20 Şubat 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

20 Şubat 1936 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

a e e RE A Aliye öfkeyle, avazı çıktığı ka- dar bağırıyordu: — İstediğim saatte çıkarım, is- — Memduh... Sen bu işi yap Tefrika No. mazsın, yapmamalısın... — Affedersin amma yapaca - tediğim saatte gelirim. Eğer işine! gım? i geliyorsa gelir, gelmiyorsa da ba-!s na vız gelir... Yanakları al al, saçları darma- dağın, gözleri yerinden fırlamış, genç kadın, kollarını bacaklarını sallayarak tepiniyordu. Kavgadan canı sıkılan Mem - duh, onu, İâkaydane süzüyor, bu öfke anında onu pek cirkin bu -| Yuyordu. Bu kızın uğruna istikbalinii "m katiyetle vermiş gibi: mahvettiğini söyliyen arkalaş'a | : Tnın ne kadar hakkr vardı. Bui Zirla, Git. terbiyesiz, ne idiğü belirsiz kız - Metresi, bir tekme atarak ka - Depeyi devirdikten sonra tekrar gırdı: 8) — Benim keyfimin önüne ge » » Silemez. İstediğimi yaparım. Sen na boyun mecbursun. — Aptal aptal fikirlerine beni yo - Yap durma, Esire gibi kullanıl - | b maktan bıktam, ? gi nefsi kırıldığı için büs - i a n sinirlenen genç adam sor - N Ben, büyük şair Memduh a zat olayım, seni senelerdenbe. Bej iyeyim de sen bana bu mua: €yi yap ha?... — Allah... Canım şair!.. Bayıl. p Sen adiyle saniyle tenbel - © ihtiyaç duyarsın. , — Tenbel diye beğenmediğin m simdiye kadar üç yüz şiir azdı, > Yazdın da ne oldu?.. Hay. Sayi de! Kahvedeki arkadaşla - akya niçin Yılan diye lâkap arın: şimdi anlıyorum... ende ayd defol.. Defol... Artık Yorum bıktım... Âsabrmı bozu - © öğe Elimden bir kaza çıka - Naa ne nim Senin ahlâksızlıklarndan hin, , sikâyetçiydim, Fakat be - bi, vi, lerim karşısında elbette ti... iyileşir derdim, fakat ar - Ayp rt kalmadı. Yeter artık & Giyenin birdenbire öfkesi geç- adama hayretle bakarak: — orsun? Ni in ya... An. N gelme... a, kadın, müteessir bir ses- dan ayrılmak zamanı çoktandır Di Hayatta bir haltettiğin yok. | satır yazınca sekiz gün isti -| haa Vay beyim vay... Eskiden| dar Tulipa değildin.. Şimdi) ? — Peki amma benim vaziyetim ne olacak? — Orası bana ait değil... — Şekerim, bak bana... — Ben senin şekerin değilim. — Canımın içi! Biricik dostum. Dinle beni... — Ben senin arkadaşın deği - lim, Biraz tereddütten tonra, kara- — Haydi, çabuk, sandığını ha- — Nasıl? Deli mi oldun? Şim di hemen mi? ee p — Evet, bu evde ne var, ne yok- sa hepsini hesaplarız, yarı yarıya paylaşırız. Dolabı açtı. Muntazam dizil - miş yatak çarşaflarını saymağa başladı: Bir — Bir, iki, üç, dör, beş... makaş ver... —Deli mi oldun? — Tabii... İkişer tane paylaşa- <ağız, beşincisini de yarı yarıya bölüşürüz! — Bana yarım çarşaf mı vere - ceksin? — Tabii değil mi? Ben namus. lu bir adamım. Burada olanları birer birer taksim edeceğiz. Tek| olan her şeyi yarısından ayıraca - ğız. Aliye bağırdı: — Aynalı dolabı da iki parça edecek değilsin ya... Memduh sordu: — Hak yemeden paylaşmanın | başka bir usulünü buluyor musun? Genç kadın, soğukkanlılıkla: — Tabii.. Bana hediye eder - sin, — Delirdin mi? Ayrılacağımız sıralarda sana hediye mi verece - ğim? — Oh benim güzel çocuğum... Haydi, kıy... Bak ben'de sana na- sıl bir iyilikte bulunacağım. — Senin yapacağm iyilikleri bilirim... Başına çalınsın... — Dinle beni... Sana uymuş ol sam, tabldönüi masaları ikiye böl. mek lâzım gelecek... Halbuki onu sana tamamiyle hediye ediyorum. — Allah ömürler versin... Tabi. dönüiyi ne yapayım? — Neden? Pek pratik bir ma. sadır... Üstüne sakst ile çiçek ko - ilirsin... Dolabında da silindir 5 Resmi kabul pak parlak oldu. Cem Sultan padişah gibi mükellef bir tahta oturmuştu. Bütün maiye- ti ve kardinaller etrafında yer al- mıştr, Salon baştan başa ipek ha- lılar, sırmalarla döşenmişti. Mus- çöktü. Ve üç defa yer öptü. o Yazan: Murad Sertoğlu Papa, Cem Sultanın dinini değiştirerek hıristiyar olacağını ümit ediyordu. Ona bu zannı veren şey Cemin fakir hıristiyanlara karşı gösterdiği büyük şefkat ve merhametti. derken papa da durmadan dinlen! meden mütemadiyen içtimalar ak- tediyor. Hıristiyan devletleri Türkel ler aleyhine birleşmeğe şalışı -! yordu. Büyük bir ehli salip teşkil) edilmesini, ve bu ehli salibin ei İ tafa bey bir padişahı selâmlar gi-| rupayı titretmeğe ve ürkütmeğe bi Cem Sultanın karşısında diz! başlıyan Türklere hücum ederek! bilir? Belki? onları gerisin geriye kaçırmağai Cem Sultan vakur bir sesle sor-| mecbur etmesini istiyordu. Diğer du: taraftan da Bayazıdın elçisine dai. — Kardeşimden bana mektup) ma güler yüz göstermekte asla ge getirdin mi? Bu suale Mustafa bey: — Evet sultanım! diye cevap vaş kırılıyordu. Avrupa hükümet- verdikten sonra cebinden bir mah- faza çıkardı. Mahfazayı açtı. Ve içerisinden bir mektup çıkardı. Mektup Cem Sultanın maiyetin- den iki kişi tarafından alındı. Ve| Yordu: “Macaristan kralı ölmüştü. açılarak Cem Sultanın kulağınm İspanyo'larsa memleketlerinde En dibinde yavaş sesle okundu. Mek- dülüs araplariyle çarpışıyorlardı. tubun okunması bittikten sonra el-) Böyle bir vaziyette hiç biri ordula- çi Mustafa bey Osmanlı padişahr) rını Türkler aleyhine seferber ede- nın kardeşine göndermiş olduğu mezdi. Binaenaleyh papanın ye- kumaş ve mücevherlerden ibaret) gâne ümidi Cem Sultanm dinini hediyeleri Cemin ayakları dibine) değiştirebilmeğe kalmıştır. serdi. Cem Sultan bunlara bakmadı) yük bir şöhret ve kuvvet ka- bile, Ayni vakur sesle; diye elçiye müsaade etti. Mustafa — Gidip istirahat ME bey geri geri çekilerek salondan çıktı. Kendisinin çıkışmı kardi-| Türklerin dinini değiştirerek Hr naller, ve bu merasimde hazır bu-| ristiyan olacaklarını umuyordu. lunan diğer şövalye ve ileri gelen- ler takip etti. Cem Sultan salonda adamlariyle yalnız kaldı. Kendileriyle bir müd- det konuştu. Ve hediyelerin hepsi- ni adamlarına verdikten sonra ken di dairesine gitmek üzere salonu terketti, şapkanı saklıyabilirsin. — Silindirim yok... >— Günün birinde olabilir. Genç erkek kadının heyecanla kendisine baktığını görünce, bir - az sükütten sonra razı oldu: — Pekâlâ... Haydi, git, bir ara- ba ısmarla... — Ne diyorsun? Şimdi mi? — Evet, evet... Bir an evvel bu işi bitirmek hayırlıdır. — Pekâlâ... Madem ki, arzun böyle, ben de inkiyat ediyorum... Gideceğim, amma, gelecek hafta. Belki öbürgün, belki yarın... Her halde bugün değil! Şair, sert bir tavırla: — Kararım katidir, şakası yok. — Beni sevmemekte o labilir. Bana kızabilirsin. fakat merhametsizliğin de bu derecesi görülmemiştir. Dışarda nasıl ha - va olduğunun farkında mısın? Hayır. — Yağmur yağıyor... Hem de nasıl? Bardaklardan boşanırcası - na... Vicdanlı bir erkek böyle ha- vada aslı bir kadını kapı dışarı etmez... Hastalanırım. — Bir şemsiye al... — Evde şemsiye var mı? Ben mağazada kaybettim, sen de tren- Bütün bu hâdiseler cereyan e-| Onlara karşı büyük bir şefkat gös- | ri durmuyordu. Fakat papanın ümidi yavaş ya- leri ehli salipten ziyade kendi da- hili ihtilâflariyle meşgul oluyorlar dı. Fransa, İngiltere ile harbedi- Bu suretle tarihte bü - zanacağını umuyordu, Hattâ Seki-| “dindi İnosânm fikirleri Bükdan da| şu ibaret değildi. O, Cem Sultan di- nini değiştirirse ona tâbi olarak Bu suretle hem büyük bir mütte- fik ve parası bol bir millete hâkim olacağını umuyor, hem de Avrupa- yı titreten bir ordunun yardımını temin edeceğini ümit ediyordu. Ona bu gayesi için en büyük ü- mid veren şey Cem Sultanın fakir! hıristiyanlara dağıttığı paralardı.. | den düşürdün, Anlıyorsun ya, ne sen, ne ben dışarı çıkamayız. Ha va düzelinceye kadar beraber ya şamağa mesbüruz. — Ya şıra ile birkaç gün yağ mur yağarsa? — Olabilir. Zaten mevsim kış Kış modası da var... Baharı ka dar bu böyle devam edebilir, İşte © zaman ayrılırız. Genç kadın, erkeğin sükütun - dan bilistifade ona yaklaştı. Ga -| yet şirin bir tavır takınarak: | — Kararımız karar, değil mi? Havaların aşkımıza ağlamadığı bir zamanda baharda ayrılırız. Sevgilisinin şirinliğine kapıla - rak, Memduh, yarım bir tebessüm. le: — Bugünlük başka çaremiz yok. Fakat sana haber vereyim: Yarın bir şemsiye tedarik edece - ğiz. Genç kadın, sevgilisini elinden tutarak, içerdeki geniş divanın ü zerine çekti. Ertesi gün hava çok güzeldi. Fakat Memduh sokağa çıktığı halde bile, akşam üzeri eve şem - siyesiz döndü... ! Nakleden : (Hatice Süreyya) | teriyor, hayatleriyle alâkadar olu yor. Ve bol bol sadakalar dağıt yordu. Bu hareketi düşünüyor, taşın yor, ve ancak Cem Sultanın hırii tiyanlığa karşı bir meyli olduğ şeklinde tefsir edebiliyordu. Kim İnosanı hayalile beraber biri kalım! RODOS ZİNDANLARINDA i Zindanın kapısı açıldı. En önd şövalye ve cellâtlar olduğu hald muhafızlar mızraklarını öne doj ru tutarak içeriye girdiler, Doğrı ca yarım saat evvel iki Türkü zir cirledikleri köşeye doğru ilerledi ler. Muhafızlardan biri elinde tul tuğu büyük bir meşale ile önlerir aydınlatıyordu. Fakat!.. Ne o? Ortada kimse yok.. Yarım saat evvel, işte tam bı rada ikisini de zincirbent olara bırakmışlardı. Halbuki şimdi bı rada yılan gizi çöreklenmiş iki zir cir yığınından başka birşey yol Dobüsson kendisini şaşkınlık tan kurtaran ilk adam oldu. Sür' atle etrafa göz gezdirdi: — Şeytanın ortakları zincirle rini koparmışlar. Dikkat edin! Zi danın bir köşesine gizlenmiş ols caklar. Kendilerini görür görme hiç tereddüt etmeden üstlerine hi cum edin. Tabanca, kılıç, mızra ne ile olursa olsun öldürün! Bu emre küfürlerle karışık kıl sıyırışları cevap verdi. Dobüsse nun sesi yeniden duyuldu: — Kapıyı içeriden kapatın! Demir kapı derhal büyük gürü tülerle kapatıldı. Bu şekilde il Türkün dışarı kaçmalarının da i nüne geçilmiş oluyordu. — Meşaleleri fazlalaştırın! Diğer muhafızlar, cellât ve ce lât yamakları da derhal ellerine tuttukarı meşaleleri yaktılar. Ziy dan bir anda iyiden iyiye aydı landı. , (Devamı var) HABER AKŞAM POSTASI IDARE EVI Istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu : Istanbul 714 Telgraf adresi: istandul HABER Yazı işleri telofonu : SARTA idare veliân 24310 ABONE ŞARTLARI Törtiye | Eenebi Senelik *AOOMr 7700Xr 6 ayık 130 ,, 1486 3 ayın 4O9 . 800 * syak 186 , Oo 300 İLÂN TARİFESİ Ticaret lAnarının satım Vİ,BO Resmi ıilânların 10 kuruştur. Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaası

Bu sayıdan diğer sayfalar: