30 Nisan 1941 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

30 Nisan 1941 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

30 Nuan 1941 CUMHURÎYET 3 Fikirler Balkan muharebelerinden alınan dersler İzmirde iki cinayet lnsandaki gaddarlık Bir kadın, sevgilisini, bir tüccar da 17 yasında bir genci öldürdü Yırbcı, zehirleyici hayvanlann yanında bir de başkalarının elemlerını seyretmek veya bunlara maddî, manevî eza ve işkencelerde bulunmaktan zevk alan bir insanlık görülüyor. Halbuki buna karşı gene ayni insanların bırbiılenne sempatiieri ve bundan doğarı acıraalan vardır. O halde nasü oluyor da bu iki zıd his onlarda yerleşmiş bulunuyor ve her ikisinden de zevk alınıyor? İşte bir mesele ki çözülmesi lâzım: Fakat nasıl? hassasiyetimizden başlayalım: Başkalannm çektiği elemler bizim hassasıyeümize olduklan gibi girebiliyor mu? Acıdığımız zamanlar nasıl acıyoruz? Muhakkak clan şu ki başkalan ıstırab ve elemler İçinde kıvranır ken biz de ayni acıları duymuyoruz; hatta bunlardan daha çok kıvransak bile gene ayni acılar içinde değilız; çünkü onların acüarını ne vücudümüzde, ne de ruhumuzda aynile duymamız kabil değildir. O halde hassasiyetiıniz, baskalarının duyduklarızu bize aynile hissetürecek bir mahiyette olmaktan uzaktır. Fazla olarak yabancıların elemlerine karşı lâkayd ve hatta memnun olmak imkânlarmm bulurunast hakikî herhangi bir yekvücudluğu haric bırakmaktadır. İnsanlarm zevk almaktan kurtulamadıkları gaddarlıklar hlciv, istıhza ve tazibden başlayarak en feci işkencelere kadar çıkmaktadrr. O halde bu zevk nereden geliyor ve nasıl bir zevktir? Vücudümüz ve etimizle duyduğumuz bir zevk midir? Böyle ise onu yemek, icmek, uyumak zevklerine bağlamak kabil midir? Halbuki gaddarlık yapmakla ne karnımız doyar, ne susuzluğumuz geçer, ne de uykumuz tamamlanır. O halde cinsî zevklerimizle bir münasebeti olması mümkün değil midir? Cinsî zevklerin sadizm ve mazoşizm gibi dalâletlerine bakarsk şehvetle acı, kan ve ölüm arasında sıkı bir münasebet olduğu düşünülebilir. Malumdur ki bu dalâletlerden sadizmdeki şehvet, üzerine teveccüh ettiği kimseyi tazib etmek, hırpelamak, perçalamak, hatta öldürmek ister. Mazosizmede bunun aksi görülür. Şehvet, burada, uyanmak için bilâkis kamçılanmak, doğülmek, hırpalanmak ister. Her yapıcılık bir yıkıcılığı tazammun eder; cinsî insiyak da esas itibarile yapıcı bir fonksiyon olduğundan ayni za manda yıkıcıhğı tazammun eder diye rek bu insiyakın «iki kutublu» olduğu ve binaenaleyh nefretle muhabbetl kaçınılamaz bir «urette taşıdığmı s5yltyenler gaddarlık muammasının anahtarını cinsî insiyakta bulurlar. Bu nazariyey* göre biz gaddarlığı cinsî insiyakı tatmın etmek için haberimiz olmadan yahud gayrişuurî bir surette arıvor ve yapıyoruz; binaenaleyh gaddarlık âlemşümul blr kanundur. Çünkü her doğum bir ölüm ister, her doğumla bir'ikte bir de ölüm olur. Bunun için bir doğum savletl olan şehvette de bir ölüm zevki olmamak kabil değildir. Şehvet hakkındaki bu nazariyede bir hakikat olduğu şüphesizdir. Fakat bu hakikat bütün gaddarlıklara tcşmil edilecek kadar tamim edilmeğe müsaid midir? Bakıhrsa bu tamimde bir zorlama ve indilik olduğunu gösterecek istisnaları görmemek mümkün değüdir. Nitekim şehvet ilcalarmdan müstakil olarak zevkle yaptığımız gaddarlıklar pek çoktur. Hasımlarımızı kahrettikten sonra duyduğumuz büyük zaferTCvincibütün vücudümüze yayılarak şehvetimizi de uyandırabilir. Fakat buradakl psddarhk zevki şehvet zevkinden evveldir. Başkalarının ısürabı bize girayet etmedikten sonra bunlan keyifle seyTetmek imkânı daima mevcud olacakbr. Elverir ki din! ve ahlâkî hislerin sistematik bir surette atılmasını icab ettirecek haller zuhur etsin. Bu takdirde başkalarının ıstırabmı görmek umumî bir münebbih olur; bunun tesirile tahakküm irademizi tatmin etmek için her türlü cebir ve şiddet vasıtalarına bilâpervâ basvurulur, ve bu tahakküm zevki diğer bütün hazlarırmza şiddet verecek bir münebbih yerine geçer. Fazla olarak şehvetle öldürme zevki arasında doğrudan doğruya kaf 1 bir bağ olduğunu gösteren deliller yoktur. Kat'l bir surette öldürmek zevkine bağlı olan şehvetler bilâkis nadirdir. Şehvetle acı isteme ve acı çektirme arasındaki fizyolojik bağ da tamamile gevşektir. Çünkü sadizm ve mazoşizm dalâletlerî şehvet bolluğundan ziyade ruhî bir iktidarsızlıktan gelirler. Bu iktidarstzhğm başlıca sebebi, ruh hekimlerine göre, bir tereddi hâdisesi, ilk şehvet hatıralanm uyandıracak hayalleri tekrarlamak ve bu suretle cruhî bir istimna» ya müracaat etmek ihtiyacıdır. O halde kl cinsî dalâletler herşeyden evvel pisdkolojik bir mahiyet arzederler. Cinsî dalâletlerin sırlarına daha iyi nüfuz etmeğe çalışan ve bunların doğuşunu keşfetmeğe çalışan psıkanalizcilere göre sadizm ve mazoşizmde zekâya bir şey olmaımstır; yalnız hisler teşevvüşe uğramıştır. Bunun için bunlara «ruh hastası» değil, «his hastalan» demek lâzımdır. Fazla olarak bu iki dalâletin hakikî mahiyetini anlamak için bunlardaki üflî karakreti gözden kaçırmamak lâzımdır. Çocuklarda görülen rea'.iteyi kendi iradelerine râmetmek arzusu bunlarda hâlâ yaşamaktadır. Bunun için kî bir aşka muktedir olmamaiarile de sabit ohnaktadır. Fazla olarak bunlar ayni zamanda «istimna» müptelâiarı olduklan gibi tercih ettikleri sev,:iüler de ekseriya yaşlı kimselerdir ve homoseksüldürler. Bu itibarla tıflî bir kompleksin zebunudurlar. Ve bu hal esas itibarile çocuklukta kazanıiınıs'.ır; bunlarda vilâdî olan şey in=iyakî havata karşı hususî bir şiddeti haiz oîmaktır. Bunun icin de hayalî bir dünyada yaçarlar. Kendi vücudile şehvetlenme (narsisizm), hayalindeki sevgüileri tahayyul ederek boşalma (istimna), daha ilk çocuklukta geçirilen ana, baba ıskı (fucur) gibi cinsî çocukluk kompleksleri içinde kalmış, normal bir cinsî tekâmüle erismemiş olan bu dalâletzedeîer halden ziyade maziye bağlıdırlar; hatta istikbale müştak göründükleri zamanlar bile kompleksleri onları daima maziye götürür. Fazla olarak bunlar arasında ayni zamanda cıhz ve sakat kimseler vardır; bu yüzden çektikleri aşağılık duygusunu telâfi etmek cehdi içinde kavrulurlar. Ahlâkî dini bir ruhla meşbudurlar. Mazoşistin kendini döğ dürmek istiyecek kadar mahviyete düşmesi dnsî gunahlarından dolayı cezalanmayı istemesindendir. Bunlann dalâletme, şlmdi"e kadar izah edilemiyen erkcklerde, r"hî iktidarsızhk (cinsiyet ha1 yatında ! kadınlarda cinsl hissizligin karışmay bu sebebdendir. Bilmediklari yahud bc'ude yere itmek istedikleri taşkmlık ve oerhizkârhk arzulanna sikâr olmaîırı da bu yüzdendir. Psikanalizin bu tahlilinde de görülüyor ki gaddarlık münhasıran cinsiyete baŞlı değildir. Dostluk, do^ruluk ve yüksek duyguları yapan münhasıran cinsî arzu değildir, bu arzu. aksine olarak, hayâsızhk, hırs ve hasedi de doğurabilir. O halde gaddarlığtn bütün köklerini v cinsiyet insiyakında gr t°m\ek kâfi değildir. Gelecek yaznn''» onun başka kökleri de olduğunu e<rereiiz. Tramvayda havaiyat eriz kı; münakaşadan kaçın» mak için havaiyattan konu» şalım. Eloğlu münakasa etmek istcdi mi havaiyat değil ya kerrat cetvelinden bahsetseniz o, yolunu bulup mesele çıkan> or. Dün böyle bir mu« nakaşaya şabid oldunı. Tramvajla Mjckadan Beyazıda gidiyoruz. Doluyor, boşalıjor. Inen binen. Hal raalum. Sıkıca da bir lodos esiyor ki sormayın! O taraflar da hayli rüzgârh yerlerdir. Tramvayın ön ve arka kapıları berınutad imaret kapısı gibi açık. Altı penceresinden de sol tarafla üç, sağ tarafta da birisi fora! Içeride herkes uçmasın diye şapkasuu tutujor. Bu minval üzere yeliene yellene giderken yolculardan biri biletieri konttol etien mcmuıa soruyor: Bu pencerelerin açüma kapanınasına dair bir nizam vardı. O kaiktı mı ki boyle karşıhkh pencere açüıjor. Hayır efendim! Kalkmadı. Zaten şu sol taraftakileri açmak yasaktır. Lâ* kin bejim yolcular açıyorlar. Dinlcraiyorlar ki. Zannetmem! Ben Maçkadan bindiğim zaman bu pencereler açıktı. Kimseuin aldırıs etlisi yok! Siz de ge\şedini» galiba! Nizamsız hareket edenlere ihtac etmeli&iniz! Birat sonra kontrol biletçiye çıkıştıi O da: Yolcular açıyor ne yapayun? dedi, Yasak olduğunu soylersin! ccvabını aldı ve yavaş yavaş sol tarafm penceıelerini birer birer kapadı. Beş on dakika böylece giderken kapanan sol tarai pencereleri önünde oturan ve kapıya bir metre mesafedeki kolruğu işgal eden bir zat bağırarak biletçiyi tehdid ediyor: Baksana kunun! Sen şu karsıki pencereleri açmazsan ben bunu açarım. Efendim o tarafj açmak yasaktır. Şu bileti keseyim karşıdaki pencereleri açarun. Haydi bekliyorum. Açmaşsan ben açacağını. Patlayacak mıyu bu'aria havasızlıktan? Bu sırada pencerelerin açılmasmdan şikâyet eden jolcu ayağa kalkıp, hava meraklısma ce\rab veriyor: Açamazsuuz efendim! Neden? Çünkü o tarafm pencereleriıü açmak yasakhr. Havasi2İıktan. Havasızlık mevzuubahs değil. Bakınız ön ve arka kapılar açık. Sağda da bir pencere açık! Hava işliyor. Ama efendim! Hava almak istiyoruz. Bu kadar hava kâfi değilse dışan buyurunuz! Siz hava alacaksınız dije hiz hasta olamayız. Ben de bankalardaki paralan alajım diyorum ama vermiyorlar. Bir tramvay arabasmda bit adam başıııa nekadar hava lâzım gclece Hah! Tamam! Bir beygire 28 rnetro mikâbı hava lâzım gelirse, bir adama^ Benim beygirle işim yok! Blr müddet sükut. Hava merakhsı tekrar lâf abyor: Bejefendi! Mademki; cereyandan korkuyorsunuı. Yerimizi değişelim. • Ben yerimden memnunıunl Ben değiUm!.. Başkasile değişinrz. Ben burada oturacağım ve bu pencereyi de açnuyaca|nn. Hem pek ileri gitmeyiniı. Çünkü henüı pencerelerin acıbnası tarihl de gelmemiştir. Böyle »eyin tarihi obnaa. Havaya baküır. Nizam onun orasını slzden İyi bilir. Ama sJz bağınyorsunuz. Bağırarak hak kazanılraaı ki! Kazanılmıs bir hakka tecavüz edllince bağırılır. Doğrn degil!. Doğrrusu iğrisi bn kadar. Sükut. Ve o sırada diğer bir yolcu, pencerelerin açılmasma müsamaha etmiyen yolcuya iğüip soruyor: Efendim! Merkez Bankast Sirkecide midir? Hayır Galatada.Bu sahne bu kadarla bltiyor. Şimdi gelin de havadan sudan görüün! Meraklısı, münakasa çıkarmak isteyince işte böyfe onun da çaresim buhıy«r. Neler var bu dünyada!.. Hava almak için tramvaya binenlcr mi? Eğlenmek için Amerikan fjstığı, kabakçekirdeği yiyenler mi? Ağustosta donuyoruz, subatta yandım Allah diyenler mi istersiniz... Türlüsü vallahi! Izmir 29 (Hususî Muhabirimizden) Kordonda bir barda deri tüccarı ö ngiliz gazetelerinin ve İngiliz asker Toprakkapıda 35 yaşında Pakize, kav Mehmed Karabin, sevdiği artist Mü tuunekkidlerinin meşgul oidukiarı galı bulunduğu sevgilisi 33 yaşında Ali en mubJm mesele Balkan muhare ile barı§mış, gece rakı içerken tazelenen şerrefle dansettiğinden dolayı 17 yaşınoesinin muvaffakiyetsizlikle neticeien kavga neticesinde taşıdığı bıçakla Aliyi da Reşad özdinci tabanca ile öldürmüş. mesinin en beüibaşlı sebebidir ve bütün öldürmüştür. tür. ımıınııtııınNnınınnnııınHiHinnHmııııııııııınıııınııııııammmn mutalealann birleştiği nokta, İngiltere ıin Balkanlara gonderdiği tayyarelerin ızhğıdır. Kat'iyetle anlaşılan bir hakikat, bu jünkü tecavüz silâhlanna karşı hiçbir Tiüdafaanın tahammül edemiyeceğidir. Uudafaanın bu silâhlara tahammül ejebilmesi için, mahallî hava faikiyetine juvenmesi ve o sayede yerinde tutunarilmesi mumkündür. Hava faikiyetine Bükreş 29 (a.a.) Bugünden itibaren Eoma 29 (a.a.) Üçlü paktın dör layanmıvan bir müdafaa, bugunkü hüdüncü maddesinde derpiş edilen umumî husTjsî ikameteâhlarda ışıkların söndü:um vasıtalan karşısında erimeğe mahkomisyonun teşkiline dair müzakereler riilmesine nihavet verilmiştir. »uradur. de bulunmak üzere İtalya Hariciye Na Horia Sima divanı harbe çağınldı Yunanistanm kahramanca müdafaası Bükreş 29 (a.a.) Rumanya gazetelezırı Ciano'nun riyasetinde bir içtima ak3a, bu yüzden erimiş ve Ingilizlerin burinde neşredilen resmî bir ilâna göre dedilmiştir. raya kâfi derecede layyare kuvveti y£Almanya ve Japonya sefirlerl bu içti bazı kimseler üç pun zarfında Bükreş iştirmemeleri yüzünden müdafaanın harb divanına müracaata davet edil mada hazır bulunmuşlardır. damesine imkân kalmamıştır. Kont Ciano, üçlü paktm şümulü dai mektedir. Bu zevat 20 24 nisan isyanını Yoksa, bu nokta vaktile düşiinülmüş resine giren başhca siyasî, askerî ve ik hazırlayıp idare etmekle zan altaıda bu. ,e buna göre tedbir alınmış olsaydı, tısadî meseleler haklanda kısaca izahat lunmaktadırlar. Bunlar arasında »abık l'unan müdafaası da idame edilir, Yu vermiştir. İhzarî çabşmalarına başlamış başvekil muavini ve sabık lejyoner şefi ;oslavyanın yardımına da yetişilir, ve olan umumî komisyonla asker! ve iktı Horia Sima da vardır. \lmanyamn güvendiği bir çok üsler ve sadî komisyonlann müstakbel faaliyetiSovyetlerle yapılan ricaret iaynaklar da kolayhkla tahrib ediUrdi. ne dair başlıca esaslar kararlaştırılmışmuahedesinin tasdikı Müttefiklerin bn ihmal veya eksiği, T. Bükreş 29 (a.a.) Rumen hükumeti ngilizlerin Bulgaristandaki Alman üsle Birkaç gün evvel Von Ribbentrop'un son zamanlarda yapılan Sovyet Rumen ini, Rumanyadaki petrol kaynaklannı, riyasetinde Alman umumî komisyonu ticaret anlaşmasmı tasdik etmiştir. Aniüşmanın muvasala hatlarını ve sair as toplanmıştı. Pek yakında Tokyoda Matlaşnu iki memleket arasuıdaki ticarî ceri hedeflerini niçin bombardunan ede suokanm riyasetinde Japon umumî ko münasebetlerin normal şartlar içinde nediklerini ,izah etmektedir. misyonu toplanacaktır. cereyanını temin etmek maksadile ya Buna mukabîl, Almanlar hem modern pılmıstır. ecavüz silâhlarım kullanraışlar, bem tngiltereye gelen Kanadah Bulgarlarla ahaiî mubadelesi lava faikij ctlerinden îsüfade etmişler yeni kıt'alar Bükreş 29 (a.a.) Stefani: c bu sayede karşılaştıklan mukavemeti Londra 29 (a.a.) İngiltereye son Haber verildiğire görp, Rumanya ile LÖrletmişler ve bu yüzden îngilterenuı gunlerde gelen Kanada kıt'alan çim Bulgaristan arasında ahali mübadelesi ı'unanistana gonderdiği yardun kuvveti dlye kadar genderilmlj olan kafilelerin için tekrar müzakerelere başlanmıştır. le en müşkül vaayete düşmüştür. en kalabalıgıru ve en iyi teçhiz edilmiş Muhtelit Rrm^n Bulgar komisyonu Balkanlarda müşterek bir tedafüî eep olamnı teşkil etmektedir. Bu kafilede ilk iç'.imaını Kr?iova'da akdedecektir. te kumlamamast bahsini bu münasebet pjyade. topçu, zırhlı, lstihkâm kJt'alan e ileri sürmek, bu cephenin kurulmasile bulunduğu glbi diş doktorlan ve papaz>u mühim ve hayatî noksanın bertaraf ar da vardır. Zırhlı cüzütamlar tngiliz dilebileceğini ifade etmez. Belki bu te tank teşlkküllerile birlikte talimler yalafül cephenin knrulması, harbi uzatır pacaklardır. Amele bölükleri lçinde yol Almanya, Isviçrenin • bu da daha falza yardun yetişraesine yapıcılar bulundugtı gibl bunlann sle hareketlerinden mümkân hazırlardı. Fakat bu da işlerin so indirleri ve her türlü levazımı da tam mnda ayııi neticeye varmıyacajpnı ve olarak mevcud bulunmaktadır. tevellid mesele1 erle yni aksaklık yiizünden ayni neticeye Toprak tevzii talimatnamesi ugraşacakmış arümryacağmı ispat etmez. Ankara 29 (Telefonla) Toprak Demk ki Balkan harekâtından alınan Berlin 29 (a.a.) Yanresmî bir memn mühim ders, silâh faikiyetine istinad tevzii taliraatnamesinln ban maddeleri badan bildiriliyor: btr kararname ile tadll edilmiştir. (miyen hareketlerden hayır beklemeBir yabancı gaz«tecinln, Roma radyoıin doğrn olmıyacağıdır. İngiliz yaralıları Avustral. sunun İs\içre matbuatı hakkında lculHalihazırda İngiKzler Yunanistanı landığı lisanı mevzuubahs ederek Alman yaya gönderilecek ahliye etmekle beraber bu tahliyenin Hariciye Nezaretlnde sorduğu bir suaSyöney 29 (a a.) Ortaşarkta ve le şöyle bir cevab verilmiştir: ayiatsız olmıjacağı anlaşılıyor. Avusralya Başvekil muavininin Avustralya Akdenizde vaziyetin lnkişafı neticesincisviçre gazetelerl Almanya ile İtalfkân umumiyesini bn zayiatı cesaret ve de, İngiliz yaralılan, muhtemel olarak yanın izzeti nefsini kırmaji kendilerlne zimle karsılamağa davet etmesi, bn za Avustralyaya gönderilecektlr. Avus gaye edinmiç gibi gSrünüyorlar.» ttalya Dahlliye Nazın, bugtin bu keyiatın mühim olduğunu gösteriyor. Alman Hariciye Nezareti mahfillerinfiyeti bildirmiş ve Avustralyadan, A de Almanyanın bir gün İs\içrenin hatü ?imalî Afrikada: vustralyalı jraralılar gibi tnglliz yaralılarile de mejgul oUnasuun rica edile hareketinden mütevellid meselelerle Yunanistanda harekâtın nihayet bul bilecegini söylemiştlr. meşgul olmak fırsatmı bulacağı ve İsluğu bu sırada Mısır hududundaki haviçre gazetelerini derin düşünmeğe ekât da canlandı ve burada vaziyet gemecbur edecek bazı noktaları tebarüz Hindistanda arbedeler en Wavellln en parlak neticeyi veren ettireceği ilâve edilmiştir. devam ecfiyor aarruzundan evveltd mahiyetini almış T Yazılması müsabakaya e Alman İtalyan kuvvetlert yeniden Bombay 29 (a.a.) Dün iş merkezi fîısın tehdid etmeğe başlamışlardır, Ge olan Campore'de müslümanlarla mecukonulan kitablar ıeral VTaveirin Bingaziyi zaptetmesi fi siler arasında bir çarpışma vuku bul Ankara 29 (Telefonla) tlk okullaerine Mısırhlar derin bir nefes almışlar, muştur. Polis kalabalık üzerine ateş et nn blrincl sınınannda okutulan alfabs ehlikenin hududlanndan büsbütün n meğe mecbur kalmışttr. 10 kişi yaralan kltabile dördüncü ve beşincl smıflarm:aklaştığına inanmışlar, kısa bir zaman rrıştır. Vaziyet gergindir. Mıntakanm da okutulacak yurd bilgisi kitablannm *>nra yeni bir tehlike ile karşılaşacakla adlî makamlan beş kişiden fazla kim yazılması müsabakaya konmuştur. Her inı akıllanndan bile geçirmemişlerdi. senin bir araya toplanmasım menetmiş lkl kltaba aid şartnameler Maarif Velalbuki çok geçmeden tehlike bir kere tir. Geceleri sokağa çıkmak da yasaktır. kiletince bugünlerde ilân olunacaktır. Bombaydaki vaziyet salâha doğru yüz laha başgosterdi. Mutavassıt elinde bulunan Bu defaki vaziyetin geçen vaayetten tutmuştur. Ahmedabâd'da sükunet hü'arkı, Tobnıktaki İngiliz kuvvetlerinin küm sürmektedir. mağşuş afyonlar rcüdafaaya devam etmeleri ve böylece Ruzvelt'in oğlu Çan Kay Ankara 29 (Telefonla) Köylü ve Almanlarla İtalyanlann kuvvetlerini aelinde kalmış mağşuş ve Şek'e babasınm bir mesajını mutavassıt afyonların ahnmasına Toprak yırmağa muvaffak olmalandu*. yuğrulmuj İngilizler, bu cepheyi takvîye lcin Ofisince karar verildi. Bu afyonlar daha götürdü oğraşıyorlarsa da, Habeş harekâtınm uÇunking 29 (a.a.) Amerika Devlet iyi mahsul toplatılmasmı teşvik için zaması da bu isi geciktirmekte ve bn Reisinin büyük oglu James Ruzvelt şimdiye kadar Ofisce mübayaa edilmiyüzden Mısırda derin bir endişenin hübugün Hongkong'dan Çunklng'e gel yordu. Fakat mahsulün bu kısmı da küm sürdüğii göze çarpmaktadır. kıymetlendirilerek müstahsilin korun miştir. Verdi&I blr mül&katta, Çlnde 4 gün ması için mübayaa karan verilmiştir. Habeşistanda: kalacağını ve ondan sonra Kahireye Habeşistanda Dessie'nln sukutile İn gitmek üzere Rangon'a hareket edece Londra . Newcastel treninde gilizler çok mühim bir mevki daha elde ğini ve Kahireden de Habeşistana gebir facia etmiş ve Habeş harekâtını sonuna erdi çeceğini söylemiştlr. Lordra 29 (a.a.) Londra Newrecek mühim bir adun daha atmıs ise de James Ruzvelt, «tavsiyelerde bulunDessîe'deki italyan kuvayi külliyesi tes mak için degil, öğrenmek» içia geldim castle ekspresi dün öğleden sonra Hangham'la Claypole arasından geçerken, lim olmamış ve burada alınan esirlerin demiştir. trende bir yangın çıkmıştır. Ateş, Amsayısı 2400 ü geçmemiştir. Bundan sonJames Kuzvelt. bilhassa nakliyat ve raki hedefler Gondar ile Cimma'dır ve malzeme meseleslne alâka göstermekte pleforthYork kolejinden 64 talebenin Habcşistandaki İtalyanlar, müdafaayı n ve Mareşal Çan Kay Şek'e Rus bulunduğu bir vagondan çıkmışbr. Talebelerden birçoğu trenden atlamışlarzatmak için ellerinden geleni yapacak veltin bir mesajını getirmektedir. dır. Talebelerin bu hareketine mâni lardır. çünkü Mısıra karsı vuku bulan Alman İtalvan taarruzu, Habeşteki harekâtını sür'atle tatnamlayarak şimalî olununcaya kadar altısının öldüğü ve İtalyanlann rnaneviyatını yükseltmiş ve Afrikaya yetişmek için uğraştıklan gibi yedisinin de yarakndığı zannedilmckcnlara yeni ümidler vermiştir. Çünkü Habeşistandald İtalyanlar da harekâtı tedir. Trende 101 talebe bulunmakta Mısır harekâtı muvaffakiyetle neticelen raümkün mertebe uzatarak yukandan İdi. Bunlar paskalye tatillerini geçirdikdiği takdirde İtalyanlar şarkî Alrikaya bekledikleri yardunın yetişmesini iste ten sonra mektebe dönmekte idiler. Belçika Başvekili Pierlot'nun iki oğlu, yardım göndermeğe imkân bulacaklar mektedîrler. ölenler arasındadir. Pierlot'nun üçüncü Bu yanş, dikkatle takibc deger. dır. ö m e r Rıza DCMS.RUL oğlu da yaralanmıstır. Bu yüzden İngiliz kuvvetleri Habeş Ü Üçler komisyonu Romada bir toplantı yapıldı Rumanyada vaziyet Horia Sima Divanı harbe çağırıldı Profesör M. Şekib Tune Bir gün gelecek cinsî muamelelerinde normal bir intıbaka uyamaz, zorlamak, cebretmek, ısterler. Olulerle cinsî munasebe'te mılunmağa düşkün olanlar dahi cinsî hayatın inkışafında gerı kalmış kimselerdir. Bu sayede mukavemetsiz bir cesede istedikleri gibi tasarruf etmek normal bir mücadeleden korkan ve buna takati olmıyan kimseler için kolay ve hoş bir zaferdir. Normal cinsî münasebetlere eriçnek ise mutlaka kadrn ruhuna ıntıbak etmek, onun uzun süren mukavemet ve nazlaruıı çekmek, ahval ve vaziyetlere göre muamele etme yollarını bulmsk ister. Sadistler cinsi münasebet hayatoıda çocukluk devresinde kaldıklan için buniarı yapamaz, bir çocuk gibi çahuk ve hazır ister. Mukavemet görünce saldırır, saldırdıkça zevk alır. Yalnız bu saldırmalarda öldürmeye kadar gidenler pek nadirdir. Mazoşizm'de bu saldınşın aksi görülür. Hasta burada cebir ve tahakküm etmek yerine kul köle olmek rolünü oynar. Hırpalanmak ve dövülmekten zevk alır. Bu itibarla Mazoşizm kendine tevcih edilmiş bir sadızmdir. Şimdiye kadar ayn iki anormal gibi görülmüş olan bu ki dal&let arasında karşıhkh sıkı bir münasebet var demektir. Bu dalfiletlerm tıflî bir mahiyette olduğu sadist ve mazoşist olanların haki M. Skib TUNC Kadm Bmharrirler dfin taplandslar j Basın Kurumunda yapılan dünkü toplantıda bulunanlar İstanbul Yardımsevenler cemiyetine dün şu telgraf gelmiştir. Bayan Hayriye Kırdar İstanbul Yardımsevenler cemiyeti Telgrafmm memnuniyetle aldım. İstanbul şubesindeki hemşlrelerimin hiıkkımdakl samimî hissiyatma teşekkür eder, millet ve memleket işlerinde kendUerine büyük başanlar dilerim. MEVHİBE İNÖNÜ Türk matbuahna mensub kadmların toplantın Gazete ve mecmualara yazı yazan ve kitab neşreden kadın muharrir ve edibler dün akşam saat 17 de Basın Birliği binasında bir toplanb yapmışlardır. Tanınmı* kadın gazeteci ve muharrirlerinin istirak ettiği bu toplantıda Bayan İnönünün Türk kadınım cephe gerisinde vatan hizmetine çağıran beyannamesl mevzuubahs olmus ve bu millî lş için deruhde edilecek vazifeler tesbit edilmiştir. Kadın muharrlrlerimiz, cephe gerisini takviye için, neşlr sahasında her türlü hizmetl ifaya hazır olduklannı bildirmiş ve İstanbulda teşekkül eden Yardımsevenler cemi>etl neşriyat kolunun propaganda servlsinde çalısmağa karar vermişlerdir. Toplantt çok heyecanlı olmuş, birçok kadın muharrirler söz alarak hararetll nutuklar söylemlşlerdir. Yardımsevenler cemîyeti çalısmaya başladı Şehrlmizde teşekkül eden Yardımsevenler cemiyeti çahsmalara başlanuştır. İdare heyetile muhtelif kollara seçilen azaların listeleri tasdik edilmek üzere bir iki güne kadar Ankaraya gönderilecektir. Cemlyet, Eminönü Halkevinde ayrılan bir dairede faaliv;tte bulunacakbr. Çin sularında zaptedilen Yugoslav vapuru Şanghay 29 (a.a.) Çin deniz gümrük idaresine mensub muhafaza memurlarile nehir polisine mensub memurlardan mürekkeb bir müfreze Temislav adındakl Yugoslav şilepine girmiştir. Çarşamba günü geminin İtalyanlar tarafınden nasıl ele geçirildlği hakkında tahkikat yapmak isteyen polis memurlarma mitralyğzlerle silâhlanmış İtalyan tayfalan mâni olmuslardır. Şimdi 18 İtalyan bahriye neferl hâlâ vapurda bulunmaktadır. Nehlr pollslnin gemlde kalması kararlaştınlmıstır. Hâdisenin memnuniyetl mucib bir şekilde halledildiği zannolunmaktadır. Atinaya bomba atılmadı Berlin 39 (a.a.) DJÎ3. ajana blldiriyor: İyi bir kaynaktan haber almdığına nazaran bütün Balkan seferi esnasmda Yunan hükumet merkezine ne bir bomba, ne de mitralyözle tek bir kurşun atılmıştar. Alman hava taamızlarının yeg&ne hedefini Pire Umanı teşkil etmiştlr. Bu liman Atinadan kllometre lerce uzaktadır. Bu llmaran İse, orada demtrli bulunan bir çok nakliye ve tngiliz harb gemileri dolayısile barlz askerl bir mahiyeti vardı. Hancı, Fikriye bir cigara uzatmıştı: Kafanın, sersemliğıni dağıtır. Fikri, mahcub, gülüyordu: Beni, utandırıyorsun, baba. Hancı. elini havada savurdu: Bırak bu lâflan şimdi Karakolla da hesabımızı kestik. Senin için; gitti, yalnız, eşyalan, burada, dedim. Seninle uğraşan, ustabaşı Hasan ağabey, ne ödek şeymis, be! Bu civarda oturuyormuş. ise gider, gelirken, sana, rastlarım, diye korkuyormuş. Keyfinden, gözlerinin içi parlıyordu: Herifi, fena yıldırmışsın. Ocakçı, paltoyu süpürüp getirmişti; Fikrinin omuzlannın üstüne ath. Hancı, esniyordu: Artık, yavaş yavaç, yatalım. Ocakçıya seslendi: Bu havada, pek gece kalan olmaz Sen, ocağı kapa. Ben de kapmın demirini vurayım. Kaiktı, kapının demirini vurmağa gıtti; döndüğü zaman, soğuktan gözleri yaşarmıştı, ellerini ağzına yaklaştırmış, tırnaklarını hohluyordu: Birden, fena bastırdı. Sağlam havadır. Yağsın, zehirini döksün. Fikrinin önünde durmuştu: Hiç mırın kırın etmiyeceksln. Dediklerimi yapacaksm. Sen, yatağa gi B. FELEK Gel, şurada oturalım, Sen de, bir kndeh bira iç. Hayır! içmem. Öyle ise, biraz otur. Oturup da ne yapayım? Tekliflerini kabul etmeyişi, onlara k?rşı ağır davranışı, arkadaşlarını gücendirmişti. Arkadaşlarile akşam tatilinden sonra buluşur, konuşabilii'di. Halbuki Fikri. tatil vaktini hesabhyor, E"raziyenin evine koşuyordu. Bunda da yanılmıştı. Arkadaşlarını kırmakla, kendinden uzaklaştırmakla, bir şey kazanmamışü. İçlerinde, sinirli, al'ngan olanlar, aralarmda bir vazgeçtileri yokken. ona, düşman kesilmişlerdi. Fikri, tatil saatinde arkadaşlarının yolunu beklıyecek, onlarm gıttikleri yerlere gidecek ve zehir de olsa, içtiklerinden yarım kadeh olsun içecek, kimseyi incitmiyecekti. Remziyeye gunaşırı, hattâ haftada iki, üç gün uğrar, hatırını sorardı. Remzıye de, Fikri de, eski vakitlerdeki alıskanlıklarını bozmamışlardı. Fikri, arkadaşlarile, sık sık buluşmuş olsa, orJardan ve onların arkada;larmdan, elbette bir çok boş yer, b?svurulacak bir çok adres öğrenirdi. Onu, cebindeki üç beş kuruş için, gezmeğe, eğlentiye çağıranlar olmuştu. Fikri, onların da gönlünü hoş etse, gene pek ziyanlı çıkmıyacaktı. Onun sofrasmda yiyip içenler, iş saatlerinde, ötede beride, Fikriyi düşüneceklcrdi. Arkadaşlarmın, hepsi de fena mı idi? Çok hasisçe davranmış, ufak bir fedakârlığı bile göze almamıştı. Reırziyeyi ihmal etmeği, bir gün bile düşünmemişti. Parasını, korka korka, koklıya koklıya harcamakta haklı olabilirdi. Fakat, Remziyenin üzerine bu kadar düşmesi, çocukluktu; pek toy gene delikanlı işiydi. Arkadaşlannm alay ettiklerini de hissetmiyor değildL Kimbilir, neler söylej'ip, neler uydurup gülüşüyorlardı. Öne, arkaya, sağa, sola, her yana attığı adımda, karşısma Remziye, çıkıyordu. Fikri, şaşırır gibi oldu. Remziyeyi, bu kadar çok mu seviyordu? Birer ihtimal şeklinde de olsa, menfaatlerini tepecek kadar mı ona bağhydı? Fikri, Remziyeye olan sevgisinin derecesini tahlil edemiyordu. Lâkin, tesiri altında, hem çok kuvvetli tesiri altında olduğunu hissediyor, ve bu tesirin altındali kurtulmak istemiyordu Böyle olunca. kabahati, Remziyeye yüklemeğe de hakkı yoktu. Dönüp dolaşıp, bütün kabahatin kendisinde ol AŞK UÇURUMU Edebı roman 30 ır Bİ Mahmud Yesari Fikri ağabey, sen, bu soğukta, o odada yatamazsm. Mangal yaksak, başına vurur. Sen, öteki itlere bakma. Onlar, kar altında uyur, sırım gibi kalkarlar. Sen, üç dört gece, benim misafirimsin. Bizim Hurşid enayisinin yattığı yer var. Biraz dar ama, iki kişi sığabilir. Senin eşyalarını oraya geçirttim. Hurşid, senin yatağını, kerevete serdi. Kendi de, yerde kıvrılıp yatacak. Yerde diyorsam, şiltesi yok, sanma. Fikri, ocakçının getirdiği sıcak çayı, elleri yanarak aldı, minnetle gulümsedi: Eyvallah ahpab. Bir şey değil, Bay Fikri. Soğutınadan, sıcak sıcak iç, için kızışsın. duğuna inanıyor ve bunu, hiç tevile şide ver. O, sıkı EÜpürsün. Kar, kirleri sapmadan kabul etmekten başka çare temizler. Fikri, paltosunu çıkardı. Ocakçıya olmadığını görüyordu. Hanm yarı açık tek kanadım itip verdi, bir iskemle aldı, mangalın keiçeri girince, o, hava işleyen, nemli, narına çöktü: soğuk avlu, ona, hamam halveti gibi Hava, b\ız kesiyor. geldi. Paltosunun düğmelerini çözdü, Paltoyu alan ocakçı, gülüyordu: İki yandan tutarak karları silkti. Ayak Asıl buz kesen bu, kaskatı olmuş. larını, pat pat, yere vurdu. Hancı, Hurşide: Hancı Raşid ağanın sesini duydu: Öyleyse, bırak, biraz gevşesin. Fikri ağabey, buraya gel. Karla Sen, Bay Fikriye bir çay yap, dedi. rını burada temizlersin. Fikri, kasketini de çıkarmıştı, manKahve ocağı, daha sıcaktı. Hancı, gala gösterdi, elile düzeltti, sonra, dimangalın önünde oturmuş, cigara içi zine bastırdı: Kar, fazla üşütmüyor, rüzgâr, feyordu: Donmuşsun... Böyle silkelemekle na. olmaz. Paltonu çıkar, bizim enayi Hur | Raşid ağa, nedense, biraz dalguıdı: rince, Hurşid bir çay daha yapar. Ben, bir fincan konyak göndereceğim. Çayın içine doker, gırtlağın yanıyormuş fiiân dinlemez, içersin. Bu gece; bir temiz terlersin. Senin çamaşırların da kirlidir. Ben, sana, kendi çamaşırlarımdan vereceğim. Seninkiler yıkanınca, geri verirsin. Terli çamaşırlar, üstünde kurursa, ısıtacağım bırak; hasta olursun. Fikri, hancınm gösterdiği insanlığa karşı, dili rutulmuştu, bir şey söyliyemiyordu. Raşid ağa başile selâm verdi, merdiven tarafma yürüdü: Haydi, ikinize de Allah rahatlık versin. İkisi, bir ağızdan cevab verdiler: Sana da ağa. Allah rahatlık versin. Raşid ağa, merdivenleri çıkarken bağırmıştr. Hurşid, birazdan gel, konyakla çamaşırları al. Fikri, kaiktı, boş çay fincanını tezgâhın üstüne bıraktı: Raşid ağa, jyi kalbli insan. Onun hakkında, çok yanılmışım! Ocakçı, ocağı kapatıyor, tezgâhın al« tını düzeltiyordu: İyi adamdır. O, Fikri ağabey; iyi •'.damdır. Sen, onu, vaktile görme' din. Şimdi, ölüsü geziyor. D\iTf>' CALrbj vaJ»

Bu sayıdan diğer sayfalar: