14 Ekim 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

14 Ekim 1936 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

. i Bir sandıktan imal ettiğim sandalla daba mektepteyken “Küçük korsan,, lâkabını kazanmıştım Geçen kısmın hulâsası Alman korsan gemisi “Deniz kartalı, Yagiliz abioka batlarmı yarıp (o Atlas Okya zosuna çıkmağa muvaffık olduktan sonra © kömür yüklü bir Ingiliz ve şeker yüklü bir Fransız gemisini nasl batırdığını anlatıyor ve sözü gençliğine getirerek çocukluğunda mkelepte hiç ihuva/fak olamadığını söylü yor. Büyük anneme karşı yüzümü kızdı- rarak buna da - yani hakikaten dere- eeleri atlamağa değil, yedi markı al mıya - muvaffak oldum. Heyhat! Büyük anneni istemiyerek beni yalâncı yapmıştı. Smıfta derece- leri dörder beşer atlamağa koyuldum. Ve bir gün birinel oluverdim! Bu o kadar akıl almaz bir işti ki — büyüle annem bana sıkı sıkı tavsiye © <: e — Sakm babana söyleme, zavallı © sevineinden belki fenalık geçirir. Ben © Onu yavaş yavaş alıştırırım. Felâkete bakm Ki aksi şeytan ertesi günü büyük annemin karşısma yold? mektebimizin müdürünü çıkardı. — Usulümü nasıl buldunuz? Feliksi smıfmın en tembeli iken şimdi birin- o <isi oldu. Bu usulü başka tembel ço- © cukların ailelerine de tavsiye edin. — Müdür şaştrdı: ği — Feliks smıfınm birincisi mi? Yanlışlık olacak! Benim bu işten habe rim yok! Feliks bermutat sınıfım 80- nuncusu! © Kadmeağız' alelâcele “eve dönerek beni bir temiz azarlamaya (başladı. Sonra: — Aramızda her şey bitti, dedi, ne Balin varsa gör! Maamafih usulünün de fayda ver- mediğini bildirmekten çekindiği için babama bir şey çıtlatmadı, Artık bü- © yük annemin de himayesini kaybet. © İiklen sonra evde adeta bir bitaraf « mmntakada yaşar gibi olmustum, ne babama yaklaşabiliyordum, ne de bü- yük anneme... Paskalya sıralarında $ınıf geçece- ğgimden kat'i surette ilmit keserek be- ni Hal'de oldukça meşhur bir makine mektebi can Hütter ve Zander'e ver. diler, Tabii uzun-uzadıya nasihatler, © vaitler ve saire... Sınıf geçtiğim tak- dirde tatil müddetini kuzenimin ya- o mında geçirmek vatdinde bulundular. ik Tatil geldi, ben Obermutat sınıfta © kalmıştım. Eve döndüm. i — Smıfı geçtin mi? — Evet! Fakat mektep müdürü a- KADINLAR BEM | İk ATA AA ER Hissi Roman ni bir seyahate çıktığı için karneleri imzalıyamadı. Sonra posta ile gönde- recskler! 'Tabii müthiş sevinildi ve kuzeni- min yarma gitmeme izin verildi. Kardeşimle benim birer kumbara-| miz vardı. Arasıra gelen akraba ve ta allikat bunlara para &tarlardı. Öte denberi bir sigorta gibi güvendiğim bu kumbarayı kırdığım zaman için-) den 80 mark çıktı. Kardeşimin kum-| barasını da mah'rane açarak içinden! 40 mark aldım. Kardeşimin hakkin) almak istemezdim ama ve yapayım ki! teşebbüsümde muvaffak olabilmek i- çin paraya ihtiyacım vardı. Hem bir gün bu parayı, hem faizi mürekkep! hesabiyle iade etmek ümidindeydim. | Plânm gayet basitti: l Şuradan buradan edindiğim bazı| malümatla deniz hayatı gözümde bir cennet gibi görünmekteydi. Halbuki kara hayatıma dair bütün malimatım mektep sıralarmdan öteye aşmıyor- du; mekteple aramm ne kadar iyi ol- duğu ise malüm.... Prens Bismark va- purunun bir gün elime bir yemek lis- tesi geçmişti. Göz gezdirince; — Vay canma! dedim, demek ve- purlarda insanı böyle yemeklerle bes- liyorlar! Okumş olduğum birçok deniz ro- manları, seyahatnamelerde beni deni- zin ezeli bir Aşığı yapmıştı. O zamana kadar deniz hayatımda ancak bir tec- rübgm. m Makine o mektebinde! talebeyken bir sandığı sandal şekline sokmuş, bununla birçok manevralar! yapmıya muvaffak olmuştum. Çocuk- lar o zaman bu yüzden bana “Küçük korsan,, lâkabını takmışlardı. Bir bavula babamm av elbiselerini, bir hançer ve tabanca İle bir pipo vel. hasıl denizcilik hayatmda lâzim ola- cağını zannettiğim (diğerbazı eşya yerleştirdim ve istasyona (giderek Hamburg için dördüncü mevki bir bi- let aldım. Kompartıman arkadaşım; kasap çı- rağıydı. O da benim gibi gemici ol mak istiyormuş. Bu fikir ona nereden geldi bilmem; fakat eğer mektepte bir türlü beceremediğim lâtince olma- saydı bana da belki hiç gelmiyeceği muhakkaktı, Akşamın saat on buçuğunda Ham- burgun Klostertor garına girdik. Ko- caman bir ilândaki rakamlar gözüme garptı: (Devamı var) ii Nakleden: Hatice Süreyya —35 — Kolu kanadı kırık bir halde kendini koltuklardan birinin üstüne attı. k Her gey onun aleyhine ittifak et- mişti!.. Görünüyordu işte... Bütün mahremiyetini bütün güzelliğiyle kur © duğu bu yuvadan, bir an içinde kötü — bir tesadüf yüzünden koğulmuştu. Şu “ihtiyar kadının kapıdan girdiği ar, © meş'um anmış. Fırtmanm körpe bir fidanı yerinden söküp atması gibi, 0- nu, bu sasdet muhitinden çekti, attı. O gündenberi, buraya adımını at- » mış değildi. Her şey, yerli yerinde alıştığı şe- kilde duruyor. Bahtiyarlığınm çerçe- © vesi tamam... Fafbuki eskiden, gülüp oynıyarak, sevinçten sıçrıyarak girdi © Bi ve yüksek sesle konuşup istediği nu, misafir odasında misafir gibi bek.| letiyorlar, Birazdan: “Hanrmefendi geldi", di. ye haber verecekler... O, gene sıçrıya-| mıyacak, resmiyetini bozamıyacak, İs metin boynuna atılamıyacak... “Hanı. mefendi,, İsmettir.. O İsmet ki, isti- rahatini, İşlerini, hayatının intizamı. nı, hulâsa bütün mevcudiyetini sars- mış, gönlünün istediği şekle sokmuş tu. Keyfinin istediği saatte "“hanıme- fendi, nin evine girerdi. Onu hamamda yakalardı. Aynası karşısın- da saçlarını tararken, yahut yatakta, yakalardı... Fakat mühmel hallerinde ele geçmiş olmak İzmeti şaşkına çevi-| rirdi. Daima boyalı ve itinalı grzme- ye çalışan ve öyle olmayı seven 1s-| e la elicensfervif £ARSIBirTURİ Yazan: HH” Hatıraları: anlatan ; EFDAü TALAT —227— aldıkları herifleri Istanbulda! kaçırıyorlar Çünkü daha kapıyı çalar | çalmaz heyecandan nefesi tıkananlar meraktan sarararlar, korkudan ödü pat Jayanlara tesadüf ediyordam, Çünkü or lar da Krokerde misafir ettiğimiz mahut | ların içyüzzünü ve lâyık oldukları âki- betih manasını çok iyi biliyorlardı. Bi- naenaleyh, onlara: — Yarın top yekün gidiyorlar, Çün- kü burada kalırsa hepsinin teşrif ede -| cekleri en son ikbal mevkii ucunda yağ lı ip sallanan üç ayaklı sehpadır. desey- dim İyamet kopardı. Onun için: — Kuzum, bir şey mi var? — Ne oldu? — Niçin çağırıyorlar bizi? — Dâha ne kadar erada kalacaklar? — Halimiz ne olacak? Gibi suallere demirden Oadam gibi hissiz bir sükünet içinde ve daima: — Bilmem, diye cevap veriyordum. Mahalle bekçisi gibi bu kapı çalma faslı bittikten sonra İstanbul tarafıma geçerek polis müdürü Esat beye uğra- dım. Son günlerde onun işleri hakika- ten başından aşmıştı. Eskisi gibi icra- atı nisbeten mahdut bir sahaya inhisar etmiyordu. Düveli itilâliye zabıtası iş ten tamamen çekilmiş gibiydi. Binsen- aleyh, koca şehrin asayişine müteallik vazife ve mes'uliyctler tamamen onun omuzlarına yüklenmiş (bulunuyordu. Fakat bu ağır işe, yorgunluğuna rağ - men neşesi yerindeydi. — Bizim alıbaplarda nevar ne yok? diye sordu. Akbaplardan kasdı İngiliz. Derdi. Güldüm: — Dava halledildi. Onlar da neticeyi kabul ettiler. Şimdi de başlarının çe resini düşünüyorlar, — Hayrola? — Krokerde muhafaza altına aldıkla ri herifleri İstanbuldan kaçırıyorlar. — Ne zaman? — Yarm! — Bu kadar çabuk mu? — Evet! Entelliçens Servisin verdiği karar dün Londradan tebliğ edildi. Ka- piten Benet, mülâzim Bland, kolonelin ve heriflerin ya- ka odasmda toplandılar rmki ekspresle derhal sevklerine rar verdiler, Verdiğim bu haber üzerine, o polis müdürü düşünceye daldı. Bu hainlerin firarma mani olunması için evvelce Esat bey nezdinde yaptığım ( teşebbüslerin neden akim kaldığını anlatmıştım, Esat bey o zaman bu mesele (o Üzerinde çok! durendişane hareket ediyor. o bilhassa met, genç âşıkmın olur olmaz yerde olur olmaz vaziyette kendisini görme- sini pek istemezdi. Fakat aldıran İ kim? Murad, neşe içinde, bütün mü- manaatlara karşı dururdu, Kulak kabartıyordu. Her çrtı dinli- yordu. Fakat daha gelen giden yok.) Süküt onu eziyor... Neredeler? Belki de yatak odasın dalar, Belisi de küçük oturma odasın- Bütün ihtiyatlarıan. kendi kendine soğukkanlılık ( telkinlerine rağmen. yerinden fırlamamak için, koltuğun kenarlarma sek: sıkı yapıştı. Ağır ha» reketleriyie ve mesafirlik (kaideleri. ne riayet haliyle sinirine doku. man Şu hizmetçi (Emineyi kah retse.. Şukapılarr Atisa, boğa gibi onlara hamle tse, yumruk sile, tekme, hepsini devirse., Önüne çikan o cadı Malike teyzeyi de ezse,| kemiklerini çatır çutur kırıp kafasını| ezerek mahvetse... Ah İste o zaman sandetine kavuşacaktı... Fakat bunlar kabil mi?.. Bekle mekten, su koltuğa çakılıp kakılıp kalmak ve.beklemekten başka ça- re mi var. Fakat, nasi) oluyor? “Tam İngilizleri gücendirmek istemiyordu. € nun bu (idarei maslahatçı) siyaseti t kip etmeğe zâruret duyduğu günlerd. biz, milli hareketin muvaffak olacağına henüz kat'i şekilde emin bulunmuyor” duk. Bunun için, İstanbul halkının & #ilmemezi bahasına birkaç alçağın pos- tu kurtarmasını göz yummak vaziye - tine katlanıyordu. Şimdi ise vaziyet de #işmişti. Türk zaferi güneş gibi aşikâr bir hakikat halini almıştı. Türk millet yuvarlandığı felâket ve esaret girdabın dan kurtulmuştu. Artık şuna buna mü- maşât etmeğe ne lüzum vardı. oTü:k milletinin haklarını aramak zamam gek mişti, Benim, o zaman bu hain O heriflerin memleketten kaçırılmaması için olan ısrar ve inadım neden ileri geliyordu? Ben, onlar memleketten defolup gittik- ten sonra tekrar milletin (başına belâ olacaklardır diye bir şey düşünmüyor. düm. Daha doğrusu düşünemiyordum. Yaşım ve tecrübem böyle istikbale mü- teallik işler Üzerinde vaklalara (oyıkın tahminlerde bulunmağa müssit değil; di. Benim bütün kaygum, böttün düşün | cem ve bütün arzum bu adamların yap- tıklarının yanlarına kâr (kalmaması, | hepsinin cezalarını görmeleri idi, Bunun içindir ki Esat bey düşünceye daldığı zaman bana gösterdiği fazla te- vecclih ve itimattan biraz da şımarmış bir halde isyan ettim. — Beyefendi! Bu işte hâlâ sirt düşü. nür vaziyette istemiyorum. o Kat bir! karar veriniz rica e&detim, © © — Nâzik mesrle oğlum! — Bunlar inemlekete fenalık ettiler mi? — Ettiler! — Bunlar, vatanın, milletin kurtul şu için yapılan milli mücadeleye muha- lelete çalıştılar mı? — Çalıştılar. — Bunlar vatanı, vatanla © birlikte milli şerefi satmak istediler mi? — İstediler. — Bunlar Türklüğün yüzünü karar tacak şeyler yaptılar mı? — Yaptılar. — O halde bunlarm rahot rahat a ramızdan çıkıp gitmelerine (o nasıl göz! yumacağız. — Oğlum! Ben daha müteessirdim | Ve karar onların yakalanmaları, Necip! milletin takdir ve idröki dahilinde cez3 larını bulmaları olmalıdır. Fakat İs - tanbulan henüz nazik bir vaziyette ol duğunu da takdir edelim, saat üçte, dememiş miydi”... Üç bu- çuğu çaldı işte.. Nasi) olur? Gözü yerdeki halıda... Güllerinden | birini ipnotizmeliyor. Titreyen dizi| asabiyetten isyan eden sinirlerine tem po veriyor... Çenesini yumtuğuna da» yamış; biddet'ne, sabırsızlığma hâkim olmak istiyor. “us Ya şu cadı kari hemen şu evden defolsun gitsin, yahut ta ben onu ya ka paça sokağa fırlatayım.... Aklında fikrinde hep bu... Hattâ, bunu haykırmak istiyor... Lâkin; aklına Zübeyde hanmefen- di geldi... Romanlarda resmi yapılan zalim, kurunuvustai kadınlardan bir nümune! Dimdik göğdesi, elini uzat miş, patmağiyle kapıyı gösteriyor. O- na hemen dışarı çıkıp gitmesini emre diyor.. Bu evden “yakapaça” sokağa atılan| Malike teyze değil, kendisi olmuştu... Bugün de buraya gelişi, aşağı yu- karı kaçamak şekildedir. Kabul edil mek için bir takım nazik misafirlik) kaidelerine riayet etmesi mecburidir. Başını salladı. Hatiralarmı odima- ğından atmak istedi. Ayağa kalktı. ol — Evvelâ bu işi düşü serjiniz döğer müşkülüt dağ eder. — Peki! ne yapalım? j — Size akıl vermek hağ — Hayır! fikrini söyle, — Siz ne yapılması hizi işin en makul tarzi hallini bik buyurursunuz. — Peki Efdal! Bu ada: masına mani olmağa çalı — Sahi mi? — Evet, sana söz veri; şacağım. Heyecandan sapsarı ki ğa kalktım ve mubterem iki elimi birden öptüm. Polis müdürü ile bu dan sonra orâda fazla işe o kadar boğulmuş vi i onu daha fazla meşgul eti dim. Bir çocuk gibi sevinefSi paşa otelinden çıktım. Yoldf giderken kendi kendime dü — Acaba Esat bey beni W böyle söyledi? Yirmi dört ne yapabilecek? Krokere geldiğim zamaf biraz evvel beni aradığını ler. Doğru onun odasına £' sı kapıya dönük, ayakta, dikik bir vaziyette düşüni daki pipo bermütat bir ocak tütüyordu, Birisinin içeri kedince başını çevirip bakti! — Ha sen misin, gel bak — Emriniz? — Varjabedyanın başa haberin vat mı? — Hayır! — Varjabedyanın ve Kw) Gedikpaşadaki evleri dün gi mi1 civar halkı bu iki adamcağı se hizmet ettikleri için bu yorlarımış, — Kendilerine bir şey © — Olmamış, ama, olabilir İçin, yarın yukarıdaki misaf&” tikten sonra Krokerin üst - Ne cam kalmış, ne Ç€ği men boşalmış olacak, biyse” U memurların silelerile bir lara yerleşmelerine karar evvelâ düşü! n de geldin. — Ben mi? (Dedi | vakkat bir zaman için bizde danın içinde aşığı yakart banın önünde durdu. Bu resmi, İsmeti tanmöğ bir tenis yerinde çikartmi raket, duruyor... Onu, kı met almıştı. Demek böy çerçeve içine koyanark d Fakat aklına birdenbir€ hayir! Aldamıyor... Bu, sılmış bir çey değil... Hati ilk geldiği akşam bile, yanında, kendisine d — Een beyefendiye t bancı değilim. Oğlumun de dostumdur. Onun bizde : var. Hattâ duvüra astım. Ve çerçeveyi göstermişti” Enisle Murad, yan yan İ raketler... Duruyorlar... cukmuş ha. Birdenbire Duvara resmini astılar di bu resim onun için Taya... Enis için asılmış“ “ Ben, yol üzeri . Belki de kağ hâdiseyim bir hâdise!,, (D i Krokerde muhafaza altına

Bu sayıdan diğer sayfalar: