15 Kasım 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 2

15 Kasım 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

K p Güuun meselesi : Istanbulun plânı ATATİİR.K'I'I nutkundaki şehir cilik işlerine temas eden — direktifler hakkında Başvekilimiz Celâl Bayar hükümet programında — de- mişti ki: “— İstanbuldan başlanarak coğrafi mevkil vo tabil güzelliği sey- yaâh celbine müsalt şehirlerimizin bir plân dahilinde ve bu maksatlarla i- marına devlet bütçesinden yardım e dileceklir.,, Bu fıkrayı dinliyen veya okuyan ların ilk hatırımna gelen şehir, İstan- bul olmuştur; İstanbul denince; onu, Marbıara kıyıları, Bursa ve Yalova Hle birlikte almak lâzımdır: Şimdiki sürat vasıtaları devrinde turizin nok tası olmaz: Türizm bölgesi olur. Dal maçya, irili ufaklı birçok kasabalar- K dan mürekkep böyle bir bölgedir. En yakın civarları ile, bölgeleştirme! Bının oturan seyyahı. kalmamıştır: Beyahat zevkinde de derin bir İnkılâp Eski Osmanlı maarif nezareti bi nasının a şehirci sanatkâr Prostun harta, plün, yum, İstanbul ve Beyoğlu tarafları t Uçları iğne ile eski şehir hartasına i | bul caddelerini gösteriyor. Çocukluk tanberi zihnimizi işgal eden bul mak için, b Sehirciyi en çok endişelendiren meselelerden biri, İstanbul llmanıdır. Birçok mütehassıslar, limanın yeri Ü zerinde tereddüt Jarı da acele hüküm vermişlerdir. A caba limanı nereye koymalı? Bunl ve kaygıların cevaplarını nn ka'i şekil alması için halledilecek devlet halledebilir. Şimdiki Himanın, şehrin Avrupa kıyısında Üç kısmı var: Galata rihti- mr, Sirkeci yrhtımı ve Kuruçeşme kö mür depoları! yeti vardır: Bu rıhtımi Galata rılhtımının garip bir vazi na imkânsızdır. Fakat Av rupanın ı İarla istasyonlar arasında, otomobil ve kamyonlarla nakliyat yapıldığı o- Devamı 11 incide LA GELAK KUN BUTULAN Mekteplerde sağlık işleri KURUN'da arkadaşların ıll;;şl::'m:ll wı::'o:ı: ee kıp geçiyor . Böylelikle diş mı B Ul.'.——ıa.ııu başyazısında, | « ll’ıi olmuş, bitmiş farzolunuyor. ingi ilk mekteplerde o- | - gonra beden terbiyesi için gösteri | kuyan çocuklarım dişlerinin parasız | 1en cimnastik derslerinin hakikt bir todavi edilmekte olduğunu, ağızdaki | sağlık kontrolü ile beraber yürümesi diş çürüklerinin birçok hastalıklara | icap eder,. En basit gıda ihtiyaçları- kaynak olması itibarile buna büyük | nr temin edemiyen, yahut — sağlık bir ehemmiyot verildiğini, geniş mik | yaziyeti itibarile şu veya bu tarzda yasta bir sağlık propagandasına baş | beden hareketleri yapmağa kabili- Janıldığını yazdıktan sonra, sağlık bakımı noklasından Timiz- gdeki vaziyeti tetkik ediyor vo diyor ki: “Bizde çocukların dişlerini para- 81z tedavi edeçek merkezler küçük kasabâlârda değli, büyük Şöhirlerde bile yoktur. Yalnız mekteplerimizde çocukların dişlerini temiz tutup tut madıklarını hocalarının muayene et mesi usuldondir. Eğer bu müayene usulü vaktiyle tatbik edilmiş olsa bugün için göne memnun olabilir- dik. Fakat öyle anlıyoruz ki birçok amektoeplorde bu diş — muayenesi işi hocalar tarafından yapılacak yerde gocukların kendilerine bırakılıyor. Hergün mekteplerde talebeler ara- sından şef olarak seçilen çocuklar Alpiköy - CUMHURIYET"' de ENDİ KENDİMİZİ tenkit sütu- nunda, Eskişehirle Ankara a- rasında bulunan iki istasyonun taşi- dıkları adların garabetine işaret e- diliyor ve deniliyor ki: “Alpiköyü türkçemizde hiçbir ma- nası yoktür. Bunun doğruşu elbetta Alpköyü olduğu meydandadır. Maliköyün doğrusu ise Malliköy- dür. Hayvanı'çok yer demek, Anado- Hastalığın esaslı devası TAN'da AHME!' 'EMİN YALMAN, bugün de, memlekette salgın halinde bulunan “tavsiye mektubu,, hasta- Tığından bahsediyor ve esaslı devası- nı araştırıyor. Tan başmuharririne göre, hükümet bütün dairelerine şöy le bir emir verebilir: “Bundan sonra kimden — gelirse gelsin tavsiye mektubu kabul etmi- ye ve bunun tesiri altında istisnal hareketlerde bulunmıya hiçbir Türk memuru mezun değildir. Hükümet makinesi, her vatandaşa müsavi mu amele eder. Bir işe geçmek — veya imtibanda muvaffak olmak için tav siye mektubu getirmek ihtiyacı du- yan vatandaşa İptidadan fena not verir ve böylelerine kendi kuvvetine güvenemiyerek yürümek için başka- larına dayanmıya Ihtiyaç duyan za- yıf ve kıymetsiz bir ünsur. gözüyle bakar.ı &i Ahmet Emin Yalman, Ücvlet ma- Kinesinin herkesin — işini günü gü- nüne gürebilecek bir şekilde kurul- ması vatandaşların. işini istisnat sn- rotte yürütmek için — harici nüfuza ve ).“.gm. Ihtiyaç duymaması VA: | zımgeleceğini söyledikton sonrn di- | yör kli «pir memleketin tam i. hızla - ileri l Tü zum Bunlar artık hastalar, veya hoğlar, yahut kütüphanec âlimleridir. Sürat .birçok şeylerde olduğu bi rler bile, kendilerini uzak uymuşlardır. Atlı araba ça- arkeo- gild, | yaptı. a odalarından — birinde, Kkrosi katartmalarını seyreliyo- nn projelsri hemon hemon bitmişti: iştirilmiş birçok şeritler. yeni İstan ' Mmılı! şoritleri takip ediyorum, | etmişler, bir takım- Bu, plâ- , Ancak, hayati bir meseledir ve on demiryolları- bazı limanlarında da, rıhıtım Falih Rıfkı Atay yetleri bulunmıyan çocukların cim- nastik adı altında tehlikeli yorgun- luklara sevkedilmeleri bu çocukla- rın hayatlarına mal olabilecek has- talrkı inkişaf otmesine Be |. çin İlkmektöplerdektço- cuklarımızı dalmi bir sağlık kontro düne tâbi bulundurablimemiz için tedbirler alımnması, bunun için de diş muayenesi işinin ciddi olarak hocü- lar tarafından yapılması, hiç olmaz- sa her mektep talebesinin ayda bir defa doktor muayenesinden geçirll- mesi, sihhi vaziyeti tahsile müsaft olduğu halde ağır cimnastik hareket Teri yapmağa kabiliyetli — olmıyan çocuklar hakkında mektep idarele- rine tebligat yapılması lâzımdır.,, Maliköy lu köylüsünün mal maşat — tabirile ifade ettiği servetin — bilhassa mal kısmı hayvana masruftur, hatt; bir çok yerde maşatı bile, Anlaşılan vak tilo ve belki hâlâ köyün hayvanı çok muş da Türk orasının adını Malliköy diye koymuş. Lütfen bu isimler dü- zeltilge insan onları ve oğer — varsa daha başka emsalini yanlış«ve çap- raşık görmek rahatsırlığından kur- tulurdu.,, " gitmesine en İyi ölçü; en iyilerin, en kabliliyetlilerin, en fedakârların, en müteşebbislerin üste çıkabilmesi için bütün yolların açık olmasıdır. Bü- nun haricindeki — ölçüler çok esaslı umum! menfaatleri, husust menfaat *'vye emellere feda etmek — demektir. Ölçüler, en sıkı bir surette utumi menfaatlero göre, kurulunca tavsiye mektubuna yer kalmaz. Bu fena İtİ- yat ta kendi kendine ölür, gider... Fransız kız lisesinin çav Zziyafeti “Notrt » Dame de Sion,, Fransız kız İlsesi son smıf talebeleri “Ünlon Françalse,. aalonlarında bir çay zi- yafeti vermiştir. Ziyafette, lise talim — heyeti ile, bütün Bon sınıf taleboleri, İstanbüul- da bulunan Fransız mektepleri müt- dür ve,muallimlori ile Galatasaray ve diğer Beyoğlu — mekteplerinden kalabalık bir talebo kütlâsi — hazır bulunmuştur. Ziyafet sant 15 te başlamış, Gala- tasaray Hsasi talebolerinden müte- sokkil caz heyetinin çaldığı parçalar dinlenmiş ve geç vakte kadar dangö- dilerek çok samim? bir hava içerisin de eğlenilmiştir. Celâl Bayar proğramının büyük bir dikakt ve alâka çeken mühim esasların dan biri - de, hiç şüphesiz “milli tüc- car” ın vasdırı tayin eden satırlar ara- sında beliriyor. Anlaşılıyor ki Celâl Bayar, memleketin iç ve dış ticaretinde ihmal edilemiyecek bir unsuru, yani tilccarı yeniden ehemmiyetli bir rol al- mâağı davet ctmek niyetindedir. Bu hareket ve bu temayül, hem bey- nelmile! göhretli büyük bir milli ban- kanın genel direktörü sıfatiyle iç ve dış piyasalarda bilfiil çalışarak memle- ketin iç ve dış ticaretini yakından tanı- muş, hem de devlet mekanizmasının bu asırda milletlere en hâkim ve hassas bir bölümünü idaze ederek memleket eko - nomisinin nabzını yıllarca dinlemiş bir vatanidaştan sadır olunca ve bu vatandaş tarafından gösterilen bu temayül milli gefin irşatlarına ve direktiflerine tama- miyle uygun bulununca Türk tacirin vazifeye davetindeki mâna milli mik - Yyasta bir ehenmiy*t kesbeder. Celâl Bayarla bir ağızdan söyleyebi. İiriz ki, iyi, dürüst, temiz, şerefli, zeki, çalışkan ve imzasına itimat uyanklırmış bir “tacir,, Türk memleketine ve Türk vatandaşına mutlaka bir Türkofisten daha faydalı olmak imkânlrama malik. tir. Fakat bu “tacir” ân Türk memleke. tine ve Türk vatandaşına zararlı, hem Şok zaralı olmaması için de rasutlaka iyi, dürüst, temiz, şerefli, zeki, çalışkan Ve imzasına itimat uyandırmış olmast || ve bu meziyetlerinin sarsılmadan — de-,| vamı şarttır. Tarih, cemiyetlerin inkişa--. fında müsbet tacirin oynadığı rolün” dastanlariyle doludur. Hindistanı İn - giltereye, İngilir ordusu değil, İngiliz taciri kazandırmıştır. Ama gene ayni tarihin sayfalarında — cemiyetlerin te- reddisine ve uçuruma sürüklenmesine sebep olmuş menf? tacirleri, bu n_ıen(t harsi il SK alarak ile me yi mm :%Mü-î dan doğmuş korkunç sahneleri bulmak ve intibah ile okumak ta mümkün ola- biliyor. Bu tüccar, harp sonu dünyasında, bir çok memleketlerde pek kanlı - sar- gıntılara, sebep olan içtimat! buhranla. tın, ihtitâllerin, dahili harplerin, biribi- rini öldüren İtsan yığınlarının acı çığ- Tıkları arasında gördüğümüz tüccardır. Bu nevi tücçar ile hakikt tüccar ara- smda görünüşte fark yoktur. Bakımsız tarlalarda fışkıran yaban otlarından ba- zıları, Uzaktan ve yakından, göze fay - gdalı bir nebat gibi de gözükebilirler. Halbuki bunların içinde, bir kısmı fay- gdasızdır, bir kasmı ise zehirlidir. Bu- nunla beraber, hangi çorak tarla yemye. şil bir tarlaya tercih edilir? Bir topra- gın faydalı faydasız, zehirli zehirsiz ye- şermesi clbette kalmasına ter- çih edilir. bi Elverir ki bu — yeşilliklerden - edile- cek - istii tanzime - momur zekâ "f'?fdl" yı “zarar,, dan korusun, “ze- :"hıı Yi “zehirsis,, den ayırd edebil - in. Sayın Celâl Bayarın — “tüccar,, dan, bahseden satırlarırr okürken ben şöyle düşündüm: “Bizde tüccar kaldı mı? Cihan buh- Tanı içinde geçen sön altı yıl ve buhran- dan doğan zaruretlerle ekonomik müba- delenin girdiği çıkamız tüccarı bitirmedi mi? Hattâ bu arızi sebepler olmasaydı #lecar b'zde kendi kendisini mahvetmi - yecek m'ydi? Edecekti şüphesiz.. Zira, bizim piyasamızda tacirlik ne devamlı bir meslekti, ne de bu iş? atılanlar bir İhtisasa dayanmayı lüzumlu görmüşler- Gi. Bunların çoğu, yarı.koloni Türki - yenin ortadan kalkmasiyle memleketi terketmiş olan veya piyasalardan çeki. len yabancı ('rmaların yerlerine yerleş- Miş ve karanlığa kubur sıkar gibi meç- hül bir sergüzeşte atılmış bir takım vatındaşlardı. Büyük ihracat merkezlerimizde bun. larla başlıyan faaliyet müstahsile cski devri bile, yani ortadan silinen yarı ko- loninin yabancı tacirini bile aratmağa başlamıştı. Zira, bunlar yeni bir kafa İle, tacirin yeni devirdeki büyük — milli rollnü anlamış olarak işe girişmiş *de- ' Hâdiseler ve fiirle.. ğ Milli tüccar Yazan: Nizamettin Nazif || ğillerdi. Bunla: gidenlerin metallarını mukâddes bir an'ane haline sokarak tak. lide başlamışlardı ve hiç şüplesiz €en iptidal ticaret bilgilerinden ve iktısatçı zeklsindan mehrum - bulundukları için bu “takl'd,, “asıl” dan daha mühlik ol- muştu, Kaçan veya kovulan — yabancı kolonisateur'ün yerinde bel'ren yeni mahlük her hırsiyle “altın yumurtlayan fovuğu” yani istihsal enerjisini mahvet- miş, hem de pazarları kaybetmişti. Hal. buki kendisinden evvelkiler müstahsili terfih etmekten ne kadar çekinmişlerse istihsal enerjisini mahvetmekten de o ka dar çekinmişlerdi ve hiç şüphesiz cihan piyasalırınca Türkiye ihratcat mallırına kötü bir not verdirmemek için ellerin- Gen geleni yapmışlardı. Zira, tihan piyasalarında Türk ihra. gat mallarına kötü bir not verilmesi bunlar için zaptetmiş bulundukları ya- rı koloninin kıymetsiz hir bal alması, istismar edilecek kıymeti kalmaması demekti. Menfi tacirin, kapkaççı tacirir, ka- ra tacirin bilhasaı İzmirde dört yıl ev. velisine kadar ne berbat, ne cehennemi, ne katil bir rolü olduğu herkesçe ma - lâmdur. Gene bumun gibi Celâl Bayarın İktısat Vekâletine gelir gelmez Egeyi bu felâketten kurtarmak savaşına giriş- tiği de malümdür. Bugünkü Türkiyede tacir azlığı bu nevi menfi ruhlu tacirin ortadan kalkmış. tutunamamış, tutun - | Kdurulmam:ş olmasından doğmuş mes'ut 'bir vaziyettir. Fakat bu hal müsbet ta- ..Cirin de lürumsuzluğuna delâlet etmez. , Türk memleketi, içinde bulunduğumuz devrede müsbet tacire yani milli taci. Te azami ihtiyaç duymaktadır. Atatürk diyor ki: *“Tüccar, milletin emeği ve üretimi kıymetlendirilmek için eline ve zekâisına emniyet edilen ve bu emniyete liyaka! göstermesi gerellen adamdır... -t Daşvekil, DU ae dNŞ eeaslk ü yemş ** adıür:yerdiği. yehi.iltisatçi Kipine.bilr hassa şuü vasıfları çıkarıyor:? 1 — Milli tüccar, membar olan milli istihsali daima feyizli tutmağa ve piya- salarda bu istihsalin kalite ve miktar bakımından inkişafını her şeyden önce düşünmeği vazife edinen adamdır. 2 — Milli tüccâar büyük kalkınma sa- vaşında rol almış adam demektir. * Sınıfsız Türkiyede bu tüczarın yeri vardır. Zira, bu tüccar Amerikada gangsterlik yapmış olan, Cenubi Ame- rika devletlerinde iki günde bir, bir va. tan hiyaneti yapan, Avrupalılarla iş gören rakiplerini batırmak için Şang -» haya Japon ordusunu davet eden, ve bir zamanlar dış — piyasalarda 'Türk ihracat mallarınım şerefini darbe- Jemekten çekinmiyen, spekülâsiyon iş- Jerine girip ucuz ve müstahsili mahve- dici olferto'lar yapmış olan menfi tüc- carlara benzemez. İşte bu benzemeyiş ve bu benzeme. yişin devamı için lâzım gelen dikkat, hassasiyet ve şuur, Celâl Bayarın şah- sına büyük devlet adamı vasfını per- çinleyecek olan esasların mühimlerin. den biri olaçaktır. - Nizameddin NAZİF ispanyada mütareke şayıaları yalan Brüksel, 16 (A,A,) — Bolga ajan- sı, (Katalonya reisicumhuru) Com- panysin halen bir sanatoryomda te- davide bulunan oğlunun yanında bir müddet kalmak üzere Belçikaya gel- mesl münasobetile Çıkarılan bir mü- tareke akdi haberlerini yalanla- makta ve Companiytin — Relçikada ikameti esaasında herhangi bir dip lomatla hiçbir görüşmede bulunmı- yacağını İlâve eylemektedir. 647T Vakit Saran Öğle Ndadi /kşam Yater İmsat 522 11,59 1430 16,81 18,26 ŞÖ4 | Nobel mükâfı /’Hı vi . 'ELGRAFLARIN ( göre bu yılın “Nobel edeliş imükâfatı, Roger Martin du j verilmiş. Geçenlerde Paris Şehf'â kâfatmı da kazanmış olan bu MA 'rir, bugünkü - Fransız tom aeti en, kudretlisidir. “En kudret çe biri" diyecektim; fakat yaşıyan PT sıIZ romancılarından hiç birinin la yanyana sayılmasına imkân 0" dığını düşündüm. Roger Martif Gard'ın yanında yalnız Mauriat; * rols gibi ancak parlak eserler Jenler değil, Göorges Duhamel, ” Romhaihs, hatta Giraudoux — gibi ’dl hartirler de ikinci derecede katir. Ff ger Martin du Gard, bugünün ti edebiyatında bir — Paul Claudel, Andr& Gide kadar ehmımlyt(lidg;d Eseri çok tanınmış değildir; | Mmükâfatı ona bilhassa bu yg_ld' TÇ met edecektir. Roger Martin dü Gı* çok tanınmamıştır, çünkü romi Fi da derhal göze çarpan bir nrl.(l“"l | t6“, karileri sürükliyen bir HiR8 ' | kara ruhlu ifritler yoktur, Şahıslafik dan hiçbiri bize bir hayat t telkin etmekle mükellet değildir. A7 dr& Gide'in OEdipe'inde bir hist "Biz — kitabları, onlardan PE har&ketlerimize müsaade almak içil ” kuruz,, der. Röger Martin du'Gi hiç bir kitabı. bunün için ok! z Öyle ahenkli, sanki kıvrılıp M'w teşkil eden cümlelerle de yazmaz. Jet 'Barols'da olduğu gibi bir neslin (D fus davasını açıp kazanan nesil)r hut les Thibanlt'da olduğu gibi lenin tarihini. yazar, Sahısların ketlerini sade bir lisanla, ruh lerine girişeceğim diye sayit cilâ olan Jean Baröis'yı, on cild tti les Thibawlt'yu okurken insana bir his gelir: “Bu adam anlattığı # lefi_ı:”_7 ehemmiyetini biliyor, bunun © İ ni âmd;. di !ı_hâ ce&hğ%mwâi“ış *16f6 başvurmağa lüzum görmüyor. ğır ağır yürüyor ve mubakkak bü)" bir neticeye varacak.,, Gerçekten ’, Öyle olur. Joan Burois'yı okudu sonra Dreyfus davasını, Tes TMi yu okuduktan sonra da 1914 harbi'u hazırlanışmı daha iyi anlarsınız. BÖ ger Martin du Gard önünlüze vesi larr seriveren bir tarihçidir. Bir #” mt (Un Taciturne) ile uzunca bir hikk yesi (la Confidence africaine) eserl” rinde öyle aykırı tablatlı insanlar, £” rib vakalar yöktuür. 'Tasvir ettiği şğe sanlar öyle alelâde, sönük şahıslar değildir: hepsi dalma görebili miz, büyük vakalara karışıp onlar! zırlıyan insanlığın timsalleridir. GEÇ çi Roger Martin du Gard bir ferdiye” cidir, ferdin haklarını bilir; fakat f&” di tasvir edecek diye cemiyeti unüt” maz. Önun romanlarındaki insaft' Afistot'nun'“zoğn politikön” (Cet yet kuran hayvan) larıdır. Ferdi vir ederek cemiyetin hâlini Öyle bir tahlil ki en canlı terkibe ” rıyor. y İşte Roger Martin du- Gard'ın Yi yüklüğü bu ahenktedir: ferd ve yet âhengi. Romanda bunu temin eder bilmiş sanatkârlar pek azdır; bu #7 Tolstoy'dan başka kimse gelmiyor. Ü tekiler ya ferdi ruh tahlillerine Sf gip ferdin etraft ile alâkasını sezdirt” memiş veyahut ferde hiç &l vermeyip cemiyeti ancak zihnin ettiği bir tasavvur şeklinde göstt” mişlerdir. Roger Martin du — Gard'i Jcan Barois ve les Thibault gibi u | eserlerini okumağı güze — alamazssllii küçük bir romanmı, la Vicille Franif okuyun: sadece ferdleri tasvir d"" | bir cemiyetin halini tasvir etmek #” sıl kabil oluyor, anlarsınız. Roger Martin du Gard'm, yuııır* söylediklerimden başka Devemir bir romanı Yarmıs, okumadım. BİF 'Testament du Pöre Lelcu, - öteki Gonfle adlı iki komediası vardır; VF lar Fransa'nın-köylü dili ile yılgı olduğundan anlaşılması bizim içif İ' zor, hattâ imkânsız seylerdir. ğ Nurullah ATAĞ l Ş,

Bu sayıdan diğer sayfalar: