30 Ocak 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

30 Ocak 1936 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

30 SONKANUN — 1986 1 - Zenginle musiki 2 -Kasa hırsızı e 1-Zenginle musiki Türedi zenginlerden “ne idüğü belirsizzade,, büyük kızına bir pi- Yano hocası, küçük kızına da bir keman hocası tutmuştur. Bir gün, piyano hocası, kızına ders verirken, zengin apansız içe- Tİye girdi, Ve... Kızıyla piyano hocasmı ne va- Ziyette gördü... — Tahmin edebiliyor musunuz? (“Öpüşürken gördü!,, diye tah- min ettiniz değil mi?.. Ah fesat yürekli kariler, ah... Fakat, hayır, tahmininizde aldandınız!... Öpü- şürken görmedi...) Kızıyla piyano hocası “Katr- men,, piyano çalarlarken gördü. Ve dedi ki: — İlâhi muallim efendi... Ma. demki siz de piyano çalacaktınız, Miçin söylemediniz?. Bir piyano) daha alsaydım da, bir piyanoya sıkışacağınıza her biriniz birer pi- Yano başında rahat rahat çalsay- dınız... “Ne idüğü belirsiz zade, bir gün de küçük kızının keman m- allinrini yanma çağırdı: — Kerimeye pahalısından bi in alımız! - emrini verdi. 2 Keman muallimi, aradı, taradı, emmel bir keman buldu. Ke manı “Ne idüğü belirsiz zadeye,, #etirerek: *—— Bunun fiyatı üç bin liradır Amviki yüz senelik kemandır! - edi. Türedi zengin de: | * — Yook, bak... ben öyle elde. düşme eski şeyler istemem... Var sm beş bin lira olsun, illâ yeni o sun! - cevabını verdi. Bir gün salonda davetlileri va» | Davetlilerden biri, piyanorun ü zerinde duran meşhur musikişinas âğnerin :İtından yapılı minimı. Bi bir heykelini göstererek: — Vağner mi bu? - diye sordu “Ne idüğü belirsiz zade,, cevap Verdi; — Hayır, benim evimde Vağ Mer bulunmaz. Bu heykel safi al tındandır?... İ 2-Kasa hırsızı aşım tramvayda karşı ta- Tafta oturan esmer, posbıyıklı, za- Yaf, babayani kıyafetinde, kasket. i bir adamı işaret ederek sordu! — Bu kimdir, bilir misin? — Hayır, bilmiyorum, — Buna meşhur kasa hırsızı 1ğ- me Tevfik derler... dikkatle bakarak: > Şerrine lânet! - dedim - Do”, ia ben zabıtanın yerinde olsam, ü le meşhur sabıkalılar selâme- umumiye namrna deliğe tıkı- i aş kadaşım fikrime “iştirak et- >— Hayır... Selâmeti umut malıdır 4 Amma da yaptın hal. de dim. Bu herif geceleyin yazıhane- | Misin? p kasanı kırsa, hazzeder| pia <ihetten hiç endişem yok-| “me Tevfik benim kasamı kı-, #ür, azizim! İğne Tevfik bilâki: miye namına çalış- İ halde şaşırmış: İ cuk sahibiyim! — Demek senin kasanı da ziya-| ret etti, öyle mi? — İstanbulda onun elinden geç- miyen kasa yok gibidir... O zaman adetâ isyan ettim: — Canım, öyleyse neden zabı-| taya haber vermiyorsunuz? Böyle bir sabıkalıyı sarbest gezdiriyor- sunuz? Arkadaşım güldü: — İğne Tevfiğin macerası çok tuhaftır, - dedi - Bak, anlatayım da dinle: 4 > * İğne Tevfik bir gece tanıdık larımdan Nuri bey isminde zengin bir tüccarın evine girmiş! Nur. beyin yatak odasına bitişik odada büyük, sağlam bir kasa bulundu- ğunu biliyor. Fakat İğne Tevfik- de öyle olur olmaz şeyden yılacak göz var mı ya? Derhal işe başla- mış. Ameliyat uzun sürmemiş, ya- rım saat sonra emeline muvaffak olmuş. Fakat aksilik olacak, i - şin en tatir bir zamanında odanm kapısı açılıp biraz evvel sessizce evine dönen Nuri bey, elinde müt- hiş bir parabellüm tabancasiyle odadan içeri girmiş: — Kımıldama, gebertirim! İğne Tevfik krmıldamanm im - kânı olmadığını görünce derhal amana düşmüş: - — Aman velinimet... tim, sen etme! Fakat Nuri'bey kasanın kapa-| ğını kırık bir halde görünce fena Ben et. — Bunu sen mi kırdın? — Elbet ben kırdım, kişizadem! Periler kıracak değil ya... Nuri bey bir müddet şaşkın şaş- kın kasaya bakmış: — Peki nasıl kırdın? İğne Tevfik cevap vermemiş: — Nasıl kırdığını söyle.. Yok- sa fena olursun! İğne Tevfik yalvarmağa başla mış: - — Zanaat işlerini kurcalama ağabeycim! Ne yapacaksın? Sen de zanaata girecek değilsin ya... Bu işin dalgasmı sana öğretirsem ben nasıl ekmek yerim! Yazık, günah değil mi? Ben de çoluk ço- Nuri bey biraz düşündükten sonra sormuş: — Söyle bakalım, sen bu işten ne kazanıyorsun? — Allah bin bereket versin! Bir ekmek parası çıkarıyoruz! — Bana bak: Sana ayda yüz el- li ira aylık verirsem, benimle be- raber çalışır mısın? — Bana bakma, ağabeycim! Bu zanaatta ortaklığa kulak asma.. Nuri bey hiddetlenmiş: — Sana ortaklıktan bahseden yok, be herif! Sen yarın benim ya- zıhaneye gel.. Orada . yapacağın işi anlatırım.. Ayda yüz elli lira, anladın mı? İğne Tevfik yüz elli papeli işi- tince durur mu ya! Ertesi gün der-| hal Nuri beyin yazıhanesine dam- lamış. Konuşup anlaşmışlar, İğne Tevfik on beş gün sonra namusiy- le işe başlamış! İşte o gündenbe- ri ayda yüz elli lirayı kıvırıyor, zanaatmdaki emsalsiz mahareti sayesinde alnının teriyle kazandı ğı para ile bey gibi geçiniyor! Ben bu garip hikâyeyi hayretle dinlemiş, fakat — Pek âlâ tahmin HABER — Akşam postası Meri Tefrika Ne. 25 Yazan: Murad Sertoğlu — Vatikanda aramızda müthiş bir canavar, korkunç bir cani dolaşıyor. Fakat ben Papayı da zehirlemeye teşebbüs eden bu canavarı meydana çıkaracağım Gaçenkisımların hülâsası Kardinal Rodrik Borjiya bir rahibi zehirleyörek öldürüyor. Papayı zehirliyen de odur. Fa- kat Papa kurtuluyor. Kapıyı açtıktan sonra etrafa 8e- ri bir göz gezdirdi. Koridorda! kimse yoktu, Süratle dışarı çık- tr. Ve başı öne eğik olduğu halde kilise istikametinde yürüdü. Bir- kaç dakika sonra kiliseye varmış- tr. İçeri girdi. Çarmıha gerilmiş Hazreti İsâ tasvirinin karşısmda üç defa ıstavroz çıkardıktan son- ra yere diz çöktü. Ve bir dua oku- mağa başladı. Aradan iki üç dakika ancak geçmişti ki kiliseye bir ikinci kar- dinal dahil olmuştu. O da evvelâ Hazreti İsâ tasvirinin karşısında ıstavroz çıkardı. Sonra o da diz çökerek dua okumağa başladı. Bir kaç dakika sonra ikisi de bi.den dualarını bitirmiş olduklarından kalktılar. Sonradan gelen kardi- nal birinciyi hürmetle selâmladı: — Size ekser zamanlar kilisede dua ederken raslıyorum, Sinyör Rodrik Borjiya! — Ne yapalım muhterem kardi- nal! Günahlarımız o kadar çok ki? Bir insan doğduğundan “itibaren durmadan bunların affı için dua else gene borcunu ödiyemez. — Siz allahın çok sevgili bir kulusunuz muhterem kardinal Rodrik Borjiya. Ben de İsânın pa- paya merhamet ederek onun ha- yatını kurtarmasından dolayı dua etmek için geldim. — Aman allahım, neler işitiyo- rum. Bilseniz bana verdiğiniz bu haberden ne kadar sevindim. Bu- edeceğiniz gibi — hiç bir şey an- lamamıştım. Beni merakta bırak- maktan zevkalan arkadaşım bir müddet gülerek yüzüme baktı Sonra: | — Efendim.. - dedi - Bahsetti:! ğim Nuri bey, pek meşhur bir İn- giliz fabrikasının kasa acentesi.. Fabrikanın şöhreti, O bilhassa kasalarının en iblisane hırsız ta- arruzlarına bile göğüs gerdiğini i- lân etmesinden ileri geliyor. İğne Tevfiğin kırdığı kasa da fabrika- nım en sağlam kasalarından biri.. Nuri bey bunu görünce derhal fabrikaya haber veriyor. Fabrika hayretler içinde... Nihayet gönlü olan İğne Tev- fik, “zanaatın dalgasını, anlatı- yor, fabrika ona göre kasalarda tadilât yapıyor. Yeni kasalar, İs- tanbula gelince, Tevfik, yeni kasa- lar üzerinde çalışmağa başlıyor! Bir ay, beşay, bir sene. Kıra- mazsa ne âlâ... Kırarsa, fabrika o- na göre yeniden tadilât yapıyor...,, Arkadaşım meseleyi bu suretle tenvir ettikten sonra ilâve etti: — Bu hayırlı işe kapılanan İğ- ne Tevfiğin bü suretle nice azılr kasa hırsızınm ocağına incir dik- tiğini pek âlâ tehmin edersin, de gil mi? NAKLİ: (Hikâyeci)i na zâten emindim. Papalık tah- tına en fazla lâyik olan Sekizin- ci İnosanın ölerek allahına kavu- şacağından ne kadar korkuyor- dum. Daha onun yapacağı çok iş - ler vardır, Kendisinin ölümü, hı rıstiyenlık âlemi için büyük bir arbe olacaktı. Ve biliyor musu- nuz ki muhterem kardinal. ben ne duydum? — Ne duydunuz? — Vatikanda mahpus bulunan Sultan Cem İsâ dinine temayül et- miş. — Buna hiç de hayret etmem. Çünkü onun ben bir çok defalar ki lisenin önündeki fıkaralara bolbol bahşiş verirken gördüm. Yalnız. galiba bu arzusunu izhara cesaret edemiyor. — Ben de ayni fikirdeyim. — Eğer bü tahakkuk ederse hı- ristiyanlık âlemi büyük, pek bü. yük bir iş yapmış olacaktır — Papa Sekizinci İnosanm sa- yesinde, — Bu işin bir an evvel tahak- kuku için dua edelim, kardeşim. İki kardinal yeniden diz çöke- rek dua etmeğe başladılar Bir müddet sonra gene beraberce a- yağa kalktılar. *Yavaş'adımlarla kiliseden çıktılar. Fakat birdenbire gördükleri bir manzara onları yerlerine mıh- ladı: Birkaç rahip başlarını önleri- ne eğmiş, kolları arasında hare- ketsiz yatan diğer bir rahibi gö- türüyorlar. Bu rahip biraz evvel kardinal Rodrik Borjiyanın ahre- te gönderdiği, papanın bususi iş- lerine bakan rahibin cesediydi Buna rağmen ölünün arkasın- dan yürüyen rahiplerden birini! durdurarak telâşla sordu: — Ne olmuş? Ne var? — Biz de bilmiyoruz. Kendisi- ni biraz evvel odasında ölü bul- duk. — Bir cinayet mi yoksa? — Hayır, Hayır. Telâşlanmayı- nız, muhterem kardinal. Ortada cinayet falan yok. Ölünün hiç bir yerinde ufak bir bere bile yok. — Peki, neden ölmüş? — Bunu biz de anlıyamadık. Şimdi cesedi baş hekime götürü- yoruz. Bir de o muayene etsin. Ben kendisini iki saat önce gör - düm. Biraz durgundu. Hasta mı- sın, neyin Yar? diye sordum. Hiç bir şeyim yok, yalnız biraz başım ağrıyor, diye cevap verdi. Anlaşı- lan üştüne âni bir fenalık geldi. Borjiya yanındaki diğer kardi- nale döndü: — Allah büyüktür. Bir cana muhtaçtı. Son dakikada papanın| canı yerine onun (o yakınlarından birisinin canını aldı. Rahibi pa- paya kurban etti, Ne mutlu bu kü- çük rahibe! Maamafih onlar da diğerleri- ni takip ederek hekim başının o- dasına doğru ilerlemeğe başladı- lar. Hekim başıyı odasmda çok dü-| lar. Önünde birçok kitaplar bu- lunuyor: ve o, bunlarıdurmadan şünceli ve meyus bir halde buldu- karıştırıyor, bir şeyler okuyup not ediyordu. Yüzündeki sarılıktan ve yüz çizgilerinin derinleşip morlaşma- sından günlerce uykusuz kaldığı anlaşılıyordu. Hekim başı ölüyü görünce irkil. di. Hemen işlerini yarıda bıraka- rak ayağa kalktı. Artık çoktan soğumuş ve kaskatı kesilmiş cese- di muayene etti. — Öleli ancak yarım saat ol - muş! diye mırıldandı. Sonra bü « tün vücudu çırılçıplak soyarak her tarafını dikkatle gözden geçirdi: — Vücudunun hiç bir yerinde yara, bere izi yok. Ölümünün se- bebi dahili, Ya kendi kendisine ölmüş, ve yahut da... Gözlerini kaldırarak etrafında- kileri süzdü: — Zehirlenmiş... Bu son söz herkesin sırtını ür- pertti. Sapsarı kesilerek birbirle- rine korka korka baktılar. Nasıl bakmasınlar ki bir ay i- çinde bu Vatikanda dördüncü ze- hirlenme hâdisesini teşkil ediyor- du. Bundan bir ay kadar evvel papanın hususi kâtibi bir gün bü- rosunda ölü olarak bulunmuştu. Hekim başı kendisini muayene et. tiği zaman zehirlenerek öldüğünü bildirmişti. Bundan sonra sıra ile papanın en sevdiği ve herkesin en ziyade itibar ettiği bir kardinal, onu ta- kiben de papanın muhafız asker- leri kumandanı birer birer ölmüş- lerdi. Ve hekim başı hepsinin ze- hirlenme neticesinde öldükler'ni de tespit etmişti. Herkesin nazarı dikkatini cek beden nokta, bu hâdiselerin dai- ma papanın etrafında dolaşmasıy- dı. Nitekim papanın son hastalı- ğı da etrafı büsbütün heyecana düşürmüştü. Vatikan sarayının hekim ba- şısı Senyör Fariyani çok okumuş, ve çok gezmiş bir damdı. 60 ya- şında olmasına rağmen kırk ya- şındaki adamlar kadar genç ve dinç görünürdü. Gençliğinde u- zun müddet İstanbulda, Mısırda kalmış, hattâ bir ara Hindiştana da gitmişti, (Devamı var) HABER AKSAM POSTASI IGARE EVİ ! Istanbul Ankara Caddesi | Posta kutusu : Istanbul 214 Telgraf adresi: istanbul HABER Yazı işleri telotonu » 2472 idöre vellân 240 ABONE ŞARTLARI Türkiye Eemebi 1400 kr. 2700 b. 720 2.50 . 2.09 00 . n 1. . 20 . İLAN TARİFESİ Tearet ilanlarının satır 12.80 Resmi ilanların 10 kuruştur. Senem & aylik 3 sylik * ayi Sahibi ve Neşriyat Müdürü; Masan Rasim Us Basıldığı yer (VAKİT) motbaası

Bu sayıdan diğer sayfalar: