23 Ocak 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

23 Ocak 1936 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

bera Laf lela aall 9 103 Yemekten sonra hepsi gene es. ki cevizin altnda toplandriar. Vehbi efendi nargile istedi, sırtı- nı ağacın köküne dayadı, gözleri yarı kapalı nargilesini içti. Fakat kafasmın gözleri dört açılmış Ra- bianın evlilik hayatınm açık ve kapalı cephelerini tetkik ediyor. du. Herhalde aralarındaki dirlik düzenliğe diyecek yok. Kızın her vaz'ndan halinden memnun ol. duğu hissediliyor. Orta yaşlı, evli bir kadınım kanaati, deruni uyu. şukluğu bile başlamak üzere, Kı- zın içinde hayat herhalde biraz yavaşlamış. Ruhundaki eski dare. ban hissedilmiyor. Fakat ev ka- dınlığına da kusur bulmak imkânı yok. Kocasının maddi ihtiyaçları. nen küçük teferriatma kadar tatmin ediyor. Böyle bir patlıcan kızartması, böyle bir cacık değ. me kadınm kârı değil, Osmanın yeni hayatında ne şe- kil aldığını anlamak o kadar ko- lay değildi. Yukarıdaki odada eski günlerden fazla bir ateşle ko. nuşmuştu, Fakat mutfağa iner in- mez, aile arasına karışır karışmaz yeni bir sükütilik gösteriyordu. Ve şimdi halınm üstüne uzanmış, ba- şı kollarımın üstünde biraz kalk. mış, yüzü gökte. Batıda ağırlaşan sıçaklık havadan üstlerine iniyor, Ne bir rüzgâr, ne bir nefes! Osman evvelâ lâkırdıyı açtı. “Rabianın şu meşhur “büyük babasını nihayet götdüm.,, Rabia biraz gururla anlattı. “Osman şimdi arada cuma na. mazlarına gidiyor, efendim.,, Osman duymamış gibi devam ediyor, “Bihakkin imam. Sesi orkestra davulu gibi, Kur'an okurken se- sinde atan o korkunç kin bile şa. yanı hayret...,, Osman (kin) kelimesini âdeta kindar bir zaferle telâffuz etti, Rabia biraz ters, “Sen zaten etrafma zulmeden, eziyet eden adamlardan hoşlanır. SE, “Öyle mi?,, Tecessüsü uyanı « yor. “Her halde büyük babanın kininde bir azamet, bir heybet var, Bütün insanları hiç affetmi. yen, hepsini günahkâr ve cehen. nemlik addederek sevinen bu kin kadar kudretli bir inan hissi gör. medimn.,, yn âoman (Nakil, tercüme ve iktibes hakkı mahfuzdur. ruhunun iç perdesi sallanıyor gi- bi, ucunu kaldırıp içini görmek istiyor. Osman garbin çocuğu. Ulemasının, canlı mahlükatın içi. ni yarıp hayat sırlarını öğrenme. ğe çalıştıkları toprakların mahsu- lü, Osman, bir insan ruhunun sır. larını öğrenebilmek için diri bir göğsü yarıp açmağa razı olacak kadar fikri tecessüsün esiri. “Meselâ büyük baban hastalan- sa, ölecek olsa, elini öpüp düasmı almak istemez misin, hele iki gö. züm?,, Rabianın ruhuna neşterini biraz daha sokuyor. “Onun duası sanki dua mı? varsın ölsün, semtine bile uğra - mam. Şom ağzını toprak kapasm, inşallah,” “Sus, Rabia...,, Vehbi efendi Ra. bianm bu katı cephesinden müte- essir oldu. Fakat kızı susturamadı. “Fakat çoluğu çocuğu bütün gün korkuturdu, efendim. Bilse- niz neler çektim. İnsana ne ra Hat, ne huzur verirdi. Bütün güz ölüm, cehennem, zebani konuşur- du. İçime koyduğu korkudan bir türlü kurtulamıyorum, belki ölün. ciye kadar kurtulamıyacağım...,, Sıcak, ağır havada kızın adetâ ütrediği hissediliyor. Turuncu ışık. ta yüzü cehennem azabını tatmış- larm acılığı ile takallâs etmiş. Vehbi Dede ağzndan marpucu çıkardı, doğruldu. Karı kocanm dil dalağın: sükütla dinlemişti. Fa- kat Rabia onun kendi sahasina temas ediyordu. Büyük baba- sının divanece (o hezeyanlarının daladığı ruhunun hasta tarafı fer- yat ediyordu. Ve Vehbi efendi kendisini Rabianın ruhunun bek- çisi telâkki ederdi. “Beni dinle, Rabia. Hiç bir za man korkunun kalbinde, kafanda başkaldırmasına meydan verme. İnan ki kâinatta hâlikin hallet. mediği bir tek şey korkudur. İnan ki korkuyu ilk hayvanlar, ilk in- sanlar acizlerinden, çaresizlikle- rinden kendi kendilerine, kendi içlerinde yaratmışlardır. Korku, efsane cinsinden bir ejderhadan başka bir şey değildir.,, (Devamı var) HABER — ostası " sezi 07) KOCALI YAZAN. İSHAK FERDİ * 28 SONKANUN — 1996 KADIN Şoför Şakir, Taksim karakolunda boş bulunarak, Yılmazın kulağına eğildi: “Vallahi Necdet Bey vakasında benim hiç bir alâkam yok!, Doktor Şahap ailesinin vekili söz alarak: — Heyeti hâkimenin bu nokta. ya dikkâtini celbederim, dedi buhran içinde bulunan bir adam bu kadar mantıklı ve kaçamaklı söz söyliyebilir mi? “Allah söyletti!,, O gün Doktor Şahap davasınm muhakemesi mühendis Ziyanm aleyhinde olarak devam etmiş ve diğer şahitler dinlenmek üzere muhaketenin rüyeti bir ay son - raya talik edilmişti. Yılmaz bey mahkemeden çi- kar çıkmaz polis müdüriyetine ve oradaki işlerini gördükten sonra, Leylâya teşekkür etmek üzere Beyoğluna gitmişti. Yılmaz, Leylâyı, sözünde dur. duğu için tebrik edecekti,. O gün Leylânm mahkemeden çikar çık- maz eve gideceğini biliyordu. Kapıyı çaldı. Sokak kapısını alt kattaki Er - meni kiracılar açmışlardı. İhtiyar dudu, Leylâ hanımm henüz gelmediğini söyledi. Yıl maz cevap vermeden yürüdü, üst kata çıktı, .— Yılmaz bey, Leylânın kocasmı evde bulacağından emindi.. Şaki- rin rahatsiz: olduğu için beş on gündenberi evden.dişarı çıkma - dığını biliyordu. Oda kapısını vurdu.. Cevap alamadı, Bir daha vurduü.. Gene cevap alamayınca merak etti. Kapıyı itti,. İçeriye girdi. — Leylâ nerdeyse gelir.. Gel Diyerek iskemleye oturdu. Yılmaz bey masanm üzerine birakılan bir kâğıt parçası gör- müştü, Sigarasını yakarak kâğıdı eline aldr.. İmzasma baktı: — Şakir yazmış.. Diye mırıldanarak okumağa başladı: “Leylâcığım! “Bu gece Necdet beyle bardaki garsonlardan Cevadm başbaşa o- turduklarnı rüyamda görmüştüm. Sabahleyin sana söylemeğe unut- tum. Sen mahkenieye gittikten sonra, iki polis geldi.. Beni Tak- sim karakoluna götürüyorlar. Eve gelir gelmez beni ara. İcap eder. se Yılmaz beyin yardımını da te. Yİ min etmeyi unutma! Zaten bana söz vermiştin.. Biliyorsun ya?, Çök acele ve heyecanla yazıl - diğı, kelimelerin çabuk karaları - masından belli olan bu mektup Yılmazı epeyce düşündürmüştü. — Şakir, Necdet beyi rüyasın- da görmüş! Bu ne demek..? Yılmaz, Şakirin, Necdet bey vakasiyle alâkadar olduğunu ve bu korku ile yatıp kalktığt için, rüyasında da ayni şahsiyetleri gördüğünü ve cinayet safhasına bar garsonlarından Cevat ismin » de birinin de vakıf olduğunu an- lamakta güçlük çekmedi.. Derhal kapıyı kapayıp odadan çıktı ve mektubu cebine yerleştirdi. Yılmaz bey Taksim karakoluna gelir gelmez Şakirin komiserlik orlasında beklediğini gördü. Şakir yavaşça Yılmaz beyin yanma sokularak: — Vallahi beyim, dedi, benim Necdet bey vakasiyle hiçbir alâ - kam yoktur. Bu, garsonların ge - vezeliğinden başka birşey değil . dir. Yılmaz bey: o» — Dur bakalım, meseleyi iyice anlıyalım da ondan sonra görü - şürüz, Merak etme! Diyerek komiserin. yanıma o. — Bu &damı neden karakola getirdiniz? Komiser, Yrlmaz beye şu malâ. matı verdi; — Şoför Şakir, arkadaşların « dan birine yüz liraya kefil olmuş. Borçlu borcunu vermemiş. Ala - caki; hapsen tazyikini ve paranın tahsilini istemiş, Mahkemeden karar almış. Biz de icranın ilâmı. nı tatbik ediyoruz. Parayı verme diği için, kendisini tevkifhaneye göndereceğiz. Merkez komiseri bu sözleri yüksek sesle söylüyordu. Şakir merkeze davetinin sebebini anla- yınca geniş bir nefes aldı: — Bu parayı üç güne kdar ve- receğim komiser bey.. Beni ser - best bırakınız! Komiser itiraz etti: — Ben mühlet vermek salâhi - yetini haiz değilim, oğlum! Seni müdüriyete göndereyim. Tevkif - hanede birkaç gün yatarsın.. Bu müddet zarfında borcunu icraya yatırır, bize de makbuzunu göst” rirsin.. Adliye seni derhal ui &der. Korkacak bir şey yok. Şakir, Necdet bey cinayetind& dolayı sorguya çekilmediğini gö rünce, Yılmaz beye açıldığın* pişman olmuştu. — Nasıl da boş bulundum.. Ak lah söyletti galiba! Diyerek keridi kendine kızıyof du. Şakiri o gün Taksim merkezi” den polis müdüriyetine göriderdi ler, Yılmaz bey polis merkezinde çıkınca, vazifesini yapmak me& büriyetini duymuş ve ilk işi (Be* yaz Rus) barına gitmek olmuşt Yılmaz bey, Şakirin on gün” denberi evde kapanmasının seb# bini şimdi anlıyordu. : Necdet beyi yaralıyan adami Şakir olduğunda şüphesi kalma * mıştı, Merkezdeki itirafı, mektupta * ki endişeleri elbette boşuna de * gildi. Yılmaz bey bu hususta Şakir birşey açmadan önce, gafscn C# vadı sıkıştırmağa karar vermişti Yılmaz bey bara girdiği zams ortalık epeyce kararmıştı. Orta * da danaöden ki çitle, Epe kimseler yoktu. Garson Cevat sarı saçlı, vizeli beş yaşlarında yakışıklı bir gen” ti, Yılmaz bey Cevada seslene * rek; — Oğlum, bana bir konyak gf tir! Dedi,hasır koltuklardan birin? oturdu. Şakirin işi Cevadın aklında” bile geçmiyordu. Cevat, Yılmaz beyi çok iyi * nıdığı için, konyağı getirince! vi — Beyim, çoktanberi yordunuz? ” Diyerek gülümsemişti. 4 ! Yılmazın geçirecek vakti tu.. Cevadın yüzüne dikkaşle ti: — Senden bir şey zil dedi « Doğrusunu söylersen, el ie den kürtulursun... İnkâra san, sana her şeyi söyletme? yolunu da bilirim, (Devamı var) ayni felâketin kurbanı bulunuyorsunuz... Sözünü kestim: ği — Affedersiniz! dedim. Benim böyle yapr9”" hakkım var. yigit — Niçin? — Arif Nedret Bey evvelki gün beni - © 5” kovdu, Daha hayatımda hiç bir kimseden gö: en'ağır bir hakarettir bu... — Fakat kendileri hatasını anladı ve btrU Samiye Ekrem Toku selimiamakla gösterdi. Omuzlarımı silktim? En doğru ve hakiki variyet ilk karşılaşmı" mile ri! Nedret Bey hayatımda karşılaştığım ve Fa iYi cağım adamların içinde en az sempatimi kâfi rat olarak kalacaktır. ş Arif Nedret tekrar eğildi: eyer —'Hiç olmazsa bu duygularınızda anl ik 1 hanımefendi. Çünkü ben de sizin kadar an' yaf) kadına daha rastlamadım. (Devamı Vereceğiniz hangi büyük bir servet benim bozulan saidetimi, yıkılan hayatımı ödiyecek, < Beyefendi?.. “Hayır! Hayır! Bütün teklifleri şiddetle, reddediyo rum ve bu iğrenç pazarlığı kabul etmiyorum. Şiddetli bir heyecanla sesim titriyordu. Şimdi mak- sadım biraz evvelki gibi beni evinden koğduğu için o- na itiraz etmek, meydan okumak hevesi ve zevki de- gildi. Büyük bir felâket karşısında saadetimi, genç kızlık hülyalarımı müdafaa ediyordum. Arif Nedretin mükâlemeye giriştiğindenberi st3- makta olan İhsan Bey birdenbire söse karıştı: — Azizim, Arif Nedret Bey ve siz Samiye Ekrem Tok hanım! Eski tecrübelerime güvenerek size bir fi- kir vermeme bana müsaade ediniz. Sizin mak istiyorum! dedi. Biribirinize bütün şılıkir söylemeniz İçin sustum. Fakat biri hoş sözler söylediğinizi görüyorum. Herhi ni yaralamak çaresİn! araştırdı. Ortada hiçbir sebep olmaksızın... Mademki her ikiniz de ayni o şeşmetin, EVLİ İİİ Tetirka No.23 hiç hesaba katmıyorsunuz: Size feda ettiğim gençli ğim, serbestliğim ne olacak? İnsanca yaşamak hakkı mi ne yapıyorsunuz? Sizin bir intikam zevkiniz için, bir kaprisiniz için bütün bunları yıkacak Omıyım?. Herkes için Samiye Ekrem Tok olarak (kalacağımı söyliyorsunuz, Fakatnüfus süzdanımdaki kaydı ne ya" yorsunuz?., Bu bana evlenmek kapılarının kapanması demektir. İstikbalde önüme, bana adını vermek istiyen faziletli bir genç çıkarsa sevilmek, zevce olmak saa detinden, anneliğin tatl: duygularından mahrum mu kalacağım? Niçin? Niçin bunları, sizin için feda ede tek mişim? Sizi ki tanımıyorum, sevmiyorum. Sevmek değil size karşı hakiki bir nefret bile duyuyorum. “Osman bey kitap gibi konuşu. yor. Alâ, âlâ. Fakat, sen onun to- runu ve şakirdi olaydın küçük ya: şında timarhaneyi boylardın, Os. man bey!,, Rabianın serin sesine ihtiras a- teşi giriyordu. Rakım endişelen- di. Pembe “Üsküdara giderken aldı da bir yağmur,, u olanca ne şesiyle söylemeğe başladı. O su: sunca Rakım “Alahaşkına bir tatlı tarafın. dan açalım,” diyordu. Fakat Osman Rabiayı rahat br- rakmak istemiyordu. Adeta kızm!

Bu sayıdan diğer sayfalar: