23 Ağustos 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12

23 Ağustos 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İkinci Dil Kurulta yı bugün son top- lantısını yapıyor Iktibaslar Yunan vapurların-| da çalışan . ecnebiler “Pm;şa,, gazetesi yazıyor: Dün Barhiye nazırı ile liman reisi, gemiciliğe ait birçok mese- leler arasında Yunan vapurların - da çalışan ecnebi tebaası telsiz telgrafçıların en az bir müdde” zarfında işlerinden çıkarılarak yerlerine Yunanlıların tayin edil - melerinin vapur kaptanlarına em- redilmesi için bütün Liman Reis- lerine ve Yunan Konsoloshanele- rine tebligat yapılmasına karar vermişlerdir. Bu tebliğ, telsiz sı- nıfından işsiz kalanlara yer bu- lunması maksadiyle yapılmış ve buna riayet etmiyen vapur sahip- lerine karşı Deniz İşleri Müdüri- yetince şiddetle hareket edilmesi mukarrer bulunmuştur. Bu tebliğ, Yunan vapurlarında tayfalık yapmak üzere dışarı mem leketler limanlarmna gidecek olan işsiz deniz amelesinin himayesi hakkında Bahriye Nazırı tarafın- dan imza edilen talimatnamenin mülemmimidir. Bu talimatname, gönderilecek işçinin evsaf ve sure ti himayesine ait olmak üzere se- kiz maddeden ibarettir. Bu suretle açılacak yerler dol- durulmak üzere ihtiyat olarak İn- giltereye. —zabit gönderilmesine teşebbüs edilmiş ve şimdilik ma- kinist ve telgrafçı on zabitin İn- gilterede bulunmasına hükümetin müsaadesi alınmıştır. Bu müsaa- deye kaptanların da ithali için mesal sarfedilmektedir. Bu gün- lerde gönderilecek olan ilk hey'e- tin altısı makinist ve dördü telsiz telgrafçıdır. GEL snapila Davet Davutpaşa Gençler Birliği U- | mumi Kâtipliğinden: Birliğimizin senelik kongresi (7) eylül 1934 cuma günü saat (11) de toplanacağından bilü - mum mukayyet azanın muayyen vakitte Birliğe teşrifleri ehemmi- yetle rica olunur. e eR a Ceset bulundu Dün öğleden sonra Unkapanı köprüsünün yanında denizden bir ceset çıkmıştır. Yapılan tahkikat neticesinde cesedin bundan on gün evvel Unkapanı köprüsü al- tında denize girip yüzmek bilme- diğinden dolayı boğulan Salih is- mindeki bir hamala ait olduğu meydana çıkmıştır. Türkiye İş Bankası İstanbul Şubesinden: Bankamızın Onuncu kurulma senesi gününü takip eden 27 Ağus tos 1934 Pazartesi günü merkez ve bilümum şubelerimizin kapalı bulunduğu muhterem alâkadarla- rımıza arzeyleriz. ZAYI — Evkaf idaresinden al- makta olduğum maaş tatbik mü- hürümü zayi ettim, Yenisini kaz - dıracağımdan eskisinin hükmü yoktur. Ali oğlu Hafız Musa Tefrika N: 29 Bu yeni benliğin hamlesiyle kollarımı gerdim, gerindim, Fa- kat bir şeyin daha farkına var« dım; Küçülmüştüm. O zamanlar, odamda ayna yok- tu. Şu yazı yazdığım dakikada, yatağımın yanında duran ayna, o- raya sonradan gelmiştir. Bilhassa, bu değişmeleri görmek için ge- | tirdim. Gece, vakit hayli geçti. Hatta, sabah oluyordu, diyebili- rim, Hizmetçiler, en deliksiz uy- kudaydılar. Sessizce ve kendi e- vimde bir yabancı gibi, koridor- ları geçtim. Odama — girdim. İşte oardayken, ilk defa olarak ve bü- ılün manasiyle, Edvard Hayd'ın tekevvün ettiğini sezdim. hayli küçüktü. Cekilin yüzün ne kadar ışık ve iyilik parlıyorsa, Hayd'ın yüzünde ve umumi eşkâ bir ülük damgası vuruluy- linde de o derece acı uğur- suzluk, kö du... Fakat tecrübem bitmemişti. Hü viyetimi büsbütün kaybetmiş ol- | mam, tamamen değişmiş ve ebe- diyyen Mister Hayd olarak kal- mam ihtimali de vardı. doğmadan bu işi bitirmeliyim., diyerek tekrar lâboratuvara dön- düm, İlâcı yeniden, hazırladır içtim. Bütün © dağılma, yayılma ve tekrar kendimi bulma acıları, ağrıları, yıpranmaları baş göster- dikten sonra kendime geldim. İki Yüzlü Bütün dünyaca tanınmış, fevkalâde meraklı zabıta ve tahlil romanı Edvard Hayd, Hanri Cekil'den | | vard Hayd şeklinde bir defa “Güneş | Maymun vurulmuştu. çantadan çıkarılan sincap, tazı gibi “onun “kokuüsunu “takip Tederek yuvanın yerimi bulacaktı.'. Fakat... 23-8.934 Seciyem, biçimim, yüzümün etli- | lik ve düzgünlüğü tekrar geri döndü. Artık iş kolaylaşmıştı. Hemen ilâcı dikiyor ve Doktor Cekil ha- linden sıyrılıverdikten sonra, ka- lm bir manto gibi, öteki şahsiyete bürünüyordum. Soho semtindeki evi aldım, İ- çersini güzelce döşedim. Bir hiz- metçi tuttum. Tuttuğum hizmet- çinin sessiz bir mahlük olduğunu biliyordum. — Diğer taraftan da, kendi evi- min hizmetçilerine, Mister Hay” ismindeki adamın istediği zaman girip çıkabileceğini tenbih ettim. Hatta bir yanlışlığa, yadırgama- ya mahal vermemek üzere, Ed- mahsus gelerek, güya kendime bir ziyarette bulundum. İşte bundan sonra, o, senin pek itiraz etmediğin — vasiyetnameyi hazırladım. Maksadım gu idi: Eğer, Doktor Cekil halindeyken baştma bir şey | gelirse, Edavrd Hayd olarak, hiç- bir şey kaybetmeksizin ve tama- men kanuni şekilde bütün o serve- H ele geçirebilecektim. Bu ikinci benliğe geçtiğim za- nan, zevklerimin ne kadar ber- batlaştığını tarif edemem. En kanlı şeylerden hoslanıyorum. U- fak çocuğa yaptığım zulüm bunun eseridir. Adam | (Yazısı hikâye sütunumuzdadır) Çeviren Hikmet Münir Sir Danvers'in ölümünden da- ha iki ay evvel, akşam gezintile- rimden birinden geç vakit dön- müştüm. Yatağa girdim. Fakat sabahleyin uyandığım zaman ken- dimde bir tuhaf hal hissediyo- | rum.. Etrafıma bakmam, odanın ı döşemesini dikkatlice seyretmem, perdeleri, karyola tüllerini, göz—- den geçirmem velhasıl muhitim- le aramda bir mutabakat kurmam mümkün olamadı. Sanki kendi 0- damda değil, Soho'daki, Edvard Hayd'ın yatıp kalktığı evde idim. Kendi kendime gülümsedim. Bu ruhi vaziyetin, bu hayal aldan- masının unsurlarını — adeta tahlil etmek istedim... Bu ara, gözüm elime ilişti. Han- ri Cekil'in eli, san'ata yakışacak istidada, büyücek, beyaz yakışık- l bir eldi. Fakat şimdi gördüğüm el, kuru, damarları çıkmış, ve tüy- lü bir eldi. Edvard Hayd'ın eliy- di! Belki bu ele. yarım dakika ka- dar baktım. Hayret icinde bakar dururken, birden bir korkuya ka- pılarak yerimden — sıcradım. Ay- nanın önüne koştum. Ve aynada- ki şekille karşılaşınca, iste şaş- kınlığın büyüğü o zaman baş gös- terdi. Bu nasıl oluyordu?. Ben yata- ğa, Hanri Cekil olarak gitmiştim. Sabahleyin Edvard Hayd olarak uyanıyordum. Bunu nasıl izah'| | birden bire değişiyor. Bir baykuş sesi LAti bir ya ökşama.'Ay: arada KöŞ çük bulutlar arkasına saklanıyor” ” rada olanca parlaklığı ile yaylânın — ra sıra dizilen tepelerini okşiyor- lediye bahçesinden atılan havai fi ler gökte allı, yeşilli, morlu, sarılı dızlar halinde dağılıyor. Akım akif geçen halkın yüzleri hep neşeli; heP” sinde de gündüzün vazifesini - leştirdikten sonra gecenin zevkli ifh' rahatine kavuşanlara mahsus — sevifif görünüyor. Şuradan geçen hamallâfı amoleler bile ayni halde. Ankara gÜ” düz çalıştı. Şimdi hak ettiği zevk V© huzur hayatını sürüyor. ... Önümdeki kitabın sayıfalarını kt* rışlırıyorum. Gözlerim tatırlara takt” la takıla kelimeleri toplarken Gülen yüzler şen çehreler, yanlarında kocaalrr V€ çocukları ile insan seline akıp gidet | kadınlar yok öluyor. Ortalığı bir mü” tem havası kaplıyor. Havai fişeklef artık yıldız. saçmıyor. Ay ortadafi kaybolmuştur. Tenha yıkık bir sokak; herkes “E* zanı şerif” in okunması ile beraber sık kafeslerin arkasında küf kokan ©* cakları yanına sinmiş; senelerden be” ri güneş yüzü görmediğinden nl_d solmuş kadınlar erkân minderine dif çökmüş köşede oturan ve dinin şert” itinden bahsettikten sonra “Kurantif Kerim” okuyan adama korkak kor * kak bakıyorlar. O, müczzinin ihtarı ü * zerine “Yatır” namazını — kıldıktaf | sonra sabahleyin bir kaç vekât fazlâ “teheccüt,, namazı — kılabilmek — içif yatacak, sabaha karşı, alaca karanlık* ta “Euzü okuyarak, halâya "ıded' apdest alıp camie koşacak, sonra € * ee" genp Te zamanını KACAT 1 CI Kuranı şerif” te bulunacak ve.. ve bt hayat o adam ve o kadımlar için ölü" me kadar fasılasız, Cumasız, bayram” sız, şenliksiz sürüp gidecek... j ... 5 Dehşetten ürpererek silkiniyorum Ohh!.. Ankara gene canlandı. Gene © şen, mes'ut kafileler akıp - gidiyer" Kahkahalar göklere yükseliyor. AY parlıyor. Havai fişekler yıldızları ilt gökü ziynetliyorlar, Fakat bu geçirdiğim kübus #f idi? O kâbusu bana geçiren bu kitaf nasil insafisice, börbarca kaleme alıPl mıştı? Yeni ve parlak bir medeniyeti yıkarak yurdumu bevedi köçebelerif yurduna benzetmeğe — teşebbüs edemı milleti bu yola sürüklemek istiyen bi sefil ruhhu mahlük acaba hangi felâ” ket baykuşu, hangi menfaat düşükü” nü propagandacı idi? Talik bir besmele ile başlıyan sa * yıfanın bir evvelisine bakıyor — ve bif isim okuyorum: “Ali Ulyi”... . . .« —MLTLEMEİMEM—L——Ee edebilirdim?. İzah etmeyi bir yâ* na bırakın.. Nasıl önüne geçecek” tim?, , Sabah enikunu olmuştu.. Hi” metçiler uyanmışlardı. İlâçlar y#” nımda değildi. Onu yerinden mak için, iki kat merdiven i lâzımgeliyordu.. Yüzümü kapıyarak ııı,;ıll"’ı düşündüm.. Fakat bu ne işe Y# rardı?. Vücudumun değişikliği * ni saklıyamazdım ya!.. Sonra W den hatırıma şu geldi.. Hizmete? ler benim Edvard Hayd halind? eve girip çıkmama alışmış d miydiler?.. Bu fikir, yüreğimi az rahatlandırdı. Çabucak giyindim. Vücudum* mümkün olduğu kadar uygun ge lecek bir elbise seçtim. Ve ora! çıkarak koridora doğru yürüm” ladım. ğe başladım. e — —- VV VAY NY DN L FAFSEŞF d geei X J LAY AY PY P

Bu sayıdan diğer sayfalar: