6 Ekim 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

6 Ekim 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

S İLKTEŞRİN — 195 Cinayet ve aşk romanı A i KALBA Christie'nin bu güzel romanı — (VA.NO) tarafını dan türkçeye gevrülmiştir. —- 070 :I';'ü' &eldikleri zaman, iki arka- YO YEt sokağının 3 numaralı evine . d’Bn Sokak Sen nehrinin sol ta- Yokfalüğı Öyle fevkalâdeliği falan SN Alniz Üzerindeki (3) rakamı, ” İ Berlerinden ayırıyordu. hti i İ ladı “Yar bir kapıcı, gelenleri karşı- 1 Selâmladı, — Gene polit işleri mi? - diye sot- - Doj e W';::fu. bu haller, bizim eve za- H OMurdanarak odasına girdi. *lâ birinci kata, madam Ji- Yazrhanesine gidelim. bi î::hlî:f“îy!r!k. Furniye, bebinden nin bürâten, P::şdı. Ve Fransır polisi- terdiğini " kilitlemek ihtiyadını gös- tin nih'"l: ledi. İııgilıendekl tetkika- ticeyi bekti Tesine kadar burada ne- SEYİ bekliyece : Fakat: 'kmiş. .anııd;n::"d'_'_"huae biriz. bulmak Kitig; “Gilim ha., - diye ilâve etti. Sevirdi. Kapıyı açtı. İkisi de ler, Üçük bi de unç': ;,'“ odaydı burası. Bir köşe n6 * bir kasa duruyordu. Bir “ei Ve eskimiş kumaşlarla kaplı e Bi:l kanapeler eşyayı tamamlı- idliydi tek pencere vardı. Camları - AÂnlaşıları uzun zamandan- Fu__m'f“mım_ Yt etrafına bakatak omuz silk — Gü, Yok.. Hiş paçttünüz ya., Hiç bir yey > hiç... Mıım.ıı,v' Yaz*hanenin ötesine — geçti. '! kadının yerine oturdu. Kar- 'Yakta duran Furniyeye baktı. yle tahta Eşyanın altını Üstü vııhfnı_vı başladı. n altını üstünü e- Bırdenbire: — Vat bir S'B dinim tırdı $isında a elektrik düğmesi !'dödi. Y:;*:dxâı_ncxyı çağırmak. İçin. inde bir tedbir. Çünkü bu ka- ı&nuîl:d ekseriya müthiş pa- j bilirler, rezalet çıkarabilirler. mm“pçekmmaen birini açtı, Burada '"“Yükepıı ları vardı. Bir takvim, bir ler demi kalem, bazı kurşun kalem- Süsiyetleri v'ddu. Lâkin hiç biri bir hu iyle dikkati celbetmiyordu. Öt kâti :*;r ;;nıın seri bir hazar atma- Urdiyeye; Talarını arayarak sizi tahkir iYacağım. Zira şayet iç- a I"k'îm““y“ll bir şey olsaydı mut Tütecekginiz * Olacaktınız ve alup gö- YA kasaya baktı. ğ rur..i,:î_""î)'em bir model! dedi. v — Bu Etmiye Cliııde ç Beçimiş tertip. X Bvet. u? $eyi le;nî’i'):re batası hizmetçi her - Ev z hiım“çi_"' *vet.. Hatırlıyorum; hem bir istinşay © Mütemed kadın.. Şunu Söylediğiniş “*EYdik. Bizzat sizin de tey öğretmiytiti bu oda bize hiç bir Tüm, Yor. bunu manidar buluyo -3 Nuz, azi, “m'ğ::::n ei ;d:)'ğer bir tabirle bu yazıhane - duğ SAhsi bir gey yok.. Bu tefer- SOk enteresandır. ürniye, kuru bir sesle; — Madam Jizel, santi iağ aĞ Ji timantal bir Saro kalktı. — Geliniz... Haği şu hi: iyi g id .. zinet :“ke KZidelim. Bıkd:.rs Iıllunı:ıyr: :tüiî At ettiği bu kadın nasıdl şeymiş? Fliz Grandiy SyU iye, tostoparlak, e vırlıı(ıl Suratı kıpkırmızı bir k:dındı ndisini istintaka gelenlere, kayğan, İHhaz'sız gözlerle baktı. Porniye ona: ç — Otürünüuz, Üedi, — Nersi. efendim. Yadı vi b Şöktü. vet sakin, biş İllmnlıy. matmazel Grandiye! —HM. Puaro & üi ve ben bugün n ü dı'ellnrnf. Madaım IüellnL:lı?d" dir tahkikat Yâpan makt.. z l toplandı. Hanımınızın zehirlenerek öl- düğüne artık hiç yüph.ı İılmıdı. ' Hizmetçi başını hüzünle salladı: — Vah vah efendim... )iıw:bm demek ki zehirlenmiş. Böyle bir felâ- ket kimin aklına gelirdi? " — Eğer sir isterseniz mücrimin kim olduğunu mıyjdına j nîık:ımm". ilirsiniz, ma N .y:r-'dlz:!ıı'd:î:::nn Polise yardım için elimden gelen ber şeyi yaparım. Fakat maattcessüf bir şey bilmiyorum. Hiç bir şeyden haberim yok ” £ Rayan Jizelin düğmanları oldu. gunu biliyordunuz, değil mi? - diye bay Furniye ortaya bir söz attı. — Hayır bu doğru değildir. Hanı- mımın niçin düşmanı olsun? — Canım, efendim, niçin böyle söy | lüyorsunuz bayan Grandiye? - diye Fur niye devam etti. - O murabahaciydi. Mürabahacılar, tabiatiyle pek çok kim- selerde hoşnudsuzluk, düşmanlık uyan dırırlar. — Madamın müşterilerinin dalma t;ulnıl hareket etmedikleri doğrudur. — Kavğalar çıkarırlardı, ha, değil mi? Onu tehdid ederlerdi... Hizmetçi başını salladı. — Hayır, bu noktada hata ediyor- sunuz. Tekdid eden biç olmazdı. Ağla makla, inlemekle, hallerinden şikâyet et mekle iktifa ederlerdi. Borçlarını öde- yımiyeeıklerini söylerlerdi. Evet, bun- lar olurdu. Fakat tehd tehdidi? Aslâ- O, olmazdı i Puarot — Belki de bazan içlerinde parayı verememek mevkiine Uüşenler bulunur du? - dedi. Hizmetçi omuz silkti: — Tabil bulunurdu. Bu, onların bile- cekleri İş. Fakat şu veya bu şekilde borç larını öderlerdi, Zira hanımım hesabını iyi tutardı. İşlerini mükemmel tanzim etmişti. Furniye: — Bayan Jizel, insafsız bir müra- bahacıya benzer! - dedi. — Bunda hakliydi. — Pençesine düşenlere hiç acımı- yöor musunuz? — Pençesine düşenler mi? Pençesi ne düşenler mi? Niçin — düşüyorlar? Düşmesinler.. Gelirlerine göre yaşasın lar.. Yorğanlarına göre ayak uzatsınlar Ekserisi sefahat yüzünden borç eder, Bu, makul mudur? Bizim hanım gayet İyi, gayet âdil bir kadındı. Ödünç ppra verirdi. Bu paranın a şeraiti dahilinde inde olunmasını isterdi. Bunda yerden göğe kadar haklıydı. Kendisi hiç borç etmezdi. Bir faturayı günü ıuıünf te- diye etmediği hiç vaki olmazdı. Bizim hanımın kalbsiz olduğu iddia ed“c.ıııu. O, gayet iyi aklâkir, merhametli, insaf l bir insandı Bir çok hayır ctmi):ıtlen. rahibeler vesaire, iyilik işleri için ona müracaat ederlerdi. O da daima onlara avuç dolusu para verirdi. Kapıcı Jor- jun karısı hastalandığı vakit, onu kendi hesabma hastahaneye yolladı. Görüyor. sunuz ki iyi bir kadındı. Bir an durdu. Yüzü kızarmıştı. Ha- mrmının fena bir itham altında — tutul masından mütcessir olmuştu. İlüve etti: — Anlamiyorsunuz.. Siz hanrmımı pek az tanıryorsunuz... p Furniye, kadının hiddeti geçsin diye bekledi. Ve sonra sualler sormiya baş. ML— Demin bana, madam Jizelin müş terilerine daima borçlarını ödettiğini söylediniz.. Ne usulla bu borçları M:ı- tiğini biliyor musunuz yi Hixııı:y;i amuz ıilklll'î n -— Hi bilmiyorum, efendim. DAT (Devamı var) id. bahusus ölüm | 326 sene evvel bugün Istanbul Görülmemiş şenliklere sahne oluyordu Iran elçisi 100 top ipekli kumaşla sokağı döşemişti İstanbul mühtelif memleketlerden sulh müzakereleri için gelen elçilerle dolmuş gi. biydi, Bunların araşında — bir de kadın elçi vaArdı. Osmanlı Türkleri tarihinde kadın elçi bir defa Uzun Hassam annesi — Ana hütün gelmişti. Bu ikinci kadın elçi — oluyordu. Bu elçi Gürcü hükümeti tarafından gönderiliyor dü, . Hükümet elçilerin muhtelif — vasıtalarla gözlerini kamaştıracak yolu tatuyordu. İran elçisine Türkiyenin sanayideki terakkisi göt. terilmek istendi. Bunun için de muszzam bir esdaf alayı tertip edildi. İran elçisi de İstanbul — ahalisine kondi milletinin ihtişamını göstermek — gayenine düştü ve oturmakta olduğu sokağın dürt yüt zürrA Uzunluğundaki kısmını yüz top tpekli Kumaşla Göçetti ve bunları padişahım bassa askerine hodiye etti. Bu 1612 yılı 6 eyiâi günü 323 sene evvel | bugün vuku buluyordu. Fakat Sultanahmet sarayına öyle bir deb. | gebe Vermişti ki, içerisini gezenler şaşırıyor, hayretler içinde kalıyorlardı. Tariliçi Natma bu bahal anlatırken — göyle der; “Huzuru hümayunda anlara — çelçilere) bir mertebsl delşet arız öldu ki — içlerinde Alem ve akdemi olan Kadıhan sevki kelâma kadir olamayıp (padişahım, şahı Abbaş senin kulundur) dsmekten gayri bir harf söyliye. medi. Namesini vezirlazama, o da padişaha tesiim eyledi. Cüt 2 Bayfa M4) ... Bu kadar debdebe gösteren — Bultan Ah. met o sene büyük bir sürgün avına çıkmak hevesine düştü. Yanında birçok — vezirlerle floryaya kadar gitti. Burada yalnız sadra. zam De kazaskeri yanmda alakoydu. Burga. za gitti. Burgazda Nasuh — paşa padişah lle cirit aynamak şerefine nail oldu. Padişah bir aralık ciridi sadrazamın göğ.- süne saplayacaktı. Elbisesini yırtarak geç- H. Bunu gören malyet bir ağızdan bağıra. rak: İ — Aleyke avnlilah ve yahmetahi. Sultan Ahmet buradan Edirneye — gittli. Edirnede bütün saray erkânı tarafmdan par. dak bir surette karyılaştı. Sarayın diş Kapı. sından !Ç kapısına kadar bütün yol boyunca yeni kesilmiş altın ve gümlş merpildi. Buruda dört sürgün ve on yedi doğan avı yapıldı ve hepsinde bin Iki yürden fazla ge- Yik ve yüzden fazla yırtıcı kuş öldürüldü. e' ç Sultan Ahmet daima avcılafın — önünden giderdi. Padişahın doğan avmt — almak için on defa atından İndiğini saymışlardı. Sultun Ahmet Edirneden ayrrldıktan aonza Tekirdağına oradan Bulayire giderek Türk ordumunu x defa Avrupaya — geçirmiş olan Süleyman paşanın mezarını ziyaret etti. Bu. radan Çanakkale boğazına geldi. Gece iki sa Bilde muazram şenlikler yapılıyordu. “"Mum donanması,, denen şenlikler esnasımda iki ta. rat kalelerinde harp müsabakaları yapılıyor dü. Bultan Ahmet, Çanakkaleden tekrar Bu. layire uğrıyarak İstanbula döndü. — Boğazi. gindeki Üzküdar, İstavroz, — Davutpaya, Ça. talca, Halkalıpmar, Beşiktaş, — Kâğıthanı, tersanedeki aaray ve kasırlarında yaşamağa K Niyazi Ahmet Tonton amca dağ sporu nda Yirmi beş liralık ... — Arkadaşım bâşını gazeteden kaldır- | dız — Yeni beş liralıklar çıkacak !-dedi. — Acaba nasıl? — Galiba, Amerikan dolarının tipin de olacaklarmış.. Madeni paralarımız | çok kusurlu; bari Allah verede bunlar bir şeye benzese.. Hezm iki liralık kâğıd paralar da yapılsa... Eskiden yirmi beş | liralıklar vardı.. Butilar hep para boz- durmağa yarardı. — Yirmi beş liralık.. diye mırıldan dım... Gözümün önünde o kâğıd paranın şekli canlandı. Sonra, büyük annemin mahzun hayetini görür gibi — Zavallı büyük anneciği ye mırıldandım. Arkadaşım: — Saprtıyor musun kurzum? Şimdi yirmi beş liralıktan bahsediyorsun, şim di büyük annenden. t — Eski ve hazin bir hatıra aklıma geldi de. Balkan harbinden bir müddet evvel babam ölmüştü. Babam, ailemin için- de sivrilmiş bir şahsiyetti. kazandı bi- ze iyi baktı; daha da iyi bakacağı umu- luyordu. Ben, İsviçrede — mühendislik tahsil edeceğime emindim. Lâkin o dağ lar gibi adam, Küreyvatı hamrasının bitmesinden kırkıma yarmamışken ölü- me mahküm oldu. Günden güne sarar- dı, soldu. Nihayet Beyrut valiliğinden istifa ederek İstanbula gelmesi icap etti. Tedavi, doktorlar, iyi yerde evler, derken, bütün paramız tükendi. Aileye | bir maddi sıkıntı ariz oldu. Babam, ailenin ihtiyarlarma gayet iyi muamele ederdi. Onları nereye git sek beraber götür tuttuğumuz ev- lerin en güzel odalarını hacr babama, büyük babama, büyük anne dediğ büyük teyzeme ayırırdı. Bon günle de onlar da babama yar oldular. Gerçi, hacı babamın ömrü Buna ve- fa etmedi. Doksanına varan bu ihtiyar- cağız ufliya inliye merdivenleri çıkar ve hâbır sormuya, dua etmiye uğraşırken babamın vefatından bir kaç gün evvel öldü. Büyük babamsa babamdan on se ne fazla yaşadı. Evimizde para bahsi etmek, — cski terbiye mucibince — âdet değildi. Orta da alış veriş, pahalılık, ucuzluk, muza- yaka, kazanç vesaire lâfları edilmezdi. Fakat buna rağmen büyük babam mali sıkıntıyı farketmişti. Biz çocuklara: — Dışarıya çıkım! - dediler. Çıktık, Sonradan — yani büyüyünce — öğ rendiğimize göre, büyük babam, baba ma: — Oğlum Nureddin, senin paraya ih tiyacın var galiba, öyle — anlıyorum! demiş. Babam, hayır falan diye kem küm elmiş. — Hayız deme, oğlum. anlıyorum, işte a1.Şu kesenin içinde bütün ömrüm de biriktirdiğim para var, bunu da senin sayende biriktirdim. Çünkü evinde otu rup kalktım, tekaüd maaşlarımı yeme- dim. AL kullan; Fakat, kulağına kü- pe olsun İyileştikten sonra eline geçe- nin hepsini harcama. Sen de benim gibi yap; Ak akçe kara gün içindir. Maatteessüf babamın bu nasihatı tutmağa ömrü vefa etmedi. Fakat o gün den itibaren de, evde, büyük babam hak kındaki noktai nazar değişti. Meselâ, bayramlarda, kandillerde evimizde bir âdet vardı: En ihtiyar olan hacr ba ba oturur, diğerleri yaş sırasiyle dizi- lirlerdi. En öndeki hacı babanın elini Göperdi yanma otururdu. Ve her kes ken dinden yaşlılarının elini öperek onun iz duasını aldıktan sonra kendi yerine ge- ÖŞT Ü aaRananazaLeEDi eeei Nn çer ve elihi öptürmek üÜzere daha kü- çüklere uzatirdi. Bu sırada, çocuklara paralar da ve- l büyüklerimiz çil altınlar hediye ettikleri halde büyük babamın çil çeyrekler uzatmasımı hasisliğinden sarışrdık ama, tasarrufunu bir hamlede babama verivermesi, ömrünün geri kıs mını da sıkmtı da geçirmesi o ramanki hükmün doğru olmadığını her kese anlattı. Hoş, babamın sonra yeni eve nakil, borçların ödenmesi falan, büyük babamın servetçiğini bir hamlede yuttu ya o da başka, Anneme ve bize pek cüzi biz dul ve yetim maaşı kalıyordu; sanırım ki, umu mi harbde, top yekün alı mız para, yirmi altı kâğıddan ibaretti. Bereket ver sin bu sefer de büyük teyzemiz imda- da yetişti. Ulfak tefek ötesi berisi var- dı; kendini refah içinde yaşatabilecek- ken, babamdan vaktiyle gördüğü şefka ti onun evlâtlarına iadeye ömrünü has- retti. İcap etti yemek pişirdi, icap etti hatta çamaşır bile yıkadı, Ah o kadın- cağız!. Arada sırada, harbin tarzyiki üzeri- mize bütün şiddetiyle binerdi. Evde de- ğil bulgur, süpürke tohumu bile kalmaz dı. İşte o zaman büyük anne siyah çar İstanbula inerdi, yakut küpesinin artık kulağında olmadığını görürdük. Fakat, bir iki çıkını, hamala kleterek gelirdi: Un, kuru fasulya falan. ” hastalığı, cenazesi, şafını giyer, Gene bu seferlerinden - birindeydi Bir yirmi beşliği evvelâ masanın üstüne koydu; sonra da, evdeki ahretliğin hır etmekten korkarak, beyaz nin saat cebine. O gün hamama gidilecekmiş; annemin de âdeti, ulak tefek öte beri: ni hamamda yıkamaktı; entariyi de yı- kamış, Meğer yirmi beş liralığı cölnede unutmamış mr? Kâğıd para hamur oldu bütün servetimiz bitti. Ah, o gün matemimizi seyretmi diniz. Artık eski terbiyenin verdiği det — paradan bahsetmemek âdeti — barbin diğer tahribatiyle beraber yıkıl mrış bulunuyordu. Kâğıd hamuru kül- çesinin karşısında bahtimize ağladık. Biz ki, ecdaddan kalma evimizin Çır gır yanğınında kül olmasına “Vah vah, ne yapalım? Allah vücud afiyeti ver- sin?” diyip geçebilmiştik. O, yirmi beş nl'lnııı'uıı: hâlâ yüreğimdedir. Nakleden: Hatice Süreyya Mühim bir kütüphane El yazısı 250 bin kitapla dolu Leningradda Saltıkev.Çedrin ismini taşıyan umumi! kütüphanede, halen 9 milyon nüsha kitab mevcut bulunmak tadır. Yalaız 1937 senesinin ilk altı ayı zarfında bu kütüphaneye yeniden 141 bin kitabla zenginleşmiştir. Bunlardan 1(M bini rusça kitap ve neşriyat, 19 bini Sovyetler Birliği milletlerinin dil lerinde kitap ve neşriyat, 14 bini ya. baner dillerde kitap ve neşriyat, niha. yet 13 bini de kıymetli gazete ve kol. leksiyonlardır. Bu umumi kütüphanenin kolleksi - yonları arasında, eski devirlere ait paha biçilmez kıymette tek nüshalı el yazısı eserler vardır. Kütüphanenin el yazısı kısmında mevcut 250 bin eserin hemen hepsi çok nadir ve o derece kıy metli şeylerdir. Bunların arasında Misir papirüsleri, eski Slavca ve Rus. ça nadir el yazısı eserler, ve nihayet bir çok klâsik büyük muharrirlerin il. mi ve edebi kitaplarınm el yazısı asti. ları ve bu büyük adamların mektupla. rı vardır. Bu kütüphane, Rusça olarak yapı!. mış neşriyatım en tam kolleksiyonuna malik bulunmaktadır. Bütün bü kıymet biçilmez eserler, kütüphanenin 143 senelik hayatı zar. fında toplanmış ve bilhassa 20 senclik Sovyet rejimi esnasımda bu kütüpha. nenin mevcudu iki misline çıkmıştır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: