21 Ekim 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

21 Ekim 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— Sina ie i 7 Madaya girdi, iyor, “Tİ telefon çeri, ge » diye Norman > St - Anlıyorum, Mis Ros! Siz khan hi a Ok ma etinde de Ri tsekkür ederim a Salunamya mayı MÖ mele ba N Yy Belen her Meyi yapıyor emegı hez kiç ik ip Sisaydım faaliye Gel Çok zekiciniz. eş Mi Yolunu bulur- di van eğ i ad 4 Yi Dr ben müt- kiş e kadıtlardan fa. “ey, Bay ta Beni Kur. a Lâkin 'böşka bir İn gi AN ii i İz ve aşk romanı röan” (VANO) tarafından türkçeye çevrilmiştir. “e seği kanaati | vardı. Lâkin bu şon ciheti Mariye söy- gm biç de lâ | iememeği muvafık buldu. — Bir tecrübede bulunmak istiyo- rum. Birinin izi üzerine tıpkı polis ha- İleeki si Sd rai Mari, onu kolundan çekti. — Şey M, Klansi... Muharrir..Şüp heyi en fazla davet edecek şahsiyet © dur... Takip edelim. — Tiyatroya gitmiyelim mi? — Başka sefer gideriz. Tali bize yaz olacak diye içimde mübhem bir his var. Şimdi birini tekip etmek arzunuz- dan bahsediyordunuz. İşte fersat guhur etti. Kim bilir, belki de bir şey keşfe deriz. Mari o kadar vanlı ve neşeliydi ki, bu haleti ruhiyesi karşısmdakine de si- rayet etti. Norman tereddüdsüz kadın- na uydu. — Söylediğiniz gibi ınsan bilemiyor. Yemeğinin neresinde başımı çevirme- den göremiyorum. — Bizim vaziyetimizde, hesabi er. kenden görelim. Ö çıkınca arkaşından çıkmak üzere alesta hazır bulunalım, Bunu böylece yâptuar. Bay Klansi yemeğini bitirip de Dean sokağma çık ği vakit, Normanla Mari de osun i- zinden yürüdüler. Mari: — Belki bir taksiye biner. dedi. Fakat Klansi taksiye binmedi, parde süsünü koltuğuna almıştı; ucunu da a- rada sırada yerde sürüklüyordu. Lon- dranm bir sokağından öteki sokağına zihni alğın, yürüyüp duruyordu. Ge- lişi güzel yürüdüğü hissi hasıl oluyor. du. Bazan süratli adımlarla ilerliyordu. Bazan da adımlarım ağırlaştırıyor, bir denbire duruyordu.Bir sefer, caddenin bir yanından öte yanına geçerken, kaldı rmun kenarında durdu. Ralanti şeklin deki bir sinemaya benziyordu. Bir kaç sefer, âdeta bir zaviyeyi kajme resme- derek sokağı bir tarafından öteki tara fna geçti. Mari, bundan dolayı ümlde düştü; heyecanlas — Bakın! - dedi. -Takip edilmek ten korkuyor. Bizi “ekmek” istiyor. — Acaba? —Tabii, yoksa bu şaşırtmacaları ni sin yapsın? Bir sokak dönemeçini (o dönüme, Klansi ile âdeta çarpıştılar. Bu santte kapalr olan bir kasap dükkânmm ö- nünde durmuş, Bay Klansi karşıki bi- narın birinci katiyle alâkadar gibi gö rünüyordu. Yüksek sesle dedi ki: — Mükemmel... Alâ. Tuhaf... Cebinden bir defter çıkardı. Dik” katle bü deftere not almağa başlsdr. Sonta hizli hizl: yürüdü. Ialık çalarak» tan Bloomabiury'ye doğru yürüdü. Z- man zaman başını | çeviriyordü. İKİ genç takipçi muharririn dudaklarını kı pırdattığını ferkediyorlardı. Mari: — Şüphesiz ki bu adamda yeni bir şey var! - dedi, - Bir dileri sabitle dima iğ: meşgul gibi görünüyor. Yalnız başı na söyleniyor ve ne yaptığını bilmiyo- ra benziyor. Bay Klansi, bir kaldırımın kenarın da durduğu sırada, bizim amatör iki polis bafiyesi, onun hizasına yaklaş tılâr ve kendisini iyice yakmıdan tef kik etmek fırsatını buldular. in Adamın yüzü soluktu; gözleri ğindr. İşidilmek ister gibi, yüksek ses 1e diyordu kis — O kadın benimle niçin konuşmu yor? Niçin?... Her halde bunun bir se bebi olacak, (Devamı var) HABER — Akşam posi Bunları Biliyor müsunuz? — nere Kedilerin Ginsler! Bir çoklarımızın çok sevdiği kedi, iyi muamele görürse, cidden, sadık, ze- ki ve tatlı Br arkadaş olur. Kedinin, fare gibi, müzir, bazı hayvanları imha hususundaki faydam da malümdur. Kedi, bilhassa dişi kedi, iyi terbiye edi- lirse, katiyyen hertıziik etmez; öğreti len hizmetleri büyük bir sadakatle ya- par. Kedi, oyundan da çok hoşlanır. Bi- indiği gibi, kediler, geceleri daha iyi görürler. Sudan, soğuktan ve fena ko- kulardan çok korkarlar, En sevdikleri yer, sıcak ve iyi kokulu yerlerür. Kedilerin muhtelif cinsleri vardır. Biz burada vahşi kedilerden bahset, - yeceğiz. Bizi alâkadar eden: ev kedi - leridir. Ev kedileri iki büyük kısma ayırılır: 1 — Kuyruklu kediler. 2 — Kısa kuy- ruklu kediler, Kuyruklu kedilerde muhtelif kate - gorilere ayrılır: A — Kısa ve dik ku- laklılar (Bunlar muhtelif renklerde ©- labilir, Erkek bazan üç renkli, dişi iki renkli olur.) B — Uzun tüylüler: (Yal nız bunlar arasında değil, fakat bütün kediler içinde en güzeli Ankara kedisi" dir. Ankara kedisi kadar rüeşhur olan Çin kedilerinin kulakları düşüktür.) Kısi Kuyruklu kedi katgerisinde, Siam ve Malezya kedileri vardır. * Bun- lar gayet zarif ve güzel hayvanlardır: tüyleri gayet yümüşaktır. Bu kedile - rin ekseriya yüzleri ve bacakları siyah- tır, Buraya koyduğumutr tablo, size ke- dilerin nevilerini gösteriyor; 1 — Vahşi kedi. 2 — Beyaz ve bor renkte basit bir ev kedisi, 3 —. tapan - ya kedisi, 4 — Gambi kedisi (Ekseriya siyah renk'idir) $ — Habeş kedtaj. (Si- yah ve koyu sarı çizgili). 6 — Kap ke- disi (Ekseriya beyaz ve sirt: kırmızım- tarak olur) 7 — Fransız kedisi (Kılları biraz sertçe ve ekseriya boz renktedir.) 8 — Ankara kedisi. (Kedilerin en gü - #elidir. Uzun ve ipekliye benzer tüy - leri vardır.) 9 — Çin kedisi (Kulakları düşüktür, her renkte olabilir.) 19 — Slam kedi (Kısa tüylüdür, suratı, ku lak ve bacakları siyahtır. Rengi kahve rengidir.) 1) — Man adası kedisi (Kuy» ruksuz olur.) 12 — Ka; tabir edilen kedi cinsi (MuhteVf renklerde lekelidir.) Tenton amca berber “GönüL öldül,, dediler... Akşam oldu. Kararan semada, ufka inen Sari yüzlü yarım bir ay var. Esmer deniz de gümüşten bir yol.. Bağlar arasından, sarı bir (o serpan uzanan patikanın en ıssız, en erimde, hiç tanrmadığım, hiç karşılaştım. ahbap gibi adam beni mer | dikkat Dedi. — Evet! Diye cevap verdim. — Kasabamızı ne münasebetle teşrif ettiniz? — Muallimim. — Yanaaa... Meslekdaşız —Memnun oldum., — Evet, bir zaman biz de muallim dik... Sonra, hızk hızlı kulağıma fısıldadı: — Kuzum size benden bahsettiler mi? — Ne diye? — “Mecnun hoca, diye... Bu isim bana yabancı gelmedi. Onu evvelâ iskele başmdaki gazinoda nargi- le tokurdatan bir yerli memurdan işit— miştim. Sonra, bir iki defa daha duy- dum. Gecenin bu vaktinde ve ıssız bir yer- de bir meçnunla karşılaşmak beni ür. küttü. Ö, omuzlarına attığı siyah pelerinine sımsıkı sarıldı. Biraz ileride ayrılan bir dağ patikasını İşaret etti: — Madam ki meslektaştz, size hikâ- yemi anlatmadan yapamıyacağım... Be- nimle beraber gelir misiniz? demek... Çekindiğimi görünce omuzuma vur- du: — Vallahi deli değilim - dedi - Her« kesin “Mecnun hoca,, dediğine bakıp da beni deli sanmayınız.... Aklı başında bir adama benziyordu. Müsterik oldum. Biraz ilerideki dağ yo luna sapdık. Refikim, tah, düzgün bir ifadeyle hikâyesini anlattı. Ufukta kızıllaşan ay yürüyor. Biz yürüyoruz. ayle Bir bir hesapladım - diye başladı - “Darülmuallimin,, $ bitirip hayata atıl- dığımın bugün tam yedinci yılı... Elime bir iptidai muallimliği şahadetnamesi tutuşturup “muallimsin |, dedikleri za- man haşmetli bir kral kadar gurur duyduğumu iyi hatırlryorum., Ne süslü hayallerim vardı: Akde- niz sahillerinde, şahane gün €-3'- batıları ve geceleri olan, çök şirin bir kasabaya tayin oluna:aktım. De a sevgi ile bağlanacağım bu min i memlekette sanki nişanlı hasretinin, ana baba, kardeş hasretinin acısını hafif. Jetecek bir sihir bulunacaktı. Yosun kokan meltem rüzgârın ci- ğerlerime doldururken, doğduğum ye- re, nişanlıma, anama babama, kardeşle- rime fasla bir yakınlık duyacaktım. Yeşillikler arasında, taştan dutar- lariyle yükselen mini mini bir mekte- bim, saçları örgülü, ayakları takunyeli kızlarım, mavi mintanlı, ayakları oğullarım olacaktı, Mektebi bitirdiğimin ikinci hafta- sıydı. Maarif dairesinin loş korido- funda dolaşarak müdür beyi görmeğe, şöyle kayalime uygur bir yere tayinimi temine çalışıyordum. Müdürün kapısı yarında, ik! ön aya- ğı çarpılmış yayvan koltuğun içine gö- mülü, kır bıyıklı şişman odacının önün ——— m —————— | md Yazan: BEN de, döğemedeki bir tükrüğü #ekerken arkamdan biri dürttü. Müdürüa sarı benizli, sıska kâtibiy- di: — Merhaba erenler! Dedi. — Merhaba kardeşim.... — Sana müjdem var... Ama, muka- bilini isterim... — İyi bir yere mi tayin olundum? — istediğinden alâsı.. Ama, bir»i- yafet... — Hay hay... Çardaklı gazinoda sana bir rak: içireceğim... Kirli, çürük dişlerini göstererek &- mu: — “xxx” e gidiyorsun!, deği, — O da neresi? — Neresi mi? Mükemmel bir yer, azizim... Bizim enişte oradadır... Gön- derdiği mektuplarda methede &de biti- remiyor... Küçük müçlikmüş ama, bağ Tık bahçelikmiş... Ahalisi yaşamanın yol- Iunu bileri takımındanmış... Aleşam oldu mu çengüçağana gırla gidiyormuş. Ka- saba dışında bir subaşt varmış, ömlir. müş... Hele bir rakısı varmış ki, deme gitsin... Ama, biraz uzakça... — Meselâ ne kadar? — Eh dört beş günlük bir yolev- Yuk... Mâarifin, zaten bastığım yeri görmi- yecek derecede loş olan koridorları zin- dan kesildi. Az kalsın hırsımdan ağir yacaktırı, Nihayet bir gün, çaresiz, bu utak diyara yollandım. p BEN (Sonu yarm) gi Tarzan filmlerinde çok gördüğümüz artist maymun “Jiç“ yeni çevrilecek bir filmde rol almıştır. Bu defaki ka. dın arkadaşı, resimde gördüğünüz gü ze) yıldız Eleanor Holm'dur. Yeni ar. kadaşların biribirlerinden son derece memnun oldukları, resimde de anlağı!. maktadır, AKŞAM POSTASI İDARE EVI; istanbul Ankara Caddesi Postu kutusu. İstanbul 214 Telğral adresi: istonbul HABER Yazı işleri telefonu; 28672 idare, ilân v « 24070 MA AŞRAKTLAMI 1400 Kr. 4 2.700 Ke, G aylık 730*, 01450 Hasan Rasim'Us Basıldığı yer, (VAKİT) Matbansr A

Bu sayıdan diğer sayfalar: