23 Şubat 1940 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

23 Şubat 1940 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

23 Şubat 1940 CUMHURİYET Kâdiseler arasında Kayserideki xelzele F Felâkete kurban gidenfierın sayısı 120 ye baliğ oldu îngiltere, zelzele felâketîne uğrayan mmtakaların imarına geniş mikyasta yardım edecek Ankara 22 (Telefonla) Bu gün öğleden sonra Ankarada üç zelzele oldu. 14,20 deki sarsmtı hissedilir şiddette icîi. Bazı kimseler bulunduklan yerlerden dışarı fırlaıruşlardır. Bunu 15,45 ve 17,05 te olan iki zelzele takib etti. Diğer taraftan son alınan haberler, Ankarada da duyulan evvelki sabahki zelzelenin Kayseri havalisinde zayiata sebeb olduğunu göstermektedir. Bütün evleri yıkılan bir köyde tespit edilen bu günkü ölü adedi 120 dir. € Türkiye, bu bahiste, sonsuz fedakârlıklar yapmıştır. Bu gayretler sayesinde, zarar ve ziyan, tamamile telâfi edilmekte gecikmiyecektir. Ingiltere, Türk makamlannm talebi üzerine, zamanmda, felâkete uğramış mıntakalarm ihyasına lüzumlu malzemeyi Tiirkiyeye göndermeğe hazırdır. lngiliz yardımlan, Türk hükumetinin ve lngiliz Türk yardım komitesinin arzu ve tasvibleri üzerine, arazinin vaziyetine uygun bir tarzda bu mıntakaların ihyasına sarfolunacaktır.» Terbiyenin beklediği inkılâb GÜNÜN MEVZULARI General Deeds'in beyanatı Londra 22 (a.a.) «Reuter» AnaSıvasta dolu zelzele felâketi mıntakalarında yapSıvas 22 (a.a.) Dün saat 14,15 te tığı seyahatten dönen General Sir Wynşehrimizde altı saniye süren oldukça şiddham Deeds, Londraya dönmüştür. detli bir zelzele kayd edilmiştir. Hasar Sir \Vindham, matbuata verdiği beyayoktur. natta felâketzedelere yardım için yapılan Muğlada müessir gayretleri tebarüz ettirmiş, yardım organizasyonundan bilhassa KızılaMuğla 22 (a.a.) Bu sabah saat üçte yın teşkilâtından sitayigle bahseylemiş ve iki defa hafif zelzele olmuştur. Hasar ve zarar yoktur. demiştir ki: 11 m ııiTmmmınıiıınıiHinınTTr Yeni DalayLama I Çek ordusu 6 yaşındaki Buda pey Fransanın meçhul bir yerinde hazırlanıyor gamberi tac giydi Lassa 22 (a.a.) Tibet'te Budizmin en yüksek reisi Dalay Lama'nın tetviç merasimi, bu gün Lassa'da yapılmıştır. Buda'nın 1 3 üncü tenasühü telâkki edilen yeni Dalay Lama, bundan evvelki Da lay Lama'nın ölümünü takib eden 24 saat zarfında doğmuş bulunan 6 yaşında bir Çinli köylü çocuğudur. Yeni Dalay Lama, altından bir tahtıTevan içinde etrafında rahibler olduğu halde, şehir civarındaki saraymdan Potala sarayına getirilmiş ve orada taç giydirilerek biat yapılmıştır. Bu merasime yabancılann iştiraki memnu ise de ilk defa olarak bir lngiliz heyetine merasimde bulunmak üzere müsaade verilmiştir. Paris 22 (a.a.) ÇekoSlovak millî :omitesi azasından ÇekoSlovakyanın Paris elçisi Osuski, Fransanın cenubunda bir yerde kâin Çek ordusu hazırlanma kampını ziyaret etmiştir. Bu ziyaret esnasında kendisini kampta Çek Generali Viest ile Fransız generalleri karşılamıştır. Fransız eski muhariblerinden bir he yet, birinci Çek fırkasınm şeref bölüğüne Fransız eski muhariblerinin Çek arkadaşlarına bir hatırası olmak üzere bir flâma hediye etmiştir. Rumen Maliye Nazırı Sofyada Sofya 22 (a.a.) Rumanya Maliye Nazırı Constantinesco, Bulgar Maliye Nazırı Bojilof'un 1938 teşrinisanisinde Bükreşe yaptığı ziyareti iade maksadile bu sabah saat 9 da Sofyaya gelmiş ve istasyonda Maliye Nazırı Bojilof'la Ziraat Nazırı Bagrianof ve Balkan Antantı devlet. leri elçileri tarafından karşılanmıştır. ransız ihtilâli, Rousseau'nun anladığı tnanada, bütün dünyanın sosyal fikirlerini kökünden biçti; fakat Emile muharririnin ve bu ihtilâlin lerbiyeye, hele mekteb terbiyesine aid fikirler üstünde yaptığı tesir, bu güne kadar saiıhta yüzüyor. Elmile'i açınız, önsözünde şu hükmü bulursunuz: «Çocuğu anlamayoruz.» Yüz elli sene sonra, Rousseau'nun fikir soyundan gelen başka bir terbiyecinin, meselâ Montessori'nin «Çocuk» adh kitabım açınız, onun başında da aynı hükmü bulacaksınız: «Çocuğu anlamayoruz.» Çocuğu anlamayoruz, çünkü onu anlamak için kullandığımız ölçü, büyüklere has bir introspection (iç gözetleme) öl çüsüdür. Memedeki çocuğa patlıcan dolması yedirir gibi, ilkmekteb çocuğunun kafasına tarih, coğrafya, tabiat, yurd v.s bilgüerimizi yalnız miktar farkile doldurmamızın manası, iki bünye arasındaki münasebeti yalnız kemiyet münasebeti halinde görmemizdir. Biz bütün dünyada bu günkü mekteb programlanmızla, yalnız memedeki çocuğa patlıcan dolması yedirmeğe benzer bir besi ifrabnda kalmayoruz, ona istemediği gıdayı, iştahı olduğu anlarda değil, bize uygun gelen zamanlarda zorla kabul ettirmeğe çalışıyoruz. Hem ders, hem de vakit programlanmızla, çocuğu, kaptanın bir işaretile muayyen saat'.erde, muayyen iskeleler önünde duran bir vapurun çarkı gibi mekanik bir bünyeye sahib telâkki etmenin vahseto yakın iptidailiği içindeyiz. Çocuk değil insan, alelâde insan değil dâhi kafası bile, dışarı bir disiplinden gelen «şu saatte şunu düşün ve şunu öğren» emrine karşı boyun eğmeğe mecbur olduğu za man, bir şey öğrenebilirse bunu, düşünmeden ve an'.amadan öğrenmeğe ancak muktedirdir. Bunun için yeni terbiye, ananevî mekteb programını inkâr etmekle işe başlayor; fakat Rousseau'dan bu günün herhangi bir terbiyecisine kadar, bir buçuk asır içinde, mekteb tedris ve terbiyesinin iptidaî mekanik bünyesîni yıkabilen tek adam çıkmadı. Belki de bu gecikmenin sebebi, terbiyeye aid inkılâbların, sosyal ihtilâller gibi, tedric plânlarını etlayan bir tekâmül hoyratlığına hiç müsaid olmamasıdır. BÖyle bir atlayış, çocuğun nemasını zorlayan öldürücü ve kanlı bir müdahalenin ta kendîs! olduğu için, yerini tedricî tekâmül dedikleri aŞır ve norrıal yükselişe bırakıyor. Fakat bu r.ğırlığile, çocuğun nemasını zorlavan kansız, fakat daha öldürücü bîr terbivenin an'anevî hakimiyetini devam ettiri yor. Hele bizim memlekette ve hele. yeni terbiyerun istediği program serbestliğine mukabil, çocuğun zihnî mükellefiyetini, öğleden evvel dasdaracık bir zaman içine sıkıştırnrak boğucu bir hale sokan bu günkü vakit rejimi içinde. Fince ve türkçenin yakmlığı meselesi Yazan: N. /. Fin Ru» harbinin cereyan ettiği bu sı bir halde bu günkü Finlandiyaya yerleşen ralarda gazetelerimizde ırkçılıktan mül bu Ural Altay halkı, ayni zamanda pek hem bazı yazılara tesadüf olunuyor. Bir canlı bir halk edebiyatına da sahibdir. Bu muharrir, Nobel mükâfatmın bir Fin mu sütunlarda sırası gelince bahsedeceğimiz harririne verilmesinden turanî ırklar na Fin halk edebiyatı, Şimal milletleri edemına memnun olurken bir başkası, «Uy biyatları müstesna olmak üzere bu havagur Finleri» nin tarihinden Türk kari linin en zengin mahsullerini ihtiva eder. lerini malumattar etmeğe çalışıyor. Niha Bir folklorist diyor ki: «Fin edbıyatı ve yet «turanizm» etrafında ilmî tetkikler ' halk şiirleri, ihtiyarların ağzında dolaşdn yapan Fin türkiyatçılanndan muhtelif ve destanlar Yunan ilyada'sile boy ölçüşecek silelerle bahsedildiğini görüyoruz. kudrettedir.» Meşhur lisaniyatçı Max Geçen sene çıkmağa başlayan «Fran Müller de ayni fikirdedir. sız Ansiklopedisi» nin lisan meselelerine Altaydan neş'et eden turanî halklann aid ilk cildinde rasladığımız ve başlığı bu günkü ırkî vasıflan, lisanî hususiyetle«Hindo Öropeen olmayan lisan tiple ri arasında ne derece iştirak vardır? Işte rinden Ural Altay dillerb olan uzun bir günlük hâdiselerin bazılarına ilham ettiği araştırma, sanki Türkiyede Rus Fin vu bu gibi mevzular dolayısile ismine işaret kuatı vesilesile gösterilen alâkayı takviye ettiğimiz Fransız âlimi, Sauvageot, gerek etmek ister gibi, tam zamanmda intişar dahilî lisan yapısı, gerek haricî lisan yaetti. Araştırmanın sahibi olan Paris Şark pısı itibarile dikkate değer ve inkâr ediDilleri mektebi profesörlerinden Aurelien lemez bir vahdetin hâlâ ortada yaşadiğınl Sauvageot'nun esaslı mütalealarından bir göstermektedir. Bir lisanda kelimeler, kaçını Finlandiyaya karşı muhitimizde be hatta cümlelerin teakubu, lisanın kültürel liren ilmî alâka namına anlatmağı fayda kıymeti değişebilir. Fakat eğer isimlerin lı buluyorum. ahvali denen kaideler, fiillerin tasrif tarFransız âlimine göre «Ural Altay dil zı... gibi hususiyetler müşterekse bu müşleri», üç zümre altında toplanır: 1 ) Ural terekliği gösteren lisan ve lehçeleri bir dilleri; 2) Türk dilleri; 3) Mongol dille menşee irca etmek zarureti hasıl o'ur Işri. Bunlardan evvelki grupa dahil olan te bu cihet fince bir kelimenin bütün hallisanlar Uraldan Baltık sahillerine kadar lerini göstermekle daha iyi anlaşılır. Ayı uzayan bir hat etrafında dağılmış bir çok demek olan karhu kelimesini alalım: Karturanî halkların lisanıdır. hun (ayının), karhuta (ayınm a'tında), Bu kısım halklar umumiyetle kendi a karhuin (ayıda, ayınm içinde), karhula ralarında dört kola taksim edilmiştir: 1) (ayı ile), karhuin (ayıların), karhut (ayıUgrlar; 2) Bulgarlar; 3) Permiler; 4) lar)... ilâh. Fiillerin tasrifinde de görülen Finler. Bunlardan birinci ve dördüncü ko bu neviden benzerlikleri bir gaze'e sahilun isimlerinden yapılmış bir Fino Ug fesine geçirmeğe lüzum yoktur. Bunlar riyen tabirinin mevcudiyeti malumdur. dan cıkan netice türkçe fince gibi turaBazıları bu tabirdeki Ugr ile Uygur ara nî dillerin iki coğrafî mıntakada maruz sında münasebet tasavvur etmektedirler. kaldığı tahavvüllere, esaslı başkahklara Tabirin birinci unsuru olan ve bu sırada rağmen lisanın yapısındaki vahdet denen ki siyasî hâdisata merkez teşkil eden Fin tarafın nasıl yaşadığıdır. Fakat kelimeler kelimesi ise, bu kelime altmda anlaşılan niçin değişmiş, diyeceksiniz? Sauvageot, halkın pek sonradan iktisab ettiği bir bu noktalann halklann kültür ve mede simdir. Filhakika geçenlerde «Cumhu niyet tarihlerile Max Müller de muhace riyet» e Finlandiyadan gelen bir mek ret esnasmda geçilen tabiat parçalarile tub zarfı üzerindeki Suomi ismile, Rus alâkadar olduğunu söylüyor. Tarihî mu Fin muharebelerinden bir kısmının cere kadderat turanî olan Finleri, lsveç Al yan ettiği Suomisalmi kasabasının isminin man medeniyet çevresile, Macarlan Lâ de gösterdiği veçhile Finler, kendi mem Mn Alman medeniyet çevresile, Bul^areketlerine Finlandiya değil Suomi der ları Slav lisanî ve hıristiyanlıkla, Türkleri er. Anlaşıldığına göre onuncu asır zar de müslümanhk ve Yakınşark medeniyetfında bu günkü Finlandiya mıntakasına lerile temasa getirdi. Hakikaten fincede gelen bir turanî halk, bu havaliye batak lsveç tesiri, macarcada lâtince ve almanlık manasına gelen bu ismi, Suomi ismini, canm nüfuzu, türkçede arabca ve acemce vermiş. Ondan sonra bu isim, ayni za ile islâmî medeniyetin her çeşid tesirleri manda halkı da ifade etmiştir. Bilâhare mevcuddur. Asıl mühim olan, bu medekomşu lsveçliler, isveççe gene bataklık nî ve kültürel tesirlere rağmen, muhtelif manasına gelen Fin kelimesini Suomi'cle lisan çevreleri içinde kendine mahsus seoturanlara vererek memleketlerine de ciyeleri bulunan bir Ural Altay lisan «bataklık memleketi Finland» demiş zümresinin bulunması ve bunun (Orta erdir. Daha sonra lisaniyat ve ırkıyan Asya Küçük Asya Merkezî Avrupa âlimleri Ugr kabilelerinin ismine bu Fin ke Şimalî Avrupa) dan geçen bir hat etralimesini takarak Fino UgViyen sıfatım fındaki halkların birbirlerine kelime itiyapmışlardır. barile çok yabancı olan lisanlarında ya Menşeleri Altaylarda bulunduğu için şamakta devam etmesidir. Bir Fin edibiırkçılar tarafından da Uralo Altaîque pe Nobel mükâfatının verilmesinden ya diye anılan ve sonradan lsveçlilerin tak hud meshur Fin musikişinası Sibelius'un tığı Fin ismi altıuda başlıbaşına lisanî ve Fransa Güzel San'atlar Akademisine aza millî bir halk vahdeti vücude getiren bu seçilmesinden mütehassis olan bazı muturanî halkın, bu günkü toprak üzerine, harrirlerimizin neşriyatile; kendilerini kah hayli ilerlemiş bir medeniyetle muhaceret ramanca müdafaa eden Finlere karşı muettiği muhakkaktır. Ruslann bir kısım hitimizde beliren alâkada, acaba bu ır Finlere verdikleri Çud isminin Seythe'den kî lisanî iştirakin şuuraltı bir ifadesi de bozma olduğunu düşünenlere bakılırsa aranılabilir mi? bu vaziyet daha kuvvetli bir ihtimal ha1 N L lini alıyor. Ziraî aletlerce pek mükemmel V IHEM NALINA MIHINA Geleceği varsa göreceği de vardır ünkü gazetelerde şöyle bir ha • ber vardı: Bir Alman ceb zırh• lısınm, hem Amiral Graf von Spee zırhlısının intikammı almak, hem de ticaret gemilerine taarruz etmek üzere Atlas Okyanusunda bulunmakta olduğu rivayet edilmektedir. Alman donanması başkumandanlığının Okyanus»ara yeni bir ceb zırhlısı göndermiş olması mümkündür; hatta Almanlar, bu hususta geç bile kalmışlardır. Almanların bütün zırhlıları, ceb zırhlılan ve kruvazörleri, icabında hasım ticaret gemilerine karşı korsan harbi yapa bilecek bir tarzda inşa edilmişlerdir. Büyük Harbdeki Alman harb gemileri ise, sadece Baltık ve Şimal denizlerinde harbedebilecek şekilde yapılmışlardı; yani ambariarı, uzun müddet denizde kalmağa yetişecek kadar mahrukat alamazdı. Büyük Harbde korsan harbi yapan Alman gemileri, bundan müteessir olduklan içm, yeni gemiler, bir defa aldıkları mahnıkatla uzun zaman denizde kalabilecek tarzda inşa edilmişlerdir. Alman harb gemileri arasında, bir defa sarnıçlarını doldurduktan sonra, 1 0 1 2 bin mü katedebilecek gemiler vardır. Buna rağmen, bu defa, Alman kruvazörleri, Büyük Harbdekine nazaran, pek az faaliyet gösterebildiler. Şimdiye kadar iki Alman ceb zırhlısı denize çıktı. Bunlardan Deutschland, şimalî Atlas Okyanusunda, bir kaç ticaret gemisile İngilizlerin Rawalpindi muavin kru * vazörünü batırdıktan ve Amerikan bandıralı City of Flint şilepini muvakkaten zaptettikten sonra, Almanyaya döndü; bir rivayete göre, dönerken bir lngiliz denizaltı gemisi tarafından batınldı. Bu iddiada bulunanlar, geçenlerde Hitler'in Deutschland adım başka bir gemiye vermeğe karar vermiş olmasını, bu ceb zırhlısının battığına delil addediyorlar. Atlas Okyanusile Büyük Okyanusta 8 9 gemi batırmış olan ikinci ceb zırhlısı ise Admiral Graf von Spee'dir ki macerası malumdur. Bu gün, en yenilerile beraber, Almanların elinde 2 zırhlı, 2 ceb znhlısı, 2 veya I ağır kruvazör, 5 veya 6 hafif kruvazör vardır ki bunların hepsi korsan harbi yapabilirler. Haydi. 26,000 tonluk iki zırhlıyı, Baltık hakimiyetini Sovyet filosuna kaptırmamak için, Almanyada alıkoysunlar; fakat diğer 8 veya 10 gemiyi pekâlâ korsan harbine sevkedebilirler. Halbuki Admiral Graf von Spee'nin intihanndan, yani birincikânunun ortasındanberi, açıkdenizlerde, Alman kruvazörü yoktur. Binlerce tngiliz, Fransız ticaret gemisile müttefikler hesabına çalışan bitaraf ge miler, Okyanuslarda, adeta rahatça do laşmaktadırlar. Alman mayinleri, tayyareleri ve denizaltı gemileri daha ziyade AvTupa sulannda faaliyet gösterebiliyoılar. Bu bakımdan Almanlar, îngilizlerle döğüşmekten korkarak intihar eden ceb zırhlılannm intikammı almağa kalkışmakta olduğu gibi, Okyanuslarda, korsan harbi yapmakta da geç kalmışlardır. Alman başkumandanlığı, Büyük Harbde olduğu gibi, bu harbde de gemi kaybetmek korkusile maluldür. Eğer Montevideo'dan bildirilen rivaj"et doğru ise enginlere açılan ikinci Alman ceb zırhlısı da, günün birinde, müntehir arkadaşınm akıbetine uğramağa mahkurndur. Almanlar, belki iki aydanberi diğer ceb zırhlılarının zayıf taraflarını kabii olduğu kadar tahkim etmişlerdir. Fakfct, buna rağmen, ikinci ceb zırhlısı da, în giliz gemilerinin eline düşerse talihi kendisine fevkalâde yâr olmadığı takdirde batacak veya bitaraf bir limana ilticaya mecbur olacaktır. Bu defa, lngiliz kruvazörlerinin daha iyi döğüşecekleri muhakkaktır. Çünkü, Admiral Graf von Sppe ile yapılan muharebeye kadar, lngiliz donanmasındaki üç ve Fransız filosundaki iki muharebe kruvazöründen başka müttefik gemilerin ceb zırhlılarına hem sür'at, hem top bakımından üstün olmadıkları hesablanıyordu. Halbuki 203 liik topla mücehhez ağır kruvazörlerle 152 lik toplar taşıyan hafif lngiliz kruvazörlerinin ceb zırhlısını mağlub etmeleri üzerine vaziyet değişmiştir. Şimdi lngiliz ve Fransız donanmalannın bütün ağır ve hatta hafit kruvazörleri, ikişer, üçer ceb zırhlılarına taarruz etmekten çekinmiyeceklerdir. Müt tefik donanmalarda 22 si ağır, 64 ü hafif olmak üzere 86 kruvazör vardır. Bunlar, belki batacaklar, belki ağır yaralanacaklar, fakat herhalde ceb zırhlısını da ya batıracaklar, ya Almanyaya kaçamıyacak kadar ağır hasara uğratabileceklerdir. PEYAMl SAFA Aydında pamuk kooperatifleri Aydın 22 (a.a.) Son yıllarda pamuk ziraatinin fevkalâde inkişaf etmesi sebebile bilhassa mahsulün satış işlerini esaslı bir teşkilâta bağlamak ihtiyacını gö. ren müstahsiller vilâyetimizde pamuk kooperatifleri teşkiline başlamışlardır. Bu kararın tatbikatı neticesi olarak Kocarh, Aydın ve Dalama pamuk satış kooperatifleri kurulmuş ve ortaklar tarafından esas mukavelenameleri imzalan mıştır. Vilâyetin diğer bir çok istihsal merkezlerinde de bu neviden kooperatifler teşkili için çalışılmaktadır. Pazar günü yapılacak büyük merasim Bütün Halkevleri, yıldönümü için hazırlanıyorlar Halkevlerinin yıldönümü münasebetile 25 şubat pazar günü memleketin her tarafında büyük merasim yapılacağını yazmıştık. Şehrimizdeki Halkevleri, bu mutlu gün için hazırlanmaktadır. Halkevlerimiz, bu münasebetle ayrı ayrı zengin programlar tespit etmişlerdir. Halkevlerinde saat 14,45 te Istiklâl marsile merasime başlanacaktır. Bu merasimden sonra, Halk Partisi u. mumî başkan vekili Başvekil Dr. Refik Saydamın hitabesi radyodan dinlenecektir. Bunu müteakib muhtelif hatibler ta rafından, günün mevzuu üzerinde nutuklar söylenecek, şiirler okuna'cak, bilâhare Halkevleri orkestraları tarafından kon . serler verilecektir. Gündüz mera=iminden başka ayni gece, gene Halkevlerinde konserler ve müsamereler verüeceHir. Giresunda fmdık piyasası canlandı Giresun 22 (a.a.) Bir kaç gündenberi hiç bir muamele olmıyan fındık borsasında bueün fındık tarım satış koope ratifleri birliği tarafından 38 kuruş on paradan 1 3 ton fındık içi, 1 7 kuruştan 67 ton kabuklu tonıbul fındık ve 1 4 kuruştan Antalya Valisi tekaüd oldu 18 ton kabuklu sivri fındık satın alınmış piyasası Ankara 22 (Telefonla) Antalya oldu&undan Karadeniz fındık J Valisi Fuad Baturay tekaüde sevkedildi. yeni en canlanmıştır. Araba imal eden müesseseler Ankara 22 (Telefonla) Tahtadan mamul atlı aıaba ve el arabası imal eden Brüksel 22 (a.a.) Hükumet, 1 mart müesseselerden muharrik kuvveti beş 1940 tarihinde müddeti hitam bulacak obeygiri geçmiyenlerin de maktu vergi lan 600 milyon franklık dahilî istikrazı ye bağlanmaları takarrür etti. yenilmeğe karar vermiştir. Belçika dahilî istikrazı yeniledi Beyhude yere akan şelâleler > Beyaz kitabın neşri tehir edildi Londra 22 (a.a.) Sorulan bir cok suallere cevab veren Butler, İngiliz Rus görüşmeleri hakkındaki beyaz kitabın neşredileceği tarihini henüz tespit etmek mümkün olmadığını söylemiştir. Zira bu görüşmelere istirak etmiş olan Fransa hükumetinin bu kitabın neşri hakkında mütaleası alınmak lâzım gelmektedir. Italyan genclik teşkilâtı reisi Romadan ayrıldı Roma 22 (a.a.) Roma gencliği teşkilâtı reisi Sidorovici, Romadan hareket etmiş ve faşist partisi sekreteri ile diğer bir takım faşist ricali ve Rumanya elçisi tarafından teşyi edilmiştir. Adananın su meselesi Adana (Hususî) Şehrimizin sıhhî suya kavuşması meselesi, bundan dört, beş yıl önce ele alınmış ve mühim bir bedel ile bir müteahhide ihale edilmişti. tptidada, hazırlanmış olan projede tadilât yapılması yüzünden işe vaktinde başlanamamış, sonra da, müteahhidin vefatı sebebile, boruların ferşiyatı vesair tesisat muayyen zamanmda ikmal edilemediği için mukavele belediyemizce feshedilmişti. Fesih keyfryetinden itibaren aradan iki yıl kadar bir zaman geçtiği halde, henüz eksik kalan şebekenin tamamlanması için ortada bir hareket ve faaîiyet görülememektedir. Halbuki, şehrin başlıca istikametlerinden döşenen borulann eksiğini tamamlamak ve talî derecede kalan diğer şebekeyi de vücude getirmek için lâzım olan borular memlekete gelmiştir. Diğer malzeme de mevcuddur. Bunların bir kısmı gümrükte, bir kısmı belediyemiz ambarında, diğer kısmı da sokaklarda beklemektedir. Şebekeye akıtılacak su meselesi de henüz kat'î olarak halledilmiş olmamakla beraber, Demirköprü ilerisinde kazılması takarrür eden beş kuyudan üçü bitmek üzeredir. Geriye kalan iki kuyunun önümüzdeki aylar zarfında açılması ve böylece su işinin halledilmesi kuvvetle muhtemeldir. Ancak, eğer şebeke o zamana kadar tamamlanmazsa, bu defa da su hazırlanmış, fakat akıtılacak şebeke yarı kalmış olacaktır.. Şehrimiz halkmın yıllardanberi beklediği temiz ve sıhhî suya bir an evvel kavmabilmesi için, alâkadarların, yukanda izahma calıstırımız vaziyeti enerjik bir hamle ile ıslah ve intaç etmesi pek ye ı rinde bir hareket sayılır ve bu, bekleniv yor. i Bursada tütün piyasası açıldı Bursa 22 (a.a.) Tütün müstahsillerinin dileklerini tetkik etmek üzere Inhisarlar umum müdürlüğü tarsfından gönderilen Marmara havzası tetkik şefi Kem?I Selçen şehrim'ze gelmiştir. Bu münasebetle buçün Halk Partisi Vilâyet merkezinde tütün m;'Stahsillerinin iştirakile yapılan toplantıda Parti Vilâyet ve kaza heyetlerile müstahsilİTden bazılan da hazır bulunmusİPTdır. Kemal Selçen, b'îhassa tütün rekoltesi hakınkdaki miistahiil dileklerini ve tütün pivasası hakkmda zürra lehinde alınması icabeden tedbir üzerine konuşmuş ve bazı tavsiyeler'3»; bulunmustur. Piyasa bu günden itibaren açılmış ve müb=vaata başlannrn«tır. îsviçre müdafaa tedbirleri alıyor Peın 22 (a.a.) Maliye Nazın Watel, parlamento huzurunda memleketin beklemekte olduğu büyük fedakârlıklardan bahsederek tsviçrenin teslihat için hemen hemen bir milyar îsviçre frangı sarfetmesi lâzım olduğunu, seferberliğin bais oîmuş olduğu masarifin bir buçuk milyar tah , min edilmekte bulunduğunu söylemiştir. îsviçre konfederasyonunun bütçesi, şimdiden 100 milyon îsviçre frangi miktarında bir açık göstermektedir. Antalya (Hususî muhabirimizden) Antalya körfezine boş yere dökülen Rio de la Plata muharebesi, lngiliz bazı şelâlelerin sukut kuvvetinden istifade edilerek fabrika kurmak hususunda Fransız denizcilerinin maneviyatını çok yükseltmiştir. Bu itibarla Alman ceb zırhbir kaç senedenberi etüdler yapılmaktadır. lısının Okyanuslara geleceği varsa göreGönderdiğim resim, «Fener» mmtakasmdaki şelâleleri göstermektedir. ceği de vardır; diyoruz. Bursa valisi iyileşti Bursa 22 (a.a.) Vilâyet meclisi azaları, bir müddettenberi rahatsız bulu nan valimizi evinde ziyaret etmişlerdir. Bu münasebetle vilâyet bütçesi üzerin de konuşmalar yapılmış, vilâyetin bir yıllık mesaisinin programa toplanmış şekil üzerinde tetkiklerde bulunulmuş ve bu arada Karacabey boğazının temizîenmesi ve bu ovalann sulann tahribatından koruyacak tadbirlerin bir an evvel alınması için icab eden kararlar ahnmıştır. Çdcnk Eıirgeae Kurnmnnum faaliyeti ] Nevşehire bir hastane yapılıyor Nevşehir (Hususî) Orta Anadolumuzun bir incisi olan güzel Nevşehirin terakkisi için Nevşehir belediyesi büyük bir gayretle çalışıyor. Belediye ilk olarak elektrik ile asrî bir mezbaha yaptırdı. Eski ve sıhhata zararlı olan çarşıyı yıktırarak modern bir çarşı kurdu. Ve Nevşehir içindeki büyük caddeleri genişletti. Ayrıca bir park yaptırdı ve iyi bir bando teşkilâtı vücude getirdi. En son olarak Belediye meclisi, Nevşehire bir hastane inşasım kararlaştır • mıştır*. Civarında 100 bin nüfusu besliyen bu kazanın hastaneye şiddetle ihtiyacı vardır. Bu işin bir an evvel kuvveSinob (Hususî) Son yapılan intihab neticesi iş başma geçen Çocuk Esirgeme Kurumu den file gelmesini dileriz. Sinob merkezi semereli çalışmalanna devam etmektedir. Kurum ilk iş olarak ilk okullarda Hariçte bulunan Nevşehirlilerin de bu tahsillerini yapmakta bulunan şehid ve kimsesiz çocukları sevindirmi§ ve bunlara elbise ve işe ellerinden gelen gayreti gösterecekleri tabiidir. ayakkabı ve kasket alarak giydirmiştir Japonya tehdid ediyor Londra 22 (Hususî) Japon Harîciye Nazırı bu gün Fransız elçisini kabul ederek, Fransanın Mareşal Şankayşek'e yardımı kestiğine dair kat'î teminat vermediği takdirde, Yunnan şimendifer hattının bombardımanına devam edileceğini resmen bildirmiştir. ttalyan genclik teşkilâtı reisi Belgrad 22 (Hususî) ltalyan genclik teşkilâtı reisi bu gün Bükreşten buıaya gelmiştir. Yüksek Ziraat talebeleri Antalyada Antalya 22 (a.a.) Baslarında muallimleri olduğu halde bir tetkik gezisi yapmakta olan Yüksek Ziraat enstitüsü son sınıf talebeleri Hataydan şehrimize gel . mişlerdir. Talebeler şehrimizdebulundukları müddetçe ziraî ve tarihî tetkikler yapmışlar ve turfanda sebze yetiştiricileri ile çiftcilerle faideli görüşmelerde bulunmuşlardır. Londrada Musevilere karşı bir nümayiş Londra 22 (a.a.) Evvelki gece bir takım meçhul eşhas, Londranın baslıca caddelerinden birinde 10 kadar mağaza vitrinlerini boyalamışlar ve karalamış lardır. Her vitrinin üzerine «Yahudi» kelimesi hakkedilmi§tir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: