27 Şubat 1942 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

27 Şubat 1942 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURÎYET 27 Şubat 1942 Rais, cinayetierini işlerken çok ıhtiyatiı davrandığına; öldürdüğü çocuklarm cesedlerini şatosunun gizli kuyusuna atUğı için asla meydana çıkanlmaları ihtimalj olmadığına kat'iyyen kanaat getirdiğinden, cürmünün ceza ile biteceğini aklına bile getirmiyordu. Bir papaZJ, şatosuna hapsedip prangaya vurduğu için kilise ile arası açılmasaydı, bellu daha uzun zaman adaleti karşısında görmiyecekti. Gilles'in davasına bakan hâkimlerin İşı bu yola döktükten sonra, Gilles de karşısına yüzlerce şahid çıktı. Kaybolan Rais, para tedariki için, alelâde maden çocukların, analarile babalarından, bunleri altms tahvil etmekle öğünen bir ta lann komşularından, maznunun yakın, kırı maceraperestleri şatosuna getirip, uzak adamlarından mürekkeb olan bu onlarla beraber odalara kapanm3ğa, şahid kalabalığmın verdiği ifade, Baron Bun'î altın imalı için uğraşmağa başla de Rais'in emsalsiz cinayetierini, tuyler mıştı. Prelati isminde, son derece kur ürperten safhalarile, mahkemenin önüne naz, son derece gözü pek bir herıf, kar bir bir serdi. fcis'na çıkacağı güne kadar bu böyle Şatodakı cinayet sahnelerine bizzat devam etti. Haceri felsefî düstumnun, iştırak eden ve Güles'in öldürdüğu çopotalardaki bayağı madenleri altına tah cukları tedarike memur olan adam1 an. vil edebilmesi içın, alelâde simyagerli efendilerinin bu kanlı sefahetlerini anlağ n kâfi gelmediği, küçük bir çocuğun tırken, mahkemenin istediğinden de fazla boğazlanjrak, iblis namına kurban edıl taifi'.kt vermekte kusur etmediler. B z mesi şart olduğu kanaatine vardığı an za; Baronun itiraflarile sabit olan bu da da Gilles de Rais, artık, tutunmak kanlı vak'alar şöyle cereyan ediyordu: •mkânını bulamadığı bir uçuruma doğru Gilles'in adamları tarafından kandırıkaymağa başladı. lıp şatoya getirilen çocuk, daha ilk hayGilles'i, bu tehlikeli sahada pupayel ret ânı grçmeden, elleri bağlanarak ve ken koşturan iptilânm mahiyetini tah ağzı tıkanarak kımıldıyamıyacak bir halile salâhiyetimiz yok. Baronun, irsi de le getirilir; sonra, boynuna bir ip geçiriliJikle malul olması ihtimali var. Mah lip duvara çakılı bir çengele asıhrdı kemede verdiği şu ifade, €Mavı sakal» Vücudün ağırhğile boğazı sıkılmağa nehğa nasıl başladığmı bize onun kendi fesi kesilmeğe başlayınca, çocuğu hemen oradan indirirlerdi. O zaman, Güles, yüağzından anlatıyor. «Bu şeytanî fıkir, bana sekiz sene ev züııün biraz evvelki korkunc ifadesini vel geldi. Tam da, dedem Sir de la Suze doğıştirerek mütebessim ve mültefit bir nin vefatı tarüıinde, onun şatosunda, te çebre takınır, çocuğu teselli eder, okşar, Eadüfen kütübhaneye girmiştim. Sueto maksadının sadece korkutmaktan ibaret nius isimli bir âlimin, Roma kayserleri olduğunu söyliyerek yavrucuğa teminat nin hayaıına ve âdetlerine dair yazdığı, verirdi. İyi biraz rahat eden çocukcağız, lâtince bir kitab buldum. Kitabda, çok hayata kavuştuğuna memnun tekrar güzel yapılmış resimler vardı, kayserle gülümseğe başlayınca, Baron de Rais, rin ahlâksızhklannı tasvir edivordu. yenlden emir verir, çocuğu tekrar kısTiberıus'un, Karakalla'nın ve diğer kay kıvrak bağlatır, iblis muhayyilesinden serlerin, küçük çocuklarla nasıl zevk doğan nekadar işkence varsa hepsinı sürdüklerini ve onlara cefa etmekten talbik etmek suretile, çocuğu, arzularına nasıl garib bir haz duyduklarmı, o ki râmolmağa icbar ederdi. Sonra, biçareyi tabda okudum. Bunun üzerine, o kay yakalar, Dinbir işkence ile yaralar. ve serleri taklid etmek istedim, aynı gün, cürüm ortaklarile beraber şarkılar okur, kitabda yazılı şeyleri tatbıka karar can çekişen çocuğun karşısında şarab verdim. Bir müidet, bunu kimseye söy içerdi. lemedim. Fakat sonradan, bu sırn bazı kimselere, bilhassa Henriet ve Poitou ismindeki adamlanma açtım. Onlan bu işe alıştırdım. Maksadımı yerine getirmek iızei'e bana lâzım olan çocukları onlar tedarik ediyorlardı.» Gilles'in ifadesi, hiçbir mütalea ilâvesine lüzum bırakmadan, bizi kâfi derecede tenvir ediyor. Yalnız, bu korkunc edamın maiyetindeki erazilin. efeniilerin'n emirlerini yerine getirmek için r.asıl hareket ettikleri oldukça dikkate değer. Tiffauges şatosu civarında çocuklar kaybolmağa başlamıştı. Bunlar. birdenbire ortadan yok oluvor, bir daha meydana çıkmıvordu Ölümleri, dirimleri hekkmda hiç bir şey öğrenilemıyor; halk. yarı cehaletten, yarı korkudan aç?mıvordu. Muhakemesi uzun sürmedi. Kendisini de, iki suç ortağmı da önce astılar, ve daha can çekişirken ateşe atıp y3khlar. Murdar zevkine kurban ettiği çocuklarır, sayısı, bu sayede, iki yüzden yukarı çıkmadı. Bugünkü tıbbın sadik damgası vurduğu Gilles de Rais'i, çağdaşları şöyle tar:f ediyorlar: «Yüzünün sinirlerinde ihülâclar vardı. Sık sık dişlerini gıcırdabrdı; incecık dudakları, mütemadh'en tilrerdi. Bazan gözleri sabitleşir ve gözbebekleri büyürdü. O zaman, yüzü, ölü rengi bağlar, alnı derin kırışık'.aria dolar. sakah diken diken olur, siyahken. adeta mavi bir renk alırdı.» İşte Baron de Rais'in şahsı ve ;ınayetleri etrafında yaratıhp. sonradan, Perra"lt'ya, Mavi sakal masalını ilham eden halk efsanesi, adını bu sakaldan almıştı. yı bilmiyen yoktur. Perraulfnun meş hur masallarından ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ birlnin kahramanı o lan «Mavi sakal» ın, hayalî bir isimden ibsret olraadığı. bu efsaneden daha az malum bir hakikattir. Aşağıdaki satırlarda, size, masalın mavi sakalını, zalimlikte ve vahşette fersahlarla geride bııakan hakikî şahsiyeti tanıtacağım. 1400 senesinin ilk yarısında, Fransatıın birçok eyaietierinde şatolara sahib ve buraların senyörü olan Fransız Mareşalı Gilles de Rais'in, Perrault'ya, ır.avî sakal efsanesini ilham eden şahs olduğu rivayet ediür. Tarihî bir hakikate dayandığı hemen hemen muhakkak olan bu rivayeti, Gilles'in senyörlüğü allında yaşamış vilâyetlerdeki Rais şatoları harabelerinin, bugün dahi, mavi sakalm şatoları diye anılması teyid ediyor. Baron de Rais unvanını taşıyan Güles de Laval, mavi sakal masalı kahramarunın asıl hüviyetini takınmağa, senclik geliri milyonlara varan hududsuz eervetini tamamen yiyip bitirdikten conra başladı. Gilles'in israfı, misline heraen hemen tesadüf edilmez derecedey di. Maiyetinde yüzlerce insan kullanır, bir yerden bir yere giderken adeta bir ordu refakatinde yola çıkar; uğradığı yerlerde, maiyetindeki artistler vasıtasile temsiller veıdirir; kâşanesinin kapıiannı, zengin, fakir herkese açık tutar; riirülerle yoksu'a bakardı. Gurur, şöhret ve büyüklük hırsı, beğenilmek, takdir edilmek arzusu gibi iptilâların semeresi olan bu yaşayış tarzı, günün birinde, Gilles de Laval'i, hiçe inen maddi serveünin boş bıraktığı yeri, hayalle doldurmak zorunda bıraktı. Bir türlü tatmin edemediği altın hırsını, sun'î altın, haeeri felsefî, eksiri âzam düsturlarile sönJürmeğe yeltendi. Bulgaristandan ve Bu müthiş adam, viicudü ortadan kaldırı İstanbul civarından lıncıya kadar 200 çocuğun canına kıymıştı getirilen kömür 9 Bazan, bol sadaMavi sakalın yedi kuruşa satılacak kalar dağutığı etkarısı isımli efsaneTopJayan: Hakikı Mavi Sakalm korkunc cinayetleri Hamdi Varoğlu Meraklı Garb ta haberlefi Altm ve bugünkü düıtya Kömür fiatı yukseltildi Bugün üzerinde en ' çok yazı yazılan ve ı söz söylenen meselelerden birisi de altmın istıkbali meselesidir. Bütün devlet adamlannı ve iktısadcıları çok yakından alâkadar eden bu mevzu haız olduğu büyük ehemmıyet dolayısile günün en mühim mevzuu haune gelmiş ve halkm diline de düşmüş bulunmaktadır. Çok yakm bir zamana kadar ai'm bizatihi para vazıfesi gormekte idi. Herkes tarafından aranılan ve zamanla bozu'mıyan bu maden kendisinden evvel para vazifesi gören birçok emtaya nazaran büyük bir ehemmiyet kazanmış ve kendisinden beklenilen tasarruf. nıiibadele vasıtası ve iyi bir kıymet ölçüsü olmak gibi üç müh;m İktısadî vazifeyi en mükemmel şekilde görebilmiştir. Bugün bütün dünyada altına karsı almmış bir cephe ve altını para esasmdan atmak istiyen kuvvetli bir ternayüle rastgeliyoruz. Evvelâ Almaaya, İtalya gibi altın esasını terketnıek istiyen, altın bakımmdan fakir mem'eke'.lerde başlıyan bu cereyan, içinde bulunduğumuz harb senelerinde yavaş yavaş AngloSakson dunyasına da sııayet ederek tamamile beynelmılel bir karakter almış bulunmaktadır. Bu mevzu hakkında üzermde mcşgul olmamız icab eden ıkı mühim mesele vardır: I. Acaba niçin, bugün dünya, şimdiye kadar en mükemmel şekilde para vazifesini gören bu kıymetli madeni, para mekanizmasmdan terketmek istıyor? II. Eğer altın terkedilecek olursa, altının bugüne kadar gördüğü i.ttısadî vazifeyi ne görebilir? Altmı para mekanizmasmdan atmak istiyen temayülün sebeblerini çu şekilde hulâsa etmek mümkün olab:lır: a) Zamanımıza kadar altın bakımmdan zengin milletlerin takib ettikleri altın siyaseti, İngiliz iktısadcısı cRıcardo» nun bir memleketten harice çıkan altınm, fiatların düşmesi sayesinde o memlekete tekrar döneceğıni ve bu şekilde milletler arasında altının müsavi olarak taksim edilmiş bulunacağını iddia eden nazariyesini kökünden baltalamış ve 1914 harbini takib eden senelerde hemen hemen bütün dünyada mevcud altın Anıerikan, İngiliz ve Fransız bankalarmda birıkxiştir. Pek tab:idir ki bu hal milletler arasında altının gayrimüsavi bir şekilde taksim olunmasına sebebiyet vermiş ve eskiden mevcud mükemmci iktısadi ahenk bir daha düzelmemek üzere kökünden sarsılır.ış ve dünya yeni bir esas aramağa mecbur olmuştur. b) Altını para esasından terketnıek istiyen milletlerin ileri sürdüklerı ikinci bir sebeb de altın s.steminin her türlü devlet murakabesinden kaçan otomatik bir sistem oluşu keyfiyetidir. Bugün bilhassa muharib devletlerde deılet murakabesinın kendisini en çok hissettirdiği mevzu paradır. Devletler her vesi'.e ile para mekanizmasını ellerinde tutmak ve parayı nazik zamanın ihtiyaclarına uydurmak mecburiyetindedirler. Eğer para yalnız altma tâbi olacak olursa beynelmilel altın hareketleri millî para üzerinde tesirini gösterecek ve memleket dahilinde halli çok zor para buhran'arının doğmasına sebebiyet verebı'.ecektir. Bugün hemen hemen bütün dünyada iktısadî hayat, harb dolayısile devletin elınde bulunmakta ve devletler iktısadî faaliyetlerini paraya değil, parayı kendi malî siyasetlerine uydurmak istemektedirler. Bunun için de tek çare, kendi kontrollaruıdan kaçan ve haricden para kıymeti üzerinde çok müessir müsbet veya menfi tesirler yapabilecek olan altını para esasından atmaktır. Ve bu sebebden dolayıdır ki Alman, İtalyan ve hatta AngloSakson hükumetleri altını millî paralarının esası olarak kabul etmek istememektedirler. Eğer altın, para mekanizmasmda oynadığı büyük rolden affedilecek olursa, para karşıhğı olarak bankalarda saklanan milyonlarca ton altın ticarî bir emtia olarak piyasaya arzedilecek ve pak tabiî olarak da altının ticarî kıymeti bugünkü kıymetinden çok kaybedecektir. II. Bugün altını paraya esas olmaktan çıkarmak istij'en cereyan kendisini hem Mıhver ve hem de AngloSakson devletlerinde göstermektedir. Mihver devletleri paralarının kıymetlerini ithalât ve ihracat muvazenesi sa lktısadî tetkikler NALINA MIHINA Hindistan meselesi 1 ÇARIKLl ı yesinde muhafaza ve beynelmilel mübadeleyi ise beynelmilel bir klering vasıtasile idame etmek Istemektedirler. Biliyoruz ki bu memleketlerde para üe altın arasındaki münasebet, uzun senelerdenberi tarr.amile nazarî olarak bulunmakta ve hakikatte para hıç bir suretle altmla karşılaşmış bulunmamaktadır. Bu para kıymetleri İse mutlak ithalât ve ihracat muvazenesi ve döv.z kontrolu sayesinde temin edilmekte idi. Mıhver devletleri beynelmüel İktısadi münasebetlerden altmı kaldırmak iç n beynelmüel bir klering meydana getirmek istemektedirler. Vazıfesi milletler arasındaki ithalât ve ihracatı muvazene halinde bulundurmak olan bu müessese, büyuk bir takas odasından başka bir şey değıldir. Bugünkü beynelmilel mübadelelere bile zorlukla cevab veren bu sislemın en çüruk noktası harbden sonraki büyük faaliyetlerin istiyeceğı çabukiuğu temin edememesi ihtimalidir. Eğer bu sistem kurulacak olursa, ticarî hayat, İdarî hayatın bir şubesi halme geierek ve beynelmilel ticari münasebeller çok ağırlaşacaktır. AngloSakson âleminde rastgeünen fikirse altını sadece para esasmdan terketmek, fakat beynelmilel mübadeleler neticesinde ihracatla ödenemiyen ithalât açığırun kapatılmasında altını kullanmaktır. Gene AngloSakson âlemin Yazan: ı raf ta şayı olan şaFiat Murakabe komisyonu dün toplatonun kapısını künarak Bulgaristanian yeni gelen mançük dılenciler çagal komürlerinın maliyetinin yükselme~"~~~"^~"~~~^~"~ lardı. Baronun hizsinden dolaj'i mançal kömürü narkmın metkârları yollarda dolaşırlar, küçük bir kuruş yükseltilerek dofeuz kuruşa çocukları şekerlerle, yemişlerle kanduıp çıkarılmasma ve yerli kömürlerinde bu şatoya götürürlerdi. Ne bu dilenc.'ıer, fiata satılmasına karar vermiştir. ne bu çocuklar, bir daha ortada gözükOdun fia:Iarma zam yapılması için omezdi. dunculann yaptıklîrı müracaatin tetBu desiseci adamlann, doğrudan doğkikine karar verilmiştir. ruya, çocuk ana babalarile pazarjğa Komis.vcn. dün peynir ima'âtçılanmr. giriş"tikleri de olurdu. Zengin ve nüfuzönürnüzdeki ser.e. peynir istihsalâtı için lu efendilerinin maiyetindeki nedim'er istedıkleri fiat garant'.si işi tetkik olunarosına kaydetmek için kuçuk çocuklar muş. fakat böyle bir fiat garantisi verilaradıklarmı sbylerler, bu yoksul vs zamesine imkân görülmemiştir. vallı insanları, para, sırmalı üniforma, Dün. komisyona iki volunmuş ta^iık mebzul hediyeler ve ihsanlar, par'.ak bir getirilmiştır. Sah çıinündenberi fcozulistikbal hulyalarile aidatarak çocuklarır.ı maması için Tiearet Vekâlpti lâbnratuaellerinden alırlardı. nr.ın buz (Jolabmda muhafaza edilen bu İlk kaybolan çocuklar. uzun zaman tavuklarm çifti 400 kuruşa alınmıstır gcçt.ği haide evlenne dönmeyinca, herKomisvon. bu fiatı fıhiş bularak vazikes, bunu bir kaza vukuuna hamletti. yeti Mtiddeiumumiliğe büdirmeğe karar Fakat, yavaş yavaş iş büyüdü, çocuk vermi'itlr. kayıbları gerçekten bir afet haline gelMuhtelif vprlerien getirilen di; Baron hangi şehirdeki şatosuna gikömürler derse o havalide bir çocuk kıranı kenVilâye*imiz dahılindeki muhtleif kazıdini gösterdi. Memlekete, korkunc fakat mahiyeii larda tespit edilen f?zla mangal kömümeçhul bir salgın muıellat olmuş gibiy rti"ün naküne ba^lanmıştır. Kömfir miktan sehrin bugünkü ihtidi. Yollarda, saçını başını yolarak yavyaemı kısmen hafifletebilecek vaziyetrusunu arıyan analar sayısızdı. Ve bu, yıllarca devam etti. Baron de tedir. de tesadüf edilen ikinci bir fikirse altın sistemini büsbütün terketmek ve biraz evvel bahsettiğim muhtemel açığın kapatılmasında kendis ne beynelmilel bir karakter verilecek olan millî bir paranm meselâ İngiliz lirasınm kullamlması fikridir. Fakat acaba kendisitıe beynelmilel karakter verılecek olan para, milli paralar arasında bir temiııat rolü oynamıyacak mıdır? Ve bu sistem, gene altın esasını veya tamamile altının yerine kaim olacak olan dövizin hâkimiyetini doğurmıyacak mıdır? Görülüyor ki her iki sistem de, altın terkedildiğı takdirde kendbınin bırakacuğı boşluğu doldurarak ihtiyaclara cevab ! verebilecek bir vazıyette değildir Kor İki sistem de tamiri çok zor mahzurlar doğurmakta ve istenilen şartlara cevab vermemektedir. Bilhassa AngloSakson sistemi tamamile dar bir sahaya ıntıisar etmiş altın sistemidir. Peki ne olacak? Eğer altm terkedılirse vücude gelecek boşluğu ne dolduracak? İçinde bulunduğumuz zaman, mjaakksk ki iktısad tarihınin donüm noktalarından birisini teşkil etmek'edir Eski mes'ud günlerın dön.Tjesmi istiyen güzel ümidi öldürmek ne kadar zorsa, mantıkan da eski sistemin yenıden kurulacağmı zannetmek o kadar İmkânsızdır. İktısad âlemi kökünden sarsılmış, başdöndürücü bir sür'atle yarına doğru ilerliyor. Yarınn neler doğuracağını ve bizi ne gibi iktısadi hâdiseler karşısında bırakacağuıı kat'î bir şekilde bugünden tayin, maatteessüf İmkânsızdır. ÇARIKLl Muhsin Binal Maarif müdiirü oldu Bir müddettenberi tstanbul Maarif müdür vekllliğini yapan Umum müfettiş Muhsin Binal. bu vazifeye asaleten tayin ed:lmiş*:ir. BU GEGE Sinemasında En güzel aşk filmlerinin en güzel yıldra Çankaya motörüne dair tahkikat Karadenizde batınlan Çankaya motörünün kaptanı Maksud dün raporunu Liman riyasetine vermiştir. Ayrıca motör sahibi Mehmed ve makinist Mehmedin de ifadeleri alınmış ve dün akşam bu husus'.aki dosya Ankaraya gönderilmiştir. Magda SCHNEIDER seyircilerini coşturacak, heyecanlandıracak SEVMEK HAKKI " „ J* •• •• Karne tevzîatı bitiyor Mart ayının ekmek karneleri tevzli, bugun tamamen bitmiş bulunacaktır. Yalnız ağır iççi karnelerinm te\^iinde bazı ufak tefek aksaklıklar olmuşsa da bunlarm gelecek aylarda tekerrür etmemesi için icab eden tedbirler alınmışıtr. İBRAHİM ÖZGÜR ve Ateş Böcekleri KONSERİ FİLWE BLÂVE OLARAK RENKLİ MİKEY MAVS Saat 8,30 da gişeler kapanır. Yerlerinizi ev'velden tutunuz. Derin bir aşkın, ateşli bir sevdanın hikâyesidir. MAGDA SCHNEIDER ile beraber VICTOR STAHL ve PAUL WEGEKER in de temsil ettikleri bu film, ölüm pahasına f aşkına sadık kalan bir kalbin romanıdır. Saat 8.30 da eçen Büyük Harbde, Hindistan, İngiliz zaferi için pek büyük gayretler sarfetmişti. Hindistanın müslüman, Mecusi, hınstiyan ve sair dinlere mensub halk kütleleri, İngütereye bir bueuk milyona yakın asker vermişlerdi. Bu kadar askerden 943,000 kişi Hindistan dışına gönderilmişti. Mevcudün de yüzde 80 inden fazlası, yani 428.000 muharib ve 328,000 gayrimuharib olmak üzere 756,000 kişisi Türkiyeye karşı harb ehnişti. Irakta, Filistinde. Suriyede Türk ordulanna karşı bir tecavüz harbi yapan Hindlıler arasında yalnıı Mecnsiler degil. müsIümanlar dahi vardı. Hindliler. 60,000 kisisi ölü olmak üzere 121.000 zayiat vermişlerdi: bunun da 85.000 kişisi, yan! yüzde 75 ten fazlası Türk cephelerinde kanını dökmüştü. Bn harbde Hindistanın ne kadar asker verdi&ini bümiyoruz. Hindistan Nann M. Emery, 1940 birincikânununda blr milyon kisinin askere yazıldı^ını söylemişti. Hindistanın harb gayretlerinl gösteren bir broşürde, Hind ordnsunun 1941 şubatında yarım milyonu gectiğinl yazmıştı. Hindistan Nazınnın 1940 sonnnda, ileri sürdüjŞü bir milyon asker, buçün hakikaten mevcud olsaydı, Hindistanın do&u kapısı olan Birmanyayı müdafaa etmek için Çin ordusuna iimid baglamala lüzım kalmazdı glbi geliyor bize. Gerçi Hind ordusunsian Libyada, Eritrede, Habeşistanda, Irakta, İranda, Malezya ve Singapurda istifade edilmişse de, bu knvvetlere Ortaşarkın diger yerlerinde bnlunan Hind askerlerini ilâve etmek şartile dahl, bir milyemhık blr Hind ordusu teşekkül etmiş olduğunu kabul etmek kolay değildir. Meger ki, Hindistanda iç emniyetin muhafazası için büyük bir ordu mevcnd ola. Dominyon istiklâli istiyen Hind milliyrtperverlerine bn istekleri reddedildigi için, Hindlilerin «menfi mukavemet» yaparak tnçiltereye geçen habrdeki gibl yardım etmediklerini kabul etmek daha dognıdnr. Son gelen haberlere göre. nihayet Japon orduları Hindistanın kapısına dayandıktan, yani ynmnrta kapıya geldikten sonra, İnçiltere, Hindistan meselesini hallctmek lüınmnna anlamıştır. Kabineye yeni giren sabık Moskova büyük elçisi M. Cripps'in Avam Kamarasındaki yenl beyanatı ve M. Çörçilin Hindistan meselesini bizzat tetkik etmrkte olduğu hakkındaki haberler bunu gösteriyor. Eger, İngiliz hükumeti, Hlndistandaki durnmun vahametinl. Mareaşl Çan . Kay Şek'in Hindistam riyaretinden sonra, bu Çin milliyetçi şefinden öîrendivse, bo, hayll geç bir kavravıç demektir. Hindlilpre istedıkleri verilerek Hindistanın müdafaasında, onlann tam işbirligi temin edilpbilirse, bn mnvaffakiyet gene önemlidir amma, ordnlar mantar Cibi yerdpn bitmedi&ine göre. gene ge<? kalınmış demektir. Fakat unutmamak Iâzımdır kl, bn gibl ilserde geç kalmalt, Demokra^îlerin ve AngloSaksonlarm sanmdandır. Almanyaya ısmarlanan makine levazımı Öğrendiğimize göre Tuıkiye demir ve çellk fabrikaları için Almanyaya kısa ve uzun vadeli çelik ve demir aksam sipariş edilmiştir. Bu siparişin miktarı 300,000 liralıktır. Ayni şartlarla devlet demiryollan için de sipariş verilmıştir. 2 büyuk yıldız, fevkalâde ihtlraslı bir filmde VATERLO LAURENCE V I V I A N L E I G H OLIVIER Yüksek Deniz Ticaret mektebi müdürlüğü Yüksek Deniz Ticaret mektebi müdürlüğüne Denizyollan idaresinin kıymetli kaptanlanndan Said Özege tayin edilmiştir. Denizcilikte bilgi ve tecriibe sahibi güzide bir şahsiyet olan Sald Kaptana yenl vazifesinde muvaffalüyetler dileriz. Merinos ipliği geliyor Öğrendiğimize göre İngiliz donT.nyonidrından aiınan 200.000 kilo merinos ipliği mart basında memleKetimize gelmiş olacaktır. ISTIRAB GECESI filmini yaratmışlardır. Onümüzdeki salı akşamı SÜMER Sinemasında Edebiyat Fakültesi Dolmabahçeye taşındı Zeyneb Hamm konağında bulunan Edebiyat tafkültesi Dojnabahçe resim ve heykel müzesine taşınmıştır. Pazartesi gününden itibaren Fakülte tedrisatına burada devam edecektir. Diğer taraftan, Zeyneb Hanım konağının gelecek ders yılına kadar tamirine çahşılacaktır. Yap^lan keşiflere göre tamrat için 750 bin liraya ihtiyac görülmektedir. Diş Tabibleri cemiyetinin seçimi Cemiyetln senelik umumt toplantısı yapılarak yeni idare heyetine Prof. Kâzım Esad. Ziya Cemal. Suad İsmail, doçent Peyzullah. Neriman. Halll Hasan. Nihad, Hulusi. Kemal Yüce seçllmislerdir. Fred ASTAIRE Paulette GODDARD Ekmeğe nohud karıştırılacak Şehrimizde Belediyece yapılan uzun tftkiklerden sonra, ekmeklik unlara ylhde 6 nispetir.de nohud unu karıştırılması kararlaştırılmıştır. Buğday ununun ıhtiyatiı kullamlması kadar nohud ununun gıdai hassalan, ve ekmek renginin beyazlaşraasına yardımı da düşünülerp'< bu kpıara varılmıştır. Pek yakında L A L E Sinemasını Caz firtınasile saracak. ARTİE SHAVV CAZ tafsilâtlı ilânı okuyunuz. CUMHURİYET Niishası 5 Abone şeraiti Senelik Alb avuk Üc avhk Bir avhk Bu pazar günü İstiklâl caddesinde Tünel yakmmda Hayden pasajmda 483 numarada A W. Wooster nezdinde açık arttırma ile satılacaktır. Yarmki GAYET GUZEL ESKİ ve STIL MOBILYALAR kunısttır Turkıve tcin 1400 Kr. 750 . 400 • 150 • Harie icın 2700 Kr. 1450 » 800 > Yoktur. ^^^••••••^••1 Gazetemize eönderilen evrafe ve ranlaı nesredilsin edilmesin iade edilmez ve mes'uiivet kahul olunmaz YENI ÇIKAN KİTABLAB • AYIN BİBLİYOGRAFYASI ÜNİVER5İTE KİTABEVİ, yakında, bu isim altında aylık bir mecmua neşrine başlıvacaktır. Son bir ay zarfında çıkmfş her türlü neşriyatın tam bir listesini ihtiva edecek olan bu mecmuada, eserlerin müellifleri, sahife adedleri, fiatları ve satıldıkları yer gösterileceği gibi muhteviyatları hakkında da izahat verilecektir. Mecmuada, ayrıca, okuyucuların kitablar hakkındaki suallerile bunlara verilecek cevablar da bulunacaktır. Mecmuanın 12 sayı itibarile yıllık abonesi 60 kuruştur ÜNİVERSİTE Küabevi Ankara caddesi. İstanbul Şehzadebaşı ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ Gedikpaşa TURAN A Z AK KIZI Sinemalarmda: Mevsimin iki büyük filmi birden 1 MİHRACENİN Türkce sÖ7İü ve şarkılı. Büyuk casusluk, aşk ve ihtiras filmi. 2 C A S V S : U\ Dagover Süveydadan Ahmede: • Sevgili Ahmed; dün babam gördüm. Aramızda geçen muhavereyi sana olduğu gibi anlatıyorum: Kararlaştırdığımız gibi, onu yazıhanesinde ziyaret ettim. Beni gayet nar.k bir tavırla karşıladı Kabil olduğu kadar metin olmıya karar verimştim. Onun kuyor. Baban önüne baktı: hoşuna gitmek istiyordum. Çünkü ho Evet, onu reddedeceğimi biîir, dedi. şuna gittiğim anda her şeyin düzeleceğini sanıyordum. Kendisine, kim ol Kendimi tutamıyarak bağırdım: duğumu söylediğim zaman. bir an şa Fakat niçin? Elindeki kalemle oynıyarak cevab şırır gibi oldu, heyecanlandı. Ona: Beni oğlunuza ryçin lâyık bulma verdi: dığınızı anlamak isti>orum, dedim, bu Belki biraz ağır söyliyeceğİTi, denun için geldım. Görüyorsunuz ki çok di. fakat mademki açık konuşmömızj çirkin bir kız değilin Yüksek t=hsil.m istiyorsunuz... Ben oğhm için, başka var. Aıleme gelince. belki sizin kadar türlü bir zevce tahayyül etmiştim. Şimzengin kimseler değildirler ama, şerefli, diki kızlar hoşuma gi'.miyor: Fazla bilnamuslu kimseler oldukları muhakkak miş ve ukalâ oluyorlar. Meselâ işte sitır. Rıca ederim, yüzüme, gözler me zm şu pervasız hareketiniz, serbest taaçıkça bakın ve kusurumu çekinmeden vırlarmız, bilhassa yüksek tahsiliniz beni korkutuyor. Üç senedir benimle :rüsöyleyin. cadele eden, oğlumun peşini bırakmıSıkınülı bir tebessümle: yan, nihayet sevdiği adamın babas.le Bu izdivaca hiç bir zaman muvabir erkek gibi münakaşa etmiye gelen fakat etmiyeceğimi bildiğiniz halde bubir kadm! Belki kızacsksınız. kızım, faraya gelmenize şaşıyomm, dedi. kat Ahmedle evlendiğinızı tasavvur etCesaretimi muhafazaya çalışarak: tiğim zaman, sizi kocasma şiddetle ta Buraya sadaka istemiye gelmedim, hakküm eden, onu ezen. bütün arzudedim, aşkımı müdafaa etanek için gellanna esir eden bir kadm halinde gödim. Ahmed beni seviyor, yalnız o, iki rüyorum. Sonra bir şey daha var kı... mizden birihi feda edemiyecek bir vaziBütün kanım beynime çıkmıştı. Söyettedır. Size maddî ve manevî bağlarla bağlıdır. Sizi kırmaktan, mustarib zünü bitirmesine meydan ver^ıeden. etmekten çekiniyor. Sonra, Lstikbaiinin hiddetten titriyerek: Kâfi. dedim, sizi anlıyorum. Siz, de elinizde olduğunu. benimle evlendği takdirde derhal elinden. müessesenizde eski kcfah, kendis.nden başka kimjeyi ki işini alacağınızı biliyor. Geç nme düşünmiyen, kıskanc bir hodbins.r.ia. güçlüğü karşısında kalmamızdan kor Aşkın ne demek olduğunu bilmiyorsu Küçuk hikâye Bir aşk imtiham dı... Hatta bunu o gün Süveydaya da söylemek üzereydim. fakat bana vakit buakmadı. Bu sebeb nedır dıyeceksın. Senin bu kızı hakikaten sevdiğine emin değildim yavrum; evet, aşkına inanmıyordum. Kendi kendime şöyle düşünüyordum: Eğer hakikaten sevse, beni = nuz. Hayatınızda kimseyi sevmemiş ol kendisinden rica etmiştim. Onun açık, dinlememesi, isyan etmesi, sevdiği kaduğunuz anlaşılıyor. Ahmedi bedbaht hilesiz yüzünü, güzel. saf gözlerini gor dma koşması lâzım... Şımdi anlıyorsun edeceksiniz. Çünkü onun da kalbinm dükten sonra, inad etmekten vaz gedeğil mi? Halbu ki artık bu aşkın kuvkupkuru kalmasmı istiyorsunuz Siz, hiç çeceğinizi, yumuşıyacağınızı sanıvor vetine emin olduğum gibi, sevdiğin kabir şeyin farkında değilsiniz. Aşkın en dum. Halbuki zavallı kıza karşı, kovdma karşı da kalbimdekı eski kinin katı yürekleri nasıl yumuşattığından, en maktan daha beter hareket ettiğin:z çözüldüğünü, onu adeta sevmeğe başmağrur bir kadını sırasında nasıl bir anlaşıhyor. Süveyda mektubunda, bir esir haline getirdiğinden haberıniz yok. daha birbirimizi göremiyeceğimizi yaz ladığımı hissediyorum. Mağlub olmakŞimdiki kızlar öyle m:? Biz gencleri çe mış. Halbuki kaybettigim anda, onsuz tan müteessır değilım. Çünkü Süveyda, kemiyorsunuz. Neden? Çünkü biz, açık yaşıyamıyacağımı daha iyi anlıyorum. tahmin ettığim gibi güzel yüzü, sağlam karakteri. pervasız açık sözleri'.e ça gözlerinize bakabUiyor, ve kalbimizBu mektubla beraber, müessesenizdeki beni teshir etmiş culunuyor. Kaibım dekini serbestçe yüzünüze söyliyebilimemuriyetten istifamı yolluyorum O ikinize de açıktır. Size saadetler di'eyoruz. Msdemki böyle olmasmı istedinunla derhal evleneceğimi kendisine rim evlâdım İstifam geri gönderıyoniz, peki, mücadeleden vazgeçiyonım. Bir daha ne siz, ne de oğlunuz vüzü yazdım. İkimizın de bir daha. hiç bir rum. Hüseyin» etmiveceğimıze mü görmiyecekür. Yalnız şunu unut zaman sizi rahatsız Süveydadan Ahmede: reayın, sonunda s:z pişman olacaksınız emin olmanızı isterim. Ellerinizden ö«Sevgilim, perim. Ahmed» Bunlan söyledim ve oradan kaçar gibi Saadetten deli gibiyim. Babanla dün, Hüseyin Beyden Ahmede: çıktım. Nîsıl bir hiddet ve ıstırab içintekrar konuştum. Bana her şeyı ızah «Sevgili oğlum; deydim Allah bilir. Fakat şimdi, olduketti. Belki de onun hakkı vardı. AşkıMektubunu aldım ve kararını memça sak.nim. Sevgilim; artık bir'.eşmemızın böyle çetin bir imtihandan sapamize imkân olmadığını anhyorum. Seni nuniyetle karşıladım. Hayret ediyorsun sağlam ve her zamankinden kuvvetli babandan a>armaya, istikbaline mâni değil mi? Bak, sana anlatayım: Sü çıknuş olmasına seviniyorum. Nişan için olmaya hakkım yok. Aşkta biraz da fe veyda ile aramızda geçen münakaşa tesbit ethğiniz tarih pek yakın; elbisedakâr olmasmı bilmek lâzım. Seni unut doğrudur. İhtiyarlar, kendilerine isyan mi yetıştirmek biraz güç olacak. Fakat maya çalışacağım. Allah ikimize de sa eden, mukvemet gösteren kimselere mademki böyle arzu ediyorsun... Göbır ve metanet versin. Son defa Allaha karşı biraz haşin olurlar. Sonra ben, sevdiğin kızı tanımıyordum; ona karşı rüyorsun ki şinıdiden, babanın istediısmarladık. Süveyda» garib bir kinim, itimadsızlığım vardı. ği muti, uysal zevce olmaya gayret ediAhmedden Hüseyin Beye: Bununla beraber şuna emin olmalısın yorum. Zater ~rn nasıl istersen övle «Muhterem babacıâ'.m; ki, bugüne kadar bu izdivaca şiddetle olurum. Çünku seni seviyorum (iözBu gün Süveydadan bir mektub allerinden öperım canım. Süvejda» dım. Sizinle gelip konuşnıasını, ben aleyhtar oluşumun tek bir sebebi var heride Celâl

Bu sayıdan diğer sayfalar: