12 Haziran 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

12 Haziran 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— Senin tabansızlar tabanı çoktan kaldırdılar. Çık da gör bir defa... Yaşlı gözlerini sildi, uğuşturdu ve dikkatle baktı. Rüya mı görüyordu?, Ah, demek kiümid — etmekte haksız değilmiş.. Sanki biliyordu ©.. Bu yiğit akıncının — her halde buraya gelerek onu kurtaracağını sanki biliyordu.. Bunu sanki ona her gün gizli bir sestekrar tekrar söyliyor ve inandırıyordu. — Beatriş!.. Bunu Hüsmen söylemiş ve atın- dan inerek ona doğru koşmuştu. Genç kızda yerinden fırlamış, sevgilisine koşmak istemişti. Fakat Fernando birdenbire toparlandı. Genç kızı kolundan tutarak yolun- dan alıkoydu. Sonra da kılıcmı çe- kerek kapıya doğru bağırdı: — He..yy!.. Askerler!.. Tutun buadamı? Kapıdan sağ çıkma - | malı ! | Hüsmen Reis yarım yamalak İtalyancasile bu sözleri anlamıştı. Kahkaha ile güldü: — Senin tabansızlar tabanı çok- Şll kaldırdılar, Çık da gör bîıdî. a —— e eli Fernando bir şey anlamamıştı. Fakat Türk akıncı reisinin kahka- hasr onu çıldırtmıştı. Kılıemı uza- tarak ileri saldırdı. Frenk Süleyman Hüsmen Reisin yariş başında idi. Kılıcını kaldırmasile Fernando- nun kılıcına çarpması bir saniyelik iş bile olmadı, Fernando bir küfür savurdu. Yere düşen kılıcını almak için eğildi. Frenk Süleyman bunu yaptırma- Mak için ileri atılmak istedi. Fakat Hüsmen ona: — Bırak da alsın!.. Madem ki dövüşmek istiyor. Sen yal. Nız bu kızı kenara çek!.. Beatris zaten Hüsmenin yanma ak için can atıyordu, Fakat Fernando onun önüne geçmişti. Hüsmen, düşmanının üstüne yü- Tüdü. | İki kılıç kilisenin yarı karanlı - | ğtada korkunç parıltılarla havaya | , Uzanıyor, kıvrılıyor, çar- u. Hüsmen gülerek dövüşüyordu. u——s:;mu biraz büyükmüş çele- ağırlık veriyor.Bu yükten kurtarmalıyım !, Fernandontüin burnundan kan fişkırdı, - Fakat parçası kopmadı. Sadece kesildi. l._— Bu sefer olmadı. Hele bir da- Fakat ne oluyordu? raman Fernando mihrabm Yanındaki günah çıkarma odasna d'ıh sıyrılmış, kapıdan girmiş ve | Kağamıştı, Kilisenin papası da bir Önce oraya girmişti. Hüsmen bu sefer acı acı güldü: >Frfenk Süleyman. Artık bu al- Bcımamal'ı... Kaçıyor. Gir de _Şş bitir!... Süleyman kıpfy'ı yük - İki tekme vurdu ve kırdı. Rezeler sökülmüş, kapı, arkası üstü beyaz — mermerlerin üstüne düşmüştü. Frenk Süleyman — geniş ağızlı keskin kılıcını şimdi Fernandonun omuzlarının üstünde bir şimşek gi- bi geçirecek ve onun nice zavallı - larım ölümüne sebeb olan kafasi - le, nice alçaklıklara — vasita olan gövdesini birbirinden ayıracaktı. Papası aklıma bile getirmiyordu. Şimdi Hüsmen reisle güzel Be - atris boyun boyuna idiler. Türk a - kıncısı bu zavallı yavruyu bağrına basıyor, kuvvetli kollariyle havaya kaldırarak öpüyor, koklayordu. Zavallı.. Ne kadar da hafifle - Miİş.. — Beatris!.. — Sevgilim! Ah seni o kadar bek ledim ki. Hemen gidelim, buradan bu uğursuz yerden gidelim.. Beni götür.. Anneme ve .. babama gö - tür... — Elbet gideceğiz. . Hüsmen reis genç kızı kolların - “da taşıyarak Kiliseden Çıktı.” Şimi 3 | di küçük meydan boşalmıştı.. Le » ventler dört yana dağılmışlar, yağ- maya' koyulmuşlardı.. Bu sırada, limanın ağzından top sesleri geliyordu. Genç kız Hüsme- me bakıt.. Gözlerinde bir korku vardı. Fakat delikanlı onu büsbü - tün bağrına çekerek: — Bizimkiler, Limandaki kadır- gayı topa tutuyorlar! Aferin Dal - yan Mustafaya .. Tam zamanında davrandı... Diye yarı işaretle, yarı sözle an- latmağa kalkıştı. Birdenbire önünde sekiz kadar leventle sırık Ahmedi gördü. Sırık Ahmed: — Leventler dağıldılar reiş.. Ar- tık dönelim mi? Sanırım ki — asıl işimiz bitti, Diye sordu. , — Evet,.. —Hemen dönüyoruz.. , Hicaz kralı İbnissuudun oğlu E- mir Feysal, Avrupa merkezlerini dolaşıyor. Bir kaç gün evvel de Pariste Fransız veisicumhurunu ziyaret etmiş, kendisine Lejiyon Donör nişanı verilmiştir. Resmi - mizde Emir Feysal, Fransız reisi- cumhurunun sarayı — Elizeden hrtbtrae HHH Haydi arkadaşları topla.. Sırık Ahmedin yanmdaki Tilki Hasana da şunları söyledi: — Çabuk ıslığı çal.. Islık acı acı öttü.. Hüsmen Reiş Beatrisi atma bin- dirdi ve tilki Hasana şu emri ver » di: — Çabuk bunu gemiye götür .. Kadırgamız limandadır. Genç kız ne olup bittiğini anla » mıyordu. Fakat Hüsmenin sözlerine o ka- | dar inanıyordu ki, onun yapmak 1 istediği şeylere karşı koymak ak - lından bile geçmiyordu. Koruyan gözlerini derin bir aşk- la delikanlıya çevirerek: — Çabuk gel., Sen de gel.. Diye yalvardı... Hızlı hızlı gittile, Şimdi Hüsmen reisin — gür sesi bütün seslerin üstünde duyuluyor - yordu: — He...yyyl, Hamza. Başka kim var orada?. Toplanın! Gemiye, Gemiye dönüyoruz. Hiç umulmiyacak kadar az zâ - manda toplanmışlardı. Önlerine e- | sirleri katmışlar, kaleden çıkmak l için gidiyorlardı. Fakat Frenk Süleyman ne ol - du?. Neden bu kadar geç kaldı, yok - $8? .e Yoksa Fernandoya yenildi mi?. Bunu hiç sanmıyordu amma ... Fakat niçin böyle geçikti.. Leventler kapıdan çıkmak üze - reydiler. . Hüsemn Reiş geriye — döndü .. Kiliseye girecek ve Frenk Süley - manr arayacaktı.. Bunun için ace- le etmek lâzımdı.. FERNANDO NEREDE? S Çilir Hüsemn Recis bir rüzgâr gibi ki- lisenin merdivenlerini çıktı.. Üs - tünde İsa ileon iki havvarinin kabartma resimleri görülen büyük | kapıyı bir hamlede geçti.. Sayısız mumların bâlâ yandığı süslü ta - vanların altında, — yıldızlı duvar | iplerinde bir saniye bile durmu « | yordu, ? — He...yy! Süleyman.. Süley - man, neredesin?. Onun gür sesi, yüksek kubbede | renk renk camlar arasından sızan renk renk ışıklar gibi — titremiyor, gürlüyordu. Bu gür ses belki yirmi defa ak - setti. Fakat cevab gelmedi... Hüsmen Reis yeniden bağırdı: | — Ulan seş versene... Sesin kısıl- | sın... Nerede kaldın, Yoksa... Fernandonun onu öldürdüğü - nü düşünecek oldu. Fakat buna aklı yatmadı.. Zaten Fernando da ortada yoktu.. Eğer düşmüş iseler Frenk Süleymanın bu domuz kı - lrklı İspanyol markisini yere sere » ceği besbelliydi.. Fakat milyonda bir ihtimal ile Frenk Süleyman ye- S eĞ" ELRİ , r Bir Aşkın — Hikâyesi | ""Nîü?&î;?"“'îî“ı Hatice Süreyya | 42 $ | Rauf, beni terketme. Bana hîımet, 1 etti.. Herhalde bunun mükâfatr nı göreceksin... — Böyle sözler daima söyle- nir... Fakat arkası gelmez... —Yemin ediyorum ki, konaca- ğım servette senin hissen benim- kinden eksik olmryacaktır. Bilir - sin: Ben, sözünü tutan bir kadı- nım... Şu esnada, ikimizin de - is- tikbali, saadeti mevzuubahistir... Bir daha böyle fırsat elimize geç- mez... Gözlerini gözleri içine dikmiş- ti. Onu âdeta büyülemek istiyor- du, Bütün hüviyetinden öyle bir azim taşıyordu ki, yavaş — yavaş, | delikanlıyı nüfuzu altına almağa | muvaffak oldu. Bir müddet daha süküt hüküm sürdü. Raufun mantıkı ile hırsla- Tı arasında büyük bir mücadele o- luyordu. Birdenbire silkindi: — Eh, pek âlâ... Her ne olursa olsun... Bu işlere mutlaka muvaf- fak olacağım... Genç kızın dudaklarında bir memnuniyet yükseldi. — Bundan zaten emindim... Aferin sana, kardeşim... Rauf... Adnanm milyonları bizi bekli- yor!.. Zile bastı. Hemen akebinde kapı açıldı. | İçeriye Madam Bonne girdi, Bir nazar atması vaziyeti kav- ramaşı için kâfi geldi. Hoş, başka türlü bir netice olmasına da ihti- mal vermiyordu ki... Bunun da ispatı, giyinmiş, a- lesta durmasıydı. Büyük ve geniş mantosu altında bir paketi gizli tutuyordu, Bu da, ölü çocuğun naşiydi. Havluya sarmıştı. Maamafih, sordu: — Hanımefendi... Ne istiyorsu- nuz? — Ağabeğim karar verdi. Size refakat edecek! — Pek âlâ... Gidelim... Fakat, siz harekete geçeceksiniz... Bir erkek — için —atik — davranıp Pencereden — atlamak işten bile değildir, Siz evde bulunduğunuz sırada ben de etrafı kollarım... Rauf:: — Pekâlâ... - dedi... Daha da konuşacaktı amma, © kadar beyecanlıydı kr, sessinin pü rüzlenmesinden korktuğunu belli etmek istemedi... Madam Bonne bunu anladı.. Du- daklarında belirsiz bir tebessüm çizildi... . “— Bu oğlan kardeşi kadar ya - man değil..,, diye düşündü., Her halde, elebaşı; erkek değil, kadındı,. Onun için, o da kızkar - deşe döndü: — Hanımefendi.. - diye yılışık bir seselekonuşmağa başladı. . Bi Hirsiniz ki, size karşı son derece sa dık ve hürmetkârım.. Lâkin haya » tin bir takım müşkülâtı var., Her zahmetin bir karşılığı olmalı, Deniz, aceleyle: — Evet, evet,.. , dedi. — Bunun için ne istiyorsunuz.. nandonun meydana — çıkması lâ- zımdı., Frenk Süleyman kocaman, ta - but gbi bir yerin ardından çıktı : — Reis.. Onu bulamıyorum, , Araya soğukluk — girmesinden ve kardeşinin kararından cayma - sından korkuyordu. — Aman hanımefendi.. Pazar - lık edecek değiliz.. İşi sizin cö - mertliğinize havale — ediyorum.. Ne kadar cömert davranırsanız e- min olun bu işin akibeti okadar iyi olur.. Şimdi iki yüz liraya ihtiya - cım var.. Bunu tatmin ederseniz, sonra da vaziyetiniz düzelir.ce bin lirayt tamaralarsınız.. Ben de bir ev alacağım., Biraz birikmiş pa - ram var.. Üstüne katarım.. Olur bi- ter, Zavallı kadın! Demin “ihtiya « cım var,, diyordu; şimdi birikmiş param var, diyor. Bu tezadın far - kında olmuyordu.. Hoş, bunuri De- niz defarkına varmamaıştı., Ya.. Neyse... — »« evet, efendim. Size çok da ederim. Deniz: . — Olur, olur.. Pek iyi.. Siz ba - va çok iyilikler yaptmız.. Bunları ödemek için bin lira azdır bile ... Çabuk gidiniz.. — Biraderinizi bekliyorum. Raufa doğru döndü.. Zihnen şu düşüncedeydi: “— Vah, vah.. Bin lira istemek- le pek büyük acemilik gösterdim.. İki bin desem verecekti... Ah, ben ah.. .Ne ahmakım, yok mu hani . Lâkin, olan oldu. — Bin liraya razı olmalıyım.,, Raufun sesi, onu, düşüncesin - den ayırdı. .. Şüçay y Delikanlı, elini asabi bir hare - ketle uzatmış, şapkasını almıştı . Allaha 1smarladık, Deniz!... » dedi. - Allah bizi muvaffak et - sin.. — Haydi.. İnşaallah.. Fakat mu- vaffak olacağında — zerre kadar şüphe etmemelisin... — Madam.. Geliyor musunuz? Rauf, kapının tokmağmı çeviri- yordu, İki kadın bir kaç cümle da - ha konuştular... Deniz, gayet sinirli, heyecanlı olmakla beraber, pek makul düşü- nüyordu.. İşe yolladığı bu kadınla erkeğe bir takım tedbirler, ihtiyat- lar tavsiye ediyordu. Rauf: (Devamı var) HABER Akşam Postası IDARE EVİ ISTANBUL ANKARA CADDESI Telgrat Adres'ı İSTANBUL HABER Teleton — Yazıı 28878 — tdare: 24810 ABONE ŞARTLARI Türkiye Ecnebi M00 Kr, 2700 Kr, 730 ,, 1450 8 aylık 400 , 800 İL aylık 150 ,, 200 İLÂN TARIFESI Tücaret iHânlarının satırı 12,50 Resnl ilânlar 10 kuruştur. Sahibi ve Neşriyat Müdürü: HASAN RASİM US Basıldığı yeri (VAKIT) Matbanat ! | ğSendîk #6 aylık

Bu sayıdan diğer sayfalar: