilk gördüğüm anda (GİT KAL) başladı: çok beğenmiştim. Tanışmak istiyordum. mayin, hem balık. Yani hem ziyaret, hem Çıkarım demek kolay ama, bunu En münasib vasıta bunlan bulmuştum. icaret, daha ne istersiniz? AMASYADA yapmak epeyce zor... Daha yeni taşın Seni çok seviyorum Melâhat, sen kimseCemaleddin Kitabevi dım. Eşyaya, muşambaya, perdelere a sizsin, ben de yalnızım, gel, hayatımızı Cumhuriyet Gazetesınin ve bütün Eğlenceli bir gece vuç dolusu para verdim. Elimde otuz kırk birleştirelim! mekteb kitablan, kırtasiye ve Kendisine biraz daha sokulan genc kaliradan başka para kalmadı. Onunla da 16 birincikânun 939 cumartesi akşamı mecmualann tevzi yeriidr. ay sonuna kadar geçineceğim. Allah belâ dını kucaklayarak ilâve etti: Taksimde abide karşısında Kristal kaziFilminde Evvelâ biz de bir kedi ve köpek nosunda C. H. Partisi Taksim ocağı şerenı versin emi, benim gibi kimsesiz ve müdafaasız bir kadına hayatı böyle zehir gibi yekdiğerimizle kavga ettik, şimdi bir fine tstanbulun en meşhur alaturka, ala3 AHPAB ÇAVUŞLAR artistleri Mahs biraderler tarafından fevkalâde bir irimize perestiş ediyoruz. Niçin susuyor franga artistlerinin iştirakile çok eğlenceli ettiğin için! iun yavrum? Cevab versene! bir müsamere tertib edilmiştir. Müsametarzda oynanan senenin en tazla muvaffak olmuş Maamafih, Melâhat Hanımm bu teesMelâhat güldü: re, yorgun bir günü neş'e ile nihayetlen sürü uzun müddet devam etmedi. Çünkü Biz anlaştık ama, dedi, Toramanla direcek en şayani tavsiye bir eğlence olaŞadan tokadı yediği günden itibaren uscaktır. lanmış, mum gibi olmuştu. Kapısı mun Cin nasıl geçinecekler?. Şadan kendisinden emîn olanlara mahtazaman kapanıyor, Toraman koridorda görünmek şöyle dursun, kanadın kenarın IUS hâkimane sesle cevab verdi: Türkçe sözlü büyük, neş'eli ve kahkahalı komedinin gördüğü harikulâde rağbet hasebile Onlardaki sevki tabiî çok kuvvet Maluller Birliğinin vereceği dan burnunu bile dışan çıkarmaya cesaret edemiyordu. Insana mide bulantısı dir. Sahiblerinin hareketini taklid etmüsamere ve görmeyenlerle tekrar görmek istiyenlerin umumî taleb ve arzulan üzerine veren konserlerin de arkası tamamen ke ıekte gecikmezler, korkma! Ordu Maluller Birligi tstanbul şubesi ,\'ak!eden silmişti. 26/12/939 tarihinde İstanbul Vali ve Şadanın daîresînde sükut, esrarlı bir Hadiye tclâl Belediye reisi Lutfi Kırdarın himayesinde sükut hüküm sürüyordu. Acaba bu sesBeyoğlunda, Fransız tiyatrosunda bir Bankalardaki biriken paralar memleketfizlik içinde kendisinden müthiş bir intimüsamere verecektir. Şehir armonisinin, te iş yaratır. Küçük arttırma hesabları bir kam almak için tertibata mı girişiyordu? Büyük aşk ve şayani hayret maceralar filmi Konservatuar profesörlerinin, Şehir Ti araya gelince ulusal ekonomimiz için büMelâhat de, Cin de artık serbest ve koryatrosu san'atkârlarınm iştirak edeceği yük bir kredi kaynağı olur. kusuz merdivenlerde gezinebiliyorlardı. bu müsamere fevkalâde olacaktır. Mıknatıslı mayinler c ÖLÜM 3 kızlar büyüdüler Deanna Durbin in Bugün A S R î Sinemada CiCi ANNE Harb Dönüşü TURAN . TiYATROSU MELEK . . u u CHARLES BOYER Sinemasmda SIGRID GURIE EDDY LAMARR Cezair Sevdaları \Pastırmacıyan ve şürekâsı TAKSİM SiNEMASINDA ilâveten: DENİZ KIZI MOVİTA Ne gibi vazife?. Ne demek istiyorsunuz?.. Ne yaptırmak istedim size?. Diye bağıracak, belki de onu bııakıp odadan dışanya çıkacaktı. Yahud da yumuşayacak: Size öyle gelmiş!... Diye nişanlısmın gönlünü almaya kalkacaktı. Muzafter, böyle umuyordu; sonra bunlann her ikisinden de korkuyor, her ikisini de istemiyordu. Kızarsa, ara'anndaki bağ, artık bir daha ek tutmıyacak kadar kopmuş olacaktı. Nedense o, hâlâ bunu büsbütün koparmak istemiyor gibiydi. Bu azametli kız, barışmaya yanaşırsa Muzaffer, o zaman da başka türlü kuşkulanacaktı. Onun için ne yapacak, ne söyleyecek diye üzüntü ile bekledi. Satvet, hiç sesini çıkarmıyordu. Rengi büsbütün uçmuş, dünkü gibi gene oraya düşüp bayılıverecek, sanırsınız... Genc çocuk, yeniden söze başladı; şimdi sesi de titriyordu: Mademki, dedi, birbirimize eş olamadık; bari iki arkadaş gibi ayrılalım. Aramızdaki nişanm bozulduğunu duyanlara, siz ne isterseniz öyle söylersiniz. Bütün suçu, ben kendi üstüme alırım. Gene de öyledir, sizin için ben, sözünde durmıyan bir adam değil miyim?. Bir yanlışlık oldu. Anlaşamadık. Sizin ne istediğinizi ben anlayamadım. Benim anlavıp anlamadığımı de siz farkedemediniz. Onu ararsanız, bizi birbirimizden ayıran, birbirimizle anlasamıyacağımızı ortaya çıkaran ikimizden birisinin, yahud da iki Tefrika No. 36 Der, işin içinden çıkardı. Muzaffer, sanki ona, zorla böyle söyletmek istiyormuş gibi acı bir sesle konuşuyordu. O da hemen hemen bunu böylece söyleyiverecek gibiydi. Söylemedi. Kendini tuttu. Sonra, yan dargın, biraz da sanki onlann bu haline acıyormuş gibi başını salladı. Dudaklarını büktü: Ne yaparsanız yapınız, dedi. Gidip konuşmak mı istiyorsunuz?.. Pekâlâ!.. lster kavga edersiniz, ister banşırsınız, or^sı kendi bileceğiniz iş... Çocuk değilsiniz ya artık!.. Ben aranızdan çıkıyorum. Bir daha da beni karıştırmayınız. 11 istanbula beraber indiler. Vapurda hemen hemen hiç konuşmadılar. Muhiddin Bey, gazetesini açtı, onu okuyordu. Muzaffer de karşıki kıyılara dalmış, gözlerini oradan ayırmıyordu. Köprüye çıkınca eski Hariciye memuru: Ben kulübe gideceğim. Dedi, as'rıldı. O da bir tramvaya atla dı. Ustünü, başını değistirmek için, k"ndi apartımanına uğramak bile aklına gelme Nakleden: KEMAL RAGIB di. Doğruca Nişantaşına çıktı. Hizmetçilerde, uşaklarda bir değişiklik yoktu. Damad beyi her zamanki gibi karşıladılar. Nişanlısım aradı. Kendi odasında imiş. Nasıl oldu?. Yatıyor mu?. Diye sordu. Anlaşılan, genc kızın Büyükadada geçirdiği baygınlığı buradakiler duymamış: Hayır, efendim. Oturuyor, kitab okuyor. Dediler. içeriye haber bile göndermedi. Nişanlısı değil miydi ya, doğruca yanma girdi. Satvet, biraz şaşırmış, biraz da korkmuş gibi başını kaldırdı. Onu ya bejdemiyordu; yahud da bu kadar çabuk, bu kadar erken geleceğini ummuyordu. Muzaffer, sözü döndürüp dolaştırmak istemedi: istanbula indiğinizi ilk günü duymadım, dedi. Benden saklamak için epeyce uğraştılar. Sonra, mektubunuzu okuyunca... Genc kız kızardı. Kaslan çatıldı. Gözleri kısıldı. Hırçın bir sesle: Amcama yazdığım mektubu siz de mi okudunuz?. Diye sordu. Evet. Okuduğum daha iyi oldu. Bence, okumasaydınız daha iyi olurdu. Neden? Niçin size gösterdi, anlamıyorum. Bundan yana amcanızm hiçbir suçu yok. Bir saygısızlıksa eğer, ben yaptım; kendisini ben zorladım. Neden sanki?. Birbirimiz için neler düşündüğümüzü bilmek, açık yüreklilikle konuşmak daha iyi değil mi?. Siz de istemez misıniz bunu?.. Amcamla beraber mi geldiniz, buraya?. Hayır, vapurdan çıkınca ayrıldık. Ben sizi bir kere daha görmek istiyordum. Onun için buraya geldim. Yazdığınız mektubu okuduktan sonra artık çekilip gitmek düşüyordu ama... Nasıl isterseniz öyle yapmalıydınız. Mektubda da onu yazmıştım, zaten Hayır, yanılmıvorsam, hemen ayrılalım, diyordunuz. öyle yazmıştınız. Fakat ben bu emrinizi de yerine getirmeden önec, bir kere daha yüzyüze gelip konuşmayı göze aldım. Lutfetmişsiniz ama, bilmem ki, değer miydi?.. Bence lâzımdı. Sizi dinliyorum. Benden aynlmak istiyorsunuz, öy le mi?.. Bilmem, yanlış mı anladım. Yazdığınız mektuba göre, son söz bu değil mi?.. Ne yazdımsa o. Ne eksiği var, ne de artığı. Genc kız, sanki her yanmdan gerilmiş gibi, dimdik ayakta duruyordu. Konuşurken sesi bile titremiyordu. Nişanlısile gözgöze gelmemek için de başını önüne iğmişti. Muzaffer, uzun uzun ona baktı. Baktıkça içindeki üzüntü artıyor, rengi büsbütün soluyordu: Öyle ise, diye içini çekti; başınızı ağntmıyayım, artık!. En doğrusu, yolunuzun üstünden çekilmek olacak. Belki geç kaldım ama, bunu iyice anladım, şimdi. Geçinmek için insanın, bir gözü kor, bir kulağı da sağır olmalı imiş, derler. Yazık ki, işittiklerimi duymadan sanki dinliyormuş gibi görünmek, etrafımda olup bitenlere de görmeden bakmak, bütün bu sizin aradıklarınız, benim elimden gelmiyor, yapamıyorum. Mademki böyledir, aynlmaktan başka da yapılacak yok. demektir. Ne bileyim, sizin nazarınızdaki mevkiimi, bu evin içinde bana düşen vazifej'i daha evvel anlayamamışım. Anlayamadığım için sesim çıkmıyordu. Benim ses çıkarmadığımı görünce, kimbilir, siz de ne düşündünüz. Bu vazifeyi seve seve üstüme alıyorum, sandınız. Biraz durdu. Satvetten bir karşılık bekledi. Genc kız, şimdi ya büsbütün kızacak: mizin birden suçlu olmamız değil ki... Ortada suç yok ki... Belki ikimiz de pek fena insanlar değiliz de onun için çarpıştık. Bizim yerimizde başkaları olsaydı, uyuşmanın, uzlaşmanın bir kolayını bulurdu, elbet. Birbirimize karşı türlü düzen yapardık; aldanan kendimizmiş görünür, karşımızdakini aldatırdık. lçyüzümüzün ne olduğunu hiç kimse anlamazdı. Uzaktan görenler, belki de bizi pek iyi geçinip giden karıkoca sanırdı. Fakat ne siz buna tenezzül edersiniz, ne de ben bu kadar küçülürüm. Böyle düzen içinde yaşamaktan ilkönce biz, kendimiz iğreniriz. Bunun içindir ki geçinemiyeceğiz, diye çarçabuk anlayıverdik. Fakat iki arkadaş gibi, hiç olmazsa birbirlerile anlaşamıyacaklarmı anlamış, hiç olmazsa bunun üstünde anlaşmış iki insan gibi ayrılabihrız, sanmm. Uzandı, Satvetin elini tuttu. Sıkıp bırakacak gibi iken avcunun içinde titreyen, buz gibi donmuş, o incecik parmaklar birdenbire canlandı. Kaçmadı, onun parmaklarına doğru biraz daha sokuldu. Öylece kaldı. Başını kaldırdı. Gözgöze geldiler. Genc kız, kendi haline acıyormuş gibi içini çekti. Sonra da gülümsedi: İkide birde, ne kadar da çabuk beni bırakıp gitmeye kalkıyorsunuz!. Sizin için hiçbir değerim yok. n<nıı o kadar belli edivorsunuz ki!.. Muzaffer şaşırdı: (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: