3 Ocak 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3

3 Ocak 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

(3orüşler: Yol ortasında sa (;— * halta içinde Üa arlr geçen günlerin arasında ba ";:ı kalma bir gün ge ;0 gün gü | : Ü Ve ilık havanın uyandırdığı d le, Haliç ve diği zeykle köpi Voğluna Çıkı kerinde Malj Gökülmüş. n1ır L yağışlı ve bazan | Boğazı süsliyen güneşin ver- Tüyü geçtim ve tünelle Be- dtim; baktım ki, günlerdir ev- hsur kalan halk, sokaklara kar'ı_k—lı-r adetâ geçilmiyecek Hele kadın eş idüracı, şapkacı dük n önleri öbek öl eri ile dolu:; ipekli ..ma<l:ı kundu: cili şapkalara I ilânı aşk ed yor gi lnu[ı c Bu ha )uı kapılıyor. di yerde durup kalıyor- mî’;ı Vitrin müsabakası dolayısiyle süs- olan mağazalar, yılbaşı münase- *'"' de hakikaten daha başka bir gü- Telliğe büri inmüştü F“hl Taksime yaklaştığım « © İlişen pek acı bir manzara ile | | :îihwü içimde ne gür günden ö h:'mlm haz. ne de caddenin müstes- b dnin verdiği zevk kaldı; ve o acı "a'n karşısında irkildi. - rşmıuda İ)u' mahallebici dükkânı R Buk veşli yaşlarında, vaklinden — evvel hüzleşmiş nur topu gibi k mgız' T; entarisinin sol amu- nqıl'hk nlıl ağu için beyaz ve fakat kir- Vücudu görülüyordu. leriye adım Btamaz oldum; olduğum “;’P Tuhlandım; kaldım. ben de gözi üm, gönlüm, ruhumla Oha dalmışım. öyle nekadar kaldığımı bilemem: yar iki yaşlıca kadın belirdi: onlar da tular: onlar da benim —< bu man- *kı'ç—mî fecaati önünde hovunlarını bük- fakat kızcatır gözleri huz do, vazivette! an çıkardığı hxr ak almanca ei n ağız, dükkân mü: “"înd.—n hırınm kendi Tannederek adetâ titredi ’lmw SUU anlamın gibi Dluirmizı oldu, ve n bir kabahat. bir ayıp oldu- sonra * kirli beyaz çehresi ki b v.kk'"hıı ayrıltp gittikten sonra yanı- Hidüm ve on kuruş da ben verdim. : İm ki n “rk'"m— © gördüğün tavuk parçala. | al, vet ""“"r kuruştur: haydi bir tanesini —_v'“ B 5 »um Muhallebiciye girip tavur in bacağından tutup ona verme” tine bin lm çeşil 4a I;R"ndr dizebilir. bir çorapçı, bir B ':hl—ccı bir şapkacı. daha bilmem Seyler Ve ne isteese yapabilir. Böyle Te aArsı içlerini çrl»rrlrı kim ve ne ler sokak ( "“ 'ıırını—. Istanbul konuşuvor Cc*ııahpasa Hastahanesinde bir saat Seçen bir vesa Hariciye polikliniğine kimler “Boynundaki buyuk şiş yarılacağı gelir ? sırada, doktorların elinden kaçan adam, niçin korkmuşlu ! Cerrahpaşa hastanesinin göz ginden çıktıktan sonra, hariciye kovuş- klini. larımı da gezmek istodik.. Fakat bura- larda o kadar çok doktor, o kadar . Ve arka babçeye biri vasıtasiyle ayır ya- klinik ve asabiye ) geldi, 'bir tü güçlükle zaptederek: — Öl lmüş, diye söylendi ve tekrar hüngür hüngür ağlamağa başlı- yarak yanımızdan uzaklaştı, g çare kadıncağızın nesi ölmüştü, bi. tanıma'lığı halde gelip te ne diye bunu anlatmıştı, bilmiyorum. Fakat yanımda duran arkadaşım foto — Buradan vazgeçelim, dedi, çok ağır hastalarla karşılaşacağız. Za- ten demindenberi gördüklerimiz sinir- lerimizi adamak:llı bozdu. Dostum haksız değlidi. İtiraz etme- den istediğini yaptım. Tertemiz bah- çen ü yollarından hastane- nin ön kımın»l.uı bahçeye çıktığımız zamn, Âli gene beni ikaz etti: gezelim... enteresan hâdiselerle kar- eminim.. Bir çakıl di Hariciye polikliniğini Burada e şılaşacağım Cevabımı beklemeden önüme düş- tü, yol gösterdi. ir dakika sonra, Cer- rahpaşanın zemin katındaki hbariciye polikliniklerinin önümle idik. Vakit yemek zamanı olduğu halde, burada gene bir çok hasta bekliyordu. Koridorda bir boydan, öbür boya ka- dar gezdiğimiz zaman, çeşit çeşit man- zaralarla karşılaştık, Anasının, babasının arasına oturmuş, etrafını memaun nazarlarla secyreden, ve arada bi zlerini, biri incecik ve kısa, diğeri de tabil cesametteki bacak- larıma doğru indiren zavalir bir kızca- ğız, daha ötede yüzü gözü sragılar için- de kolu boynuna asılı bir adam, onun yanında koltuk değineklerine dayanarak, sıralardan birinde boş yer aramak için ağır ağır yürüyen başka bir insan bu- ranın kasvyetli dekoruna büsbütün hü- zünlü bir hal veriyordu. Muayene odasının önünde, kolunu yauna asmış, sira bekliyen bir mek- im ve biç tereddür. etmeden gön kendisine sordum: — Futbolda mu başınıza geldi bu kaza?.. Çocuk şaşkın bir tavırla yüzüme ba- karken, baş m salladı, tahminimi taydik erzindim. etti. Zaten yanılmadığıma Çünkü va: gibi olduğunu genç talebenin her ha- i oluyordu ; hıyozdu Başındaki kasketini baktım. — Nasıl oldu sual sord n O zaman, kısaca a: — Ben Halkalı Ziraat Mektebi tale- mektebin sahasında bu iş? diye tekrar bir lerindenim. Bizim yorduk. Kolumun arkıdaşla üzerine düştüm, kemik kırılmış. Bura- da alçıya aldılar. Fakat kolum şişti, Şimdi bu alçıyı açıp başka bir alçı yapacaklar, . sonra Biz böyle konuşurken, elinde henüz yıkanmış bır rontgen plâğı ile telâşlı te- Jâşlı başka bir biçâre yanımıza geldi. Onun da bir. kolu boynuna asılı idi, Ve halirden çok ıstırap çektiği anlaşı- Posta müvezzilerine malısus işaret vardı. Zavallı, kolu çok ağrıyor olacak ki, sıra bekledikçe sabırsızlık - gösteriyor- du: — Nasıl geldi bu iş başına diye sor- dum. Bir an tereddüt etti, Sonra şöyle an- lattı; — Bizim büyük kamyonun kolunu çevirirken, motör tepti, galiba kemiği kırmış. Çok canım yanıyor.. — İsmin ne senin? . — Hüseyin.. O bu cevabı verirken, ben de ront- gen plâğini aldım.. Aydınlığa tutarak baktım.. Bir kemik hakikaten yerinden ayrılmıştı. Vaziyet açıkça görülüyor- Gece hırsızı Suç üzerinde yakalandı; bir yıl hapse mahküm oldu Dün üçüncü ceza mahkemesi, entere- san bir davayı neticelendir Nafiz a- dında hırsızlıktan suçlü birini bir yıl hap se mahküm etmiştir. Erzurumlu Nafiz, Halıcıoğlunda Top- çu nakliye okulunda garsondur. Ve, ev ! velki gece, saat tam on ikide, mektep | kantinini soyacağı bir sırada talebeler tarafından görülerek yakalanmıştır. Tonton amca Kavgacı du. Zavallı çocuk, ne söyliyeceğim diyc rakla yüzüme bakıyordu. Fakat ben ür şey söylememeği tercih ettim: — Hemen gir içeri, doktorlar vaziyeti anlatırlar, diyerek muayene sana odasının kapısını açarak, biçareyi sıra- ya filân bakmıyarak içeri soklum. Artık buradan ayrılmak - üğere idik.. Fakat tam bu sırada, bahçe kapısından içeri, pek garip vaziyetli bir aklam girdi. Ensesinin üzerine müthiş bir şiş vardı. Ve bu şişin ortasında da cerahatler Bu vaziyette, geldi- içinde bir yara açılmıştı. böyle açık yara ile buraya nasıl ğini kafamın içinde hesaplamağa çalı- gırken, O muayene odasından içeriye daldı. Kendisiyle beraber gelen arkaklaşı ise dışarıda kalmıştı. Biz bir şey sormadan o anlattı: * — Şu zavallı arkadaşımdır.. korktu, çıbana küçükken baktıramadı. Nihayet bu hale geldi. Belki daha fazla anlatacaktı.. Amma, biz birdenbire imdadı sıhhi otomobili - nin sesini duymuştuk. Hemen girdiği- miz dar kapıdan, tekrar hastanenin ön, bahçesine fırladık. İmdadı sıhhi otomobili içeri girmeden evvel dış kapının yanına vardık. İmdadı sıhli otomobili nasıl bir has- ta getirdi? Bu arada bir hastanın, imda- dr sıhıhi teşkilâtında ne gibi mühim nok- sanlar gördük, bunları size ancak ya- Korktu, rınki yazımda anlatacağım. Fakat bugünkü yazımı bitirmeden evvel, ilâve edeceğim bir nokta var, da şu boynu yaralı adama aittir. Kendisinin muayene odasına girti; ni gördüğümüzden 20—30 dakika sonra zavallıyı, gene ayni vaziyette,, açık ya- rasından cerahatlar aka aka, bastane- den dışafı fırlayıp bir taksiye atlarken, rastladık. Arkasından koşan — bir hastabakıcı yetişicineye kadar, o arkadaşiyle be- raber, Aksaray istikametine yollanmış- tı. Merak edip tahkik ettik. Meğer bu zavallı, doktorlar, tam çıbanını yara- cakları zaman gene korkmuş, ve etra- fındakilerin mâni olmağa çalışmalarına Tağmen, var kuvvetiyle koşarak doktor- Tarın önünden kaçmıştı. HABERCİ ÜÇT e y a— Dört iİneğe ylrml YUKARIDA; Cerrahpuşada yeni yapılan dahiliye kliniği. AŞAĞIDA: Haberci, posta memuru Hüseyinin ke — | rik koluna ait rontkene bakarken, ' 5'auh dwoc Ri: dört bin lira KİNCI Abdülbamit devri incele- necek olursa, bir çok — acı, gü- lünç vakalarla karşılaşmamak kabil | değildir. j O devirde, ecnebi — mücsseseler, devletin başına bir kara belâ kesil- | mişlerdi. Kapltülâsyonlar ise katmer | li bir belâ idi. Bunlardan Reji, hü- kümet ao hükümet gibi bir şeydi, “İnbisarı huhan — Devletialiyol Os- maniye,, adını taşıyan bu müecssese- nin Osmanlılıkla zerrece — alâkası yoktu. Devletin polis teşkilâtı — gibi, Rejinin de bir kolcu teşkilâtı vardı. & Kolcular, bir evde, bir köşede, bir köy kulübesinde kaçak tütün bulun- duğunu haber aldılar mı, hükümet« ton müsande almağa lüzum gürme- den orasmı basarlar, silâhla hücum ederler, icabında boğuşurlardı. Bu kanlı müsademelerde, ölenler de olurdu. Sayısı m Orasını Allah bilir.. Rejinin kolsularından — başka, bir de mübayaa memurları — vardı. Bunlar da kendi öz kardeşlerini Re- Ji hosabına zarara sokmaktan zevk duyarlar, köylürün malmı yok baha sına kapatmağa çulışırlardı. ğ Mübayaan memurlarından Haci Ev liya, bu İşte gösterdiği faaliyete bi- naen, idare tarafından Mekke, Me- dine, Hüdeyde ve San'ada Reji na- mıma faaliyete memur edilmişti. Hacı, yılda Üüç dört ay bu mmtaka- Jarda bulunur, öteki ayları İstanbul da geçirirdi. Hacı Evliya, ayrıca kendi hosabı- — na Hac mevsiminde — Mekkeyo hacı — nakliyatı işlerile de'uğraşıyordu. Hü kümetle, bu uzak yerler — arasında — yabıta vazifesini görür, para değis- tirir, mal alır, satar, komisyonculuk yapar, asker nakli işlerile de uğra- şırdı. Yaptığı bu işlere mukabil, bükü- — metten para aldığı olduğu gibi, ale madığı zamanlar da oluyordu. 1905 yılında, Hacmın hükümetten olun a- Tacağı şu miktarı bulmuştu: 24 bin Türk lirası!.. Maliyoye başvurdu, alacağını iste — di. Fakat, nezaret zorluk — çıkardı. Bir metelik alamadı. Nihayet sadra- — zama müracaat etti. İltimaslar bul- — du, rüşvetler teklifinde bulundu. Ni- — hayet vükelâ meclisi karar verdi. Verdi ama,. Paranın — maliyeden alınması için, bir de “iradel seniye,. Tüzımdı. Aksi takdirde paraları al- mak mümkün değildi. İrade de bir türlü çıkmıyordu. Hacı Evliya bir mektup — yazarak vaziyeti Yemende bulunan kardeşi- ne anlattı. Aradan epey zaman geçtikten son ra, kardeşinden cevap geldi. Karde- şi, dört tanc de hörgüçlü inek yolla: maıaştı. Mektupta: “Her ne kadar pa- dişahın çiftliklerinde boynuzlu inek varsa da, büyle hörgüçlüsü yoktur, ©- na hediye et, hoşuna gider, belki ira — de bu suretle çıkar.,, | Diyordu, Hakikaten Hacı Evliya - nın kardeşinin dediği çıktı, hürgüç- Tü inekler ikinci Abdülhamidin hoşu — na gilti. Paranım verilmesi hakkında ki iradeyi imzaladı. Hacı Evliya da, , maliyeden 24 bin lrayı aldı. l Hüseyin Rüştü TIRPAN |

Bu sayıdan diğer sayfalar: