27 Kasım 1940 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

27 Kasım 1940 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURIYET 27 Ikinciteşrin 1940 BÜYÜK SİYASI TEFRİKA: Yazan: GORDON WATERFİELD ordu harb ile meşgul oluyor, ve kararŞiiri, kelimelerle gâh da bir avuc gazeteciye fazla ehemyapümış bir büyü miyet vermek istemiyordu. gibi anlayanlar için, Reynaud'nun «Fransa harbi» dediği o, hakikaten bir sırharb başlamıştı. Weygand"ın derinlemedır. Hakıki şairlesine müdefaa esasına dayanan «Weyrin büyük prestijleri, ekseriya zannediigand hattı», Almanların müsaade ettiği diği gibi, bize birşey öğretmelerinden kısacık zaman içinde vücude getirildeğil, bu sırra sahib ve onun büyüsümişti. Fransızlar, Almanların birinci tane hâkim olmalarmdandır. Bunu yalnız arruzdan sonra bu derece sür'atle ikinci Dün gece caddelerdeki umumî tenvirat şair için değil, muhtelif vadideki bütün bir taarruza geçeceklerini tahmin etmiyorlardı. Almanlar uzun bir mesafe ka alü buçukta sdndürülmüştür. Bu gece ean'atkârlar için de ayni şeyi söyliyebi1000 tayyarenin himatetmiş, üstelik Manş limanlarına doğru lâmbalar altıda sondürülecektir. Sokak İİTİZ. Ressam, heykeltraş dediğimiz santramvay direkleri ye ettiği yarım milyon da bir hamle yapmış olduklan için on lardaki kolaylıkla görebilmesi şoförlerin atkârlar bize hiç bir şey öğretmezler. yolları için bealmadan, yeni Ressamın kullandığı renkler, çizdiğı şeAlman piyadesi süratle ların soluk beklenmiyordu. bir taarruza yaza boyanmıştır. Isaret memurlarmm killer, gölge ve aydınlıklar btlmediğimiz geçmeleri Halbuki taarruz 5 haziran günü sabah saat dört bulundukları işaret mahalleri de beyaza şeyler değildir. Heykeltraşlarm vücude yürüyordu te başlamıştı. 1000 tayyarenin himaye boyanacaktır. Bundan başka tramvay geürdiği eserler de böyledir. Mimarlaettiği yarım milyon piyade ağır topçu ların baş tarafında bulunan ve sefer et rın kullandıklan hacim ve ııispetlerde ile mücehhezdi. 120 mil genişliğinde olan tiği yerleri gösterilen levhalar geceleri bilinmiyen ve bilinemiyecek gibi olan ne cephe üzerinde üç esaslı hamie, Amiens, arabalarm ön tarafındaki fenerlerin al vardır? Güzel bir halırun bize öğrettiği Perronne ve Aillette kanahnı istihdaf tına konacak, bu suretle halk istasyon şey nedir? Bütün bunlar kelime, renk, ediyor ve Parise giden ana yolları zap larda duran arabaların nereye gideceğini gblge, hacim ve nispetlerle yapılmıs, tektetmeyi gözetiyordu. Düşman merkez koiylıkla anlamış olacaktır. rar edilmeleri kabil olmıyan birer sır den Compiegne'i geçerek Oise vadisi halindedirler. Şirketi Hayriye seferleri Sığınaklara iltica edenler zarar görme yolile Parise inecekti. Almanlar bundan San'atm üzerimizdeki en hâkim tesiri Şirketi Hayriye idaresi tarifelerinde mişti. Fakaftehlike işareti çok geç ve başka şarkta Marn vadisi istikametinde bazı tadilât yapmıştır. Boğazdan Köprü bu büyüden gelmeseydi bizi sürüküyerilmiş, halk sığınaklara koşuştuğu zaman Aisne'i geçecekler ve böylece Parise mezdi. Evet, san'at bizi sürükluyor ve karşı yapılan kıskac hareketini tamam ye gelen ilk ve son postalarla Kdprüden daima sürükliyecek!.. Hele san'atların bomba sağanağma yakalanmıştı. Boğaza hareket eden son postalar ya layacaklardı. Reynaud o gece radyo ile Citroen rından itibaren kaldırılmaktadır. Son en mücerredi olan müzikin öğrettiği hıç fabrikalannın normal mesaisine devam Reynaud radyoda söylediği bir nu araba vapuru Üsküdardan 19.30 da, Sir bir şey yoktur; bununla beraber en çok ettiğini bildirdi. Halbuki ben fabrıka tukla bu hareketin Almanya tarafıntten keciden de saat 20 de hareket edecek sevilen bir san'attır. O halde san'atın sırları geceyarısından sonra ziyaret ettim yapılan en kat'î hareket olduğunu bil lerdir. Tarifedeki tadilâtı gösteren cet rı nasıl bir sırdır, ve sır denilen şey neve itfaiyenin hâlâ yangını söndürmekie dirmiş ve şu sözleri söylemişti: «Bı veller, yolculara, iskelelerde tevri edil dir sorgusile karşılaşıyoruz demektir. meşgul olduğunu gördüm. İnfilâk et geniş ölçüdeki hareketten mukaddem nıektedir. Sır, bilinemez şeyin mi, yoksa sadece miyen bir takım bombalar alt katların Hitler, askerlerine hitaben sozler soybdinmiyen şeylerin mi bir adıdır? Eğer •reminine saplanmış olduğu için işçile lemiş ve daha sonra bunları harekele tsır», bilinemezin bir adı ise onunla hiç Adliyede mesai rin buraya girip çalışmaları doğru ol geçirmiştir. Düşman hava kuvvetleri'e bir alâkamız olamaz. Çünkü biz bilineBugünden itibaren mahkemeler sabah mazdı. zırhlı fırkaları memleket içine hulul saat 9,30 da çalışmağa başlayacak. saat miyecek olan şeylerle değil, ancak bilinErtesi gün diğer harb muhabirlerile etmek ve cephemizi yarmak isteyor. 12 den 13,30 A kadar tatil yapılacak ve miyen. fakat bilinmesi mümkün olan birlikte Aisne cephesine hareket etıim Bütün dünya bu harbin inkişafına, so akşam saat 16,30 da mesaiye nihayet ve veya bilinmesi ümid edilen şeylerle ilgilenebiliriz. Arzumuz da sadece bunlara Cepheye yaklaştıkça her 500 yarda ba luk almadan, dikkat etmektedir. Çünkü rilecektir. taalluk eder. Nitekim bilgi, düşünce deşında yol ortasındaki barikadlarla kar 1940 haziran harbi, dünyanm mukadTaksilerin vaziyeti diğimiz »eyler, bilinen bir şeyden billnşılaşıyorduk. Barikadlar ele geçen her deratmı, belki de Hitlerin dediği gibi, şeyle, kurulmuş ve bunlarm başına zen asırlarca zaman için, tayin edecektir » Yarın sabahtan iübaren taksi arabala miyen bir şeye gitmek, yahud bilinmiyen ci askerler geçirilmişti. G«rçi bu zenci Harb muhabirleri artık Pariste yaşa rının tek ve çiit numaralara göre sefer şeyi bilinen şeye irca etmek hareketi ve askerler geçen Büyük Harbde Alman mağa mecbur edilmekte idiler ve tari lerinin tahdidi için hususî otomobillerin bunun için yapılan zihnî ve tecrübı bir larla iyi doğüşmüşlerdi. Fakat 1940 har hin en büyük harbini görmekten me seferden men'j hakkındaki kararm tatbi ameliyedir. Zihninüzin bugüne geiinceye bi bunlara kendilerini göstermek imkâ nedilmekte idiler. Gazeteciler, Harbiye kına başlanacaktır. Bunun iiçn Emniyet kadar olan faaliyetinde kendine açtığı en çıkar yol da bilinen şeyler vasıtasile nını vermemişti. Tayyarelerin gürültü Nezaretinin sözcüsü olan uzun boylu, müdürlüğü bazı tedbirler almıştır. bilinmiyen şeylere gitmektir. Esasen taleri bunları korkutuyor ve tanklann gözlüklü miralay Thomas'm sabah akDiğer taraftan bazı hususî otomobil biatimizin gidişi de acıkmak, doymak, isgbrünüşü gözlerini yıldırıyordu. Tem şam verdiği konferanslarla iktifaya mecsahibleri Vilâyete müracaatle kendi aratemek, kanmak oluşlarınm mütemadi muzun beşinde Soissons'un şimali garbî bur tutuluyorlardı. Bu konferanslar da balarmın çahştırılmalarındaki zarureti bir tazelenmesinden ibarettir. Bilinemez tarafında Aisne nehrine yakın bir yere Harbiye Nezareünde değil, fakat Habildirmekte ve müsaade istemektedirler. eger hakikaten varsa bunu şimdiden vardık. Alman hattına nazır bir rasad riciyede, harbi gayrimeşru bir vasıta Vılâyet bu müracaatleri Ankaraya göntanıyan Kellog Briand paktının imza merkezini ziyaret edecektik. Buraya dermiştir. varmadan, birkaç saat önce bombardı olunduğu salonda verilmekte idi. Haziranm beşinci günü gazeteciler. bu man edilen bir tarla önünde durduk. Fazla yolcu alan otobüsler Tarladaki saman yığmları yanmakta idi. muazzam salonun büyük masası etraŞehrin muhtelif semtlerinde işleyen Kan verme istasyonu açıldı Saman yığınlarını yakmak, ehemmiyet fmda toplanmışlar ve miralayı dikkat otobüsler, ışıkların maskelenmesinden Üniversiteye bağlı olarak tesis edisiz bir zarar sayılabilirdi. Fakat Alman le dinlemeğe başlamışlardı. Miralay an istifade ederek haddi istiablarından fazla len «kan verme istasyonu» faaliyete lar, buna çok ehemmiyet veriyorlardı. latıyordu: geçmiştir. Istasyona, memleketimizin yolcu taşımağa başlanuşlardır. Çünkii samanlar günlerce yanıyor ve c Bu gün harbin en büyük mâremuhtelif köşelerinden ilk olarak 40 kan Zabıta, evvelki akşam bilhassa Şişli verici gönderilmiştir. Bunlar muayene ortalığı aydınlatıyor, Alman tayyareleri kesi başladı. Netice hakkında henüz bir Beyazıd hattında işleyen altı otobüsun edilmiş ve bu ise elverişli oldukları ande bu ışıklardan istifade ediyordu. şey söyleyecek vaziyette değiliz.> Harb cephesile biricik temas vasıta istiab haddinden fazla olarak 78 kişiye laşılmıştır. Her kan verici ayda 500 İkınci büyük Alman taarruzu o sakadar taşıdıklarını tespit etmiştir. gîam kan verebilecektir. Bilhassa harb bah başladığı için telefonlar işlemiyor mız olduğu için sabah akşam miralayı zamanuıda «menzil sargı merkezleri» görmeğe gidiyorduk. Ve sesinin her deSun'î bir pil buhranı ve muvasala hatlan da kesilmiş buluile geri sıhhiye merkezlerinde haiz olnuyordu. Bize refakat eden matbuat ğişmesine, elinin her işaretine dikkat Piyasada pil satan bir çok dükkânlar, mülâzimi, daha fazla ilerlememiz ıçin ederek bir şey öğrenmeğe çalışiyorduk. camekânlarma (Pil yoktur) diye levha duğu ehemmiyet gözönünde tutularak istasyonun teşkilâtı genişletilecektir. (Devam edecek) terübat alıyor, fakat ziyaret ettiğimiz lar asmışlardır. Halbuki el feneri alındığı Halen is+asyonda, her gece nöbetçi otakdirde fenerle beraber pil vermekte larak iki kan verici bulundurulmaktadirler. Bunlar kendilerine pilin pek az dır. İhtiyac halinde, derhal , istenilen bir kâr temin edeceğini düşünerek ge yerlere gönderümektedir. tirmekte istiğna göstermektedirler. Reynaud'un Fransaharbi dediği harb başlamıştı Pil buhranı Haberleri TETKİKLER VE TAHLİLLER NALINA İHEM MIHINA Almanlar da memnun! Dükkâncılar, az kâr verildiğinden pil satmıyorlar r ıırın sırrı M. Şekip Tunc kestirmek kabil olmadığından mevcudiyeti, hiç olmazsa, şüpheli demektir. Fakat gun geçükçe bilinenden bilinmiyene doğru gittiğımiz tecrübe ile sabit olduğuna göre müspet olarak ancak «bilinnu>en şey» in kabul eddmesi ıcab eder. O halde «sır» m anlaşılabilecek manası varsa, ancak «henüz bilinmiyen bir şey» olabilir ki zekâmız için elverişli olan da budur. Aksi takdirde herşey karşısında haşyetle karışık bir mahviyet nıssi ve iktidarsızuk şuuru içinde ezihp kahrdık. Halbuki bilinmiyene karşı olan vaziyetimiz böyle değildır; onunla çarpışmak ve zafer kazanmak imkânlan vardır. İnsan ölçüsundeki csır» m hududları mutlak surette kapalı değildir. Bihnemezi mutlak bir şey gibi vazetmek onu zekâmızın iktidar ve salâlı>yet hududları haricine atmak olur ki bundan hiçbir şey kazanılmaz. Başka bir tabirle sır, üstünde durup kaldığunız mutlak bir haü değil, bize meseleler çıkartmak sureüle zıhnimızi daima harekette bulunduran ve kendıni kovalatan bir sezgıdir. Fazla olarak bu mesele'ıer hiç bir zaman «halledilemez» olarak görünmeruş ve bu mahiyetini şüphe soturmıyecek bir surette teslim ettinnemişür. En büyuk keşıf dediğimiz şey bıle bilinmiyen şeyi bir parça açmaktır. Yoksa tamamile elde etmek değildir. Keşfedilen şeyler bir kere ele geçtıkten sonrs arandıkları zamanlarda uyandırdıkları heyecan ve alâkayı artık vermez olurlar. Çünkü asü hoşa giden şey, bilmek haysiyetile bilmek olmayıp bilinmiyen şeye nüfuz etmek ve bu nüfuzun dogurduğu nısbî basandan zevk almaktır. Bılmeğe çahşmak elde edilmiş bilgiden, aramak, bulunmuş şeylere sahib olmaktan daha cazibdir. sonunda da gene bir sır vardır. Bildiklerimiz çoğaldıkça bilinmiyenlerle olan temasımız artmaktadjr. Maddeden atom, atomdan güneş nanzumesuıi andıran atom sistemine, tarihten kablettarihe, şuurdan gayrişuura giderken daima yeni bir sırrm keşfi peşinde bulunuyoruz demektir. İştiyak ve ihtiyacların tesirlerıle barekete gelen düşünce bulduklarile asla kanmamıştır. Hatta insanlarla münasebetimizde bile bunlarm sırlı olanlarile daha çok alâkadar oluşumuz meçhul kalan taraflariie bizi çekmelerindendir. Şahsiyetinın bütün sırlarına vâkıf olduğumuz insanlar bizim için artık enteresan olmaktan çıkarlar. Olmuş bitmiş, taayyün etmiş şeyler hassasiyctimizi körletirler. Sırları deşerken sırlar bırakmıyan muharrirlerden çabuk usanırız. "Yazan: Ordinaryüs Profesör J üçük, fakat kahraman Yunanistanın mütecaviz İtalyaya indirdiği darbe, dünyanın her takdirle, memnuniyetle karşılandı. Acaba Almanlar ne düşünüyorlar? İçin için memnun olduklarına şupho yoktur. Çünkii 1915 te, İtalyanın mütteüklerine ihanet ettiği gündenberi, Almanlar, İtalyaja karşı istihfafla karışık bir husumet beslemişlerdir. Zaten, çok cski zamanlardanberi bu iki millet birbirlerini sevmezler. Aralannda bugün mevcud dosthık ve ittifalan bir tek bağı ve bir tek müşterek ideali vardır: İsülâ Ve tflhakkiim hlTSL Nihayet 10 haziranda îtalya da harb ilan etüişti Şiirdeki sura gelince bu, çifta bir su dır. Çünkü şür, özü ve büyüsü itibarile şair olmıyanlar için bir sır olduğu gibi şairin kendisi için de bir srrdır. Şaire mükemmel eserler vücude getirten ve ckuyanlarda hayranhklar yaratan bu sırrın öğrenilmesi ve öğretilmesi yoktur. Şairin bulduğu esrarlı bir şekil vasıtasile ruhtan geçen bu tarif edilemez seyynle, siir estetlerinin tahiilile bulup çıkarc'ıkları cevherlerin ayni olmaktan da uzaktır. Şairin kendisinin de bilmediği yalnız arasıra vaki olan çakışlarmdan istifade ettiği bir sır olarak görülen fiir dehası bundan mahrum olanlar için mutlak bir sırdır; fakat şair için de böyle değildir. Çünkü şürin sırrı şairin kendisidir. Ve o bu sırnn her çakışında onunla temasa ge!mekte, vecdini duymakta ve nihayet bu vecde bir vücud vermektedir. Şür dediğimiz bu vücud ne sadece bir kalıp, bir şekil, ne de sadece bir seyyaledır. Bunlarm birbirlerinden ayrılama; bir surette kaynaşıp yekpareleştiği estelik Tecessüsün dinamik olması da bundan gelmektedir. Bildiği şeylerle alâ bir varlık, değişmez ve ölmez bir ruhkası kalmıyan ve bilmediklerile de nasıl tur. Unsurlan ne olursa olsun ve nerealökalanacağını bilemiyen insan bili deu gelirse gelsin şiir dehasile temasa nenden bilinmiyene gitmekte büyük bir gelmedikçe vücud bulamıyacak bir rezevk alır. Yalnız bilinmiyen şeyi araş alitedir. tırmanın başında bir sır olduğu gibi 1 Almanya, bu harbi kazanırsa, ilk işi, eski Avusturya ünparatorluğunun Akdenizdeki limanı Triyesteye inmek olacakbr. Ahnanlar, lodos havalarda Brenner geçidine kadar gelen üık deniz rüzgârını teneffus ederler de, hiç, aradaki 80 kJlometreyi bir çığ gibi aşıvermek istemezler mi? Hitler değil ya, ben de ol?am, doğrusu o güzel mavi denizin cazibesine dayanamam! İşte bu düşüncelerledir ki İtalyanların Yunan ordusu karşısındaki mağlubiyetinden Almanlann için için memnun olduklarına hükmediyorum. Bana bu kanaati veren başka bir şey daha var. Görice zaferi münasebetile Yunanistaıı baştanbaşa donandığı zaman, Atinadaki Alman elçiliği binasına da bü>ük bir i u n a n bayrağı çekildiğini Tayınis muhabiri gazetesine bildiriyor. İnsana hayli aykırı gelen bu garib hâdise, Yunanlılara yaranmak için olsa dahi, Almanların İtalyanlara karşı besledikleri duyguyıı da gösterir. Demek ki Yunan zaferi, müttefiklerinin aleyhine olduğu için, Almanların da boşuna gitmiştir. Bu hâdise, bana, Büyük Harbde vuku bulan buna benzer bir Alman sevincini hatırlattı. Kudus İngiliz ordusu tarahndan isgal edildiği zaman, Tiırk ordusunda, Turklerle yanyana harbedcn Alman zabitleri, bu İngiliz mnvaffakiycünden pek memnun olmuşlar ve adeta bayram etmişlerdi. Ellerinden gelse, İngiliz Alman bayraklannı yanyana çekip şenlik yapacaklardı. Mareşal Allenby'ye bir tebrik telgrafı çekip çekmediklerinde hâlâ şüphem vardır .O zamanki bu Alman sevinci, hıristiyanlık taassubundan ilcri geliyordn; hıristiyanhğm bu en mukaddes şehri, müslüman Türklerin idarefinden çıkmıs ve düşman da olsa bir hıristiyan devletin işgali altına girmişti. Dcmek ki Almanın ruhunda hıristiyanlık duygusu, siyasî ve a.skerî müttefilüne mubabbet ve hürmet hissinden çok kuvvetliydi. Biz, Türklc ise, o zaman, her türlü düşüncelc i bir tarafa bırakmış, her Alman zaferir kcndi zaferimiz gibi şenlikler yapa'rr kutlulaj orduk. Almanya İmparatoı Vilhelm'in, Suriyede seyahat ettiği v* nıan, haçlı seferlerini durduran Tiı: kahramam Salâhaddini Eyyubinin türb' sini ziyaret eylemesi üzerine, sabık Ka: seri adeta müslüman olarak hidaye erismiş, ve halifei müslimin ile berab İngiltereye karşı cihadı mukaddes il etmiş telâkki edenlere, Kudüsun zı< karsısında Almanlann duyduğiı sevin den mükemmel bir ders olamazdı. M. Şekib TUNC SIHHAT,ŞLER, Valiniıı beyanatı Lutfi Kırdar, şehre aid işleri izah ediyor POLISTE Palto hırsızı Karanhhta Seyrüseferi kolaylaştırmak için Diğer taraftan halkın üçer beşer pil alması, piyasadaki mevcud pili tüket mıştir. Şehrimizdeki pil fabrikası pil ihtiyacını karşılayabilecek bir vaziyette dir ve bir iki gün zarfında piyasada pil kıthğı kalmıyacaktır. Bazı ticarethaneler eski pilleri doldurarak piyasaya sürmüşlerdir. Bu pilleri yeni pil fiatı üzerinden satmakta dırlar. Halbuki bunlar kısa bir müddet zarfında kuvvetlerini kaybetmektedirler. Halkımızın pil satm alırken bu noktaya dikkat etaıeleri ve böyle pili sürmek istiyen esnah derhal polise ihbar etmeleri lâzımdır. Faydalı tertibat Kaldırım, elektrik, telgraf ve fener direklerini beyaza boyamak başta gelir Ankara Borsası, 26.11940 Içılı? Kapanı? 1 Sterlin Londra Nevyork 100 Dolar Cenevre 100 İsv. Frc. 100 Drahmi Atina lOOLeva Sofya Madrid 100 Peçeta Budapeş. 100 Pengö Bükreş 100 Ley Belgrad 100 Dinar Yokoha. 100 Yen Stokholm 100 İsveç K. 5,24 132 132,20 29.6875 0.9975 1,6225 13.90 26.5325 0.625 3.175 31,1375 31,005 Vali ve Belediye reisi Lutfi Kırdar dun kendisile gbruşen bir muharrırinuze şunları söylemiştir: « Işıkları söndürme işinde halkm gosterdjği disiplin şayani takdirdır. Yatandaşlar karara büyük bir şuurla rıayet ediyorlar. Şimdiye kadar normal zamanlarda görülen seyrüsefer kaza ları dahi görüimemektedir. Şehrin inzibatı mükemmeldir. Aybaşmdan itibaren tespit edilen esaslar dairesinde asker aüelerine yardım işi şimdikinden daha mükemmel MÜTEFERR1K bır şekilde devam edecektir. Halkm yardun hususunda gösterdiği alâka her Asker ailelerine yapılacak türlü takdirin fevkindedir. Vatandaşlar asker ailelerine yardım işinde göster yardım dıkleri yüksek hamiyeti, hediye husuAsker ailekrine yapılacak yardım sunda da kahraman askerlerimizden tahkikatını kazalar ikmal etmişlerdir. esirgememektedirler. Halkevlerinde ça Eminönü kazası 90,000. Beyoğlu kazası lışan arkadaşlar da hediye toplamak da 100,000 lira tahakkuk ettirmistir. hususunda çok iyi çalışmaktadırlar. Diğer kazalar da bu günlerde cetvelleŞehir Meclisinde verilen takrirle verini gönderecekler ve tahsilâta aym ü saiti nakliye ücretlerine hava koruma çünden itibaren başlanacaktır. hissesi olarak istenen zam meselesini hükumet merkezine gönderdik. Bu Dün yapılan ihracat nun daha geniş bir şekilde kanun mevDün, İstanbuldan 800,000 liralık ih zuu olacağmı tahmin ediyorum. racat yapılmıştır. Bunun 600,000 liralık Taksim Harbiye yolunun sağ tarafı kLsmının en büyük partisi Macaristana lamamen bitmiştir. Şol tarafmın da kao)mak üzere muhtelif memleketlere nalizasyon, elektrik, su tesisatı ikmal yapılan pamuk ve Mısıra ihrac olunan edilmistir. Ancak beton ve asfalt kıstütün teşkil etmektedir. mmın bitirilmesini ilkbahara bırak ADLİYEDE mağı muvafık gördük. Sıraservi yolunda murur ve ubur Taksim Harbiye yolunda olduğu kadar fazla olmadığınAdliye Vekâletinin bir dan orada infaata devam edilecektir. Sefer adında bir amele dün Vilâyette nıüteahhid Mustafa ve Nuriye aid paltoları çaldığından yakalanarak Adliyeye teslim edlimiştir. Sultanahmed birinci sulh ceza mahkemesince Seferin tevkifine karar verilmiştir. I J Kısa Haberler I 1 •İr Irakla olan ticaretimizde son günlerde inkişaf görüldüğünden Bağdad ataşeliğimizde bir meşher tesisine karar verilmiştir. Bunun için ihrac mallanmızdan mürekkeb bir koleksiyon ha zırlanmaktadır. •jc Limanlar umum müdürlüğüne Bu hâdiseyi düsününce, Atinada' Giresun, Zonguldak ve Gemlik iske Alman elçiliğine kocaman bir Yunr lelerinin inşası için tahsisat verilmiş bayrağı çekilmiş olmasinı, tabiî buldu tir. Bu iskeleler süratle yapılacaktır. İtalyanın yenilmesi ve manen küçübne 1c Efganistan hükumeti, Hariciye Almanlann, pekâlâ isine gelir. Bu ma Vekâletimiz vasıtasile Istanbul Mınta lubiyet kendilcri için tehlikeli bir he7 ka Ticaret müdür muavini Hakkı Ne met seklini alırsa, yardım ederek va^ zihi Erksona Kâbilde yuksek bir vazife veti düzeltmeğe çalısıriar ve rmıvaffolnrlarsa İtalyaya karşı bir halâskâr ta'v teklif etmiştir. n takım rlar. 1c Belediye tarafından yapılmakta olan et nakliyatmda kullanılmak üzere Belediye atolyelerinde yapılan deniz motörlerinden birisi denize indirilmiştir. Diğeri de ikmal edilmek üzeredır. CUMHURIYET Nüshası 5 kuruştur. Tahvilât üzerine muamele olmamıstır Macar takımı gelemiyor Bazı hâkimlerin, müddeiumumî muavinlerinin, zabıt kâtiblerinin ve mü Yılbaşı tatilinde beş maç yapmak übaşirlerin sabahleyin vazifelerine erken zere şehrimize gelmeği kabul eden gelmedikleri, akşamlan da mesai saati Macarların Uypeşt takımı dün İstanbitmeden çıktıkları anlaşıldığmdan, bul mıntakasına bir telgraf göndermişAdliye Vekâleti Müddeiumumiliğe bu tir. Macar takımı ahvali hazıra dolahususta bir emir göndermiş, bu su yısile bu seyahati yapamıyacağmı ve rttle hareket edenlerin cezalandırıla müsaid bir zamanda bu teması yapma&a hazır oldu?unu büdirmiştir cağmı bildirmiştir. tamimi İr Şoför tbrahimin idaresindeki 63 Çorlu plâkalı otobüs Şehremininden geçerken 7 yaşında Fikret adında bir çocuğa çarparak muhtelif yerlerinden yaralanmasma sebebiyet vermiştir. İr Silivrinin Koyudere köyünden 29 yaşmda Salâhaddin tabanca ile oynarken ateş almış ve kurşun ağzına isabet ettiğınden derhal ölmüştür. Abone \m\\\} Senelik Alü aylık Üç aylık Bir aylık Türldye Haric için için 1400 Kr. 2700 Kr. 750 » 1450 » 400 > 800 > 150 » Yoktur. İr İstanbul Dilsizler cemiyeti kör Gazetemize gönderilen evrak ve yazılar lerden mürekkeb bir musiki heyeti teşneşredilsin edilmesin iade edilmez ve kil etmiştir. Ayuı yedisinde Halkevinde ziyaından mes'uliyet kabnl olunmaz. bir konser vereceklerdir. ' Dikkat Sözü, bu lıazin hikâyenin hemen başmda, arkadaşıma buakıyorum. Kendi macerasını kendi ağzından dinleyin: «On sekiz yaşında idim. Iler sene olduğu gibi, o sene de yazlığa gittik. Fakat, eskidenberi, yazı daima geçirdiğimiz kendi köşkümüzü, yüksek' bir fiatla başkasına sattığımu için, gideceğımiz yer, kira eviydL temiyordum. Fakat, güldüğünü anlaBugünkü gibi gözümün önündedir. yordum. Başmı arkaya devirmiş, kahKüçük. fakat zümrüd gibi yeşil bir kahalarla gülüyordu. Bir İngiliz sehrinde, pasif müdafaa tedbirlerine gtire kalduım, direk bahçenin ortasında, yeşil pancurları, Gene kalktı. Gül toplamağa başladı. ve refujları hojanmış bir meydan ve cadde mermer merdivenleri. yerden dama ka Kopardığı gülleri eteğine dolduruyordirekleri, meydan ortalanndaki röfüj dar yükselen sarmaşıklarile, şip^irin bir Ankaranın, İstanbulun. Izmirin ve büdu. Bir aralık, birdenbire durakladı. tün Turk şehirlerinin, geceleri, karan lerin kenarları ve kaldırım olmıyan so köşk. yüzünde, öyle derin, öyle kuvvetli bir kaklarda duvarlar gene siyah ve beyaz bga bürundüğü şu günlerde umumî haSağımızda, daha büyük bir bahçe or korku ifadesi 'belirmişti ki. bulunduğum jsıin yürüyüşunü, eskiden nasılsa, he renklere boyr.nmalıdır. (Direklerin bo tasında, gene daha büyük bir ev var yerden, renginin attığını görür gibi olmen hemen gene öyle devam ettirmek yanmasına, dünden itibaren şehrimiz dı. Taşındığımızın ikinci günü, bu evin dum. bu işlerm başmda bulunan zevatın en de başlandığmı görüyoruz.) bir hastane olduğunu öğrendık. Daha Uzaktan. koşarak gelen bahçıvanı gör3 Sokaklarda faaliyette bulunan ve estslı bir gayesi olmalıdır. Bittabi fevdoğrusu bir nevi timarhane, bir sinir müştü. Bahçıvan, kollarım sallaya salka'.âde zamanlar; fevkalâde nizamlar is dörtyol ağızlarında işaret veren zabıtai hastahkları mütebassısının, deiiden farkı laya gene kızın yanuıa kadar geldi. ter. Ancak bu fevkalâde nizamların belediye memurlan ya yalnız sağ kolla pek az sinir hastalarile dolu kliniği. Tehdid dolu sözlerle, haykuarak onu ır.ıımkün mertebe normal şehir hayatına rına veya her ikisine de birden beyaz Bir sabah, pencereden, hastanenin azarladığmı anlayordum. Zavallı deli kolluklar geçirmelidirler. Bunlar karanyakın olması, bu hayatm tabıî gidişine bahçesine bakarken, orada, ilk defa kız, önüne bakıyor, deliliğine rağmen engel teşkil etmemesi, iş başmda bulu hkta ancak bu şekilde görünebilirler. olarak bir hasta gördüm. Gene bir kız. şimdi kıpkırmızı kesilen mahçub yü4 Bütün otomobillerin (taksi veya Pek nsnlarin mehareti iktızasıdır. gene. Belki on altı yaşında. Şaghususî) çamurlukları, düz beyaz renge larına konan güneşle daha sarışın bir zünde, çiçekleri koparmanın şuursuz Bu cümleden olarak İstanbulun ka boyatılmalıdır. Bu suretle bunlar beş on renk alan, altın başh bir kız. Dans eder nedametile, susuyordu. ranhkta kaldığı şu beş altı gun zarfında, Bahçıvan, hiddetini, ağız dolusu tekmetre uzaktan görünebilecek bir hal itııaf edelim ki, bir çok şeylerin noksan alırlar. Bilhassa hareket halinde bulun gibi yürüyordu. Hastalığı, sinirden bir dirle yendikten sonra, çekildi, gitti. derece yukarı, deliliğe çok yakın bir lığ. görüldü ve görülüyor. Bu eksikleri mıyan arabalar, hareket halinde buluKızcağız, tekrar yere çöktü, başmı önüşey olacakü. Kendini belki dansöz, belmuhtelif şekillerde telâfi etmek müm nnn, diğerleri tarafından ancak bu su ki kelebek zannediyordu. Eteklermi tu ne eğdi, kucağmda güllerle, kımıldakündür. Biz akhmıza gelen ve bazı ec retle gö'ze çarparlar. madan, öylece kaldı. tup kaldırarak olduğu yerde dönüyor, nebi şehirlerde de gördüğümüz usulleri Onu, ertfsi gün, daha ertesi gün, Buna benzer daha bir çok kararların dönüyor, sonra eteklerini buakıp kolşi ada sıralamakla iktifa ediyoruz: verilmesi ve derhal tatbik edilmesi bu larını kaldırıyor, gökyüzüne, aya, belki hep ayni bahçede ve hep, kelebek gibi 1 Bütün kaldırım kenarlan yuka gün artık şart olmuştur. Ayrıca cadde de görünmiyen bir şeye doğru uzaü uçarken gördüm. Günler geçti; yaz bitnki resimde görüldüğü veçhPe siyaha lerde halkm bir kaldırımdan diğerine yordu. ti ve biz, sayfiyeden şehre döndük. On ve beyaza boyanmalıdır. Renk'erdeki bu geçeceği yerlere maskelenmiş ışıklnr Sonra, birdenbire, tarhların üstüne, sekiz yaşımın bütün hararetile, sanşuı kontrast geceleri karanhkta görülmeğe konulmah ve bunlarm önünde mutlak tırpanla biçilmiş bir çiçek gibi yığıldı. kızı sevmiştim. çck müîaiddir. surette seyrüsefer memurlan bulundu Beyaz etekliği, etrafında, bir hâle gibi O kışı, mütemadiyen onun hayalile Uzakta olduğum için sesini işi geçirdim. Dörtgözle beklediğim yaz 2 Bütün telgraf ve elektrik feneri ruimaudır. Siz orayı bilir misiniz? dedı. Evet iki sene üstüste yazı orada geçirdik. Zekiye, bakışı kadar gsrib bir tebessümle guldu. Uzak bir hatırayı anar gibi dalgın: Orada ben de yasadım, dedi. Hem de sizin oturduğunuz sene. Ne tuhaf, mevsimini geçirmek üzere, benim ısra vablarında, kunduralarında taşıyan bir birbirimizi görmemişiz. rımla ajTU köşke taşuıdığımız zaman, yolcu gibi, aklının gidip geldiği o bil Sutımdan geçen ürpertinin dehşetini sarışın deli kız orada yoktu. Bütün gun mediğım, bilemiyeceğimiz diyardan, ü unutamıyacağım. Demek ki, timarhaierimi, ayni pencereden hastane bah zerinde bir şey var. ne hayaünı haturlayordu. Şimdi tazeçesini gözetlemekle geçiriyordum. Fakat Onu bazan dalgın, hülyah gördüğüm lenen bu hatıra, ya dimağında ysni bir sarı kelebeğimi göremedim. zaman «Ne düşünüyorsun?» demeğe facia yaratırsa? Aradan beş sene daha geçti. Ben tah korkuyordum. Acaba, böyle zamanlaFazla düşünmeğe vakit kalmadı. Zekisilimi bitirmiş, muallim olmuş, İstanbu rında kendini orada mı zannediyordu? ye devam etti: la yakın bir köyde vazife almıştım. Hiç Bir manzara karşısmda, bazan durur, beklemediğim bir gün ve hiç bekleme uzun uzun bakar, kendi kendine, vak Orada bir klinik vardı. Vaktile diğim bir yerde, karşıma kim çıkü bi tile gittiği o meçhul ufuklan seyreder bana lalalık eden bir adamcEgız, orada liyor musun? Beş sene evvel, sinir gibi olurdu. Gülüşlerinin nasıl bitece bahçıvandı. Arasua gider, bahçede gehastalıklan kliniğinde gördüğüm o san ğini hiç bir zaman kestiremezdim. Asa zerdim. Çocukluk: Dansa çok hevesim kız. bileşecek, heyecanlanacak diye korkar. vardı. Bahçede dans ederdim. Çiçek toplardım. Bir gün, lalam beni azarFakat şimdi deli değildi. Hatta en mütemadi bir ürküntü içinde yaşardım. an, kırılmasmdan korkulan, nazik, ladıydı, hiç unutmam. ufak bir sinir hastalığı bile kalmamışu. Her Birdenbire, müthiş bir hakikatle karOnu görür görmez, kalbimin çarpıntısı nahif bir şey gibi! şılaşmıştım. Zekiye, hiç bir zaman akıl değişti ve eski komşumu hâlâ, on sekiz *** hastası olmamıştı. Ben, onu, hasıaneyaşımdaki kadar şidetle sevdiğimi anlaBir akşam, sofrada bir şey oldu. 01 nin bahçesinde, on sekiz yaşımın hüldım. maması için bütün gayretimi ve dikka ya dolu kafasile öyle görmüş, o güne Tafsilâtı geçiyorum. Ona, kalbimi açtimi sarfettiğim, olacak diye en fazla kadar da ayni yanlış düşünceyi taşıtım. Evlenmemizi teklif ettim. Annemle korktuğum şey. yıp durmuştum.» babam, bir parça itirazdan sonra, onunZekiyenin yanmda, o zamana kadar. Arkadaşım, burada sustu: la evlenmeme razı oldular. Yalnız, Zesayfiyeye gittiğimiz köyün adını konuş Sonra? diye sordum. kiyenin vaktile timarhaneye girip çıkmamıştık. Bu isim, onun hafızasında Sonra, o kadar işte!.. mış olduğunu bihtıiyorlardı. belki kötü bir hatıra uyandınr, bir fa Hayır, o kadar değildi. ilacera buEvlendik. Kanm, iyi olmuş bir deli, ciaya sebeb oluruz diye düşünüyordum. rada bitmiyordu. Sonunu, ben tahmin yani bir nevi dirilmiş ölü idi. TasavNasıl oldu bihniyorum. Babam, say edivc rmiştim. Arkadaşım, deli zannevur e t Bizlerin, yani akıllı insanların fiyeye ilk gittiğimiz seneye aid bir hâ derek, o esrarlı havaya kapüarak albilmediği meçhul bir âleme seyahat et diseyi hatırladı. Anneme bundan bah dığı Zekiyenin akıllı olduğunu an^ar miş, oradan dönüp gelmiş bir mahluk setti. Zekiye, köyün ismini işitir işit anlamaz, bir sukutu hayal, onun yüreOrada gördüğü şeyleri hatulayamıyor. mez, birdenbire başmı kaldırdı. GSz ğine soğuk bir hava doldurmuştu. ArFakat, aşıp geldiği yolun tozunu, es , lerinde garib bir pırılü ile: tık karısmı sevmiyordu. Deli Nakleden: Hamdi Varoğlu ==

Bu sayıdan diğer sayfalar: