3 Mart 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

3 Mart 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HABER: FÜN aait T İYİLİK YAPDIN DELİKANLI YOLCULARI ŞAĞIRIN VETEKLİKENİN GEÇTİ. GİNİ HABER VERİN Bu ADAMLARI Üyi MÜHAFAZ, K T GEN DAHA ÖLMEDİMLİ. ıxıfuı:?ığı? 'bıneıııçtan. xıxv»ıl Yi A 2 İTÜN SERVETİNiİ- |RR İZE BİRAKMADI- İ| Mi? 180 EOIJİYA 'şi;ııdiiğündm çok yüksekti. O ad sevi- | yordu. Aklı, siyah gözlerinin ateşini kalbinde heran için duyduğu Prim- ver'deydi. Bununla beraber kimseye bir şey söylemiyordu. —Tivoli Monte Forte yolu üzerin- dedir. Sezar Borjiyanın ordusu da ta- bit buradan geçecektir. Topların, zırh he askerlerin geçtiğini — göreceğim... Şimdilik!... Ragastan büyük adımlarla “Papa- nın köşküne doğru yürüdü. Ve bütün gün bu sayfiyenin etrafında dolaştı durdu, Akşam üstü otele döndüğü za- man arkadaşlarına : — Hele gükür! Iyi şeyler öğrendik.. Şimdi düşmanımızzın kuvvetini biliyo- rux, Köşk ve otrafı 50 silâhli korucu, 30 kadar uşak, 20 kadar kâtip, papaz, Senyör ve piskoposla dolu. Herhalde mühim bir kuvvetle uğaraşacağız. Fa- kat bunları temizliyeceğimiz muhak- larak: Ertesi günü gene erkenden sayfi- yeye doğru yola çıktı. Bir gün evvel bir uşaktan bir çok şeyler öğrenmişti. Bugün daha çok şeyler öğreneceğini ümit ediyordu. Bir kayanın arkasına saklandı. Sık ağaç yapraklarını siper anlarak köşkü ve etrafımı gözetliyordu. Tivoli yolu üzerinde ve daha yüksekte gizlenmiş olduğu için köşkün bahçesini görebili- yordu. Ragastan bir saattenberi bulundu- ğu yerden sayfiyeye girip çıkanları seyrediyordu, Gayet yavaş — yürüyen bir ihtiyarın alnımı silerek kendi bu- Tunduğa tarafa gelmekte olduğunu xördü. Bu ihtiyar köşk bahçesinin Ti- voli yoluna açılan küçük bir kapısın- dan çıkmıştı. Ragastan: —İşte bu pek işime yarayacak! de- di.. Hemen bulunduğu yerden çıkarak Ihtiyara doğru yürüdü. Ve ihtiyarın gşaşkınlığı daha geçmeden Almanen e- TJarak: —Bonjur efendim! dedi. Zaten bildiği Almanca bu kadardı. İhtiyar İtalyanca veyap verdi: — Anlayamadım efendim.. —Üyle ise İtalyanca söyliyeceğim.. Lâkin istediğimi iyi anlatamıyacağım için kusura bakmayınız., — Galiba yabancısınız?, —Evet, Almanım, Bazı işler için, ve bilhassa şöhreti bütün dünyayı tutmuş olan Papa Altıncı Aleksandr Borjiyayı hiç olmazsa uzaktan göre- bilmek ümidiyle Romaya gidiyorum. — Fakat delikanlı bu güzel emeli- nize varamıyacaksımız, Çünkü Papa şimdi Romada değildir. —Ah ne felâket?.. Ben o kadar yol- dan yaya olarak geleyim de bütün yorgunluğum boşa gitsin.. Ne felâket. — Muhterem peder burada köşkün- dedir., Fakat hiç dışarı çıkmıyor. — A.. Bunu nereden biliyorsunuz?. Yoksa siz de ona mensup olmak şere- fini kazananlardan mısınız?.. — Ben Papanın Tivoli'deki köşkün- de bahçevan başıyrm.. Bu yüzden onu her gün görürüm... — Bahçevan başısınız öyle mi?, Ah efendim! Benim de uğraştığım, tet- kik ettiğim san'at budur, Fakat bili- yor ımusunuz? Bu san'atin sırları gün dengüne ortadan kayboluyor. Kendi san'atinden bu şekilde bah- sedilince ihtiyarın koltukları kabar- di: — Ne söylüyorsun delikanlı?, Sen de bu ilimle mi uğraşıyorsun?. —Evet.. Biricik işim budur, Şunu da söylemek isterim ki İtalyaya gel- mekteki maksadım hem Papayı gör- mek, hem de şöhreti Almanyada bile duyulan ve bilhassa Tivoli bahçeleri- ni görmektir.. Ragastan bu sırada şapkasını bü- yük bir hürmetle çıkarmıştı. İhtiyar büyük bir hayret ve sevinç içindeydi: —Nasıl?. Almanyada Tiyoli köş- künün bahçelerinden — bahsediliyor ha?, 'IS Hfı'ıly'el (X :' ' " ldürüp altın T oTı'irk matbuatında bir yenilik olarak sayılacak bu roman.- birinci çi 'defa “HABER,, de çıkıyor. Bu romanı bir sinema seyreder gibi takib (, , Mlo edecek, heyecandan heyecana düşeceksiniz. ı edi ça SİZE YA- e K il, bütün dünyada bu bahçenin L—ımi' meşhurdur... Ihtiyar bahçeyan gözlerini göke dikti, Şöhretin. şan ve şerefin kendi- gine vermiş olduğu zevk başını - dön. dürmüştü.. Bir kaç dakika öylece kal- dı. Sonra dudakları üstünde bir gülüş | belirerek : | —Delikanlı! dedi.. Demek ki — sen| de buhçevan olmak istiyorsun?. — Evet., Bütün isteğim budur. Se- | melerce üzerinde uğraştığım bu su İ atte muvaffak olacağımı sanıyorum, | — Ağaç ve fidan aşılamayı — bilir | misiniz?.. —Bunda çok ustayım.. Armudu elmaya, limonu da portakala aşıla- mayı bilirim. — Hay Allah iyiliğini versin — deli-| kanlı! Çiçeklerle de uğraştın mı?.. —| — Hayhay.. Güllerin iki bin cinsi-| ni, ıtirm üç yüzden çok fazlasını blli-i rim, Bir menekşenin bir uğul otunun, bir karanfilin kaç senelik olduğıııuıı size söyliyeceğim gibi bir zambak ve- ya bir haşhaşın da bir bakışta han- gi cinsten olduğunu anlayabilirim, Papanin bahçevanı ağzını açarak bunu dinliyordu. Kendi kendinc: ı —Bu delikanlı bir fen kumkuması imiş... dedikten sonra Ragastana tek- rar sordu: — Meyvalar hakkındaki fikriniz?.. —OH!. Meyvalar!, Meyvalar!.. — Yoksa bu mühim kısmı tetkik etmeği unuttunuz mu?, — Ben mi?., Yok canım!. Meyva- Tar!.. Bu san'atimin en kıymetli ve en şerefli kısmıdır.. İsterseniz size bun- dan da bahsedeyim, İhtiyar büyük bir heyecanla atıl- ü.. Ben bir şey keşfettim. Bunu da söylerim. Yalnız gizli tuta- cağınıza dair bana söz veriniz!, — Söz veriyorum !, İN AFFEDERSİNİZ. DEKSTER SİLİ GÖRMEK İSTE - Gizli bir çete Pavrs isminde zengin bir iyorlar. PAYRSN .SERVETU KUN ÜŞ DEĞİL KARDEŞİNİNDİ. Föİam BULİYORDU. PAVRS KARDE RS VATI ELİNDEN ŞEFİ ARA- FanaT Gı'nm;r ğ 131 ——— —Dinleyiniz!. Dünyanın hiç bir ye rinde bulunmıyan bir cins şeftali keşfettim. —Büu mümkün mü?, İhtiyar oradaki kocayemişlerin göl- gesindeki bir taşa oturdu. Mesele bü- yüyordu.. Aklını başına toplamak is- tedi. Ragastan da onun yanına ilişti: —Muhterem usta.. Yalnız uzaktan görmek için geldiğim Papanın bahçe- | sini bana gösterebilir misiniz?.. Ihtiyar hem sevinç hem de sıkıntı ile titredi. Sevincine sebep ömründe ilk defa olarak bahçevanlık ruhunu anlıyan ve kendisine “usta,, diyen bir adama rastgelmesiydi. Sıkılmasına da Ragastânın arzusundan — doğabilecek fenalıkları düşünmesi sebep olmuştu. | Şövalyeye döndü., Ve onu baştan ©- şağıya kadar dikkatle süzerek : — Delikanlı, isminizi söyler misi- niz?.. dedi. — Petros Mayipng Baunkişer. — Benim ismim de Bonifas Boni- façi'dir Mösyö Petro& beni ümitsiz gö- rüyorsunuz değil mi?. — Evet size rastladığım zaman yü” | zünüzde derin bir keder okunüyordu. Sebeini öğrenebilir miyim?.. —Sizin gibi bir meslekdaştan hiş bir şey saklamak istemem. Çok tuhaf- size karşı son derece bir itimat duyü- — yorum,, —Karşılıklı bir itimat.. Muhterem üstadım !, İhtiyar bahçevan bu muhterem Üüt tadım sözünden çok hoşlanarak gaytt yumuşak bir tayırla söze basladı: — Müsyö Petros, Sizin diğer adını- zı bir türlü beceremiyeceğim. Evvelâ şunu biliniz ki şeftali Papanın en © sevdiği bir meyvadır. Hattâ, aramı”” da kalsın, zannedersem muhterem Pe- derimiz Tivoliye sırf şeftali yemek ” çin geliyorlar!. a — Ben de şeftaliyi bütün öbür mtY” valardan çok severim!.. . — Parça parça kesilip üzerine t07 yüklü bir gemiyi zabtetmel n yatını zabtediyorlar. — Polis Iıali)'d | 9 bunu haber alıyor, Hırsızlar da gemiyi € DİSÜNİN NİN ADINL ORTADAN KAL MIŞTİ. ŞEF PAYASI BÜ- NUNLA TEHDİD EDERE! ER,. ULUA”İ oUN MADAM (|

Bu sayıdan diğer sayfalar: