26 Mayıs 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

26 Mayıs 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yazan: KADiRCAN KAFLI ilerdeki burunu dönen gemi, karayel tarafına uzaklaşıyordu — Geminin hızmı epeyce kese - &ğiz ve ay batmadan burunu dön- Miyeceğiz... — O halde yelkenleri. .. — Hayır.. Yelkenleri indirmek “Segil, kürekleri de kullanacağız .. | —— Fakat?... Bütün leventler bu söze şaşmış- hırdı. Oldukça — iyibir rüzgârda, Yelkenleri şişirerek ilerliyen bir Remi nasıl yavaşlatılır? Kürekler de kullanılırsa daha hızlı gideceği Zıı süt kokan çocuklar bile bilir - Hüsmen reis gene bir yenilik ı"llııııııtıı.. Arkadaşlarını merakta bırak - Mamak için anlattı: — Bunu bilmiyeck ne var be ?.. | ğ Ülkkeler denize; girecek, fakat 'l::im.ı_ Sade keskin tarafları ? 1 olmak üzere oldukları gibi | “ulacak.. Forsalar kürek topaç - a v—"hı geriye doğru itince ileri gi - $. ,!'l gemi yarıdan fazla yavaşla- Hüsmen Reis yelken indirmek MYOIĞIL Çünkü makara ve ı_ım*lı gürültüleri olacaktı. Bun dan başka birdenbire bütün yel kenleri H. i rüzgârla doldurmak ve son yol almak istediği — zaman, mleri yeniden açmak için za- gerekti. Halbuki Mesina gibi her za - i :::ıım * 100 düşman gemisinin Bim dığı bir limanım önünden, bir b 'Sazdan geçerken bir dakikanm le değeri Büyüktü. ü Phılı Süleyman dümene geç- 4 '—D—l'lnll 'Tilki Hasan forsala- » Yanma gittiler. Reislerinin de- tleri gibi yapmaları için lâzrm .:. emirleri yavaş sesle - verdi. : Nıiinı ilerideki bımııuı dönen aK ; Karayel tarafına uzaklaşı- 'du. Geminin ucundaki vardiya kh":î'l!du: ç— Bu bir tüccar gemisidir. ,.L"i"'lllevin içleri oynadı. Gec> ._h:&yı. bir gemiye beş altı yüz bahti Yakım bulunmak ne büyük î.—_lll Mı mırıldandı: ——Sı.—di büyük işler yapmanın » Uğur ola çelebi... Hiç Tinu de Yeğudun pençesine düşersin!.. : u, ) :;:.nlmı ardına kaydı. | _W—E:*"" burnu döndü. $ teçiriyordu. kı.*' henüz büsbütün batmadığı F Yd talıkta Un <. Dağlarm önlne doğru ka: .': î&“—':dm Mesina limanı | | | #iştirme, desdoğru yağit| Uyuyordu. Yanlız |i -| limandan çıktı. Kızıl ışık yanıyordu. Açıkta karakol gezen bir san -| du. dal veya gemi yoktu, mandaki gemilerin birinsinde bir| i;rini tekrarladı: Kızıl Kadırgadan ses çıkmıyor- Nöbetçi de, karakol — gemisi de Demek ki buraya bir hücum o-! gene parula soruyorlardı. labileceğini akıllarına bile getir. memişlerdi. Hakları vardı ya... Hüsmen reis dümencinin yanı- na geçti: — Dikkat!.. Sancağa kıvır.. Bi. raz daha!... Yeter! İskeleye al.. Çok gitti... Çevir! Iyi.. Şimdi :. Leventler top başında idiler. — Kumandaya dikkat!... Da! yan Mustafa!... Kıçtaki iki filikn yı hemen indir. Birisine sen, bi- rine de Sırık Ahmet binecek. Ya- nmnıza en açıkgöz ve iyi kürek çe- kenlerden ikişer levent ve ikişer de ateş kumbarası alacaksımnız... Sırık Ahmet, dinliyor musun? — Evet reis!... Can kulağıyla... — Limanın ağzına geldiğimiz zaman düşman donanmasınım en «rk olduğu vere tap ateşi açacağız. Bu sırada siz son hızla ileri atıla - cak, kumbaraları atacaksmız. Fa. kat bunların donanmanın yalnız bir noktasına değil, birkaç yerine düşmesi lâzımdır. Eğer güverte- den rasgele yerlerine atmaktansa kıç kasaranın lumbar - deliklerin- den, yahut kumanda köşklerinin pencerelerinden atmanız çok iyi olur. Göreyim sizi.. Çabuk arka- daşlarınızı seçin!... Tilki Hasan reisin yanınma so kuldu: — Ben iyi kürek çekerim... — Ses yok... Buna ben karış - mam... Onlar seçecekler... Bir dakika bile geçmeden iki filika denize inmiş, üç kişi de el terindeki ateş kumbaralariyle içi- ne girmişlerdi. Donanmayı gördüler: Liman da üç dizi olmuşlardı. Yanyana demirlemişlerdi. Hattâ bir kaçı - nın aralarına geniş tahtalar uzatıl- mış, köprüler kurulmuştu. — Vardiyan!... Dikkat!... Son hızla ileri gidilecek... Arş! Kızıl Kadırga sarsıldı, sallandı ve bir şahin gibi ileri atıldı. Hüsmen Reis dümen suyundan gelen Cin Aliye seslendi: — He... yl... Cin Ali! — Buyur Reis!... mızdan gelen olursa bir topla ha- ber verirsin... — Peki reis... Kızıl Kadırga dosdoğru limana Reis şimdi ön direfin| gidiyordu. İki tarafındaki iki fili- Baklığa ine tırmanmış. ça-/ka da onunla beraberdi. Dalyanla —.u:d-r yükselerek dört ya-| sırık Kadırgadan — uzatılan ipleri | sımsıkı tutmuşlardı. Limanın ağzındaki - fenerin di- çok cılız bir aydınlık| binde duran bir karaltı canlanlı: — He... yı... Parula!.. Ayni zamanda — bir Brigantin Kadırgaya bi anda bir fener ve li | doğru geldi. O da nöbetçinin söz- — Sen buralarda dolaş. Ardı | öğelebidi — Al sana parula!.. Hüsmen Reis kumandayi verdi: — Provadan birinci top!.. teş!.. Tunçtan bir ağız bir yığın alev kustu; karanlık denizi, karaltı ha- linde görünen Brigantin ile fener- deki nöbetçiyi aydınlattı. Brigantin 10 - 15 kürekli hafif ve ufak gemilerdi. İnce donanma- dandı. İşleri böyle karakol gez- mekten ibaretti. Kızıl Kadırganın levetleri gülle ile kuş vuracak kadar nişancı idi- ler. Böyle ufak bir gemi onun ko- caman toplarma dayanabilir miy- di? Bir çatırtı, bir küfür... Şimdi çığlıklar, bağrışmalar ola- cak, ortalık velveleye verilecekti. Fakat düşman gemisi, Türkün gül- lesini yemesile beraber Kızıl Ka- dırganın koca gövdesi altında e- zilmiş, parçalanmıştı. Hüsmen Reis, — düşmanmı bir fil gibi ezerek öldürmüştü. Şimdi sesler ve bağırışlar deniz- den geliyordu. Nöbetçi hâlâ parula soruyordu. Fenerin hemen hemen elli adım yakınından geçiyorlardı. Hüsmen Reis bağırdı: — Okçulat!.. Susturun şu herifi... — Al sana parula!... Havada ıslıklar çalmdı Nöbetçinin ağızından gene kim- bilir ne gibi sözler çıkacaktı. Fa- kat ilk heceyi haykırmasile düşme- si bir oldu. Bir hırıltı, bir inilti ve bir insanın kayalara çarparak de- nize yuvarlanmasından çıkan gü- rültü.... Kızıl Kadırga bir Timana girdi. Limandaki gemilerde koşuşan- lar, seslenenler görülmeğe başla- mıştı, Fakat Hüsmen Reis de onla- ra en az elli adım yaklaşmışlı: — He...y 1... Prova - topları.. Hep birden at.. Sen!... Üç top birden patladı. Gemileri kasırga gibi aydınlattı. — Orada irili — ufaklı kırk kadar gemi, demir — üzerinde idiler. — Dümen!.. İskeleye dön!... — He... yl.. Gözlerinizi açın.. Sancak topları.. hep — birden... A- Yoi ŞEleme Sekiz toptan sekiz yıldırım ile- riye fırladı. Düşman donanmasında çatırdı- lar, yıkılan direklerin, havaya u- çan kasaraların, delinen teknele- rin gürültüleri vardı. — Koşanlar, denize atlıyanlar, — kıyıya kaçan- Tar..., Kaledeki düşman topları ateşe başladılar, K (Devamı var) A- ü Ğİz öi ö üK le BÜ adati ni SADA SÜ d a İ a V barlae et döle öyeeake K leBüeele a ÖRAZÜ ll Bir Aşkın Hikâyesi Nakleden: ' No. îl-lıucesureyyıl 2 | Leylâ hanım bu harikulâde iyi — Hay hay efendim... buyu- kalpli kadın, ona, bir kere daha sa , run. bır, azim ve irade tavsiye etmiş- — Kız mı, erkek mi? t. — Kız efendim. — Kızım, dinle beni.. Senin ilk/ — Maşallah... Ne — kadar gü- işin, annenle babanım — yanıma gitmek, onlara sığınmaktır.. Ye - rin orasıdır... Başka yer — değil.. Onların yardımı, sana da, evlâ. drmna da lâzımdır... Samiye, bu sözleri dinlemiş, u- zun müddet cevap verememiş, sonra “peki” diyerek söz vermiş : zel... Pek mini mini.. Ayını bile | doldurmadı galiba... — İki haftalıktır, efendim... Gözleri ışıldayan kadın: — Ya?.. — dedi. — Ben böyle düşünmüştüm zaten.. de ti. Bir müddet süküt hüküm sür- Leylâ hanımın hakkı vardı. dü. Hastanenin bütçesinden, ona Meçhul kadın, düşünmeğe baş bir çocuk için lâzrm olan eşyayı | ladı. verdiler. Sonra eline bir miktar Belki de, zihninde bir şeyler da para sıkıştırdılar. Genç kız, | hesaplıyordu. bunun üzerine istasyona gitti. Bir kaç saat süren üçüncü mev ki yolculuğundan sonra, İstan- | bula vardı. Şimdi artık, Blhııı-i nın evine gidiyordu. Verdiği sö- zü tutuyordu ve akıl ve mantığa | göre hareket ediyordu. Gözleri Samiyeden ayrılmıyor. du. Onun zihninden — geçenleri adım adım takip etmek istediği belliydi. 4 Birdenbire dedi ki: | — Hayattan memnun değilsi- | niz.. Anlıyorum. Zavallıcık, bir taraftan evine — — Eyet.... İyi bildiniz, efen: — — yaklaşıyor, öte taraftan, ayakları| dim.. j onu geri geri çekiyordu. — Size bir şey sorabilir mi- ! Şimdi, bütün bu faciaları göz- | yim? â önünden geçiriyordu: — Buyurun. | Annesile babasının evinde ne -| — — Paraya ihtiyacınız olsa ge- ler olacaktı? Bunları düşünüyor-| çek, du. — İyi bildiniz . Bu biçareler, son aylar zarfın- da onun başından geçen şeyleri hiç bilmiyorlardı. Kız, babasına yazdığı mektupta, — çocuklarımı okuttuğu ailenin (H.) — şehrine taşındığını bildirmişti. — Onların — Sizi incitmeden bir şey söy- liyebilir miyim? <— Sorumaz. — Kocanız hayatta mı? — Söylesenize... — gönderdikleri nadir mektuplar da, GAS ç oN ğ kızları tarafından verilen adrese — Galiba... Şey... Evet, evet... gönderiliyordu. İçime doğuyor.. Bu çocuğunuz?.. Her şeyi öğrendikleri vakit ne (4 Samiye, başını kaldırdı: a diyeceklerdi? — Bu çocuk, babasız doğmuş Bunu düşünmek bile, genç ka- | bir çocuktur.... Fakat, niçin bu dının damarlarındaki kanı don - | sualleri bana soruyorsunuz?.. durmağa kâfi geliyordu. | — Niçin bu cevapları verdiriyor- — Bunu yapmak lâzım... Her/ ( muz?.. Ne hakla?.. şeyi Jalecik için göze — almak (Devamı var) mecburiyetindeyim... Böyle söyliyerek, kendi kea - dine cesaret vermeğe uğraşıyor - DOKI_OR dü. K;:mal özsan Evine pek yaklaşmıştı... Bir , Ürolog — Operatör kaç dönemeç saydıktan — sonra, Bevliye Mütehassısı kaklı gö: l:l.h. Kraköy — Ekselsiyor — mağazası - BC -. yarında, Her gün öğleden sonra Buhranlı dakikayı — mümkün'ğ 5 . gen $ -e kadara — Tel: 41235 olduğu kadar geciktirmek için, genç kadın, iki adımda bir du . ruyor, yolda yüren adamlara, dük | kânlara, evlere bakıyordu. Gene bir vitrinin önünde dur - | du . Bu sırada, — kulağmma bir ses çalındı ve onu titretti: — Aman, hanımcığım... Ne gü- zel bebeğiniz var.. Bu, bir kadındı ve koyu renk bir mantoya sarılmıştı. Böylelik . le, şişman mıdır, zayıf mıdır, bel- Ak’ıîmı ı,;:?taş' li olmuyordu. Gözlerinin üzerine #ISTANBUL ANKARA CADDESI doğru, bir şapka eğilmişti. Bakız-|| Trizrat Adresiz İSTANBUL HABER lm'ı:“dıkî keskih Yğıtir ” böylelikle li Te DeD iğne gizleniyordu. ABONE ŞARTLARI HABER Samiye, onun, kendifiı—ıi. üzur N İ K ıg":l: nîmg zamandanberi gözetlediğinin far-|B ; < yuk TR Ai lli kına varamamıştı. !3 aylık Mi LAi di A GECE Hi l aylık 150 . 800 , Hayli şaşırdığı için sustu. Bir İLÂN TARIFESI ; şey söylemedi. | Ticaret Üfnlarmın satırı 12,50 [ Yabancı kadımn, biraz — eğildi Resadi ilünlar 10 kuruştur, Jalenin yüzüne dikkatle baktı. Ayni zamanda: Müsaade edersiniz, değil mi?. Diye sordu. Sahibi ve Neşriyat Müdürü: HASAN RASİM US Basıldığı yeri — (VAKIT) Matbaası

Bu sayıdan diğer sayfalar: