22 Kasım 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

22 Kasım 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Burada gördüğünü tonperle ile kırmızı, a örtülerinir üyklüğündedir. kutrunda yapılır. ve sair üğü 90Xx90 sofra bezleri, y ) KADINLAR İÇİN astık yüzleri ve tepsl altları, beyaz ko- renkli keten kumaşlar üzerine işleni santimetredir. Kanape örtül 40 dir. Yastık yüzleri S0 İşte sise en som moda bir çanta, Takla Tpin ve Temer, Ceylân veya keçi derisinden yapılıyor. Pliseler ayni Tenk deridendir —— a e avydalı bllg er Kaysı Taze, olgun veya kuru ağlamlarını seçiniz. Güzelce yıkayı- rız, çekirdeklerini çıkarınız. Bir kilo için bir kilo şeker ister, Şekeri bir tencereye koyunuz, kü- gük bir bardak su. Harsız ateşin tünde şekeri kıvama gelinceye kadar kaynatınız. Kaysıları içerisine atınız, 20.-25 dakika kaynatınız. Kaynarken kaysıların yarım limon sıkmız, Soğuduktan sonra | gişelere koyunuz, layınız, Kaysı llkörü 3 kil u kayar alınız, Hiniz. Bir ka koyunuz, kaysıla er, bir kilo su da içine atınız, 24 saat bırakmız, sonra, kaysıları çıkarı- nız; şekerli suyu ateşe koyunuz, iyice kaynatınız, Sıcak aıcak kayısıların Üs- tüne dökünüz, dört bu halde bıra- Sonra 50 derecelik saf alkol alı- nız, karıştırınız. 3 kilo kayar için bir bu- Ççuk litre alkol kâfidir. Şayet daha az yapmak isterseniz gekerin ve alkolün miktarını o nisbette a:-!tabilirsiniz. 4 Sığır ve koyun eti kıymasıma haş rendelen- biraz may- kmız, lanmış patates karıştırmız; miş bir soğan, yuümurt danor, biber ve tuz ilâve edi ğurunuz. Sonra küçük yuvarlak veya yassı parçalara ayırınız, una bu- hyarak tereyağında kızartınız. Üzerine bolca domates salçası koyarsanız çok lezzetli olur. 4 Halılarınızı şöyle — muhafaza edebilirsiniz; Her sabah bir fırçayı, bir kaç damla treb n karıştırılmış sıcak suya batırınız ve güzelce fırçalayınız. Bu, güveleri defeder. Hahkdların üzerindeki yağ lekeleri- ni, duvar kâğıtlarını, divanları temiz- Jemek için benzin ve mağnezi ile ya- kullanmalıdır. Bu izerine sürünüz, bi- pilmiş bir hamur raz bırakımız, sonra fırçalayınır, Mağ- i yerine patates ezmesi de kullanı- tabla ra masanın sigara üzerine su do- bir küvet koyunuz. Su, fena koku- çeker - reçeli y& Kahve telvesini toplar, kömür to- zu ile karıştırır, mangala nteş koydu- ğunuz zaman, üzerine örtersehiz ateşi uzun müdet muhalaza eder, a kireç gibi içerisinde istiridye ka- rünüz ve oğuşturunuz. Sonra ılık sa- bunlu su ile güzelce yıkayınız. 4x Yumurta kabuklarımı i miktarda tebeşir ve Bikar- bunatle karıştırınız. İyi biz diş tozu ©- lur. *W Kanape ve koltukların — tahta kısımlarını parlatmak için biraz sirke, zeytinyağı — karıştırmalı, bir tutam da 'tuz ilâve etmeli ve bununla Genç bir daktilo kız diyor kli : Çalışan kadın mesuttur; Çünkü hürdür “Manevi ve maddi boyunduruk altında bulunan kadının mesut olmasına imkân var midir ?,, KULAXTA.N takma gözlükleri Srdmmmaunuz suzzıumın e altından iri iri görünen güzel ve zeki gözleriyle bir an gözlerimin içine bakıyor. Bu bakışlarda, sorduğum — sunle kargt duyduğu hayretin izleri var. Bir an gözlerime sual ve hayret dolu bir bakışla baktıktan sonra: —. İyi anlamadım mr acaba sualini- zi? diye soruyor. Bir daha tekrarlar mıs'nız? — Peki diyorum, tekrarlıyayım. Çalışmak kadını, mes'ut eder mi? İş haystma atılan kadın bihtiyar mı- dır? — Doğru anlamışım, diyor. Fakat cevrbr bu kadar basit ve iki, iki daha dört eder gibi kat'i bir meseleyi bir anket mevzuu yapacağınızı zannetmi- yordum. Bunun cevabını bir kere de benilen işitmeye ne lüzum var? — Biz bu sualin cevabının bu kadar kat't olduğunu zannetmiyerek, diyo- rum, acaba bu (iki, iki daha dört e- der) kadar kati ve münakaşası kabil olmıyan cevab nedir? — Çalışan kadının mes'ut ve bahti- yar olduğudur. Çalışan kadın bahti. yar değildir de, çalışmıyan kadın mı bahtiyardır!.. Manevi ve maddi bo- yunduruk altında olan, bir Jokma ek- meğini bile başkalarınım Jütfundan bekliyen, cemiyet içinde tufeylilikten kurtulmamış olan kadın mes'ut olabi- lir mi? Saadet, müsavi hürriyet demektir. İş, çalışana evvelâ hüriryet temin e- der. Çalışan kadrm hem maddi ve hem manevf her istediğini yapar. Müs takil insandır, Ben çalışmıyan insanım meks'nt ölabileceğini hiç zannetmiyo - rum. Bilhassa kadınlar için bu çok daha barizdir. Cebinde kendi parası o- Tan bir genç kız istediği geyi satma- lıer; istediği şeyi yer, istediği şeyi gi- yer. Kimseye tâbi değildir. Sonra bu gün memleketimizde kadmın tmum! hayata iştiraki o kadar tabildir ki, çalıştığı Muhitte hiçbir suretle haka- Tet edici rahataızlıklar ve sırnaşıklık- lara muhatab olmaz. Evinde oturan, çalışmıyan, tam manasiyle ev kızı o- lan bir genç kız birçok yerlere gide- meş_Halbukı çalışan kız pek âlâ is- tediği yere gidip gezebilir. Onun e- vinin dışarsında yalnız bulunmasma ve bundan fena bir netice çıkmadığı- na alışık bulunulduğu için kimse de ona — Nereye gittin? Ne oldu? filân di- ye sormazlar. Çünkü onun kendi hay- siyetini, şerefini, namusunu koruya - Şaşkınlıkla karşımdaki adama baktım. Öm- rümde bu kadar iyi kılık değiştirme görmemiş- Anketi yapan: SUAT | DERVİŞ | ZLT LTRRSRETUR LAG ARE Z REUAAİZE. e üni Bayan Sacide bilecegi tecrübe edilmiştir ve bunun için bütün harekâtmda serbesttir. — Genç kızlar için çalışmayı doğ- ru buluyorsunuz diyorum. Fakat bazı insanlar iddia ediyorlar ki kadım ev- lenince çalışamaz. Çünkü — kocasiyle, eviyle meşgul olamaz. Çalışan kadın evlenebilir mi? Siz ne düşünüyorsu- nuz? — Şüphesiz evlenebilir... Kadınla- rın çalışmasında ne gibi mahzur var anlamıyorum. Çalışan kadm eski za- man erkeklerinin zihiyetine göre bir zevce olamaz belki... Çünkü eskiden erkek parayı yalnız kendi kazandığı ve para kazanmak yalnız erkeğe nasib olan bir saadet olduğu için kadımı bir hizmetkâr telâkki eder, hattâ pabuç- larını bile ayaklarına geçirmesine kadar karısmdan beklermiş. Kadımın vazifesi eski ailelerde yalnız efendi - nin istirahatini teminden ibaretmiş. Bugün memleket nüfusunun - okuyup yazar ve elinden herhangi lüzumlu bir iş gelir yarısını, - diğer yarısının oda hizmetçisi, cariyesi halinde bı- rakmayı düşünmek kimsenin aklın - dan geçemez değil mi? Bugünkü aile içinde kadının vazifesi intizamı ve di- siplini temin etmek, evi idare etmek, çocukların mektepleriyle uğraşmak, onları yetiştirmek, yani evinin nâzı- mı, organizatrisi olmaktır, Ev süpür- mek, tahta silmek gibi pratik vazi- feleri, kazanılan paranın bir xw;:' £ rılarak, bu nevi işler yapıp hâ kazanan tahsilsiz ve basit kadımlâf? gördürmek bir alle saadetini barati” ğını zannetmiyorum. Ğ — Nekadar zamandır çalışıyorti nuz? — İki senedir... Ben hastalandığI? için tahsilimi ancak dokuzuncu l““”_ kadar yapabildim. Hastalandım, bi Paktım. Bir sene evde oturdum. Fâkât Çıldıracağımı zannettim. Ev işl, çok İptidat bir çalışış şeklidir. bir genç kızı, münevver bir kadif' tatmin edemez. Ben maddi ihtiyadli değil, böyle düşündüğüm için tam #” urumla hiçbir tesir altımda kalmadi” iş hayatma atıldım. Çalıştığım İ çok memnunum. — İzdivaç aleyhinde misiniz. YolSö evlenmek istiyor musunuz? — Bugün için evlenmeyi düşünmü” yorum, fakat hiç evlenmiyeceğim d yemem. Tam bir fikrim yok. Yallif şunu söyliyeyim ki, evlenmek bal çok korkunç geliyor. — Neden? — Çünkü evlenmiş arkıdaşlarıi hiçbirinin mes'ut olduğunu görmüy” rum. Gözlerimi kapıyorum. Ve mekt tep arkadaşlarımdan evlenenleri söl önüne getiriyorum. İçlerinde bir #” mes'ut olant yok. Bugün ekserisi y calarından ayrılmak lizeredir. — Bvet, kadımlar çalıştıkları ve K&f” di hayatlarını kendileri kazandıkl&? İiçin eve ve izdivaca ceki leri kalmamış. Bunun için boşanmsli” eskisine nispetle çok oluyor diyorl$” — Bu hiç doğru değil, çünkü b” duğu iddiasını çürütmüyor mu? — O halde sizin yakımdan nüz bu talâkların sobebi nedir? — Bugünkü hayat pahalılığı... BÜ tün kavgalara, geçimsizliklere sebö? budur. Şimdi bir erkek kazancı, Pİ” allenin bütün ihtiyaçlarını telâfi &d miyor. Ekseri kavgalar bu yüzdeti a kıyor. Sonra da kadmlarda değil, (4 kat erkeklerde aile kurmıya bir hevt* göremiyorum. Hemen karılarından - kıyorlar. Oyuncak oynar gibi evleniP ikinci günü karılarını aldatmıya btf lıyorlar. Dünyada sevgi kalmamış bö” balde.. Erkek sevgisine, ve erkek VE” fasına güvenerek hayat ve şetikbal kuran kadmlara bugün acrmakt3? başka bir gey yapılamaz... Suat DERVİŞ, toki evin kapısından içeri — girdi. Ben do, bifEİ şaşkınlık içinde olmakla beraber, onun arkâfi Haberin deniz ve macera romanı $ Çıkan kısımların hülâsası: Vaka, 1887 yıllarında geçiyor. Şahin adnda Zengın oer Türk delikanlısı, Kartal isirali hususl yatile açık denizlerde seyahat etmektedir. Anlattığı korkunç ve heyecanlı macera, henlit yirmi yaşında iken ve yimali Avrupada gezerken ba şından geçmiştir. Husüst yatta, Şahinin misafirleri de vârdır: Ali ve © nun güzel kız kârdeşi İnci.. Bir de budala görünen bir İngi Uz.. Bu garip İngiliz, yata, hir davetli olarak değil, pişkin Nği ve arrnaşıklığiyle sokulmuş bul Seyyahlar, Kalo llmanında yatlarından ayrılarak trene biniyorlar. Trende gart: budala gör İncinin uyumalarından billatifade, Şal onlarca gizli kaları hüviyetini ifşa e 1a bir adam değtidir... Şahine diyor ki — Doatluğunuza güvenel Delikanlı, onun elini sikıyor: Elbette... ve. geriy Tn bi y hayatın verebilereği her şeye sahip olduğfu halde daha çoğu Nu arıyör. Bu, bütün insanlık sama Karşı ayaklanmış biridir. Bötün milletlere ve TE SAVEŞ — açacaktir. h, bu korkürç adamla bir para münasebeti vardır.. edecektir., Bu tehlikeli Bir ötele yerleşlikleri günün akşarmı, korkunç adamın ziya yetne lanıyorlar. — İşte bir gözlük, bir yapına saç ve sakal... Önümde de satılacak bir takım öteberi — olunca, |. bir gezginci satıcıya benzedim mi bakalım? tm. Şimdi karşımda duran bildiğim aptal veya elddi Martin Hall değil; saçlı sakallı, gözleri pa- ra tamar ve hile ateşlerile yanan ürkek bir Ya. hudi idi! Omuzların düşüklüğü, ellerin oynayışı, belin büküklüğü hep birer ayrı muvaffakiyetti. Lâkin Hall bana kendisini seyretmek, yahut bir sorguda bulunmak için vakit vermedi: — Gidilecek yer buradan beş dakikalıktır. Saat de sekize geliyor, sen bu kılıkla geleceksin. Çünkü daha bu iş hesabında ancak solda &ıfiT ol- duğundan kılık değiştirme tehlikesini göze al- maklığına hacet yok. Haydi! Önüme düşerek hızlı hrzlt merdivenlerden on de arkasından yürüdüm. Kalabalık caddeden biraz yürüdükten sonra arka sokaklara saptık, sonra dar ve karanlık bir sokağın en karanlık yarine açılan bir çıkmazın başında durduk. Hall bana dönerek fısıldadı: — İşte burası; üçüncü kat; fazla söylemeğe vakit yok; yalnız şuna dikkat et: Sen bonim a- damımsın, elimdeki demir sandığı taşıyacaksın ve hiç ağzını açmıyacaksın; böyle bir akılsızlık edersen iki karış bir bıçağın göğsüne saplanaca- Binı iyi bil! Ben seni oraya tehlikeye girsin diye götürmüyorum. Son sözüm şudur: Dilini tut, her şeyi gözlüyor gibi görünme; daha — iyisi sersem kılığı takın! Ben yavaş sesle: — Peok iyi ama, bu kadar tehlikeli bir yere giderken silâhlı olsak daha iyi değll mi? Diye gorunca, boğuk bir sesle gürledi: — Silâh mı? Silâh ne para eder.. Çıkmaz sokağı uzun adımlarla geçerek dip- indi; dan ayrılmıyordum; kapıcı odasını geçtik, cü kata çıktık; büyücek ve çok sağlam, meft- — gacından yapılmış bir kapr önünde durduk: pıya ilk vuruşumuzda kimse cevap yermedi. ırs” kin ikinci vüruşta, bütün koridorda akisler biLr kan yüksek, kalın bir ses işittik; gür ses DİF güllesi gibi seke, sıçraya geniş — yapının hal: Bö nında yuvarlanıyordu. En sonra anladım Kit ir ses kapmım iç yanında volta vurarak dolaş$f Ü adamın türküsü idi. Bu adam bize kapıyı 800', niyetinde gibi görünmüyordu. Çünkü, od aktö daya dolaşıyormuş gibi, yaklaşıp uzaklaşık idi. Ve şöyle bir şeyler söylüyordu: “Boston şehrinde vardı. Yüreği pek bir dayı; Üç tabanca belinde Dövdü her hovardayı! $ Yüreği pek bu dayı (Boston) şehrinde varuı, Üç tabanca belinde Yalnız benden yılardı.. ©* Bu tuhaf Ipsiz türküsünü uğuldayan '::aıf sonra susunca, hiç olmazsa, beç dakika 1 yâ ortalık sessiz kaldı. Dostum Martin Hall llı.xı" prnmm önünde hiç kıpırdamadan duruyöf “,dgn' meşe kanatların açılmasını bekliyordu. P bire gene o ses şöyle çınladı: — Hey Splinters, çabuk güyortey0-- langayı iyice donat bakayım... yo” Bu emri bir sira ko;'ıı gemici k“'“""";ırll valadı. Daha sonra kapı birdenbire — açIlP do

Bu sayıdan diğer sayfalar: