June 28, 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 11

June 28, 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

28 HAmAN — 1937 l AMİTTE eserine küyyetle, — hattâ . daba yüksekten refakat etmiş bir | taraf da gahsaydı. — Diyebilirim ki ! Onun şahama ve hususl âlemine — eserinden fazla hayrandım. Onu, 1828 aeffesinde tanı- dım. Beni müşterek hir dost, salim zevk ve » Snlayış sahibi, münekkit Abdilhak Şinasi - na takdim etti. Umum! harp senelerinde, 15 14 yaşlarında bir Bahriye mektebi talebesiy ken bir gün Tokatliyanın önünde ona rastgol miİş ve kendisine askeri selâmların ea hür metlisini vermiştim. Hâmit bana, ne ince ve Zari mukabele etmiş ve ben de vekadar he yecanlanmıştım . 1029 senesine kadar onun!s bülün tamaarm bu kadardı. Küçüklüğümde, 12 yaşımla — 18 yaşım arasında, beni rakipsiz bir mikyasta dolduran, bazı mısraları bir CObacamlon) ba L liade beynimi oyun Hâmid, o başka... Moclle ve humusiyetine girer girmez, kar gemda dünyanın ca zarif İnaanını — huldum Giyiminde harikulâde bir zevk ve şahsiyet Vardı.Jostleri, hareketleri, eşaiz bir soyluluk, olgunluk merkezinden idare ediliyordu . Bir mâbet çehresi gibi muhteşem minı, in » , şüpheden birer kavrıia şeklinde kaşları, mü | teazzım burnu, müstehzi ağzı, narin gövdesi, mevzun ve asil bacakları, potinlerini zarafe tine rümeden ince, uzun ayaklarile o ne güzel Bir insandı. ğ 'Tabim ki havasını çok zahmetle bulur. ve ekseriya muhitini yadırgardı, önun meclisin | de ber türlü samimi tezahürlerine izin vece j Bilecek manevi hir konfor bulmuştu. Huzu runda ileri geri, serbestçe bütün fikir ve he yecanlarıma yol veriyordum. Bu halim oaun çok hoşuma gidiyordu. Ben söylerken dikkut l4 dihlediğini seziyordum. Bazan bir takımı insanları ve hâdiseleri karikatürleştirdiğim bir takım aforizmalar yaptığım zaman kah kabalarla güler ve belki beni tasdik ederdi. Fakat umumiyetle ne düşündüğünü anlamak mümkün olamazdı. Öz benliğini asla meyds Na çıkârmaz, onu kendisine — saklar, en sev diği Insandan bile kınkanırdı. Pa büyük meseleleri bazan tek bir vecize , *t Yavırla halleder, hiçbir sistem — kurmar, ü İyetle fikri pozlayonlardan ziyade ruh! (Attitüde)yler takınırdı. Ona defalarta kendi sinin anlaşılmamış, fzah edilmemiş btr aanat kâr olduğunu söylemiştim. Onu ancak yeni mesli izah edebilecekti. Yeni nesliler, islika metlerini ve dünyalarını tayin için, Hâmtdi izaha, dolayısile tarih (Critârium)larını tesi S ge borçluydular. Anlaşılamamış olduğu bakkındaki biricik (Argument)nrm, ona yapıştırdan (Düihlt w Zam) yaftasıydı. (DAhlİ azam) da ne demek » tir? Bir gey, bir aser, bir şakız, bir hâdise izah edilir, üzerinde fikir tmal edilir. Yüksek, büyük, darin, ulu, yüce gibi ketimeler, içinden incisi düğmüş istiridye kabuklarından farksız geylerdir. Bunlar bir tahlil ve teşhise baflı olmadıkça, kendi kendilerine hiç bir şey ifa de etmezler. Anrak tembel ve âcla mizaçla İ rın bir hâdiseyi izahta kullandıkları — hileti kalkanlar olurlar ve umuümiyetle, aşafı ve | yürdakçı Up edebiyatına unaur — vazifesini * görürler. Hâmid bu aforizmaları zevkle — dinler ve (Dâhit azam) lAkabından, benden fazla mü teesair görünürdü. Klimin ayasını tavana değ Tu çevirip: Boı-î. Sorma! derdi —. Anlaşılmamış olmak balhsine - gelince, t0 , Bakika anlaşıtmadığına kaniydi. Nitakim son manzümelerinden birinde: Bea eminim ki devri huzarda Yazdığım şeyler anlaşılmıyacak. Demedi mi? h Her nedense bilmem, benim kendisini be. genmediğiki zannederdi. — İllde birde, söz bana intikal ettiği zaman, dostlarına titrek parmaklarile beni gösterip: — ©, beni beğenmez... Derdi. Bir gün çok.güzel bir vesile doğdu. Hümidin öz benliğinden bir san — koparmak fırsatınt buldum. Gene beni gösterip: © — O, beni heğenmez.. Dedikten birdenbire ilâve etti: — Bent beğenmemek. kendisini beğenme mek demektir. Şöyle bir mukabeleden kendimi alamadım: — Demek bende, kendisini de beğenmiyen bir iktnel (Ben) var. Haklı haksız, bü muhbelem.xxr Küsteh . Hayran olduğum İnsanı, n beğen diğimi süylemeğe vesile çıkmişken, öra, insa nn kendisini beğenmemesi 1â2rm geldiğini ihtar derecesinde bir mukabeleyi.keza bağan medim. Fakat endişem. Hâmidin höşuna gitmiş olncak ki: — Haza' dedi ve Tüstü. AMİT'te çok merak ettiğim şeyler dan biri de anun, gençliğinde, Av Tüpnir tabirince bir (Crime « Tntel deetüel) bir fikir bul gekip çekmemiş ol — duğuydü. Bu (Criae - ntellectuci) bence çok — mühimdi, Çemiyetimizden, ailemizden, — mektep ve kttaplarınımdan, bir lemrivaki) halinde al harırtop bir ktinatla hesaplağmamız a (Orlan « İntellectüel), cina, zekâ çekip çekmediğini ona sordum. Bir iki saniye CevaAp Vermedi. Gözlerini, görlünmez bir Dok taya dikti. Çenesindeki eii, ağır ağır dizina düştü. Beni, vereceği cevabın ehemmiyetine davet eden bir hazırlık yaptığı belliydi. Şöyle dedi: — Bundan çok evvel, elti altmış szene ev vel, Rizede bulunan kardeşimin yanındaydım. İşte o zaman, dediğin bulrana düştüm. Bu öyle giddetli bir bubrandı ki aklımır kaybede çcek Bale gektim. Rizemin Gağlarına çıktım. Beynim mesete doluydu. Her şeyin aalını kur eniryor, hiçbir şeyi halledemiyordum. Artık. gehre dönemez, normal hayata katılamaz ol muştüm. Nihayet âkibetimden — ürktüm ve gehre döndüm. Bu sözlerden sonra — “Adaim sen da.., der Bibi. elinin çok busuzl bir hareketile hulsa etti: — Kalabalık nereden — gkliyorma © tarafa iştirak etmeğe karar verdim. Ekaeriyete uy mayı en hayırlı hareket bildim. Bu misal gösteriyor KI Abdülhak Hümle de, Bir Çok büyük filozoftar Ve sanatkârlar Kİbİ, nefsine ulvi ve mecburl — mücadeleyi '*"'W karamamış, çabucak ürkmüş ve La gını döndüren zirvenin eteklerinde yaşamaya TAZI Olmuğtür, Ferdiyetlerimizin yeraltında pişen bir to hum gibi, kendi Alemlerinde ve derarlı — bir kaynayışı vardır. | Aw Hâmid de, Tüze dağlarında ver diği ekber elhattan ricatle Gönmeseydi, W'u evvel kaydettiğimiz ekaikliği — tamamlamış olacaktı.. O takdirde, istikamet — değişliren Türk cemiyetitin, sanatte İlk Lemeltaşı olur u. b AMİD, yaptığı nükteler bakımından da eşsizdi. Heran, her — vesile ve her münasebetle, kafası, son derece | endamlı bir nükte tabederdi. Bir gün evinde, | fransızca (Snob) keltmesinin İlsanımızdak) mukahili nedir diye konuşuyorduk. — (Snob) kelimesi biraz (mütasallif) ve Hiraz (züppe) manasınadır. O sırada, aramızdan birisi, ya rip Adetleri ve halleri olan birlel, — dışarıya çıktı. Bu arkadaş, kelimenin manamı üzerin Geki münakaşada en çok Söz söyleyendi. O dışarı Çıkar çıkmaz, Hâmidin gözlerinde uıı kin bir istikza çulesi yandı: — Şimdi kapıyı açıp (Sa0b) ı.auundu s€ manası nedir anlarsınız!. Hâridin nükteleri, dahâ ziyada kalime ve kafiye oyunlarına dayânırdi .Bir gün Serkl- doryanda, ziyaretine gitmiştim. Yunünistana bir soyahat yapmayı düşünüyor, — fakat gh hattne güvenemilyordu: — Canım efendim, kalbdinizi Allaha rapte diniz, yeter! dedim. » — O beni kendizine kalbetmesin de.. İçe içe biktiği et SAYUNA, TİLSUYU) der, bu Ti gülünç insanları (Mevlânn) diye çağırır, Birçok gşeyteri, ayti kafiyeden, fakat zıt ma Dalt kelimelerle ifadeye bayılırdı. 'âa bir apartıman tutmuştum. Bir gün HAmsdden Hâtfen apalımanıma gelmesi için istirhamda bulundum. Evime zelmek şe Fefini bahşetti. O gün, Hâmidi —görmek ati yen bazı ahbablarımı da — çağırmıştım. Bir Köpeda, arkadağımın bemişiresi, Ketç ve ge z0l bir banma oturuyordu. HAmld Berkesin İbtiramıları arasında koltuğuna öturdu. Gene luz büyük bir bavranlıkla, sekşen beşindeki bu güzel erkek nümünesine — bakıyordu. HA rald, cins bir kübeylün Ihtişamile haamnı ona gevirdi. Dana iyi göretilmek İçin tek gözlü #ünü taktı ve tarif odilamez bir tavır güzel Hgi ve ırmı mizner iÇinde, genç kıza sordu” — Kızım, 65 sene evel neredeydiniz? Hâmide dair, birçok milkle, bir çok şey hattriryorum. Bunların çoğu, onun — yakım mahremiyetine att olduğu için anlatamıyaca gıra, Yazık Ki en güzalleri, onun tipini ifade de en kuvvellileri de onlar...! s ©ON günlerinde adamalallı çökmtüş gü Artık İsyan bayraklarını çekmiş Kati istirakate Çekimek kararını vermiş olan uzviyetine kızıyor. wörlüyor, söy | Hermediğini birakmıyordu. Rir sigara ıçıc Bk sürükler içinde bunalıyor ve — Allah belâsmni versin! diye tekrarlıyor da. Bir gün, Serkl Doryandan çıkarken iki sa fa ayrılıp CdU Geyreden halka dikkatimi çek Hm ve dedim kit — Etendim, bakın halk aize nasıf bakıyor* — Ne diye bakıyor? — Bu kadar mânasız insan arasında bu He eşsiz, ne Müuhteşem insan diye bakıyor. — Hayır, bu kadar sağ arasında bu cenaze nedir diye bakıyor. Fasılasız ölümü düşünüyordu. Onyn bâlA, Slüm karşısındaki bu genç ve dinç isyanı be ni hayrettan hayrete sürüklüyordu. Ölebile ceğine kat'iyyen inanmıyordum. Oğlu yaşın daki Fikretten tulun, Nazir, Cenab, Haşim, Akife kadar bir çok mesli ve kademeleri te Xer zeker gümmüş ve başlarında: bendeydi. sizde dePiidi “ Dememiş miydi? Öyle sazıyördüm ki o, HABER -- Akşam postası - Necip Fazılın görüşile “Abdülhak Hâmid Şairin Zonguldak Halkevinde verdiği mühim konferansın ikinci kısmını da neşrediyoruz beni de, benden senra gelecakleri de göme vektir. Öyle sanıyordura ki hayalımı algorta altına alan bir büyünün tLerkibine ermiştir. Fakat kendisi, artık öleceğine — inanmıştı. Arada bir, tasavvuftan ve yükadk mariletı erenlerden bahsettiğimiz zaman: K — Ah, irgada muhtacım, irşada nuhtacım. Yok mu beni irşat edecek Biri.m Diyordu. Bu bahider, en alâkadar olduğu geylerdi. Orada, ölüm, Altah, düzya, böka ve fena davası sureta hir hal şekline varmış *görünüyozdu. Faleat bu balle güvenemiyor, "Hakikat sakın onlarda — olmasın,, diye de. gözünü, o cararlı âlemin cazibesinden kurta ramıyordu. , Bir sohbetimizde ona: — Allaha tnanın! Dediğim zaman asabiyetle müksbele etti: — Öna inanıyorum, tamamille İnanryorum. Fakat kendime inanamıyarum, kmdlme inan maya muhtacım. E büyük, ne taşgır bir hıyıt işülya KI Laşıyordu. Var olmanın şevk ve neşesinl o İnsan kadar duymuş o- lan var midir; bümem!? ıı.»w. baştan başa fizik zevklerin desta nıydı. Beş bâssasımın bütün iştiha kabiliyeti le yaşamıştı. Fizik varlığmdan vazgeçebilme | sine İmkân yoktu. Mücerret bir mefhum olan | ruhub, çekilden münezzeh — mevcudiyetini hazmademiyordu. Gözüyle görmediği — mev cudu anlamıyordu. Bir gün dedi ki: — Ruhu ne yapayım? Bedenim ona refa kat edemedikten sanra!.. Hakkiyle O kadar maeranun, o kadar mağ rür olduğu bedeni, artık hiç bir tamir kabul #tmez hale gelmişti. Midesi bazımdan, göz leri rüyetten, ciğerleri teneffüsten — durmuş tu. Yatnız rakkas gibi muntazam alan, çocuk Kibi çalâk, bir kalbi vardı. Uykuları tamamiy Tabü ipokten iki yazlık kostüm.. Sollı"şıklı brodeli bir tayyör, sağda krem rengi tüssordan* bir tayyör.. Ayakların güzelliğini nasıl korumalı Bir gezintiden yahut yürüyüşten sonra ayakların.z — geceleyin - sızlıyor mu? Eve döndüğünür zaman ayak bilek - lerini “Şişmiş olduğunu görür, ayakla. Tinizn yorgun ve ağrılarla sızladığını, iskarpinlerinizin de darlaştıklarını his . le kaçmıştı. Kamadininia mermeri, bir sürü | sederseniz ne yapmalısınız? * münevvim ilâçin deluydu. Uykumuzluğunu © * kadar büyütmüş, o kadar mesele yapmıştı ki trtik doktorlar onu dinleyemez olmuşlardı. Yalnız biz dinliyor ve teselli için'ni JHemiyorduk. Her gördüğü Insana, ne umıf ve kabiliyetten olursa olsun, uykunun çaresini sorduğu halde, verilen cevaplardan hiçbirin! — Hergey boş, herşey toş- Artık bitti! Dtyordu. Buna rağmen günün birçok saatlarini, başı göğsünde, uyuklayarak geciriyor, birden uya miyor: — Ah bu gündüz dalışları.. Geceleyin ne yapacağım diye içini çekiyordu . Yarabbi! her halilyle, öfkesi, ihtirası, yaşa mak azmi, lezzetlerini kaybetmemak iradesi le, ne genç İnaandı. ANNIMCA mültkiş bir şüpbesl var dı. Acaha öldüğü zaman, cemiyeti ona, kaymetlerile mütenasip bir te sahür yapacak mı? Asla izhar etmediği bu şüpbeyi şundan anlardık: Mühim İnsanlar dan biri öldüğü zaman, cenaze — tafsilâtıdı uzün uzün sorar, kaç kişi vardı, — kimlerdi samimi olabilmişler miydi? güzel oldu mu? anlamak isterdi. Biz kendirine göyle güzel böyle fevkalüde oldu diye temin ederken o malının Bir nakşını seyreder — ve birdenhire | ağzını geren, gayet hüsusl ve sinsi bir ceht- le: —YARA! derdi. Eii bin kişinin elleri üstüde — gideceğini evvelden görmemişti. NU son defa olarak #lman çiftilgim o de gördüm. Rapdevumuz — vardı Beni epey tamandır. göremediğin den çikâyet etti. Ben! Serki — Doryana aza yapmıştı. Artık ondan hiç ayrılmryacadıma klübe onun İçin geleceğime aöz veriyordum Açık havada yüzüne bol bir ışık dolmuştu Bu çehreyi ik defa olarak, bitmiş, kaymıs ölüme teslim olmuş buldum. Ve nihağyet bir sabah yıldırım gibi odams giren bir açkadaşım: — Hâmld ötdü.. Dediği saman, bir müddet çarpılmış. yerim den kalkamadım. Nihayet evi.. bir mahşer.. Giren çıkan, a$ dayan.. Kendisi gihi ince, endam'ı tabut. Bir genç kızın, Hâmidin tabutuna — dalgin galgın bakarak aöylediği bir sözü unutamıva cağım: — Öjünü de bir delikanlıya benziyor. AÂMİDİN ne olduğunu, kandi yemden anlattım. Buna hislerimi Ve Batıralsermı da kattım. — Abtık sözümü bitiriyorum. Biz, bepimiz. usta, çırak; heveskâr, yarı mızdan fazlamızı ona barçluyuz. Onus ölümü günümüzün nesli için en mü him tarihtir. Artık neslimiz kurmaya mecbur olduğu büyük mimarinin başlangıcı olarak onun ölüm tarihini alabilir. Abdülhak Hâmidin ölümünde, ganç neali böyle hir davaya çağıran tir mana ve İhtar aramalıyız. Sadece ölümü ile, böyle bir haze kete iklim bazırlayan ve tarih veren bir ae natkâr, kim ve ne olduğunu bir kere daha ifade ediyor demektir. Onun ruhuna, beraberce inandığımız Allah yatak tan At ve mir düsrim. Necib Fazıl Kısakürek T — Nesip Fazılın verdiği bu tarihi | Sransın fkirler kısmımı teşkli eden ve 24 hastess *SSV'E Bayımızda çıkan parçtda İki leğen alarak bunları yere koyun. Birisini sıcak, ötekini de soğuk su ile söye | doldurunuz. Ayaklarınızı evvelâ sıcak, sonra da soğuk suya daldırmız. Bunu en iki defa tektar ettikten sonra ayak- İ | bir takım tertip hataları olmuştur. Mezkür kısımda, 2 inci sütunda M üncü satırın son kelimesi (kullanalım) değil (kuflanmıyalın) | olacaktır . 2 incl süitunda 344 Üncül aatır (karışık yaşa | Miş) değil (harışık yaşamış) olacaktır. 3 ünecü #siltunda 47 inci satırın ton kelime zi (an$) değil Çant) olacaktır. 4 Uncü sütunda — zondam 9 undü — astir (man ua ve Bmlde) değilimaverai iştiyak ve ümidet olacaktır. Daha hazı ufak tefek yanlışlar da varta da kârineyle anlaşılabi'e cek cinstendir. sek cinstendir. Bu kkılrrı:ısn Tâyık eldüğtü ebemini yi | düzelteil sonra okumalarını rica ederiz. * larınızı parmak uçlarından — başlıyarak yukarıya doğru gitmek suretiyle ovu - nuz. Bu masaj ayak damarlarınızda ti . kanıp kalmış olan kanları tekrar kalbe gönderecektir, Bir havluyu çok soğuk suy adaklırıp sıktıktan sonra münavebe ile ayakları. nıza sarınız. Sonra ayakları kurulayın, talk pudrası serpiştirin. Sonra da sirt Üstü yatarak istiraht edin. Böyle yatarken ayaklarınır bir yastık üstüne mümkünse daha yüksek bir yere koyun. On beş dakika sonra vm mâÂnasiyle normal balinizi almış ol- duğunuzu hissedeceksin'z. Parmaklarınızın arası terlidir ve ya- rTa yapıyorsa aralarıma azıcık temiz yün koyun. Koyun yünü teri ve rutubeti çe . ker. Ayaklarınızda nasil çıkmasını isti . Ayaklarınızda nasır çıkmasını iste - miyorsanız, akşamları yıkadıktan son - ra nasırlanması ihtimali olan yerlere ince bire rdilim limon koyunuz. Li . mon nasırları da yumuşatır. Ayaklarda kıvrılıp ete batan — tırni deri pek umumidir. Ayağı ılık suda 3: yumuşattıktan sonra batan kıvcık tırnağı temiz bit makasla yavaşça ke -- sersiniz ve kesilen yere kolonyaya ba - tırılmış pamuk korsunuz, * Ayak tırnaklarınızı hiç bir vakit &l tırnakları gibi yuvarlak kemzyini:. Bunları ayağa zaviyei kaimesteşkil ede. cek biçimde kesiniz. Sımsıkı,u cu sivri dar iskarpinler ka. di ayağını mahveder, güzelliğini bo « zar. Dar iskarpinin ucu bilhassa baş parmakların üstündü tazyik ederek bun. ları küçük parmağa doğru iter. Bu yüz. den ıstırap çekiyorsanız bir müddet için 'skarpinlerinizin en genişini kullanınız. Ayaklarınızı sıcak ve içine asidbörik atılmış suda sık sık banyo yapınız. Eğer ayağınızda ayakkabı vurgunu olursa bunu hemen kolonya suyu ile temizleyiniz, kalkmş derileri temiz bir makasla kesin ve yarayı üstüne biraz dermatol ekerek sargı ile sarımız. Güzellik DOKTORU Fv kadını kösesi S SAYK FTT Farelerden nasıl kurtulmalı ? Farelereden kurtulmak için çıktık » lazı deliğe veya deliklere nane yağı içi . ne batırılmış birer bez parçası koyu - nur. Fareler nane kokusundan dehşetli korkarlar ve hattâ yuvalarını: bile bşra . kıp kaçarlar, Çiçekleri muhafaza etmek için Vazodaki suya bir asprin koyun, ç. çekleri yeniden canlanıncıya kadar için- de bırakın, geceleri serin bir yere ko. yun. Daha müessir olan diğer bir usul daha vardır: Hafifçe- sabunlu bir su yapın ve çiçekleri içime koyup: Her sa- bah çiçekleri çıkatın, on dakika müd - detle taze bir suyun içine daldırın, sonra verenlerin, bu yanlışları böylece |Onları tekrar ııhunlu.pıyı koyun; bu su ancak üç günde bir değişebilir,

Bu sayıdan diğer sayfalar: