15 Ekim 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

15 Ekim 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BARBARO! İNTİK Ağiz” Ateş, sinsi bir yavaşlıkla baruta yaklaşıyordu. Nerde ise bu iki ebedi sevgili kavuşacaklar, büyük bir coşkunlukla sarmaşıp dolaşacaklardı HABER — Akşam Posfan 5 — MMA Siyam Gözler (Otehi Tehornle) Mevzuu Moskoza muhitinde cereyan eden bir film Çıgav musikisi ... Ruslar teganni heyetleri... Pek mükemmel bir temsil heyeti... Harry Baur Simone Simone - Jean Maks Bu büyük film; mevsimin ilk fevkalâde gala suvaresi olarak Pek yakında SÜMER Sinemasında verilecektir. Şehirden Görünüşler; Geçen kısımların kısaltılmışı ” Karaya vuran büyük düşman gemi. sinin ce) kaptan tarafından ateşlenmiğtir. Ön dakikaya kadar ya - nan fitil barutlara varacak. Kaplan| içerde demir kapakları kapamıştır. Vurulmaştur. On yedi Türk korsanı topun yanındaki küçük delikten içeri| sığamıyorlar» Güverteden bir methal açmağa uğraşıyorlar. Hızırın evlâtlığı Küçük Hasan ise, onlar görmeden fa- aliyettedir... Yaşmdan umulmaz bir ustalık» çabuk la, topu yakaladı. Süvari gibi üstüne bindi. Yüreği hızlı hızlı çarpıyordu. “.— Acaba bu delikten içeri sı- gabilecek miyim?.., Lünbarm çatlağndan (başını soktu, Kulakları sıyrıldı; yanağı acıdı. Fakat oh.. başı | içeri girdi ya... Kaç kere tecrübe etmişti ki, ba. #h girdiği yerden (o göğde de gi rer!,.. Nitekim, kolaylıkla içeri sü- züldü,. Yere atladı. Çıplak tabanı Yumuşak bir cisme diğdiği ve yer- de hir kımıldanma olduğu için ir. kilerek ileriye doğru atladı. Bursa bıçağına el attı. Bir haykırma yükseliyordu: — Kimo .. Girdiniz mi... Na. sıl girdiniz?... O küçük delikten içeri kaymak için mutlaka insan seytan olmalı... Bağıran, yaralı kaptandı. Ha- #ön bunu anlayıp: “... Demek ki hâlâ yaşıyor! diye düşündü. Sinyor çocuğu görünce, ölüm halinde olmasına rağmen: . Öldüre- Fakat, küçük Hasan, onun hal. tirliğinden istifade etti. Atikçe firlndr.. Topun © bulunduğu bu daireden dışarı kaçar kaçmaz öte le haykırıyordu: — Nedir bu başrma gelen?.. E| tir mi olacağım?.. e Yarabbi! Ne İltiyatsızlık ettim... Bir çocukla baş edemedim! ||, Küçük Hasan, aldığı derslerden, bir bortonun iç taksimatmı gayet İyi bilirdi Cephaneliğin de nere- da olacağını pek mükemmel tah- Min ediyordu. Simdi, geminin tavlon denilen ka- tinda bulmuyor. Herhalde, cepha- "elik daha alt katlardaydı. Yani 2lnlor, yahut kontrgladorda... Bütün hızı ile koşmağa başlad. Önüne bir merdiven. geldi. Buradan aşağıya indi. Fıçılar, fıçılar.. Yüzlerce fıçı” İN istfi edilmişti. Sıçrıyarak, en alçakta duran birkaçinm içine bak W- Ateş kayıkları doldurmak Üzere ziftler, küherçeleler... Nah, ite kenarda da ateş kayıkları du- “— Herhalde cephanelik ber İn değil. Onu çabuk (bulmalı. “| dıs İ zaptettim iste...., diye düşündü.. duğu yerde zıplamağa baladı: tim...,, | Fakat birden ciddiyetini topla. dr: Ben ne yaparım?.. Ayıp... ayıp...,, İşte hepsi uğraşıyor da buraya gi - remiyorlar bile...., , lara böyle hafiflikler yakışmaz... | yürüyor, hem de şöyle düşünü. yordu: Dışarı çıkamaz... Ağır yarslıydı.. Fazla yaşıyacağa da benzemez... Asıl mesele, haber vereyim... Ganimet aldığım | bu gemide delik açmak için boşl diye bütün hıziyle bir kat indi, Yüzüne yanık bir bez kokusu| geldiği için etrafıma dikkatle bak- tr. Evet, cephanelikteydi! Üstüste yığılmış barut fıçıları buradaydı. Yuvarlak gölgelerde alesta hazır duruyordu. Küçük Hasan, arkadaşlariyle kovalamaca oynarken bu derece koştuğunu, saklanbaçta bu kadar atik davrandığını asla ha- tırlamıyordu. Yanık kokusu şimdi daha kes - kin geliyor. Yüreği hop etti... Yerde, yılan gibi, upuzun bir fitil duruyordu. Üstüne atıldı. Fakat fitil elinin altmda eriyi- verdi! «— Yanmış... Kül olmuş...,, Biraz ötede duman sezdi! Mini mini ogöğdesiyle ileri doğru hamle etti. Bu duman ko - caman bir frçının kenarmdan çı” kıyor.. Yerde uzanan fitil külünün bir ucu frçınm altıma giriyordu. — bir gözlüklü yılanm başı göğdesinden daha kalın olduğu gibi, Oupuzun külün de fıçıya yakm tarafında öylece bir kalınlık vardı. Çünkü,! barutlara doğru tırmanan O fitil, yanmış aşağı düşerek (bir külçe teşkil etmişti... Hasan, geri kalan kısmı fıçıdan çekti, çıkaramadı.. Ateş, sinsi bir yavaşlıkla baruta (yaklaşıyordu. Neredeyse bu iki ezeli sevgili ka- vuşacaklar, büyük bir coşkunluk- lâ sarmaşıp dolaşacaklardı:.. Çocuk mini mini Bursa bıçağını çıkardı. Barutlara üç dört parmak yaklaşan ateşin ucunu kesti! Yere düşürdü. Aceleyle pabuçlarmı ayağına giydi. Ateşi ezdi... Sonra, gururla, etrafına bakm- “... Korsan oldum... Gemiyi Ansızm çocukluğu tuttu, Ellerini biribirine vurdu. Dur- “... Gemiyi zaptetim... Zaptet- “. — Ya görürlerse, işitirlerse!7. «.. Kim görüp kim işitecek? “.— Yalnız bile olsam, korsan-| Hem aceleyle yukarıya doğru | | İ “.- Kaptanı iyice habsettim... gidip arkadaş'ara zİ yere öteyi beriyi yıkmasmlar, ha. rap etmesinler...,, Merdivenlerden yukarı doğru koşuyordu. pesinde büyük bir kapağın kapalı! olduğunu gördü, Sürgüyü itti. Mükemmelen bağlı olduğu için, koca demir, ko- laylıkla açıldı. Şimdi artık kulağma, güverte. den birçok gürültüler geliyor. Korsanlar bütün hızlariyle, kı. lıçlarmı tahtalara indirip duru - yorlar, Biri; — Nafile... Bir şey yapamıya- cağız... Gemi ile birlikte biz de — Namus meselesi... Uçsak da buradan ayrılamayız., — Ha gayret çocuklar. Hasan kapağı krmıldattı. Evliya reisin sesi duyuldu. — Dikkat... Hepiniz buraya ge. lin.. Baskma uğruyoruz galiba... — Benim... Ben... Sizdenim.. Meraklanmayn! Hasan böyle haykırdı... Fakat, Korsanlar, ““ bir hileden çekiniyorlardı. — Sen de kimsin?... dediler, Hepsi de, kılıçlarmı kaldırmış, öylece beklediler... Çocuk, kapağı itti. Güvertenin! methali açılıp da Hızırm evlâtlığı ortaya çıkmca on yedi korsan bir. den hayretle haykırdı: — Sen nereden girdin buraya ?. — Hani seni sandalda bırak ı — Hey bunak Ali amca., çocu-! ğu kaçırmış... | — Oğlum, buradan savus belki şimdi cephane patlar... Bari sen bizimle beraber ölmiyesin.. Ibrahim ileri atıldı: — Mademki kapak açıldı.. Ben cephaneliğe koşayım... Birkaç kişi birden: ” © — Koşalım, koşalım!.. dediler, Fakat, Hasan, elini kaldırarak hepsini durdurdu! Kestiği parçayı gösterdi; — İşte fitil.. Ben söndürdüm!,. Artık telâşa hacet kalmadı. (Devamı var) HABER AKSAM POSTASI (DARE EVI Istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu : İstanbul 214 Telgraf adresi ; istanbul HABER Yazı işleri telofonu : 21872 idarevellân . : 24379 ABONE ŞARTLARI Türkiye Ecmebi Senelik 1400Mr. 2700X,. 1 730 . 1asö ,, 10 208 İİİ i İLÂN TARİFESİ Tıcaret ilanlarının satırı 12,50 Resmi ilânların 10 kuruştur. Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Hasan Rasim Us di Basıldığı şer (VAKİT) metbcas sürün Yürüyor! İ nırdrm be! Halbuki sen de Maz - bar Osmanın bam ervah cömezle.! i irsan senin gibi ayyaş olmalı? Ayy aşın kederi “Yüksek dereceli içkiler yasak edilirse halimiz nice olur?,, Ne vakit görsem saçları yağlı ve darmadağm biri vardır ki mek. tepten mi, nereden ve nasıl tanış- tığımızı şimdi unuttuğum bu orta yaşlı zat, dün sabah elinde bir ga- zete ile yolda karşıma dikildi: — Ey gazeteci arkadaş! Bu ver diğiniz havadis doğru mu acaba? — Hangi havadis? — (Gazetenin o sorduğu hava» dis kısmını göstererek:) Şu ha - vadis, şu! Oku, bak! Serlevhayı görür görmez: — Tabii doğru! dedim. Hem de — Yapma Allah aşkına! — Yapması, etmesi yok... Öy « le! — Yani yüksek dereceli içkiler. den maksat, elli ve kırk yedi dere- celik olan içkiler mi? Eğer öyle ise pek ziyanı yok! Biz de tutar, şim- den sonra kırk beş, kırk üç derece- iklerini içeriz! — Sanmam ki öyle olsun! Yük. sek dereceli içkilerden murat, bü- tün rakılar olsa gerek! — Eyvaaah! Desene hapı yut- tuk! — Hapı şimdi değil, vaketile yut muşsun yutacağın kadar! — Ne gibi — Ne gibisi var mı? Kaç za - mandır bakarım, bunun kırağı çal #nış patlıcan gibi; göz kapakların handise şişlikte dudaklarını geçe- cek! — Amma henüz ellerim, ayak- İarım filân titremiyor! — Onlar, kuyruğu titreteceği » ——— (ne yakm başlarki bu gidişle... — Yani ne demek istiyorsun, rakı beni öldürecek mi bu gidişle? — Kim bilir? Belki de kolay ! kolay öldüremiyecek de uzun w - i zun süründürecek!... — Birader, rakı bu kadar fena İbir şey olsaydı, hiç o eski, büyük şairler! O mi'barek şeyi o kadar! methedip göklere çıkarırlar mıy - dı? — Evet onlar rakıyı göklere çr- sarmıslar, rakı ise senin gibileri) şte böyle yerlerde sürüm sürüm — Ben seni pişkinlerden sa -| yal indenmiş ! İl pişkin olmek için — De — Ben ayyaş değilim! Gözünü bu zkkmı yirmi beş yıldır içerim. Fakat nizamile, kaidesile, usulile, âhengile içerim.. Ayyaş dediğin se nin gibi ne sabah tanır, ne öğle ne ikindi, ne akşam, ne gece yarışı... Durmaz, dinlenmez boyuna çeker! — Ya sen? — Ben mi?Ben yalnız akşam - ra içerim; o da muayyen mikta- — Peki amma, bak, şimdi sa - bah olduğu halde yine ağzın koku. yor, yine gözlerin dumanlı! — O başka! — Nasıl başka? — Çünkü (elindeki gazeteyi göstererek) yüksek dereceli içki- lerin kalkacağını okudum da fena -İ halde canım sıkıldı. Onun için ke- derimden bu sabah bir kaç tane yu varladım! Osman Cemal Kaygısız Naşit - Ertuğrul Sadi Şehzadebaşı TURAN Tiwatrosunda Bu gece S, 20,30 da KÖR Piyes 3 perde, Ay- rıca kömedi, Her ta- rafa tramvay, Telefon: 22127 İsnbel Belediyeyi ©, TepePese ŞehirTüyafvoşu S9 tiyatrosu Bu akşam 1 saat saa İN ölçüye NN ölçü Ayvansarayda bostan sokağında numaralı 3 oda, bir bodrum, bir mut - fak iki sofa, balkon Halice nazır yeri birev , karşı sırada Bayan Haypanusa müracaat, ERER EeREREZMERErMAee ezine SEK BEST ZI ŞEN Diş hekimi i Ratip Türkoğlu “İ Ankara caddesi rl oteli Karşısı numrara (83) ei b anma papa > eme e mama ağn peki — iz zel

Bu sayıdan diğer sayfalar: