7 Aralık 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10

7 Aralık 1936 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yazan: Müteksit Amerikan Amira Riçart Evelyn Burd Türkçeye çevren A.E, Cenup Kutbuna seyahat Dahilde feni bir larassul istasyonu kurmak için lâzım olan bütün techizatı beraberimizde gelirmiştik BALINA KÖRFEZİNDE ACAİP IŞIKLARIN TESİRİ İmkânmı buldukça her gün kısa bir yürüyüş yapar, ekseriya Ver - Süz « Mer koyuna giderek buradan Bali- na körfezine tazyikla serpilen buz kütlelerini gözetlerdim. Her gün buz değişiyordu. Fakat büyük teşekkül. ler sabit bir halde kalıyordu. Gök bur İutlu olup ta yer yüzünde hiç bir göl- ge olmadığı zamanlarda, bir buzdağ silsilesine çarpacak kadar sokulur- dum © silsileyi görmezdim. Tazyi. km katılaştırmış ulduğu sert mavi buz kütlelerinden soluk, şekilsiz bir meyi akseder, bu kütlelerin üstün de kar beyaz ışıktan bir örtü gibi gö- rünürdü. Bu da karlı sathı görünmez bir hale kordu. Bu kesif ışığa insw- nm gözleri dayanamadığı için kama- şık ve görmez oluyor. Siyah kar göz” lükleri olmadığı takdirde insan büs- bütün körleşiyordu. Başka günlerde, gök açık güneş de yüksek olunca tazyikm gölgeleri beyaza tezat teşkil ederek simsiya'ı görünürdü ve her şey yepyeni yon- tulmuş bir mermere benzerdi. Rü- yet mükemmel olurdu. Ufukta bü- tün teferrüat pürüzsüz olurdu. Fak * mesafelerle boylar muhakkak olduk. larmdan 27 tahmin edilirdi. Eşya pek “Kücük oönünür ve ufuk çok uzakfs gibi celirdi, 2 Bu mevsimde tazyık dağlarının keskin eteklerinden muazzam gölge. ler akseder. Gölgeler yavaş yavaş u- zar ve sıcak iklimlerde çabucak «0 İuveren batan güneşin muhteşem gü- zelliklerini aksettirir. Burada tabiat güzelliğini teşhir etmek için sanki za- man ve engelsiz mesafeye maliktir. Gök ve karlı olan bütün yeryüzü tür- lü renklerle pek canlıdır. Sıcak iklimlerde hararetli dalgı. ları adımı vereceğimiz Konvekspor! cersyanları renklere hareket ilâve e-| der; öyle ki kırmızı bazan yakıcı vel atlıyan alevler gibi görünür, diğer te. raftan yumuşak sarılerla yeşil dalga- lar sanki dünyayı fıstıki bir sargıv sarmmış gibi gösterirler. Burada eş- ya hiç de sahici gibi görünmez. Ak. İrmızda ölçü diye kullanabileceğimiz ağaç, çalılık ve ev gibi alışık olduğu- muz şeyler bulunmadığı için karışık: lık büsbütün artar, insan şaşırır kalır Sıfırdan aşağı derecede tek başı- ma ilk istikşaf seferimizde cenup ku* bunun içerilerinde hava hadiseleriri| tesbit etmenin ne kadar önemli oldu- #unu öğrenmistik. Toplamış olduk. larmuz hep sahile aitti, Sahilde ise hararet derecesi Okyanusun en kir çük bir tesiriyle düşerdi. İşte bunun için icerilerda bir me. teoloji #vonü tesis ettik. Ber sal İ san cenun kütbun aki havalara cökl GÜZEL PRENSES meraklı idim. Kasırgalarm yurdu iş- te burası idi ve ölçüde söylediğim gi- bi bu mıntaka cenup kutbu havasma doğrudan doğruya ve bütün dünya havasma bilvasıta tesir eder. Bir rasat istasyonunun tesisinden başka, küçük Amerikanın cenubun- da Australia şafağmı tetkik etmek fen dünyası için çok alâkaya şayan bir hadise olacaktı. Bü cenup şafağı şimalin Borealis safağma mukabildir Dahilde fenni bir tarassut istas. yonu kurmak için lâzım olan bütün teçhizatı beraberimizde getirmiştik. Rasathane üç kişilikti. Tinglol türafından taşa edilen portatif “kulü-! benin duvarlarma üç karyola çivile- 4 Bununla be ber gemiyi boşalt madan tesadüf ettiğimiz müthiş güç- Tükler yüzünden kış yaklaşmış ve dayanılmaz $o'uklarda üstümüz: doğru yürümeğe başlamıştı. Üç kişi için erzak götüremedik. İki kişilik bir istasyon da mevzuu bahsolamaz- dı. İki kisinin orada tabintin sedaid dolayısiyle geçinebilmeleri | ihtimali pek azdı. Ormanlarda ise mesele büsbütün. haskadır. Orada a#aclar bile canl; dır. Kırırdıyan dellarm © hışırtılam. ağacrlarda tüniyven kusların ervrlhlarr rüzwârm sesi gibi tebii gürültüler varr. Orada gün doğar ve batar Fakat büz çağının karları altmel hissediyordum. Kıs esmasmda farla İçimizde hik kinini bu izi fağfi da: noktadaki fen ileri karakolu b tediğine inanmıyorum. Sa Me da dahi 9 Doktorun yanı başından adamla Me we rmı uzaklaştırmak tehlikesine atma- Vazifem şunları Va ME makla akıllı davranmış olduğumu de A — Rüzgâr istikameti sanıyorum. madi bir surette tesbit. Yanımda iyi liderler bulunduğu.) o B— Rüzgâr süratini hiç “Wi ve EMİRLE güvenebileceğimil vermeksizin kayıt Koy buzu büyük seddin sıkıştırdığı yerlerde böyle büzülür. buzlarla örtülü Balina körfezinin sathıdır. gömülmüş tek başına iki kişinin yaşıl ve tehlikeli teşebbüsler © ması!.. Bunlar biribiriyle nasıl geçi.| Merkezimizi kumandansız b nebilir? Sessizlik içinde biribirine ya-| ta bir beis görmüyorum. pışık denecek derecede yakın oturan, i karanlık, am manasiyle ölü ve acı bir muhitte tam altı ay müddetle dai- ma yüzyüze ve gözgöze bir vaziyete nasıl tahammül edebilirler. Ben şah- san tek başına bulunmak gibi müthis bir tehlikeyi tercih ederim. İçimizden birisi gidecekti. İki kisi gidiniz demeğe gönlüm razı değildi. Bir tek kisive de sen gideceksin diye: mezdim. Kabak kendi başıma pat Işyacak gibi görünüyordu. Hem gitmek istiyordum da: yal- nız gitmek fırsatına sevindim bile tor Tomas C. Poulter'i ikinci * danlığa, Harold Jüni erkânı| ye reisliğine tayin etmiştim. 25 martta kışlık evime Ona anamın admt O takarak! ileri hava istasyonu dedim. İl grupları oraya eşya ve İevazi mişlerdi. Kulübe hararet sıfırdan aşağıya 63 derecede rulmuştu. İnsan şimdiye ğını bile atmamış olduğu (Devami GUZEL PRENSES 215 dıktan sonra mücevherleri alıp kaçarsı- nız. Bu esaada dışarıda da üç kişi bek- Biyecek, bir aksilik çıkarsa içeridekilerin yardımına koşacaklardır. İki kişi de bey girlerle yolda bekliyecek. Bir araya top lanır toplanmaz hepiniz dört nala şehir- /den uzaklaşarak dağa gideceksiniz. Ben sizi birkaç gin sonra yuvada bulurum. Mücevherleri yuvanın gizli (kasasında saklayacaksınız. Sivil adam eğilerek zabiti selâmladı ve şöyle cevap verdi: — Size ne kadar sadık olduğumuzu bilirsiniz. Emirleriniz harfi harfine ye- rine getirilecektir. Fakat işte kusur et- mememiz için prensesin hangi saatte ba ,lodan döneceğini söyliyebilir misiniz? — Herhalde sabaha doğru saat bir ile #ki arasında döner. Şimdi geceyarısına yaklaşıyoruz. Prenses ve kocası baloda- dır. Hazırlanmak için ancak (Obir saat " vaktiniz vâr demek, Şimdilik o Allaha- ısmarladık, Ümit ederim ki beni mem- ,Nun etmek için çalışacaksınız. (o Faakt #nyet içinizden biri yakayı ele verecek olürsa ona son kelimeyi söylemeği unut ma. Ne diyeceğini biliyorsun değil mi? Sivil adam gülerek cebinden bir han çer çıkarıp zabite gösterdi ve şu ceva- bt verdi: *. — Evet, polisin eline düşene son sö- “sü bu hançer söyler. Zabit, bu sözden memnun, arkadaşına veda ederek camiin avlusuna doğru yüö- rüdü ve biraz sonra gözden kayboldu. Arkasından eski püskü haydut kılıklı olan sivil de süratle ilerliyerek camiden ve avludan çıkıp gitti, Anna dehşetinden olduğu yerde do- nup kalmıştı. Neler işitmiş, büyük bir hırsıştık plânından nasil haberdar ok muştu, Acaba şimdi ne (yapmalı idi? Gelecek felâketi haber vermeli miydi? Böyle hareket etmek insanlık vazifesi değil miydi? Anna, bir hayli düşündükten sonra susmanın dürüsülüğe yakışmuıyacağına karar verdi. İşittiklerini gidip o evin sahiplerine haber verecekti, (o İhtiyatla mahzeaden çıktı. Cami harabesinden ge gerek dışarı çıktı ve hizl: hizli yürüme ge başladı. Nihayet bir meydanlığa gel di. Bu meydanlıkta bütün © pencerele- ripden ışıklar taşan ve içinden çalgı ses leri yükselen muhteşem bir bina (o var- dı. Anna bu binanın, cami avlusundan saçaklarını gördüğü büyük bina oldu- ğunu anladı. Sonra kapı önündeki res- mi elbiseli uşakları ve polisleri görünce bu akşam balo verilen Bulgar prensinin sarayı olduğuna hükmetti, o Soyulacak evin bu saraya yakın gene (büyük bir bina olduğunu haydutlardan işitmişti, Tam bu rada korku ile titredi. Az kalsın korku ve, hayretle (o bağıracaktı. Cami karabesinde haydutlara (o reislik ettiğini gördüğü zabit onun önünden süratli adımlarla geçerek prensin sârâ- yma girmişti. Sarayın kapısındaki po- Üsler ve uşaklar onu büyük bir hürmet le selâimlamışlarâr. Demek bu adam #a- raya da girebiliyor, veyahut baloya da- vet edilmiş bulunuyordu. Kendisinin sa raydaki resmi baloya davet edilmesine Tözüm görülecek kadar nüfuz ve mev. kii varken bir tataftan da (o haydutluk etmekten çekinmiyordu. Anna, bu vaziyetten büsbütün ürke- rek acele etmeğe başladı. Sarayın yan tarafına doğru sapınca orağa tarif edil diği gibi ön tarafı bahçe olan büyük bi- nayı buldu. Açık olan parra'dıklı bah- çe kapısından içeri girerek binanm ka- pısmı çaldı. Biraz sonra ihtiyar bir hiz- metçi kadın kapıyı açtı. Fakat Okapıy: çalanın klağını pek beğenmemiş olaca) i ki yüzünü ekşitti. Ne İstediğini sorma” ğa bile Nüzum görmeden kapıyı kapamak istedi. Faakt Anna, daha kapıyı açar açmaz hizmetçinin bu vaziyetini hissederek bir ayağını hemen eşikten içeri (atmıştı. Bunun için kadnı kapıyı o kapayamadı. Anna, bu fırsattan istifade © edip içeri daldı, Hizmetçi kadın hayret (ve birazda can sikintısile söylendi: — Bu türlüsünü de hiç görmemiştim. Demek artık sadaka istemek için evle- re zorla girmeğe başladınız. Anna, canı sıkılarak cevap verdi; — Ben dilenci değilim. Sizden sada- ka da istemiyorum. — Vay, siz dilenci değil misiniz? — Hayır, karnım aç, yatacak yerim de yok. Fakat gene dilenmeğe tenezzül etmem. İhtiyar kadın, genç kızı baştan aşağı süzdü, Sonra: — En fenası da bu, dedi. O halde sen mahcup bir fakirsin. Güzel çocuk. burada bekle de gidip sana biraz bir şey getireyim, Anna, bu defa kati bir tavırla muka- bele etti; — Hayır, bayır, kat'iyyen bir şey is- temiyorum. Buraya dilenmeğe gelme dim. Gelmekten maksadım Madam La Düsese çok mühim ve acele bir şey ha- ber vermektir, «İhtiyar hizmetçi kadının ağzı hayret: le açılâr: — Vay, düşesle görüşmek İstiyorsu- nuz öyle mi? Şimdi anladım. Sen az bir şey değil, düşesi merhamete getirip © peyee bir şey almak (istiyorsun. Ama bunu aklından çıkar. Hele şimdi pren- ses uyuyor... Annanm sabrı tükendi. İhtiyar ka- dına hiddetle ve âmirane bir tavırla ba- ğrdı: — Şimdi düşesi uyandıracaksın, an yor musun? Bunu yapmazsan büyük bir felâkete sebep olacaksın. Düşes aley hine hazırlanan dehşetli bir cinayet var, Onu şimdi kendisine haber vermeliyim, İşittin mi, sonra kendini kurtaramazsın. Haydi durma, koş.. İhtiyar kadın, biran (o tereddüt etti Fakat Bulgaristanda o sıralarda asayiş hiç de yerinde olmadığı için Annanm sözlerinin ciddiyetine inandı. Sokak ka- pısını iyice kapadıktan sonra (o telâşla merdivenlerden yukarı çıktı. Birkaç da» kiak sonra tekrar gelerek Annaya: — Haydi, dedi, arkam s:ra gel Dü- şes söylediğin şeylere hayret etti. Se- ninle görüşecek. Anna, hizmetçiyi takip etti. oOHiz- metçi süslü salonlardan geçerek Anna yı bir odaya soktu. Odada beyaz saçlı, ihtiyar bir kadın vardı, Annanın içeri girdiğini görünce oturduğu koltuğun içinde (doğruldu. Sevimli ve sempetik bir kadındı. Anna yı baştan aaşğı süzdükten sonra: — Geliniz, evlidım. Şöyle yanıma sokulunuz. Sizi daha yakından görmek İsterim, dedi. j Anna, yaklaştı. Düşes ona dikkatle bakınca hayret etti, Genç kızın eski püs- kü kıyafetile yüzünün güzelliği ve mar sum ifadesi tam bir tezat teşkil ediyor” da, ; Düşes sordu: ? ve e — Kızım, bana mllhim bir şey söyl . yecek mişsiniz. Haliniz yalan söyliye* cek kızlardan olmadığınızı bana anlat yer. Sizi dinliyorum. — Madam La Düşes, Size yalan söy” lemekten haya ederim, Bir tesadüf es€ iz ai gi ,

Bu sayıdan diğer sayfalar: