5 Temmuz 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

5 Temmuz 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Unuttuklarımız Türkiyenin en meşhur romancısının romanı (Baş tarajı 2 incide) larr bile vardı. Halbuki - “Zavallı Nec- det” tamamen hayalimin mahsulüdür. Fakat © kadar tabildir ki, bir takımları kendi hayatlarının tafsili zannettiler. — Diğer eserleriniz? — İkinci tomanım “Teehhül âlemin. de,, dir. Bu da “İkdam” da tefrika edil. di. İçinde hayattan alınmış bazı sahne- ler bulunmakla beraber şikâyetlere, teh, ditlere sebebiyet vermedi. Daha doğru. su lâyik olduğu derece tutulmadı. Üçüncü eserim “Kadın kalbi,, yevmi "Malümat" gazetesinde intişâr etti. En çok takdirkârlık gördüğüm insan Bzba Tahir oldu. En çok para aldığım da O0 Haftalık “Malâümat” a makaleler yazıyordum. Halim, vaziyetim intizama girdi. “Kadın kalbi” romanı İzmirde bazı Gdağdağalara sebep oldu. Bu roman bi- ter bitmez, milli roman neşri menolun. du. Halbuki yevmi - “Malâmat” a - bir Toman tefrika etmiye mecburdüm. “Ku. mar beliyesi,, ni yazdım. Fransızcadan tercüme dedim. Bu süretle sansürden geçti. Halbuki roman tamamen benim hayalimden çıkmadır. Bu bittikten son- ra yine bu şekilde "Hemzad,, isimli ro. mana başladım. Ön on beş tefrika neşre. dildikten sonra “Malümat” matbaası ü- zerinde fırtına koptu. Vakıâ bana do, kunmadı ama, o kadar heyecana sebebi. yet verdi ki, korktum. Matbuat âlemin- den çekildim. Meşrutiyetin ilânma ka. dar hiçbir şey yazmadım. Matbuat iptilâsı tatlı bir belâdır. “İk. 'dam"” da neşrettiğim makalelerimden ba zısını topladım ve “Makâlâtı nezihe” na- miyle küçük bir kitap neşrettim. Nüs. hası kalmadı. Kâmilen bitti. Meşrutiye. tin ilânmı müteakip yine kaleme sarıl- dım. Dedim ya! Yazıcılık müzmin bir illettir. Makalelerimi neşretmeye koyul dum. “Resimli kitab” “İnkıdlâb” maka. tağderimli neşrediyordu. O sırada meclisi mebusanda 'bir mesele müzakere edildi. Orndan ilham alarak “İzah ve istizah” mamında iki perdelik bir piyes yazkırm. “Resimli kitab” da neşredildikten son. ra kitab halinde tabedildi. En beğendi- ğim eserim budur, Her nedense bu H. tap tutmaklı. Fakat başıma birçok belâ. far getirdi. Hattâ bir düecllo meselesi bile... O esnada Faik Sabri ile beraber haf- talık “Muhit” in ve aylık “Resinili to. zpan,, m neşriyle uğraşmıya başladık. Faik Sabri harikulâde çalışkan bir adamdır. Bu iki mecmuayı tutturdu. Muntazam bir surette noşriyala de. vam ederken 3i Mart hâdisesi mey. dana çıktı. Ben on kişi geldiler.İdareyi bastılar. Bizi de, mecmuaları da dar- madağın ettiler. Bana bu hal çok do- kundu. Hemen matbuattan çekildim. 'Ticarete başladım. Tali yüzüme gül, dü. Zaman ve hâdiseler yardım etti. Mühim bir servet yaptım, Fakat... Saffet Nezihi durdu Derin bir nefes aldı. Alnında biriken terleri sildikten sonra: — Zamanında çekilemedim. O ser. leti yapmıya sebep olan hadiseler beni eritti, mahvetti. Servetim gitti. Bana da nüzül isabet etti. Beş ait sene has. tanelerde çürüyüp gittim, Edebiyattan hiçbir menfaat görmedim. Eski arka. daşlar dünyadan çekildiler. Yeni üde- ba beni arayıp sarmadı. Hatırımı 80- yan bulunmadı. Bu herkesin başına ge. lecek bir neticel müellimedir. Bundan dolayı yeni nesle nasihatim şudur: Ha yatı tahtı temine almmış olanlar ke. yif için, zevk için edebiyatla uğraşa. bilirler. Bunu bir meslek olarak kabul edenlerin, medarı malşetini bu yolda temin etmeye heves edenlerin vay ha. line... Yorulmuştu. Fazla rahatsız etmek- ten çekiniyordum. Fakat öğrenmeyi istediğim bazı şeyler vardı ki, bunla- yın merakı, onu yormamak için susan dilimi iğneledi. Sordum: — Şimdi ne yapryorsunuz, nasıl ge. - çiniyorsunuz?.. Cevab vermedi. Sade yüzüme baktı. Bu bi? anlık bakışta bir kitaplık ma. na vardı. Başrmı öniüme iğdim. — Öküyor musunuz, yazı yazmak bevesiniz var mr?... — Okumasma okuyorum, Yazıyo. ! rüm dersem yalan söyelmiş olurum. | Sonra görüyorsunuz, bu halde yazı ya zabilir miyim? Bu artık bizden geçti. “Zavallı Necdet” muharriri ile bir gazetoci olarak bunları konuştum. Bundan sonra Saffet Nezihi ile iki dost gibi öteden beriden bahsettik. Yazmamamı rica ederek anlattığı bir hâdise var ki, onun bütün ısrarına rağmen yazmayı bir meslek borcu bili. yorum. Arzusunu yerine getirmedi- | ğim için kendisinden burada özür dile rim. Mesele cidden acıdır. İstismarın bu kadar feci bir şekilde ileri gittiği görülmüş değildir. (Zavallı Noedet)in geçenlerde on dördüncü tabi yapıldı. Bunu Saffet Nezihiye söyledim. Ve hakkı telif olarak kaç kuruş aldığını sordum. Tnanır mısınız, gimdiye kadar bası. mı seksen bine yaklaşan “Zavallı Nec. det romanından zavallı Saffet Nezihi on para almamıştır. | Kendisine vaadedilmiş, Tfakat bu vait İstanbulün imarı gibi sadece lâf. ta kalmıştır. Hattâ Saffet Nezihi has. tanede bulunduğu sıralarda kendisine çok alâka gösteren tanımmış bir dok- torumuzun İsteği üzerine kitapçıya gitmiş, ve kendisine bir tane vermesi. nİ rica etmiş. Kitapçı romanın kalma. dığını söyliyerek bu arzusunu yerine getirmemiş. Başka bir kitapçının çıra. ği ile yabancı bir müşteri gibi haber gönderen muharrir, şu cevabı almış: — Var. Fakat şimdi bu roman çok rağbettedir. Altı liradan aşağı ver. mem, Muharririn cebinde altı lirası olma. dığı için doktora eli boş dönmüş. “Za- vallı Necdet” altı, yedi liraya satılır. ken müellifi müthiş bir para sıkıntı- S1 içinde kıvranmış durmuştur. » . * Ben 67 yıllık ömründe Jatırantan başka bir şey görmiyen (Zavallı Nec. det) romanının zavallı milellifini şöy. le tahlil ediyorum. Eğer o her yerden suiniyet gördü ve uzandığı her el tokat olup yüzüne garptıysa bu talihsizlikte seçtiği iz. min de payı Var: Saffet Ve | Nezihi... , Onun bütün kabahati dafma Ismi'e | müsemma oluşunda va biyle kalışm- dadır. Ondan ayrılırken Nazım Hikmetin “Unutulan adam” ından Lir parçayı hatırladım: “Beni unutmuşlar, ne çabuk!... Ki. tapçı camekânlarına baktım. Yalnız birisinde tek bir kitabım düruyor. Bir geri, sarılı, yeşilli Arsen Lüpen roma:ı- Tarmın arasmda duruyor. Onu da ki. tapçı orada unutmuz.,, Nusret Safa COSKUN _Şikâyellr etemenniler : Bir malül derdini anlatıyor Kasımpaşada Camiikebir avlu- sunda yatıp kalkan 96 - tevellütlü Nuri dün matbaamıza geldi. Şu şi- kâyette bulundu: Ş *“Filistinde Muhittin (paşa) nın yanında askerlik ettim. Sol elimden yaralandım. Muhtelif hastahaneler. de tedavi edildim. Malül olduğum | için Kasımpaşa - askerlik şubesine | baş vurdum. Bir maaş bağlanmasını istedim. Maaş kâtibi evrakımı aldı. 14-3.936 dan beri işim hâlâ yapıla- cak. Bugün gel, yarın git diye hayli müddet oyalandım. Ne yapayım? Sokaklarda malül kolumla beş pa- rasız dolaşryorum. Alâkadar makam larin nazarı dikkatlerini çekmenizi rica ederim.,, , 500 Liraya Satılık Ford Otomobili 500 lira Furt markalı spor bir otomobil acele satılıktır. Talip o- lanların — arabayı görmek üzere 214 numaralı posta kutusuna “FORT” işaretiyle bir kart yaz. maları kâfidiı J neş banyosuna başlamadan evvel vücudu | Tunç rengi Iztırap duymadan Nasıl elde edilir ? Her sene bugünlerde vücudu güğeşte yakarak tunç tengine sokmak haklanda bir çok dedikodular başlar. — Derisinin sütbeyaz rengile öyünen mahallebici çocukları: “Amanın, böyle zenciler gi . bi ne de çirkin !.,, demekten kendi alamazlar. Vücutlarının hızla toprak rengi almakta olmaşından ayrıca zevk duyan kadinlar ise: “Of Ne de beyar, hiç te mi güneş görmedin!.., sözlerini ağızlarından kaçırıverirler. | Mütehassısların hemen — hepsi “Güneş sağlığın temelidir... — dedik. lerine göre haklı olanlar her hal - de beyaz renk taraftarları değildir. Öy- le ise biz de derimizi, hiçbir zarar ver- meden,, nasıl tetkik edelim: bronzlaştırabileceğimizi ginde derinin bunların Cüneşte yanmak netli kabarcıklar peyda etmesi ve patlaması çok istırap verir. Bronzlaş - madan evvel kaynar su da haşlanmış iz- takoz gibi derinin kıpkızıl olduğu bir devre vardır. Fakat piyasada bu kadar müstahzarat varken kızıllık devresin . den geçmeğe hiç te lüzum yoktür. Gü . nuza bu kremleri sürmek kâfidir. Bu « rada ayrıca bir marka tavsiye etmeğe lüzum görmüyoruz, Hemen hepsi de iyi- Bu kremler gün na mâni olmakla bczaber vücudun bronzlaşmasına engel olmaz. Acılı , ve ıstıraplı devreleri geçirmeden bir. de bakarsınız ki vilcudunuz,-herkesin pek özendiği bromz rengini almıştır. Güneş banyoları için en iyi saatler sabahleyin saat dokuzla ön arasıdır. Bu satten sonra şiddetli hararete maruz kalmak deri nesiçlerine zarar verebi . Jir. Öğleden sonra saat dörtle altı ara. sında güneş şuaları pek hararetli değil- se de Ültra — Viyole ve radyoaktivite bakımmmdan sabah güneşi kadar faydalı olamaz. Soyunup ta öyle rastgele zamanda kendini kumların üstüne atarak güneş banyosu yapmak kadar mânasız bir şey yoktur. Bu hiç faydası olmıyan bir gös- teriş ve imrenmeden başka bir şey Ha. de etmez. Güzellik DOKTOPU » * 88a Bu senenin şapka modasına yalnız avuç içi kadar minacık | şapkaların hâkim olduğunu sanıyorsanız aldanır. sunz; meselâ bakın kenarlı kordelâk şu geniş hasır şapkaya... Sıhhatli çocuklar yazın doğanlardır! Haziran Temmuz ve ayında evlenen - kızlar zi- hinlerinden şöyle bir suali geçire bi. lirler. “Acaba he: men bir çocuk ana sı olsam iyi eder Ö miyim?,, Bunun cevabını — kendisi de bilmez. Fakat $ ilim adamları niha. yet hangi mevsim- de yeni çocuğun ğ dünyaya gelmesi lâzım — olduğunu tesbit etmişlerdir. Yazın gebe - kal- manın doğacak co. cuk için iyi olmi- yacağı anlaşılmış tır. Çocuğun be- beklik çağını sih- hatle atlatması ya- zin yahut — kışın dünyaya gelmesi: ne bağlıdır. Mart ayr — do- ğum gibi kutlu bir hâdise için hi de “tyi': 'deği Çünkü kışm do. ğan — çocuklardan pek çoğunun yaşadığı istatistikler- le tesbit edilmiştir. Merakla okunması lâzı molan bu hâdiseleri herhangi kalpazan bir mü neccim değil, fakat Britanyanın u- mumi nüfus direktörlüğü tesbit et- nülytür. Müneccimler yıldızlara bakarak doğum için eşref saat bulmakta dai- ma güçlük çeke gelmektedir. Çün- kü eskiler çocuk vefiyatı için bütün araştırmalarına rağmen sebep bula- mazlardı. Bugün ise ilim adamları eski simya ve kimyacılarla münec- cimlerin bir türlü içinde çıkamadık- lart kör düğümleri çözmüş bulun- maktadırlar. Şimdi itimada şayan statistikle- rin verdikleri neticeleri gözden ge- çirelim: Kışım doğan çocukların -binde seksen dokuzu iki yaşma varmadan evvel ölmektedir. Halbuki yazın do- zan çocukların binde yalnız yetmiş beşi bu dünşadan göçmektedir. Gerçi aradaki fark pek mühim görünmiyebilirse de bunu nüfusa tatbik edince iş değişir. Eğer her mev simde ayni miktarda çocuk doğuyor sa ve son senelerin yukarıda bildirdi. ğimiz yüzde nisbetleri devam edi- yorsa Londrada bugün kışın doğan şahıslardan yazın doğmuş - olanlar Yazın doğan çocuklar daha sıhhatli olurlar 28.000 den fazladır. Bahar ile son bahar iki ucun ara sında mutedil birer mevsimdir. Bu- nunla beraber son bahar çocukları | hemen doğumdan sonra ilkbahar ço« cuklarindân daha fazla ölmektedir. Sanhaharda İnömıa bahar hin “anb cuktan seksen ikisi, İkbökâr çöcük larından ise ancâk yetmiş yedisi öle müştür. Çocuk için en ciâz ve kudretsiz bir zamanında senenin en şiddetli bir mevsimine göğüs germek öldürücü — bir haldir. İşte bunun içindir ki ke | şın doğmuş çocuklar ilk yaşlarında yazın doğan çocuklardan yüzde on dört nisbetinde daha fazla ölmekte- | dirler, ikinci yaşta — ise yüzde kırk nisbetinin ölmesi çok kuvvetli bir ih. timal dahilindedir. Bununla beraber sağ — kalabilen ktş yavruları herhalde diğerlerinden daha kuvvetli - ve sağlam — olurlar. Çünkü aralarımdaki cılızlarla muka- vemetsizler ölüp gitmiş, ancak mü- kavemet edebilecek olanlar sağ kal- 1 miştır. Bu sözler ancak umumi vaziyeti — göstermektedir. Tabiidir ki her umu mi kaidenin şahsa ve hâdiseye göre , değişen şaz tarafları da vardır. An: — cak bu umumi temayülün çok mana — h: olduğuna işaret etmektedir. ! | ..

Bu sayıdan diğer sayfalar: