August 11, 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

August 11, 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

"'.2—. Körüyordu? V ee Pürildadi Üzerinlle e. b n arçe BU beyaz el kendi i Hnlar _.yî:;:“? Lâtif bir ses, | SAa RAN İA go hç:nş_ Iâ? kendinden geçti. DA Kİ üzezi ketklisine o kadar &u tindeki zanbağın ko- li Yüzün,” *üzü hemen hemen _:w., Göküüt Sürünüyordu. Göz. M Tni H, Twi biz .î: hazırlanan yaşlar, I“ ı'i., Hd Tlik Vermişti: Ü ğ Ç Elğini “ceğim, dedi. B )l._. » Beni atie- Yarın ti Unutacaksınız de- ve bir - daha Gün, SNi ediyroum. -Ğ'm"l':*" lüzum yok l Rarip bir seş çık. Yret, elem, endişe ve y S ve Ri> x V, PPa yi SKĞ (e ö tülme .Nu“ K istemiyorsunuz, P N ge tleriniz giefMek istiyorsunuz. Bi #ttiğin e l bir zehirdir. Ba- I.,î “%ı—'hl' M'_lı anlamıyorsunuz. Mdeş FDe koyigu SNi de, Veyn'in el * Mahcup ve tatlı bir ""?ü"' başın ç ben değilim, dedi. Yardı £ Bağenz bi "h""ı- Yüziy "huı daha Veyn'e yak el " kesilmişti. Sözlerini Ylediniz. Kalbimi a Günleyi Siniz gibi ezdiniz. Kir çi i Ve ea Müteessiri çiçeğini ez. Füyi aai 6 ı::ı"'- Hani o çiçek & Saniyede elimde &, YA A AÇA A AAA A A G a A A A h'lı-“ “*'li Vartdı. ."x » Genç * Bunu Veyn * , bbi ıh'(:vwk âdeta hummaya " Genç kiz. de- SAA £ sükliyede Gimde 'Wî b a) AYni sözlere mu & türlü cevap ve- İki eli Tükm eli elinde ve yüzlü yü. m,,:""“utn halde saade li tyordu. Ley- . Bu bir muhabbet- Bakışa rağmen hâlâ TÜ r . g £ F !;,I;ı’[ff z Çün döğru olabilir 'ı"hq::n Sonra bana hiç G enmağrur kızı kk :;E':':—." tey değil.. Ben & & ş ; Yazan : Şarlot Prim HUA tercüme kalb ve his romanı *i - ğ — Bana hâlâ Leydi Lilyes mi diye- ceksin? Bu nasıl olur? Bu ünvan bana çok resmi geliyor. Babam bana muhab- bet göstermek istediği zamanlarda dai. ma ve sadece Lili der, — Öyleyse, sizi daima Lili diye ça- Şırırim. Bu saadeti aklıma — 5ı ğdırmı. ya çalışıyorum, Fakat muvaffak olamı. yorum. Gözlerim uzun müddet güneşe bakmış bir adamın gözlerinden farksız. Lili, güzel, sevgili Lilim. Beni sevdiğin doğru mu? — Evet seni seviyorum, Veyn. — Zevcem olmıya razı olduğun da doğru mu? Fakat hâlâ zevcen olmamı istemediğinin farkında mısin? Genç kızın güzel başını kendisine doğru çekti ve yavaşça: — , benim zevcem - olmak ister misin? G>“5 kızin buna verdiği cevap, se- vinilecek bir şekildeydi. Yarım saat geç- — Evet.. .Beni babamdan istersin... | 3877 sene evvel bugün —— “Türk Donanması Büyük muvaflakıyetlerden sonra 19 esir. kadırga ile İstanbula hareket etti Piyale paşa, Cerbe kalesini fethettiktea sonra Trablusgarbe geldi ve 1860 yılı 11 a. gustos günü, 377 sene evvel bugün Turgüt paşaya veda ederek İstanbul yolunu tuttu. Ayıılırken: — Turgut, yolumuz zengin.. — İstanbula 'Yeni avlarla gitmek istiyorum.. dedi. Büyük müuvaffakiyetler kazanmış — olan Piyale paşa, faferini yoldaki muvaffakiyet. lerle de süslemek istiyondu. t Sicilya Sahillerinden geçti. İtalya bayı, larında Birçok şatoları tahrip ederek Âdri. yatik denizine girdi. Buradan Korfonun ce. mubundaki Yahşiler adalarına — uğradı. Pe- Tevezeye geldiği vakit bu yolculuğun #a dör. düncü günüydü. Burada gemiler yağlandı. Bular tazelendi ve bir hafta Jatirakat edil. di. Piyale paşa yolda bir. av bulamadığı 1. çin düşünceliydi. Herne bahasına olursa ol. zun İstanbula yeni ve duyulmamış bir mu, vaffakiyelle girecekti, tiği halde hâlâ mehtapta, zanbaklar ara, sında ayni vaziyetteydiler. Veyn: — Lord Ödli acdba ne der? diye sordu. — Ne mi det? Kızınım akıllıca hare- ket ettiğini tasdik eder. İzdivaç husu- sunda hareketime engel olmıyacağını daha çok evvel vaadetmiştir. Hem seni çok seviyor. Memnun olacağına hiç şüp he yok. — Herkes neder? Lili! Herkes sana acıyacak, “Kendine yazık etti.,. - diye. cek. — Ben memnunum. Sen bana aşk ve saadet vereceksin, — Senden ayrılırsam bu iki şeyi hiç bir yerde bulamam. Bu mesut saatte hayatımın — sirrı Katiyen akllna gelmedi. Ayk kendikini yükseltmiş, kızın derecesine çıkarmıştı. Sevdiğinden bir sır sakladığını, saadetin tatlı hisleri arasında tamamiyle unut- muştu. —-15— — Rica ederim, Bir daha - tekrarla, Bir türlü inanamıyorum. Bütün geceyi, ayı ve yıldızları seyretmekle geçirdim. Rüya m; görüyordum, yoksa saadetimi mi düşünüyordum. Hiç farkında deği- lim. Bu sözleri Veyn söylüyordu. Leydi Lilyes her sabah yaptığı gibi çiçekleri seyretmek Üzere kış bahçesine inmişti. Veyn de arkasından gitmişti, Kız cevap verdi: — Hepsi doğru, rüya değil.. Niçin doğru olmasın? Hiç bir adam bana se. nin verdiklerini veremez. Sevgi ile dolu bir kalpten daha büyük bir hazine olur mu? Senin tarafından böyle bi” hazine- ye kavuşturulmak her kadın için bir şe- ted “_" her teyi itiraf e- W* istemiyor. 'u;ı'—ku,. __';:,nhn tekrarlı- & Yıy.. .. Olamaz..., ih.,,' BU Bittikya A? ben de inan üNü n MÜYOrdum, Sonra hatamı Sbtik gz * Dünyada - hiç “Ama aşka bun- Tdi? Bizi hiç bir - İşte tesadüf... Wİu H .'-ıı:::'::md.n AklDİ By, sÜüma l “ - Seshğ Aörünüz bu sözleri Bisiyiş Adeta ördümek oldu. Oh, len hayata îlî."â bi döyima "ei Size na. ğ ün , Nmk Bıı:..aq"lı gekti. Gü, » bile tahay ı Slgin rüya- H.hiı “,_:’“' edememiş- “"’d’! Ş tiyop A kiz: lt 4 ıı'ş""ıı. ti biş göre” Veyn... dedi, W Piç bi TÜ aklıma - siğ. Küyeş, * ümlde düş Abeverdiğim za- W Pdı::ıı bunu | reftir. Hiç uyumamış gibi görünüyor. sun, Veyn! — Çok mesudüm, Uyursam saadet dakikalarının yarısını kaybetmiş olmaz miyrm? Bunları söylerken hayatmın sırrını hatırlıyamnıyordu bile,.. Sevinç ve saadet hisleri her şeye hâkimdi. Namuslu ve haysiyetli bir adam wfatile sırrını Ley- di Lilyese bildirmesi lâzımtdı. Fakat o kadar büyük bir heyecan ve saadet için- | deydi ki yalnız bugünle meşgul oluyor, geçmişi ve geleceği düşünemiyordu. Leydi Lilyes kendisini seviyordu! Bundan başka hiç bir şey düşünemiyor. du. e — Veyn küçük bir isteğim var, ka- bul eder misin? — Kabul etmemek kabil mi? (Devamı var) Perevezeden kurban bayramı günü bare xet edildi Donanma Venediktilerin — Zanta adası önünden geçerken topla selimlandı. Piyale püşs, Kibus körfezindeki Anapoli . manına geldiği vakit, kale kumandanı Clga. lenin bir kalyon ve on çektiri ile Adalar a. rasında dolaştığını haber aldı. — Bu fırsat bir daha ele düşmez. Diye düşünüü. Derbal bir ©lo hazırlayarak takibe gönderdi. Fakat takip bir metice vermedi. Seriga a dasına kadar giden filo, hiç bir ize rastlaya. madan dönüp donanmaya itihak etti. Pi. yale paşa donanmaaının — arkasında ön do kuz düşman kadırgast geliyordu. Pakat pa- şa, bününla kandat etmiyor, — bir kaç tane daha ilâve etmek İstiyordu. Bu üzüntüsünü hisseden kumandanların. dan biri: — Birkaç düşman kadırgâs daha eser e. dömeyişimiz de bizim — şanımızı arttırır. dedi. Piyale paşa bu sözün manasını arlayama. mıştı. — Niçin? diye sordu. — Niçin olacak.. Denizlerde ya — düşman Kgemlal kalmamış, yabut bizi görünce kaça. cak delik arayıp gözümüze görünemiyorlar. Piyale paşa bu cevaplan son derece mem. mun oldu. — © halde haydi Goğrü İstanbula.. emrini verdi. Geliboluda Akdenizi muhafaza etmek Üze. Niyazi Ahmet SEZEN TERZİHANESİi Sahibi: İhsan Yavur Sezen Şık giyinenlerin terzisidir Bn caz'p modeller, mevalmlik metir ve şık kumaşlar. Iatanbul Yeni Portahane karşımımdı Tonton amcanın Çizmeleri Siz yaşa bakmayın —2 Merhum Tahir Paşanın zevce- | si Alive Hanımefendinin evinde görümcesi ahriye Hanımla ta- nışıyorum. Bu kadın 50 yaşımdan fazla gösteriyor. Taşralı zen - gin bir tüccardan dul kalmıştır. Pek eski şekilde giyiniyor. Kı- yafetiyle Aliye Hanımın — şık muhitine uymuyor. — Fahriye, Cevder isminde biriyle evlene - cekmis.. O akşam işim yoktu. Tahir paşanın hanımının pişirteceği enfes' yemekleri düşünerek memnuniyetle kabul ettim. Saat yediye doğru konağa gittiğim zaman Âliye hanımı yalnız buldum. Ya- şiyle pek uygun olmamakla beraber çok zarif bir elbise giyiyordu. Üstünde gü- gelliği de vardı. Neşeli neşeli beni karşı, ladı: — Fahriye süsleniyor. Herif güya ona âşıkmış. Sevincinden çıllıracak! Adamın ismi Cevdetmiş. Oridan bahset- ti mi âdeta sesi değişiyor. Aman pek komik bir iş! p — Acaba neblşıııaııı'? — Ne biçim olacak? Tasavvur edi- yorum: İri yarı, yumurta gibi dazlak bir kafası var. Koca karnınımn üstünde altın bir köstek sallanıyor. O esnada Fahriye hanım içeri . Yerleri süpüren uzun siyab bir elbise gi. yiyordu. Bermutat kolları bileklerine ka dar kapalı. Kuşlu dal iğnesi göğsünde. Elinde yelpaze. Bütün hali, zengin bir taşralı tüccar karısı olduğunu bağir bağır bağırıyor- du, Göğsü azıcık açıktı. Aliye samimi- yetle: — Kız! Gerdanın ne güzel! . dedi. - Bembeyaz! En ufak bir kırışık bile yok! Hakikaten Fahriyenin gerdanı, yü- ziyle tamamen tezad teşkil ediyordu. Yüzüne nisbetle gerdanı çok genç kalmıştı: Bir de gürel tarafı, başının göğdesi Üzerinde durüş şekliydi. Aza - metli ve zarif! Sanki eski a4hbabı imişim gibi, tatlı bir tebessümle: — Aliye size havadisi verdi mi? , de di. Müsaadenizle dim!, - dedim. Fahriye Hanrmm gözleri, altın çer - çeveli, kelebek gözlükleri arkasında Pâzıl parıl parlıyordu. — Nişanlı mr görün de ondan sonra beni tebrik edin. Her hâlde karşırrza pek yaşlı bi adam çıkmıyacak, Bir aya. ı çukurda moruklarla evlenmek niye- tinde değilim. Fazla bir şey söylemedi. Zaten arası geçmeden damat bey ü Mimar Cevdet, gayet şık — giyinmiş ince belli zarif, kumral saçlı, mavi göz- lü, genç bir adamdı. Çok güzel olma - makla berabır pek sevimliydi. Bilhassa gençliği ona ravnak veriyordu. — Olsa, olsa yirmi dört yaşından fazla olamaz- tebrik edeyim efen- | di. Onu ilk gözür görmez, kendi ken - dime: “— Her halde Cevdet Bey bu dağil dir! Belki oğlu! Babası hastalandı da mazeret bildirmek için geldi. .. diye 4ü- şündüm... Lâkin, Fahriye pürneşe onu bize ta. nattı: — İşte nişanlım.. Delikanlı Aliye Hanımıca e'ne metle eğilerek: — Beni dosthuğa kabul ederseniz... - diye yarım bir cümle söyledi. Tahir Paşanın hareminin hali, « den şayanı tetkikti. Aile ten kadınlık his'erini zabıt ve hiir . | katta bulunmak istiyor. Maamafih ahyordu. Bunu takdirle görüyordum!. Bir an a/alladı. Fakat derhal kendi - ni toplayarak nazik ev sahibesi halini takındı. Fakat bücün hüsnüniyetine rafmen söyliyecek söz bulamıyordu. Cevdette sıkılgan bir hal vardı. Ben se, kahkahaları salrvermemek için ağ - zımı açmağa ceşaret — edemiyordum. Yalnız aramızda Fahriye her zamanki gibi sakin ve sadeydi. Gayet tabil bir oda ile: — Pek iyi dost olacağınıza eminim, Aliye! Çünkü yemeğin iyisini Cevdet Bey kadar takdir eden adam azdır. Sonra, nişanlısına dönerek : — Aliyenin ziyafetleri meşhurdur. Delikanlı nezaketle: * — Haberdarım efendim!.. dedi. Hep beraber sofraya indik. Haya « tımda o geceyi unutamam. Aliye Ha « nım kendini toplamış, misafirlerine ik: ram ediyordu. Fakat gözlerinde g; bir sertlik vardı. Allığına raâğmen yü- süne kan hücum ettiği görülüyordu. Saf kalbli Fahriye, gözlükleri altından Aliyeyi süzerek: — Maşallah, Resigin ne güzel!. - de- di. — Çabuk giyindim de belki alirğımı fazla kaçırmışımdır.. — Ya.. Allık mı sürüyorsun? Ben rengini tabil sanmıştım. Boya kullan- dığımı bilseydim bu bahsi açmazdım. Mahcup bir tebessümle nişanlısına bakârak: — Biz Aliye ile beraber büyüdük « Şimdi ayni yaşta olduğumuza — kinse inanmaz! Siz ne dersiniz? Fakat ben gayet sakin bir hayat yaşadım da.. Ne demek istiyordu. Bu faciaengiz sözleri safiyetle mi söylüyordu? — Her ne ise Aliye Hanım o kadar hırslarmız olacak ki, ekşi bir tebessümle- bürtün iddialarını unutarak: — İkimizin de ellimize veda ettiği - miz hayli zamandır!. - dedi. Lâkin Fahriye hiç bozulmadı. Tatlı tatlr gülerek : — Cevdet diybr ki ilâleme karşı kırk dokuz demeli imişim. Kendi seb: yani.... Aliye Hanımın elleri titredi ve der- hal cevabı yapıştırdı: — Hakikaten aranızda epey yaş tar- kı var. . — Yirmi yedi sene, kardeş! Cok değil mi? Amma Cevdet, beni yaşıma göre çok genç buluyor. Söyledim ya Zaten: Ben bir ayağı çukurda pispon isştemem diye |.. ı Gülmeğe başladım. Cevdet de " iştirak etti. Güzel, taze bir kahkatlar vardı. Fahriyenin bütün sözleri onun boşuna gidiyordu. Aliye Hanımın si nirleri artık pek gerilmişti. Terbiyesini unutacak hale geliyordu. Ortalığa sü- kün vermek için lâfı çevirdim. — Çeyiziniz tabil sizi epey meşgul eder, değil mi hanımefendi? — Hayır... Benim memlekette zaman elbiselerimi diken alışkın terzim vardır. Ona Lâkin Cevdet razi olmadı. O, pek müz — tehakkim.. Maamafih dehşetli de güs- tosu var. On yedi yaş mabhcubiyetile kızararak nişanlısına muhabbetle baktı.. Bu sefer, Aliye Hanrm, boyası altın- da sapsarı kesildi. — Biz balayımızı İtalyada geçirece « ğiz. Cevdet mimarlık hakkında tetki « iyle her bir ' - dan evvel Parise uğrayıp elbisele imi orada ısmarlıyacağım.. — Seyahatiniz uzun mu sürecelk?, — Cevdet altı ay izin istedi.. * Çok memnun zavallıcık.. -Şimdiye kadar ömründe on beş günden fazla fasılasız istirahat etmemiş.. Aliye Harım, gayri ihtiyari, barit bir sesle: — Neye?, - diye sordu! — Maddeten imkânı yokmuş zaval . hıcığın da ondan... (Arkası yarın) Nakleden: Hatice Süreyya ısmarlayacak'ım. — —

Bu sayıdan diğer sayfalar: