17 Temmuz 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

17 Temmuz 1936 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

© beten daha rahat uyuyordu. Yarım saat kadar sonra Hulâgünun! çadırı bütün büyük kumandanlar, prens- lerle dolmuştu. Bunların arasında Hu- lâgünun kardeşi Sontayoğul, O Balgay, Takutoroğul, Ketbuğa ve daba bir çok! tanınmış kimseler bulunuyordu. Nihayet sıra gelen adamları dinleme- ğe geldi. Bunlardan birincisi içeri gir- di. Yere kapanarak Hulâgüyu selâmla dı. Ve kendisine sual sorulması o için hareketsiz kaldı, Hulâgü sordu: — Nereden geliyorsun? Kimsin? — Karakurumdan geliyorum. Büyük Hakan Mengu Handan size (o verilmek üzete bir mektup getirdim. Mengü Han isi telâffuz olunur olun maz herkes saygı ile ayağa kalktı. Mek tubu getiren adam göğsünden çıkardığı sarılı bir kâğıdı öpüp başına koyduktan! sonra uzattı. Kâtip vazifesini yapan bir adam bu mektubu alarak Hulâgüya ver- di, Hulâgü okumasını işaret etti Bu- nun Üzerine kâtip mührü kopardı. Ve mektubu açarak okumağa başladı: “Ünlü kardeşim Hulâgü! İsrmiliye- İerin diyarını baştan aşağıya (kadar ele geçirmiş olduğunu, kılhcma © eğilmiyen başları keserek ilerlediğini haber aldım. Çok sevindim. Bu mektubum senin eline varınca herhalde Hemedanı da zaptet- miş olacaksm. Bundan sonra senin fikir ve tasavvuratımı bilmiyorum. Ne yapa. cakım? Bu ülkelere dirayetli bir © vali borakıp geri mi döneceksin? Yoksa da. ba mı ileriye gideceksin ? Kulağıma çalmdığına göre senin Pa- kota (Bağdad)ı ele geçirmek niyetin varmış. Eğer hakikaten böyle bir niyetin ve arzun varsa acele etme! Sana bura- dan daha bir iki ordu göndereyim, bun- larla birleşerek Halifenin şehrini mu- hasara et. Ordun çokluk değildir. Aske- rin yorgundur. Bu halde büyük bir şeh- ri ele geçirmek çok güçtür. Unutma ki bu şehri senin hücumlarma karşı koru-| mak için diğer İslâm âlemlerinden de ordu ve askerin gelmesi muhtemeldir. Yüzlerce milyon kişiye hükmeden bir adamı alt etmek zor bir iştir. Maksadın ne yolda ise bildir.,, Mengu Hanım mektubu burada bitiyor du. Mektup okunduktan sonra Hulâgü bir müddet düşündü. Sonra yanmdaki- lere döndü. — Ağabeyimin mektubuna yarın ce- vap veririz. Haydi şimdi ikinci adamı getirin! Bu sefer içeriye kara sakallı, esmer derili, yeşil cübbe ve sarıklı bir adam girdi. Hazır olanlar kendisini derhal ta- nıdılar. Bu adam Hulâgünun adamları tarafından esir edilmiş. Halifenin yi adamlarından bir emirdi. Emir Hulâgüyu selâmladıktan sönral © © da elinde tuttuğu bir mektubu kendisi- Ne uzattı: Arapça yazılmış ve Halifenin mülhri- ç — Ertesi gün hava pek sıcaktı. Tabi. © atik odanın pencere ve kapısı açıktı. 'Tatlı bir rüzgâr esiyordu, Çocuk nis. Tekrar muayene etti. İlâçlar yazdı ve im se. fer kendine de fenalık gelmeden çıkıp “gitti. i Celâlin avdeti artık gün mesel idi. Bütün köy gözünü dört aşmış, işin sonunu halecanla bekliyorlu. He. Je çocuğun hastalığı herkeste büyük “bir merak uyandırmıştı. Bunda mut. lak bir dalavera verdi. Şadiye, kota. | Si gelmezden evvel Abdullahtan kur | tulmanm çaresine bakıyordu. O, ço. > cuğunu zehirliyordu. Öyle ya, adam. 'cağız evinde bir fazlalık (görmezse « kimsenin sözüne inanmaz ki! Zaten le mühürlenmiş olan bu mektubu ayni kâtip süratle tercüme etti: “Hulâgü kimdir? Bütün kudret ve satvetini Cenabıhaktan alan Abbasi ilesine karşı ne yapabilir? Hulâgü sul. hu arzu etmiş olsaydı gelip de Halifenin! mâömalikini tahrip etmezdi. Eğer niye. ti hakikaten sulh ise Hemedana avdet etsin, O zaman Halifenin ayaklarına ka. panarak Hulâgünun affını istihsal için rica ederiz.,, Bu mektup hazır bulunan komutanla- rn yüzünde hiddet çizgileri, fakat Hu- lâgünun yüzünde ancak bir tebessüm belirtti. Bu sırada Emir yere diz çökmüş olduğu halde ağlar gibi bir sesle söyle- meğe başladı: — Görüyorsunuz ya! Bütün © uğraş- malarıma, tavsiyelerime mukabil Hal bana ne cevaplar veriyor, Kendisine si- zin kudret ve büytüklüğünüzden, niyet- lerinizden bahseden üzün mektubuma mukabil böyle bir cevap aldım. Ne yapa- cağum bilmiyorum. Halife Oo gaflet ve kibir içindedir. Yahut etrafındakiler ken disini böyle hareket etmesi için teşvik ediyorlar. Hulâgü emretti: — İslim Halifesi Mustasıma gönder- diğimiz son mektubun müsveddesini ba- na bir kere okur musunuz? Kâtip genişçe bir kutudan süratle bir kâğıt çıkararak okudu: “Rodbar ile harbedeceğimiz o zaman sana elçiler göndererek (© muavenetini talep eylemiştik. Sen ise bir adam bile izam eyletnemiştin. Şimdi bu tavır ve hareketini tepdil ederek arzumuzu kabul etmen için gene müracaatta bulunuyo- ruz. Hareketini değiştirmezsen devletin de hazainin de mahv ve nabüt olacaktır. Bu mektubun da okunması bittikten sonra Hulâgü yavaş yavaş anlatmağa! başladı. Anlatıriren sesi yavaş yavaş yükseliyor ve şiddet peyda ediyordu; ” Biz Bağdat Halifesine sulh teklif ettik. Halbuki o, hindi gibi kabararak bu teklifimizi reddediyor. Üstelik beni, ve temsil etmekte olduğum sizi tahkir ediyor. Bizi korkutmak için de Allaha güvendiğini söylüyor. Pekâlâ, o varsın, sadece Allaha bel bağlasın, ona inansın. Ben kuvvete ve hakikate inanırım. O Bakalım neticede kim aldanacak, kim kazanacak? Haydi çekil bakalım, vaktimiz yok. Üçüncü adam gelsin! Üçüncü adam Bağdattan geliyordu. Yer öpüp Hulâgyu selâmladıktan ra ayağa kalktı ve: — Ben Bağdattan geliyorum. Beni buraya Bağdat vezirlerinden Müeyye dettin gönderdi. — Hangi vazile ile? — Bağdat kan içindedir. e Bağdatta dünyanm en büyük zulümleri işleniyor. Bağdat halkr dünyanm en büyük sti” son” İN GPU KANU ET kadın fetlan m: fellan. Si Söylenenlere dedi kodu diyerek kocasmı kandırır, isbat yok ya!, Herif de karısına âşık, ne dese inanacak, burasmm havası yaramıyor diyerek 'bir de hemen bağ ka tarafa de#lerse bütün mesele kolaylıkla halledilmiş olacak, Ah! O Şadiye karısı ne sinsi canavardi o! Ferruh yin köşkü, güzel evli n biri j nm arazi ortasmda Y na, beyaz boyasile, yeşil köyün en Altmış dö. selen bu bi. pancüurlarile uzaktan göze çarpardı. Sokaktan ge. çenler, bir kere parmaklığa yapışır, bahçenin intizammı hayran hayran 17 TEMMUZ — - 1088, wi! cens' fe ze BirTt URİ Hatıralarını anlatan ? EFDAS TALAT —138— seyrederlerdi. Ferruh Bey işten çekilmiş şok zen. Yazan? e As Artık alıştım, adam öldürürken hiç heyecan duymuyorum ! — Evet! Her zaman bir atış işi rir. Fakat bu herif dokuz OoOcanlı imiş. Üç kurşun tesir etmedi. Arkadan tabar” ca ile kafasmı dağıtmağa mecbur kaf| dım. j Şimdiye kadar kaç idam emri ifa ettiniz? Sayısını: bilmiyorum. Fakat herhal de pek çok! Adam öldürürken heyecan duymr yor musunuz? — İlk zamanlar çok müteheyyiç olu” yordum. Öldürdüğüm adamlar günlerce rüyama giriyor, beni rahatsız ediyorlar dr. Yemek yedikçe gönlüm bulanıyor” du. Asabımı uzun müddet düzelteme“ dim, Fakat şimdi bu gibi (o sahnelere karşı tamamen hissiz bir hal aldım. Bir tiyatro seyreder” gibi işimi görüyorum. Karşımda bir adam m: ölüyor, (yoksa bir komedya mr oynuyor farkında deği" Tim. Biz konuşurken neferler ölüyü çöz müşler, battaniyeye sararak (O arabayâ yerleştirmişlerdi. Artık dönmek zamar gelmişti. Sanki, bu sabah Şişli tepelerindeki faciayı görmek istemiyen güneş, iş bit tikten ve ölü ortadan kaldırıldıktan son ra karşı sırtların arkasından yavaş ya” vaş yükseliyordu. Adam öldürmekte profesyonel olan bu tüysüz zabitle tekrar arabaya atla” dık. Harbiyeye kadar hiç konuşmadık. O, kumandanlık önünde arabadar indi. Selâmlaştık ve ayrıldık. KAPİTEN BENETLE BİR KONUŞMA Asabım tarümar olmuş bir halde Kror kere döndüğüm zaman saat henüz al uya gelmemişti. Sıcak bir çay içerek bir az kendime geldim. Masama (yığılmış alon kâğıt lara göz gezdirirken aklıma OKapi- ten Benete bir gün evvel vermiş oldi ğum randevu geldi. Casusların şefi ile bugün bir ipte iki cambaz vaziyetinde oynıyacaktık. Önümdeki gündelik işleri çıkarmağa dalmıştım ki kapım vuruldu. raplarını çekiyor. Halife Müstasım bil Jâh hergün yüzlerce kişiyi öldürüyor. Biraz hür fikir taşımak, yahut sünni ok! mamak mukabilinde derhal (o ölüm sizi bekler. Tabii bulunduğum Müeyyedet” tin Bağdadı alarak (sakinlerini bu feci hayattan kurtarmanız için yalvarıyor. (Devamı var) gin bir müteahhitti. Kırk, kırk beş yaşlarında, uzun boylu, şanlı, güzel bir erkekti. Çok merhametli ve alçak gönüllü olduğu için herkes tarafından sevilir, hürmet edilirdi. Püyük ser. vetine rağmen son derece basit giyi- nir, eakadan hazzetmez, velhasıl ka. lender bir adamdı. Haremi Nihal hanım ise; şıklığı ve alafrangalığı ile meşhurdu. O, kocasına sırf serveti için var. mıştı. Bütün gayesi İstanbulun mo. da olan bir semtinde lüks bir hayat yaşamaktı. Lâkin bir türlü emeline muvaffak olamamıştı. Ne yapsa Fer. ruh Beyi kandırmanın İmkânı olmu- yordu. Adamcağız karısmı son dere. © Sevmekle beraber bu aryusuna İn kiyad edemiyordu. Köylünden, köş| künden ayrılamıyordu. Evlenmezden evvel koştuğu bu şar. tı gerç kadın düşürmeden kabul et mişti, O, zamanlar istediğini yaptıra.! cağmı sanmıştı. Fakat aylar, seneleri geçtikçe, hattâ kışın dahi bir kaç ay için fetanbula inmek imkânı olmadığı ni anladı ve fena balde kızdı. Bu kocaya karşı kalbinde bilyük | bir kin uyanmağa başladı. İzdivaçlarının ikinci senesi sevimli (Giriniz) dememle beraber içeri bir | giliz askeri daldı. Mister Efdal siz misiniz? Benim! Sizi Kapiten Benet şimdi nesinde bekliyor. Peki geliyorum. yazıha”| Saate baktım. Ona gelmişti. . İşi ko-| lonele haber vermek, Kapiten Benet ile Üşmek için kendisinden müsaade al iyatkârlığa muvafık bir hareket lurdu. Öyle ya, İleride başım, herhangi bir suretle belâya girerse o zaman ba”| na; — Bu işi yapacağın zaman bâna da” nıştın mr? diyebilirdi. Hem, İngilizlerle resinen yapacağım her temastan inalye” tinde bulunduğum kumandan Ballarin haberdar olması da usul iktizasındandı. Odama girdiğim zaman Ballari, ber” muata ingilizce gazeteleri ökurken bul-| dum. Beni görünce her zamanki süalini tekrarladı: — Ne var ne yok? şilik! — Sana verdiğim vazifeyi yaptın al — Bu sabah erkenden Harbiyeye git tim. Mahkümla birlikte Şişliye çıktık. İdam hükmü infaz edilirken hazir bulun dum, — Gözlerinle gördün ki şehrin inti” zam ve asâyişini bozan kim olursa olsun itilâf zabıtası ona karşı merhatetsizdir; icabında bir İngiliz askerini bile bu şe“ kilde tecziye etmekten çekinmeyiz. İçimden “onu zor yaparsınız. Zulmü” nüz bize ve bir de zavallı, Aciz ve esir müstemleke asieerlerinedir,, diye söyle” niyordum. O, benden cevap beklemeden sözleri" ne devam etti: — Polis müdürlüğüne gittiğin zaman bunu böyle anlat. — Gördüklerimi anlatacağım. Gördüklerimi anlatmam; herhalde İm giliz medeniyeti heşabma pek iyi olmı” yacaktı. Hiç mübaliğa karışmasa bile, cürmü kendi ğrap eden bir fahişeyi! kazaen öldürmek olan bir Afrikalı zen-| ci, idam hükmü üç mavzer o kürşünile| infaz edildiği halde ölmediği görülerek kafatası tabanca kurşunlarile. dağıtıle"| rak müthiş bir vahşet içinde | öldürül müştü, Herhalde, böyle bir idam sahne sinin âdalet tarafı hayli (o münakaşaya muhtaçtr. Kolonel Ballara, Kapiten Bönetin da* vetini haber verdim : bir de oğlan çocukları oldu. ,İsimini Uiwt koydular. Köşkün içi adeta bir saray gib süslüydü, Bütün eşya Avrupaden 18. marlanmış, İnsan kendini per masal Jarmda sanıyordu. Mermer solanın ortaşmda büyük bir havur geceleri elektrik tertibatile ortalığı renk renk sular sagıyordu. Sıcak memleketlerin nadide ağaçları, büyük çini saksılar içinde yükseliyor. Yatıya gelenlerin bütün rahatını temin etmek için kocaman bir bölük ayrılmıştı. Sıra ile yatak öda. Jarı, banyo daireleri tüvalet salonla. rı. Bir alay hizmetçi, uşak. müte. maâdiyen hanımın emrinde en son mar ka güzel bir otomobil kapıda hekliyor Velhasıl zenginliğin bütün rahati ve rahı!, Her sabah, Nihal gözünü açınca baş Ucundaki billür kâsede,. keyfine sarlstmiye mahsus bir yığın banknot bulurdu. Fakat işte buna rağmen bi. zim küçük hanım Mayatmdan mem. nun değildi: — İçim sıkılıyor. Vallahi vg hasfalığma uğrıyacağım. * Diri diri mezara girdim sanıyorum. — Ahbaplarını çağır karıcığım, | için polis müdüriyetine Ğ | Bu sabah Kapiten Beret | girdi. Gideyim mi? ii — Gitl.. Kapiten Benetin “ei göni” zannediyorum. Kendisile oo $ / Esat (Beye) gitmeden evvel gör. Köolönel bu sözlerinden, Beni davetinder. haberdar olduğu yordu.. Demek ki bana tevdi iş — her ne işe — alâkadarla” w kararlaştırılmıştı. Krokerin önünden Günel rak doğru Galatadaki istihbif”i suna gittim. Kapiten Benet peni lâde samimi bir tarzda kara ki, başka zamanlar âmiriyet ** na ve benim gibi küçük mem kardan bakar, dalma yüksek konuşurdu. Halbuki, şimdi yakın bir arkadaşı gibi kabul Anlaşılıyordu ki casusun ben kârı vardı. Söze şöyle başladı: — Dostum! Anadoludaki V haberdar msn — Bizim gazetelerde tafsili Piçbir şey bilmiyorum. Biraz durakladı. Belki içinde sip! biliyorsun, bana bize biler görünüyorsun.) diye söyleni ra konuşmağa devam etti? — Vaziyet gittikçe Yunanlı “gi miğın âleyhine inkişaf Mi Tütkler gün geçtikçe vaziyele ölüyorlar, Kemalistlerin bu ümit yen muvaffakiyetleri İngiliz b” nin siyaseti üzerinde müessir hali kalmıyor. Bunun tabii n rak Yunanlıları eskisi kadar cağımız gibi, Milici (o Türk aleyhine takip ettiğimiz siyası edeceğiz. yeli Bu sözlerin her kelimesi, * — hararetter yanan bir adams / suyun yaptığı tesir gibi — rahlandırıyor, içerime sevinç yordu. Fakat neşe ve şetareti yen ihsas etmeden ve soğnvk * istihbarat şefini dinliyordum. ği Benet, bana bir sigara uzat” du: İ — Şimdi vaziyeti biraz olW” diınız mı? — Tar.amile| (Devamı vetler yap. 1 o gühdenberi köşkün İçi l şandı. Zavallı Ferruh Bey J karısmı eğlendirmek içın isâd ediyordu. İstarbuldan ları geliyor, bahçe fenerleri* yör, büfeler kuruluyor, #9” lar patlıyor. O gün gene büyük bir rg gı vardı. . Nihal Hanım, A“ mânlarında okuduk'arını tat e istiyordu. Oradaki marn lenesler icad etmiyorlardı” ö yapmasın ?, Köşkün oradaki dan Kir eksiği mi vardı? sertti “ne kadar para istersen S8 iv miyor muydu. O nalde” b de etmesin? İşte bu akşam Üçüncü sujt yi min devrini yaşiyacaklard. Sağ, mân kılığında bir saray öl çebi kisi kâdar davetli yardı. TP elbiscleri hazırlanmıştı şalvarlar ilâh.. — Biliyor musun bun!ls” dolumu paralar verdim. 2 ik ln sağ olsun güzelini Karı koca karşılıklı > k Hizmetçi kapıyt ali iç? dr.

Bu sayıdan diğer sayfalar: