24 Mayıs 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

24 Mayıs 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Güneş ba Nasıl yapılmalıdır, faydaları ve zararları nelerdir? Deniz eğlenceleri, plâj ııfıla-; rı ve güneş banyoları mevsimine | yaklaşmış bulunmaktayız. Hele güneş ışığının yakıp kavurduğu tunç m'k, son yılların en özlenen bir modasıdır. Mısırlılar güneş tanrısı Ra'ya taparlardı. İraniler güneş tanrısı Mitra'nın önünde derin saygı ile baş eğerlerdi. Yunanlıların has- talıkları şifalandıran mabetlerin - de, cenuba karşı yapılmış uzun! Uuzun güneş taraçaları vardı. Gü- meş balkonu olmıyan hiçbir Roma evi tamam sayılmazdı. İ Yüzlerce yıllık bir fasıladan! sonra güneşe tapınmak işi yavaş yavaş gene geriye gelmiştir. Yal- nız bugünkü ibadet, eski günlerin putperestliği ile alâkadar değildir. Şimdi biz güneşe tapınmıyoruz, ancak güneşi çok seviyoruz. Sağ- lığımız için ondan mümkün olabi- len bütün kazançları elde etmek| istiyoruz. Sevdiğimiz şeyin ıırı:i vermemesi için, sırası gelmişken | birkaç öğüt vermek amaciyle si- ze bu yazılarımı okutmak istedim. Havalar az daha sıcak olmağa başlayınca hepimiz açık havaya koşacağız, yalnız şurasını aklınız- dan çıkarmayınız ki, hele öğle sa- atlerinde güneş çok yakıcıdır. ve büyük zararlar verebilir. İlk plâj günlerinde birçok kimse kumla - yan üstünde yatarak — vücutlarınım her tarfını saatlerce müddetle gü- neşe arzederler. Bu hiç de iyi de- ğgildir. Bilhassa göğüsleri zayıf olanlar, yaşlılar, körpecik çocuk- lar, sarı saçlılar ve beyaz tenliler böyle yapmamalıdır. Güneşe bir- denbire çıkmak ve uzun müddet güneş altında kalmak, bronşitli olanlarda zatürree yapar; zay;* nahif olan gençlerle, kadınlarda| da verem hastalığına sebep olabi- lir. . * * Güneşten gelen ışık ayrı ayrı uzunlukta olan muhtelif dalgalar. dan müteşekkildir. Kırmızı dal- galar en uzun, mor dalgalar da en kısadır. iki banyo birleştirilince, yorgun ve zayıf bir kadın yepyeni bir var- lık bulur. Bu banyolar, yeni ye ni kan höcrelerinin teşekkülüne sebebiyet verir ve böylece — kan zayıflığının önüne geçilmiş olur Hava ve güneş banyoları es- nasında soluk kendiliğinden de- rinleşi: ve çoğalır. Böylece ciğer- ler adamakıllı havalandırılmış 0- lur. Vücuda daha fazla vitamiz D verilir ve vücudun Me'aboliz- ıni arta:. Yani gıda maddelerinin vücut resiçleri haline inkılâp et- mesi ve bu nesiçlerin kuvvet ve kudret haline gelmesi hızı artar. Adaleler daha sertleşir; kan taz- yiki alçalır ve yaşamaktan yeni zevk ve sevinç duymağa başlarsı- nız. .. * Güneş banyosuna başladığınız ilk gün yalnız bacaklarınızı gün ışığına arzediniz. İkinci —günü kollarınızı; sonra yavaş yavaş ve parça parça bütün vücudunuzu banyo edebilirsiniz. Güneş ban yosu hiçbir vakit öğle sıcağında yapılmamalıdır. Banyo için en elverişli zaman- lar öğleden evvel ve saat on dört- ten sonradır. Hele yemeğin — he- men akabinde katiyen güneş ban- yosu yapılmamalıdır. Bilhassa gençlerle yaşlılar te- pelerini örtmelidir. Vücut tama- miyle tunçlaştıktan — sonradır ki başlar güneşin sıcaklığıma - daya. nabilir. Ahmet Ekrem Normandi vapurundaki Yangına dair tafsilât Paris, 23 — Fransadan Ameri - kaya ilk seferini yapmak için ha - zırlanan dünyanın en büyük gemi- si Normandide bir yangın cıktığı- nı dün yazmıştık. Yangın üçüncü mevki aptesha - nelerinin ulduğu — yerden çıkmış, Mor dalgalardan daha kısa o- lanlara da Ültra viyole dalgalar adı verilmektedir. Deride renk yapan ve deri üzerinde tesir ede- rek “D,, vitaminini vücuda geti- ren işte bu sonuncu dalgalardır. Adicam, bu Ultra viyole dal- galar için şeffaf değildir. demek- ki kapalı bir pencereden — hiçbi> fayda gelmez. Bundan başka bi- şehrin üstünde bulut gibi asılı de- ran toz ve kir zerreleri de Ultra viyole şualarını tutarlar. Isviçreli doktor Rollier vücu!- Tarı güneşten tunç rengi almış in- sanlara deri, kemik ve mafsal ve- remine karşı bir mukavemet ol. duğunu görmüştür. Ve bu hasta lıklara karşı en iyi tedavinin gü- meş banyosu olduğunu da keşfet- miştir. Ancak şifa vücudun ta- ! mamiyle tunç rengi — almasından sonra başlamaktadır. Demek ki güneş banyosu sağlık için iyi bir tedbirdir. Son zamanlarda ise, hava ban- î yosunun da vücut için güneş ban. yosu kadar mühim olduğu anla- ddd bilkeetli (i Borjiya romanımızı forma for- | kadar henüz ciltletmek için ge-i eç fakat derhal yetişilerek söndürül - müştür. Yangın söndürüldükten sonra yerlere bol bol petrol dökül- müş olduğu görülmüştür. Bu suretle işin içinde bir suikast olduğu kat'iyetle anlaşılmıştır. Diğer taraftan yangın çıktığı sı - rada kaçmağa — teşebbüs eden iki tayfada yakalanmıştır. Bunların verdikleri ifadeler biribirini tut - madığından tevkif edilmişlerdir . Bu suikastin siyasi mahiyette ol - duğu söyleniyor. (BORJİ İ ma toplamış — olup ta şimdiye tirmemiş bulunanlar en geç pa zar günü akşamına kadar ıe—î tirmelidirler. Pazar gününden sonra getirile cek formalar kabul edilemiye- cektir. ğ nyosu Yakın tarihten kanlı yapraklar ittihat ve Terakkinin eski Çankırı kâtibi mes'ulü Cemal Oğuz anlatiyor; No. 29 — Oğuz (bey) kendine gel, ne oluyorsun pılmiştir. Bir deniz kenarında u| İNSaN asılacağım diye bu kadar korkar mı? HABER — Aksşam Postfası Otomobilimiz, o zaman harbiye nezareti methalinde sağ tarafta bu lunan merkez kumandanlığı önün- de durdu. Arabadan evvelâ “tevkifhanei ! örfi,, müdür muavini Riza, onu ta- kiben işkenceci Rıfkr atladı.. Merkez kumandanı Emin (Pa - şa) başında — duru- | yor, asabiyetten — ayaklarını yere | vuruyor, yumruklarını bize doğru | sallayıp duruyordu. Topçu Riza - nın arabadan atladığını görünce bir külhan — beyine taş çıkartacak | bir alışkanlıkla küfürler savurma - ğa: | — Nerede kaldım mel'un, alçak- Seni azlettim.. diye — bağırmağa | başladı.. Ve sonra orada ayakta | duran kolağası Yasin ağaya döne- rek: — Yasin ağa, seni bu hımzırın yerine tayin ettim.. dedi. Bu vakitsiz tayin ve iltifat kar- şısında birdenbire — şaşıran Yasin ağa kendini toplıyarak merdiven- lere koştu, evvelâ yerden bir kan- dilli, sonra hazır ol vaziyette aske- ri bir selâm çaktıktan sonra: — Allah ömürler versin paşam. Bu vazifeyi kabul ediyorum..,, ce- vabını verdi. Ve derhal geri döne- rek otomobile doğru seğirtti, Ara- banm kapısını açmak için elini uzattı. İşte o zaman beni gördü ve birdenbire şaşaladı.. Haline bir mahzunluk geldi.. Yasin ağa ile iyi ahbaptık. Ben Gümüş suyu hastahanesinde ya - tarken onunla tanışmıştım. Mağa- zama gidip gelirken bana çok yar- dımı dokunmuş, halimle çok alâ - kadar olmuştu. Bu eski ahbabın beni görür gör- mez böyle birdenbire büzülüver - mesi, bakışlarına hüzün, haline keder çökmesi beni büsbütün telâ- | şa düşürdü. Vahim ihtimal gittik- çe yaklaşıyordu. Yasin ağa kapıyı acmadı. Emin (paşa) ya dönrek sordu: — Paşam indirelim mi bunları, yoksa hemen mahalli mahsusları- ma mı götürelim? Bu sorgu da çok manidar idi. | İçimden: — Galila Bayezita değil, Emin- | önünde asılacağız. Orada her şey hazırlanmıştır. Yasin ağanın (ma- |halli mahsus) dediği 'yer burası olacak.,, dedim, Emin paşa Yasin ağaya: — Dur sen orada ben sana haber veririm.,, dedi ve merkez kuman- danlığı binasına girdi. Baş çevirdim, arkadaşım Meh - med Aliye baktım.. Betbeniz at- miş, köşeye büzülmüş, hareketsiz duruyordu. Bakışları değişmiş, alt dudağı — sarkmıştı.. Durmadan tövbe ve istiğfar ediyordu. Pencereden başımı uzatarak bir sigara istedim. Yasin ağa tabaka - s1 ve kibritini uzattı.. Sigarayı yak- tım. Bir nefes çektim.. Emin (Pa - şa) tekrar dışarı çıktı.. Ve Yasin ağaya seslendi: merdiven | | raya... . | Kapıyı pijama, ayağımda terliklerle oto- İ , gavra olan iradesi Zi MAYIS — 1935 mobilden indim.. Mehmed Ali gi - yinmiş vaziyette idi.Ağır ağır mer- divenlere doğru yürümeğe başla - dık. İnzibatlar etrafımızı çevirmişti. Merkez kumandar ile bir sürü za- bit bizi yukarıdan seyrediyorlar - dı. Merdivenleri çıktık.. Tam E- min (Paşa)) nm yanından geçer - ken kaşlarımı çattım.. — Suratına ters terş baktım.. O, sanki bu ba - kışın hiç farkında — değilmiş gibi başka tarafa dönerek inzibat za - bitlerine: — Alın bunları bir yere kapa - yın! diye emir veriyordu. Kumandanlık binasından içeri girer girmez avludaki — kalabalık içinde — tanıdık bir sima aradım, yoktu.. Buradakilerin hepsi asker - di.. Yalnız — sonradan sivil iki kişi geldi. Bunlardan biri müddeiumu- mi, diğeri doktordu. Kimsenin yü- zü gülmüyor, herkes fısıltı halinde konuşuyordu.. Salondakilerin hep- si bize acıyarak bakıyordu. Bütün ahval ve şerait aleyhimi - zeidi. — Hele siviller geldikten sonra şuna hükmettim: — Şimdi merasim — yapılacak. Vahdeddinin benim için bir pa - kunacak, bir hoca dua edeçek, ve sonra.. Her | şey bitecek!.. . Bizi bir odaya soktular.. Ben idam sehpasına kadar delilik rolü yapmağa evvelce karar vermiştim. Çünkü başka kurtuluş ihtimali gö- remiyordum.. Onun icin odaya gi- rer girmez sallanıp kendimi yere attırm, Bizim arkamızdan Emin (pa - şa) ile bizim yüzümüzden azledi - len Topçu Riza, yeni — tevkifhane müdür muavini Yasin ağa ve mer- kez kumandanlığı yaverleri de o - daya girmişlerdi. Topçu Riza, benim tekrar bayıl- dığımı görünce: — Gördünüz mü paşam? Tekrar düştü, bayıldı.. Hapishanede de ayni hal olmuştu.. Doktor istemiş - Paris hayvanat bahçesinde bulunan bir dişi kaplanın m — İndirin o herifleri, getirin bu- | ra çıkmış, ameliyat yapmak icap etmiştir. Kaplan bir buçuk **7 | sonra sıkı sıkı bağlanmış, baytarlar memesif' aetılar.. Ben arkamda |rarak ameliyat yapmışlardır. Resmimiz ameliyat esnasında bir uğraşmadan ter. | tik.. Onun için biraz geç kaldık ” diyerek kendini affettirmeğe çâ ” lışıyordu.. Fakat Emin (paşa) P3 kızgındı.. Rizanın bu sözlerini: — Suş sen.. Beceriksiz. herif diye kesti ve bir daha konu;(un'l" di... « Yattığım yerden sertababete !” lefon edildiğini işidiyorum.. Arâ” dan dakikalar geçiyor.. Bu sırad birisi üzerime eğiliyor, omuzları?' sarsarak: ) — Oğuz (bey) kendine gel, * oluyorsun? Ne var, Bir insan asi' lacağım diye bu kadar korkar m” diye sesleniyor. f Bana asılmaktan korkmamaki” ğımı tavsiye eden bu meçhul adâ' mır tokatlamaktan kendimi zor tW tum, Biraz sonra, göğsümün açıldıi” mı, birisinin kalbimi — dinlediği? hissettim.. . Doktor gelmişti.. Nabzımı !J' ladı, göz kapaklarımı açarakıı mi ayene etti..: Diğer taraftan başi birisi, ben, ayılayım diye p içnide paçavra yakmıştı.. Bazı kif seler yüzüme su — serpiyorlardı” Nihayet, doktor enjeksiyon yaP' mağa karar verdi.. Doktor hazırlık yaparken, ba$” birisi kulağıma eğilerek: — Oğuz (bey) kendine gel! * oluyorsun a canım.. Bu kadar İ' kadaşın Maltaya gitti. Sen de $i dersen ne olur?. İdamdan dunuz.. İrade var.. Maltaya gid? ceksiniz, diye seslendi.. Buzlu bir bardak limonata v' raretten yanan bir adama ne ? parsa, bu sözler de benim üz de ayni tesiri yaptı. Uuriıııl'İ kâbuslu ağırlık çekildi.. Vücudumun yeniden cani ğinı, âsabımın yumuşadığını, b7 nimin ve kalbimin kuvvetlendi hissettim... Saatlerdenberi bütün mesam mr yakan ateş yerine bir ferab” çöktü.. Âdeta tüy gibi hafiflemif | Üm, .. ü (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: