25 Kasım 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

25 Kasım 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HABSER'in Hikâyesi Amerikalı milyarder ak Kinley ile karısı İstanbula geliyorlar; — ken- dileriyle tanıştyorum; — bir akşam ça- yında, Nevyorktaki evleri için iki yüz kadar hati alacaklarını söylüyorlar; iki teraftan da kazanacağım — komis- yonla birdendire zengin olacağımı dü- şünüyorum. Büyük bir halı mağazasındayız. Halı tüccarı bir çok kıymetli parçalar çıkarıyor, Milyarder Mak Kinley bü. tün bu halıların hepsini alaaek. Bana dönüyor: — Yekünu yapabilirsiniz, — diyor. Yüz yirmi çeşidi bulan bu eski ve ta- rihi halıların kıymeti 200 - bin lirayı tutmuştur. Amerikalı zengin çek defterini çı- karıyor; acele ve telâş içindeyim; her şeyin biran evvel bitmesini istiyorum: Saat bir buçuktu. Milyarder koltuğunda - hafif bir hareketle döndü: — Yekünu yapabilirsiniz.. ; Bu dakikalarda, bizzat ben, kendi hareketlerimi etrafımdaki- lerden çok daha iyi hatırlıyabili- yorum: Hareketlerimde büyük bir acele vardı. Yekün kafam- daydı; fakat her şeyi birdenbire kaybetmiştim, haneler birbirine karışmıştı; o dakikaya kadar var- lıklarını kendimden daha iyi bil- diğim rakkamlar uçacak birer kuş haline gelmişti; alnım müte- madiyen terliyordu. Birinci yeküinu büyük bir hata ile topladım. Ali Seyfi: — Doğrudur! diye iddia etti. Küçük kardeşi birinci hadde 75 rakam eksik cıkardı; bu, hep- sinde aşağı yukarı 3000 lira ka- dar tutuyordu. Sonra, gene kü - çük kardeşin sesini kulaklarım tıkanmış bir halde en uzak bir ses gibi duyuyorum: — 168,000 lira... Ali Seyfi her vakitki zengin hareketli itiyadıyle, yavaş yavaş Milyarderin karşısına geldi: — 18,000 lirayı tenzil ediyo- rum; 150,000 lira... Mak Kinley, başka hiç bir hare- ket yapmaksızın elini sağ iç cebi - ne soktu: — Bir kalem!.. dedi. Çek defterini çıkarmıştı. Hikâyemin dönüm noktasında- yım Ve burada ister istemez mil- yarder Mak Kinleyin karısını ye- niden hatırlamak mecburiyetinde kahyorum. Bununla beraber, şimdiye ka- dar onu unuttum mu?.. Bunu zan- netmem.. Sadece, “mavi gül,, ha- lısı onu birdenbire değiştirmiş gi- biydi. Yahutta, bir zamanlar Sfenks diye anlatmak - istediğim kadın, yeniden kendi tabiatine dönmüştü; kocasının yanında, daha başka ve daha rahat bir kol- tukta hiç sesini çıkarmıyordu; fa- kat, bu büyük alış verişte herşeyin halledildiği son dakikada, mil- yarder Mak Kinleyin, onun göz- lerini arayacağmı biliyordum. Ni- tekim, bütün hareketlerin — hızla ilerlediği son dakikada, mağaza- nın kımıldamıyan büyük sessizli- ği içinde, en gürültülü bir ses ka. dar, kulaklarımızda onu uğultuyla işittik: — Mak Kinley.. Halıları al- makta hata ediyoruz. Herhangi bir kelime söylemek- ten daha ziyade bu konuşmayı ta- kip etmek mecburiyetindeydik. Mak Kinley, parmakları çek def- terinin üstünde: — Niçin azizim!.. dedi. İsterse- niz, çeşitleri değiştirebiliriz. — Hayır, bunun için söylemi- | dim. Milyarder Mak Kinley, İs- Milyarder Mak Kinley'in halılar | | bir zar oyununa girişmişti. yorum; her şeyden evvel, şimdiye kadar ikimizin de düşünemediği başka bir sebep var. Halıları ya - nımızda götürmek pek müşkül o- lacak!.. Ali Seyfi bir atmaca süratile atılmıştı: — Bu iş halledilmiştir madam. Size ait herhangi bir müşkülât ol- mıyacak. İstediğiniz yere serbest- çe gidip gezebilirsiniz; halıları ilk bir posta ile, doğrudan doğru- ya adresinize gönderiyorum. Halı tüccarı, kadının geldiği dakikadanberi yavaş yavaş kurdu- ğu değişmiyen fikirleri üstünde Elle- rini süratle uğuşturuyoru. Adeta bir demiri koparmak istiyor zan- nediyordum, Daha ayni dakika- da, ayni atmaca hareketleri için- de milyardere döndü: — Mister Mak Kinley!. Her halde bir banka adresini tercih e- dersiniz. Hepimiz milyardere bakıyor - duk. — Evet, evet, diyordu o... Çok doğru söylüyor. Bize ait hiç bir engel olmayacak. Niçin böyle düşünüyorsunuz azizim? Kadın: — Var... Diye ısrar etti. Müş- külâttan daha başka bir şey var.. Biz ancak üç ay sonra olabiliriz. Ali Seyfi anlamamış gibiydi: — Sigorta parası benden Ma- dam!.. Dedi. — Hayır... Onu söylemek is- temiyorum. Biz Amerikaya gidin- ceye kadar halılar postada, ya- hut gümrüklerde değiştirilebilir. — Fakat yanılıyorsunuz.. Yir- mi beş senedenberi bu işi yapıyo- rum; babam da bir halı tüccarı idi. Aşağı yukarı yüz sene olu - yor, en uzak memleketlere en tehlikeli zamanlarda gönderdik.. Hiç bir vakit başımıza böyl bir İkimiz de, Ali Seyfi, ben mil- yardere dönmüştük. — Karısına karşı yegâne hamleyi ancak mil - yarder yapabilirdi. Bir saniye göz göze geldiler: — Bu olabilir... Dedi Mak Kin- ley. Düşünememiştim. Karısı: — Olabilir. azizim, diye ilâ- ve etti; geçen sene Lord King Ba- yın Hindistandan yengeme gön- derdiği halıları hatırlayınız.. Bu- gün hâlâ bulunamadılar. Gözlrini Ali Seyfi biraberlerin en büyüğüne çevirdi: — Güzel halılarınızı alama - mak mecburiyetindediyiz.. Ame- rika Fena... Çok Ffena... Burada Ali Seyfiyi artık hatır- layamıyorum. Daha doğrusu burada hiç bir şeyi hatırlayamıyorum, Sadece kafamın içinde büyük bir rakam gürültüsü vardı. Sonra, Ali Seyfi biraderlerin, üzerinden yirmi dört saat bile geçmemiş olan emniyetli seslerini işitiyordum: — Halılar şimd'den satılmıştır, hiç merak etmeyiniz... Koltuğa yığılmışım. Milyarder Mak Kinley o gün, ancak iki bin lira kıymetinde kü- çük bir secade aldı. İki taraftan da yetmiş beşer lira komisyonla aşağı yukarı yüz elli lira kadar kazanmıştım. Bununla beraber ümidimi hiç bir vakit kaybetme - HABER — Akşam Postası Almayada . . * Hitlerci gençlik nasıl yetişiyor? Lö Mua mecmuasında Ceneral A, Nisel tarafından yazılan bir makaleyi kısaltarak alıyoruz: Nazi hükümeti gençliğin asker- liğe hazırlanması işine büyük bir faaliyetle sarılmıştır. Gençlerden müteşekkil birliklere her şeyden önce taplu ve disiplinli bir tarzda emir alarak değişik hareketler yap mak talimleri gösteriliyor. Bu talimler her türlü arazide yürüyüş ve harekât yapmağa ve halkım gözü önünde düzgün bir şekilde durmak kabiliyetini geniş- letmeğe yarıyor. Gençler — önce teker teker, sonra manga ve niha- yet takım halinde talim görmek- tedir. Talimlerin verdiği alâkayı art- tırmak için gençlere açık nizamda türlü hareketler ve vazifeler yap- tırılmaktadır. İşaret ve Mors al fabesinin kullanılması da emirle- rin kolayca gönderilmesini temip etmektedir. Araziyi tetkik ederken gençle- rin yalnız bunu tarif etmeleriyle iktifa olunmamakta, bunun as - kerlik bakımından değeri — ve bir müfrezenin kendisine verilen - işi smıdenyıpıbıl üzerine dikkati çel mesi gibi hususlar üzerinde de bil. hassa israr olunmaktadır. Bu ara da tırmanma, karanlıkta — ve or- manda gözetleme ve dinleme talim leri yaptırılmaktadır. “Gizleme,, işine de ehemmiyet verilmekte, saklamak üzere kürekle vücudun vaziyetine uygun çukurlır açmak, harita okumak, pusula kullanmak, cihet tayin etmek, kroki veya pano ramik görünüş resimleri yapmak, rapor yazmak gibi şeyler de öğre tilmektedir. 'Teker teker talim bitince genç- lere toplu halde basit talimler yap- tırılmaktadır. Bunlar, ileri karakol, yürüyüş - te emniyeti temin, gizlenme, keşif, karşılıklı muhtelif hareketler, bas- kın, kaçma ve kovalama gibi şey- lerdir. Açık talimat verilerek ve harekât hakemlere kontrol ettiri- lerek bunların yanlışsız yapılma- sına da çalışılmaktadır. — Gençler bazan gece açıkta yatmakta, çadır kurmayı, yemek pişirmeyi, balta kullanmağı, döküm yapmağı öğ- renmektedirler. Bu arada nişan talimlerine de büyük bir ehemmi- yet verilmekte ve bu talim daimi surette yaptırılmaktadır. Beden talimleri gençleri bilhas- sa döğüşe yarar şekilde yetiştir - mekte, dar kaidelere uymağa, yor- gunluğa dayanmağa, çabuk karar vermeğe alıştırmaktadır. Jimnas - tikte, iyi veya fena havalarda ya- pılan koşularda ve manialardan atlama talimlerinde daima yazdı- ğımız noktalar göz önünde tutul. maktadır. Gençler Alman ordusunda kul- lanılan saplı bombaları atmağa a- lışmak için çekiç atma — talimleri yapmaktadırlar. Bundan başka yazın yüzmeyi ve kışın ski ile kay: mağı öğrenmektedirler. Bu talim leri yapanlar, acemi, usta ve öğre: tici adlariyle üç kola ayrılmakta- dır. Fikir terbiyesi de beden terbi- tanbula gelen seyyahlardan bir gün zengin olabileceğimi bana anlatmıştı. Her mevsim başında bu fırsatı yeniden bekliyorum. Kenan Hulüsi v Hayvanlarda Zekâ KN Nat y Myayarıi B ayaıyaFBNN a Hi nasıl terbiye ed & Konuşan köpekl Terbiye edilmiş köpeklerin şa- yanı hayret işler yaptıkları, hattâ alfabe ve hesap öğrendiklerini geçen perşembe günkü sayımızda yazmış, misaller gösterm'ştik. Fransada bir rövü müdüresi Madam Borderieux adlı birinin köpeği Zou'nun maharetlerinden de bahsetmiştik. Bu köpeğin sahibesi anlatıyor: “Bir gün kocamın huzurunda ona ders veriyordum. Bir cemin a- detlerini söyledim ve köpek dü- şündüğüm mecmuu aynen bildi; ben de onu tebrik ederek pastası nı veriyorken kocam mani oldu. “— Aldandı, dedi. “— Hayır aldanmadı. “— Kocam söylediğim adetleri tekrar etti ve benim düşündüğüm adet te Zou'nun — verdiği cevap ta yanlış olduğunu ispat etti. Bu- nun üzerine bütün bunların — bir düşünceyi okumaktan, bir telepa- tiden ibaret olduğunu anladım. Artık anlıyordum ki Zou benim dimağımdan, açık bir kitaptan ol- duğu gibi, okuyor ve bunun içindir ki çok çabuk öğreniyordu. Filha- kika, sorduğum sualin cevabımı bil miyorsam küçük şakirdim şaşırır kalırdı....... Zou telepati sayesinde taksim yapardı. Halbuki ben ona hiç bir zaman taksim yapmasını öğretmemiştim. Mm. Borderieııx ye nazaran, , dimağın- dan okuyabilmesi için mutlaka o- nunla temas etmesi lâzımdır; u- zaktan telepati istenilirse kat'iy- yen muvaffak olunamaz. 1927 senesinde Tulüz şehrinde Zou'nun ufak cemler yaptığı bir toplantıda bulunanlar sahibesinin hüsnü niyetinden şüphe etmediler. Fakat bütün bu muvaffakiyetin sırrını şuna atfettiler: “Köpekle teması muhafaza eden Mm. Bor- deriux'unun elinde vukua gelen gayri ş”uri takallüs hayvana “dur,, işaretini veriyor. Bu faraziye çok doğru olsa gerektir; çünkü hay- van kutu içerisindeki pastaları ye- mekten başka bir şey düşünmez ve söylenen sözlere hiç ehemmiyet vermez, — sözlere — Zu'nun da Elberfeld beygirleri gibi, baş- ka köpeklerden hiçbir far- ı Maymunlarda Tanrdığımız bütün n arasında Şampanze, Üt - Goril gibi yüksek ııııyl“J şüphesiz, gerek hakiki © itibariyle ve gerek dim neşvünümaşı ve ruhi teza!! bakımından insana en çok şan hayvanlardır. € Şimdiye kadar maymunu? vetini ölçmek için usulü dâ! de taharriyat yapılmış © Filhakika genç ve ehli şersif miş maymunlar üzerinde him müşahede mevcut ise lara büyük bir ehemmiyet V) mez. Çünkü ehli şeraite B” .| maymunların bulundukları sİ ve gayri tabil hayat, vahşi hallerindeki şartlara mediğinden ittihaz edilen * lar doğru olmasa gerektir. dan başka ehli şeratitte maymunların yaşı ilerledik$ reme tutulduklarından kı liyelerinde vukua gelen tab” lâtr takdir etmek mümkün dir. Yüksek maymunlardan ”” ğu sirklerde, muzikhollerd" hir edilmiştir. Birincisi ze, Barnum ve Baley teşhir edilmiştir. Bunun i hanadır. ve dişidir. Mücev? rini takar, yemek masasın ne oturur. ve denildiğine kimse öğretmeksizin, kı V çatal kullanmasını bilirdi, Bostok sirkinde teşhir ©, erkek şampanze, üç tekerlek lespit üzerinde gayet gezinir, sonra sofraya o tal, bıçakla yemeğ'ni yer V€ tuvaletini yaparak yatardı. Çok muvaffak olmuş bi marada, bir otel odası gör! dişi ve bir erkek şampanzet rodan avdet ederler, j yemek isterler. Erkek, bardağına, büyük bir ne şarap doldurur ve karısına hizmetler yapardı.. Yemek tikten sonra her ikisi de b den çekinerek soyunurlar nım gömlekle yatağa girel kek te ayni kıyafetle onu | der. Gayet kuvvetli olan P ismindeki şampanze kusu redingot giyinmiş olduğu ' kı yoktur. Mm. — Borde- ç h yerde kendis'ni takip edef e ricuz köpeğin bu Muvaffekiyelni | gi arkasında bulunduğu A l divenlerinin düğmelerini ( b.. lokantaya girer, gayet * çatal ve bıçağını ln.ıllıll“fL ( N c'nsi hakkında garsonâ * eder, şarap gı,uının karır, anlar gibi bır ic başlar. Yemeğin miş geldiği vakit cebinde Nk ro çıkarır, ucunu keser İ yakar ve içmeğe koyul W “ .—w ra redingotunu ç.kııır. İ Y 4; elbisesi giyer ve ııhl"d h b bütün zekâvetten mahrum oldu - gunu kabul edemiyor. Hayvan “Evet,, demek için üç ve “Hayır,, demek için dört defa elini vuruyor. Bazan sorulan çok güç suallere bile köpeğin, evet, hayır, diye cevap verebilmesini Zu'nun zekâvetine hamletmekten kendini alamıyor. iyle elele yürümektedir. Muha-| Miş şampanya — şişl aa înıı.ııf ettirmek 'v: karak-| hiç birisine dokvnn';::;v*j I vım süratiyle döner | teri saği lamlaştırmak yun ülkülerinden biridir. Bu maymunların ya :| san hareketleri, hiç P"““' Tim ve terbiye neticeti Bunlari arzu ila deği la w T! bedınniıklıhh-ıııüıullıı

Bu sayıdan diğer sayfalar: