6 Aralık 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

6 Aralık 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Li düğünlerinde, son zama nlarda tek tük otomobiller de görülüyor. ; 2 muhabirimiz yazıyor: iki te Vilâyeti, sınırları içine, in değişik güzelliklerinden ğa : g , di #efalar birbirlerinden ıg ii ide saklar, ©, buğün s'ze bazı âdetlerin- zı (Kızık) Nahi- de etraf köy'ere miyen tarafları vardır. | tip, âdet ve telâk- | ailelere ne de ihtiyarlar meclisine verilmiştir; köylünün pek kuvvetli bir hisle bağlı olduğu anane bunu, ! dekor içinde değil, onun biraz ya- senenin yayla mevsiminde muay» | yen bir gün olarak doğrudan doğ- bir çok insan kümelerini | ruya tespit etmiştir. Düğün mera” | siminin yapılacağı yer, gene ana- | neye göre, yayladaki asırdide bir | çam ağacının altıdır. Senenin muayyen gününde bir gok çiftleri birden evlendirmek e- ilâyet merkezini kuşatan | sas olduğuna göre, evleneceklerin dağları »*u cenvbunu teşkil «| İ sayısı bir iki cifti geçmediği yıl, | İten da ormanlık bir mırnta- İ ihtiyarlar meclisi: yüksek ve dağlıktır.. ti Misafiri çok severler... a Irk tam Türktürler.. Ay hura 5 yarı, sağlam kimseler» | m tamamen! » e Mya ettikleri ihtimali galip- | j in hususiyeti başka köy- fhalarma bilhassa riayet e- İNN iy e 8 doludur ki bunları gör- Anda sonsuz bir alâka u-| 2 Davul zurna müstesna, Maş İğünlerin kemen her nokta- | De başkalık vardır. Evvelâr | Ke ek istiyen her cift istediği İ Sg, vu yapamaz. Hattâ bir Ny tdahi olsalar gene bu, ne Tay» ve de ailelerinin arzusuy- a edilebi ancak köy ih-! Kem meclisinin ekseriyetle ka- | NE lerin ihtiyarlar meclisi ta- münasip görülmeleri za- lm beraber bunların mik alel a kâfi görülmelidir. Dü- ta #manını ve nerede olaca- bağlıdır: Evlenmek isti- — “Oğu'larımız kızlarımız da- ha büyümediler!.. Gelecek yıl hep- | sinin düğünlerini birden yapaca- ğız!...1 der, diğer gençlerin evlen- tin birden evlendirildikleri vaki- | dir. İhtiyarlar Meslisi evlenecekle- kız alıp vermemekle baş-| rin sayısını kâfi görürse hemen dü ne ve sayacağım diğer dü- | ün hazırlıklarma başlanır. Dü- İ ğün günü bütün gelinler süslenir.. Tavulcu ve zik düğünleri öyle husu- | Yüzlerine kırmızı duvaklar örtü- lür.. Öküz arabalarına bindirilip davul zurna ile yayladaki görmüş geçirmiş çam ağacının altına gö- türülür. Kızık düğünlerinin yapıldığı yaylayı azıcık tarif etmek fena ol- mıyacaktır: Burası yemyeşil çi- menlik; büyük ve sık ormanlıktır. Gökyüzüne doğru yükselen çam- | ların arasından zorla süzülebilen | güneşin ışığı etrafa tatlı bir loşluk emeyi lâzımdır. Bu karar serper.. Billâr gibi akan soğuk su- Ye göre bir çok kayt ve ları türlü türlü kuşları dinlemenin zevki de kaşkadır. İşte böyle bir yerde, yeşil çimenlerin üstüne u - zanıp eşsiz bir merasim seyretme- nin herhalde keyifli bir şey olaca- ğımı tahmin edersiniz. Fakat her | i odaya kapatıp alçak bir iskemle - | safhasında bir başkalık olan kızık etme salâhiyeti ise ae | düğünleri, maalesef tarif ottiğim zurnacılarla oyuncu | İ nında, oldukça çıplak bir yerde ya pılır; çünkü kızık düğünlerinin bu, gün görmüş, kanburlaşmış bir gövde ve bir kaç daldan ibaret ka- lan bir çamın altmda yapılması gene an'ane icabatındandır.. Ata- lar cemiyetlerinin de orada yapıl- mış olması ve çama atfedilen ğur, köylüler nazarında, ona karşı yüksek bir hürmet beslenmesine sebep olmustur. Bunun için, düğü- nün yakındaki yeşil çimenler üs- tünde, sık ormanlık arasında ya- pılması teklifini köylü âdeta bir hakaret gibi telâkki eder. Bütün gelinler yaylaya getirilince, sabık çamın etrafına, yarım daire şek - “vallıların yüzleri o derece sa A; tutulur ki, açıkta kalan tek gözle- rile etrafı ancak şöyle böyle göre- bilirler, Bu sırada davullar zurna- lar coşarlar.. Bir taraf elemlenir - ken diğer taraf ta ziyafetler baş - lar, Bu iş biter bitmez sıra gelinle- re hediye dağıtmak faslına gelir. Verilen hediyelerin başa konması âdet olduğundan bir müddet son - ra gelinlerin tepesinde —arkala « rındaki çam iskletinin eğri büğrü dallarile tuhaflık müsabakasma çıkmış gibi— acayip birer sütun yükselmeğe başlar. Hediyelerden sonra çamaltı me | rasimi de bitmiş sayılır. Öküzleri- | nin boynuzlarına kadar süslenen bir araba ile evvelâ en çok hatırı sayılan gelin, akrabalarile birlik - te, hediyelerile evine götürülür. Bu şekilde gelinler birer birer ev- lerine taşmırlar, Sonra kayın vali- deler kemali azametle gelinlerin evlerine gelirler.. Onları yalnız bir ye oturturlar.. Gelinler, hiç ses çı- karmadan önlerine bakarlar, Bun- dan sonra, kaynanalar iskemlede oturan gelinlerin arkasına geçer ve onları koltuklrınm altından tu- tarak bir kaç defa silkeler, yerle - rinden kaldırır ve oturtur, ayni za» manda şu cümleyi tekrarlarlar: —“Fena huyları bırak !,. Fena | huylarını bırak!.. Fena huylarmı birak!.. Bu eğer sözde, gelinin fena huyları anasının evinde silkilip bırakıldıktan sonra, kend )- İr, yeşilli elbiseler giydirilir ve süs- İ lü öküz arabaları içinde güveyinin / evne getirilir. Fakat, güvey gecesinin vayla - daki uğurlu çam altn'a yapıl İ masi an'aneden olduğu için, akşa- i melidir, dedik. Ve bunu derken, Ulusal bir sanati doğurmak için en iyi tedbir olduğunu elbette dü- şündük. İlkönce garip gelen böyle İ bir teklif, görüyoruz ki şimdi kök | salıyor, ve doğruluğu teslim edili- ! yor. Devletleştirme şudur: İ A — Her sanat şubesinde en değerli gençleri devlete aylık veya kontratla bağlamak. İ B — Kendilerine verilen, yahut, Ulusa, inkilâba, Ulusal kalkınma» | ya dair olması şartıyle serbest bı- takılan mevzular içinde, şu kadar | i eser teslim etmelerini istemek. C — Bu eserleri toplamak, ge- | İ zici sergilere, müzelere, galerilere i asmak, vilâyetlere dagıtmak. Yalnız şu beş üç şart koskoca bir iştir. Ve bu iş devlet işidi Sovyet Rusya gibi bir misal göz önünde durdukça uzağa gitmeye | İ hacet yok sanırım, Bugün orada | san'at devletleştirilmiştir. En muk | tedir san'atkârlar devlete kontrat- la bağlı, ve senede şu kadar eser | vermeye melburdurlar, San'atın hı zını, yüksekliğini hiç te bozmayan böyle bir himaye sisteminin neti- cesi Rusyada apaşikârdır. 1 — Kültürü yükseltmek, mak. i 2 — Rejimin propagandasmı hem içte, hem dışta, “güzel, iyi doğru,, ile temin etmek. 3 — Medeniyetin en tam ifade- si olan san'atı halka sevdirmek. Güzel san'atlarımıza yön vere» | bilecek biricik tedbir olan devlet- leştirme işi bir yazanın hoşuna git- İ memiş. Diyor kir “Büyüklerden caize bekleyen eski edipler insanlık seviyesinde | birer dalkavuktan, kâse yalayıcı - | dan yukarı yükselmemişlerdi. E - dip, san'atkâr, sefalet çeker, fakat | ilham perisinden başka kimseye minnet etmez, boyun eğmez. . O-| nun başında hür bir vicdandan yapılmış temiz bir taç vardır, eğik mez bir alın taşır. Aylıklı bir res - | sam ancak oda duvarlarını bada - yay- olabilir, bir san'atkâr olamaz.,, Bir kere bizde san'atın devlet - leştirilmesi aleyhinde olmak mem | leketin san'at vaziyetini bilmemek | tir. İşin bu tarafından vaz geçtik, dirmediğini işaretten kendimi ala- mıyorum, limesi ile bir tuttuğum den “caize,, (!) bekliyen san'at - kârm pek yüksek eserler verebile- himay edildiği kadar rahat çalışır ve eser verir. veommindi sane samara ma yakın oraya bir cadır kurulur.. Büyüklerden, ve “büyükler, ke- 4 “otorite,, '£ ceğini bilmek gerektir. San'atkâr &ğ l | İ San'at Gahisleri Genç san'atkâr ve devlet Türkiyede sanat devletleştiril. ! dö * z -nte, Pows- s'n, “otoritenin aylıklı san'atkâr- i ları idiler. Rubens, Marie de Me - dicis için Luvr'daki o şaheser | iş- lerini yaparken kâselişlik etti ise, ben o kâselisliğe kurban olayım! Papa için çalışan “aylıklı ressam,, Mikel - Anj olmasa idi, âlem Siks- tin'in o ölmez işlerine sahip olmaz dı. Mısıra baksak, Yunana baksak, san'atı ile zengin her bangi devre baksak, san'atkârm “aylıkçı,, ola- rak, “otorite,, nin himayesi altın - da olarak çalıştığını görürüz. Bi- zim tarihimizde de Koca Sinar, devletin himayesi altına giren san" atkârın neler yapabileceğini gös « | > terir sanırım. San'atkârı sefalet, açlıkla kar - deş yapan o romantik ve kof zih- niyeti atalım. San'atkâr rahat ve malzeme ister; onun yüksek ham- lesine karşı gelecek her maddi sr- kıntı, yapacağı eserin güzelliğine, ölmezliğine baltadır. İlham per'si, atölye, boya, tuval, dinç kafa de- İ mektir! İlham perisi san'atkâra el İ uzatmak, eserine bakmak ve onu sevmektir, On beş seneden beri (ogençliği- mizin öz kuvvetini şu vâtana bir san'at vermek için çalıştığımızdan bağırabiliriz ki : Plastik san'atlarımızı devletin himayesi altına alalım! En değer- Hi, üç, beş genç ressamımıza, bey « kelyontanımıza, maaş verelim, ve- relim ki onlar da, rahatla, dinç ka- fa ile, ulusa sağlam eserler versin- ler. Fakat dikkat edelipi! Bü iste,“ san'at tufeylilerine, zıpçıktılarına yer olmasm! Memleket malı olan genç san'- atkârı kurtaralım. Plastik san'atı- mız, sınırlarımızdan dışarı çıksın. Türkün “güzel,, de neler yaratabi- leceğini âleme göstersin. Gençlik bekliyor Ressam NURULLAH BERK na etmek için çalışacak bir nakkaş | Yeni Eserler Gİ Dün ve Yarn İİ Tercüme ktlliynte muharririn san'at tarihine göz gez Bi Dr. Bernard Hart Dr. İzzeddin Deliliğin Psikolojisi Petrarka, Mikel - Anj, Leonard N Geç vakte kadar eğlentiler yapıl - ( i dıktan sonra yeni evliler yalnız bi- Mİ rakıjır. Bu şekilde, her gece bir * İ çiftin “güvey girme,, merasimi kut £ lu'andığından, bir günde düğün - “iğ | leri yapılanların sıra ile birer gece çam altında güvey girmelerini bek | ! lemek lâzımdır. Bu kadit çam taslağına yüksek | bir uğur atfedilmesi neticesi, do - kuz ay on gün sonra, eğer bir ço- | cuk dünyaya gelirse, ona bütün köylü sonsuz bir kıymet verir ve | bundan ataları çok büyük bir gu - rur duyarlar, i 1. Vasfi Fiatı 50 Kuruş Dağıtma yeri: Vakit Matbaası ESAD ELİ Diş Tabibi Halit Galip Ezgü İstanbul ve Wünih Un wersitesinden Dip'omal İ Bevoğlu Tepebaşı Nec

Bu sayıdan diğer sayfalar: