30 Mayıs 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

30 Mayıs 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tarihi macera ve aşk romanı — $i — / Yazan: (Vâ - Nü) Küçük Osman, yanındaki Zâbitin belinden tabancasını çekti, Itiraz eden asilerin reisinin alnına bir kurşun yapıştırdı. Herifi devirdi Geçen kısımların hülâsası Maitalı korsanlar, Sünbül ağanın İ- ingti yüzünden bizi basmışlar, esir Fakat Sümlbağa da Şimdi, onun ve a€. vaha z kadı Mehmed alları ve kadınları asi korsanlar arısında yağma ediliğör, | adınlarıma, kor- sahlar tarafından tanrruz oluyor. Bu sanada bir müdahale oluyor. * 5 öldürü Mehmed efend — Davranmaym!.. Hepimiz şöşa kaldık. Zira, şaşılmı- ak bir manzara değildi ki... Böyle haykıran, küçük Osmandı... T nereden eline geçirmişse, bir duruyordu. Sağ sol yumruğu. mu beline dayamıştı. Kaşlarını çatmış- tr. Göğslinii dışarı çıkarmıştı. Tam manasiyl Herkes sustu. Bü dindi. Ona bakıyorlardı. Gülmek mi, takdir etmek m Iâzimgeldiğini anir yamamıştım, Küçük oğlan: — Tercüman? . diye haykırdı. Adalrrum, hemen ileri atıldı; — Şunlara söyle bıraksınlar şu kız- arı, kadınları... Yoksa hepsini mahve, değim. Şimdi artık hortumla su at. ini de öğrendim. Bu numara. ) pamazlar... Hepsi karşımda saf ol r. Zira, ahdediyorum ki &- teşleri Kaptan bile telâşa düştü: — Aman be çocuk çocuk değilim... —B yüğ Çünkü Ruhan bü- hıristiyanlık bana raüyesser oldı Bilmiyor musunuz ki, peygambe: hazreti İsa da, do. ğar doğmaz konuşmuştu. Meşaleyi sol eline slâr, Sağ eliyle | ıstavroz Çi dı. Bir an yere çöktü. | Şonra yine kalktı. Artık, Bütün azgın herifler büyülen iş gibi oldukları yerde duruyorlardı. Osman, onlara hitaben; Utanmıyor musunuz, reziller! « ykırdı. . Ben ki daha yeni bı. olmuş bir çocuğum... Ben ki istiyanlığn verdiği | yapıyorum. Siz... yeni hır'stiyanlara göstereceğiniz nü. acune bu mu r yet eğerek: müslümanlar sizin bu has i görerek “bizde böyle reza- Aman dinimizi değiştirmi. | Tercüma; de, bu sözl bir heyecan İçin- birer birer korsanların yordu. tığınız işin vahametini anla. dımız mi? Hıristiyan terbi yesiyle müş, dinleriyle daima gurur duymuş olan o anlar, küçücük Osmanın söyledi. ği bu sözler üzerine başlarını önleri. ve iğdiler. Osman — Anlı ykırdı: imız mı diyörum size? ildi: — Anladık Osman güğredi — Öyle mızmızsa konuşmak olmaz. ksek sesle hep bir ağızdan haykr- rın! ' — Anladik” — Eh, öyleyse, affedilmeriz muhte. meldir. Fakat her şeyden evvel, bu ka. dımları bırakm, zaten — kurtulmuşlardı. ya toplandılar, Deminki yerlerine girdiler. — Siz de şu tarafta cemolun. ük çocuktaki ne büyük iradey- di böyle... Onda nasıl bir şef karak. teri vardı, Ko Jar, itaat ettiler. Osman, amirals döndü, — Ne duruyorsun? — Vazifeni yapsana... Zabitlerine €. mir veri Şunların ellerin! bağlasın... Sonra öteki gemilere işaret çek. Yar. dme tayfalar göndererek buradaki vazifeleri devir alemlar... Haydi... Dudağı yarık haykıracak oldu: — Fakat... Küçük Osman, nda duran bir zabitin belinden bir tabanca çekti. Ateş etti. — Ah... Dudağı yarık, yıldırımla vurulmuş nicilik, hitabet ve sair det Giğini bilirdim ama, sanatta » ce ilerlediğinden haberim yoktu. Te- vekkeli değil, padişah deli İbrahim o. nu o kadar severmiş, Doğrusu, pek ca. na yakm şeydi bastibacak... Top gibi atik, cıva gibi müteharrikti... — Asi korsanlar!.. . diye haykırdı. Reisinizi ne hale getirdiğimi görüyor- sunuz... O, yalnız isyanmın ceremesini değil, demin öldürdüğü zabitin de ka- ninı ödedi. Siz, şimdi küçük kabahat. ti birer ferd olarak kaldımız... Birkaç gün hapisle işi atlatırsmız. Fakat sa- kın yeniden bir pot kırmayın. Haydi bakalım... Biribirinizin ellerini kurak. Jarmızla bağlaym... Öteki gemiler ge. lip de bize yardım ettikleri vakit si. zi tamamiyle itaat halinde bulsunlar. Korsanlar, küçük bir vücutta bu ka- Gar irade karşısmda itaatten başka ça re bulamadılar, Amiral öteki gemilere (yaklaş) işareti Onlar yakla. şmecaya kâdar bütün asiler teslim ol- | muştu. verdi. (Devam var) Sağlık öğütleri : Boğmaca öksürüğü Boğmaca öksürüğü umumiyetle ba. | har aylarının başlangıcları ile sonba. har sonlarına doğru en yüksek had- di bulur. Öksürüğün patlak verinesi zaman. | larında iklim şartlarmın büyük tesiri olur. Hava, soğuk, islek ve güneşsiz olunca bu bulaşık hastalık dah& uzun sürer ve daha ağır olur. Anneler: “iyi ki oldu, yavrum bir an evvel atlatır,, demekle kendilerini avutmak isterler, Fakat bu doğru bir düşünce değildir. Bünyesi nazik olan bir çocuk boğma öksürüğünden hay 1 zarar görebilir, halbuki yaslı olan. lar buna karşı daha iyi mukavemet e. derler. Boğmaca öksü bir çocrkta bronşit, bronaö-xatüree, göz iltihabı ve kalb zayıflığı gibi neticeler yapa. | bilir. Demek ki çocuklarımız: bu bulaşık İ hâstalıktan mümkün olduğu kadar ko rumamız lâzımdır. Kalabalık yerlerde boğmaca öksürüğünün çok çabuk bu. lağtığı unutulmamalıdır. Çocuklara temiz hava daima lâzım olduğu gibi, bilhassa hastayken elzem dir. Zatüree İle boğmaca öksürüğünün en $on tedavisi temiz havadır. Boğma. ca duruncaya kadar çocuğu o Kapah bir yerde bulundurmak düşüncesi Sa» kattır. Çünkü temiz hava alan çocu. ğun daha iyi yediği, uyuduğu ve isti, rahat ettiği isap edilmiştir. Hava & cak ve hoş olmak şartiyle çocuk dai. ma İemiz hava almalıdır. Boğmaca öksürüğü mikropiarının inkişaf müddetleri iki haftadır: yani ço cuk boğmacalı bir hwta 'le temasın. dan iki hafta sonra hastalığa tutulur. Hastalık ilkönce soğuk algınlığı gi. bi kendini gösterir, sonra öksürük baş lar. Öksürüğün başlangıc! en tehil devredir. Çocuk çok uzun süren öksl- rük dolayısiyle ekseriya gidasmı mi. desinde tutamaz ve kusar. Bu yüzden de boyuna zayıflar. Tehlikeli devrede hafif besleyici mayi halinde verilme. Hdir. Küçük gövdeyi besli bulundura. bilmek'için bü devrede balıkyağı ve buna mümasil müstahzarat ihmal e- dilmemelidir. Eğer çocuk pek fazla hastalık hiasetmiyorsa, eskisi gibi a. çık hava gezintilerine çıkarılmalıdır. Fakat öksürük nöbetleri her yarım saat yahut bir saatte geliyorsa çocuk bol havalı bir odzda yatağında oturtul malıdır. Yatakta “istirahat. çocuğun öksürük nöbetlerine karşı durabilme. sini temin edeçektir. Çocuğun rengi bozulur, yahut kalbi çok zayıflarsa doktor oksijen de ve. rebilir. Bazan doktorlar müsekk'n ilâç air da vermektedirler, Şimdi ise boğ- maca şırıngaları yapılmaktadır. Ger. gi bu şırıngalar çocuğu hastalıklar a. almaktan koruyamazsa da, nöbetleri kısaltmakta ve öksürüğün şiddetini a. zaltmaktadır. günün bütün imti- dadt altr hafta sürer. Bu çok yorucu hastalıktan Sonra nakahat devrösinin ehemmiyeti büyüktür. Doktor Haber, okuyucuları ârasında bir fıkra müsabakası açmıştır. Gönderilecek fıkra ların kusa ve hiç olmuzsa az işitilmiş öle ması lâzımdır Fıkralar, gönderenlerin imzaları yebyt müstear adinrile neşredilecek oOvaheray 0, ay içinde çıkacakların en İyilerinden beşine muhtelif ve kıymetli hediyeler Ves ir, Biz» bildiğiniz güzel fıkraları gönderi, niz. Denizin dibinde Becerik3.z bir tayfa bir gün kuman. | danın gümüş çaydanlığını yıkarken | denize düşürmüş. Hemen kumandanın yanına giderek: “.— Kumandan, bir şeyin nerede ol» duğunu bilirseniz, o şeyin kaybolmuş sayılır mı? - diye sormuş. Kumandan: — Tabii hayır! tayfa: — Sizin çaydanlığınızı kaybetme. dim, denizin dibinde olduğunu biliyo. rum, » demiş.. Rize: Mümin Ekrem Kayseride niçin yabudi yoktur Bir Kayserili yerde bir altın bul. muş, Bunu bir yabudiye göstererek: | — Bu ne? - diye sormuş. Yahudi: — Buna penez derler. Bana misin? — Veririm ama beni Şu çeşmeye kadar şötürürsen. cevabını verince, verir racıktaki Yahudi rezi olmuş, Köylüyü sırtına alarak çeşme kadar götürmüş. Köy- M“daha ileriye, daha ileri diye diyg kendisini gerin ta göbeğine ka- dar taşıtmız. Sonra da yahudiye: — Şuracıkta bir eşek gibi bağımır. san, Penezi sana veririm . demiş... Yahudi sitinı alabilmek hırsı na da razı olmuş ve anırmaya başla. olduğun halde altının ali anlarsın da ben Insanlığımal anlamaz mıyım Söylendiğine göre yahudilerin Kay geri s*mtine uğramamalarına bu bâdi- #€ sebep olmuşlur. Şehremini: /örahim İ sunuz / 30 MAYIS — 1937 Amerika cumhurreisi! Ruzveltin zabıta romanı Cim Bleyk kendini toparlamak ve lâ- kayt bir sesle cevap verebilmek için bü yük bir gayret sarfetti, — Hayır. Bir şeyim yok.. Yalnız, bu. gün, sizin müesseseye girişin'zin yıldö- sümü olduğunu zannediyordum. — Evet, sahi.. Lâkin bunu hatırla - yacağınızı hiç ümit etmiyordum. — Nasıl ümit etmiyordunuz, senedir sizinle mesai arkadaşlığı etmi yor muyuz?. Şarlot, dünyanı en mes'ut ve en güzel tebessümü ile patronunun yüzüne baktı. Bu tebessümde öyle bir mâna var dı ki ve bu mâna Cim'e okadar; sarih göründü ki, artık sekreterini sevdiğine şüphesi kalmadı. Fakat onu babeti ol - mâdan sevmişti, Bunu anladığı dakikada ondan ayrı, lacak mı idi? Evet, Şariot hayatta ken. ini kurtaracak kadar olgundu. : Onda , kadınlığına rağmen bu olgun - luktu, Esasen bir gün ona şöyle demiş» tiz — Beni herkes takdir ediyor. Zira, kendi kendime bugünkü vaziyetime gel. dim. Lâkin ben, sizin, benden daha çok müşküllerle uğraştığınızı zannediyo - rum. Ve Şarlot ona hayatını anlatmıştı: — Babam, İyood'un en meşhur avu » katı idi, Bir gün, m setvetini bir » den kaybetti. Parasını tevdi ettiği ban. ka iflâs etmişti. Bu darbe onun. için müthiş oldu. Kendisine inme indi. ÜŞ | sene, babamı, tekerlekli bir sandalyede taşıdık. Ona baktık. Bir gün, onu, sandalyesinde, öki bulduk. Babam öl. ! dükten sonra Ticaret Mektebine gir - dim ve bitirince alelâsul şöyle bir ilân verdim: "Stenografi bilirim. Bir mü essesede, ücretsiz olarak çalışmak isti - yorum. Bir ay tecrübeden #onra arzu edildiği takdirde küçük bir ücretle ça. lışmakta devam edebilirim... bu ilâna kaç cevap aldım, dersiniz?. — On, on iki! — Hayır, tam beş yüz. — Olur şey değil. — Bu beş yüz yerden birini seçtim ve bir ay çalıştıktan sonra © suretle hareket etmiştim ki, üzerime aldığım vazife için elzem olmuştum. Böylece... Hikâyenin alt tarafı malümâu. Şarlot Hop, o gün sekzinci senesini tes'it et - tiği bu müesseseye gelmiş, fakat biraz sonra, alelâde sekreter vaziyetinden hemen hemen şerik vaziyetine geçmiş . ti. Patronun kendisini teşvik etmesi Üzerine hukuk tahsilini de yapmışir. Şarlot, şerik rolüne geçmesine rağ - men, Cime karşı dalma patronu imiş gibi hareket etmiş, onunla öyle meşgul olmuştu. Bir gece, Şarlot, misafirliğ: gitmiş olduğu Cimin evinde, İlkann Eri Marşal ile münasebetsiz bir vaziyetini görmüştü, Buna rağmen Cime bir. şey söylememeği tercih etmişti. Şimdi ikisi de susuyorlardi. Sükütu ilk bozan Cim oldu: — Mis Hop, bilmem hatırlıyor mu - izinle Nellistonlara ma'salir git- tiğimiz zaman ortada karnından konu - şan bir hokkabaz görmüştük? Şarlot kulaklarına inanmıyordu? — Karnından konuşan hokkabaz mi? — Evet, çok tuhaf bir adamdı. Şarlot hatırlıyordu. Fakat Cim ne diye bunu soruyordu? — Yoksa, dedi, siz de lığa mı başlıyacaksınız? — Olabilir. Her halde'bu adam bana bir iş için İâzim. Nellistonlara bir sorup ta öğrenirseniz memnun olurum. Şarlot ona bit çok şeyler sormak is. tiyordu. Kendini tuttu, Ve çıkt. Bu adamı pekâlâ hatırlıyordu . İsmi Voro idi. Tuhaf bir adamdı. Kozmetikli siyah bıyıklariyle, harpten evvelki adamlara, kartpestallarda âşık rollerini yapanla - ta benziyordu Hem karnından kanusuver hokkabaz - hem de Sekiz | gırtlağından, muhtelif hayvanların tak » lidini yapacak sekilde sesler çıkarı » yordu Acaba Cim bu adamla ne yapa» caktı? Ne işi vardı? Şarlot bu adamı bulmanm Cim için hayati bir mesele olduğunu aklına bile getirmiyordu. Ne bilebilsin ki bu hok » kabaz, Cimin kendi kendisini öldüre * bilmesinde ilk şeriki cürm olacaktı? Şarlot odâdan çıkınca, Cim elleriyle başını tuttu, dirseklerini yazıhanesine dayayarak düşünmeğe başladı. Her seyden evvel, kendine bir,ikinci şahsi'. yet verstesi, daha doğrusu bulması Jâzımdı.. Sadece. ortadan, izini belli etmeden kaybolmak kâfi değildi. Son - radan bulunmamak, her kim tarafından aranılırsa aramisin, hattâ karşı karşıya gelinse bile tanınmamak ve bulunma » mak gerekti, Cim bu işte hem katilin hem maktullin noktai nazarlarını bir - leştirmek vaziyetinde idi. Cim değişecek, bir başka adam ola - caktı, yalnız bu işi herhangi bir aktör gibi yapamazdı. Aktör yüzüne biraz bo ya #irünce bu işe muvaffak olurdu. Lâkin aktör uzaktan görünürdü. Yakına gelince, her şeyin hakikati mey dana çıkardı. Unutmamalı ki, bir baş * kası olmak demek, bir başka ve yeni b maziye, bir konuşuş: tarzına ve başka bir sese, başka zevk » İcre sahip olmak demektir. Sönra isin mali cep$esi de var. Cim karısına, iki milyon dolar birakacaktı. Bu, onun faz la gürültü etmesine mâni olacaktı. Ge- ri kalan, yani beş milyon doları kendi - ne alıkoyacaktı. Bugünkü hayatından yegâne mubafaza cdeceği şey bu para idi . Ve bu hiç te kolay şey değildi. Çünkü bu beş milyon dolar, bir sürü esham, hisse senedi ve tahvilâttan mürekkep » ti. Bunları satabilmek, nazarı dikkati celbetmeden, servetini ne diye tasfiye diyor diye kimseye şüphe ettirme - den elden çıkarmak mühim mesele idi. Hem muhakkak ki, borsaya, bu kadar tahvilât ve eshamın arzı, piyasada iniş, çıkış yapacaktı. Sonra, bu para ile, fikrini tahakkuk ettirecek; büyük sahalar yapacak, spo * ru iatmin edecek,. Bu iş.de müşkül... Bir yerde bir milyoner kayboluyor, baş ka bir yerde bir milyonez zühur ediyor, Kaybolan miiy: in düşüncelerini, zü- hur edep miloner tahakkuk ettiriyor, derhal binbir sual! Aman yarabbi! Para ile hayır © işlemek te nz güç. Derhal güzeteciler harekete geçecek. Kimbilir neler yazacaklar? Belki de “İki şahsiyetli milyoner.. , “Asi Mister Cekil ile Mister Havt, diye serleyha koyacaklar. Hayır... Ha » Yıc... Adamakıll düşünmek lâzım, İn. san usul ve kaide ile hareket ederse her müşkülü yener Meselâ ilk iş olarak ses meselesini ele alabilir. Bunu becerğikten sonra, başka bir noktaya geçer. Çünkü, Cina sesini de - #iştirmeğe muvaffak olamazsa, yapa cağı diğer bütün teşebbüsler peş'nen muvaffakıyetsişliğe mahkümdur. Cim sesini, Nelliston da'gördüğü hokka « bazla birlikte değiştirmeğe teşebbüs 6. decektini Şu şartla ki Şarlet onu bula « bilsin. Şarlöt... Cim gözlerini . kaldırıp ve karşısında Şarlotu gördü, Şarlot ona sordu: — Yemek'yediniz mi?. Cim saate baktı, Üç olmuştu. Demek farkma vârmadan saatlerce düşünmüş. Vİ. Cim kusur işlemiş bir mektepli hali başka yürüyüş, takındı. Sönra aklına geldi, cevap ve - rTeceği'yerde sordu: —Ya sz? — Hayır, dedi Şarlot, halbuki bir ah. paba söz de vermiştim, Lâkin benio* kadar fazla sinirlendirmeğe başladı ki, artık kenâjsiyle alâkamı kesmeğe Hazar verdim,

Bu sayıdan diğer sayfalar: