May 11, 1940 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

May 11, 1940 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

rUMHURITET H A B E Resmî dairelere tahsis edüecek nakil vasıtaları Kanun Meclisin dünkü celsesinde konuşulurken hararetli münakaşalar oldu, İstanbul Defter• darhğma aid otomobil cetvelden çıkarıldı Ankara 10 (Telefonla) Resmt devair ve müessesatla devlete aid idare ve şirketlerde \e menafü umumiyeye hâdira müesseselerde bulundurulacak vesaiti nakliye hakkındaki kanun, Meclisin bugunkü içümaında konusuldu. Maddelere geçıldiği sırada ilk sozü alan Enün Sazak (Eski»ehır) hususî otomobülerden bahsederek petrol ve benzin irtihlâki cihetinden bunların da bir mürakabeye tâbi olması lüzumunda urar etti. Encumenin mazbata muh«rriri Saiâh Yarg: kanun mevzuunun petrol Uühlâkini tahdid değil, devlet hizmetlerinde kullaıulacak, nakil vasıtaları oldugurm cevaben söyledi. İzzet (Eski?ehir) alınacak otomobülerın fiat meseleıiı>e temasla bunun haric piyasaya tâbi olduğunu ve otomobillerin dayanma müddetlerinin de kullanısa ve katedecekleri mesafelere gore değisebUeceğmi söyleyerek lâyihada buna dair kayıdların kaldırılmasıru istedi. Encümen namına vtrilen cevablarda konulan fiat ve müddetlerin uzun uzadıya tetkiklerin ve tecrübelerin neticesi olduğu anlasüdı. Emin Sazak, hususî otomobiller bahsinde urar etti. Bu kanunla yapılan tasarrui yekunu hakkında izahat Utedi. Encümen tarahndan verilen izahatta bugün mevcud otomobillerin 466 bin küsur lira masrtfı olduğu soylendi. Bu müzakerelerden fonra madde kabul edildi. Dördüncü madde görüşülürken Nafıa Vckili General Ali Fuad Cebesoy söz alarak Vekâletin teftiş işleri için iki hizmet otomobiline ihtiyacı olduğunu ileri sürdü ve bu otomobillerin cetvele ithal edilmesini Utedi. Refik İnce (Manisa) kanunun hizmeti ifaya mâni olmadığını, ancak bu hirmeün mutlaka hususl binek otomobiHle ifa edilmesi lârım gelmiyeceğini kaydetti ve bilhassa İstanbul Defterdarına bir otomobil verilmesile gözetilen prensipten aykırı hareket edilmi» olduğu kanaatinde bulundu. Bu sırada Mecliste gürültüler oldu. Refik İnce «bu tezahürler mütaleamın esbabı mucibesini izaha dahi hacet bırakmıyor, sadece takririmi veriyorum» dedi. Salâh Yargı kürsüye gelerek encünven namma izahlarda bulundu, bu arada Nafıa Vekilinin ayni temennıyi encümende de terdettiğini, fakat ekserivetin kararı bu merkerde olmadığını söyledi. İstanbul Defterdarına verilecek otomobilin de Maliye Vekâletince 19 tahsil dairesine ayrılmıs olan bu çehirde gerek tahsilât, gerek para nakli için Vekâletçe ihtiyac görüldüğünü kaydetti. Fakat bu sırada Mecliste pek siddetli gürültüler oldu, Salâh Yargı bu gürültüler arasında «unlan söyledi: < Ben hasbelvazife ve mazbata muharriri nfatile bunları söylemek mecburiyetindeyim. Ve mazbata muharriri nfatilt söylediğim her söz, kendi reyim değildir.» Salâh Yargının son cümleleri alkışlandı. Refik İnce tarafından verilmlş olan takrir reye köndu ve İstanbul Defterdarhğına aid otomobilin cetvelden çıkarılması kabul edildi. Altıncı maddede Nazım Paray (Tokat): «Devletin menfaat temin ettiği müesseseler» tabirini müphem gördü. Encümence verilen izahatta bu tabirln meselâ; anonim şirket olduğu halde kanunu mahsusla kendisine menfaat temin edilen Merkez Bankası gibi müesseesler olduğu izah edildi. Kanunun diğer maddelerine geçildi. Son maddelerde Mehmed Aydemir, Dr. Osman Şevki Uludağ sör alarak; bazı mütalealarda bulunmak istedilerse de söylemek istedikleri noktalarm esasen kanunda mevcud olduğu anlasüdı. Ve kanun lâyihası kabul edildi. Matbuat umum müdürlüğü teskilâtı ve vazlfelerine dair kanuna bir madde ilâvesi hakkında kanunun geri verümesi hususundaki Başvekâlet teskeresi okunmu; ve kabul edilmlştir. Bundan sonra bazı Vekâletlerin ve datrelerin 1939 yılı bütçelerinde münakale yapılması, hudud ve sahiller sıhhat umum müdürlüğünün 1937 ve Vakıflar umum müdürlüğünün 1936 yıUna aid hesabı kat'ilerine aid kanun lâyıhalan tasvib edilmiştir. l ••iHHUııiHiılınilunillllllllllllllllinnilHIIIIIIIIUnillHiniUlllııiNi Yenî meb'uslar Narvik harekâti Müttefik ve Norveç kıtaatı son hazırlıklarını yapıyorlar Narvik, 10 (a.a.) «Havas ajansından>: Müttefikler, Narvik'in zaptı için yapılacak kat'î harbin hazırlıklarile ciddî surette roefgul olmaktadırlar. General Fleischer'in kumandası altında bulunan ve Fransız İngiliz kıtaatile Polonya avcı müfrezeleri tarafından müzaheret edilmekte olan altmcı Norveç frkası, Elevegardsmoen, Salanger ve Setermoen'in teşkil etmekte olduğu müselles dahilinde bulunan Narvik körfezinin simalinde tahaşsüd etmek üzeredir. Almanlar, Narvik şehrini ve İsve<; hududuna doğru giden demiryolunun 40 kilometre imtidadındaki kısmı kontrolleri altında bulundurmaktadırlar.. Müttefiklerin harekâti, ihtimal kara ve hava tarikile icra edilecektir. Müsahidler, Narvik limanına girilmesinin aşağıdaki sebeblerden dolayı mümkün olmadığını •öylemektedırler: 1 Rıhtımlar, İngilizlerin bombardımanlan neticesinde tamamile harab olmuştur. 2 Liman ise ihrac harekâtına müsaid değildir ve körfezde batırılmıs olan muhtelif milliyetlere mensub 28 gemi enkazı yüzünden kullanılmaz bir hale gelmistir. 3 Almanlar, körfezin en yukan kısmında buruna çok kuvvetli sahil bataryalan yerleştirmişlerdir. 4 Almanlar, bundan bir kaç gün evvel körfezin önünde yeniden bir takım mayin tarlalan vücude getirmislerdir. Norveç kumanda heyeti, paraşütçü grup'an müstesna olmak üzere Almanları Narvike takviye kıtaatı getiremiyecekleri mütaleasında bulunmaktadırlar. Fakat paraşütçüler gönderilnıesi usulünün pek o kadar müessir olmıyacığını ilâve ediyorlar. Almanlar, takviye kıtaau göndermek için deniz yolundan kolaylıkla istifade edemiyeceklerdir. Çünkü ingiliz donanması Rama ile Pelago takım adalarına hâkira bulunmaktadır. Müttefiklerin buralardaki sahil bataryalan takviye edilmiştir. Müsahidler, Almaniann Narvikteki vsziyetlerinm fena olduğunu ve artık dayanamıyacaklarını söylemektedirler. iBaşmakaieüen devam)' rında bulunuyorlar. ltalya ve Türkiye harb haricidirler. lsviçre ile BalkanUr ve Tuna havzasınm diğer memleketleri de bitaraflık rejimi tatbik ediyorlar. Fakat adım adım ve safha •afha ileriletilen taarruz ve istilâ siyasetinin zalim tatbikatı önünde biraz da korku ifadesi olan bitaraflık bir bakıma facia, diger bakıma da iğrenc bir komedi haline gelmistir artık. Bitaraflık sözü insana kusmak hissi veriyor. Bugüne kadar sımsıkı bitaraf olduklannı söyleyen devletler hâlâ bu garib iddiada ısrar edecekler mi? Etmesinler de ne yapsmlar, harbe mi girsinler diyeceksiniz. Hayır, harbe girmeğe lüzum yok. Fakat ona karsı dört bası mamur olarak hazırlanmak ve harb harici bir vaziyetle vukuatın gelişini uyanık ve azimkâr karşılamak lâzım. Ne yapılmak iktıza ettiğini önümüzdeki en yeni misaller üzerinde mütalea edebiliriz. Şu Holanda ile Belçikaya bakınız: Düne kadar bitarafız ve bize nereden taarruz gelirse karsı koyacağız nakaratım tekrar edip durdular. Taarruzun nereden geleceğini onlar da biliyorlardı: Almanya tarafından. İngilizlerle Fransızlardan Holanda ile Belçikaya hiçbir zarar gelmiyeceği malum idi. Vaziyet apaşikâr bundan ibaret olunca bu iki küçük memleket kendi müdafaa tertiblerini daha vakti iken İngiliz ve Fransız müzaheretile takviye ve tekmil etmeliydiler. Yani daha sulh zamamnda tngiltere ve Fransa ile ittifak etmiş bulunmalıydılar. Bu hal ile pekâlâ harb harici kalabilirlerdi. Kendilerine taarruz vuku buluncaya kadar. Onlar hayret olunacak bir kısa görüşle bunu yapmadılar. Böyle yaparlarsa bitaraflıktan çıkmıs ve harbi kendi üzererine davet etmiş olurlar sandılar ve bitaraf kalmak sayesinde harbe uğramamak ihtimalinin hayalile avundular. Vakta ki beklenilen âkıbet geldi çattı, iste ancak o zaman İngiltere ile Fransaya dönerek: lmdad, imdad! Diye bağırdılar ve bağınyorlar. "^ Zaten totaliter cephemn dünyayi istilâ ve tahakküm altına almağa matuf yeni ideolojileri önünde bitaraflık siyasetinin manaaı ve hele bu siyasetin bilhassa Holanda ile Belçikaya münasebeti ne olabilirdi) İki küçücük Avrupa memleketi ki diinya yüzünde kendi hacimlerindcn çok büyük müstemlekelere sahibdirler. Herkesin hakkını tanıyan ve harb ile sulhun müesses kaidelerine riayet mecburiyetinde olan beynelmilel hukuk bir kalemde çizilip iptal edilmij bulununca Holanda ile Belçikanın imperatorluklan tamamile havada kalmaz mıydı? Bunları kim müdafaa eder, eğer milletlerarası hukııku Dren»>pl»»»"i müdafaa eden garb demokrasileri ortada bulunmazsa? Demek ki Holanda ile Belçika kendi vaziyetleri bakımından zaten İngiltere ile Fransanın tabiî müttefikleriydiler. Onlar maslahatın tabiatinden çıkan bu tabiî ittiakı inkâr ederek bitaraflık zevahirine kıymet vermekte ısrar eylediler. Belki böyelikle Almanya lutfeder de kendilerine tecavüz eylemez vâht umuduna düşerek. Ne batıl tasavvur, ne muhal hayal!.. Üstelik Almanya ile bir de tecavüzsüzlük paktı olan Danimarka ne yaptı da AImanyanın işgali ve himayesi (1) felâketine uğradı? Norveçin en büyük kabahati mahud bitaraflığa dört elle sarılmıj olmasından başka bir ;ey midir? Maksadımız jimdi memleketleri en feci bir felâketle mustarib olmağa bajlayan Holanda ile Belçikayı sanki: Oh olsun, gafletinizin kurbanı oldunuz ijte! Yolunda yersiz bir tenkid ve tahtie ile muahaze etmek değildir. Biz sadece bitaraflık efsanesinin küçük milletlere hazırladığı gözle görünür belâları Avrupanın henüz harb sahası haricinde bulunan milletlerine bir de bu memleketlerin, yani Holanda ile Belçikanın felâketlerinde göstermek isteyoruz. Avrupada henüz harb haricinde bulunan memleketler Isviçre ile ltalya ve Balkanhlaıdan ibarettir. ltalya şimdilik gayrimuharib olarak harb haricindedir. Ne yapmak istediği bilinmiyor. Türkiye, ne yapacağı belli olarak harb haricinde bulunuyor. Diğerleri sözde bitaraftırlar, yani harbin kendi hududlarını da aşması korkusu ile sımsıkı bitaraf oldukiarmı tekrar edip durmaktan düne kadar usanmamakta idiler. Acaba hâlâ böyle yapmak için kendilerinde kuvvet bulabilecekler mi? Yani bitaraflık iddiasile günün birinde olmuş meyva halile ve teker teker taarruzun kucağına düşmeği bekleyip duracaklar mı? Ne yapsmlar mı? Ne yapacaklar, ayn ayn her birini ve netice itibarile hep•ini tehdid eden tehlikeye karşı birlessinler, elbirliğile mukabele etmek hususunda anlaşsınlar. Bu zor ve yapılmıyacak bir şey midir? Bunun için: Beraber yürüyeceğiz! Diye sıdkile ciddî söz vermek kâfidir. Bu hareketçiği olsun yapamıyacak milletlerin hayat ve mevcudiyetlerinden şüpheye düşsek yeri olmaz mı? Varan alö, Yedi, sekix!~ Şimalden ™* Cenub mu ? BÜYÜK BALKAN RÖPORTAJI : 6 İHEM NALINA MIH1NA "Benim Türklere candan bir muhabbetim var! „ Propaganda nazırile mülâkat Ekselâns Giurescu «Evet, diyor, Almanya öylesini ister, İngiltere böylesini; biz ise hiç birine müsaade etmeyiz!» Arkadaşımız Doğütt Bükres: Mayıs Şu Rumanya iyi memlekettir, hoş memlekettir ama bir tek kusuru var: lmmediat kelimesi. Türkçe karşılığı «hemen, derhal, şimdi» gibi bir şey olan bu kelime, Rumanyanın filhakika tevil götürmez bir kusurudur. Şöyle ki nerede bulunursanız bulunun herhangi bir acele işiniz oldu mu size gayet nazikâne immediat diyorlar ve normal şekilde meselâ 5 dakikada bitebilecek bir muamele en agağı yanm saat sürüyor. Bugün sabahın saat dokuz buçuğundan öğleye kadar bir bankada, namütenahî immediat'ların üstüste yığılmasile uğra§ıp, neticede paramı alamadan çıktığım için mi nedir, bire doğru Propaganda Nezaretine girerken Rumanyadaki bu acayib tecelliyi düşünüyordum. Kendisi gibi binası da yeni olan Rumen Propaganda Nezaretinin ikinci katında güzcl Madam Popa'ya rasgeldim. Fransızcayı zaman zaman bir iki rumence kelime ile süslemeden konuşamıyan Madam Popa bugünkü Rumanyada artık alışılmış simalardan biridir. Lâciverd üniformaları. yaldızlı apoletleri ve Rumen renklerinden bazubendlerile bu kadınlardan bütün nezaretlerde var. F. R. N. yani Rumen milli uyani} cephesinin bu rütbesiz zabitleri arasında bilhassa Madam Popa'ya müteşekkirim. Beni Nazır Giurescu'nun yanına götürebilmek için çok uğrajtı; ve az sonra görüleceği veçhile muvaffak da oldu. Bu nazik alâkasını bildiğim için kendisine adeta müjdeler gibi: Işim oldu madam, dedim, bu sabah kalemi mahsustan telefon ettiler. Ekselâns beni saat birde kabul edecekmi}... Madam Popa memnun: Âlâ, diyor, siz şurada biraz oturun ben immediat gideyim haber vereyim.. Artık dayan""»^"" (yOk rıca ederim madam. Kime ısterseniz haber veriniz. Fakat immediat olmasın! Tabiî kavrayamıyor. Ve hile dolu masum gözlerini açarak jaşınyor. Kendisine endişemi ve bu immediat kelimesi yüzünden çektiklerimi kısaca anlattım. Ve böylece Rumanyada ilk defa olarak nazırın daimî meşguliyetinden dolayı bekletilmekliğim pek mümkün ve zaten normal olan bir nezarette işim lâhzada halledildi. Bir iki dakika zarfında kendimi Ekselâns Giurescu'nun karşısında buldum. t Bitaraf kurbanlar ir iki sene evvel, yabani ormanlarda, vahşi hayvanlar arasırvda cereyan eden sonsuz boğuşmayı gösterir bir film seyretmşitim. Kaplan, bir pamuk kedi yumuşaklığı ve çevikliğile pençelerinin ucuna basa basa sessiz sessiz avına sokuluyor, masum ve gafil otlayan güzel gözlü gazalin üstüne, bir şimşek hızile saldırıyor; zavallıyı bağırmağa bile vakit vermeden yere yıkıyordu. Boğa yılanı, bir hortum gibi sarıldığı ağacın dalından bir ok gibi şikârının üstüne fırlıyor, göz açıp kapayacak kadar kısa bir an içinde onu sarıp kemiklerini çatır çatır kırarak boğuyordu. Çamur renkli timsah, çamurlu suların içinde küçük yassı gözlerini kırpmadan pusu kurmuş bekliyor ve müthiş ağzının yakınından geçen her mahluku bir hamlede yakalıyor ve birkaç çene darbesile yutuyordu. Nadİ bildiriyor Parti Agâh Sırrı, Kasîm Gülek ve Hazım Atıfı namzed gösterdi Ânkara 10 (a.a.) Açık bulunan Aydın meb'usluğu için Eminönü Halkevi reisi Agâh Sırrı Levend, Bilecik meb'usluğu için Adanada Gülek Linıited {irketi müdürü Kastm Gülek ve Zonguldak meb'usluğu için Siyasal Bilgiler okulu profesörü Hazım Atıf Kuyucak'm Genel Başkanlık Divanınca Parti namzedi olarak gösterilmeleri kararlaştırılmıstır. Sayın ikinci müntehiblere bildirir ve ilân ederim. C. H. P. Batkan vekili Başvekil DT. REFİK SAYDAM İngiltereye giden Türk heyeti Dün sabah Parise varan heyet, 15 mayısa kadar orada kalacak Paris, 10 (a.a.) Türk gazeteciler heyetile Pariste bulunan umuml müdürümüzden: Heyetle beraber Parise geldim. Sabah saat beşte, daha Dijonda gözlerini dikkatle havaya çevirmif küçük gruplar görmüştüm. Uzaktan duyulan bazı tarrakaların sesi, bize kadar gelmisti. Fakat Paris, o derece sakin ve vakur idi ki bu tarrakalar, bize eyluldenberi çok defa rastladığımi2 âdi bir vak'a gibi geldi. Esasen sabah gazetclerinde de tecessüs canlandırabilecek hiçbir haber veyahud işaret yoktu. Holanda, Belçika ve Lüksemburga hücum sansasyonel haberini, saat ona doğru, inmiş olduğumuz otelin kapıcısı bize haber verdi. Derhal büyük elçiliğe koştum. İlk haberler gelmisti. Fakat henüz hiçbir tafsilât yoktu. Sokaklara, hergünkü halini muhafaza etmekte ve her taraftan, soğukkanlıhkla alınmı» azim ve kararı ve sarsılmaz itimadı bildiren haberler gelmektedir. Geceleyin vaziyetten haberdar edilen Fransız ordusu, Belçikanın yardımına koşmak üzere, sabahtanberi, cebrî ^•ürüyüşle ilerlemekte ve yüzlerce Fransız ve İngiliz tayyaresi Holanda üzerinde uçmaktadır Büyük harb, bugün başlayor. Hâdiselerin alacağı inkişafa göre seyahatimize devam karannı vermek üzere, 15 mayısa kadar Pariste kalac=ğız. Yumurta büyüklüğünde dolu Çankırı, (Hususi) Yapraklı nahiyesine en küçüğü ceviz, en büyüğü yumurta büyüklüğünde yağan dolu, nahiye evlerinin pencerelerini ve kiremidlerini kırmıştır. Meyvalara da hayli zarar yapmıştır. Bu doludan bir leylek ölmüştür. Diğerleri güç halle başka yerlere kaçmakla canlannı kurtarmışlardır. Dün sabah nazi Almanyasmın işlediği üçüzlü cinayeti haber aldığım zaman, Afrikanın vahşi topraklarında oynanan ebedî facianın o korkunc filmini hatırladım. Almanya da, tıpkı, bu vahşi hayvanlar gibi hareket ediyor ve onların usulünü, yüksek medeniyeti sayesinde onlardan bin defa daha mükemmel ve daha amansız tatbik ediyor. Almanyanın saldınş tekniği bu harbin başındanberi gittikçe tekâmül etmektedir. Lehistana, epey uzun süren bir müzakere ve notalar teatisi devresinden sonra, baskın yapmıştı. Danimarka ile Norveçe ise baskınla ayni saatte, notalar vererek mukavemetten vaz geçmelerini isemişti. Danimarka, yetiştirdiği tereyağları gibi yumuşak davrandı; Norveç iğfal, hile, ihanet içinde gafil avlanmasına rağmen, mukavemet gösterdi. Onun üzerinedir ki dün sabah Holanda, Belçika ve Lüksemburg Alman yıldırım harb tekniğinin en mütekâmil şeklinde taarruza uğadılar. Daha şafak sökerken alaca karanhk içinde Alman hava ve kara orduRumen Propaganda Nazın lan bu üç memleketi yataklannda ve .ıyEkselâns Giurescu kuda bastırdı. Baskın tamdır: Siyasî, sevmayı, belki sizden ziyade, ben arzu ettim. kulceyşî ve tabiyevî. Alman büyük sevk Aziz Atatürkümüzün sonsuzluklan dol e idare talimatnamesinin bilmem kaçmduran dehasını hürmetle ve samimiyeti a maddesi, tMuvaffakiyet kazanmak belli olan bir sevgile anan nazırdan bir ta çin düşmam gafil avlamak en tesirli kım şeyler soracağım ama cevab verir mi bir vasıtadır. Ancak, baskın esasına davermez mi endişesile tereddüd ediyorum. yanan hareketler düşmana mukabil tedNihayet münasib olduğunu zannettiğim birler almak için vakit bırakmadıgı zaşöyle bir formül buldum: man muvaffak oZur» der. Bu defa Al Ekselâns Rumanyada bu sırada çok manlar, bu maddeye harfi harfine riayet seyyah var mı?.. etmişlerdir. Notasız, ültimatomsuz, ılânı Zeki nazır tabiî derhal maktadımı kav harbsiz saldırmışlardır. Tıpkı «Jüngle» denilen Afrika veya Hind ormanlarındarayor. Ve gülerek: Anlayorum, diyor, son zamanlarda ki vahşi hayvanların avlarına saldırışı bütün dünyada meşhur olan Alman «sey gibi. .aı» lanndan b»Ki« »rrnak istevorsunuz. Mayı&ın 1 & uncu ?ünü icin taarniT h«Fakat bana kalıraa bu Kidisc t»ju toju»* sağda solda izam ediliyor. Bir defa veri üstü, bu üç kurban devletin merkezirbdeen rakamlar ekseriyetle mubalâğah kaçı ki Alman diplomatları da, Hariciye Nayor. Herhalde hakikat sizin tahmin ettiği zırlarına kim bilir, belki, « Siz bitarafniz gibi değildir. Sonra bir noktayı unut ıkta devam ettikçe Almanyadan asla enmayınız: Burada Alman yahud İngiliz dişe etmeyiniz. Bizim tarafımızdan kılıvar da Rumen yok mu? Biz icab eden nıza hata gelmiyecektir. Almanyaya tatedbirleri ve tertibatı almaz mıyız? Evet. mamile emin olabilirsiniz; fakat dikkat Alman da var, İngiliz de var. Peki son edin, harbi genişletmek ve yaymak isteyen İngiltere ile Fransanın hain bir taarra? Bundan ne çıkar? ruzuna uğramıyasınız.» gibi teminat da Hayır, diyorum. biliyorsunuz ki Al hi vermiştirler. manya istilâ hareketlerinde bir yeni sistem tuttu. Memleketleri dahilinden de Hiç müdafaasız, mînimini Lüksem zayıflatmak için bir takım plânlar yapıburg'u bir tarafa bırakalım; Holanda ile yorlar, hâdiseler çıkarıyorlar... Propaganda Nezareti Rumanyada yeni Belçika, kendilerini, «.bitarafhk» denilen Mümkündür. Herşeyi yapmak iste mevhum tanrıya emanet etmişlerdi. O ihdas edildi. Galiba bej altı aylık biı şey olacak. Fakat devlet mekanizmasında yorlar. Almanya öylesini ister, İngiltere nun kendilerini sıyanet buyuracağım saderhal bütün diğer nezaretlerden daha böylesini isteyebilir. Fakat biz hiç birisi narak tabii hâmi ve müttefikleri olan İnfaal ve ehemmiyetli bir mevki aldı. An ne müsaade etmeyz. Kendi topraklanmız giltere ve Fransa ile ittifaktan kaçınmışkovanı gibi işleyen bir müessese. Ekselâns da herhangi bir işimize hiç kimsenin kanş lardı. Hatta Belçika, bir kaç yıl evvel, Giurescu iki aydır bu nezaretin başında masına asla razı değiliz. Rumanya hüku tngiliz . Fransız ittifakından ayrılmağı bulunuyor. Ve Giurescu Propaganda Na meti bilhassa bu noktada çok titizdir ve tek kurtuluş çaresi addetmişti. Almanyazırı olduğundanberi, bilhassa ecnebi ga daima uyanıktır. Dediğim gibi bu «sey nın bütün komşuları gibi, onlar da korzetecilerin burada gördükleri sayanı hay yah» meselesini izam etmemek yerinde kudan akıllarını kaybetmişlerdi; o kadar ret kolaylığı, herkes adeta minnetle an olur. Buradaki İngiliz gazetecileri ikide ki nazilerin yalnız ve yalnız kuvvete taptıklarını da, «birlikten kuvvet doğar* makta müttefik. Giurescu" nun yaptığı bir «Rumanya Almanları hudud haricine prensipini de unutmuşlardı. Fakat bita üzel işlerden biri de şudur: Her akşam atıyor» şeklinde telgraflar çekiyorlar. Alraflık. Danimarka ve Norveç gibi, onları saat yedide nezaretin bir odasında bütün man gazeteleri de «Rumanya lngilizleri da kurtaramamıştır. Müşterek bir ittifak çıkanyor» diye yazıyorlar. Ne o doğrudur ecnebi gazeteler mümesşilleri toplanıyorharbi için vaktinde hazırlanmadıklarına lar. \'e burada salâhiyetli bir zat sorulan ne bu. Kütle halinde bir «hudud haric göre, askerlik ve harb tekniği bakımın her suale resmen cevab veriyor. Aynca etme> hareketinde bulunmadık ve bulun dan şimdi, bir sürü müşkülât içinde, çırhavadis filân varsa, onu da bildiriyor. Her mak niyetinde değiliz. Ancak ister İngiliz pınıp duracaklar, memleketlerinin, kimnekadar bu hâdise ekseriya tekziblerden ister Alman olsun faaliyetini süpheli bul bilir, nekadar yeri Alman istilâsına uğraibaret kahyorsa da herhalde ecnebi mat duğumuz şahısları elbette çıkanyoruz. yacaktır. Giurescu enerjik bir adam. Heyecanh buatın yapabileceği zararlar ve temin edeAlmanya, dün sabaha kadar bu membileceği faydalar Rumanyada iyi kavran ve aynı zamanda kendinden emin insan leketlerden sadece bitaraflık isteyordu. lara hâs, bir sükuneti var. Yanına girer mıştır. Onlar, Almanyayı dinleyip bitaraf kal Fakat umumiyetle bir gazetecinin bir ken doğrusunu isterşeniz konuştukîarımı dılar, fakat Almanya onların bitaraflığınazırla konuşması kadar tadsız bir şey zı gazeteye yazmak niyetim yoktu. Hatta nı dinlemedi. yoktur. Ben kendi hesabıma ilk defa bu bunu muhterem nazıra ilk sözler meya nun istisnasını bugün Nazır Giurescu nun nında söylemiştim. O da, bu yazıda oku Almanya, Türkiyeden de mütemadi yanında buldum. Genc ve faal Giurescu yamadığınız diğer bir çok meseleleri, hfr yen ve hâlâ bitaraflık istemektedir. Albir taraftan masasını dolduran irili ufakl men her cümle başında «neşretmiyeceği man radyosu, her gece, Türkiyeye bitasayısız telefonlarla bir şeyler konuşuyor nize dair verdiğiniz söze itimad ediyo raflık tavsiye etmekte, İngiltere ve Frannım> diyerek anlattı. sa ile tedafüî bir ittifak yapan meşru ve bir taraftan bana yer göstererek: Yukarıki bir kaç sözü kaydettimse, bu Türk hükumetini Türkiye halkına curnal Benim Türklere candan bir muhabbetim var, diyor, bunu size sıradan bir la sırf Giurescu'da bugünkü Rumanyanın etmektedir. Işte, Almanyayı dinleyip biolarak söylemiyorum. Hakikaten «Türk mümessil bir simasını bulduğumdandır taraf kalanlarm hali, bir gece sabaha karşı tatlı uykularında, taarruza ve kıtale gazeteci» dedikleri zaman sizinle konuş Üst tarafı için verdiğim sözü tutuyomm uğramaktan ibarettir. Almanyanın bita raf kurbanları beşe çıkmıştır. Artık nazilerin bize, niçin bitaraflık tavsiye ettiklerini, anlamıyan kimse kalmamıştır. f Dost Rumanyanın bayramı YUNUS NADt Stok afyonlar Ankara 10 (a.a.) Ticaret Vekâletinden tebliğ olunmuştur: 1939 ve daha evvelki seneler mahsulü afyonlann Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından satın almacağı evvelce ilân edilmişti. Ofisin İstanbuldaki deposuna bizzat veya bilvasıta afyonlarını teslim edemiyecek mevkıda bulunanlara bir kolaylık olmak üzere Topr < Mahsulleri Ofisile Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankasına lâzım gelen talimat verilmiş ve mailarını satmak istiyenlerin mezkur bankanın şube ve sandıklanna müracaatle afyonlarını teslim edebilmeleri hususu temin olunmuştur. Dün dost ve müttefik Rumanyanın millî bayramı kutlulanmıstır. Şehrimizde de Eski seneler mahsulü afyonlarını satmak isRumen konsolosluğunda bir kabul resmi yapümış ve konsol koloni ile dostlarının teyenler bu kolayhktan istifade edebileceklerdir. tebriklerini kabul etmiştlr. Silivride bir cinayet Silivri (Hususi) Burada Hıdırellez günü kasabanın Muradsuçeşme denilen yerinde bir cinayet iş.lenmiştir\ O gün Yunus oğlu İsmail ve beş arkadaşı kafayı tütsüledıkten sonra otomobile binerek bu mesirede, gezmeğe çıkmıjlardır. Bu aradan aileler arasından geçerlerken içlerinden biri bir nârâ atmış, bunu harfendazlık telâkkî eden Silivrinin Fatih mahallesinden bakkal Nadir yerinden fırlamış ve aralarında derhal bir kavga baş göstermiştir. ÎCavganın kızıştığı bir sırada Nadir bıçağım çereke İs19 mayıs şenliklerine hazırlık olmak üzere dün Fenerbahçe stadında erkek talebeler maili karnından ağır surette yaralamıştır. İsarasında da tecrübeler yapılmıştır. Yukarıki reslm, dünkü hazırlıklara istirak efn»n t.a mail Çorlu hastanesine gotürülürken ölmüştür lebeleri göstermektedir. Katil yakalanmiftır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: