14 Mayıs 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

14 Mayıs 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tarihi Tefrika: 46 14 Mayıs 1134 — Hakiki vesikaları tasnif eden ve birbirine bağlıyan Kadri CEMiL Müellifi: Zshak FERDI sen Bekiroftan emindi!er.. Bu bi SA Kinci defa tekrar ı 14-5-934 Her hakkı mahfuzdur Tefrika: 61 Geçen kısımların hulâsası Mütarakeden sönra Istanbulda A- | nadolu lehinde ve aleyhinde çalışanlar vardı. Bunlar yorulmadatı, bıkmadan mütemadiyen çalışıyorlardı. — Leyhte çalışanlardan bir grupu ine aldık- ları İlhami ismindeki Glatada Ariyan hanma tercüman diye yerleş- mişti. Park eğlencesinde tesadif et- tiği Fatma Nüshetle aralarında bir se- vişme uyanıyordu. Diğer taraftan ev in oğlu Fatma Nüzhete Şahin ehyanın kahvesine giderek onunla ve | arkadaşlarile temasa geçmiye - çalış- mişti , Bu adam uzun bir müdavemetten sonra, Şahin ile anlaşmıya çalışmış; fakat ,Kâbyanın arkadaşları tarafın- dan yüz verdirilmemişti. Kâhya atlat- mıya çalışıyordu. Mehmet Bey: “Senona ehem- miyet verme,, der gibi: — Meseleden bizim de haberi- miz var. Hem bu ;'eni bir şey de değil. dedi. İlhami Bana sormadan hiç bir ş$ey yapmaz, — Demek sizin evlendi. —- Evlenmiş değildir. Feridun Bey meseleyi anlar gi- bi oldu. — Bilmem dedi. Nede olsa, ben ihtiyatlı hareket etmeyi ederim. Mehmet Bey: — Gene dedi, bu işi de biz, İl. hamiye vermeliyiz. Ondan daha! ehliyetle bunu takip eden arka - daşımız maalesef mevcut değil.. — Sizin bileceğiniz iş. Bununla| beraber ben, muhalif olduğumu ederim, Uha-| miyle, Fatma Nüzhetin bugünkü! vaziyetleri hakkında kâfi bir fikir| edinmedikçe bu kararımda “bitl kalırım. | - O halde çok geçmeden müs- | bet bir fikir edineceğini temin e- debilirim. — Feridun Bey, asıl — kafasını kurcalıyan mevzua döndü: | — Mehmet Bey, şimdi bana ne| tavsiyo edeceksiniz, Takip edildi - ğime kaniim, $üphe altındayım . — Takip edildiğini biliyor mu- sun?, — Kat'iyetle değil, Ffakat Pan - tikyanın ben muhakkak surette takip ettireceğine kaniim, — O halde buraya gelmekle ih- tiyatsızlık ettin. Gelmemclıydm | müsaadenizle tercih Dünkü kısmın hülasası Edip Bey isminde bir genç, Fatih Efendi ismindeki Arap bir falcıya gidi- yor. Bu adam, kendi tili Olduğunu haber * | , babasının ka- 'erdikten daha müthiş bir şey söylüyor: sonra, Hem, hem onun ne şekilde vefat ettiğini de bana anlattılar.. Fatih Efendi, soğuk kanlılıkla : — Eliniz, bunu söylüyor.. Delikanlının falcıdân — nefret| ve istikrahı arttı. Onun ille yalanı-| nı yakalamak, böylelikle bu - ifşa- daki hataya emin olmak - istiyor - du: — Annem öleli kaç sene olmuş? Arap,, pertavsızı, avuca tekrar yaklaştırdı: | cephane kaçırdığı hakkında bir ih| — Haklısınız.. Amma, sizinle de görüşmek mecburiyetindeydim . — Bunu nihayet bir vasıta de yapabilridin. — İşin çok uzamasından kork- tam. — Bundan başka ehemmiyet- li olan ikinci bir mesele daha var- dır. Şahin kâhya işi, Biliyorsunuz | ki, onu da istihbarata almka için teşebüste bulunmuştum. Kendisi Karamürsele, ile nin Karaağaçtan | bar var, Pantikyanın hakkımda - ki ilk şüphesi bundan ileriye geli-| yor. tanbulda olacağını, üç gün evvel| kendisiyle konuşluğumu söyle -| dim, Fakat inandırmak - kabil ol- madı, İşin hakikati de bu mer kezde.. Cephaneyi kaçıran Şahin|k İstanbulda değil , verdi. kâhya bugün Tetkikatım bu neticeyi ne yapalım?. — Bu vaziyette kâhyanın İstan bulda olduğuna — inandırmkatan başka çare yok.. | — O halde?, — Buna da bir plân hazırlama- İryız. Belki bir yolunu bulmak kabil olur. — Pantikyana inandırmak güç olacaktır. Nihayet Şahin kâhyayı kulağından tutup kendisine götür- mek: “İşte Anadoluya silâh kaçır- dığını söylediğiniz kâhya budur . İstanbuldadır. Bu son günlerde İs-| tanbuldan hiç bir yere ayrılma- mıştır.,, dememiz icap eder, Bunu yapabilecek miyiz?. — İki gündenberi uykusuzum Kafam çok yorgun.. bir dakikada karar bir halde değilim.. — Yarın görüşsek. . — Olur.. — Sizi nerede bulayım.. Mehmet Bey bir dakika düşün- dükten sonra; Sür'atle, yani verebilecek | — Senin bana gelmen doğru değil.. Takip edildiğinden bahse diyorsun.Ne yapmamaız lâzım gel diğini ben sana bildiririm. — Bir kaç gün vasıt- ile temas efelim — Ya çok m'him bir hâdise ile karşılaşı-sam.. — ©O zaman başka; fakat ted- birli hareket etmelisin!, . — Sizi daha fazla rahatsız et- Tefrika No. 2 14-5-934 Aşk ve ma- cera romanı Nâkıli (Vâ-No) . Fa- — Valdeniz vefat etmemiş.. kat.. — Bunu da tutturdunuz, söyleyin: Fakat?, Peki söylediklerime tahammül edemiyorsunuz. Lâkin , arzettim ki, müşterilerim, söyle -| memi emrettikleri zaman keşfiya- tım ne dereceağır — olursa olsun bildirmekle kendimi muvazzaf ad-| ederim.. Fatih Efendi, — böyle dedikten sonra, pek müşkül — mevkide kal-| mışçasına şıpır şıpır terledi. | Edıp — Acaba anneciğimin buına bir felâket mi gelecek?. — Bu heri- fin saçmalarını dinleyeceğime ! geçerek ikinci | Geçen kısımların hulasası Rusyada Ali baba Istanbulda Sultan Mecit ve Çat Nikola iki memi mansada cesirc | t arasında | yapmakla r arı bu delikanlıya teslim ederek, Kal- kasyaya gidiyor., Tifliste valinin kona da (Fatma) İsminde çok i kızı vardır. Ali baba b Ben kendisine, Şahinin, İs-| ter rayrı anlarında iş Bu çöömdu. Ülstara Beyi f rm gözdesile beraher )ısımıkh—fhr u- sırada 1. Ştanka bir tuzaga Ve mülüsim (Pe sahillerinde donanma başına | bir $tanka oldu. — Ne yapacağız, yavrum?7 Se- ni burada nasıl sekrliya ağız? Diyeres ağlamağa başladı. Rüstem, Gürcü dilberini çılgın ca seviyor: — Senden ayrılırsam, mam... Diye dövünüyordu. Fatma bü haber karşısında faz la telâş göstermedi. Korkma Rüstem! —dedi. Ben burada saklanırım.. Memur - lar beni bulamazlar.. — Peki amam, Bekirof, yaşıya- senin | derseniz biz kaçalım.. — Nasıl isterseniz.. — 19 Mecır Tom o gün daha sabah- tan başlıyarak şüphelendiği kap ları, birer birer çalarak kontrola çıkmıştı. Dolaştığı yerle- Fin hemen hepsi de tanıdığı idi. O ralarda hic te âdet olmadığı halde bizzat bin türlü gevezelik ederek beş on| sır koparmıya çalıştı. Son uğradığı kapılardan biri d | Madam Margeritin eviydi. Buraya elini kolunu sallıya sallıya girmi- ye kendisinde salâhiyet Madam Margerit — tarafından da| büyük bit nezaketle karşılanırdı. Ağzındaki kocaman piposunu herbiri birer çapaya benziyen diş- leri arasında sallıyarak g bulur ve buradan çıkıp şündü.. Müşkül kendi kendisiyle cenkleşen arap sordu: — Annenize dair avucunuzda vaziyet içinde okuduğumu söyliyeyim mi?. | — Edip, ağzından kaçırmış bu -| lundu: Söyleyim.. — Apnenizle “sevişeceksiniz ..: | Biribirimizi zaten canımız gi- bi severiz, — Öylesi değil. Delikanlının gözleri, dehşetle, yuvalarından fırladı: — Ya nasıl?. — Maalesef, Edip Bey, aşkla... Hani, Yunan efsanelerinde, klâsik | edebiyata geçmiş — “Kıral Ödip,, diye bir macera vardır, Bunu, ta - rih derslerinde — çocuklara — bile mektepte okuturlar. Edip ve Ö - dip.. O Kıralla, dahi,| biribirine benziyor. Mektepten ve edebiyattan aklınızda kalmış o) - malıdır ki, Ödip, &NNesi ile seyi < isimleriniz | saklanmana lüzum görmiyecek.. Biliyorsun ki o prens Mihailovi - çin çok iyi hattâ biraz da kendisi-! ne fazlca sadık bir dostudur, Ta- harriye gelecek memurlara evinin her köşesini açacak.. — Ben bunun çaresini buldum . — Nasıl?. — Bekirofu kandıracağım: “Çarın gözdesi Fatma — bana çok benzermiş.. Memurların işgüzarlık| göstererek beni yakalayacakların- dan korkuyorum.. Rica — ederim, beni evinizin mahzenlerinde sak - laymız.. Malâm ya, ben sinirli ve hâmile bir kadınım.. Yüreğim oy- narsa, çocuğum kazaya — uğrar.. Yazıktır.,, Diyeceğim, Bekirof beni çok sever.. — Kendi kızı gibi bana şefkat ve muhabbeti vardır . Bu ricamı reddetmez. Rüstem Fatmanın fikrini reddet medi. Bekirof henüz evden dışarıya| çıkmamıştı. Fatma vaziyeti anla-| tarak kendisinin mahzenlerde sak lanmasını istedi, Bekirof valinin bu tedbirinden| haberdar değildi. Birdenbire - so -| kakların jandarmalar -tarafından kesildiğini görünce: — Prensin bize de itimadı yol»sW Mmu?, Bilâistisna her evi araştır - mak ne demektir?. Diye söylendi. Fatma, Bekirofu kâfi derecede tahrik etmişti. Bekirof: — Hakkın var, -dedi.- Bu heriflerden her şey ümit edilir. kızım! | Çara yaranmak kastiyle seni eli - mizden almaları ” muhtemeldir. Haydi, peşimden gel.. Seni erzak| | mahzenindeki çuvalların arkasına saklıyayım !, . Rüstem, Bekirofun gösterdiği| . Kendi kendine: — Bu adamı tanımasaydık, ya- kayı ele vereceğimizden yoktu. Diyerek seviniyordu. şüphe Jandarmalarla sivil memurlar © mahallede evleri taharriye baş- ladıkları zaman, — Fatma, erzak mahzenindeki pirinç ve şeker çu -| vallarının arkasına saklanmış bu-| lunuyordu. Rüstemin icinde en ufak bir z budur.| K“ ler alnınıza bu felâketi yaz mış. Delikanlı, hiddetle, şiddetle a-ı yağa kalktı: Susun!., Artık söylemeyin...' Siz ne menfur adammışsmız. Olın falcılık paranızı., Bir lirâ yerine beş Lâkin, para kazanacağım diye böyle şeyler bir namuslu insana sölenir mi?, Ben, lâ Allaha, sonra Peygambere lira. .. ve üçüncü olarak ta anneme tapı « nırıma.. Ne hakla bana bu iftirala- r* alıyorsunuz?, — Beyefendi, siz, buraya, istik- baliniz, mukadderatınız hakkında malümat almağa — geldiniz mi, gelmediniz mi? İste ben de avucu- nuz içinde okudııkl.xrımı size bil- diriyorum, Bundan dolayı mes'ul muyum? Hem, sonra parayı böyle' başıma atmağa — hakkırız yok.. Bann borcunuz sade bir liradır. O nu alırım? Arkasını — bahşiş ĞU'CI kabu! etmem, İsterseniz, bana an- raştırmayı alelusul yıpuıkıl'." N evin mahzenlerine kadar inmiy* cekleri şüphesizdi. Rüstem, Bekirofun evinde ’.'ı “uz bir. kizmetçiden korkuyo' Jl Bu hizmetci, yirmi beş yaşlarıf! bir çerkes kızıydı. Rüstem, Beki' rofun evine geldiği — günden?” çerkes kızı Rüsteme gönül ve! ti. Ş Rüstem, çerkes kızı Sıfi)'"_" © günkü halini hiç te beğenmt! ti, — ÂAcaba, Safiye” memurl” bir boş boğazlık yavar mı? İ Endişesi Rüstemi düşündü! gak ge başlamıştı. Zaten çerkes kızınım o $' tavrı da Rüstemin şüphelerini tıracak kadar mânalıydı. Rüstem, Bekirofa bu eııdi!/ den bahsederek: — Safiyeden korkuyorum. Demişti. Bekirof, adamlari” kendisine ihanet elmiyeCCİiJ: emin görünerek: — Merak etme, oğlum! ' di— Safiye çok temiz yıjrckli | kızdır. Ondan — biç bir fef' beklenemez. Halbuki Safiye efendinin v duğu kadar temiz yürekli bir $ değildi. Ve günler geçtikçe kıskançlık hisleri, Safiyeyi * Rüsteme fenalık — yapacak taşmış ve derinleşmişti. < Safiye, Aylardan beri g0* . oymak istediği Fatmayı evdef . zaklaştırmak fırsatını ele £ mişti, Memtürlar Bekirofun evi r.fi tırmıya başladıkları zaman, ye, jandarmalardan birinin ı) ğına bir kaç kelime fıııld için, muhitine emniyet vel"tI tavırla ortada dolaşıyordu * aa , Sivil memurlar ve jan% lar Bekirofun evinde ar! yapmıya başlamışlardı. Safiye bir aralık Rüstemi? nuna sokuldu: ; — Jandarmalar şeker Ç“"r'?v nı indirirlerse, ne yapacal Rüstem kaşlarını çatarak! — Sus?.. Diye mırıldandı.. neniz hanıme yi gi nun da eline bakayım.. AY'“ bet kendisinin de avucun! gilerde yazılı mı ıöylerilî'-c',a' mukabilinde fazla para i$t' Edip, bu sırada, rafına bakınıyor. Pardös reye koyduğunu görmek isti Kısa ve soğuk ifadeyle cevbi di: # — Annemi buraya )'oıl:;Piİ' yım?, Allah vermesin.. namuskâr, böyle sözleri işidece! azallah, çileden çıkar. — Mesele, benim de mucip oldu., eKndisindef alamazdım, , — Mersi, mersi.. Edip Bey, Fatih Efend";_ ; disine zorla iade ettiği J" - aldıktan sonra, dışarı fır Kapıyı hızla klP“î:, .—ı

Bu sayıdan diğer sayfalar: