31 Temmuz 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 21

31 Temmuz 1936 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 21
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

i Minlar için: yarınıza dikkat edin küçücük bir kepek (parçasıdır, Bunu gören kadın kendi kendine: “Adam sen de, ehemmiyet vermeğe değmiye. bunu der demez de tehlike başlar. Saçların dökülmesine sebep kepek: | olmasından ileri gelir. Saçlara mahsus vazelinli toniklerle sabunsuz şampuvanlar bu derde mü. kemmel çarelerdir. Bu tonikten başa akıtılacak bir kaç damla ile her sabah saçların dibi bir kaç dakika masaj ya- pılımda, şaşılacak neticeler elde edilir, Bu masajdan sonra haftada, yahut on günde bir sabunsuz bir şampuvan yapın, faydasını derhal göreceksiniz. Sabunsuz şampuvandan maksat, içinde sabun eleman ve terkipleri olmadan ha. zırlanmış gampuvan sularıdır. Sabunsuz şampuvan hem besler, hem temizler. Bundan başka saçların arasın. -İ da sabun İzi bırakmaz bu şampuvan. dan sonra saçlar yumuşacık ve parlak plurlar, Güzellik doktoru çek kadar küçük, diye söylenir ” tr; kepek: de kafa tas derisinin kuru) Bir milyon yaşındaki ejderha Bundan bir milyon gene evvel Ka. nada ovalarmda dolaşmış büyük bir mastodon bulunmuştur, Nev Bruasvik şehrinin yanıbaşınaki Hülsboro sahi. yesinde Bay Konrud Osma'um bahçe- sinde bulunan bu mastodon bütün dün. ya âlimlerinin merakını uyandırmış. tr. Behçede hafriyat işi yapmakta o- lan ameleler 3 metre derinliğinde bu keşifte bulunmuşlardır. bir ton ağırlığında olen bakiyeler ber birisi birer buçuk metre uzunlu. ğunda kocaman İki tane fil dişi, musz. zam kir çene kemiği, her birisi on be. şer santimetre uzunluğund. beş diş ve daha bir kaç tane küçük kemiktir. Gerçi Kanada ovnlarında taribten önceye sit bır çok hayvanlarm baka.| ©” yası bundan evvel bulunmuştu ama,| ' birinci defadır ki buralarda meydana| bir mastoğon çıkarılmaktadır. 3 metroluk kıvılcım 1937 sergisi için, Fransız mühen. disleri dünyanmen büyük elektrik makinesini bazırlamışlardır. Bu makine 15 metre yüksektiğinde- dir. Beş milyon voltluk elektrik sarfi. yatı yapinaktadır. Kıyılcımlarının uzun- luğu üç metredir, Pire tüccarı İngilterenin Birmingham şerindhe Mister R. H. Dariaston dünyanm en acaip bir ticaretini yapmakla hayatini kazanmaktadır. Bu adam pire, tah- te kurusu, bit ve bunlara mümasi! böcekleri toplar, Bunları ele geçirdimi karmiarından yararak mikrockop cam. lart üstüne tesbit eder ve bütün dünya mütehassislarile tabiplerin hususi tetkikat için satar, Mister Darlaston tahta kurusu ile pire bulmakta zorluk çekmektedir. (İstanbula buyursun!) Bu işe evvelâ bir merakla başlamız ve sonra da büs. bütün meslek olarak sarılmıştır. Her sene büyük miktarlarda ihrzcat y&p- maktadır, Bir artist yatile si Licette Limojin ile kocasının ve on yaşındaki oğlunun başına bir felâket gelmiştir. Bunlar “Paşa, ismicdeki yatlarile açık denizlere çıkmışlar ve bir daha avdet etmemişlerdir. Bu güzel ve zeki; sahne kadınmı dirler, ZAYİ — Almakta olduğum (o tekaüt maaş cüzdanımı, nüfus tezkeremi, berat #enedimi zayi ettim. Yenisini çıkaracas Zengin olmak, yatla gezmek iyi şey. Fakat bu yüzden, Fransız aktri.. kaybeden Fransızlar pek müteessir. ğımdan eskilerinin hükmü: yoktur, “b Sakızağacı küçük sokak No. 14 Hüseyin oğlu Faiz Bilginler arasında şiddetli bir yarış 3ingapor ve Java müzelerinş men- sup tabiat âlimleri arasında “bir de- niz ejderini,, ele geçirmek Için çok şid. detli bir yarış baş göstermiştir. Bu âlimler, M-laylı bir balıkçının öldürmüş olduğu bir canavar Üstünde mal sahipliği hakkımı iddia etmekte. dirler. Hüviyeti ve hangi cinsten olduğu bir türlü tesbit edilemiyen bu cansva. rın boyu 19 metredir; kulakları fi) ku. tağt biyüklüğünde ve ağznm Iki ya. nmdan dışarıya doğru fırlamiş iki di. Şinin uzunluğu dörder metredir, Şimdilik gerek Holandal. gerekse İngiliz âlimleri bayvanı birlikte tetkik etmektedirler. İle-:de de hangi tara. fın bunu müzesine götürüp koyacağı kararlaştırıdacaktır. “Hapishanede canı sıkılmış Almanyanın Manhaym hapisbane. sinde oturmaktan canı sıkılmış olan bir mahpus belki bir hastahaneye gö- türülür de manzarayı değiştirir ve daha rahat bir yatakta yatarım dü. şüncesile ufak tefek madeni eşya yut. muştur, Mahpus derhal hücresinden çıkarı. Jarak hastahaneye götürülmüş, fakat orada uzun müddet kalamamıştır. Midesine yapılar ameliyattan son. re çök yaşayamıyarak ölmüştür, Mahvedilen servetler Brezilya, fazla kahvesini 1931 se- nesindenberi yakmağa başlamıştır. O tarihtenberi de 2,250,000 ton ağırlığın. da 36 milyon çuval kahve yakmış bu- lunmaktadır. mahafili bu fazla yükten kurtulmak için yakmak. tan tutun da denize atmağa kadar her türlü tahrip şekli kullanmıştır. "Tahrip edilen kahveler toptan pi. yasalara satılmış olsaydı Brezila 57 milyon İngiliz lirası (bizim paramızla 317 milyon 500 lira) irat getirecekti, gerçi iğareti ile bir tabur kaş e dürmekten çekinmezlerdi. sahibiydiler. Heroddi, isteği karşısmda “tmeden, bir saniye iş inmeden üçü birlilte'ke: hi rma yerleştirdiler. li idam bembeyaz Ni Alaa çek şk e, izi kınma bir v a yiz Paraya baml Jöğ deg; * Poreumuz bir tane ka. a ban OE Yu sözleri mırıldan. İNtiyecek yalnız kendi a. eği ai ; di - hayatım kaldığı zaman mut'-ka işler yoluna girmiş olacaktır. Üçüncü Hanrinin üç jantiy. O“ çekilmek için müsaade alırlarken Pardayan: — Mösyöler, bir dakika müsa. ade ediniz. Lütfen benimle bera. ber birer kadeh şarap içer misiniz dedi. SentMalin! — Kralın sihhatına olursa hay hay! cevabını verdi. — Vallahi siz istediğiniz kimse. nin sihhatma içiniz. Ben hepimizin sihhatıma içiyorum.. Üç arkadaş birbirlerine baktık- tan sonra kahkahalarla gülerek masanın başıma dizildiler. Birkaç dakika sonra, öldürmek için gel. miş oldukları adamla birlikte içi. yorlardı. Kalabr: — Fakat iş bitmedi. dedi, şimdi krala ne diyeceğiz. Tabii aradı- ğrmızı bulamadığımızı söyliyeme yiz. Çünkü onun adamlarından bi. ri, bizi tâ bu evin kapısma kadar. getirdi. Monteri ise: — Yine tabiidir ki kan dökmek için gelmiş iken mösyö Klemanla Bujansi şarabı akıttık, diyemeyiz. dedi. Sent Malin: —Ben kralm huyunu çok iyi bi- lirim, Bujansi şarabının çok nefis akl EE ği nini MAĞLÜP FAUSTA 61 bir kapıya rastlayacaksınız. Gerisi size ait. Kalabr, Montseri, ve Sent Ma. lin asabi adımlarla ahır kapısına; yürüdüler. Birisi bu sırada bu üç arkadaşı görmüş olsaydı, lâkayıt duruşlarından kendilerini muhak kak taniyamazdı, Avluya ellerinde | hançerlerile ve eğik bir balde gir diler, Kalabr, geniş bir tebessümle ince ve keskin dişlerini gösteriyor. Sent Malin sapsarı ve kısılmış bir yüzle arkasından yürüyor, Sent Ma lin de onun arkasından çek sakin ve vahşi bir tebessümle ilerliyordu. Ruccieri onların ahıra girdikleri ni görünce: — Artık Jak Kleman ölmüş de mektir. Biri daha!,. Kabahat kim. de?.. Annesi öldükten sonra oğlu da ölmelidir dedi. Etrafı bir saniye titriyerek din- ledi. Ve sonra geniş adımlarla ote le döndü. Daha uyumamış bulunan kraliçe Katerini gördü: — Katerin,. Artık müsterih ola- bilirsin. Kral öldürülecekse onu herhal- de Jak Kleman öldüremiyecektir. Kraliçe titredi: İ — Papası öldürdüler mi?,. de- di. Ruccieri cevap verdi: — Öldürüyorlar! Bundan sonra hemen çatı arası. | na gitti. İşine başladı. Günde an cak iki üç saat uyuyan bu adem masasının başma oturarak, Kate rin geldiği zaman bıraktığı yerden tekrar işe başladı. Birkaç dakika sonra dünyada bir Katerin dö Mediçi ile bir Han- rinin, yanına öldürmek için katil. ler götürdüğü bir Jak Klemanm bulunduğunu tamamile unutmuş- tu. Sent Malin, Kalabr ve Möntseri ahirr silratle geçerek avluya çıktı. lar, Sokaktan gördükleri ışık, cam. İr kapıdan, avludan da görünüyor. du. Merdiveni çıkmaya başladılar. Yavaş yavaş camlı kapının önüne geldiler. Kalabr, kapıyı usulca açmaya çalıştı, Fakat kapı içeriden sürme- lenmişti. Üçü de birbirinin fikrini almaya bile lüzum görmediler. Ka. labr bir yumrukta camı parçaladı. Kolunu içeriye sokarak kapının sürmesini çekti, Kapı açıldı. Üçü de hançerlerini çekmişler. di. Hemen odaya daldılar. Bu hare ket tasavvur edilemiyecek kadar kısa bir zaman içinde geçti. İçeriden bir ses: — İşte, yeni usul bir giriş!. diye bağırdı. Üç silâhşor birdenbire durarakı — Mösyö dö Pardayan! dediler, Şövalye: — Ne o!. Çıldırdınız mı, Yoksa benden içecek bir şeymi İstemeye Li Ş iğ Gi Ki İ

Bu sayıdan diğer sayfalar: