9 Ekim 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12

9 Ekim 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İzmir körfezinde iki Fransız torpi- tosu geri çevrildi Musul petrol kuyularından İs- tihsal edilen petrolün ihraç iskele- lerine daha az masraf (ve fazla süratle getirilmesini : -temin için madenlerden ta denize kadar bü- yük borular döşenmektedir. Re» l d köşuyordu”! zanım sarayına doğru kö İ bekçilik Yasi yekoyaiii simlerimizde bu boruların döşen- mesi faaliyetine âit iki manzara görülüyor, ESNAF VE IŞÇİ İliyel etmeyin Bir satıcı kadın- lardan şikâyetçi Kümkapı - seyyar Efendi ne diyor: satıcı Nul Görüyorsunuz: Herkesin yük süz çıkamadığı bu yokuşları biz günde kimbilir kaç defa sırtımız- da küfe, önümüzde yük iner, çi- karız. Kazandığımız her (bir kuruş için akıtlığımız ter bilmem ölçüle- bilir mi? Fakat ne yapalım: Çalışıp ek - mek parası kazanmak için yorul - mak ve ter dökmek lâzım... Bu seyyar satıcılık kadar, bel ki ter döken hiç bir esnaf yoktur.. Düşününüz bir defa! Bizim müş- aterilerimiz kadınlardır. ise ne kadar müşkülpesent olduk- larını söylemiye lüzum yok.. Bunlar bizlere çok iziyet edi- yorlar. Bizi hiç düşünmüyorlar. Pencereden çağırırlar. Küfeyi sır- tımızdari indiririz.. Pahalıdır, iyi değildir, şöyle, böyledir, diye al - mazlar.. Kendilerinin yüzlerine karşı söylemiyoruz, bari siz ya - xm: Eğer almıyacaklarsa nafile yere eziyet etmesinler... Onların | Kaçak usulle işçi çalıştırılıyor! i fabrikasm - la çalısan ma “| angoz Mehmet | “fendi mat irza gelerek şun arı i “— Sirkecide - Yemir (kapıda Marangoz “F..., garajın - Mehmet ef. da Türk tebaa-| smdân olmıyanlar, gizli surette ça lıştyorlar. Bunların seyyar tezke-! releri olmadığı gibi, kazanç vergi- si de vermezler, Ben 100 kuruşta 27 kuruş ka- zanç vergisi veriyorum.. Bana ya- zik değil mi? Bu hak mıdır, Ay-| nı sınıfta olduğumuz halde ben Yergi vereyim onlar vermesin, son | ra da hükümetin bunlar: çalışmak tan meneden kanununa rağmen hâlâ gizli çalışsınlar? v söylemiş» Bu vergi meselesini Maliye tah- sil şubesine söyledim. “F İmın Tam olarak ismini de söyle- dim, Bana bir istida ile müracaat etmemi söylediler. Benim ne mec- şlide Kara « | buryetim var, Kendilerinin takip etmesi lâzım gelmez mi? Hem de | ihbar vaki oluyor. Dalına binmemel! Yeni dükkân açanın şikâyeti Kasımpaşada Uzunyolda ahçı Limnili Mehmet Ali usta diyor ki: Bu dükkânı açalı dört ay ka- dar oluyor. Mübalâgasız söylü - yorum her iki günde bir bir bele- diye memuru gelir, şunu şuradan kaldır. Şuna şöyle yap. Hepisinin ayrı âyrı dediklerini yaptım. Şimdi de tencereleri de- | giştir diyorlar. Sebebi de eskiliği Bu gördüğünüz tencereler- le yemek pişirilmez mi? Bünun sıhhate neresinde? Bunlardan maada söylediğim gi- bi dükkânı açalı daha henüz dört mazarratı İ ay olmuşken benden kazanç vergi si istiyorlar. Bü seneki vergi tar- hında hesaba ben de dahil edil - mişim. Halbuki bir dükkân açarsa bir senelik vergi - den muaf tutulmak hakkını haiz- kimse yeni dir. Şayet söyledikleri otuz dört | lira vergiyi de almak ister ve alır- larsa'benim de dükkânımı kapat- mak mecburivetinde (kalacağım P muhakkaktır. l Her parçası ayrı bir beyecanla okunacak macera, kıskançlık, kuvvet, : aşk ve sevahat romanı ASLANLI HÜKÜMDAR SÜLEYMANIN OĞLU AĞI Tefrika No. 55 Üçüncü günü, karısı ve oğluyla beraber yola çıktı. Aşita Hergülün yoksuzluğunu bu zamanda anla - dı. Meğer o, ne kıymetli, ne can * İ dan arkadaşmış.. Onun iri vücudu, kuvvetli ade - leleri kücücük bir akrebe mağlüp olacağı akla gelebilir miydi? Hergül şöyle.. Hergül böyle.. Aman Hergül buradan... Şu ağa” ca çık.. Hergül bu yolu aç.. Her- gül su dalı kır.. Hergül su bul.. Bütün bu emirlere bir kuzu ita- atiyle biş eğen Hergül, gözlerini kapadıktan sonra artık uçsuz bu - caksız ormanlarda tesadüf edilen müşküller kolaylıkla yen'lemiyor- du. İ Süleyman, kırk yaşında atıldığı ! bu maceradan elli beş yaşında kur tulmıya çabalıyordu. Bunda müvaffak olabilecek miydi? Ikinci kısım ez yi YAMYAM KRALI MANZA'YA | GELEN HABER N'yam Niyam kabilesinden bir vahşi, dili bir karış dışarıda Man- Yolda kendis'ni bu delice koşuş- tan alıkoymak istiyenlere o muka- vemet ediyordu. Manza, büyük Manza.. O, Mi- yan Miyam'ların reislerinin reisi, bu şöhretli kabilenin eşi yok kra- leydi. Koca Mönito vilâyetine ancak ö hükmeder, bütün kabileleri o- nun başa geçirdiği reisler idare €- derdi. Manzanm sarayının bulunduğu bu kasabada herkes bu dili bir ka- rış dışarda koşan adamı tanıyor- du. O, Manzanın itimat ettiği adam larından biriydi. Vandu diye çağ- rılır, Krala a't bakır eşyaların sak Tandığı Karaş ormanındaki mağa- ranın bekçisiydi. | Emrinde tam seksen Niyam Ni- yamlı yani yamyam vardı. On se - İ neden daha çok bir zamandanberi Kralın bu vazifesini yapıyordu. Önün kapkara vücudunu güneş ışığında pırıl pırıl yapan heyeca- nımın sebebini kim merâk etmez” di; işte bu yüzden herkes öğren mek merakına düşmüştü. Acaba mağaraya hücum vir mi olmuştu. Fakat, hiç bir yam yam buna ihtimal veremiyordu. Karaş ormanı tekinsiz bir Or” mandı. Buraya kendini bilen hiç kimse girmeğe cesaret edemezdi. En az seksen yüz kişilik kafileler halinde, o da pek ender zamanlar- da mecbur olundukça girilirdi. Bu orman Afrikanın balta gör- memiş ormanlarından biriydi. Burasının serin ve sulaklığı, dünyanm en korkunç hayvanları- nı içinde toplamıştı. Gökyüzünü kaplıyan büyük a - ğaçlar arasından yüz, iki yüz met- LR iYazan: Rıza Şekip re yüksekliğinde şelâleler derin ve vahşi nehirlerinde a çeşit timsah, binbir çeşit aygıri bulunur, vahşi filler v halinde dolaşır, antiloplar, lar zürafeler, gergedanlar, yi eşekleri sürüler halinde gezefi yalar arasındaki gizli mağafi rın hemen her biri aslan a Yy lanlar hüküm sürdükleri di. Yamyamlar bu ormanda kere gorillerle de karşılaş i dı, Hayatlarında hemen her dk böyle vahşi hayvanlarla kari miy ve boğuşmaya alışmış / yamyamlar bile bu ormanın # içine girmek, adını en rirlerdi. İşte Manza servetinin teşkil eden bakırlarını bu içinde bir mağarada saklı Manza bakırları uğrunda her Vandu'nun emrine seksen mel du muhafaza edebilmek için” yüzden fazla. adam gönd mecburiyetinde. kalırdı üç günde biri veya ik'si vahşi vanlara kurban giderdi. Vandu kasabada çok nadif rünür, fevkalâde bir şey ol Manzayı bizzat rahatsız eti N Vandu karısını da irsi mıştı, Bütün günleri orda ge” Vandu sarayın önüne so zaman yorgunluktan ta bitmiş bir haldeydi. Zaten içi girmeye muktedir olamadan j kömür çuvalı gibi devrildi. / Çok koşmuştu, susuzlukta” zı köpürüyor, gözleri kararıydf İmdadına koşup gelen saray cilerinden üçü, onu güçlükle d dırıp bir gölgeye çektiler, su“ ler; kendisine getirdiler.. yi Vandu lâkırdı söyliyecek © değildi; yalnız, kesik kesik: |" — Manza! Manza! E Diye biliyordu. e g Vandu pek âlâ Mana yamlar Kralı Manzanın ber vail len zamanda sre liyordu. Fakat, görmesi kak lâzımdı. Hem de hemef dakikada. / Manzanın teşrifat nazırı?) ber gönderildi. İkisi bir yalnız kaldılar.. Sonra o da af kak surette meselenin krala ii verilmesi lüzumunu ileriye gi ve döğrüca harem dairesine e Halk, yamyamlar, sarayı" da bekliyorlar, sesleri tâ içine kadar yayılıyordu. 3 Bekçiler, uzun müddet yeri dağıtmıya uğraştılarsa da kamayacaklarını anlayınca © geçtiler. y Ormanda ne vardı? Kral zinesi yağma mı edilmişti? Pi (Devami 1

Bu sayıdan diğer sayfalar: