14 Ağustos 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10

14 Ağustos 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İ 1 iryan — Çevtren: 8.Ş. Katil, cinayeti — İktibas ve tercüme hakkı mahfuzdur — işlediği sabah aldığı konyak şişesini yarılamış mıydı ve konyağı o sabah mı Geçen kısımların hülâsası —) Martında, Berlinde,| yı öldüren Katil Sogo- katil mahkemeden baş. 921 yılının Talât pa; Tehliryan, hâdisesini mon anlatırken işe lamış ve şahitlerin söz detmiştir. Bi adı, hakikatiyle şahitlerin ifadeleri a- rasındaki zıddiyeti maktır. Mahkeme birkaç şahit dinlemiş, katilin nasıl bir. adam (« ğunu ırmıştır. Silâh mütchassımı. sın fikrini almış, sonra Berlinde oturduğu iülk — ev « Yadımı dinlemiştir. Kadın, hakkında bildiklerini anlatmış, bir akşam eve sarhoş geldiğini, bu ha- | lini beğenmediğini, fakat arkada- p 4 yan'ın önünR Sarhoş olma. diğini söylediğini — bildirmiştir. | Hökim bu kadma; - .!!u zisinden, eEdeveynini kay. ni kay. dan — mal işin ortaya koy- » | — Hayır, evimden çıktıktan bir kaç &n sonra, nakli mekân beyanna - mesini almıya geldi. O zaman ilk defa olarak ailesini sordum. Eve dönlüşün- de her şeyi harabe halinde bulduğunu, kızkardeşlerinin, erkek kardeşlerinin, &nnesiyle babasınn P katledildik - lerini yalnız kendisinin kurtuldu - Bunu, fakat bunları anlatamıyacağını söyledi. Bunlatrı kıtaca anlatarak 38 - zünü kesti. Bu meseleden bahsetmek istemediğini anlayınca ,fazla bir şey sormad — Bunlâatanlatırken heyocanlandı mı? . — Evet, heyecanla anlatıyordu.. Berlinde tanıdığım ilk Alman kadı - nm ifadesi burada bitti.. İlkkinci kadın şahit Talât Paşanın ikametgâhı karşısında evi bulunan ma- dam Tidman adında 35 yaşında ikinci ev sahibemdi. Madam Tidman, reisin daveti üzerine hakkımda bildiklerini ve intibalarını şu şekilde anlatmıya baş- ladı: — Çok kibar, namuslu, mütevazi, temiz bir adamdı. Nizam ve inti çok severdi. Hâdise günü, — yani 15 Mart sabahı,bizmetçi geldi benı bul - ı!u ve: “— Kiracr odasında ıghyur.. dedi. — Belki akrabasından biri ölmüştür, Kendisini rahatsız etme diye cevap verdim ; Bir an gidip kendisini teselli etmeği düşündüm, fakat kendimi anlatmak ka- bil olamıryacağını göz önüne getirerek tereddüt ettim. Biraz sonra sokağa çıktı. Fırsattan istifade ederek odasına girdim. Biraz evvel içerisinden konyak içtiği şişe elân masanın Üzerinde duruyordu. — Konyağı ne zaman satın aldığını | biliyormusunuz?. K 284 — “O zaman ağabeyisi tarafından her ikinize kargşı hazırlanan alçakça muikas, H öğrendim. Londraya dönünce, sezimi da. Biştirerek size telefon ettim ve sizin sağ ve | malim olduğunumu hayretle öğrendim. 285 — “Hademenize sorarsanız, sergü. almıştı ? — Hizmetçi ayni günün sabahı satın ( yine küçük bir kadehle çaya karıştırıp aldığını söylüyor. — Şişede ne kadar konyak kalmış - ur. — Üçte biri ancak içilmişti. — Müstecir o gün başka ne içmiş - | HP> — Het günkü gibi çay içmişti. — Hiç bir şeyden şüphe etmediniz mi? — Hizmetçi koşa koşa eve gelip: “— Ah madam Tidman, bizim kiracı ü öldürmüş,, diye haber getirdiği dakikaya kadar hiç bir şeyden şüphe- lenmedim. Bu anda hizmetçiye inan - mak istemedim ve “sen delisin!.,, diye bağr dı. Hakikat olmasına rağmen bidayet- te buna da inanmak istemedim. — O gün maznunun vaziyetinde 'ıır | tebeddülât hissettiniz mi, her B gibi sakin mi idi, yoksa şaşkın vaziyet te mi idi?, — Buna dikkat etmedim, fakat bir fevkalâdelik olsa idi, her halde nazarı dikkatimi celbederdi. Yalnız bir gün arkadaşların biri geldi ve “kiracınız hastadır, kendisine bol güneş gören bir oda vermeli dedi.,, Bunün üzerine caddeye bakan balkönlu büyük odayı tahsis ettim. — Müsteciriniz nasıl vakit gelçrir - dit — Odasında oturur, okurdu. Nadi - ren sokağa ardı. — Ziyaretçileri var mıydı ? — Hiç.. — Çalgr çalıyor mu idi? * — Hayır.: — Asabi olduğunu farketmiş mi idi. niz?. — Evet, son derece sinirli idi. — Evinizde iken hiç hastalık alâimi göstermedi mi?, — Hayır, fakat kendisi sinirli ve hasta olduğunu söylüyordu. — Sar'alı olduğunu biliyor mu ili - niz? — Hayır. — Maznun hakkındaki kanaatiniz nedir?. — Kendisini mükemmel bir adam o- larak tanıdrm. Hiç bir şikâyetim yok - tur. Bir fenalığını görmedim. — Maznun evinizi kiralamıya gelir- ken yanında başka adam var mr idi? — Ermeni Talebe Birliği reisi de vardı. Bu esnada katili tedavi eden doktor lardan profesör Gasirer reisten şu rica- da bulunmuştur: — Konyağı ne zaman satın aldığını ve niçin ağladığımı lütfen müttehem - den sorar misiniz?. Reisin emriyle ve tercüman vüsrta - siyle bana tevcih edilen bu suale şu cevabr. verdim:? — Kendimi rahatsız hissediyorum bir gÜN evvel satın almıştım. Akşamdan küçük bir kadeh içtim, sabahleyin de Kibar hırsız — swah zeştinizi takip eden ertesi sabah meçhül | bir adamın, telefonda, sizin hakkmızda ma. lümat aldığını söylerler. Herber, felâketlen nasıl kurtulduğunu anlattı ve sonra ikisi bir den suvanenin verildiği salona döndüler. 288 — Valing polis hafiyesinin kolumu dım. Biraz sonra hakikat anlaşıl- | içtim. — Hüdişe sabahı çok mu içmiştiniz? — Hayır, pek'az miktarda, onu da çayla karıştırarak içmiştim. — Kadehle mi içtiniz!.. — Ölçüyü bilmek için şişeden kade- he boşalttım.. — Konyak nuz?. — Hayır ağlamadım. Reis (Şahit kadma hitaben) — müt- tehem çok az konyak içtiğini ve ağla - madığını iddia ediyor. Madam Tidman — Kulaklarımla işittim... Müdafaa vekili doktor Von Kor- don — Şahidin işittiği yanık bir şarkt olmasın. « Madam Tidman — Olabilir, Ermeni- lerin yanık şarkıları vardır, fakat ba- na ağlıyor gibi geldi. Reis (Bana hitaben) — Hâdise sa- bahı — ağlamadığınızı söylemiştiniz, şarkı da mr söylemediniz?. — Ben ne ağladım, ne de şarkı söy- ledim.. Müdafaa vekili doktor Von Kor - don — Konyak şişesini saat kaçta ve kim görmüştür?. Madam Tidman — Hizmetçim sa - bahleyin saat © da görmüştür. Doktor Von Kordon — Konyağı iç- tikten sonra sokağa çıkan müttehem ka çaaat sonra eve döndü? Madam Tidman — Bir daha dönme- di. Doktor Von Kordon — Olamaz, çünkü sabahleyin erkenden sokağa çık- tığınt söylemiştiniz. Şu halde sokağa çıkıp konyağı tedarik ettikten gonra e- ve dönmüş olması lâzımgeliyor. Şahit — Bu teferrüatı batırlamıyo - rum. Nihayet arada bir saat farkı ola- bilir. Muhakkak olarak bildiğim şudur ki çayımı içtikten sonra bir müddet o- dasında kaldı ve saat on bire doğru sokağa çıktı. Bunu iyice batırlıyorum, (Devamı var) AKŞAM POSTASI İDARE EVİ: Istanbul Ankara Caddesi L — Poste kulusaz Hstaobül 2H4 Telgraf adresi: IstanDul HABER Yazı işleri teletfonmu: 23871 idare, ilân 24376 içerken ağlıyor mugsu - ABÖNE ŞARTLARI Türkige Ecnebi 1400 Ke. — 2700 K, 180 a 1450 » HK » 800 , n0 » e. Senilik Sahibi ve Neşriyat'Müdürü: Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) Malbuası sıktı. Kate Valmandun soğuk bakışile tek. rar karşılaşmış ve esrarengiz bir gekilde kay bolan gerdanlığı hatırlamıştır. Bu — esnada Btafford biraz geride kaldı ve dansotmakte | olan gık bir adama dikkatle baktı. Gerdan. [ ği çalan hirsiz yakalanmıştı. GA TU A Ali Turgut, Etendhal'in “kırmızı ve — Bir ihtirasın hikâyesi — —” Yazanı Tarıs yhal ?% DELİ G siyah,, adlı romanını ve Mithat Cemalin *“Üç İstanbul,, adir büyük hikâyesini o- kumuştu. Doğrusunu söylemek lâzım gelirse, bütün canlılıklarına ve parlak- Jıklarına rağmen, ikisini de oldukça ma- nasız bulmuştu. Bir böceğin üç günlük Gmrünü başından sonuna kadar takip ederek noktası noktasına yızmak - bile mümkün değilken ; bir insanın bütün öm rünü içine alacak bir kitap yazmağa te- şebbüs etmek, delilik nevinden bir iş sayılmalıytdı. Filhakıka Ametikalı pro- fesör Reomure karıncaların hayatını ©- tuz Uzun sene, yorulmadan, tetkik et- mişti. Fakat bu sabırlı adamın mevzuu bir tek karınca değildi. “Karıncalar,, dr. Peygamber kafalı âlim “Wheeler.. bile “arılar,, ın hayatını ancak bir nok- taya kadar takip edebilmiş; sonra ko- vanları bahçesinin yanından geçen neh Te boşaltıvermişti. Stendahl'in ortaya çıkardığı yalancı kahraman yetişmiyormuş gibi, bir de *“Roman,, denilen edebi eser nevini: “Bir insanın bütün hayatı boyunca gezdirilen ayna,, diye tarif etmesi ise, bayağı, bir cesaretti ve sadece gülmeğe Heğerdi. ... Ali Turgut, mektepten çıkar çık- maz, kendini yokladı. Bir gece içinde toparlayip verdiği hüküm şuydu : Ne ilim, ne bilgi, hiçbirisi, bir adamın bütün örmrünce sürecek bir plân çizmesine yarar şeyler değildir. Kendi kenklimizi yoklıyarak ve etrafı- mızdaki insanların hayatına bakarak dü günecek olursak, ömür bir zelzele saha- sında uzayıp giden patikalar gibi, eğri büğrü, başsız sonsız, şekilsiz ve renksiz bir çizgidir ve werede, nssıl biteceğini kimse bilmez, ne zeki İşte bu düşüncedir ki Ali Turgutdu | ertesi gün, benim — Beyoğlundaki fakir odamın kapısına kadar getirdi, brraktı. Kahvemi daha içmemiştim. Kapmın zin- €irini çıkardım, başı önüne eğik olarak içeri girdi. Onu iyi tandlığım için ses çıkarmadım. Bir cigara, bir kahve içti. Sonra yüzüme bakarak birkaç gözlerini kıtpıştırdı; — Oğlum, dedi, ben düşündüm, Ka. lıbımdan ayrı olarak başka bi bi, düşündüm. Karar verdim yazısı,, denilen müstebit h zim her türlü karar ve plânlarrı tünde, yaşıyor. saniye zın Üs- Merak ediyorum, ben hangi yollardan nereye gideceğim? U- muyorum ki benim hayatım, vyahut ha- yatımın bugün başlıyan ve bir müddet sürecek olan parçası, meraklı hâdiseler. le dolup taşacak. Bu meraktı hildiseler. den insanları mahrum etmek istemiyo- rum. İstiyorum ki herkes, bütün dünya, benden haberdar olsun! Karar verdim: Sen bugünden itiba- ren benim hayatımın her safhasına ka- rışmak hakkına maliksin! Benim habe- rim olmadan, veya — görümün önünde; tenkit veya takdir etmeklen beni yaza- caksın! Elin kalem tutar. Ortaya ç- karacağın şey belki bir küçük hikâye, belki büyük bir hikâye, belki de bir ro man olur. cektir. 287 — Bunun tüizerine Kute Valmond Herberden af diledi ve bir kenara çekilerek konuşmağa başladılar. Herberin — sorduğu süale, genç kız gülerek cevap verdi! “Sizin fasliyetinizi nasıl öğrendiğimi merak ediyor » b rak, yazdığın şeyi bir | beni tanımıyanlardır. ÇÜ Orasın; hâdiseler tayin ede- | adamlardan biriyim. Y centilmen PAOKLDE N . -r.... a eX GE DeD ÜÜÜ İA FK Geceyarısından sonra w!"!’" ” Tayıp soluğu Beyoğlu nıd M ği günler pek seyrek y Eğer ya tabit bir mmu de ÖT nim sana “Dur!” dediğiti ? gün hld#j farz benim ölümümle — / sa o zaman yazdığın şeyi ““M lar okusüun! Kabul mü? " Evvelâ biraz tereddüt '“:':,,o Ü, kül bir işti. Fakat o kadaf öi — Pekâlâ, kabul, dedi şartım var. — Nedir? — Bana kumıy.nxım’ — Hayır! Seni sadect bİr ,dl lâkki edeceğim ve bir galı' / amele edilirse sana da öyl” edeceğim. n — Oldu! Hemen kalktı. Adresifi dalaştık. nüme koyarsan sana ifki m: helâl ederim. Buna mğf' © .» * * Bu satırları yazdığım “":')' Ali Turgut ölmüştür. Beniti sene zarfında oynadığı ,unl ona kısmet olmadı. Bu filih . tiği şekillerden yalnız birit bir hikâye şekline uyacü sürdü ve bitti. Bu büyük Turguda verdiğim ınıd! gü yorum. Hakiki olmlîı’ ZZ y eĞ ej Tarus, ömrümde hiç y"ı'" K -.0 y sunuz?. Gayet basit! OdAMIN j/; sizin avin yan tarafma BöNf # dikkat etmediniz mi? ’*'f' olas bu kadar maanfedei ” mez ki.. — Uzun bir denif mükemmelen seyredebiliyor””

Bu sayıdan diğer sayfalar: