15 Mart 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 11

15 Mart 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yazan: 14 EEE a bir harp İ hare- hazırlamak tamiri , hee ve da bir ömeliyeyi Yafa kıyetle k de. Hİ 4 akinele Kürek eden t sel, gemisi nasıl harekete gelir? ya sahabede bunu anlatacağım. â *"İ Türk distroyerlerinden bi- Meselâ o fayrap edip bir vazi- “yg. <<ceğini farzedelim. Bir gün Süvari, çarkçıbaşıyı çağırarak €rtesi günü öğleye doğru * hazır bir halde bulundu. ha, ep edeceğini söylemiştir. T süvarinin ağzından çıktığı i m itibaren gemide bir faali- Bana amıştır, herkes bir işle en Bugünün son sistem gemisinde makineler müte. <n harekete hazır bulundurul. veraber bir kısım makine par mez temizlenmek ve nak icap eder. Sün öğleye doğru bir sarnıç ii distroyerin bordasma yana- Mürettebatın içmeleri, yıkan» için olduğu kadar kazanların vaz lâzım olan tatlı suyu mah- İki ömeliye henüz ikmal eğilmiş. Mardan mubhribin Meliki eylemek işi gelir. Zira & Pür, 'p bulunursa bulunsun su- çay Zakını, mayi mahrukunu, de gsini Bi almış olmük mecburiye Hay, toy Iı FE TA Hi / ie halde makine ve kazan da i dolaşır, makineleri ve ocak- ir len geçirerek her şeyi teftiş iğpaakiş bokkalarıın dolu olup Mik, ni, yağmn her yerde ve len; yla dolaşıp dolaşmadığnı | görüp her şeyin yolunda yakma kanaat getirmesi lâzımdır. | n birkaçını açtırarak ıska- İ © teshin satıhlarının temizli | | etmeyi ihmal etmez. | $t muhtelif yardımcı rden mesul olan çarkçı za- iklilerinden'de idarelerine 9lan makinelerin bir kusur- #ksiklikleri olup olmadığını ea € sayet tamiri icap eden i ke bu tamiratı yaptırdıktan n dairesini bir kere daha Beçirir, a an bu suretle her şeyin ; Sony, uğuna kanaat getirdik. alev li makine dairesindeki husu” bie ie iner. Kaptan köşkü na- : Börek isinin her şeyi bir ba- a İeceği bir yer ise makine l mevkii de bütün emir NO Mag 3 erlerin, manomet- Dy kon ineni Na trol in devir adedini gös 2 saatlerinin, buhar taz” iü di rakamı miktar sar- ratini gösteren müş- Ty planmış olduğu bir yerdir. Kayn ibreler, biribirleri nini eler, biribirlerine sa- l driresinin etrafındaki kurdan, Yılanlar gibi büküle inceli kalınlı bin bir bugünün çarkçı ba. e ar Deniz müsahabeleri Asri bir harp gemisi KOPEKTEN harekete nasıl hazırlanır ? KR meme ..4. Cemalettin Saracoğlu hareket eden herhangi bir | Bemisi, hangi devlet bahriyesi. | , erin hareketi günü çarkçı İ dağında ikinci çarkcı zabiti bu- De yeri şısı cidden müşkül bir vazife sahibi» dir. Çarkçıbaşı kumanda mevkiinde bir taraftan süari ve yahut seyir za. biti ile diğer taraftan da kendi emrin- de bulunan diğer zabitlerle daimi temas halindedir. Saat yediye o yaklaşmaktadır. Muhrip öğleye doğru hareket ede- ceğinden çarkçıbaşı ocakların yakıl- ıçın emir verir; — Fayrap! Nöbetçi olan çarkçı zabiti bu em ri derhal kazan dairesine tebliğ eder ve kazan dairesinde mini mini bir elektrik lâmbast parlayıp söner. Bu işaret üzerine ocaklar tutuşturulur. Şimdi muhribin iki bacasından yükselen kesif ve siyah duman bu- İutları geminin birkaç saate kadar hareket edeceğini gösteren yanılmaz bir alâmettir. Artık makineleri yavaş yavaş ısıtmak sırası gelmiştir ki bu dakik ve pek dikkatle yapılması icap eden bir ameliyedir. Yüksek tazyikli stim birdenbire tarbinlere salıverilecek o- lursa soğuk olan makinelerde su husule gelebilir. Bunun için makine- ler yavaş yavaş ve tedricen ısıtılır. Bugünün tarbin makinelerini hu sulü dairesinde ısıtmak için üç saat- lik bir zaman lâzımdır. Tarbinlerin baş taraflarma yer leştirilmiş olan mikrometirler her tarbindeki kanatlarım tedrici inbisat- ları saniyesi saniyesine gösterirler ve bu inbisat matlüp dereceye geldi mi makinelere artık yüksek tazyikli stimin salıverilmesinde bir mahzur kalmamış demektir. Çarkçıbaşıya her çeyrek saatte bir makinedeki inbisatm derecesi ra* por edilir ve çarkçıbaşı aldığı malü- mata göre ısıtma ameliyesini hızlan- dırır ve yahut yavaşlattırır. Saat on bire geldiği zaman tar- binler ısmmış, her sey hazır olmuş" tur. Bu mubrip artık harekete hazır bir hale gelmiş demektir. Artık çarkçıbaşı makineleri tec- rübe etmek ( emrini verir ve gemiyi samandıraya bağlıyan opalamarları fazla yormamak şartiyle © tarbinler hafif hafif harekete getirilir. Bir taraftan makinelerin munta- zam çalışmakta oldukları bu suretle kontrol edilirken bir taraftan da ma- kinelere girmesi ihtimal dahilinde o lan su ve hava dışarıya defedilir. Tecrübe müvaffakıyetle hitama ermiş olduğundan çarkçıbaşı süva- riye makinelerin hazır olduğunu ra” por eder. Birkaç dakika sonra borazanlar ve çan sesleri güverte efradını demir mevkiine cağırdıkları zaman makine dairesindeki zabitan ve gedikliler de kendilerine mahsus olan mevkilerde yerlerine geçerler ve müş'irlerden gözlerini ayırmazlar. Kumanda borusundan emirler aksetmeğe başlar ve bu emirler har- HABER — Ak HAKİiKi BiR VAKA: İstanbulda senelerce oturmuş bir ar- kadaşı onu yağlı bir iş bulurum vaadile kandırmış elinden birkaç lirasını müşte — İşe girince ilk aylıktan, oyarsı benim, razi mısın? Köydeki çocuklarile karısma bir ay sonra para yollıyabileceğine sevinerek istenen vaadi vermişti. Büyük bir apartıman kapıcısı olan arkadaşı, yanında mizafir ettiği köylü arkadaşına pek kısa bir zamanda iş buldu, Birkaç apartıman aşırı daha u- fak bir apartıman kapıcılığı uhdesine tevcih olundu. Daha ilk gününden en üst kattan bir kız cıyak cıyak seslen- di: — Ali... Yukarı gel, Merdivenleri nefes nefese çıktı. Öte. beri ısmatladılar. Tam birkaç basamak inmişti ki bir kadın sesi, merdivenleri çınlattı: — Jolinin yiyeceğini unutma! Bu da ne? Ali Joliyi ne tanır, ne bi- lirdi. Bu da kimdi? Ya evin efendisi, yahud da bir çocukları olmalı idi: Afal- ladı. Dönüp sorsa ayıp olmaz m: idi? O, böyle tereddütler içinde iken dairenin kapısı küt diye kapandı. Ali, kan ter ter içinde İndi, döndü, dolaştı. İsmini bile anlayamadığı bu adamın yiyeceği acaba neydi ki? Bu kadar ter dökmiyecekti. Meğer Hüseyinin hakkı varmış, apartıman ka, pıcılığı da bir sanat imiş.. Mademki bu kadar zordu. Hüseyin kendisini ne diye evvelâ yamaklığa, uşaklığa ver- memişti, Bir yandan ona küfrediyor, bir yandan da ter dökerek alt katta do. laşıyordu. Nihayet karar verdi. Gidip sorâcak- tr. o Zile dokundu. Saniyede içerisini çınlatan zil: Koşuşmalar oldu. Kızla bir kadın göründü: — Ne var, para mı yetişmedi? Başını önüne eğerek söyliyebildi: — Beyin yiyeceğini unutma dediniz. Ne alınacaktı. Malâm ya yeni geldim Kadın gülerek cevap verdi: — Ha, pardon... Pardon.. Biz senin yeni geldiğini unuttuk. Joliye şeker â- lacaktın.. Ama sen yenisin.. Bilmezsin kızla beraber gider, şekerciyi öğrenir. sin, , Tehlikeyi atlatmıştı. Kız atıldı: — Sen demincek Yoliyi beybabam zannettin ama yanıldın.. Beybabamm ismi İrfandır, Annesi ilâve etti: — Ama, Joli de bizim yavrumuz, evlâdımız, canımız, ciğerimizdir. Eyvah! Bir çam devirmişti. — Affedersiniz efendim. Allah siz- lere de, ona da uzun ömürlerler versin. Kıza annesi para verdi. İkisi beraber hayli yürüdüler. Büyük bir şekerci dük kânına girdiler. Kız Jolinin sevdiği şe- kerleri Aliye gösteriyor, bir yandan da kâğıt kutuya koylduruyordu, kız, pa. ket tartılıp sarılınca şekerciye çıkarıp para verdi, apartımana döndüler Ali ne şekerciye giderken, ne de dönüşte kıza gene bir çam devirmemek endişe- sile hiçbir şey sormadı. Yalnız kız bir aralık: — Joli sana evvelâ yabancılık göste. rir, sonra alışır. Akşamları ara sıra al fi harfine tekrar edilirler: Sancak makine yarım yol geri!... — Sancak makine yarım yol geri çalıştı... — İskele makine yarım yol ilerit... — İskele makine yarım yol ile- ri çalıştı... Narin tekne yavaş yavaş döner, pervanesini gideceği istikamete çe- virir, — Sancak makine yarım yol ile- ril... — Sancak makine yarım yol ile- ri çalıştı... Ve muhrip, gönderinde bayrağı dalgalandırarak uzaklaşmağa başlar, biraz sonra ufukta kaybolur. İ A. Cemalettin 2 zim kadar seveceksin dedi. Buna şöyle bir cevap verebildi: — İnşallah. efendim. Beni severse memnun olurum. a Bir akşam yukarıya çağrıldı. Kapı açıldı. İçerden “haydi Jeli, haydi, diye sözler söyleniyordu. Ali içinden “has- ta yürüyemiyecek galiba ki koluna giri. yorlar, ben de davranayım,, diyordu 'Tam bu sırakla içerlerden bir köpek, sesi yükseldi. Arkasından da siyahir, beyazlı bir köpek dışarı fırladı. Aliyi görünce başını kaldırıp, dişlerini göste- rerek havlamaya başlayınca peşinden koşanlar: —A.. Joli, Joli, sus.. Ver elini toka et diye hep bir ağızdan seslendiler. ig İşi anlamıştı. Geldiği gün bey zan- nettiği, şeker aldığı Jöli meğer bir kö. pekmiş... Bikliği köpek, köyde evleri koyun ağıllarını beklemeye © yarardı. Köpek sevilmez değil, sevilirdi de,. A- ma bu kadar izzeti itibarı görmemişti. İsmi de zorlu, karabaş falan gibi isim- lere benzemiyordu ki. Köpeğin zinci. rinden tutmuş, hem yürüyor, hemde bunları düşünüyordu. O gün bir saat köpeği gezdirdiler. Döndüler. Köpek birkaç gün sonra A- liye alıştı. Alıştı ama Ali ona bir türlü ısınmıyor, ısınmak istemiyordu. Kendisi şu aparttımana geleli adama kıllı yemek ikram eden yoktu. Nerede bozulmıya yüz tutmuş, rakı o sofrası artığı yemekler varsa çağrılır: — AJ Ali yersen, ye.. Yemezsen fr- karaya ver derlerdi. O köyünde yemek artığı yemeye 2. lışkın değildi. Az yerdi iyi ve temiz bir kap yemek yerdi. İşte burdada öyle yapıyordu. Hani aldığı şeyleri de canı çekmiyor değildi. Apartımanın öteki dairelerinde oturanlara veriyorlar diye kızmıyor- du. Kim çok kazanırsa o kadar yemek de onun hakkıdır, diyordu. Fakat şu cn üst kattakilere Onediyelim. Biray koştuğu halde eline ancak üç lira sıkış tırıyorlardı. Ötede köpeğe İse... Bir gün mutfağın terkos borusu pat lamıştı. Aliyi çağırdılar. Şunu bezle tıka da şirkete haber ver dediler. Mut- fağa girdi. Vere bir bez serilmiş, bir tabak içine konan yeni köfteleri Joli gözünü kapa. yarak, dilini dışarı uzatarak (oyalıyor, sonra yutuyordu. Mutfakta da nefis bir köfte kokusu tütüyordu. Ağzı su- landı. İkinci bir döfa bakacak (ocldu. köpek, köfte parçası ağzında o hırla- mağa başlayınca işini bitirdi. Odasına indi. Köfteye müthiş imrenmişti. Yeme. ği olmasa idi hemen alıp pişirecekti. Költe kokuları burnunda (— tüte tüte fasulyeye kaşığı attı. ... Günler geçiyor, Ali sık, sık Jliye çe- şitli yiyecekler alıyor, içeriye girdikçe yediği nefis pirzolaları, (o pastaları(da görüyordu. Köpeğe müthiş düşman kesiliyordu. Rahatı, huzuru bu yüzden kaçmıştı. En çok kızdığı şey, (köpeğin bir şey yerken kendisine hırlaması idi. Elinden; gele mel'unu temizliyecekti. Ama 2 Nihayet bunca zamandır duyduğu astırabın. intikamını N aimiya muvaffak olmuştu © gezmeye de götürürsün, hem bak bi- İNTİKAM! Anlatan: Y. R, Gnen GP AZMAN ALAZ eh peğe ve efendilerine bir oyun oynıya- câktı, Çünkü bunu hem köpek, hem de onu sevenler hak etmişti- Günlerce düşündü, kararını overdi. Kendisinden sonra köyden gelmiş da- ha genç birisile anlaştı bu, Unkapanm. da bir han odasında oturuyor, işçilik yapıyordu. Bir akşam kız, köpeği Alisiz çıkart. mış, gezdiriyordu. Zinciri elinde idi, ama bir ucu köpeğin boynunda takıl değildi. Joli atlaya, sıçraya, ileri, geri kalarak dolaşıyordu. İşte o akşam nasıl oldu da bir karga- şalıkta Joli birdenbire ortadan kayıpla. ra karıştı. Kız döndü, her tarafı araldr. Jeli yoktu. Apartımana koştu. Hepsi sokaklara döküldüler. Fakat, beyhude,, Jeli yoktu, Gece en üst katta ağlayan ağlayana Köpek çoktan Unkapanındaki odayı boylamıştı, Ali aylardanberi ik defa rabat bir gece geçirdi. Ertesi o akşam arkadaşına misafir gitti. Bir kilo pirzo- *a aldı. Karşı, karşı oturdular, Köşede de Joli bağlı duruyordu. Biraz evvel ve rilen ekmekten biraz yemişti. Pirzola kokusunu duyunca ve Aliyi de görünce (Okuyruğunu © oynatarak yaltaklanıyor, yerlere sürünüyor havı. yordu. Ali pirzolayı yağları ağzından aka, a. ka yerken döndü: — Sus it! Burası babanın evi değil diyerek aylarca beslediği kinin ilk acı» sayhasınt savurdu. Sonra; — Bekle,. Kemiklerini tabif verece- ğiz. O kadar insafsız değilim, dedi. Geç vakit apartımana döndü. Yuka- r: kata çıkarak Ohal ve hatır sordu. — Ah sorma Ali.. Joliyi bulamadık. Gitti. Yavrucak. Gazetelere ilân ver. dirdik. Gene getiren olmazsa belki kay- bolmad: çaldrlar, Artık o zaman yan da yan.. Senin de kulağında olsun. Bulup getirene elli Jira vereceğiz. — Ne talili hayvanmış! uğruna elli Jira verilecekti. O köpeği böyle bir maksatla arkada» şına tutturmtş değildi. Sadece birkaç gece karşısına geçip onun yediği şeyle, ri yiyecek, sonra da artıklarını ver&- cek, intikam alıp köyline dönecekti, Fakat ortaya bir de elli Jira çıkıyordu. Ertesi akşam gene arkadaşına gitti: — Köpek daha burada beş gün ka- Tacak. Sonra götürüp (diyeceksin ki “efendim köpeği sokaklarda çocuklar kovalarken buldum, aldun. Fikat sabi, bini bilmiyordum. Arkadaşlar gazete okurlar. Bana adresinizi söylediler. ge- tiridim,, sana elli lira verecekler.. Onu al, senin hakkındir. Yalnız benden bah- setme. Beş gün sonra Joli bir akşam apar. tımana çıkageldi. Üst kat neşeye bo. ğuldu. Fakat köpekte bir dermansız- lık hissediliyordu. Koşup zıplayamıyor, arsızca yaltaklanmıyordu. Bir haftalık hapis tesirini göstermişti. İ ... 2 On beş gün sonra Ali köyün kahve. sinde anlatıyordu: ş — Bir köpek yüzünden (senelerce methini işittiğim İstanbul bana zindan oldu. İti buraya getirip Hanyayı, Kon- yayı gösterecektim ama. vicdanım el-. gimdi de

Bu sayıdan diğer sayfalar: