May 5, 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

May 5, 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

? MAYIS — 1985 Ç Tükçere | CEBİDELİKLER | Geçireni L idelikler Şahı Açıkgözler Padişahi —( NA-Bİ i Ali Cengizin başından geçenler aıııuıı GERERİEMEESEETEREANER ZN DEERENAKARATİTAN TU U T B GÖ e ER n Ali Cengiz dairesine güzel, toplu ve candan eve si ahip olmuştu. Oldukça güzel ""H.'ı ler de satın almıştı. Bir gün apar- tımanın kapıcısı kendisine geldi: — Efendim, dedi, sizi bir ha- nım aradı, İsmini de söylemedi. Gene gelirim diye gitti. Yarm sa- bah saat on birde gelecek. — Pekâlâ... Ertesi sabah erkence kalktı ve kendisi için büyük — bir eksiklik hissettiği rob döşambr — aldırttı. Çünkü kibar bir gencin sabahları odasında rob döşambrla oturması nn moda olduğunu zannediyordu. Kendisini aradıkları zaman rahat- sız olmamak için kapıyı aralık bı- rakarak kanapesinin üzerine uzan- dı. Saat on buçukta kapı vuruldu. Ali Cengiz: — Giriniz diye seslendi. İçeriye Marika girmişti,Ali Cen- giz küçük bir şaşkınlık geçirdi ve kendi kendine: — Ben, dedi, bunun için mi rob döşambr aldım. Marika: — Gelişimden galiba memnun olmadın? — Doğrusunu istersen ziyaretı- ni hiç te beklemiyordum.. — Teşekkür ederim, —D-adek — istiyordum ki sizin veni görmeğe geleceeğinizi um- muyordum. — Şüphesiz.. Bende biraz kalp ve izzeti nefis olsaydı — gelip sizi Tiyerlt &l di ŞS — Oturamz mısmız? — Güzel bir yeriniz — var.. Çok mükemmel, merdivenler temiz ve böyalı.. Burası hic te kalender so- kağına benzemiyor. Demek zen- gin oldunuz. — Hayır zengin olmadım. U- zak bir akrabamdan miras düştü. Sizin yanmızda — iken aldığım mektup bana bunu haber veriyor- du, O vakit siz bana inanmak is- temediniz.. Şimdi — görüyorsunuz ya -doğru imiş... — Bana bundan bahsetmemiş- tiniz. İnsan böyle sevinçli bir ha- ber alınca bunu yakm olan birine Nasıl söylemez anlayamam. — Gene suallere mi başlıyacak- sımız? — Hayır! Size şimdiden sonra bir şey sormamaya karar verdim. Seninle dargm olmamak ve bera- ber yaşamak istedim.. Ali Cengiz kulağını kaşıyarak Ve rob dö şambrma sarılarak: — Rob dö şambrımı nasıl bul- dun., — Güzel... Fakat sorduğuma ce- Yap verin?.. — Bu İran kumaşındandır.. — Evet belli.. Marika Ali Cengizin cevap ver- ,Memesi üzerine müteessir olmuş Ve yanaklarına iki damla yaş yu- - ştı. Ali Cengiz: — Niçin ağlıyorsun? diye sor- du. — Sebebini sen bilirsin.-. — Seninle beraber bulunmak İtterim ve bu beni çok memnun €* | i':;n lı'ıhı bugünkü vaziyetim ne | e bera! , € B*rıh., ber dolaşmama İ oturmama müsaade eder. —Wı&—nnwî | Balık yiyen yerleşmiş l zamanlar mektup yazarrm; kalkar ; gelirsin.. Marika cevap — vermedi. Yaşlı gözlerini sildikten sonra hıçkırık- lar içinde : — Siz dedi. Gene bir gün kalen- der sokağında — oturduğunuz za- manki vaziyete düşersiniz. O za- man bana gelirseniz, sizi beni ka-| bul ettiğinizden daha iyi, hem çok | daha iyi kabul ederim. Allaha 18- | marladık.. Sizi bir daha rahatsız | etmiyeceğimden emin olbilirsiniz. Genç kız bunları — söyledikten sonra çekilip gitti. | Sana beraber bulunıbileceiimiı' Ertesi gün Ali Cengiz — dışarı çıkmak üzere hazırlanırken kapı- sı vuruldu. Gidip açtı. Karşısında iki arkadaşını — Nejatla Demiri görmüştü. Büyük bir sevinçle: — Vay!.. Siz misiniz? Gelin ba- kalım nasılsınız Nejat: — Eyet biziz! Artık görünmez olduğun için geldik.. Demir hayretle haykırdı: — Ne güzel apartıman.. Maşal- lah maşallah.. Meğer Marikanım | bize zengin olduğunu söylemekte hakkı varmış.. Nejad: — Rop döşambr'da pek güzel yakışmış, diye ilâve etti: — Evet.. Bir prensten farksız.. Demirin bu cümlesi Nejadım daha yüksek sesle söylediği cüm- leler arasında kayboldu: “ —'Anlât bakalım,. Ne'oldu da böyle birdenbire zengin — oldun.. Biz seni Nacinin yanında sanıyor- duk.. Ona sorduğumuz zaman bize cevap yerine senin yazdığın mektubu gösterdi. Adresini — de Marikadan öğrendik.. Ali Cengiz sadece: — Artık biraderlerimle geçin- meğe karar verdim, Zengin olmuş değilim, diye cevap verdi. Demir büsbütün hayret etmiş- ti: —A! dedi.. Senin biraderin var mıydı? Ne zamandan beri.. Ali Cengiz birdenbire cevap | vermedi, kekeledi. Öksürdü. Ka- |— fasında bin bir cevabı evirip çe- virdi. Nihayet damdan düşer gi- bi: — Piyango vurdu.. dedi. — Piyango mu? Bizde piyango var mı? — Hayır bizde yok.. İspanyol piyangosu vurdu. Demir gevrek gevrek güldü: | — Ama sen Marikaya akraba- | larmın birinden miras düştüğünü söylemişsin.. Ali Cengiz durakladı: — Evet, dedi, Ona öyle söyle- | dim. Fakat doğrusunu Marikaya söyleyecek değildim ya!, Siz baş- ka o başka.. Ali Cengizin bu geveleyişleri, arkadaşları üzerinde iyi bir tesir bırakmamıştı. Aliyi şüpheli bakış- larıyle eziyorlardı. Neden sonra ellerini bile sıkmadan gittiler, el T ae Ayın son günüydü. Ali posta müvezziihin getirdiği bir zarf i- çinde aylığını almıştı. (Devamı var) HABER — Aksam Postası çiçekler Yeni keşfedilen bu nebatın nümunesi müzeye kondu Londra nebatat müzesine en son konulan nebatlar balık yemek suretile yaşıyan bir cins çiçekler- dir. Bunlar bir takım — borularla denize bağlı olan havuzlara yer - leştirilmişlerdir. Deniz med ve ce- zirlerinde sularla birlikte balıklar bu borular vasıtasiyle havuzlara gelmektedirler. Balık çiçeğin üs - tüne yaklaşmca, nebat yaprakla - riyle hemen onu sarmakta ve ka - nını emmektedir. Ortalarına konan arı ve diğer böcekleri kavrıyan çiçekler ma- lümdu. Nitekim sıcak mıntakalar da küçük kuş ve sıçanları tutan nebatlarda keşfedilmişti. Bunlar kuşlarla sıçanların kanlarını em - dikten sonra leşi atmaktadırlar. | Üa Yazan: Kadircan Kaflı Tugayın baltası Adamlardan da yaralananlar | vardı... Birisinin gırtlağımın derisi kopmuş, diğerinin omuz başında | derin bir yara açılmış, bir kaçının da ellerinin, kollarının ötesi berisi sıyrılmıştı.. Fakat Tugay bunları görmiyor ve düşünüyordu. Çünkü mağara - sıma doğru baktığı zaman şaşkın - Iıktan dona kalmıştı... İri bir ayı, onun kapısından çık- mış, dağlara değil — ovaya doğru koşarak kaybolmuştu. O sırada geriye kaçan ikinci kurt sürüsü, mağaranın önünden geçerken bir- denbire durmuşlar, dört yanı kok- lamışlar ve içeriye dalmışlardı . Cavada bir cins çiçek, yaprağımı sıçanın ağzına sokarak, içeriye akıttığı su ile onu — boğmaktadır. Diğer bir cins nebat ta bir köpeği, hattâ kocaman bir keçiyi zehirle- mek suretile öldürdükten sonra kanını yavaş yavaş emer. Bunlar yaklaşan hayvanları zehirli — bir duman püskürterek boğmaktadır: lar. Ancak balık yiyen çiçek şimdi- ye kadar bilinmiyordu. Yeni keş - fedilmiştir. Fğb"âîîîğ ' Tomanımızı | toplıyanlara: Formalarını ucuzca cililetmek iz- le beraber Ankara caddesinde (VAKIT) kitaphanesine — bıraka- bilirler. Cilt parası olarak yalnız (10) kuruş ödemeleri lâzımdır. Göz Hekimi Dr. Şükrü Ertan Babıâli, Ankara caddesi No. 60 Telefon: 22566 Salı günleri meccanendir.. HABER Akşqm Postası İDARE EVİ ISTANBUL ANKARA CADDESI Telgraf Adresl: İSTANBUL HABER Telefon — Yazı: 23872 — tdare: 24870 ABOÖNE ŞARTLARI ; Do a 6 Mayiki f Türkiye: 180 380 660 1230 Korg. i Ecnebi: 180 45 840 1610 ; LÂN TARİFESi Ticaret Uğnlarının satırı 12,50 ı İ Resmni iânlar 10 kuruştar. i Teseesececacan eLasesesacecerLALEennA İ Sahibi ve Neşriyat Müdürü: HASAN RASIM US (VARIT) Matbansı Basıldığı yer: Tugayın şaşkınlığı ancak bir iki saniye sürmüştü.. Yerinden fırladı.. Arkadaşları da onun ardından koştular.. Bir kaç — dakika sonra mağaranınm açık kapısından gir - dikleri zaman korkunç çığlıklar, homurdanmalar ve bir çok inilti - lerle karşılaştılar. Turakin, — kapının önünde yere serilmişti. Bir kurt onun gırtlağı - na sarılmıştı.. Daha ileride çocuklarım gittik - ı çe kısılan çığlıkları vardı. Ukay, deli gibi, derinden deri - ! ne haykırıyordu: | — Baba!.. Baba!.. Bizi kurtar!. Boşanan atlar, iplerini koparan inekler, mağaranım içini kasrp ka- || vuruyorlardı. Tugayın baltası Turakini bo - ğazlıyan kurdu hemen yere serdi . Çocukların yardımına koşanlar da diğer dört kurdu hakladılar. Fakat pek geç kalmışlardı. Ulcay, genç bir boğanın arka - sına sinmişti. Sivri boynuzlariyle kurtlara karşı koyan bu cesur hay- vanın sayesinde ölümden kurtula- bilmişti. Çılgın gibi annesine ve kardeş- lerine doğru koştu. Abak ve Jakak, çoktan bao - ğulmuş ve ölmüşlerdi. Parçala - nan boğazlarından ve parça par - ça etlerin koparıldığı omuzların - dan, kaba etlerinden kanlar akı - yordu. Zavallı Tarakin, solgun yüzünü onlara çevirmiş, — gözlerinde iki damla yaşla öyle ölgün bakıyordu ki.. Tugay, ne yapacağını şaşırmış - |t Bir heykel gibi susuyordu. Ulcay, annesinin göğsüne eğili- yor, sonra kardeşlerinin —yanına koşuyor, ağlıyor, çırpınıyordu. » Tugaçar, yerde yatanı- zavallı | annenin başını ellerinin üstüne al- | dı. | O zaman Tugay da kendine ge - | lebilmişti, Karısının önünde diz çöktü .., Tugaçar'ın tuttuğu başı kendi el - lerine aldı, dargm bakışlarla Tu- rakinin gözlerinin içine — girdi ve sordu: — Kapıyı neden açtın?. | Turakin — inledi.. Parçalanan | gırtlağından hırıltılar çıktı: — Ben... açma... dım.. — Ya kim açtı?. Turakin, bitkindi. Kocasmın gözlerinde: — Bütün —bunlara sen sebeb yapmaz!, . oldun?. USKIZI | No.8 Tarihi âşk V'—l savaş romani ; d kurdu hemen yere serdi Diyen bir hal sezmişti.. Kalbi , bütün acılardan daha derin bir a- cı ile sızlamıştı... Kocasıma, son ve sevgi arayan gözlerle baktı., Üzerine çöken kocaman bir da- ğı devirmek ister gibi — büyük bir zorlukla: — Ta.. Ta.. Tan.. gut!.. Diyebildi. Tugay ,kurtların girişinden ön - ce mağaradan çıkan ayıyı hatırla- dr.. Bu, ayı postuna bürünen al - çak Tanguttan başkası olamaz - dı, Kurtlar, en aç kaldıkları — za- man bile ayılardan çekinirler .. ği Iki kaçak Tugay baltasını kaptı ve kapıya doğru yürüdü.. Çok kızgındı .. Tugaçar sordu: — Nereye?, — Tanguttan öç almıya.. Alak, Tugay'ım yolunu kesti: , — O, ölümü hakketmiştir. Fa - kat bu cezayr vermeden önce söy- letmek gerek... . Diğerleri de araya girdiler.. Tugayr yatıştırmağa çalıştılar ve bu işin bitirilmesini — Tugaçar ile Barçuk üzerlerine aldılar. Kurt akımımdanberi kar yağma- mıştı.. Bunun için Tugayın gördü- ğü aymın ayak izleri silinmemiş » — . Fakat bunlar daha ziyâde in- San izlerine benziyordu. f Tugaçar, homurdandı: ş Tangut'un kulübesine geldiler, ; Karıst içeriden sordu: j — Kimdir 07. t Tugaçar cevab verdi: ğ —Biz. — Tugaçar ve Barçuk.., — Tangutu görmeğe geldik.. h Bir çocuk ağlamağa başladı. Bir takım kımıldanmalar oldu., Kadın kapıya gelerek; — Tangut burada yok! Dedi... . — Nereye gitti?. Kadınım sesinde bir kuruntu seziliyordu: — Bilmiyorum!, . Tugaçar birdenbire sordu: — Kurt akımında sizin yanmız- da değil miydi?, — Hayır.. O zamandanberi si- zin yanmıza gelmedi mi? , — Gelmedi... Tugaçar kapıya bir tekme vur- du ve içeriye girdi. Kadın bir çığ- lığ attı. Kulübenin karanlığına doğru çekildi. . Gelenlerin önlerine geçti.. Fakat dinliyen olmadı. , Tangut, köşede, hâlâ o ayı pos- tunun içine sinmiş, duruyordu . Barçuk bir tekme vurdu: — Kalk, alçak!, Diye bağırdı.. Demin ağlayan çocuk susmuş - tu... . Kadın köşeye büzülmüştü.. Tangut birdenbire ayğa kalktı . Uykudan uyanmış gibi yaptı. Ken: dini toparladı ve: — Ne istiyorsunuz, benden?. Diye sordu .. Tugaçar onun yüzüne — tükürür gibi mırıldandı: — Bir ayı bile senin yaptığımnı korku ve - XC GF OORRRRRU n a Hi GA S A CT N 4 (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: