8 Haziran 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3

8 Haziran 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

a a İsimlere dair Bizim Türk münevverleri İs- Panyol asilzadelerine benzedi. Uç *im kullananlarımız çoğaldı: Ah- met Emin Yalman, İsmail Müştak İayakon, Hüseyin Cahit Yalçın, Hüseyin Rahmi Gürpmar gibi.. Öy- 'e ya: Rahmi Gürpmar, yahut Ca- hit Yalçın dendiği takdirde, meşhur tomaner ile baş muharrir olduğunu tahmine imkân var mıdır? Eskidenberi, ismini duyunca bir Hasan yaşı hakkinda fikir edinmek tabil olurdu: meselâ Abdülbaki, Behlül, Hürriyet “İysel, ancak muayyen tarihi devir 'erde konulan isimler olmuştur. Müstakbel tarihşinaslar, bu adda bi- tine rastladıkları zaman, onun hangi Yilda yaşadığını — tesbitte müşkülât ! sekmiyecektir. Adı Hamit olan bir kek, bugün, otuzundan küçük o- maz. (Hürriyet ismini taşıyan bir Teiç kadınsa, istediği kadar yirmi Sİ Yaşında (o olduğunu iddia etsin, (908 sularında doğduğu e şüphesini #sla üzerinden atamıyacaklır. Ü; İsimli Türk münevverleri de, bu ta tİbİ devrenin hususiyetini üzerlerin taşıyacaklardır. * Soyadından en ziyade istifade *den vaktiyle tek isim taşıyan kim- seler oldu. Meselâ (Hasan bey) de 3ince (eski maliye vekili) diye tas- tihe iktiyaç vardı. Şimdi, Hasan Sa- ka, Ali Çetinkaya, Muhittin Üstün dağ vazıhtır. Esasen memlekette (o ekseriyet tek ismi olanlardı. Şimdiye kadar toyadlarını hâlâ almıyanların bulun ması şaşılacak şeydir; Bütün vuzuh- suzlukların önüne geçmek üzere derhal müracaat etmeli değil miydi? kımız, müracaat edenler arasın bile neleri var: « Bir köyde; üç köylüye: — Adınız nedir . diye sordum. Cevap verdiler: — Mehmet! . -— vehmet! — Peki, . dedim » Dedi? —— Kâtip bilir? — Nasıl “kâtip bilir?,, O'da ne demek? i — Vallahi o bir şeyler yazdı, ciz- di. Defterdedir biz bilmiyoruz! ... soyaaglarınız Büyük merkezleri taklit, küçük yerlerin âdetidir, Meselâ, Samsunda bir plâj yapılmış, adını Florya koy: muşlar, Amasyanm meşhur suyu” ha verilen isim de Çırçırdır. Onun gibi, Anadoluda, nice Aras'lara, Karacan'lara rastladım. Meselâ, Giresonda, iskeleden posta- haneye geçen ince yolda Üstündağ *oyadlı birinin tabelâsı vardır. Sı- vasta Peker tabelâli iki tanedir. Hele Cemal Nadir Güler'in soyadı, eski Mehmet Aliler kadar çok.. Bünler öyle tamim etmiş ki... ... Diğer bir hususiyet daha: Her- hangi bir (şehrimizin tabelâlarını Rözden geçiriniz, yeni alınmış soy- adlariyle eskiden mevcutlar derhal belli oluyor: Yeniler hep arslanlı, kaplanlı, kahramanı, öztürklü, hü. âsa kendini metheden fasileden... "ahut meslekindeği üstünlüğü ifa. eden fabriyeler.. eskiler ise, mü- tevazı şeyler; Ya bir yer ismini, yahut ecdadın mesleğine telmih ediyor. Çocuklara yeni konulan isimler- ! . memleketin her tarafında yeni türkçe isimlerdir.. Hatta, köylüler #rasmda bile Erdoğan, Bilge gibi ye- hi isimlerin pek çok yayıldığını gör- tim. Bir köy mektebinde, ekseriyet öyleydi (VA-Nü) Moskova yeni televiz- yon merkezi Moskovada yeni ve çok mükem- mel bir televizyon merkezi inşasına Saşlanmıştır. , Bu merkez, o muhtelif sinema ilmleri, artistik stüdyolarda oynan: makta olan piyeslerden parçalar, *Por toplantıları revüler ve saire ve- tecektir, , Merkez neşriyatma, 1937 sene- * içinde başlıyacaktır. Çirkefli sulariyie yinlerce vatandaşı <ehirliyen Bomon'i fabsi Istanbul konuşuyor , Umurca ve İ Feriköyün başk& yerleri gibi, çar- ıda pek temiz değildi, Burada satı. İ lan malların üzerinde, milyonlarca sinek uçugan tatlıcı, bakkal, Kasap dükkânları görebi Esnaftan birisine — Neğir bu hal: men cevab yetiştiriyoç: — Ne yapalım, başa çıkamıyoruz. Mahallenin pisliği bu semti bir sinek deposu haline getirmistir. İ © Feriköyünde pek bol olan kahveler. f birçok ihtiyarın otur- m Ve iye sorsanız, he- den birisinde, Nim rerek Besl sedasız duran ihtiyarlar. dan en ismın yanına sokuldum. — Ne iş yaparsın, sen baba! diye sordum. Bu sualime #apsade iki keli. me İle cevab verdi. — Biz buradakiler hep tekaüdüz. -- Ne tekaüdüm İ — Amele, reçber, Kuyucu... | — Bu işinde teaküdü Olur muy- muş! Diye hayret edecektim. Fakat ihti, yar sözünü şöyle tamamlağı; — Biz öyle tekaütlerizdir ki, ne te. | kallt maaşımız vardır, 56 dc arıyan soranımız... Eh, ibtiyarız, tabif; çalı, samayız da... Eğ gençliğimizde beş on para birik tirmiş, veya hayırlı ço- cuklar yetiştirebiln işsek ölünceye ka dar sürünmeden Yasıyabiliriz. Fakat çalıştığımız sıralarda akıllıca hareket | etmemişsek, halimiz dumandır.. Gide. ceğimiz yer doğru Darülâceze olur... Konuşurken, etrafındaki ihtiyarlar da hep baş sajlıyarak, bu sözleri tas. dik ediyorlardı. Bu sefer, bütün kahvedekilere hitap eden hızlı bir sesle sordu: — Mahellenizden he şikâyetleriniz var, bakalım sizin? Bu sualim cevabsız kaldı. Herkes dut yemiş tülbül gibi süsuyordu. — Canım, dedim. Biz mektuplar al. dık da, onun için geldik bural, hailede birçok dertler varmış, Bütün grup hep birden telâğa düş. tü. Bomonti fabrikaları- nın binlerce vatandaşı zehirle- mesine musaade etmemek lâzım Yazan : Haberci 15 senedir müthiş gerisin kenarında yaşıyan biçare bir dert yanıyor filân haberimiz yok... Hal DnunuZğ. Nasıl memnun Olursunuz, ettim. Burası belki İstan hayret en bakımsız mahallesi... — Doğrudur ama, n ettik diye bi n bizi İşe karıştırmayın.. lâzam ze mıza İş Sonra şikây' açılır. Bü Bu kadar korkak ve hakkını arama- sını istemiyen insanlarla daha fazla | konuşmak istemedim, bemen kalıveden dışarı fırladım. Ali ile beraber mahallenin üst t raflarına doğru yürüdük. Bu Kısım. vollar oldukça muntazamlaşiyordu İki üç sokak geçtikten sonra, nihayet Bu sırada yani- şan elbiseli bir okuldu ve — Amca ne olur nize... Benim snmem babam yok, diye armıya ba e 'p para çantamı çı. fer a ver, amca, di. de sw birikintisi kırk para verse, | ", sehirlenca mahalleden görünüşü (Feriköy:3) kadın Haberciye | ? yapıştı dikkatle baktım, henüz 12 musun ?, — Gidiyorum. Bunun üzerine bizim Âli — Peki, utanmıyor sana mektepte bunu mu öj sigara karşımızdaki küçük insan o kadar az | terbiye almıs, o kadur yüzsüzleşmişti | ki, Alinin azarmı gülerek karşıladı. — Bana bir sigara verin, diye hâlâ ısrar ediyor, peşimizi bırakmıyordu. Çocuğu ben de azarlıyacaktım. Fakat | düşündüm ki, onun bu derece düşme- sinde, kabahat kendinin değildir. Asıl suçlu, bu sukutuna mâni olamıyan naj moksanlarimızdır.. 00 nüfuslu o Ferikâyünün lâ gımlar (içinde oynamaktan (baş ka bir şey o öğretilemiycn bin. lerce çocuğu arasmda bizim rasgel. | diğimizin benzerleri vee yenisi türe şükretmemiz lâzımdı. (Devamı 4 İideniir KURUN'da: Kitap mezarlığı ve cenaze kitaplar Bizim (Kütüphane! Osmani) mizde de, bizde mâtban pek geç icad olundu. ğu halde, neler ve neler var! Bunların içinde zamanına göre, değerli eserler mevcuttur. Ede yatımız zayıf oldu. ğü halde gönüllü yazıcılar meydana birçok eserler koymuşlar. Araştırıla- sa küfler, paslar içinde bir- umulmadık bir kât var. Fakat cenazedir. Ruhsuz eri de, yarın, dünkü, ler gibi olacak, Zaman, bir yanardağ gibi, bugünün eserleri Üzerine külle, ruyor. Bir eser on, on beş, belki daha ziyade sene payidar olduk. tan sonra sahibi gibi unutuluyor. Bu kaidesin hiç müstesnası yoktur, (EL bette gider, gelen cihanel) demiş, Bizden evvel gelen bir meşhur adam, (Celâl i İleri) Türkiye ile müslüman komşuları arasındaki sulh tesanüdü Hilâfet ilga edildiği zaman, Avru. pada her şeyi boş emperyalizm ölçü. lerile ölçenler, derin bir gaflet içinde şöyle düşündüler : “Türkiye nan bir nüfuz ve kudret silâhını elden kaçır» dı, Hilâfetin ilgast hâdisesi üzerinden geçen zaman yalnız ön Üç seneden İ- barettir. Öyle olduğu halde ufukta hiç w az bir manzara belirmiştir. Bütün dünya, gözleri aşmış halde, buna bakiyor; 'Türkiy: lüman komşuları arasında sıkı bir te. sanlit ve birlik kurulmuştur. Fakat bunun temeli gerilik ve maziye bağlı, lık istiyen kör taassup değildir. Hede- finde hiçbir emel! yok. tur evi tecaviz Bunun aksine olarak bütün bu mem. leketler ç leşmişler, asırlarca süren uyküdan uyanmışlar ve biribirlerile sırf sulh ve yollarmda karşie laşmışlardır. Hepsinin » terek eme- li, kaybolan zamanı kazan lik mücadelesind n mücadele tanımamak ve dünyanm sulh ve istik. rarma müşterek bir set olmaktır. Bu tesanüdü duyan milletler, kendilerini inyadan ayrı bir saha halinde gör. yorlar, Bunun tamamile aksine ola- zetinin birliği ve a. şmakla ve bu birlik İ- tekemmülüne çalışmakla sulh en dürüst ve. asli birşe- kkuk edebileceğine kani bu- başka kilde t lunuyorlar (Akmsd Emin Yalman) CUMHURİYET"'te: Vindsor dükünün izdivacı artık Madam Simpson değil, asıl adile Mrs. Wallis Warfield evlendi. Canlı bir romanın son sayfası ka, hududu yoktur. gazeteler, halkın istifhamla.. I “Nasıl yaşıyor. Rangisi daha mes'ud görünü- “Sabik Kral tahtına hasret çe, Dikkat ! a A A Mahallelerinizde gördüğünüz bütün eksiklikleri, bütün şikâyet lerinizi, yapılmasını istediğiniz şeyleri, canmızı sıkan hâdiseleri her saat, ister mektupla, telefonla ve isterseniz matbaamıza gelerek bize bildiriniz. Muharririmiz, fotoğrafçıları mız ayağmıza kadar gelip söy lediklerinizi inceliyecek, şikâyet . lerinize veya temennilerinize © ga- zs'emiz #erciiman olacaktır. kecek m âmanımızda , şahane manımızdaki bütün & e rın sembolü haline gelen bu nın İbresini macera, ikkatle takib ediyor. On- ş muradına... Fakat Avrupa. da ne matbuat, ne de halk daha mura. dina ermedi: Dük dö Windsorla Wallis Wirfleld'in doğacak çocukları evle- ninciye kad hatta onlar da çoluk cocuk sahibi oluncrya kağar bu teces- süs devam edecek gibi görünüyor (Peyami Saja)

Bu sayıdan diğer sayfalar: