17 Kasım 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10

17 Kasım 1936 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yazan; E. Jonn vvny Guatemalayı »urmçeye çeviren: A. E, gezelim Santo Tomas kilisesinde bir pazar âyini yaban- cılar için merakla görülecek bir manzaradır Ertesi sabah erken köy meyda. nmdaki pazara gitmek için davran dık, Oraya bütün gece şehre akın et miş olan Hintlilerden evvel varmak istiyorduk. Çiçikastanengo'nun pazarı orta Amerikanm en şık (kostümlü ve en büyük bir pazarıdır. Her perşembe ve pazar günleri burası birkaç yüz kilometre murabbaı bir sahadan 5000 tüccar ve çiftçi çeker. Pazar günlerinde bu meydanda, her birisi de ayrı ayrı biçimde giyin miş yirmi, yirmi beş köyden gelen Hintliler biribirine karışır. Bir ya baner için bu pazar yeri rüya gibi - dir. İnsan yeni bir operanın açılış sahnesi seyrediyorum sanır. Sanki bir boru ötecek, orkestra çalacak ve bütün bu insanlar çekişe çekişe yap. tıkları pazarlığı birdenbire bırakıp bütün sesleriyle türkiye başlıyacak! HİNTLİLER ARASINDA ARİSTOKRATLAR Çiçikastenango gibi bir şehirde, ya. baner için bir Hintlinin durumunu an. Jamak güçtür. Münhat fopraklarda- ki yarı etplak yerliler yahut şehirlere yerleşmiş tacir ve uşaklar gibi olm. yan dağlık mıntakaların Hintlilerir çiftçi, dokumacı ve çanak © çömlekçi sıfatiyle mağrur ve nim müstakil bir vaziyet muhafaza etmişlerdir. “Yenme Takat nie Mir O yakietan lar, orta Amerika yerlileri arasında aristokrasi yani asalet sınıfını temsil ederler ve mahalli vaziyet icab ettik. çe hükümet merkezine kütle halinde istidalar yağdıracak kadar kuvvetli bir teşkilâta maliktirler işte bunun ne ticesinde dağlılar nefislerine karşı olan saygıyı muhafaza (etmişlerdir. Ne fazla yüzsüz, ne de riyakârlardır. İlk ırkları tetkik eden bilginler için Çiçikastenangonun meraka değer başka bir şeyi de vardır. Manastırında İk istilâdan sonra hıristiyan olmuş bir yerli tarafından yazılan Popolvulı adl: bir kitap bulunmuştur. Kişe tarih ve mitolocisini, Mayu tanrılârının ihtiyaçlarını ve hılkatin Mayaya göre tefsirini anlatan bu na. dir vesika, ilk İspanyolların bütün yer li yazı ve abidelerine karşı açtıkları merhametsizce tahrip ve imha müca. cadelesine ancak pek gizli bir yerde saklandığı için dayanmış ve bugüne kadar yaşıyabilmiştir. Eski bir ırkın anane ve dini ilikatlarının bir sicili! sıfatiyle Popolvuh, bazı cihetlerden| Japonların Nihongi ve Brahamanla: rın Riz . vedastna benzetilebilir. Bu kitap Fransızca ve İspanyolcaya ter. cüme edilmiştir. Çiçikastenangonun ruhan katolik olan beyaz kârgir Santo Tomas klisesi ayni zamanda bir Kişe (tapmağıdı” Burada tatbik edilmekte olan Hintli dini, varr unutulmus putperestlikten manasivle ramedilmemiş olan dağlı | ortodoks hıristiyanlığı doğrü rokn- lâkaya şayan bir örnek diye telâkki e. dilebilir. Sonto Tomas kilisesinde bir pazar âyini yabancılar için merakla gözetilerek bir manzaradır. Yapılan dini âyin, ister hıristiyanlığın makbul( ve itibarlı şekilleriyle yapılsın, ister yapılmasın, herhalde Hintlilerin çok dindar olduklarını gösterir. Çiçikastenangoya gelmeden evvel çam ormanlarının küçücük meydanis rında gizlenmiş putların fotoğrafları, nt görmüştüm. Bana, oralarda eski Hintli atalarımın din ve âyinlerini yap tıkları söylenmişti. Gerçi fotoğraf- larda bu putların etrafında kimseler yokta ama, Hintlilerin ne kadar çe. kingen ve utangaç olduklarını yukarı. da söylemiştim, Eski mihrapların en meşhüru Çiçi- kastenongo dört kilometre kadar u. zaktaki bir tepenin üstündedir, Ya. nımda bir hintli çocuğunun klavuzlu- ğu Tle bu tapınağa doğru yola çıktım. Daima yeşil olan bir ormanın içinde açılmış zikzak yokuştan yukarıya tır. mandık, Yolun vaziyetinden, çok iş. lek olduğu anlaşılryordu. Çamlardan dökülmüş sivri iğneler, yolu bir hasır gibi örtmüştü. Bir ma- yıs gilnü öğleden sonrasının ölüm ses. sizliği içinde, yeknasak bir şarkı işi. tir gibi oldum. Nağmeler bazan yavav bazan heyecanlı çıkıyordu. Lehçe ile sözler yabaner gelmiyordu. Herhal- de asıl Hintli dili olacaktı. Ortalığı buhurdanlıktan çıkan Sende'üs koktu. Terrdoldüryordu: KABARAMAZSIN KEL FATMA Bu çocuk Çiğikastönango'yu ziyaret ANNEN GÜZEL SEN eden seyyahları sokaktö hindiyle eğlendirir. Hindi Guatemalanın en çok yenen hayal Birkaç dakika sonra dağın tepesin, de bir açıklığa vardık, Orada, tam da önümüzde dört Hintlinin bir put çev- resinde diz çökmüş olduklarmı gör. dük; put zamanm tahrihatiyle aşınmış dumanla kararmıştı. Kolları göğsü. nün üstüne çapraz bir adamı temsil ediyordu, Dört Hintli ile putun arasında da- ha yaşlıca bir adam tek bacağı üstüne diz çökmüş, oradaki birkaç buhurdan Lığm üstüne çiçekler serpiyordu. Tür. küyü söyliyen işte bu yaşlı adamd: Tapınmaları arasında vücudümle ken dilerini rahatsız etmiş olduğumu an Jıyordum. Hintliler gerçi bana karş; bir düşmanlık göstermediler ama, vaziyetlerinden de sinirlenmiş olduk. larını anladım. Burada hayalim maziye çevrildi. Kişe imparatorluğunun o eski parlak günlerini göz önüne getirdim. O gün. lerde sarp dağlarda parlıyan muhte- gem Hintij şehirleri ve bayruk altın. daki kabilelerden vergi toplamak için çıkan asıl dağlıların barbar ihtişamı. nı hatırladım. Son yıllarda yapılan geniş ve mo- dern caddeler, hemen hiç tanınmıyan geniş ülkeyi bütün dünyaya açmış. tır. “Burada Kisenin Santa Krura seh | rine otomobille bir saa hir eski Utalan harabelei kındır. Ulalan eski savaşçı B yitaht: idi. İspanyolları evvel, taş, tahla ve har$i nakışlı abideleriyle heri şem hir şehir olmalı idi. sek idi. Kişe dilinde adı — Göl burası Guatemalayı zap yol sefer heyetinin ku! de alveradoya gcel terleri tü. Alveredo 1524 genel kadan kalkarak kara yol malaya girmişti. Ku 120 süvari, 200 piyade, müttefik Meksiya or Guatemalalı Hintliyi y Koskocaman hayv: binen ve “gök gürültüsü * rin tanrılarma,, kumand3 lara karşı kafa tutman” “mı gören Kişeler harb değistirmişlerdi, Arkadaşlık ve barış tererek Alveradoyn Gu; “mumi karargâh diye tef Kasilyalılarla korkunç vedeceklerdi. Fakat tam pılan bir ihbar Alverndi 5 141 GÜZEL PRENSES —————— e unutamıyacaklazdı. Fakat şimdi her ş€- yi unutmuş, bütün © gayretlerile Alla- hın bir lâtfü olarak ellerine (Ogeçen bu genç kızın iyileşmesine çalışıyorlardı Annayı tedavi eden doktor (o bir gün Mülzer ile karısının sorgularına karşı endişesini saklayamamış: —Hasta hakkında büyük bir ümidi: yok, korkarım ki bunu da ölen kızınız gibi kaybedeceksiniz demişti. Nihayet aradan birkaç gün daha geç- ti. Bir gün doktor hastayı dikkatle mu- ayene ederken garip bir keşifte bulun- du: Kızın başma bakarken ensesinde hepsi bir sırada ve muntazam mesafeli yedi tane küçük nokta gördü. Bu kır- mızı noktalar âdeta bir iğne ucu batıni mış gibiydi. Kırmızılık, her küçük nok- “tanın etrafında, bir pire ısırışında oldu- ğu gib, toplanan kandan ileri geliyor- du. Doktor küçük ve muntazam bir dizi! halinde bulunan bu sivilceciklerin ne-| den ileri gelebileceğini bir hayli düşün- dü, Birçok ihtimaller arasnda kız meza- rm çukurunda bulunurken (o zebirli bir böceğin onun ensesini böyle yedi yer- den ısırmış olabileceğini düşündü. Bu «* takdirde kızın kanı zehirlenmiş olmak icap ediyordu. Zehirin şiddetli olmama- &; veya miktarı az bulunması kızın he- men ölmesine mani olmuş bulunabilir- di, Bu düşünceler üzerine doktor hastâ- ya zehirlenmiş olan kanı kuvvetlendire- cek ve tasfiye edecek enjeksiyonlar yap tı. Bu enjeksiyonlardan bir kaçın: bil- bassa cnsedeki kırmızı noktalarm bu « Tunduğu yerden yaptı. Bu (tedavinin Bemen ertesi günü tesiri görüldü. Kı 2m mütemadi sayıklaması kesilmiş, ha- raret düşmeğe başlamıştı. Doktor bu tedaviye devam etmekle beraber hastaya gıda vermeği de ihmal etmiyordu, Nihayet hümmanın şiddetli devresinin atlatıldığı ve kızın miisterih bir uyku devresine girdiği görüldü. Düşes Vera, hesabında yanılmamıştı. Tarağın zehirli dişlerile Annanın ense- sinde açtığı İğne ucuna benzer delikler- Je kanına karıştırdığı (o zehir tesirini gittikçe artırmıştı. Anna, düşesin uşağı tarafından çu- valdan çıkarılarak ormana O bırakıldık- tan sonra, günlerce dağlar arasında ve mağazalarda bir meczup gibi dolaşmıştı Yürüye yürüye Bohemya civarma ka- dar gelmiş, ve kar altında dehşetli s0- guktan sığınmak için bir yer ararken kapısmı âçık bulduğu köyün mezarlığı na girmişti. Üstündeki parça parça el- bise onu isıtmaktan çok uzaktı, Bu sr- ia yeni kazılmış ölan bir çukur gö mınmak ve kar fırtınasından kur- tulmak için içine girmişti, Fakat bura- da soğuğun şiddetinden uyuşmuş, ba- yılıp kalmıştı, Sabaha karşı yağan kar- lar, geCe yarsımdan sonra çukura giren bu mezarlık misafirinin üstünü kapamış tı. Eğer, cenaze alayı biraz o daha geç kalış 'dı 6 çukur Annanın meza- ; olacaktı. Doktorun muntazam tedavisi sayesin de Anna bir gün gözlerini açtı. Çok za- yıf ve metalsiz olduğu için dektor onu iki gün konuşmaktan menetti. Bu müd- det zarfında hastayı kuvvetlendirmek için muntazam bir gıda sistemi takip etti. Nihayet genç kız: hayata iade ede- bildi. Çiftlik sahibi Tubi Mülzer ile karısı yeniden dünyaya çıkmış kadar sevindi- ler. Ölen kızlarının yerine koymak İste- dikleri Annanım gözünün içine bakıyor lardı. Genç kıza (mazisi ve şahsiyeti önek km Kekeme hakkında fazla bir şey sormadılar bile.. Hem sorup da ne öğreneçeklerdi? Madam Hanni, akraba namına kimse- is olmadığını kızdan öğrenmişti. Esasen kıyafeti de onun fakir ve bikes bir kız olduğunu göstermiyor muydu. Karı ko- ca böyle düşünerek beyhude suallerle onu yormak ve dertlerini tazelemek is- temediler. Babasınm ölümünden çok mütcessir olarak muvakkat bir cinnete uğrayarak ormana fırladığına ve gün-| lerce dağlarda, bayırlarda dolaşarak ni- hayet mezarlığa sığındığına hükmetmiş Jerdi. Zaman gtçtikçe Anna yalnız çiftlik sahibi Mülzerle karsımın değil, bütün köy halkının tevecelih ve muhabbetini kazanmıştı. Köylün papazı bile Annaya hü:metkârane muamele ediyordu. Çün- kün onun bir mucize ile dünyaya geldi- ğine, fevkalbeşer bir mahlük olduğuna inanmıştı. fikbabar geldiği zaman Anna gezin mek ve hava almak için ara sıra civar- daki ormana gitmeğe başlamıştı. Bir gün ormanda gezerken Rdvarla karşılaştı, Edvar omuzunda tüfeği ile ormanı dolaşmaktan dönüyordu. Anna,! delikanlıyı görünce durdu ve ona elini! uzatarâk; — Edvar, dedi, Sana bir kere daha teşekklir ederim, Eğer sen olmasaydın mezarın içinde donarak ölecektim. Be ni kurtardın.. Bunun için hayatımı sa- na borçluyum. © Edvar itiraz etti: — Teşeleklire değecek bir şey yapma-| dım. Sadece insani vazifemi yerine ge #irdim, rü — Beni kurtardın ve Kir oldeğümu GÜZEL PRENSB — da saklayarak bana iyilikte devam «df yorsun. Vakta benim yüzümü kırari#' cak hiçbir suç ve günahım yoktur. B*” nunla beraber hapse atıldığımı ve mah” küm olduğumu bilseler ihtimal beni €' lâtlığa kabul edenler az çok bir tereğ dit gösterirlerdi. Bu iyiliğini hiçbir V# kit unutmıyacağım. Bana söyle Edvafi şimdi olduğu gibi şimdiden sonra Ğ sana güvenebilir miyim? Delikanlı: — Şüphesiz. Dalma güvenebilirsiX Anna, zannederim ki dünyada seni »* nim kadar seven kimse yoktur. Edvar Obunlarr söyledikten son genç kızın elini yavaşça dudakları götürerek öptü. Anna bu harekete Ll ses çıkarmadı. Bu sırada yanlarındaki çalılığın #” kasından siyah saçlı kara gözlü bir çi” gene kızı onları (o gözetliyordu. Kıs gözleri hiddetinden ateşler saçıyord Edvar ile Anna yürümeğe başladı” Anna, topladığı menekşelerden yap' bir demeti elinde tutuyordu. Delikani” ya deği ki: — Eve beraber dönmiyelim, olm mı? Birar sonra çiftliğe yaklaştılar. o" ları gözetliyen çingene kızı da peşle” ni gizlice takip ediyordu. Çiğtliğe Yö laştıklarını gören Anna delikanlıya du; — Edvar, hatırında mı? Seninle so defa ihtiyar Soselin kulübesinde & müştük değil mi? — Evet Anna.. O zaman söylediği" sözleri de unutmadım, Ne kader ef” ve muztarip olduğumu bilmezsin. x kat şu anda. Sana bir şey sorayım:

Bu sayıdan diğer sayfalar: