June 13, 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3

June 13, 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

——— ——— — Türkçe kitap k itibarını zanacak mı ? ,, Mektepler harıl harıl adam yetiş- Vor, Gazetelerin satışı artıyor. B?lîi' kitap olduğu yerde - sayıyor. & de daha geriliyor.. Satılmıyor, ttilmıyor, vesselâm! İ fatbuat umum müdürü Vedat $r'ün halk için kitaplar yazdır- Tak üzere giriştiği hayırlı tedbir, işin “Yarısıdır. Zira, bir de entellek- ;?."l için kitap meselesi var. Yalnız Stoğlu", “Kerem ile Asli” tar d_"' eserlerin çok okunması matlüp lmğllziır. Umumiyetle kitabın can İmazı Jazımdır. Ciddi eserden c- üf*i româna kadar her nevi kitap sa- Knalıdır. Halbuki abür cubur, karmakarır Deşriyat yapıla yapıla ve karlin Töyeti suüistimal edile edile, artık, Ürk okuyucusunda herhangi bir Side karşı itimatsızlık doğdu. ğrusunu isterseniz, diğer dil- lî'de debu tarz itimatsızlık veren taplar yok değildir. Fakat onlarm Yanında bir de ciddi seriler - vardır. Üyle ki, insan, daha vitrinden kabı- Babakar bakmaz, “bir klâsik eser”, hut “yeni çıkmış bir şaheser”, | Yahut “eenebi dahilerinden - birinin tcümesi * dir. . Ve emindir: Bu cilt içinde kötü bi Üslüp, fena bir. tabı, berbat. bir Mevzu olamaz, — mutlaka, mutlaka İidir. . Şimdiye kadar Türkçede bu tarz T anane kurulmamıştı. Fakat son Zamanlarda tabilerin böyle ünifor merakma düştüklerini görüyo” Tuz. Meselâ, “Dün ve Yarm,, serisi h_“kıundn kariin yavaş yavaş vazih bir fikri olmağa başladı. — Diğer tabilerde de ayni temayül Röze çarpıyorRemzi kitaphanesinin Bönderdiği ayni çeşit beyaz kaba bürünmüş altr kitap elimin altında- | Bunlar, “dünya muharrirleri- tercümeler serisi,, başlığını taşı- v Nasuhi Baydarın, Anatole Fran ö d?n tercüme ettiği “Theis,,, Şer Hülüsinin Andrâ Gide'den “İm- Moralist,,, Mustafa Nihadım Mak- &n Corkiden “Stepte”, Hüseyin Cî"î! Yalçının gene Anatole Fran- | te'den “İlâhlar susamışlardı,, , Mus- fa Nihadın Dostoyevski'den “Ne- Otka Nezvenova,, , Nasuhi Bayda- Tm Cabriel d'Annunzio'dan “Sı- Öntr', Sabri Esadın Andrâ Mav ?ois'den “Cephe sohbetleri", Halit Fahri Ozansoy'un Jules Renard'dan 'cil de Carotte”, Hüseyin Cahit Talçının Pierre Lati'den “İzlanda ikçısı,, Diğer tabiler de bu standard me- Takına düşmüşlerdir. Bu, iyi bir yoldur. Her halde, 9“* geçmeden bu serilerden birkaçı, Sbüründen tefrik edilecektir. Cid. Yeti, mükemmeliyeti şayi ola- faktır. Ve, Türk kairi: — Bizde de hamdolsun - kitap "kmnğn başlamış! - diye - unuttuğu bi ğa yeniden başlıyacaktır. (Vü: A Di eai Sökee lit SİR,/ Ingiliz Hriciye Nazırı Ankaraya geliyor Gelecek hafta orta Avrupa ve Balkan memleketlerini ziyaret - ede- tek olan İngiliz hariciye nazırı M. b enin memleketimize de geleceği Maber verilmektedir. M. Edene İngi- 2 hariciye nezareti müsteşarı Lord Tomborn refakat edecektir. , M. Edenle maiyeti memleketi- Mizde üç gün kalacaktır. Kaza ile çocuk Öldüren bir ihtiyar k _T"-l!fon idaresinin 75 yaşındaki olörifercisi Hasan dün akşam Sul- ._"“hmn sulh ikinci ceza mahkeme- inde tevkif edilmiştir. -i Hasan, Edirnekapıdaki bahçesi- €© giren 9 yaşındaki Ahmet adlı bir Ş:,C.uğ“" başmna sopasını atarak - iki Yerinden yarmış, çocuk hastahanede Slmüştür, Istanbul konuşuyor ! Bir kurşun (Süleymaniye:2) fabrikası, Süleymaniyeyi zehirliyor Bütün şikâyetler, kurşun fabrikasının bacası birkaç ek yapılmasından başka netice vermemiş Yazan : Haberci Bit an içinde bütün sokağı boğan du. man karşısında yanmızdakilerin ı.ııu na tağmen bunun * yangın olmadığına inanamadık. . Hele bizim Ali elinde fotoğraf, vat hiziyle dumanın çıktığı yere doğru koşuyordu. Arkadaşımın siyah — bulut- lar arasında göze görünmez olması an . cak bir kaç saniye sürdü. Ben de dayanamayıp yerimden fır » ladım. Dumanın içinde daldım. Yanım- daki gençler de peşimi birakmamışlar . dr. Dumanın bir oluk halinde — çıkıp bütün mahâlleye yayıldığı yere geldiği- miz zaman karşımda bir dükkân bul - dum. Etraf hayal meyal görülüyordu. Sonra duman yavaş yavaş hafifledi. Da. ha doğrusu göz gözü görür bir hale geldi. O zaman 3 — * Metre ileride şaşkın şaşkın duran Âliyi de görebil « dim. O da beni görmüş olacak ki, he « men vaziyeti kavradı. Makinesini kal . dırdığı gibi, üstüste bir kaç poz aldı. Bu sırada dükkâna baktım. Elleri, yüzleri, gözleri kömürden simsiyah 4—5 insan, bu boğucu dumanın arasın- da bir şeyler yapıyorlardı. Daha dikkat edince, bunlardan biri- sinin bir manivelâyı çevirerek ateşi ya . kan körüğü çalıştırdığı. karşısnda du- ran arkadaşının da ateşin üzerinde eri- mekte olan mayile Meşgul olduğunu, diğer ikisinin de kapıım yanında büyük bir demir kalıbı düzeltmekle uğraştığını gördüm. Burası bir dökümcü dükkânr idi. İş bitip döküm yapıldıktan sonra, düman da durdu. Hep beraber yürüdük, yürüdükçe hep dökümcü dükkânlariyle karşılaştık. Köşeyi dönüp te, yine baştan başa ayni dükkânlarla dolu olan Dökmeciler caddesine sapacağımız zaman, tam kar- şımıza bir hamam çıktı Üzerinde (Dök meciler hamamı) yazıyordu. Bu kadar münasip bir yerde ve bu kadar münasip isim almış bir hamam olamazdı. Çünkü döküm işleriyle Uğraşan Insanların mesleği, © kadar kirli ve pis bir işti ki, o civarda gördüğüm S0 küsur dükkân içinde yüzü gözü ve her tarafı kömür tozundan, kirden simsiyah olmamış, akçapakça denecek bir tek adama yast- geldim. Bu, çarşınım en eski ustalarından Rem zi usta idi. Dükkânı dığeflerinden'pdî farklı değildi.Fakat biraz daha temiz g0 rtünüyordu. Kendisiyle konuştum. Ba - na şunları söyledi: — Mesleğimiz hakikaten zor ve eri- yetlidir. Renmo tatlı bir meslektir de... Şimdi bizim yegâne derdimiz, bu çarşı. da elektrik bulunmaması ve bu yüzden dükkânlarımızda motör kuramamamız- dır. 20-30 metre ilerimizde clektrik var. Süleymeniyedeki kurşun fadrikasının bacast Fakat buraya uzatmak için şirket yüz - lerce İira İstiyor. Remzi usta burada s1 eliyle dük- kâi namoyu — İşte motörümüzü filân aldık, fa- kat bir türlü elektrik vermiyorlar. Remzi ustadan sonra çarşıda bir kaç başka esnafla da konuştum. Hemen hep si elektrik işinden bahsettiler. Sonra da bu kadar işçi çalışan — koca — çargıda hir tek umumf aptesane bulunmama - masından şikâyet ettiler. gösterdi ve devam etti: Civardaki yan sokakların köşe buca. ğında göze çarpan pislikler de bu şikâ- yetin en kadar haklı olduğunu ispat e- diyordu. Ben dökümcülerle konuşurken, ya « ortalığı kaplıyan dumanlar tıt — Şimdi, dedi, sİze asıl buranın ze hir membar olan kurşun eritme fabrika. sından bahsedeceğiz. “— Şurada rengârenk bir bacası olan İşte orası kurşun eritme fabrikasıdır. Çalışıldığı zaman, bacadan ne müthiş bir zehir tüt tüğünü bilemezsiniz. Bu duman bütün mahalleye yayıldıktan başka, asıl tahri batını, yanırmızdaki yedinci İlk mektep talebeleri üzerinde gösterir. Eriyen kur şundan çıkan bütün zehir, minimini binayı görüyor musunuz? yavruların ciğerlerine dolar. Bu yüz den, küçüklerin tenefüse çıkamadıkları ve pencereleri sımsıkı kapayıp mektep. te kapalı kaldıkları zamanlar çoktur. — Peki amma, bu müthiş bir şey, nasil olur da, şimdiye kadar şikâyet et- mezsiniz? diye sözlinü kestim. Karşımdaki genç güldü. Elini kaldır dı. Şahadet parmağiyle fabrikanın ba casını gösterdi: — İşte, dedi, şikâyetlerimizin neti cesil. Bacayı — görüyorsunuz, reni renktir. Bu baca eskiden kısa bir şeydi (Devamı 4 üncüde) HABERCİ Dikkat! ————mn Mahallelerinizde gördüğünüz bütün eksiklikleri, bütün şikâyet. lerinizi, yapılmasını istediğiniz şeyleri, canmızı sıkan hâdiseleri her saat, ister mektupla, telefonla ve isterseniz matbaamıza gelerek bize bildiriniz. Muharririmiz, - fotoğrafçıları . mız ayağınıza kadar gelip söy- lediklerinizi inceliyecek, şikâyet - lerinize veya temennilerinize ga- zetemiz tercüman olacaktır. na nındaki gençlerden birisi söze — karış saea&——'s—'î 'TAN'da Atatürk ve millet 'Türk milleti tablate karşı büyük bir mücadeleye başlamak üzeredir. Şimdiye kadar ziraatlmiz ok devrinden kalmıştı. Şimdi makine silâhmı kul. lanmıya hazırlanıyoruz. Bu sayede memleketin fedakâr ve çalışkan müs. tahsilleri, lâyık oldukları yaşayış se. viyesine az bir zamanda çıkabilecek- lerdir. Atatürk bir toprak memleketimnin önderi sıfatiyle bu mücadeloyi seneler ce evvel, tek başına açmıştı. Memleke, tin birkaç yerindeki boş toprakları makine ve su kuvveliyle aa zamanda mamureye çevirmişti. Şimdi tam Tür. kiye, makine silâhryle tabiat kuvvet- umumi bir mücadeleye arlanırken, Atatürkün bu güzel ma müreleri millete hediye etliğini duyu, yoruz. Büyük Şefimiz, feragat ve fedakâr. lık bususunda daima âörnek olmuş, hiç bir zaman millete faydalı olmaktan başka hedef tantmamıştır. Kendi sıkı nezaret ve alâkası altında vücut bulan güzel mamureleri millete vermesini, toprak istihsal hayatımızda açılan ye. ni çığır için yüksek bir irşat sayıyo- rTuz. Atatürk bu hareketile millete bir defa daha gösteriyor ki, Türk milleti birlik ve ahenk içinde yaşryan mes'ut bir ailedir, Atatürk te Bu ailenin sevgide ve fedaküârlıkta dalma en ön. de yürüyen sevgili başr ve relsidir. (Akmet Emin Yalman) CUMHURIYET'te: Eğer Fransa acizse... Dünkü kardeşler dediğimiz ve ya. rın da öyle olmalarını istediğimiz Su- Tiyeliler, kendilerile iyi münasetetler tesis etmekliğimize imkân bırakmaz. larsa bu onların bileceği bir şeydir. Bu takdirde muvafık ve muhalif bütün Suriyelilerin bilmeleri lâzımı iki haki. kat vardır: 1 — Hatayda kargaşalıklar yaparak ırktaşlarımıza getirecekleri ziyanları behemehal kendilerine ve sğır surette tazmin ettiririz... 2 — Hataya karşı yarattıkları em. niyetsizliği tamamile bertaraf etmek için hududu Suriyenin neresine kadar lâzmmsa orasına kadar götürürüz. Eğer akılsızlık etmekte devam eder- lerse Suriyelileri bu akıbetlere uğra. maktan yalnız bir tek mandater dev. let değil, bütün dünya bir azaya gelse kurtaramaz. Akılsızlığın bu derecesi terbiyesizliktir doğrusu. tropol Fransasının hüsnüniye- tinden eminiz, Fakat işte ilk adımda karşımıza gene Frangız müstemleke memurları çıktılar. Onlar Fransanım teklifile harekete gelen Mületler Ce. miyeti kararına rağmen bir takım ca. hil ve girret Suriyelileri taşkınlık yap. mağa sevkediyorlar. Ameli olarak Hataym emniyet ve asayişinden bugün Fransa mes'uldür. Suriyelileri bu meselede ne yaptıklarır nı bilmiyen gayrimes'ul! yaramaz ço. cuklara benzetebiliriz. Gerçi bu yara. mazlıklar cezasız kalmaz. Fakat işin maddi ve manevi bütün mes'uliyeti Fransanın omuzlarmdadır. Eğer Fransa vazifesini !fa etmekten ücizse biz Hatayı üç beş Arab çapül- * | cusuna kargı muhafaza etmetkten üciz k | kalamayız. ine karşı ha * Hükümetimizden rica ederiz, vazi. yetin tam bu hadde gelmiş '”lan hakikt ve ciddi icablarını gözününde tutsun. Milletler Cemiyetinin kararını yeri. ne getirmeğe bugün biz Fransadan zi. yade borçluyuz. Onun Suriyedeki alâ- kası ârızi, bizim Hataydaki vazifemiz candandır da onun için. (Yunus Nadi) | Iş başında iki kaza Dün gene iki işçi yaralanmıştır. Cibalide Vitalinin demir deposunda çalışan Ahmet demir delerken maki- ne kaparak sol elinin şehadet parma. gını koparmış ve İzmire hareket e- den Ankara vapurunu çeken Kad: riye romorkörü tayfası Nusret de halatı çeken kancanın — kurtulması neticesi yarılmıştır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: