18 Ocak 1940 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4

18 Ocak 1940 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Istanbul Beşinci Noteri merhum Sami Tekin'in ruhuna ithaf edilmek üzere 19/1/940 cuma günü cuma namazını îvicaclı yollardan, çalıhklarla örtiilü beni dinlemek istemediler. Bakınız bu müteakıb Mevlidi Şerif okunacağından gayrimezru ıssız araziyi aşarak Mac Art sözümona cinayetin bütün izahı burada kendisini sevenlerin Divanyolunda Fi . hur hisarının önüne gelindiği zaman, in dır. ruzağa camiinde bulunmalarını rica edesan gayrühtiyarî olarak hafif bir sukutu Refikası: K. Tekin Jack, elile büyük bir masanın üzerinde n'ra. hayale uğrar. Eski harb menkıbelerile, duran bir diorama'yı (*) işaret etti. kanlı ihtilâller ve felâketlerle şöhret bul Fontenoy meydan muharebesi. MaOsmanlı Bankası muş olan Iskoçyanm bu kısımlarında, is vi askerler Fransız kıtaatını temsil ediyorİLÂN mi (seyahat ajendalarmda) tarihî diye lar. lşte, solda Lord Cumberland'ın bu Kurban bayramı münasebetile Osmanmukayyed Mac Arthur hisarının karşısın lunduğu nokta. Sağda bir tepecik. KurSinemalannm programlarına ilâveten gösterilecektir. da, bizim gibi seyyahlar ancak bir tek şun askerlerden birini parmağile göstere lı Bankasının Galata merkezile Yenicami TAŞRA SİNEMACILARINA: Bu filmi göstermek istiyenlere telgrafla müşterek nedamet hissi, üç saatlik liizum rek Bu mütevazı şahıs da Louis XV dir. ve Beyoğlu şubeleri, 20 ilâ 23 ikincikâİPEKFİLM stüdyosuna müracaatleri. suz ve yorucu bir otobüs yolculuğu yap Merkezde, Fransız topçusunun merhamet nun (dahil) tarihine kadar kapalı bulunacaktır. mış olmak hissini duyabilirler. sizce biçtiği şu kol nizamına bakınız. lşFilhakika, hisarın iyi tamir edilmemiş te, biraz solda, Sir Jhon Funtson'un kuolan kurunuvusta stilindeki münferid ka manda ettiği Lancashire livası. Tabloyu lesi müstesna, mütebaki kısımları mimarî tekmil teferruatile görebiliyorsunuz değil bakımından pek az alâkabahştı. Eskiden mi? Şu Fransız süvarisinin kılıcile öldürmüstahkem bir hisar olan, şimdiki bu ha düğü ingiliz süvarisi, nazan dikkatinizi ratenin etrafında muhtelif tarih ve bi celbetmedi mi? İşte efendiler Sir Archi çimlerde binalar inşa edilmiş ve bir yığın bald Funtson'un ölümünün izahıf taş manzarasmı arzeden bu binaların «Bu küçük kurşun asker merhum Sir dörtte üçünü, «tarih» ve «stil» kelimeleArchibald'ın ceddi salisini temsil edi rine aldırış etmeyen sarmaşık kaplamışyor. tı. ¥*• Inkisarıhayal! Halbuki Aberdeen kö lhtiyar bekçi, anlattıklarile yaptığı teyünde, indiğimiz en iyi otelde bize asırdide Mac Arthur hisarının esrarından sirden memnun, devam etti: bahsederek mahremane bir ifade ile de Hâdise pek basit. Kurşun askerler mişlerdi ki: «Hisarın sağır bekçisi malul ve Fontenoy'da mağlub olduğu için Dük Jack'a söyleyiniz, size tekmil eski Iskoç dö Cumberland'a karşı duyduğu kin, onFilmi başlıyor. Bu fılim mevsimin en büyük muvaffakiyetidir ve yayı ürperten bir cinayeti hikâye etsin.» da günden güne bir fikri sabit haline giribilhassa bayram için intihap edlimiştir. Filvaki, hisarın son beyi, birkaç sene yordu. Sir Archibald, orduda hizmette ilâveten : FO*S JURNAL. Yerierinizi evvelden aldırınız. Tel. 41341 evvel yerde göğsüne bir süvari kılıcı sap bulunduğu zamanlarda, üç nesil evvel lanmış olarak ölü bulunmuştu. El'an hisa ayni ismi taşıyan ve Felemenk ovalannrın bekçiliğini yapan sağır Jack, o za da kendisini ezdiren Lancashire alayına manlar, efendisinin ölümü hakkında po kumanda etmişti. Zavalh efendim, tari lise verdiği izahata rağmen, Scotland hin seyrini değiştirmek gibi delice fikirler Yard bu işi elden bırakmak istememişti. besliyordu. Tekaüdiyesinden sonra ekseEğer bir cinayet işlenmişse, bu cinayeti riya kapanıp hiç çıkmadığı bu odada, nasıl izah etmeli idi? Çünkü hisarın son galyana geldiği dakikalarda, bir iskemlesahibi süvari mirlivası Sir Archibald ye ata binme şeklinde oturarak dedesinin Funtson'un ne düşmanı, ne de varisi var tarihî kılıcım çekib haykırırdı: «Lancasdı; vasiyetnamesinde ise, hisarı bir müze hire dragonlan ileri, yaşasın büyük In giltere. Hiicuml» yapılmak üzere devlete terkediyordu. *** Ve bir gün, iskemlenin ayağı kayıp da elinden kaçırdığj kılıcın ucu üzerine dülşte, Mac Arthur hisanna, soğuk bir günde, kaledeki giriş kapısından, deli gibi şerek ölünciye kadar hücum etti. Verdiği izahattan hayret içinde kaldıesen bir şimal rüzgârile beraber dahil olğımızı gören ihtiyar asker, asil bir tavırduk. GörUlmemiş bir muvaffakiyetıe başladı. Sağır bekçi Jack, onu asil tavırların la bize salonun sonundaki kapıyı gösteridan tanımakta gecikmedik kasketini çı di; kasketini çıkardı ve tenkid kabul etkararak bizi yüksek sesle «good morning» miyecek bir selâm vaziyeti alarak: Hanımlar, beyler! Ziyaret hitam diye selâmladı ve sonra vereceği izahatı Satılık dükkânlar tercüme etmeye hazırlanan kılavuzumuzu bulmuştur, dedi, üç basamak inerek sola Kadıköy Rıhtım caddesinde sapacaksmız, çıkış kapısı o yandadır. elinin bir işaretile susturarak: 114 No. h kahve Ohl Fransızca konuşurum, dedi. Nakleden: 1 12 No. h aşçı Harbde askerliğimi Flandres'da yaptım VEDADC. Mobilyasile satılıktir. Talib olanların ve mademki bu hanım ve beyler oralı, tercümanlık vazifesini bizzat ifa edece (*) Bir harbi tecessüm ettiren ufak mik Haydarpaşa Liman çavuşu Edip Yılmaza ğim. yasta maket. müracaatleri. Girdiğimiz basık bir salonu işaret ederek, gururla devam etti: Bu gördüğünüz odada tarihî bir sahne ceıeyan etmiştir. Burada, Marie Stuart'ın nüfuzunu bertaraf etmeye muvaffak olan Iskoçya naibi Moray'ın katli kararlaştmlmıştır. Başını asabî bir hareketle oynatarak ilâve etti: Bu hareket suikasdcılara pek de yaver olmadı. Hepsi de yakalanarak asıl mıya mahkum oldular. BEYOĞLUNDA: İhtiyar bekçi, ayni mevzu üzerinde konuşmakta devam ederek, bize güzel eski mobilyalarla mefruş ve ihtimamla parlaİSTANBULDA: tılmış birçok zırhları ihtiva eden diğer iki salonu gezdirdi. Gördükleriniz büyük Mac Arthur ailesinin bakiyeleridir... Şu köşedeki sinemalarında programlara ilâveten gösterilecektir. XV inci asırdan kalma bir sandık... Bu 1 Bu film Erzincana sureti ımahsusada gönderilen Marmara Film da Marie Stuart'ın şamdanıdır... stüdvosu operatörü tarafından filme çekilmiştir. Sonra, rutubetli bir koridoru katede 2 Tekmil taşra sinemalarına ilân : Bu filmi derhal geçmek istirek büyük bir salona dahil olduk. Lübnanın yeşil dağlarım yakıcı şarkılarile inleten bir aşk... yen sinemalar acele telgrafla (Marmara Film Stüdyosu, Beyoğlu Bursa *** Türkiyenin en kudretli san'atkârlannı toplayan bir san'at abidesi 'romanı... sokak No. 40) adresine müracaat edebilirler. Bu odaya girmesile beraber, hepimiz Türk sazınm inleyen nagmeleri... Çıldırtan ahengile süsleyen biricik şaheseri... Jack'ın tavrında bir değişiklik, sesinde bir vakar, halinde bir azamet müşahede et tik. O, müheyyiç bir eda ile: Hususî ilâve: Erzincan büyük zelzele filmi ve Metro Jurnal Işte efendiler, gördüğünüz, emirber Numarah biletler sabahtan itibaren satılmaktadır. Telefon: 43595 çavuşu bulunduğum merhum Sir Archi bald Funtson'un kütübhanesidir. Dedi ve elile şöminenin önünde odunMevlid Beşiktaş SUAD PARK sinemasında lan koymağa mahsus taştaki bir çentiği b Kızılay Beyazıd nahiye şubesinden: ısrarla işaret ederek ilâve etti: İkincikânunun 21 inci ve Kurban bayra Mac Arthur hisarının son sahibi bumının ikinci pazar günü öğle namazını ilâveten: Edvar G. Robinson ve Betti Davis tarafindan temsil edilen rada öldü! Şu iskemle yere devrilmiş ve müteakıb Süleymaniye camiinde fazılı şeduvarda asılı gördüğünüz kılıc göğsüne hir Mahmdu Kâmil tarafmdan mev'ize saplanmıştı. Seanslar : 2,30 7 8,30 Telefon : 43143 irad edilecegi ve müteakıben Beşiktaşlı Rı'•.',," . ,./A Hepimiz sağır bekçiyi biraz tereddüd za ve Süleymaniye ba^müezzini Şevket ve ve şüphe ile dinliyorduk. Fakat, o bu haFatih başmüezzini Mahmud, Fahri ve arle aldırış etmeyerek devam etti: kadaşları tarafmdan zelzele felâketi sebe Tabiatile bu ölüm bir cinayet olabile vefat eden şühedamızın ruhuna Kızılrak telâkki edildi. Malum ya, Ingiliz poBelediyenin 500 dönüm arazisine çeltik ektirileceğinden 10/1/940 gününden itibaren 15 Geceler için numaralı biletleri daima evvelden aldınnız. ay Beyazıd nahiyesi tarafından Mevlidişelisi pek parlaktır! Biz, İskoçyahlar haki gün arttırmıya konulmuştur. İhale 24/1/940 çarşamba günü saat 16 dadır. (402) rif okutturulacağı ilân olunur. kati hemen anlamıştık. Sağır olduğum için Küçük hihâye Mac Arttiur Hisarı c 18 îkîncikânun 1940 MEVLÎD ERZİNCAN BÜYÜK CUMHURİYET HALK PAPTİSİ FİLMLERİNDEN: Z E L Z E L E F İ L M İ MİLLÎ ve ALEMDAR FELÂKETİ İstanbulda : TÜRKÇE SÖZLÜ ve SESLİ, BU AKŞAMDAN İTİBAREN Beyoğlunda : İ SARAY • SAKARYA L SAKARYA Sinemasında BU AKŞAM HACI RESUL SARAY'da Fransızca Orijinal KOPYASI ELHAMRA sinemasında Büyük Türkçe Sözlü Şarkılı, Musikili TÜRKÇE SÖZLÜ ı'PEK'te Bu filmin Türkçe nüshası yanndan itibaren İZMIRDE Dünya Neş'eye... İstanbul Zevke... En Büyük L Musiki  Bayramına L E Kavuşuyor. ERZİNCAN BÜYÜK FELÂKETİ F İ L M İ 1000 metre Türkçe Sözlü ve Sesli BUGÜN MATİNELERDEN İTİBAREN: T Ü R K Ç E SÜMERLÂLE ve TAKSİM sinemalarında FERAH ÇENBERLİTAŞ ve AZAK Bu akşam saat 9 dan itibaren L  L E »inemasında B G N M E L E K sinemasında UÜ YENİÇERİ HASAN • SON DÖĞÜŞ TYRON P0WER ALICE FAYE AL JOLSON Bursa Yenişehir Belediye Riyasetinden: Tefrika No. 4 Bütün bir evin şeklini, yıllanmış itiyadlarını kökünden değiştirecek kadar ehemmiyetle beklenen itibarlı misafiri, o gece, hayalimde canlandırmağa uğraştım. Nekadar gayret etsem, lisan muallimime bir çehre, bir kıyafet veremiyordum. Genc mi, yoksa ihtiyar mıydı? O bile malum değildi. Sabaha karşı daldığım uykudan biraz geç uyandım. Evin içindeki faaliyet artık durmuştu. Şimdi, Yassıkaya köşkünde, sessiz bir bekleyiş vardı ve bu sessizlikte, beklenen hâdisenin çok ehemmiyetli olacağını anlatan bir derinlik hissediliyordu. Fırtına bekleyen tabiatin, sinmiş, korkak sükutundaki derinlik. Büyükannem, esrarlı mektub gelmeden bir gün evveline kadar olduğu gibi, gene kendi odasında; Beşir Ağa, her zamanki gibi bahçedeki işlerinin başında; dadım mutfakta iöi. Buna rağmen, köşkün hayatındaki tabiilik avdet etmiş değildi. Herşeyin eski hale bu dönüşünde bile bir gayritabiilik vardı. Misafirimizin ne zaman geleceğini büyükanneme bir kere daha sordum. Nakleden: HAMDİ VAROGLU Bilmiyorum, kızım, dedi. Hâlâ meçhuller içindeyim. Geleceğin kim olduğunu, nasıl bir adam olduğunu, ne zaman geleceğini hiç birimiz bilmiyoruz. Acaba doğru mu? lçimizde, bunları bilen bir kişi olsun yok mu? Baştan aşağı muamma kesilen büyükannemin sözlerine inanamıyacağım geliyor. Beşir Ağa, sabahtanberi, tenteli uzun arabayı silip temizlemekle meşgul. Fenerlerinden tekerleklerine kadar, her tarafı pırıl pırıl yanıyor. Beygir de gelin gibi süslü. Dadım, misafirin odasına bir kucak çiçek götürdü. Her taraf daha dün silinip süprüldüğü halde, sanki bir gün içinde kirlenivermiş gibi, bütün eşyanın tozunu aldı. Büyükannem, akşama doğru, üst kattan alt kata kadar her tarafı dolaştı, her yere bir gör gezdirdi. Hazırlığın son teferruatile meşgul oldukları belli. O halde? Misafirin ne zaman geleceği bilinmez olur mu? Gece, her zamarkinden bir saat evvel, büyükannemin beni odama yollamasına dasına çekilmiş, yüzünü gören yok. *** da ayrıca mana verdim. Yarın sabah uyandığım zaman büyük Nihayet, muallimi gördüm. bir yenilikle karşılaşacağımı, kablelvuku Öğleye doğru salona indiğim zaman, bir hisle anlayorum. büyükannemle karşılıklı oturmuş, konuşuZaten, bugün büsbütün susan büyük yordu. annemin hali bunu gösteriyor. Büyükannem beni takdim ettiği zaman, dudağınm kenarında, yapmacık bir nezaket tebessümile, yüzüme şöyle yalandan Yanılmamışım. Lisan muallimim Selim Sekban Bey, bir baktı, bıraktığı yerden, lâkırdısına dedün gece gelmiş, bu sabah yataktan kal vam etti. kıp aşağı indiğim zaman, Beşir Ağayı, aBen onu tepeden tırnağa süzdüm. rabanın tozlarını silmekle meşgul bul Genc bir adam. Yirmi yedi, belki yirmi dum. Arabanın beygiri de, çok uzun bir sekiz yaşında. Sarışın, çok mavi gözleri yoldan gelmiş gibi, yorgun görünüyordu. var. Ince dudaklarında, biraz kibir, biraz Misafirin geldiğini Beşirden öğrendim. istihza dolaşıyor. Uzunca boyu, narin yaFakat Beşir, büyükannemden talimat al pılı vücudü, bu mavi gözlü, sanşın yüzün mış olsa gerek ki, fazla bir şey söyleme sahibine, biraz kadın hali vermiş. di. Köşke misafir getirdiği yolcuyu neLisan muallimimi hayalimde canlanreden aldığını söyletemedim. dırmağa çalıştıkça ona bir çehre vermeDadımın da bir şey bildiği yok. Bü ğe muvaffak olamamıştım ama, böyle bir yükannem, sadece : tiple karşılaşacağımı da hiç tahmin etmiş Muallimin geldi kızım, dedi. değildim. Evet, dedim, Beşir haber verdi. Selim Sekban Bey, tam bir salon adaŞimdi nerede? mı olduğunu, giyinişinden, söz söyleyişi Odasında, istirahat ediyor. ne kadar her halile ispat ediyor. Çıkmıyacak mı? Büyükannemle konuşurlarken, onu in Belki öğle yemeğinde görürsün. ceden inceye tetkik ettim. Bakışlarında, Büyükannem, aşağı, Dilferahın yanına daima, derin bir dalgınlık var. En yakın indi. Ben de odama çıktım. Saat on. öğle yere bakarken bile, uzaklarda bir şeye yemeği vaktini büyük bir sabırsızlıkla gözü takılmış gibi. Az konuşan, az harebekliyorum. ketli, jestleri aheste bir adam. Günlerce beklediğimiz esrarengiz miLisan muallimimle bu ilk karşılaşmasafir nihayet geldi. Fakat geldikten sonra mızın bende bıraktığı intıba pek iyi olbile, gelmeden evvelki gibi muamma. O madı. Onu fazla sade, adeta yavan bul farketmedi diyecgeğim geliyor. dum. Büyükannem, onun bu halini gayet taEvet, tepeden tırnağa kadar yavan bir biî buluyor gibiydi. O kadar ki, yemekadam. *** ten sonra, misafirin odasına çekilip de Selim Sekban Beyi, o gün akşama ka ikimiz yalnız kaldığımız zaman, o vakte dar bir daha görmedim, öğle yemeğin kadar hiç işitmediğim bir sürü ihtarda buden sonra büyükannemle ikisi, salona ka lundu. pandılar; uzun uzun bir şeyler konuştuMisafirimiz, yakışık almıyacak derelar. Sonra, misafirimz, yol yorgunluğunu cede göz hapsinde tutmuşum. Büyükandinlendirmek için tekrar odasına çekildi. nem: Doğrusunu söylemek lâzım gelirse, li O ne bakıştı öyle kızım? dedi. Hiç san muallimimin benimle bu kadar az alâkadar olması, izzeti nefsimi incitti. Bi insan yüzü görmemiş bir yabani de ancak ribirimizi ilk gördüğümüz anda, aramız böyle bakar. Adamdan gözünü ayırmada bir sempati, bir yakınlık doğacağmı dın; en ufak hareketine varıncaya kadar tahmin ediyordum. Her gün beraber bu tarassud ettin. Neredeyse ceblerini karışlunacak, kimbilir ne kadar zaman, ayni tırıp içinde ne var, ne yok diye bakacakdam altında yaşayacak bir muallimle ta sm zannettim. Fena halde mahcub oldum, lebesi arasında, böyle bir sempati şart de Leylâ! ğil mi? Büyükannem, sofrada, başımı bile kalSukutu hayale uğradım. dırmadan oturmamı tavsiye etti. Sonra, Muallimime, gıyabında bile adeta hüı azarın ikinci faslı başladı. Yemek yerken> met beslemeğe başlamıştım. Halbuki, be su içerken de, misafire gösterilmesi lâni soğuk, gayet resmî bir selâmla, büyük zım gelen hürmette kusur etmişim. Yebir lâkaydile karşıladı. meği acele yiyormuşum, suyu bir dikişte Yüzüme bile bakmadığını, kendisine içiyormuşum. Hele armudu ısıra ısııa yetalebelik edecek olan bu kızın nasıl bir miş, bıçak kullanmamışım. mahluk olduğunu merak bile etmediğini Artık dayanamadım, itiraz ettim: düşünüyorum da... Peki ama büyükanne; Selim Bey, Yemekte, mütemadiyen büyükannemle benim yüzüme bile bakmıyordu ki, bu dekonuştu. Konuşurken, ya onun yüzüne bakıyor, yahud gözleri uzaklara dalıp ka dikleriniz, gözüne çarpmış olsun. Hem lıyordu. Başını çevirip bir defa bile bana bakalım, bu ufak tefek şeylere dikkat edecek kadar incelikten anlar mı? bakmadı. lArkası var) Adeta, sofrada benim de bulunduğumu

Bu sayıdan diğer sayfalar: