25 Nisan 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

25 Nisan 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

d Sehpasında “Ben bu sehpaya Çi Kaitl olan sensi News Uhronicle guretesinin Nevyork muhabisi y: Bugün <etuki bey! laud şehrinte idam sel,pasma çi karılan William De Boe n“lı deli- kanlı, seyuriler arasında kendini itham eden kadını görünce» Kelep- çeli ellerin ona doğru ratarak| tam kırk bs dakika, bağırmış ça- ğurmış ve «"güp saymıştır Bir ida manzarası se,retmek için bütün "var kasabalz dan bu- raya üşüşre"ş olan 15000 kisi, mah kümun şik3 etlerini dinlemek ü- zere nefes bite almaktan çeVinmiş- lerdir. S5*lüp sayılan ki dın 32| Yaşımda M.sdam Marjor" Jonson © tup bir sar-afın karısıdır. Idam makkümü kelepcr-i e! rini sanki kadının kafasın» ındire- cekmiş gihi kaldırarak: — Vicdansız iaatil! Ned.n bana| edemiyor. nin Smith. | 0'i elle- söz söylem*öe cesare* sun? Diye söze başiadıktan sonra: | — Burada put gibi durarak vej idasf çmaksızın £ per deceksin? Benimi çıkmalıy- hiç çeneni ğümü mü #evr* yerime ası' sen buraya dın! Eğer cetimde yüz Bram olsay- dı, ben şim” sizir aranızda bülu- nacaktım Şu gördüğünüz vicdan- sz karı parayı alacak v* hiç bir şey söylem'vecekti!,, ider hazırlıklarığı! $ ve buraya La Ja» hiç ses çıkarmamıştır. Fakat bu Pertede| o dn sinirl»r'ni artık tulamamış ve| teryat eden bir sesle: — Hay»: 200 'ira bile versey din gene söy ektim! Diye barırmıştır. De Boe ru sözleri işitince, du-| kları az: ! İngilterede Harrov lıyan bir atletin, sırığ! kırılmış, mamiyle kuma gömülmüştür. İ dahilinde asılmak suret İ miştir bir kavga: im yerime asıl sen kmalıydın! in! külmüş V- — Parayı pek âlâ alır ve yaka- mı bırakır tn! Kadın: — Hiç «e değil. Elimi bile w- | zatmazdıra ' Burada kalabalığın hor*urtu ve mırıltıları wökâlemenin alt tara- imi böğmie, cellât da ilmeği ha- » Visan 1995 c ja başlayınca delikanlı sus| £ lumbsacılardan bir grup: Dördüncü daireliler takımı (Resmi elbiselisi meşhur Osman Ağa, si. zrlamağa “aş ski tulur 8 ş ğa, e boğazını ipe Ouz »*nastur, | ka sonra beled'ye dok- mun öldüğünü ilân et muş VW On bir da toru mahki miştir. 0 eyliğ u maaküm Kentu seyliği| e idam| «dilen ilk heyaz adamdır. Buranın ceza kanunu cinai taarruz'ar için iple asılm ık, cinayetler içi, de &- lektrik sandalyesinde can vermek cezalarını #mnirdir. De Boe hr arkadaşiy'le tirlikte sarraf dü'.kânımı soyarken Latil kastile Madam Jonsona taarruz et- Ark; daşı Ezra Davenport bu taatrat” yardım suçundan 20 ve hırsızlu ân 27 sene kapse mah- küm edilmirlir. Cellâdın söylediğine göre 'lmek koğaza geirilirken,matıküm oral gelen ya manzarYı seyretmeğe bütün kadır'ara, hükmü veren hâ- kime ve idam talebinde vulunan! müddelum"miye de söğüp :aymış De Boe hapishaneden idam seh- yaşmdaki Margaret ad'ı k zkar - deşi takip et.niştir. Babe manza - raya dayanımıyarak bayılmış;tam üç gün üç eve merhamet (o İilen- mek için yâfinin kapıs.. “ninden seri yaş "dıl ihtiyar babasiyle | olan kızkardeş: de ağabeyimle yirlikte| | gyrılmamı: — Ben asın! şehrinde yapılan bir müsabakada sırıkla yüksek at zaval lı sporcu tepe aşağı düşerek başı ta. Estan tane bu vaziyeti tespit ediyor. vil reis is» Hello Hüseyimdir.) TULUMBACI EDEBİYATI Yazan : Çalgılı kahve deyince, şimdi| kimbilir, sizin aklınıza, hele genç- lerin hatırıma nereleri gelir? Fa- kat “benim anlatacağım çalgılı kahveler, ne şu ince sazlı, bir alay! kadın hanendeli kahveler, ne cazlı gazinolar, barlardır. Benim anla: | iacağım çalgılı kahveler büsbütün | başka kahvelerdir. İ Eğer (mani) (semai) (koşma) | (destan) (kalenderi) (o (divan) | (yıldız) (muamma) ne dmek ol - | duğunu biraz bilirseniz tabii o za-| man bu çalgılı kahveleri de hatır-| larsmız; yok bunlarm ne demek çalgılı kahvenin ne demek oldu- ğunu da bilemiyeceğiniz için şim- di bunları benden dinleyip öğre- neceksiniz. Onun için, eğer izni- İbiyat kitaplar dahi pek kaydetme- niz olursa asıl mevzua girişmeden | önce size şurada bu çalgılı kahve- lerde söylenen mani, semai, koş” şeylerden ma, destan gibi u- fak tefek bir iki örnek göstere- “Yârin oku deyince İşte bu, bir çalgılı kahve mani- ellir ki meşhur çalgılı kahve slir- lerinden çarkcı başı arap Hikme- tindir, Alın size bir de semai baş- gülsün, bir dem,, oğru perişan inün hürrem, | “Tahammül kalmadı dilde, inayet kıl, bırak nazı,, ,Güzellik sende cemolmuş n Bu da çalgılı tulumbacı meşhur bende bü m!,, kah velerinin şâirlerinden bahriyeli merhum Osman Nurinin- dir. Alm bir daha: ç “Bir gemi yaptırdım kuru kelek. ten,, irdim ince elekten,, erim varsiyri sinek ten,, “Fındık faresi dümenci başı! Fakat, bu öncekiler gibi mâna. k ve güzel olmayıp âdeta tam bir| deli saçması değil mi? Evet amma | bu da gene o anlatacağım çalgılı| kahvelerde esrarkeşlerle alay için onların ağzından yazıl-| mış ve o zamana göre mizahi bir destanın başlangıcıdır. Şimdi ge İelim eski tulumbacı edebiyatının ne demek olduğunu ve çalgılı se- serseri mai kahvelerinde söylenip okunan şiirlerin kimler tarafından nasıl söylenip okunduklarma: On dokuzuncu sanlı; saz şairlerinden ve âşık tar- asrın pek anlı zı denilen yolun en hatırı sayılan- larından (Dertli Ibrahim) Tavuk- pazarmdaki âşıklar kahvesinin ta- vanma asılan şairane (bilmece hallederek o zamanın saz şairliği şampiyonluğunu aldıktan £ sonra ortaya kendi ayarında, kendi gibi kuvvetli bir saz (şairi kim çıktı pek bilemiyoruz. Zaten, kendisi le beraber o devrin en hatırlı, en Bayburtlu De onlar ayarında yeni bir şairi ede- diği gibi onlar kadar güzel söyle- miş herhangi şairden tam bir anla yışla ve bilişle söz açanı | görme- dim. Yalnız öteden beri şuradan buradan, şundan bundan ve çoğu da derme çatma bilgilerle yarım- yamalak dinlediğimiz bazı mâni, semai, koşma, destan, o kalenderi şairleri vardır ki onların da şair lik şahsiyetlerinin — dereceleri ta» mamile tebellür etmiş ve eserleri tam olarak toplanmış değildir. Fa kat, ben öyle sanıyorum ki Tanzi- matla birlikte drvan edebiyatı na- sıl başlamış, daha © soraları nasıl durmuş ise gene Tanzimat sırala- rında, yahut biraz sonraları âşık tarzı denilen bu saz şairliği hay- li gevşemiş ve daha sonraları da Tavukpazarı saz kahvelerinden İstanbulun (Çalgılı kahve)leri de- nilen yerlerine sığınarak orada ol- dukça aslını muhafaza ve şeklini biraz değiştirme suretile ta 1919 - 1920 yılına kadar devam etmiştir, Vakiâ, eski âşık tarzı saz şairleri kahvelerinin başka bir şekilde de- vamı demek olan İstanbulun yeni çalgılı kahveleri 1908 değişimin- den yani, hürriyetin ilânmdan son ra hayli sarsılmış, yalpalamış ve 1910 dan sonra büsbütün sönme- ğe yüz tutmuş ise de gene köşede bucakta kalan bu tek tük kahve- ler Büyük harpte © bile tamamile kapanmamış; orsa boca 1920 yi bulmuş, nihayet, yolun sonlarına doğru kömürü tükenen eski İdarei mahsusa vapurları gibi o yıl için- de istop! deyip tamamile durmuş- tor, Ben, şimdi burada eski âşık tar-| zı denilen saz şairliğinin, — on do kus nGu asrın sonlarına doğ'u — 3 k galgılı kahvelere. devrolunduktan k şairleri olan i Zihni, Erzurumlu| Emrah, Seyrani gibilerden sonra OSMAN CEMAL KAYGISIZ sonra geçirdiği safhaları ve ora» en yeni biçim, yeni nek şairleri, yani (o şimdiye kadar adları, san'arı, çoğumuza kapalı larda yet | kalmış son zamanların bir takım İ mânicilerini, semaicilerini, koş İ macılarını, destancılarını, kalen - dericilerini anlatacağım... Şurası- nı da ayrıca işmar edeyim ki bun- ların hemen hepsi on dokuzuncu aarın o pek meşhur, pek usta, pek namlı saz şairlerinden başta (Dert. li İbrahim) olmak üzere Erzurum- tu Emrahım Bayburtla Zihninin, İSeyraninin ve daha eskilerden âşık Ömerin, Gevherinin ve o tarzda ki, o ayardaki halk şairlerinin'tes” siri altında çalıp (söylemişler ve bütün onları taklit etmişler; fa- kat bunların hemen hiç biri onla- rın kuvvet ve kudretine onların us talığıma, onların sanatkârlığına ta mamile erememişlerdir. Yalnız berikiler (Ayaklı mâni) denilen yeni mânilerle oçokileri gitmişler, bu tarzda mâni söyle- mekte eski mânicileri çok geçmiş» ler; gelgelelim, semaide, koşma- da, destanda, kalenderide öteki- i lerden bir hayli geri kalmışlardır. Belki bunların içlerinde de tek tük fevkalâde güzel, mükemmel, sa- natkârane semailer, o koşmalar, destanlar, kalenderiler söyliyen ol muştur, Lâkin benim bildiklerim, bulduklarım, okuduklarım ve bazı larını vaktile kendi ağızlarından | dinlediklerim arasında böyle çok İ güzel, çok mükemmel çok sanatlı larına, yani fevkalâdelerine pek gü- zelleri, sanatköraneleri büsbütün yok değildi. Hattâ böyleleri pek | çoktu. Gel gelelim ne de olsa bun- | larn rastlamadım. İçlerinde iyile y leri, güzellikleri, sanat kıymetleri orta derecede şeylerdi. | Fenalarıma gelince, bunlar da İ pek devede kulak denilecek dere cede idi, Çalgılı kahvelerde söyle- | nip çalınan fevkalâde güzel, sanat jh parça'ar ise Dertlilerin, Hemrah | larm, o Zihmlerin, Seyranilerin, | Gevherilerin Âşık Ömerlerin ya» | hut halk şairlerinden © Lâedrinin İ parçaları idi Böyle üstatlara ait parçalar söylenip < çalmırken de bunlar, başka bir huşu içinde oku- nur ve dinlenirdi. Bunları da oku» yan ve o dinliyenlerin bir kısmı, kimin eseri olduğunu bilmeden ©- kur ve dinlerler; (yalnız bunun büyük bir üstat eseri olduğunu an- lar, ona göre okuma (o ve dinleme tavırları alırlardı. (Devamı yar) büyük

Bu sayıdan diğer sayfalar: