2 Ocak 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10

2 Ocak 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ÇİZEN OO YAZAN :(R)ALT Disse Nİsezl | DURMADAN DÖV VU M U-UR A YAMAYAMIN » ÖZERİNE f FIRLATTI Z — Yarm kardinal sarayına yerleşe- ceksiniz, değil mi? — Evet! — Yarından itibaren, An d'Otrige karşı tekrar taarruza geçeceksiniz, de- ğil mi? — Evet! Peder Jozef onun elle — Onu, kendinize bu belki en iyi bi sunuz? OÖnu ezebileçeğinizi ona isbat edin. Ö zaman, perestişkârını sevmi- yen bu mağrur kraliçe, belki, kendisini tedhiş eden İnsanı sevec Cosur olun. Sert olun.Merhametsiz olun. An- İryor musunuz? Kardinal, vahşi bir tavırla mırık dandı: — Sirze söyledim ya, onun vekarını kıracağım, onu dehşet içinde bırakıp ayaklarıma kapatacağım.. Bana yalva- racak, benden merhamet dileyecek. — Cesaret! An d'Otriş mağlüp olun ca, kral da sizin oyuncağınız - olacak. İşte ©4 zaman, kurduğumuz muazzam projeler mevki flile kona:aktır. Evve- 1â asilleri ezmek; sonra protestanları imha etmek. O zaman, siz krallığın ha- kimi olacaksınız. O zaman, İngiltere ve ÂAvusturyaya taarruza geçeceğiz. O zaman, Avupanın hakimi olacağız.. Va © zaman, dÜnyanın en kudretli hüküm- dar, nazir, mareşal, kardinal ve büy asillere bakıp, bunların birer bayalet olduğunu anlamak ve “asıl hâkim be. nim!,, demek, ne büyük ve fevkalbeşer bir zevk olacaktır. Peder Jozef, birdenbire sustu, Sen- ra ağır ağır devam etti: — Gelslim yi onun canlı eserlerini vurmak Vüzem, ya- ni: Evvlâ Prens dö Köndeyi, sonra Düşet dö Şevrösi, sönra Gurban — ve WVandomu. Sonra Dük d'Anjuyi. Birin Gisi Pron->> #R Fozdedir, Rinaenaleyh ondan baştayalım.. Sarayı heyecana düşürecek aarştırmalara . -ya menfsla- ra İlzum yok. Sadece, Prensesin. elin- kraliçeye Evvelâ! 158 KAHRAMAN KIZ de bulunan ve istediği gibi kullandığı silâhı elinden almak lâzım. Bu silâhm bir ismi var. Onu biliyorsunuz. İsmi Ornanodur, Yarın Ornanonun tevkifini temin ediniz. Böyiclikle, prenses silâ. undan tecrit edilmiş olacak ve böyle- likle kraliçe biraz sarsılacak. — Ornano suikast teşebbüsünde bü- lunuyor. Bu adam benim kezıl Hstemde mukayyettir. — Bu adamım derhal imha edilmesi elzemdir. — Pekâlâ. Yarın, mareşal Ornano, Bâastiy veya Venşen hapishanesinde yatacaktır. Peder Jozef, hafilçe gülümsiyerek memnuniyetini izhar etti ve, önünde eğilen kardinali takdis etmek için, elini kaldırdı. Aynt zamanda şöyle düşün- dü: — Sen de eğil. Seni halkeden seni terbiye eden, seni istediği tarafa sü rükliyen insanım önünde ne kadar eğil- sen azdır! Rişliyö da, yalnız kaldığı zaman, şöyle mrıldandı: — Bu adam beni korkutuyor. Onun gösterdiği yol cidden azap veriyor.. Fakat madem ki bunlar hedefe gid'yor! Evet ama, pedsr Jozefin giyaseti za« ferle neticenledikten sonra, beni peder Jozelten kim kurtaratak? . On birinci miyi kardinal dö Lâ Bolüden kim kurtardı.? - Elbet biz de bir yolunu bu- luruz. İstikbal bana alttir. Çılgın bir --cede yazdığım o meşüm mektubun dehşetinden artık kurtuldum. nefes alı. yorüm, yuşıyorum, kuvvetlerimin — bir kâaç misli arttığını hissediyorum - An- naise gelince, © da Sen Priyakım mü- kâfatı olacatır. Sen Priyak da Anmaisin varattığı bir Blüm olteaktır. « Bu Trankavelle Mo- lüse gel u Birdenbire teşrifat memurunu “çe- fardı ve şu emti verdi; — Raskesla Kor'nyanmım bekleme sa- lonunda ve koridorlarda olup olmadılı. HAYALLAN KAHRETSiN YELUN ELİMDEN BiR ŞEY GELMİYOR R KAHRAMAN KITZ3 159 Harıma bakın ve bulursanız buraya ge- tirin. XXXI KORİNYAN VE RASKAS Bir saattenberi oradaydılar, Korin- yan tekrar rahip elbisesini gırtına ge- çirmişi, Korinyanla Raskasın, Tranka- velle Molüşü bulmak için yaptıkları bütün teçebbüsler, şüphesiz boşa çık. mıştı. Çünkü ikisinin de çehresi pek asıkı. Aynı zamanda, şüphesiz, bu üç günlük müşterek mesai devresinde, pek dostça geçinmişlerdi. Çünkü yür- leri yara bere içindeydi! Raskas, büyük bir hiddet içinde şöy- le diyordu: — Demek öyle! Trankavelin izi üze- rindesiniz. Bu iş için hakikt bir deha sarfettiniz. Düello ustadile arkadaşları nt valnız siz hulabilirsiniz, öyle mi se- fil rahip? Korinyan da aynı hiddele bağırıyor- Evet sefil cüce, Ve siz de, her şeyi yaşınıza hallettiğinizi lddia edip yorsumuz, öylç mi aptal küçük?. — Evet, öylet!. Al. Bizi çağırıyor- lar. — Gidelim, pis cüce! rdinalın huzuruna yanyana girdi- ler ve aynı zamanda eğiletek göz ucile ona baktılar: Kardina! hayretle gordu: — Ne o, yaralandınız. mu? İki casus, ezberlemişler gibi, bir ağ'ırdan şu cevabı verdiler: — Bizin uğrunurzda, her şeye kat- Janıcız, Rütbetlâ! — Nasıl oldu? Anlat Raskas” Raskas Korinyana dönerek: — Bütün şetef size aittir. Korin. yar! dedi. Biliyorsunuz ki, size dal- ma. büyük bir adam nazarile bakıyo- Tüm. — Pekâlâ! Eğer Rütbetlü emir bu- yururlarsa ik evvelâ ben anlatayım. Ve kardinalhın işareti üzerine Korin- yan anlatmağa başladı: — Montaryolun, Fran - Burjua s0- kağındaki bir kabereye çirdiğini göre düğüm için iki gün müddetle orasını tarasşut etmişim, Bu gece, kaberenin arka tarafındaki avluya girdim. (İlk kat! pencerelerinden birisinin aydınlık olduğunu ve kalfanın orada bulundu- gunu gördüm. Bunun üzerine, orada bulduğum fıçıların üzerine tırmandım, ellerimi pencerenin kenarına dayadım, ayaklarımın ucu Üzerine yükseldim ve içeriye bir nazar atfettim. Tam bu sıra- da pencete açıldı he—yeeın:mdın e. leriim kaydı, düştüm. Düşerken de çe- nem penterenin kenarına çarpı. İşte yaramın hikâyesi, monsenyör! Şimdi siz anlatın Raskas! Küçük adam mağrur bir tavırla doğ- ruldu. Rişliyö: — Bir dakika dut! Dedi ve Korinyana sordu: — Demek izi kaybettin! Öyle mi? — Monsenyör, kendimi mehetmeme tabil imkân yoktur, Raskası dinleyin, © size, ne yaptığımı anlatacaktır. Sıra sizde Raskas! Kardinal; — Pekâlâ! dedi, anlat bakalım Ras- kas! — Monsenyör, benim hikâyem ba- sittir. fakat şunu söylemek cesaretini göstereyim ki, sizi alâkadar edecektir. Siz, matmazel dö Lesparın kaçtığını ve ceza hakiminin adamlarının, onun peşine takıldıklarını bize bildirmek şerefini bahşettiğiniz zaman, düşünü- yordum ki, monsenyör, Esyole gitmek faydasızdır. Fakat, bifdenbire, bu gece Korinyanla beraber Fran,- Burjla so- kağındaki kabereye gidince, sokaktan, üç silâhşorla bir rahibin geçtiğini gör- düm. Onların, ancak Potri - sokağının köşesini döndüklerini görebildim. Fa- kat aklıma bir şeyler geldi. Korinyanı derhal orada bırakttm ve ileriye doğru atılarak, bu üç adamla rahibe yetiş- im,

Bu sayıdan diğer sayfalar: